ğ edemiyor ve ha SAYFA 6 Köy çocuklarinın ihtiyacı. Doğumdan itibaren mektep samanına kadar bir çocüğün | teşekkkülü teğaddi sistemi ve terbiyesi bu müddet zarfın- daki aile vaziyeti ile pek sı- kı bir surette alâkadar old- uğundan, velâdetlerin çocu- kları nekadar vakfı — vücut etiklerini ve vazifelerini ne dereceye kadar - yaptıklarını tespit etmek lâzım gelir. Köylü kadınlarının fazla işletiştigali, memedeki çocu- kların daha sıhhi bir şekilde ve ufak yavruların daha itjinalı bir surette bakılmasına mani olduğu gayri kabili — iti- razdır. Köylerde memodoki — ço- cuklar arasında — vefiyat miktarının daha fazla olması küçük çiftçi zevcelerinin ve işçi kadınların iştigal neticesi olarak kendi- lerini çocuklarına pek az vakfedebileceklerinden ileri gelmektedir. Sağlam — bir köyde, bir yaşına kadar olan çocuklar asındaki vefiyatın son on sene zarfında yüzde yirmi- den yüzde dokuz- ona —düşmesini, biç şü. phesiz bakımın bir zaferi olarak telâkki etmek icabeder.| Şimal memleketlerinde ise vafiyat — miktarı bilhassa Norveçte yedidir. (Memede- ki çocuk validelerinin vakit bütçesi) nam mecmuanın 929 mumaralı nüshasında (sıhhi muavenetin terakkisi) unv- anlı makalede bir — Rus hekimi diyor ki: «İki, üç ço- ğun bakımı, bir amele ka- | dının bir Eîınü işgal etmesi- ne mükabil, faaliyette bir amele kadının günün yüzde on sekizini, bir köylü kadı- nın jse —çalışma saatinin yüzde onunu kendi çocuğu- nun bakılmasına tahsis ettiği gösteriliyor. Almanyada — bu — bapta yapı'acak — tecrübeler — hiç şüphesiz aym — neticaye vasıl olacaktır. Binaenaleyh köylerde memedeki çocukla- rın hiç olmazsa mutavaasıt bakım şeraitine najl olmalar. nt temin — odecek himaye ihtiyaçları artıyor. Ve köyl-, örde ufak yaştaki çocukların hıfzıssıhaya ademi rihayetine zamjmeten eksik gıda alma- ları, istikbalde kendilerinin ahlâki ve zihol tekâmüllerini tehlikeye koyuyor. Alelümum büyük validel- er veya ihtiyar kadınlar, ço- cukların — bakımını de- ruhte ederler. Bu bakım tarzi yalnız ayrı bir himayoeden ibaret kalır. Zi. ra bu ihtiyar kadınlar, hiç bir surette çocuğa Jlâzım elen terbiyeyi veremedik- eri gibi sıhhi ihtimamı da gösteremezler. Çok zamanlar, ihtiyar kadınların hasta ol- ması çocukların — üzerinde ciddi bir tehlike eder, Kkseriya çocuğa nozaret vazifesini de büyük kardeş. lerin deruhte etmesi me- medeki ve ufak — çocuk- lar üzerindeki tesiri menfidir. Çocükların bütün bir gün kilitli kalma- ları nadirattan değildir. Ziraat işçisi, mecbur kal- dığı zaman çocuğunu, bugü nkü mutavassıt ailelerin yap tığı gibi, hususi şekilde ba ktıracak — bir. kadın temin iüşe ve 'SIHHAT BAHİSLERİ !ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııı UUD ıııııııa iş ile fazla | " » memi | mürk tediyesi suretile lâalet- tayin bir bakıcıya tevdi edi. | yor. Böyle -bir meoburiyet sevkile — çocuğun — tevdi edildiği kimse — ekseri ya bunu eyi — bir membat varidat temin ederek çocuğa lâzım gelen gıdayı vermiyor. veya çocuğunu bir bakıcı kadına teydi etmek mecbu- riyetinde kalan — bir aile münhasıran hakkı nezaret ola rak haftada iki mark tediye eder. Köydeki maktep çocuk - | ları, şehirdeki mektep ço cuklarına — nazaran daha fena bir — vaziyettedirler. İlk — evvelâ, mektöp va. ziyeti gayri — müsajttir; çünkü — bir. hoca sekiz muhtelif yaşta çocukları aynı zamanda okutmak mecburi- yetinde kalıyor veyahut iki hoca aynı dershane ile ik- tifaya mecbur kaldıklarından birisi öğleden evel diğeri ise öğleden sonra ders ver- mek istirabinı hissediyor, Bu aile hayatındaki vakit taksi- matını bozüyor. — Senenin soğuk — günlerinde uzak bir mektep yolu bazı bu köy çocukları için ağır bir yük oluyor. Köydeki mektep çocuk. larını tehdit eden tehlike. lerden biri de ajlevi vaziye. tin fenalaşması ve hinnetice | çocuğun mektepten — ayrı kaldığı zamanlar tarlada veya ahırda fazla meşğul olmak mecburiyetindedir. Bir köylü çocuğunun aile ocağında ameli — surette meşğul olması, şehirdekine | nispetle daha eyi neticeler veriyorsa da birçok — tehli- teşkil | keleri de vardır. Çocuğun ta. hammülünden fazla işler gö- rmemesi; vücutçe ve sıhhat- çe muzır olduğu gibi fikri te- kâmül itibarile de menfi net- icelere müncer oluyor. Her gün tezayüt eden ziraat mak- TÜRK DİLI Folklor: Maniler Entarisi aklı yâr Muahabbeti tatlı yâr Hergün selâm yollardı Selâmı tatlı yâr, Entarisi ak imiş Benim yârim okumuş O yâr benira sanirdım Müşterisi çok imiş Karşı karşı #duralım Portakal atişalım İkimizde küçücük Sevdaya alışalım. Karanfil oylum oylum Geliyor servi boylura Servi boylum gelince Şenlenir benim göynüm Çokmecemin kâğıdı Üstündedir saati | Benim yârimi sorarsan | Şoförcülük sanatı İ tiyacının kısmı azamı temin edilmiş olur. Bu, derhal ka bili tatbik olmiyan — ve yal- nız muntazam — bir. - plânla yapılmak imkânının taharri- Bi icabeden ve yardım iht- imallerinin ne suretle yapı lmak lâzım geldiğini ve kö- ylü çocuğunda noksan olan veya ikame edilmesi icabe. den usulün tespiti meseles- idir. Bunun için büyük köyle- rin, köy çocuk bahçeleri ih- das ederek memedeki çocu- ktan — mektep çocuğuna kadar bütün çocukları top- laması iktiza eder. Birkaç münferit teşebbüs hakkında 1930 da intişar eden «Köy çocuk bahçesi» ismini taşıyan ufak bir yaz- ımda çocuk bahçelerinin id. amesi için köy heyetleri, malikâne idareleri, papazlar, muallimler çocuk idareleri vaya vaziyete göre hayır müesseseleri ve — nihayet ebeveynin alâka göstermele- rinden bahsı im, Bilüm. inelerinin mevcudiyeti de bir tehlike halini iktisap ediyor. Zira nezaretsiz bir sürü ça- cuklar bu makineler yüzün- den kazaya uğruyorlar.Buna mani olmak üzere, «sebest Alman çocuklarına hıfziss - | ihha santralı » köy halkına, ziraat makinelerinin çocuklar için tehlikesini ve korunma ça- relerin gösterici bir risale | neşretmesi şayanı şükran- | dır. Şimdiya kadar işin faz. fazlalığı köylü kadın çocuk- ları ile meşgul olmiya az imkân verdiği gibi arasıra vaziyeti iktısadiyenin fena. Taşması da terbiyevi ve vü- cut — sıhhatine — mütcallik kaidelere itinaya mani olu- yor. Köy halkının; zayıf ve gayri, sıhhi işlere olan nlâkasızlığı vücutçe ve akılca özürlü çoçukların vücut bulmasına sebep oluyor. Peszyopathe ve aptal çocuklar köylerde tamamile dikkatsiz ve ba- mımsız. bir haldedir. Zira bu çocukları yetiştirebilecek tesisat ve muavenet teşkil- âtı gayet azdır. Almanyada muüvenet mokteplerinde sa - ğglam bir terbiye gözmiyen seksen bin çocuk mevcuttur, Köylü kadınının işi Di azaltmak surotile çocuğa bakmak ve terbiye- | gine itina etmek imkânı ve- um masrafların 3 do | biri ebeveyin tar . alından temin — edilmelidir. Bir «süt damlası» müesı esinde veya bir sıhhi mües- sesede terbiye görmüş bir müdirenin veya çocuk bah- çesi mürebbiyesinin intihabı ehemmiyetlidir. İki, üç yüz nüfustan az olan köylerde çocukların od- ası, gündüz. çocuk bokım evidir. Buraya ufak çocukl- ardan başka mektep çocuk. ları da alınabilmelidir. Köy çocuk odaları, alelü- mum 8—l0 — çocuk — alır, Bu müesseselerin müdireleri olan genç kız veya kadınl- ara, aşağı silizyada, amem. leket çecuk idaresin tarafın- dan tesis edilen köy çocuk. ları odaları müdiresi kurs- unda kânunusaniden — mart ayına kadar üç aylık — bir dever zarfında — memedeki ve ufak çocukların bakımı ve meşguliyeti hakkında lâ- | zım gölon dersler gösteril- mektadir. Köy çocuk hbahçeleri va odaları içtimat, terbiyevi ve medeni vazifeleri jfa ile mükelleftir. Köy çocuk bah- hçesinin; çocuğu fikren ve bedenen terbiye etmek sur- I atile köy adamı olarak yet. | iştirmesi lâzımdır. Aytı za- manda bir yalide, bir ebove- yn mektebin mürebbisi sıf- atile akşamları bir. gençlik | evi olarak gençliği iş noktai | nazarından da terbiye etmesi | icap eder. Köya neşe go. | olan | Akşam ikindi değil Sular birikinti değil Öyle güzel yârim var Ayrılmak mümkün değil Karşıda durup durma Boynunu büküp durma Beni sana vermezler Kendini kurup durma At gelir kalka kalka Boynunda gümüş halka Ben sana gönül verdim Annenden korka korka Karadır kaşım benim Talisiz başım benim Acap nasıl olacak Dolaşık işim benim İbrişim arşında yok Sevdiğim karşımda yok Çoktan beri görmedim Hiç aklım başımda yok müşterek bayramlara topla- molıdır. Cismen ve fikren özür- lü olması çocuklar — için köy çocuk idareleri; mü- racaat saatleri mukannen istişare mahalleri ih- das etmeleri lâzımdır. Ameli misal ve tecrü. belere göre her — şehir dairesinin iki muavenet mek. tebini cami olması kabildir. Bu hususta — yapılan en büyük hata, — umumiyetlo cemiyeti beşeriyenin — fik. ren Öözürlü çocuklarla vak- ti zamanile meşgul olun- ması ve bunün — neticesi olarak kendisinin — cinsi kabiliyetleri artan bu gibi insanların — ileride — bakım ve ceza — müesseslerinden alelekser çocukken bakılma- dıklarını ve ihmal edildikle- rini meydana çıkarmıştır. Sarih bir programla çalı- şan bugünkü yardım mua venet teşkilâti bu hususta azami bir masraf — meydana getirmiştir. Çünkü her bir mahkümun veya — hastanın | iaşeleri için sarfedilen yirmi her bir mahkümun voya ha- stanın isşeleri için sarfedi- | len yirmi beş marktan ayda 150 marka — mukabil 30 co- | cukla bir çocuk — bahçesini- vaziyete göre 30 marklık bir zardımla idare etmek kabil- dir. Yani, bir çocuk umumi bütçeye ayda bir marku mal olmaktadır. Prusyada 1930 genesi bütç. esi 4,350 milyon mark olar- ak tespit edilmiş, — bundan 36 milyonu sıhhat ve içti mal muavenete ayrılmıştır. Bunlardan 42 milyonu içti. mai müavenete, 10 milyon 900 bini halk sıhhatine, 26 milyonu kanunon tefrik ed- ilen içtimat muavenete, 7 milyonu harekâtı bedeniye- e“tahsis — edilorok çocuk ahçeleri tesis ve idaresine aancak 150 bin mark ayrıl- mıştır. Bu tecrübelere göre memlekete yardım etmek isti- yen serbest muaveneti içtim aiye, iki ehemmiyetli mem- nüniyet — bahş — netice ve- rici vazife karşısında kalıyor: Birin. birçok yerlerde ayrı çalışmış çocuk hima- yesini köylerle birlikte bu hususta sahibi — salâbiyet idareler nezdinde şimdiyo kadar gayrı kâfi vesajitlerle çalışan bu mücesesatı doha faal bir hale vazetmek ikin- cisi de bir gençlik munvenö tinin tanzim> ve tedrisinde (aslahatta bulunmak vazifesi- ibate masrafı namile bir iki | rilirse köylü çocuğunun ih- | tirmek için köy sahnesini | dir. pi Şehirde gez—intı'ler: Toplıyan: V. E. "yasıar mezrılğln ' Mezarların haşyat verici manzarası-harap Soğanlı dede - Ayak dede - ve saira.. V8 Yazan : MEHMET * İnsan, ne kadar nikbin, no kadar yeni, serbest fi- kirli olursa olsun, ölümün esrarı karşısında, mezarların hâşyet —verici — manrarası önünde, muhakkak bedbin- leşir ve içinin burkulduğu- nu hissedoer. Asırlık mezar dan tutun da, birlar ve henüz toprağının rutubeti kurumamış, üzerin- deki çiçekleri solmamış taze mezarlara — kadar.. — hepsi hopsi kalbimizde, aynı hü- zün tortusunu bırakır. Artık, o gün, her neşeliye sinirlenir; her kahkahanın taşların - sinirlenir; havanın açık par- lak oluşuna sipirlenir. Sinir- lenir, kızar, çatar. Şimdiye kadar birçok dualar, tekbirler kametler, hıçkırıklı veya bo- ğuk sesler dinlemiş ve in- lemiş olan bugünkü 1ssız, sessiz harabe halindeki me- zarlıklar, bize ne gibi şeyl. er hatırlatır?. Ve biz; neden bu harebel- er önünde mahzunlaşırız?. Mezarlık her adımda, jins- ana, söylemesi bile tüyleri ürperten ölümü hatırlatır. Ölüm..' Ne korkunç bir ke. lime, değil mi?. | öi e Göçen gün, yanıma — bir yerli olarak İlyaslar mezar- lığına gittiğim zaman, içim- de, aynı hislerin yükseldiği- ni hissetmiş, bir huzün me- zarına dalmıştım. Yüksek, kabukları soyul- muş, geniş kollu ağaçların altından geçtik... Henüz tümseği kaybolm- amış, taşları rlevrilmomiş. vö- ya — parçalanmamış — me - zarlara basmamak — için düz yol arıya arıya ilerledik. Yoldaşım: — Aman, diyordu; mezur. lara basma sakın, Sonra, bir eenazenin sırtına veya göğ- süne basmış, onun ruhunu çiğnemiş gibi oluruz. Ben de, bir çocuk gibi ona itaat ediyor, büyük ku nduralarının bıraktığı izler- den; yürüyordum. Müselles — şeklinde, — iki metre murabbat kadar - bir yori gşzleri ile işaret eden kılavuzum anlatıyordu: — Şu küçücük yerea, Yu. nan harbinde çıksn bir . ha. stalıktan ölen otuz otoz beş delikanlı gömüldü Delikanlı, diyorum, deli- kanlı. Bepsi de bu çakuür içine, Ve çökerek ruhlarına bi. rer fatiha okuyoruz. Tekrar geri döndük Dönüşte, bir adam boyu çukurluğundan giden yoldan yürüdük. Yolun iki tarafında, sık sık, biraz kazıldıktan sonra bırakılmış oyuklara — rast geliyorduk, Taaccüp ettiğimi, etrafıma hayretle baktığımı gören ihtiyar yoldaşım, izah etti: Son zamaflarda, mez- arlıkta antika ve para bul. anlar olmuş çökmüş ka- | ardında bir korku sezor ve Bunu işitenler, kazma kürek, alı ya koştular. — Birşey bari?. — Hayır, k rı harap o!myo;r taşlarını devirmekle ğ — Peki, bunlart mani olmadı mif, — Belediye mi?. Ve güldü. Göğdesini, yola devrilecekmiş oldukça yaşlı bir € | nda, kilavazüm: — Şu ağacı göf sun, dedi; buraya dedep derler. «Soğan dedek çıbanlara, yaralara $ rir. Yüzünde, gh8 yara çıkanlar, bit rak, o soğanı çıbali kten sonra getirip ca — iğnelerler. Hakikaten, ağav larla, sivileeli, insan yüzüne dön Biraz sonra «Ay#” denilen diğer bir geldik. 4 Yürümek çağ çocukları, sabaha raya getirirler ve 4 klara, — ellerinden mezarı tavaf etli Va pekaz son yürümiye başlarmış. —Her kes zeng kirliğine göre bırakır. Fakat, sabahlı nsa bul... Mahalle ları, her sabah P rlar. Para konuncdı kapışırlar, Yan yatmış, kır!!” yarıya toprağa &B? sakit, dalğın, ahr&? görerek — uyuyan mezar taşları aras!” çerken, şimdi, sakif, vekkül ile Beledi. «— Yıkılan!..» Fermanını bekliy? İlyaslar mezarlığın! son defa olarak geyrettim, Buğday kanunu Buğday koruma nda hükümetçe bâS! yapılması düşüni Buna nazaran şebif? an ve gercektenf urın vergileri bazı V şartlarla — azaltıla Mecrmualar: Yeni hat Bu sanut ve Gİ.İ' asının kırk birinci çıktı. Güzel bir kâl de İsmail Hakkı b& huş — edebiyatına gelmek Jâzım» kiyede tiyatro d0YE Cami beyin «siys de olanlarp, Doktüf Vedat beyin — «AİSPL kaplar kansor ) başlıklı - yazılarile sanat haberleri;, roman bulunma Okuyacularımızâ edriz.