3 Nisan 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

3 Nisan 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NN Dünyanın Siyasi Manzarası ya harp & sahiller ger dise, Vichy de t inü İngiliz atilesini tevkif ine vukua gelen e Londra başka büşka tefsir elilin- edilmek» şiddetle de- Belgrattan Yugoslavya bi bu memleketi Çekoslovakya vazi» yetine sokmak İçin sarfettiği gi Vichy - Londra: Ge ear güni İngiliz harp gemilerinin, şimali Afrika sahilleri açıklarında bir Fransız gemi kafilesini tevkif etmek istemeleri üzerine vukua gelen hadise, Vichy ve Londra mahafilinde başka başka tefsir edilmektedir. Londraya göre, bir Fransız muhribinin o himayesinde sefer eden nakliye gemileri, Almanya ya hârp malzemesi, gıda madde- İeri ve kauçuk taşımakla idiler. Viehy ise bu gemilerin, işgal edilmemiş Fransaya pirinç, ku- ru sebze ve hububat taşıdıkları- Bı iddin etmektedir. Verilen bir habere göre Fran- sız büyük elçisi Mösyö Hey, kun gelen hadise hakkında Vi- ehy hükümetinin bir protesto- sunu, İngiliz hükümetine veril- mek üzere, Amerika har ne tevdi etmiştir. İngiliz siyasi mahafili, Pran- sadan bir protesto değil, belki bir tarziye heklediklerini söyle- mektedirler. Avam Kamarasında Fransa- pın ablokası hakkında sorulan bir suale, iktisadi harp nazırı Mister Dalton şu cevabı vermiş. MA ie kvp Mardi ya limanına girmis ve 136.000 ton taşıyan 300 vapur da bu li- mandan ayrılmıştır. Bu ithalât maddelerinlen yarısından çek faslası Almanyaya geçmekle- dir.,, Alman Talepleri inin kanastine göre, Fransa normal zamanda, yiye- LOKMAN: Sayın oku; dım bi -bahar günleri hoşuna gitmiş o- lacak- adalardan birinde hava teh diline gitmek istiyormuş, fakat lodos fırtinası estiği günlerde de. niz tutmasından korktuğu rerddut ediyormuş. Deniz tutma. #ına karşı çare var mıdır, diye s0- Tuyor... Deniz tutmasına karşı pek çok ewreler vardır: Ayakta durmak, mak, srka üzerine yatmak üç türlüsü birden değil, her ü yerine göre iyi gelir, Ki- vapura aç karnına binerse deniz tutmasından kurtulur, ki- misi karnını vka basa dovurduk- tan sonra... Bunlardan başka dam İn dnmla alınan yabut etle deri srasına şırınga edilen türlü tü ilâelar da tavsiye ederler. ularımızdan, a Bunların her biri adamına gö. te faydalı olur, Ancak bir rahat- sızlığa karşı türlü çıkar, Yalıs ra kadar kisa yol- , Avrupadan Ame- büyük deniz yoleu- köprüden ada! bir şey değildir. Buna büsbütün kuruntu eseri de tenilemez. Bir insanın vaziyeti ik sık değiştikçe, ku'ağımızın İ- ünde bize varivetimizden haber veten cihaz tahil olarak #z çok hozulur, bas mesi, mide bu- ASONE Türkiye BEDELİ Genebi cek maddeleri bakımından, ken di kendine yeten bir memleket- tir. Bugün Almanya Fransanın buğd ren fopra*'arının 1.3 sgal etmiştir. Fransız milletinin kendi yetiştirdiği buğ dayın büyük bir kısmını istih- lik etmesine müsaade olunmaz- sa, aç kalacağı tabiidir. Burüin Fransanın müstemle- keleriyle beraber, kendi kedine yetmemesi, sırf galiplerinin ça- pulculuğundan ileri gelmekte- dir, Marsilya, Toulon, memiş Fransada bulunmakla beraher, mihver devletlerinin müşterek bir komisyonu bu manlarda büyük bir salâhiyeti haizdir. Almanyanın Viehyden isti Bi işbirliği, b yardım mahiyetinde; tahakkukunu üzerine man mü at nazırı, daki fabrikaları, ham maddele- ri konlrol etmekte, siparişleri| tevzi eylemektedir. Fransız tek- nisyenlerin yardımı temin edil. medikçe Fransız işcilerinin ça- lışmalarına müsaade etmemek» tedir. Almanlar, işgal ettikleri leketlerde, halkın asgari düşünmeksizin, mevcut yiyecek b Ablekanın yal ; ür Fransanın organı olan gazete de, bu hadiseyi mevzuu bahseden bir yazısında şunları söylemiştir: “Bu hadise, İngiliz ahlokasının şiddetlenm sine sebep olacaktır. Amerilu lılar, İnsani hareketlerinin, Al manya lehine istismarına müsa- ade etmiveceklerdir. Eğer Fran. sz milleti ekmeksiz kalırsa, bun dan dolayı, Hitlerin muti iş kadaşı olan Amiral Darlai yakasına yapışmalıdır. Bu hadise münasebetiyle İn- giliz siyasi oşahsiyetlerinin ve matbuatın müstereken müdafaa ettikleri noktai nazar şudur: İngiltere, Fransız Timanlarma nakliye gemilerinin gelmesine müsaade edecek kadar cömert davranmıştır. Ancak bu müsa: desinden Almanların istifade | etmelerine göz yumamaz, İngi terenin, abloka tedbirlerini, tihara karar vermeksizin, yıflatması beklenemez. Vichy hükümeti, Almanya ile işbirliği siyasetine tevfikan, Nazi harp) makinesini beslemekte devam ettiği müddetçe, Fransaya ser-| bestçe malzeme ve gıda madde- leri gelmesini istivecek bir va! ziyette olamıyacaktır. Abloka, (1914 - 1918) hari de de, müttefiklerin zaferine| yardım öden başlıca unsur ol- müstur, Bizzat Amiral Darlan da 1939 senesi sonunda neşrettiği hüsu- si bir emri yevmide, ablokadan işgal edil za“) Ha'buki ayni zat bir av kadar evvel, Fransız nakliye gemileri- isi AKIN AN DENİZ TUTMASINA KARŞI... hakiki olan kısım pek kü ör. O küçücük insan kendi kuruntu! tür. Ea sağlam delili, gemicilerin denize alıştıktan sonra. deniz tut masından hiç bir vakit rahatsız olmamalarıdır. Ömründe hiç deniz görmemiş, deniz tutmasının adından korkan İsviçreli hekimin hikâyesini bu sayın okuyucumuza hatırlatayım: Bu hekimi Avrupadan Ameri- kaya gidip gelen vapurlartan bi rine gemi hekimi yaparlar, İsviç- i doktor vapurun hareket ede- ği gün vanura giderek kamara- sına yerlesirken, makine sesi du- yar. Vapurun hareket ettiğine mederek bası dönmeye, mide- si bularmava baslar, bulantının üst tarafı da gecikmez. Biraz ha- va almsk üzere kamaranın pen- eeresini acar. Meğer vapur he- rıhtıma bağlı. hekimin isitti- ği ses tr vine makinesinin sesi İ- Tekim hu deniz tutması i- kuruntudan gel anla” çi denize açılıp en büyük dalgalarla karşılaştığı vakit artık deniz tut- masından hiç rahatsız olmaz. Bunun doğruluğuna siz de be- nim gibi kanaat getirirseniz, de- niztlen hiç rahatsız olmazsınız. En siddetli fırtınada basınız biraz döner, biraz bulantı gelir, fakat bu kadarcık şeyi kuruntu ile bi yütmezsiniz. Deniz tutacak diye adalara hava tebdiline gitmekte tereddüt etmeye ciddi bir sebep nası gelir, Fakat deniz tutma- olamaz, "Denizcilik Bahisleri on Muharebede Italyan onanmasının Kayıbı j“ an donanması, Taranto skınından “sönra, Yu- nan denizinde ikinci ve çok ağir bir dârbeye daha marüz kalmış tır. Gerek harekâta iştirak eden cüzütamların âdet ve kuvveti ve gerek muharebenin şiddeti ba- kımından bu harbin en büyük deniz muharebesi olarak tasvif edilen bu son çarpışma hakkın» da İngiliz Amirallik dairesi şun- ları bildirmiştir: “Şarki Akdenizde İngiliz fis losu, İtalyan donanmasının mü- him bir kısmı ile temasa gelmiş ve bunların uzaklaşmasına va- kit ve meydan bırakılmadan ya- pılan çarpışma sonunda, bir İ- talyan zırhlısı ağır surette yara- lanmış, üç İtalyan kruvazörü İs le iki muhrip batmıştır., İtalyan filosunun mühim mu- harebe unsurlarından bir kaçis nın batması veya hasara uğra- masiyle neticelenen bu deniz barbinin en şayanı dikkat tara- fı, bu çarpışmada hava kuvvet- lerinin de çok mühim rol oyna. miğ olmasıdır, Kuvvetle muhtemeldir ki bu muharebenin İngiüzüer lehine zaferle neticelenmesinde İngiliz torpito ve tayyarelerinin mü- him hissesi vardır. Çünkü bu muharebeye iştirak eden tal yan gemueri dünyanin'en sürat- li ve en yeni gemiletidir. Bu se- bepıe ilıyan kruvazörleri İngi- Miz Lilosu ile temasa geldikieri Zaman bu teması kesebiiecek surat ve üstümüğe maik uer. Boyie olduğu aside İtalyan flo“ sunun, İngiliz filosunun önün- den kaçamıyarak Uç kruvazör ve ıki destroyer kaybetmesi, da- ha evvel İngiliz hava kuvvet- Jerının kesti Ducumuarına maruz kajmalarından Meri ogtymışur. Bunun neticesi olarak uğır su- TEM€ nasüra uğramışlar VE sü- ratlerini kaybeuerek lngiiizlerin kucüyiü GUŞUUŞMEPUUE. Muharebenin cereyan tarn hakxınaa nenuz sarın matumat gelmemiş olauğunaan, bu bu- susta kavi bır hüküm vermek Goğrü olamaz. Yalnız şurası mu- hakkaktır kı, ingiliz Akdeniz fi- “a.asasaaaaanasssaaeaseea saa aa aaa aaa, : Yazan: H. ; KORUR : ; RR Son deniz muharebesinde iki adet te katapolt taşımakta idi, Bu gemi 30 mil süratinde- dir. Boyu 236 metre, genişliği 32.4 metre, mürettebatı 1350 kişidir. İngilizlerde bu tonajda “King George V.” sınıfı zırhlılar var- dır ki, bu gemiler top bakımın- dan İtalvanlarınkinden zayıftır. “Littorio” nun 38.1 santimetre- lik topuna mukabili “King George V.” 35.6 santimetrelik top taşır. Ayni zamanda tayya- batan Fiüme kruvazörü re defi bataryası da zayıftır. İn- gilizlerde, İtalyanların bu sınıf gemisine. faik olarak yalnız “Hood” hattı harp gemisi var- dir. Fakat İtalyan gemisinin silâh bakımından üstünlüğüne rağ- men hiç bir iş göremeyişinin s€- bebini gemiden ziyade gemiyi |- dare eden İtalyan kumandan ve mürettebatında aramek zaruri dir. Çünkü, karşılaşan iki muha- losunun başardığı bu iş çok mü him ve muazzam bir muyattakı- yettir, Bilhassa kendi filoları hiç bir zarara ve hiç bir hasara maruz kasmadan başurıldığı İ-| çin... Batırılan İtalyan gemilerinin €vsal ve harp kilayetleri hak- kında aşağıdaki maiümat ye bunların yoksuğunun Jlalyan donanmasında husule getirece- #i boşluk gözönünde tutulursa İngiliz zaferinin büyüklüğü kö- layca anlaşılır. »* B” deniz harbinde ağır hasa- Ta uğradığı bildiruen Ital- yan zırhlası 35,0v0 tonluk 30 mil sürate malik “Littorilo” hattı harp gemisidir. Bu gemi 937 se- nesi Temmuzunun 22 sinde de- nize indirilmiş ve 939 da vazife almıştır. “Littorio” hattı harp gemisi Cenova'daki Ansaido tezgâhla- rında inşa edümiş ve bu sınıf gemiler, İngilizlerin Nelson si- nıfı gemilerine karşı yapılmış- tır, İtalyan bahriyesinde harbin başında bu sınıftan dört zırhlı vardı, İkisi vazifeye alınmış ve diğer ikisi inşa ilmekte idi. Bunların bugün bitmiş olması mümkün değildir. Taranto baslı nında da “Cont di Cavour” si- nıfından iki gemi ağır hasara uğratıldığına göre, harbin ba- $inda İtalyan bahriyesinde bu: lunan 6 hattı harp gemisinden şimdive kadar üçü ağır surette sakatlanmış demektir. Bu vazi- yette bugün İtalyanların elinde 3 hattı harp gemisi kalmış olu- yor, Son muharebede ağır suhette yaralanan ve tamir edilemi: cek bir hale sokulan “Littorio” hattı harp gemisi: 9 Adet 38.1 santimetrelik ve 12 adet 15.2 santimetrelik topla 12 adet 9 santimetrelik tayyare defi topu ve 40 sdet te tayyare defi için makineli top taşıyor- du. Bundan maada 3 tayvare ve Bugünkü Yugoslavya Umumi Nüfusu 17,000,000 dur. Ekseriyeti Teşkil Eden Sırplar, Memleketin Cenup Ve Şarkını İşgal Ederler. Hırvatların Nüfusu 3,000,000 Kadardır. 1918 de, Bos Slovenya ve Karadağın eski Sırbistan etrafında toplanmı ile teşekkül etmisir. Yuzoslav yanın umumi nüfusu 17,060,000 dur, 1929 tarihine kadar Yuzos lavyanın adı “Sırp - Tlirvat ve Sloven krallığı Bu tarihler sonra Yugoslavya ismini almış tr. Sırplar Yugoslavyanın nüvesini teş- kil eden Sırnlar, memleketin cenup ve şarkını İşgal ederler, Yugoslavvanın ekseriyetini de onlar teşkil ederler. Sırbistan (o dahilindeki belli başlı büyük er Belgrad (ki nüfusu 260,000 dir) Niş, Üs- küp ve Manastırdır. Sırpların ekseriyeti ortodoks mezhebine mensuptur.En büyük mesguliyetleri çiftçiliktir. Kültür ve ruh bakımından Karadağlılar de Sırplara çok benzerler. Bosna - Hersek hal. kının mühim bir kısmı ise müs- lümandır. Dalmaçya sahillerin- deki denizci halk ta Sırplara bağlıdır. Hırvatlar : Sava nehrinin cenubuntu isgal *derler, Mezhebleri kateliktir. Alfabeleri lâtincedir, Memleke- Yuzoslavyada Sırp, Hırvat ve Slovenlerin meskün bulunduğu yerleri gösterir haritadır tin mühim sanayii onların elin- dedir. Hırvatistanın en büyük şehri Zağreb, memleketin ayni zamanda fikir hayatının merke- sidir. Nüfusları 3,000,000 kadardır. Slovenler : Memleketin simali, garbisini isgal ederler. Belli b: hir leri Liubliana'di; ağlar dırlar, Yugoslavya dokuz vilâyete taksim edilmiştir. Kral Alek- sandr'ın ölümiyle neticelenen dahili kavgalardan sonra 1939 Ağustosunda iki vilâyete bir nevi muhtariyet verilmistir. Bu| bütçeleri ve meclisleri vardır. > İ rebe gemisi, muharebeyi kabul etmeden evvel muharebeyi ka- bul icin lâzım gelen şartları ü cepheden münakası ve mütalea etmek ve ondan sonra muhare- beyi kabul etmek mecburiyetin. dedir. Bu üç şartı şu şekilde hü- lâsa edebiliriz. 1 — Gemilerin muharebe kudreti 2 — 'Tabil şartlar, 3 — Rü'yet şeralti. Muharebe kudreti zayıf olan taraf muharebeyi kabul için ta- bil şartların ve rüyet şeraitinin İehinde olmasına çalışır ve bu suretle düşmanın üstün kuvve tini bertaraf eder, Bu, gemi sevk ve idaresinin mükemmel olmasiyle kabildir ki, kumanda- nın dirayetine, mesleki bilgisine ve'en başta cesaretine bağlıdır. Muharebe kudretinden mak- sat, gemilerin silâh, sürat ve zırh bakımından olan kuvveti- dir. Tabii sartlar ise: Deniz ve rüzgârın tesiridir. Rü'yet şerai- tne gelince, düşmanın harekö- #anrivi kontrol edebilmek. mer- mi “#kurlarını görebilmek de- mektir. Bu bakımdan İvi vazi- yette bulunan taraf. düşmanın muharebe kndretini bertaraf et- mis savılır ki, bu da ancak iyi bir sevk ve idare ile kabildi İtalyanlarda bu sartların nok sanlığı, kuvvetli olan İtalvan bahriyesinin harbin basındanbe- ri âtl bir vaziyette kalmasını mucip olmuştur, denebilir. * A B tırılan üç İtalyan ağır kruvazörü “Pola”, “Ze 2”, "Fiume,, olup en yeni ve dünyanın en süratli kruvazörle. idir. 27 Nisan 1930 da denize indirilmiş ve 1931 de vazife dahil olmuşlardır. Bunların her biri 10.000 ton olup 35.1 mil sü- Tatindedir. Halbuki İngilizlerin bu tondaki kruvazörleri 31 mil süratindedir. Muharebe kudreti bakımından müsavi vaziyette olmalarına rağmen, sürat baki- mından cok daha üstündür. Bu da mü- him bir avantajdır. Bu kruvazörler 8 adet 20.3 Santimetrelik ağır batarya, 12 adet 10 santimetrelik ve 8 adet 3.7 santimetrelik topla ve tay- yare defi bataryası ile donatıl- mıştır. Bundan manda 10 adet makineli top ve 2 tayyere te- sırlar; Boyları 183 ve genişlik- leri 20.6 metre olup 830 kişi mü- rettebatı vardır. Bu gemiler Ak- denizin en modern ve en süratli kruvazörleridir. “İtalyanlar bu gemileri Almanların cep kruvâ- zörleri yerine kaim olmak üze- re inşa etmişlerdir. Batırılan muhripler ise 1729 tonluk 39 mil süratinde “Vin- cenzo Gioberti”, diğeri 1449 ton luk “Maestrale” dir, Bunlar 4 adet 12 santimetrelik ve 4 adet 3.7 santimetrelik topla 8 maki- neli top, 6 Loprito taşırlar. Bu gemiler 1934 senesinde de- nize indirilmis ve ayni sene Va zifeye alınmışlardır. #* ülâsa olarak harbin başın- danberi İtalyan donan- masının zayiatını şu şekilde tas- mif edebiliriz: 3 Hattı harp gemisi tamir ka. bul etmez şekilde hasara uğra- maştır. 4 Krüvazör batırılmıstır. 2 Kruvazör hasara uğratılmıs- tar. 15 Muhrip batırılmışlır. 10 Muhrip batırılmıştır. 20 Denizaltı batırılmıstır. 2 Denizaltı İngilizlere teslim olmuştur. 3 Denizaltı Tancaya iltica et- miştir. İngiliz hava kuvvetlerinin İ- talvan üslerini devamlı olarak bombardıman ettiği nazarı dik- “Kate alınırsa; İtalyanların gerek hasara uğrayan gemileri tamir etmekte, gerek batanların yeri. ne yenilerini insa hususunda büyük müşkülâta maruz kaldık- larını kabul etmek lâzım gelir Bina€nalevh, bu kabarık zavis- tın süratle ve kolayca telâfi e- İtalyan kruvazörleri| dilebilmesi hakikaten müşkül, hattâ imkânsızdır. Deşilen Çıban ir iki gün evvel “TAN” da Türk filmeiliği hakkında kuvvetli bir yazı çıktı. Naci $ dullah, acısı suretiyle geçiştirilen bu sanat ve bilhassa ticaret meselesinin çıbü: nını desti. Eevvelâ, şimdiye kadar yapılan tecrübelerle sabit olmuş bir ha filmeiliğimiz tama- mah- küm edilmiştir. Bunu esas olarak kabul ettikten sonra muvaffakı- | yetsizliğin sebepleri aranıyor. Halk filmlerin ihtisas sahibi kimseler tarafından hazırlanma: dığını, filmi hazırlayanlar da iyi Gilmler hazırlamak büyük pa: ralari olmadığını söylüyorlarmış Yoksa elde bulunan rejisörümüz. artisilerimiz harikalar yapacak derecede yüksek sanatkâr im ler... Netice yine hükümete dayanı- teşvik için bu neli?.., Bu nazariye tamamen yanlış tır, Hükümet filmeiliği himaye ©- decek, Bu himayeden sonra yapı lacak şaheserleri meydana getire- cek elemanlar kimlerdir? Yine sinemanın (S) sinden ha- beri olmıyan bir reji: te ettiği rolün sahsiyetine nüfuz etmekten âciz bir artist, film di ye arzedilen hata koleksiyonları. nı vücude getiren mütehassıslar değil mi? Bu himaye onlara he- men udsi bir ateş” mi nefhe- decek? Belki mizansenler biraz daha zenginleşecek, O kadar. Memlekette milli bir film ya- ratabilmek için her şeyden evvel yapılacak şey sanatı hedef, tica- reti vasıta olarak kullanmak Bu iki noktanın rolleri değistiri- lir, ticarete sanat vasıta olursa stüdyolara haftanın omukannen günlerinde gökten altın yağsa pa- ra etmez. Gecen sene gösterilen “Şehvet Kurbanı” nı bir film olarak sey- retmedik. Bizzat bir rol deruhte eden Ertuğrul Muhsini takdir i- «in seyrettik, Yoksa filmin ne de- mek olduğunu bilen herhangi rejisör, bu derece hatalı bir ese- ri sonuna kadar,seyretmek taham mülünde bulunamazdı. Dün neşredilmiye başlıyan bir ti yatro mecmüâsihdan yakında milli film anlaşılıyor. Eği ne mecmuada gördüğümüz resim lerle hükmetmek icap ediyorsa, #hiş bir hayal kırgınlığına uğ- ramaktan korku sinemacılığın ihti ik para meselesi ortaya sürülecek, Bu münasebetle bundan hes on sene evvel seyrettiğim bir filmi hatırlatacağım: Maitre du Logis yani “Evin ağası” adlı bu filmde büyük masraflara ihtiyac göster. tecek hic bir şey yoktu. Fakat ar- tist vardı, eser vardı... Ve bu mü- tevazi film. en muazzam mizan- ilimlerini geride ir mükemmel: Bizde bu yapılamaz muydı? Mutlaka her sev büyük paraya mı mütevakkıftır? Eser güzel olmadıktan, artist. let zorla kifayetsizliğe mahküm edildikten sonra ik paranın rolü nihavet hataları altın suyuna hatırmaktan ibâret kalır. , Filmcilik en kuvvetli bir reka. het meselesidir. Sinemalarda Av- rupa ve Amerika şaheserleri, her gün bir başka Sanat, azamet ve mükemmeliyet nümuneleri arze derlerken, biz hu noksan mevri lu, noksan rejisörlü, noksan tek nikli filmlerle ortaya çıkıyoruz maletmek ka. bule sayan mazeret teskil etmez. Noksanımızı bilelim! Kisi noksanını bilm fan olamaz! Takvimci Dün İki Hazin İhtifal Yapıldı Askeri veteriner tatbikat oku- lunun fen kurbanı veterinerler için tertip ettiği merasim dün ela şehitler Molleos (rus Şının seromunu bulmak için uğ. irken mikrop alarak ölen bakteriyoloğ Ahmet, vüzbaşı Hüdai ve Kemal Cemil, dir, Mezarları başında tuttukları voldan ayrılmamak icin and içeri vüzbaşı Kemal Cemil de Pariste Pastör Enstitüsünde gönüllü ola. rak çalışırken avni hastalığı al. mış ve 1934 te ölmüştür. Olu ancak 1939 da memlekete geti. rilmiştir. Yine dün saat 13 de Merkeze. arlığında eczacı mek. örlerinden merhum Server Hilminin mezarında ha- zin bir ihtifâl yapılmıştır

Bu sayıdan diğer sayfalar: