EŞİ e is eosz asr — > 2.3.9481 ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, Teens (o 2800 Kr 8m SAy 100 400 « Ay sw : 10 w TAY mo . Sirirsriry erse iie EE LERE R SE İLİS EE Dünyanın Siyasi Manzarası uda birçok © Alman 88- ve mütehasssların bulun- duğu haber verilmek'edir. Bütün bu bidiseler gözönünde bulundu- General Weyginâ'm bu husus! bir mahiyet ve iyet kazanır, Almanya, İngiliereye kara mücadelesindeki güçlükleri hesa- ba katmaksızın brzaladı ü yeka ahkmmı, bugünün şartları na göre değiştirmek İstiyor. ——— Weygand Vichy'de on haftalar içinde ikinci Ss plânda kalan Fransa, Ge- neral Weygand'ın Vichy'yi zi- yareti hadisesi üzerine, tekrar dikkati çekmeye başlamıştır. Ajanslar, General Weygand'ın Mareşal Petain'le görüşmek ü- zere Viehy'ye geldiğini bildir- mektedir. Bu, İlkteşrin ayında Fransanın Şimali Afrika müs- temlekeleri: kumandı4'ığını alarak Afrikaya giden Genera- Jin Fransaya yaptığı ilk seyahat- tir. Bir kaç gün evvel Amiral Dar lan tekrar Parise gidip Laval ile ve Alman ajanlariyle görüşmüş- tü, Dün de Avam Kamarasında hariciye müsteşarı Butler, s0- rulan bir suale cevaben, Kas blanka'da, mütareke komisyonu azasından başka bir çok Alman kerlerinin ve mütehassısları- rın bulunduğunu söylemistir. Diğer cihetten, motörlü AL man kıta'a sın Trablusgarp cep hesine gönderildikleri de evvel- ce haber verilmişti. ED Bütün bu hadiseler, gözönün- de bulundurulduğu takdirde, General Weygand'ın bu sev va- ti, hususi bir mahiyet ve ehem- miyet kazanır. X Alman tazyiki karsısında Vi- ehy hükümetinin vaziyetini ay- dınlatacak hadiseleri, bunların sebeplerini ve neticelerini top- Ju olarak gözden geçirmek fay- dah olur. ğ Montoir'de Mareşal Petain'le Hitler arasındaki görüşmeden sonra, Almanya ile Fransa ara- ında sıkı bir işbirliğinin kolay- lıkla tesis edilebileceği sanılı- yordu. Fakat İnsiliz mukave- meti buna mani oldu. Filhakika İngilizler, Almanların adaya karşı yaptıkları müthiş hava hü- cumlarıma ve istilâ teşebbüsleri- ne karşı sadece mukavemet et- mekle kalmıyarak, Akdenizde İtalyaya karşı, muzafferiyetle neticelenen, mukabil taarruza geçtiler. Hadiseler, 1940 Hazirerenia, bugün Fransayı idare eden in- sanları, belki de dünya efkârı umumiyesinin ekseriyetinde ha- $il olan bir kanaati, sadan sonra müttefiki olan İn- gilterenin de hemen mağlüp ©- İacağı kanaatini tekzip etti. O zaman Al lar. İngiltere- nin mukaveı edebileceğine kanaat getirmiş olsaydılar, Fran ARILI Rg) sayı, büsbütün baska şartları ih- tiva eden bir mütarekeyi imza- Iamaya mecbur ederlerdi. İngiltereye temayül etmemek le berab İngiliz mukaveme- tinden kuvvet alan Mareşal Pe. tain, mütareke şartlarına, can kurtaran simidi gibi, sımsıkı sa- rıldı; elinde kalan deniz kuv- vetleri, müstemlekelerden isi fade ederek Hitlere karşı muka. vemet etti, Alman Taktiki Imanya ise, yeni vaziyet karsısında veni bö» takti! kullanmaya, yeni tedbirler al- maya mecbur oldu. Almanya, Sicilya boğazımı İngiliz gemilerine kapamak ve bu suretle İngilizlerin Sirenaik- teki muvaffakıyetlerini seme- resiz bırakacak bir plânı tahak- kuk ettirmek için, İstinat ve ha- reket noktası olarak Tunusu el- de etmek, Fransız donanmasın; dan istifade eylemek, bir kelime ile, bir takım cazip vaatler mu- kabilinde, Fransızlarla bir nevi askeri işbirliği yapmak istedi. Laval de bunu istiyordu ve Alman ağanlarile konuşmaların- da, Fransanın şeref ve haysiye- tini ayaklar altına alan, istik- balini tehlikeye koyan ve müta- reke şartlarını aşan taahhütler altına girdi. Bu hadise, Mareşa- lin, Lavali hükümetten atması- na sebep oldu. Fransanın, bugünkü şeraitte, Almanyanın doğrudan doğruya tazyik ve tehdidi altında bulun- duğunu ve Almanyaya muhtaç olduğunu düşünen Mareşal, La- val'in yerine, eskidenberi Ak manya ile işbirliği yapmaya tar! raftar olan Flandin'i getirerek, | Montoir'de tesbit edilen işbirli- | gi siyasetini devam ettirdiğini; göstermek istedi z İ Fukat bu tayin Hitleri mem nun etmedi, Hitler, Mareşal Pe- tain'in, Almanyanın aşırı talep- lerine karşı aldığı kat'i vağiye- tin değişmiş olduğuna kanaat getirmiş olsz»dı, bu şahsi deği- sikliğe ehemmiyet vermez, Flan din'i iyi karşılardı, Flandin, müsbet bir iş y. maksızın, aylarca muattal bir vaziyette, âdeta gölgede kaldı ve nihayet istifasını verdi, Al- manya Laval'i tutmakta devam etti, Cünkü onun istediği, ha- val ile yahut Laval'siz, Laval si aseti İdi. n 4 Almanyanın Vichy hüküme- tine karşı hattı hareketi, bu for- mül ile izah edilebilir. Bugünkü Vaziyet ransanın dahili siyasetine F karışmadıklarını iddia €- den Alman siyasi mahafili, bu siyasetin enternasyonal plânda- akislerine lâkayt kalamıya- Kine da sarih bir surette söylemekten cekinmediler. Bunun İcindir ki, Mareşal Pe- #ain'in İngiliz düşmanı olarak telâkki edilen Darlan'ı en yakın mesai arkadası ve selefi olarak secmesi ve Lavul'e bir nezaret teklif etmesi gibi, Almanvaya karsı iyi niyetlerini süsletmek maksadiyle aldığı tedbirler. AK manvanın o vaziyetini değiştir. medi, Almanyanm Vichy büküme- tinden istediği şey, Laval'in (Devamı 4 üncüde) ii ii Şişmanlarda Tansiyon Sişmanların hepsinde değilse de bir çoğunda kırmızı kan di marlarındaki o tansiyon o mormal dereceden ayrılmış bulunur. kat daima değil. Bir istatisüke göre yüzde 28 normal derecede, yüzde 11 azalmış, yüzde 61 de de artmış derecede... Şu kadar ki tansiyon derecesiy- Je şişmanlığın az veya çok olması arasında büyük bir münasebet yoktur, Az şişman bir adamın tansiyonu yüksek olur da, çok şiş- man olanın tansiyonu düştik olur. Cünkü damarlardaki siyon şişmanlığın tesiriyle değil, hor- monların tesiriyle olur, Yalnız, şişman insanın tansiyo- nu normal derecenin altında bu- lunursa, o zaman şişmanlıktan biraz da memnun olmalı ve şiş- manlıktan kurtulmak için pek te acele etmemelidir. Cünkü tansiyonu düşüren ve- rem hastalığı bazılarına şişman- hik ta getirir. İnsan sişmanlıktan kurtulmak isterken öteki hastalı ğin alev almasına meydan vermiş | lığından | olur. Vâkıa, verem h dolayı şişmanlıyan insan, şişman- lığın zararlarından kurtulamazsa da bunun zararları ötekinin vere- ceği zarardan hafif kalır... İki türlü zarar arasında muvazeneyi temin ederek idare etmek tabii hekiminizin işidir.. Şişman insanda tansiyon nor- mal derecenin üstünde olursa © zaman biraz düşündürür, Ancak o da yaşa göre... Zaten şişman genç oluru tansiyonun artmış ol- ması nadirdir. Veremli olmıyan gene sismanlı bile tansivon çok defa düşül urur ve kalbin yorgunluğunu gösterir. Kırk yaşından sonra şişmanlık. ta tansiyon ertmış bulunursa böbreklerin bozulduğunu göste- rir ve sıkı perhiz ederek sisman» lıktan da bir an önce kurtulmak lüzumunu haber verir, Kalp icin olduğu gibi, damar- lar için de sişmanlığı ilerlemiş bir yaşa kadar götürmemek daha hayırlıdır. TAN Askerlik Bahisleri Yeni Gizli Silâhlar İmanyanın oFührer'den sonra üçüncü şahsiyeti 0- lan Rudolf Hess, Şubatın onun- da şöyle söylemiş: — İngilizler bugünkü sükü- netten sonra, kendilerini neler beklediği hakkında pek zayıf bir fikir edinebilirler, Buna mukabil İngilizler de Şöyle mukabele ediyorlar; — Almanlar neler tasavvur ederlerse etsinler, neler yapmak isterlerse yapsınlar. Hazırız. Şimdi bütün dünya düşünü- yor. Acaba yeni ne vasıtalar bu- lunacak? Ne görülmemiş silâh- lar kulanılacak? İngilizlerin In- telijans servisleri Almanların ikinci büroları olan hafiye teş- kilâtı birbirlerinin esrarını öğ- renmek hususunda var kuvvetle çalışıyorlar. Hakikaten dimağların bu he- yecanlı muharebesi pek merak- li bir safhaya giriyor; bu itibar» İa göz önünde bulunan yeni si- lâhların ne olabileceklerini dü- şünelim: « * 1 — Plânörler B” İngiliz askeri münekki- di “Sept Jours,, gazetesi- ne verdiği mülâkatta: “Biz bü- yük topların, tayyarelerin, tank ların, ve plânörlerin hücumla- rına uğrayacağız!,, demişti, Plâ- Börler nedir? Harpten evvel bu yelken meraklılarını alâkadar ettiği zannolunan bir âletti. En çok Almanya ve Rusyada kul- larılıyordu. İki geniş kanatlar- dan ibaret olan bu öletlerin ba- zan altısı birden bir tayyare ile 3000 metreye kadar çıkarılıyor ve oradan bırakılıyordu. Plânör hava cereyanlarından İstifade 6- derek uzun müddet havada ka- labilir, Yalnız bunun mahzuru bütün hava cereyanlarını iyi bilen pi- lotlara ihtiyaç © göstermesidir. . ** HI — Nakliye tayyareleri ———— ——.— Niye tayyareleri asıl 9 € Nisan1940 tarihinde harp tarihine girmiştir. İlk defa bun- lardan ikisi Oslo'da göründüler, İçinden ikişer kıta asker cıka- rak derhal mitralvözlerle harbe girdiler. Nakliye tayyareleri he- men harp sahnesinden çekildi- ler. Nakliye tayyarelerinin ye- re inmelerine lüzum yoktur. Ha vadan paraşütle askerler de a- tabilirler. Bunlar evvelden ma- lüm idi, Fakat yenilik, kullanı- lacak tayyarelerin adedi olacak- tır. Bin tayyare bir defada, bü- tün teçhizatiyle bir fırka asker nakledebilir. * J11 — Uçan aşi vadan İnen piyadelere ,“ M derhal zırhlı veseit teda- riki düşünüldü. Bunu da tayya- Bir Adlantik Seyahati G6 ayet ufak bir yük Tunda size iki ki: kamara o verebili- rim, Bayanlar, Kaptan çok-iyi bir adamdır. Ne der- siniz? İki haftadan - beri otelleri, sokakları, Avru- pPanın her tarafından gelen mu- hacirlerle dolu Bordenux'da va- pur bekliyorduk. Rekabetin bü- yüklüğü yüzünden vapur acen- tesinin bu teklifini kabul ettik ve bir Fransız vapuru olan San Pedrn'va bindik. verte aşağıdaki yemek salonu- na indik. Geminin bütün pence- releri gayet koyu bir maviye boyanmış ve sımsıkı kapanmiş- a. Birdenbire içime bir korku girdi, Vaziyetim gayet tehlike- liydi. Harp içinde olan bir dev- letin gemisiyle koca Atlantik denizinde bir seyahate cıkmak üzereydim. Salondaki yolcular da insanı cesaretlendirmiyordu. Bir köşeye çekilmiş, narin yapılı genç bir Avusturyalı kız, derin derin içini çekiyor, ikide bir elindeki kücük mendille ağ- lamaktan kızarmış gözlerini u- ğusturuyordu. Diğer bir masada Cekoslo- vakyalı bir genele Arjantinli karısı oAmerikaya varmadan evvel muhakkak sürette batırı- lacağımız hakkında birbirleriy- le iddiaya girişiyorlardı. Gar- Uçan,tanklar henüz bir hayaldir. ğildir. Amerikada da 22 tonluk re İle temin etmek ciheti tasav- vur edildi. Ruslar tecrübeler yaptılar, Gayet büyük bir tay- yarenin tekerlekleri arasına u- fak hacimde bir zırhlı otomobil teştirdiler. Mesele yük itibari İe göründüğü kadar kolay değil dir. Zira harp ptomobil'eri, hem hacim itibariyle yer tutuyor, hem de hafif olması icin kâfi derecede zırhla teçhiz edilemi- yordu. Bu bakımdan uçan tanklar he nüz bir havaldir. Fakat müm- künsüz değildir. Beki 1V — Yiğen (gaklar, #yırhlı arabaların uçamama- leriyle suda da yüzme- meleri lâzım gelmez. Bu süretle hem karada, hem suda yürüven fanklar şimdive kadar en cok Rusyada yapılmıştır. Bunlardan Amerikalılar da bir cok yaparak sinema filmlerinde kullandılar. Almonlar Holanda gibi eö'ler ve nehirlerle dolu olan sahalar- da bile bunları kullanmadılar.. Bu hic kullanılmıyacak manası- na gölmez. Bu kabil tankların son derece hafif olmaları lârımdır. Rusla- rın icat ettikleri 3-6 ton aörh- Âındadır. Şimdiki nazariyelere göre zırhın ağırlığını sırta ver- mek ciheti düsünülüvor. Bu su- retle' Amerikalılar 19 ton olmak üzere sinaris ettikleri sirarisi İeshetmisler ve bu a*'rlığı 22 to- na iblağ eylemişlerdir. sonlar da oldukça sinirli gö- rünüyorlar, tabakları değistirir- ken ellerinin. titrediği görülü- yordu. * * Kaptan İyi Adamdı Ss alondaki asabi havayı da- örten tatlı bir ses duyul- Uz — Garson.. Ba- yana bir sigara tablası veriniz. Hepimiz, sesin geldiği tarafa dön- İçeri (o geldiğimiz dük. Biz zaman boş olan bir masada be- yaz saçlı, beyaz sakallı, yapılı. mert bakışlı bir adam oturuyordu. Üzerinde ütüsüz bir üniforma, göğsünde bir âe- ref madalyası vardı. Muhakkak ki, bu adam cok iyi olduğu söy- “lenen kaptandı. Ertesi Rün öğle yemeğinde içleri endişeli olan Avusturya- hı, Çekoslavakyalı ve Arjantinli ona sualler sormiya başladılar. O sabah Atlantik istikametin- de değil, fakat Fransa sahili boyunca simal istikametinde i- İerlediğimizi öğrenmiştik. — Kuzum kaptan, ne tarafa gittiğimizi #öylevin, diye" yal- varıyorlardı. tune NAZAN Yazan: Sevim SERTEL Fakat tahakkuku imkânsız de- yüzen tanklar inşa edilmektedir. Böylelikle hem karada, hem de suda yürüyen zırhlı arabalar bir düşman sahiline çıkartılırsa topların ve düşman tanklarının hücumuna dayanamaz. MİB Y — Kano otomobilleri B4l de en ziyade tekâmüle doğru giden silâh seri ka- ir. Bundan evvelki cihan harbin- de İngilizler Simal denizinde, İtalyanlar Adriyatik de bu silâ- hı kullanmışlardı. 1929 dan iti- bâren İngilizler Sutamrton ve Hyshe'de bunların son derece süratlilerini yaptılar. Bunlar baş döndürücü bir süratle düş- mana yaklaşan ve yine ayni sü- ratle ondan uzaklaşan cep tor- pitoları idi, 1941 senesinde Manş sahilleri bu mini mini tahrip aletlerine harp ve yarış sahneleri oldu. Motörlerini durduryyorlar, Dal- gaların üzerinde sallanarak tay- yarelerden alacakları emirleri bekliyorler ve isaret alır almaz kırk mil sürr'» gece karanlığın- da fenerli sönük olarak saldırı- yorlar. O derece zikzaklar yapa» biliyoralr ki onları topla vur- mak gayet müskül oluyor. Simdi bu kanoları zırhla kap- yarak bir sahil istilâsında ya- hut bir nehir mansıbında kul- lanmak İstiyorlar. Ön tarafları düz olduğu icin kum üzerinde kayıyorlar. İçlerindeki mitral- yözlerin himayesi “altında ola- Tak içindekiler sahile çıkabili- | 7 Kaptan tatlı bir sesle: — Ne istikamette mi, dedi; henüz onu ben de bilmiyorum. Son emirlerimi almadım. — Fakat, denizaltı gemile- rinden kurtulmak için simale doğru gidiyoruz, değil mi? Denizaltı gemileri mi? Denizaltı gemileri olacağını ns- den tahmin ediyorsunuz. Bun- lar hep efsane efendim. Benim bildiğim bir tek şey varsa. O da şudur: Dün sabah Bor- deaux'da bir vapur acentesi 5 veya alçi yolcuyu Nevyorka götürüp yötüremiyeceğimi sor- du. Bir kolayını buluruz. de- dim, Öğleyin de bir defa deha geldi ve yolcular on iki olsa 0- lur mu, dedi. Ne yapayım. De- kâlâ, dedim. Derken son daki- kada volcularin , cikti. Benim Yol ş nizaltı gen ei miye vaktim epik bu Yölcu - ların istirahstini odüşünüyo- Tum. Hakikaten rahatımız verin. deydi. Sanki bir yolcu vapu - rundaydık. Kaptan her şeyle kendisi sahsan mesgul oluvor- du. Öğle yemeğinden sonra hepimizi bir salona topladılar ve bize can kurtaranları takma talimi yaptırdılar, MM? ae. yorlar.1941 senesinde torpil atan tayyarelerin görüleceği zanno- lunuyor. Simdi Almanyadaki torpil tayyareleri Arado 95 ve Heinkel'lerdir. Torpil bu 800 lo ağırlığındaki balık tavvare- den bırakılınca doğru hedefe gi- debiliyor. * VI — Yangın kundakları aharibin elinde en müt- İhiş silâh ateşidir. Bomba- lar şimdi hem tahrip edivor, hem de yangı; çıkarıyor. Fakat yangın için ufak plâklar icat e- dilmiştir. Bunlar beyaz bir f0s- for parçasını ihata eden islak pamukla ince bir sellüloid bo- rudan ibarettir. Ancak bir kaç gtam ağırlığında olan bu yangın kundağını bütün bir sahaya saç- mak mümkündür. Pamuk kuru- yunca fosforu tutuşturur ve bu suretle 70 santimetre yüksekli- ğinde bir hararet husule getirir ve derhal bulunduğu yeri ya- kar. Buna müsabih olarak kaj süller de vardır. vor , e? VI — Havai tuzaklar i avada tayyareleri avla lamak için balonlar yva- pıldı. Fakat bu âletler cok yük- seğe kadar çıkarılamıyorlardı. Şimdi gayet yüksekte patlıyan bir gülle tasavvur edildi. Gül le patlayınca, içinde bir çok çe- lik teller yaylacak ve geçen tayyarelerin pervanelerine sa- rılarak onları akamete mahküm edecektir. Klagzer ve Pott isminde iki a- dâm daha iyisini düşündüler. Gayet yüksek mesafeve çıkan lâstikten balonlar, hava tazyi- kiyle patlıyor. Balonlarda bir paraşüle merbut bir kilo met re uzunluğunda bir tel asılıdır. Havada muallakta duran telin ucunda da bombalar vardır. "Tayyare tele takıldığı zaman bombayı süratle kendine doğru çekiyor ve berhava oluyor. * * VI — Uranium bombası B" müthiş bomba hakkında gazetelerde kâfi derece- de görülen tafsilâtı tekrara lü- zum görmüyoruz. Yalnız bir mü tehassıs; “Bu bombanın yapa- cağı tahribat yanında simdiki bombaların kestane fişekleri ka- dar ehemmiyeti yoktur. Ürani- yum bombası bir şehri bir anda haritadan silecektir, gölleri ku- rutacak, dağları düzliyecek, dün yanın cehresini tapki ayın sathı. na cevirecektir!,, diyor. Bu derece müthiş tahrip âlet- leri düşünülürse, bu silâh böyle giderse, ortada ne galip.ne de mağlüp bırakacak! ilkbahara temasası vaa- dedilen dramların tahmin edile- bilen bir kaç perdesi! u tecrübe henüz bitmişti, Rirdenbire bir gürültü ma Oldu ve San Ped- To'nun makineleri durdu. Güzel bir limanda demirle- ağ mistik. Ertesi sa bah tekrar yola çıktık. Kaptan boş vakitlerini bizimle briç oynıyarak geçiri- yordu. Öğle vakti Brest limanma Hirdik. Hepimizin pasarortlerı- ni aldılar ve elimize doldurula- cak kâğıtlar. verdiler. Sonra kaptan bunları aldı ve sahile çıktı. Orada uzun müddet kal- dı. Geri geldiği zaman yorgun, fakat memnun görünüyordu. O gece briç oynarken: kücük Avustur- yalı kiz, dedi. Alman patanor- tiyle seyahat ediyor, Salâhiyet- tar makamlar onu vapurdan öl. mak istediler, Fransız vizesi de sade beş gün İçin muteber, E- Rer onu biraksaydım, hali ne olurdu? Kendisi bir vahudidir ve tekrar nazilerin eline dön- mek mecburiyetinde kalacaktı. Yok, yok San Pedro onu Ame- rikaya götürecek. O gece rahat uyuduk. m in. bakıyorlardı. Çekoslovakyalı ve Avusturyalının o imdadına bu sefer de kantan yetisti. Bu İn- giliz limanında da üç gün kal- dıktan sonra tekrar ola ciktik. Artık iyice Atlantiğe açılmış tak, — Zavellı Firaklı Nâmeler yır. Bu benim için pej güç! Fikrimin perişanlığı na, yüreğimin halecanlı çarpın tılarma rağmen anlıyorum ki firkatine dayanamıyacağım, Düşün! Bizim kadar sağlan rabelalarla birbirine kim bağlı le Uykudan gözümü açar açmaj sana kavuşmak isterdim. (Çünkü herkes bilirdi ki, her sahah sen görmedikçe, senin vuslatımı tat madıkça aklın başıma gelmez kendime, benliğime sahip ola mam, Aramızraki bu aşk o kadar es ki o kadar sağlam bir rabıta ki onu düşünmek gençliğimi ve yatımı düşünmektir. Bütün ö rümce senden ayrılışım ancak uy' ku ile geçen sekiz sasilik bir #3 katton ibaretti, Ona bile da; mazken şimdi son zamanlarda tık seni hiç, göremiyorum. Seni ilk dela nasıl tanıdım? güzel hatırayı belki sen velas hk perdesiyle örllün ve unuttu; Fakat ben buğün Henüz çocuk denecek bir & idim. O sene şiddetli bir kaş muştu, Bir sabah evimizde sobanın tatü hararetiyle ısı bahçe üstündeki odaya gi Kimse yoktu. Sea sarı p mangalın yanı başmda yapıyı oturuyordun. Işte ilk muhal ateşini orada kaynattım, Hk orada sana aşkımı itiraf ettim; sen sözlerime hiçbir cevap medin, Sükütun ikrar demek duğu için senin de beni sevdi ““ anlamıştım. Ondan sonra beri ne âlemler, ne meclisler, ne di ler sürdük, Kralların, Prenslerin, milye nerlerin, Sadrazamların, Vekili rin, köylülerin, meelislerinde Yi Be beraber bulunduk, Her soh betlerimize sen de iştirak ettin Gurbet hayatımda yine benim, beraberdin. Uzun seyahatleri de yine beni terketmedin Fakat beybat! Şimdi mebcurum! Son zamanlarda bend duğunu, beni terkedeceğ latacak bazı emareler Fakat bunu fenaya yol dum. Meselâ zevkine, yabancı hir his karışmış Ön Buna rağmen ben bu ayküy içinde yine biraz seni bı dum. Bir yandan da gitgide nin zayıfladığını hissediyotusu Artık yorgün dimağıma verdiği müsekkin tesir günden güne âz4 yordu. Senin yavaş yavaş bi silinişin daha ziyade büznümçi dokunuş ordu, i Deli gibi olmuştum, Benim bi dostlarım ruhumu; temayülünü başka bir tarafa Çe irmek için bana şeklen sana ben) iyen mahbubeler gösterdiler, Fakat nerede sen, nerede On) lar? Daha ilk temasla anlıyor dum ki, bunlar ancak hayvanlaj tatmin edebilirler. Benim gibi nin gaşyedici, mestedici ine) zevklerinden gıdalanan bir meç nun senden başka bir Legia önü ir mi? , ruru olan kahve! Söylv- Fağfur bir fincanın 28“ siyah benini bir daha miyim? j e ın » tiryakiliğin | g İlk Geçen: | aile Sek: eşi — Normandie, Ille di France, hepsi ka raya çekildi. Sim 5 ap semen Atlantiği geçeesl) ilk Fransız vapıl ru San Pedro'duf! diye söyleniyordu. Böylece günler gecti Gâl neşeli, gâh durdun günler geceler gecti. En nihayet sabah kaptan: # — Belki de eve telgraf Ee | mek istiyenleriniz. an e İ di. Artık Amerikan kara & i rındayız. | Bu haber herkesi serinizi| Tam on altı gündenberi get den bir tek haber gönderir mişti. Zira telsiz kullar denizaltı gemileri yerimizi kg lavlıkla kesfedebilirlerdi. tâ hareketimizden evvel ceğimiz vapurun ismini bildiz memize bile mâni olmuslardı. O gece kaptan verdiği ve ziyafetinde bize, bir harita zerinde atlattığımız. tehlikeler gösterdi. Tam üc defe ölür tehlikesi atlatmıstık. Denize; tıları 30 kilometre yakınım kadar gelmişti. j Amerikaya cikarken bu ei İyi ve cesur Fransız kaptanı hepimiz havatlarımığı mi yun olduğumuzu acikca iti ettik ve kendi talihinin olmasını diledik, &