Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—— 5-9.940 TAN . İABONE BEDELİ ğ Türkiye Ecnebi |— ğnoo Kr. 1 sene 2800 Kr. 3280 » 6 Ay 1800 *? ğ 400 » 8 AY so0 ” rtlar. ; 150 » 1 AY so0 ” | VEs a dev. dleti gça *iş . IBUGU & Za nan. ildu- 4 . ea Hitlerin Nutku İ * yosan: Ömer Rıza Doğrul İ_l'ı er Hitler dün söylediği bir %ş&% B 5 BRFAF rukün f Fr - FF E»â%?%%?%îâââî& nutukla çok mühim nok- talara temas etti: 1 .— Almanya” İngiltere ile harbe devam edecek ve harp ne ar uzarsa wuzasın Almanya İngiltereyi yıkıncaya kadar har- bedecektir. 2 — Almanya uzun bir harbe göre hazırlanmıştır. ve Alman. Yanın uzun bir harpten pervası Yoktur. Almanya fedakârlığı gö- Ze alarak dünyayı İngiliz vesaye- tinden kurtaracaktır. 3 — İngiltereye karşı istilâ harbi gecikmiş olabilir. Çünkü gilizler Fransadan süratle kaç. Mak imkânını buldular. Fakat is. tilânın gecikmesi onun tahakku. kuna mâni değildir. Bilâkis bu hareket tahakkuk edecek ve İn- giltere yıkılacaktır. Nutkun bu en esaslı noktaları. nı bir tek cümleye sikıştırmak mümkündür: “Almanya . İngilte. re harbi, İngilterenin mağlübiye- tine kadar devam edecektir.,, Almanyanın bu lisanla konuş. Makta olmasına karşı İngiltere. nin de aynı lisanla konuştuğu Böze çarpıyor. İngilterenin Sözü : e— aa G aAt ister Churchill de geçen. lerde söylediği nutukta aynı Hisanla konuşmuş ve İngil- | terenin Almanyayı mağlüp ede. rek Avrupayı Alman harp me- kanizmasının ceberutundan kur. tarmcaya kadar harbe devam e- deceğini ve bunun için İngiltere. nin bugün değil yarın, ve bu se- neye değil 1941 ve 1942 senele. l'llıe ait hazırlıklarla meşgul ol- d'lğuııu ve harbe devam etmek. | ten; bütün yokuşları tırmanmak Suretile ve bütün engelleri aşa- rak zaferi kazanmaktan başka bir çare bulunmadığını söylemiş, sözleri yalnız İngiltere dahilin. de değil, İngiltere haricinde de derin hir itimat uyandırmıştı. İki taraf ta aynı sözü söyledi. ğine ve aynı azmi gösterdiğine Böre harbin sonuna kadar devam edeceğine ve uzun süreceğine hükmetmek lâzımdır. İki Hasmın Vaziyeti ? ki hasmın birbirine karşı vaziyeti, en amansız düş. Manlık vaziyetidir ve yaptıkları arp te tam manasile imha har. bidir. İki taraftan her birini tat- Min edecek netice, mukabil tara. fin askeri satvetini yıikmak ve O. nu hiç olmazsa tzun bir zaman için belini doğrultamayacak ha- ı' getirmeklir. Bu yüzden İngiliz- her Alman bombi: kar. TAN /— L ŞEHİR UŞAĞININ NOTLARI î Bu Yorgunluğa Can Dayanmaz Durak Yerinde : — Vay! Ne tesadüf. Bizim semtte oturmıyalı artık görüşe- miyoruz. Şimdi nerede oturuyor. sunuz? . — Yazın hava teptili için Bo- ğaziçinde oturalım dedik. — Boğazın neresinde oturdu. nuz? — Üsküdarda oturduk. — Peder gene Aksarayda mı oturuyor? — Evet, Biraderle birlikte o- turuyorlar. Geçen gün bize gel. mişlerdi. — Ne yaptınız? — Ne yaptınız? Oturduk. — Tramvaya binmiyecek misi. niz? — Oturacak yer yok ki... lu. Teneke gürültüsü, cıvata ta- kırtısı, fren gicirtisi, benzinle karışık yağ kokusu. Bakmağa ha. cet yok: Otobüs. 'Tahsilini yarıda bırakmış mek- tepli kıyafetli biletçi: — Oturalım baylar oturalım! Tamen. Kızmayacaklarını bilsem ar. kalarından bağıracağım: — Aman oturun. Bu kadar yorgunluğa can dayanmaz. Allah kolaylık versin! Tramvayda : — Baylar, bayanlar bilet ala- liım. — Üç tane Vefaya. — Hanım oraya tramvay git. Do. Yazan: seseresz ULUNAY PRaaAamed j mez, Şehzadede inersin. Çocuk kaç yaşında? — Torunum mu? Dur baka- yım kaç yaşında idi? Hani büyük bir kış olmuştu. O sene rahmetli anacığile İneboludan geliyorduk; vapurda dünyaya geldi. Babası onun için adını “Bahri,, koydu... Biraz ileride paranın üstü sayı. lrken bir “tık,, sesi işitilir. Şiş- man bir kadın aralığa dalar. Beş dakika araştırma. Derinden bir ses: — Büldum! Kadın doğrulduğu zaman göğ. sünde, gerdanında, ne kadar et, yağ, kan varsa yanaklarına hü- cum etmiş, gözler kançanağına dönmüş, çehresi Mmosmor kesil. miştir. Elindeki parayı çantasına atarken kendi kendine söylenir: — On para imiş! Allah kahret- sin, Az kaldı çatlayacaktım, Lüks Lokantada : — Beş kişi Taksim gazınosu. na gittik. Birer kadeh rakı içtik. yemek yedik. Bir de hesap puüsu- lası gelsin ki ne göreyim? Otuz iki lira, Bahşiş te üstelik caba. — Ne yaptın? — Ne yapacağım kuzu gibi paraları bayıldım. — Hesap pusulasına bakaydın. LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ Üvey Kocanın Çocukları... Bîr kadınm kocası ölür, dul ka- lan kadın —tabif müddetini bekledikten Ssonra— tekrar evlenir. Bu ikinci eşine üvey koca demezler amma, ne de olsa kadınım birinci eşi gibi olmaz. Erkekler için de öyledir. Kadının da erkeğin de asıl eşi birinci- sidir. Onun için sonraki eşe üvey ko- ca, yahut üvey kariı demek pek te yanlış sayılmaz... Zaten anlatmak istediğim şey son- raki kocanım öz veya üvey olması de- ğil, şudur: Kadımın sonraki kocasın- darı hâsıl olan çocuklar birinci koca. sına benziyebilir mi? Bunün mümkün olduğunu kabul e- denler çoktur. Nasıl mümkün oldü. ğünu anlatmak için, birinci kocanım gekli kadınım hayalinde kalmış ta ka- dın hayalinde bulunan şekli sonraki kocasımdan hâsıl olan çocuklara da vermiş, derler.. Bu nazariye üzerine larr da belki oku dan sonraki aygırlar halis kan olmasa. lar da onlardan doğacak uılnrm hep— — Ayıpmış. Zaten baştma ge. len felâketi betimden, benzimden refika anlamış olacak ki kaşile gözile bana işaret etti. — Bu kadar masraflı ne yedi- niz? — Onu bilmiyorum. Fakat bil. mediğim bir yere gitmekle en büyük naneyi peşin yemiş oldu- ğum hâlâ hatırımda. Orta Lokantada : Taksimde sıra lokantalardan birinin üst katı. Masanın etra. fında ana, baba, oğul bir de da- vetli. — Garson. Bize dört tane dö. ner. — Dönerimiz kalmadı dim. — Bol pide ile birer yoğurtlu kebap yapın öyle ise... — Şimdi bitti efendim. — Bari birer taskebaplı pilâv söyle. — Taskebabımız yok. Baka. yım pilâv var mı ? Merdiven başında biraz dur- duktan sonra: — BSize göre bir şey kalmamış. Birer çorba ile baş isterseniz bi. tişik işkembeciden aldırtalım, * * Kiracılar : — Daha apartımanda hiçbir daireyi kiraya veremedim. — Neden fiatlar mı yüksek? — Ne gezer? Gelen kiracı ka. loriferi görür görmez bırakıp gi. diyor. Mimarla konuşacağım da kaloriferi söktürüp soba delikle- ri açtıracağım. Başka çare yok. Otobuste Baş döndürücü bır sürat, Kö. şeleri dönerken yolcular iskam- bil kâğıdı gibi birbirlerinin üs. tüne yıkılığyorlar. İki Rum kadı- nı ııtavroz çıkınr Büyük anne “ğ tü efen- si halis kanlı ilk aygıra b Ondan dolayı at yedstlmılef bu işe pek inanırlar. Onların kandırdıkla. rı, tabiat âlimleri de vardır. Meşhur Darvin bile bu işi alıcı kulağı ile din. lemiş ve at yetitşiren bir lordun hi- kâyelerini nakletmişti. okur. Çocuk. lar ağlayarak birbirlerine sarılır. lar. Herkeste betbeniz kireç! — Yahu! Ne oluyorsunuz? Kelle mi götürüyoruz? Şoför sürati biraz dahâ arttı. — Görmüyoör Mmüsuünuz? Ar- Hıyvınlırdı da hayal olduğu şup_ rarak: hesiz b kla beraber daki gibi kuvvetli dığındı sonraki | kamdı. tramvay geliyor. Ondan aygırlardan hâsıl olan yavruların bi. rinci aygıra benzediğini izah için ta- biat âlimleri şöyle bir nazariye ku- rarlar: Birinci aygırın yavrusu anasınm karnında kaldığı müddetçe, anasın- dan tesir aldığı gibi, ona tesir de eder. Bu tesirin ne olduğu tafsil edilemez- se de, sonraki aygırlardan hüâsıl olan yavruların birinci aygıra — benzemesi llk yuvmnun anasında bıraktığı tesi. sunuzdur: Bir kız her nedense, sevdi- ği bir delikanlıya varamaz.*“Onu hiç #evemediği bir crlıeklc evlendirirler, Hiç ol bi bülürarz , diye iddia edilir. İddia ıdılexı hâdııenîn adı da telegonidir. Fakat bu telegoni hâdisesi jenetik bahsinin âdeta riyazi derecede kati lamıyan sevgiliye benzemeleri için baliğindi ı*' beş bomba attıklarını söylöme. erine mukabil Her Hitler dünkü nutkunda her İngiliz bombas,ına 100, 150, hatta 200 bomba ile î';'“klhelg edileceğini söylemiş- '“ i ::r arasındaki gayız ve Udaki h'rhin bütün insani kayıtla. A parçal, ayacağını gösterir.. , ki, harbin en korkunç "h'"l daha i;şrî:edır ve bun- oı ı.':k'mnn !lrşîy mâni BULMACA 1 .2 4 4 5 6 7 8 9 — ilsiinin resmini sık sık gozlednin önünda tuütârak resmi hayaline yerleştirir. Çocuğun da asıl babalarından ziyade annelerinin —eşi olamtyan— sevgilisine benzerler... İnsan çocuklarının üvey babaya ben. zemeleri o kadar ehemmiyetli değil. | i se de at yetiştirenler lçin bu ıı(n pek mühim ve kârlı oldı kaidel. arasma — sıkıştırılamamıştır. Jenetik mütehassısları bir yavrunun erkek veya dişi, sağlam veya hastalıklı doğacağını önceden tahmin etmiye muktedir oldukları halde bir kısrak yavrusunun daha önceki aygıra benzi- yebileceğini kabul etmezler. Bu süretle, pırlık ııyfılır yızmıi istiyen r velhır kere halis bir Arıp ıyım klrı- tahmin zderıinıı Bif kısrak bir kere halis bir Arap atmdan döl alınca on- sonra boyuna ve ucüzca Â.- rap atları yetiştirmek istiyenlerin kâr ümidi de suya düşer. evvel durak yerine yetişeyim ki tramvay müşterilerini alayım! Yamrı yumru paket kaldırım. larınin üzerinde ötobüs ağır yü- rümekten müşterileri hoplata hoplata gelin arabası gibi ilerler. Açık kapıdan biletçi dışarıya ya- rı beline kadar sarkmış; her ge- çenin gözünün içine bakarak yıL varır: — Sultanahmet! Beyazıt. Bu. yuürun bayım. Şoföre: — İhsan ağabey ağır ol. Çan. talı karı bineceğe benziyor! Bütün müşteriler sinir içinde. Nerede tse birbirlerine saldıra. caklar. Biri dayanamaz: — Yahu! Ne oluyoruz? Gelin mi götürüyoruz? Şoför biraz daha yavaşlatarak: — Görmüyor Musunuz? Önü. müzden tramvay geçti. Bize müş- teri bıraktı mı? Arabayı bomboş götürecek değilim a! J D LÖZÜME CARPANLAR M ütemadiyen tayyare hü- ecumlarına maruz kalan İngilterede bu taarruzlar esna- sında acıklı hâdiseler zuhur etti. ği gibi, bir hayli gülünç vakalar da olmaktadır. Bunlardan bir ta. nesi de bir dondurmacı dükküâ- nında cereyan etmiştir: Ufak kasabalardan birindeki bir dondurmacı dükkânında bu- lunan çöpçü Alber bir dondur. ma ısmarlar ve bir masaya otu. rur, On dakika sonra çırak, Al- ber'in emrini yerine getirir, o da çıkariır parasını öder. Sonra kaşığını eline alır ve tam ilk lok- masını ağzına koymak üzere iken... Zır.. Zır! Alârmlar çalar. Tabit herkes, herşeyi yüzüstü bırakarak sığınaklara kaçar; bu arada çöpçü de vardır. Orada bir buçuk saat kadar kalırlar. Tehli. ke atlatılıp ta tekrar yeryüzüne çıkılır çıkılmaz Alber soluğunu dondurmacı dükkânında alır. Alber, hemen çırağı bulup: — Ben parasını verdim ama dondurmayı yemedim. Ne yap- tınsa şimdi onu bana ver, diye emreder. — Yahu bir saat evvel olan iş geçti artık.. — Olmaz, dondurmayı ver ba- kalım! İşte bir buçuk saatlik hava hü. cumunu müteakıp, herkes zarar ve ziyanlarını hesaplarken çöpçü Alber'le dondurmacının çırağı da böyle münakaşa ediyorlardı. * * Ateşteki Yemek ene bu hücum esnasınd: diğer bir sığınakta da şöyle bir vaka olmuştur. Bir ya- rım saat kadar sabrettikten son. ra bir kadın kocasına: — Baha bak allah aşkına, ben daha on dakikaya kadar eve gitmezsem muhakkak ateşte ye- mek yanacaktır. Ben buna hiç gelemem.. Diye dert yanmağa başlamış.- tır. Biraz sonra da, kadın, koca. sının ve hatta etraftakilerin ısra. rına rağmen sığınaktan çıktp git- miştir. Sanki bu yetmiyormuş lgiıbı yarım sâat sonra tekrar ge. p: — Kocacığım, ben yemeği yanmaktan kurtardım. Hem o kadar güzel ölmüş ki.. Çıkardım masanın üzerine koydum. Sofra da hazır. Şimdi muhakkak gelip yemelisin. Öleceksek bari aç kar. nına ölmeyiz. Demiştir. Zavallı kocası da boynunu eğe- rek karısını takip etmiştir. Tesa. düf bu ya, o mahallede birçok evler yıkıldığı halde onlara hiç. bir şey olmamıştir. Fakat, biçare sonradan kendisine yemeği nasıl bulduğunu soranlara: — Birader, yemek değil, zehir yedim, artık lezzeti de olur mu? Diye dert yanmıştır. x * Sığınağa Gelen Telgraf Londrada umumi sığınaklar. dan birinde de şöyle bir vaka ölmuştur: Bu sığınağın İçindeki halk a- rasında bir de postacı vardır. Bu genç bir çocuktur ve can sıkıntı. sile aşağı yukarı dolaşmakta, iki. de bir elindeki telgrafa göz at. maktadir. Postanede bunu kendisine ve- rirken: — Bu çok müstacel bir tel. Dondurmayı Ver Bakalım! Yemek - Sığınağa Gelen Telgraf .ğs) 'a’ Yazan: Sevim SERTEL - Ateşteki graftır, her işini bırak, ilk evvelâ bunu götür! Diye kendisine sıkı sıkı tenbih etmişlerdir. Fakat müvezzi yolda iken a. lârm çalınca ilk önüne çıkan ye. re sığınmıştır. Bir ara yanına gelen orta yaş- hi bir adam kendisine: — Oğlum, der, ne telâş edi- yorsun. Hepimiz aynı tehlikeye maruz bulunuyoruz. Soğukkanlı. lığını muhafaza et. Delikanlı da ona vaziyetini izah eder. — Benim derdim o değil. Şu telgraftır. Eğer ben bunu yarım saat içinde üzerinde ismi yazıli şahsa verebilirsem bana bir lira bahşiş vadettiler. Fakat aksi gibi araya bu hücum girdi. Orta yaşlı adam postacının e. lindeki telgrafa bir göz atip bir- denbire: — Ah oğlum, ver bakayım şu- nu, Bu galiba benim adım, diye. rek kâğıdı elinden alır. Hakikaten bu telgraf o adama aittir. Ve içindeki haber şudur: “Anneniz hastanede ölmek ü. zeredir, hemen geliniz.,, * Bu sefer postacının yüzü gü- ler; zira o tuhaf bir tesadüf sa- yesinde gene bahşişini kazanmış. tır. Fakat, bu sefer de annesinin | k son dakikalarını yaşadığı bir sı. rada sığınakta kıskıvrak kapalı kalan zavallı adam, sabırsızlıkla â:r aşağ bir yukarı dolaşmakta- . 5: Siyast bir suçtan dolayı üç buçuk aya Mmahküm oldum, bitirdim, mektebe — devam edebilir. miyim? C: Mektebe devam edemezsiniz. Yalnız husust olarak çalışıp ilse bitirme İmtihanla. rına girebilirsiniz. 1940 - 41 Mevsiminde Sümer Sinemasında: Görülecek filmlerin baziları: Bu sene bütün güçlüklere raâğmen, SÜMER sineması Müdüriyeti Dünya- nın en iyi Filmlerini intihâp ederek muhterem halkımıza her seneden da- ha iyi ve daha mükemmel bir Pro- gram hazırlamıya muvaffak olmuş ve tekmil filmlerini şehrimize getirmiştir FRANSIZ FİLMLERİ İKİ GÖNÜL BİR OLUNCA (Da- niel Daryo , Lüsyen Barox) - ŞİMAL KANUNU: (Mişel Morgan - Piyer Rişar Vilm) - PARİS DELİLİKLE- Rİ: (Ray Ventura ve Arkadaşları) MÖNTE KARLONUN MEÇHUL KA- DINI (ÇAlber Projan - Dita Parlo) AŞK VE İRTİRAS: (Gabi Morlay . Andre Lefevr) PAPRİKA (İren Dö Zillahf « Andre Lefevr) AŞK VE DÜELLO (MİREY BALEN) - TEH- DİT (Mirey Bâlen « Erik Fon Stro- helm) . BİR KIŞ GECESİ (Lilyan Harvey « Lüi Jüve) « YER ALTI TRENİ ŞALBER PREJAN) - CÂNI- MIN İÇİ (Meşhur Komik Bah) - İSPANYOLCA FİLMLER KÖYLERİN ŞARKISI (Emperyo Arjantino) . GECE GÜLLERİ (Es- terlita Kastro) - FRANSIZCA SÖZLÜ FİLMLER BÜYÜK AŞK (Şarl Buayye « İren Dun) « KALP SIZILARI (Karol Lombard - Gari Grand) - KÜÇÜK MELEK (Coön Blondel « Bing Gros. bi) - PARA BERABER GİTMEZ (Liyonel Barimor - Jean Arthur Re- jt Frank Kapra) GÜZEL KIZLAR PARİSE (Con Blondel - M. Duğlas) KIZ TALEBE YURDU (An Şirley - Ralf Bellami) « AH NE KADIN (Mel, vin Duğlas - Virjinya) - KARIM VE PATRONUM (Penni — Singleton) - DELİ GENÇLİK (Joe'Mac Grea - Andrea Leeds) - Dünkü Kısmın Hulâsası 'Tecrübesiz ve gaşkın bir kız olan Maria Nikolajevna, hatırasına göyle başlayor: “Sekit yaşında gözlerim hastalandı. Mavi Kgözlük takryordum. 12 yaşında doktor göz- lerimi açtı. Okuyorum, durmadan — ökü- Y#orum. Artık 17 yaşındayım. Kendimi a- Bır başlı ve akıllı santyordum. — Vasili'nin küzellik ve cıılbııhıo fgık oldum, 12 ni- tanda onunla gizlice evlendim. Yeni evli- hin sevgililerinin korkunç İistesini buluyo- rum, Bir gece köocam Bozevsky ile barıştı. Bana kızağa binmeyi öğretiyorlardı. Tam Bü gırada bir silâh patladı ve Bozevaky ayaklarımın dibine düştü. S g Ben okuyorum.. Okuyorum... Fakat yazı gevşiyor; hatiraları anlatan el yoruluyor ve hazin manüskri, bir- denbire, kopuk — ve ANNIE vıvm-rl CıRCE nüvevnz ıINANoGı.u miştim. Ürkmüş, münzevi ve trajik dudakların üstünde kaybolmuş o kü- çük gülüş, zihnime durgunluk verdi. Göz yaşları, bin iğne batar gibi, gözlerimi iğneledi. O, bunun farkına vardı, sarardı. Sontra, başını eğerek, elleri bağrın- « Sör, — Bahçede çalışıyor; gidip çağıra- yım, dedi. Ve gitti. Az sonra döndü, Yalnız değildi. Ve mazlüm, elleri bağrında, göz ka- Ppokları inik, şöyle bir yana öturdu. O aramağa geldiğim kadın karşım. da duruyordu; kendi ile ve trajik mıoerıhrı ile dünyanın bütün ede- bitiveriyor: “Eğer döktüğüm bütün göz yaşla- rinı göster , eğer çektiğim 5 — Bir tota - yemek, & .— NÜNAE < Vir zamir. 1——Bıfımı.5|,m" PN SAÇ B — Eser, alâmet”- lezzet . lnlı."n * eh Kt » yatık değil, meyilli değil, Yukardas aşağı: 1 — Ken; İ timiz, 2 — Valide - uruvlar, ':_“;k'î:":: muz, â — Kasvet, iç kararmaşı. $ —. Hüc- re - mükemmel, 6 — Çök faal, kasi, 9 —a Amel, meştale, $ — Kabile - Teya A Maç mahatli « olmamış üzüm, Dünkü bulmaca: (Soldan sağa) 1 — Mas - düran, 2 —. Adi « mzize. 3 — Arafat, 4 — Alıçık. $ — Salı - bir. 6 — Pil » yele, 7 — Yak - kalç, I—Kumır 9 — Ney - ma - il. bütün acıları tasvir edebilseydim, e- minim bana acınırdı. Benim zavallı *|varlığımda sevmek ve mesut olmak hakkı reddedildi. İnsanlar ne kadar hüzün, ne kadar ıstırap çektiğimi ta- savvür edebilseler....,, ve âşıkla- rini. meşgül ıdın, aleyhinde bütün erkeklerin isyan ettikleri, hakkında bütün kadınların zalimleştikleri ka- dın: Mariya 'ramiıiska.... Çizgi çizgi müthiş esvaplar içinde, yüksek ve hareketsiz, sabit gözlerini bana dikmiş, karanlık ve kindar ba- kıyordu. İstihkar dolu, yaylanmış ağ- zında hafif bir titreme vardı. Elleri, Defterin geri kalan sayfal: be, yazdır. « Trenim yavaşlıyor. — Duruyor, Trani'ye vardım. İçinden, Şimalli şair kadının dedi- ği gibi, muhakkak, zamı yok edeceği ıııtur.. diyıeek o- erkekleri katil- liğe sgevkeden o uzun elleri yanların. da sarkıyordu. — Bayan!, Diye başladım. Kirpiklerinin-hızlı bir iniş ile feci esvabını işaret ederek hafifçe gülüm- “Tanrının hafı- | sedi, —.L Bay:n.. Dıye te.krırhdım. he Cevap vermedi; bekliyordu. — Sizin hepsini zalim, hepsini fe- na, hepsini yırtıcı sandığınız kadın- ları size karşı Mmüdafaaya geldim. (Gözlerinde bir başka, bir canlı ve zeki gülümseyiş şimşeklendi. Sonra, ince yüzü kapandı ve karardı.,) İki yıldır sizin, burada böyle kapalı, bü- tün erkeklerin alçak ve bütün ka- dınların merhımetsız olduklarını soy- be dırıyordu. Erkekleri bilmem amma, bütün kadınlar merhametsiz değildir- ler. O, biraz bekledi; muztarip bir sesle: — Kaç kadın namtna bana bu me- sajı getiriyorsunuz? dedi. Tereddüt ettim: —— Hakikatte dört kişiyiz, dedim. İki İngiliz, bir Norveçli sağır ve dil« siz, bir de ben, O sağır ve dilsiz ka- dın çok zekidir. Mariya Tarnovska güldü. Bu, hü- fif, küçük, tutulamaz bir gülüştü. Sonra derhal gülüşünden ürkmüş gi- sonra bitkin ve da kavuşmuş, göz kl inik, ve farkında olmadan o yumuşak sörün yüzüne benzer bir yüz takınarak o- turdu. Bir müddet aramızda süküt hüküm sürdü. Nihayet: — Hatıralarınızı okudum, dedim. — Benim hatıralarımı mı? Onları, yazdığımı hatırlamıyorum. Sesi yeniden acılaştı, bakışları bir çelik bıçak gibi keskinleşti. — Venedik hapishanesinde yazmış- tınız; kurşun kalemi ile, Bir okul defterine... * — Olabilir. ı Mariya Tarnovska içini çekti; bir sıra kısa hıçkırıklar gibi küçük fası- lalâarla uzun bir iç çekişi. Bir rüıa devri idi o. Sonra ilâve eıq: — Zaten benim bütün hayatım bir rüya idi, sanırım, Tekrar sustu, sonra tekrar bâşladı: — Bu düşünce, bu yakınlarda ak- hma geldi; amma bu beni çok tesel- li ediyor. Öyle sanıyorum: Daha kü- çücük bir kız iken, Orta'daki evim- de.. Belki de bahçede ıılıncılın üs- tünde uyuyak u- bi oldu. Sör, yumuşak bir şaşkınlık dolu, başını çevirdi. Fakat benim i- lan kadını göre- ceğim. ne de gelmedim. yanacağım. Başında b:yu bir şalla annem gelip beni çağıracak: “Mura!. Mura!., Neredesin? Çay zamanı, Va- sili seni arıyor..... Diyecek. (DEVAMI VAR) AMERİKAN VE İNGİLİZ FİLMLERİ İLK AŞKI (Diyana Durbin) - İLK BAHAR GÜLLERİ (Diyana Durbin . Kay Franses) « YEŞİL CEHENNEM (Duğlas Fayrbanks Jr. - Joan Ben- net) « LONDRA KALESİ (Boris Kar- lof - Basile Rathbone) . SARIŞIN ŞEYTAN (Marlen Ditrih - Jems St- ward) « NOTRDAM DÖ PARİ (Şarl Lavnton) - PİKMALYON (Meşhur İngiliz edibi Bernar Shavun eseri) - ZAFER SENELERİ (Tarihi Renkli Film) . UNUTULMUŞ KADIN (Sig- firit Güri) - RİYO YILDIZLARI (Slgtlyn Güri - Viktor Maklagen) - | H ALIR / Bu Tarihi Unutmayın. 40.000 Lira o bilirsiniz. (1) Liralık bilet size 20.. Kömür İşi Yüzümüzü | Ağartacak mı? —— dunu sağlam kazığa ladık. Şimdi sıra ma kömürüne geldı. İnşallah H da yüzümüz kara çıkmaz, F kömür işi odun gibi kolayca h ledileceğe benzemiyor. Çün gazeteler kömür tozlarını bi eşeleyince altından marsık hususi bir monopol taslağı mesi tütmeğe başladı! “Kömür istihsal eden fakir köyl lere avans tevzi eden, sonra bu k lüden kilo hesabına ucuz kömür lan bir iki mutavassıtın ortadan MABİ..: lşle işin en çapraşık yeti (mutavassıt) denilen ahta; rın sülüklü ayaklarından köylü- | yü kurtarmak meselesidir. -ı e bul civarında ufak pıı'mılhlr. ve şelikler vardır. Bunl cın olan meselâ Kemerburgaz, P b nohor, Demirci, Tayakadın köylerin ahalisi kömür yakarl öküz arabalarına yükleterek dirnekapısına getirirler, — es da, ahaliye de orada satar! Böylelikle köylünün masrafı knr kazancı temin edilmiş Fakat bu höyle devam etmoyı Günün birinde bir sermaye hibi çıkıyor. Gelen kömi muntazaman deposuna çel yor. Bu alım satım köylü ile b tanışma yapıyor. Arhk Edi a zum yok. Komuru yap, çelebi götür, tırınk parasını al, Paraya ihtiyaç varsa sağa baş vurmaya da lüzum yok. Çe, lebi hayır sahibidir. Kömürle demek suretile avans da - vet 3öyle yavaş yavaş bütün kön yakan köylüler şaşkın sinek g birer birer örümcek ağına dü: yorlar. Artık bundan sonra | mür piyasası ipek gömleğinde tek kömür tozu bile bulunm kalantor sermayedarın bilmemi kulübünde çekeceği kâğıda, hut doğum gününde cananına kacağı pandantifin kıymetine ti bidir. , Buna mukabil ciğerlerine kar kömür tozuna bulanan lü ömrü oldukça yalın ayak, | şı kabak borcunu ödemek iç çelebiye kömür taşıyacaktır. — Ahtapotun vantuzlu aya dan kömür yakan köylül kurtarmadıkça kömür iş yüzümüzün akı ile çıkacağ pek aklımı ermiyor! Gayet sıcak bir yaz günü zı gin haremağalarından biri 1 sında pencerenin önüne koyd duzu koltuğa yerleşerek da vuğuna kendisini yelıınelı miş. ğ Ahpabından biri sandalla | çerken dalkavuğa ne yap sormuş; '© da: — Marsik kızdırıyorum! d miş, Bunu işiten haremağası: — — Ulan! demiş, kızarsam can nı yakarım ha! Takvimci İkinci Zafer Haftası — Yaşanılan heyecanlı bir' ! tarihin... İçli bir aşkın... Yılmaz bir kahramanh—i | ğın romanı olan... ç Türkçe OTEL EMPERYAL görmeğe koşan 10.000 | lerce halkı almağa sa- lonları kâfi gelmeyen | - e ; LAÂALE,İ SİNEMASI İ Bu film bir hafta daha | 7 Eylül...... Bu tarihi unutmayınız. Çünkü bu tarih sizin de hayatınızda bir dönüm noktası olabilir. İ Yazdan sonbahara geçerken taliiniz kıştan ılkbı—; hara geçebilir. Çünkü Milli Piyango o gün İzmir En- | ternasyonal Fuarında çekiliyor. İK * (2) Liralık tam biletle 40.000 Lirayı o gün kazanı A gösterileceğini muıdeler Ka Telefon: 13595 LÜt gün gekılıyor.—, ' 000 Lira getirebilir.