İ>3 14.5.940 _4 MAYIS 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi —N 1400 Kr. 1 Sene 2800 Kr. 7850 » 6 Ay 1500 ” 200 « 8 Ay söo * e! -& 1 Ay s00 - * Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9. 3.5 liradır. Abone bedeli peşindir. Âdres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk PUl ilâvesi lâzımdır. Te O İSÜNÜN MESELELERİ | Çanakkale Şehitlerini w0 de Unutmıyalım vvelki gün, İnönü şehitlerinin aziz hatıraları merasimle anıl. ©. , Yarın da, tayyare şehitlerimizin « h"u'llll'uu yâd edeceğiz. İehi_“ ilerimizd birh:- t düştükleri günlerde, henüz sa. de tayyareye binmek bile bir kahra- (of sayılıyordu. Çünkü o devir. çof de, tayyare, bugünkü kadar emin ve (K4 Mütekâmil bir vasıta değildi. Hattâ, (K dâha bir kaç yıl önceye kadar, tay- Â bir muharebe silâhı olarak (Kf değil, bir seyahat vasıtası olarak kul. 'Kf lanılmasını bile şayanı . tenkit bir “ gaflet sayanlar vardı. Halbuki, kah- "” / Yaman Türk çocukları, içine binil. V / Mesinden bile korkulan ;k e:hkıi ve Lıı- tayyarelerle harbe iler: Bu ! derece hudutsuüz bir cesaret sahibi 0- © kahramanların kanını taşıyan gençlerimizin, bugünün mütekâmil Ve modern tayyareleriyle ne büyük işler başarahileceklerini düşünmek, lepimize emniyet ve iftihar duyuru- ıLA Yor, a ..0 Yınn, mezarları başında kiymet. li hatıralarıni anacağımiz ha. Va şehitleri, Türk milletinin şerefli semalara. değdirmiş olan - ilk da! kahramanlarıdır. Medeniyetin gökle. © Te yükseliş yarışında bizi onlar tem- Sil etmişlerdi. Ve LEDrn bİREREn teerübe ve zekâ istiyen o yarışta lıu_ Rün kazanmış bulunduğumuz şerefli dereceyi hepimiz,. semaları fethet. Memize rehber. olan o aziz şehitlere b""Sllw_ııı: Bunun içindir ki, yarın - onların Mezarı başında hürmet ve sevgiyle eğilerek ağlıyacağız: Çünkü, onların Mezarı şerefli Türk * havacılığının |V mukaddes ve ebedi beşiğidir! e ; Rİ ünyanın her - yerinde, şerefli |ç — ve ileri davalar ıığrı:ndı ölen- Kir bil.' ı ; H ah kü yeni yetişenlere,. şerefli ve iler Valar uğrunda çarpışmayı sevdi- tecek olan en büyük hâdise, ileri ve Şerefli davalar uğrunda ölenlerin Saygı ve sevgi ile anıldıklarını, ve a5- la l ktir. Y& b - TAN Bu yazıda Holanda Kraliçesi Vilhelmina'nın hayatına dair dikkate değer bazı parçaları okuyacaksınız. Bisil;letl.e Ğezen Bir Kraliçe: VİLHELMİNA S ırtında eski bir yağ- murluk ve başında bi- çimsiz bir şapka taşıyan yaş- hca bir kadın Lahaye'in en kalabalık caddelerinden bi- rinde bisiklet ile ilerliyordu. Hiç kimse de ona dikkat et- memekte idi. Gide gide saray kapısına yakla. şan kadın, kapıdan içeri girmiş, bisikletinden inmiş, bir elile şap. kasını, diğerile kürkünü düzcit. miş ve doğrüdan doğruya içeri girmişti. Bu kadın, Kraliçe Wilhelmina idi. Ve bu kadın, bugün çok bü. yük mesuliyetleri - taşırnaktadır. Çünktü Hitler, onun yurduna da tecavüz etmek ve onun sahillerı. nı kullanarak İngiltereye hücüm etmek istiyor. Sonra bu memleket ihtirasları tahrik edecek derecede zengindir. Onun 6 milyar dular.- Dk altını ve dövizi var. Ve Avru- paaca hiçbir memleketin elinde bu kadar para yok. Holandalıların Amerikadaki pa- raları bir milyar dolardan fazla. dır. Ve bu bakımdan İngilizleri tâkip ediyorlar. Sonra Holandalı. ler dünyanım Üüçüncü derecede büyük * müstemleke imparatorlu. ğunu idare ediyorlar. 61,000,000 rüfuslu olan bu imparatorluk, son derece zengin olduğu, halde, ancak üç kruvazörün, bir avu;ş destroye. rin ve İngiliz donanmasının- mu- hafazası altındadır. Almanların, İngiliz donanması.- mı' zaafa uğratmaları üzerine, Ja. ponlar Holandanın .Üzak Şarktaki İmparatorluğuna taarruz edebile. cektir. Müttefiklerin Hariciye Ne. zaretleri, Japonyanın bu tasav. vurlarından haberdardırlar. Bu İmparatorluğu korumak vaz!fesi, 60 yaşina 'varan bir kadının sırtı. na yükleniyor. * Kraliçe Wilhelmina, iş başına getirdiği adamları seçmekteki hü- nerile tanınmıştır. Kraiiçe, bir Fransız diplomatının vaktile mü- lâh ettiği gibi, bugün —Avru. tişmetke olan nesillerine, bu şerefli enişi aşılıyan Mmilletler, istikbal- € tam bir emniyele bakabilirler. Bizim bu hakikati müdrik bulunuşu- Muzun en bariz delilleri arasında, #vvelki gün yapılana, ve yarın ya- Bılacak olana benziyen tâziz ihtifal. in bolluğu da vardır: İstikbalde kah yetişti k olan mil. ı'u"ı böyle, mazilerinin kahraman. larına hürmet etmesini bilen millet- lerdir. ir! K MA alnız biz, bu vesileyle, Çanak. kale şehitlerini mevzuubah- Setmekten de kendimizi alamıyaca. Üız. Bu milletin tarihindeki en şerefli Zafer destanlarından birini temiz iyle yazmış olan o kıh_l'ımln Şehitler, bugün hâlâ, istediğimiz aza- Mette bir âbideye kavuşturulmuş de- dirler. 3 Vâkıâ, onların ebedi azametleriyle Mütenasip bir âbide yaratmamıza tlbette imkân yoktur. Çünkü bunu başarabilmiye, hiç bir zekâ, hiç bir Servet. ve hiç bir gayret kâfi değil- Ür. Ve ihtimal bizi ürküten de bu ânsızlıktır. Fakat bu imkânsızlık, izi elimizden geleni yapmaktan alı- Yymamalıdır. Ve biz, İnönü şehitlerine, tayyare Şehitlerine karşı yaptığımız vazife. Yi, Çanakkale şehitlerine karşı da Unutmamalı, onlar namına, “Meh. Met Çavuş,, taşından çok daha hey- betli bir âbide yaratmak uğrunda, her fedakârlığa bir an evvel katlan- Malıyız! b l Sulh Hukuk Mahkemeleri - Taşınıyor : |. Sultanahmet birinci, üçüncü ve be. #inci sulh hukuk mahkemeleri pa- Zartesi gününden itibaren tapudaki h“mıil dairede calışmıya baslıyacak. pada hükümdarlık eden biricik hükümdardır. Ili sene önce, anasının elini tutarak, balkona çıkmış ve büyük kalabalıkları selâmlamıştı. O zaman babası Kral Üçüncü Wil. kam vefat etmiş ve on yaşındaki Wibelmina, Kraliçe ilân olun- muştu. Çocuk anasına bakarak: — Anne, bütün bu insanlar ba. na mı ait, diye sorduğu zaman; a. nası Kraliçe Emma: — Hayır kızım, bütün bu halka aitsin! vermişti. Holanda meşrutiyetçi bir mem. lekettir. Memleketin başındaki hükümet, Parlâmentoya karşı me. suıdür. Fakat Kraliçe Wilhelmina nin hukuku, diğer hükümdarların hukukundan fazladır. Çünkü, Ve. to hakkı, parlâmentoyu feshet. mek, teşrit her mesetene istişare demişti; sen cevabını olunacak — meclis âzasını tayin €etmek hakkı mutlaktıs. Fakat kullanma- Kraliçe Veto hakkin" miış, Ve meclisi yalnız iki defa ta. til etmiştir. Kendisi, geçen harp- ten sonra “milletin anası,, ilün o. lunmuş ve her Hotandalr onu *Landsmoeder - mille; anası,, ta. num.ştır. Kraliçe her sabah erkenden u- yenarak 8,30 da işe başlar. Doğ- rudan doğruya mektuplarını aça. rtak okur, bir kısmının cevapları- nı dikte eder, bir kısmını kendi e. lle yazar. Daha sonra nazırları kabul eder ve nazırların en kabg. deyisi dahi, onun karşısında imti. han veren bir talebenin sıkıntısı. nı geçirir. Kraliçenin malümatı çok ge- niştir. ve hafızası çok kuv. vetlidir. Onun için nazırlarından birne: Vilhelmina Z. Bu sözleriniz, geçen sene verdiğiniz rapora uygun değil! de. diği sık sık işitilir. Hattâ bir defa Başvekil Coljin de şu sözlere muhatap olmuştur: — Şu mesele hakkında bana malümat vermeden önce, onu bi. * raz daha tetkik etmeniz daha mi. nasıp olacak! Yabancı diplomatlar, — bitaraf müşahitler, onun beynelmilel va. ziyeti kavrayışına hayrandılar, A- merika Âyanından bırı, birkaç se. ne evvel kraliçe tarafından kabul olunmuş ve kraliçenin Amerikayı alâkadar eden zenciler meselasine detirden vâkıf olduğuna bakarak, bayret etmişti. Onun bu kedar geniş malümatli olmasının sebe. bi, daima okumasıdır. Kraliçe Wilhelmina, .son dereçe cesur bir kadındır. 1900 da henüz yirmi yaşında bir genş olduğu sı. r&da, Boer rüesaşından Paul Kru. ger” İngilizlerden kuztarmak için , elinden geleni yapmış ve muvaf- fak olmuştu. Daha sonrza 1918 de Lloyd Core Holandaya iltica eden Kavser Vilhelm'in Londrada mu- hakeme edilmek üzere teslimini istemiş, kraliçe, bunun gayet &ap- talca bir hareket olduğunu şıfa. hen söylemekle iktifa etmiş, bu tevap İngiltere hükümetini hid. Aetiendirmiş, fakat daha sonraları Lloyd Corc ta bu cevabı şükrarla karşılamıştı. ö ç sene önce Hitler, Veliaht Prenses Jülyananın bir Al. man prensi ile evlenmesi sırasın. da, gamalı haç bayrağının da!'ga. lar.dırılmaması yüzünden köpüz. müş, fakat kraliçe şu cevabı ver. mişti: “Kızım, sevdiği erkekle ev- leniyor, yoksa tesit olunan izdivaç Almanya ile Holandanın izdivacı değil!,, Labaye sarayı, Avrupanın en dirgun ve en ciddi sarayı olduğu içir, diplomatların çoğu oraya gönderilmeyi istemezier — Bir de. fa, bir resmi kabul sırasında sa. roy erkânından birinia Parıs mo. deji bir şapkayı giydiği kraliçenin pozüne çarpmış ve kraliçe sor. mauştu: — Genç kadın, bü şapkayı ne. reder buldun? — Paristen aldım, haşmetpe. nah! — Fakat biz burada. Holanda mal: giyeriz! Kraliçenin sarayında yasak o.- lan şeyler, ruj, kokteyl, ve uzun eğlencelerdir. Dansların en resmi. sinden gayrisi yasaktır, Prenses Jülyana ile kocası Prens Bernard, bir gün Niste kökteyl' - içerlerken - görülmüşler, bu hâdisşe memlekette bir buhran koparacak mahiyet almıştı. Geçen harp sırasında İngiliz ab. lokası mereleketi bir haylı yok. sullandırdığı için, harbi müteakıp krallık aleyhtarı sosyaliistler ikti. dâr mevkiine gelmişler ve sosya- hist Troelstro hükümeti. kurmuüş. tu (Devamı 7 incide) Yazan: — Bakalım Zeki Beyi nasıl bula. caksın? Nevyorktan şehir haricine giden milyonla şoselerden birinde süratle hareket eden otomobilde iki kişiyiz: Amerikaya — tayyarecilik tahsiline gelmiş bir Türk genci ve ben. Hede. fimiz, Amerikanın meşhur Roosevelt tayyare meydanında Zeki Derbent Tayyare Mektebi... Bana sorulan bu sual, mektebin müdür ve müessisi Zeki Bey hakkında. Arkadaşım; — Doğrusu ben onu anlıyamıyo. rum; nedense benimle Türkçe konuş. mamakta ısrar ediyor. Diyor. İçimden; eyvah diyorum, bu da A. merikanın büyüklüğü içinde şah. siyetini ve Türklüğünü kaybeden za- vallılardan biri olacak. v Nevyork şehrinden bir buçuk saat — mesafedeki meydanda karşıma çıkan esmer, orta boylu ya. nık benizli Zeki Bey gayet kuvvet. li bir şahsiyettir. Şimdi buradaki lo. kantada üç Türk oturmuş, yemek yi- yoruz. Zeki Bey insana memleketine hasret çektiren candan bir Anadolu şivesiyle anlatıyor: — Buraya, diyor, ilk defa 1925 se. nesinde geldim. Girmediğim iş, ha. yatın geçmediğim çemberi kalmadı. Bir türlü kendimi tatmin edemiyor- dum. Bir ara sadece eğlence olsun diye tayyareciliğe başladım. Der. ken bu işe dehşetli bir merak sar. dım. Tuttüm buradaki Curtis Rights Fabrik mektebine yazıldım. LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ Prostat Hastalığının Marifetleri Prostatın şişmesi yalnız idrar yolunu daraltmakla kalsa ona ta- hammül etmek gene mümkün o- lur: İnsan sık sık öraya gider, git. tiği vakit biraz daha uzunca za- man kalır. Bu kadarı da sıkıntı verse bile... a Fakat onun arada sırada büyük marifetler göstermesi de vardır. Bunların her biri i çok zah. met verir vesbaşına İş açar.. Bu marifetlerin en çok görüleni mesa- nede ve idrar yolunda iltihap yap- maktır. O zaman idrara gitmek ih. tiyacı pek sıklaştıktan başka her defası pek istıraplı ölur. M o yapılacak şey h hekimi bularak sonda koydurmak. tır. Fakat onu koydurup rahat et- tikten sonra da iş her vakit o ka. dar basit olarak bitmez. Bazıların. da bir veya bir kaç defa sonda koyduktan sonra önceki hal geri gelir, yalnız darlık kalır. Fakat kendi kendine, sondasız olarak, az veya çok uzun müddette su dök. mek kabil olur, Arada sırada da gene yol büsbütün kapansa da... Bazılarında önceki hal artık geri gelmez, bir daha, kendi kendine su dökmek kabil olamaz. O zaman, nin gerilmesine tahammül etmek güçleşir. İdrarla- birlikte cerahat. ler de gelir.. Bu hale sebep çok de- fa üşümektir. Bazılarında bir üşü. mek hneticesi başlıyan hal bir tddöt sonrü Şiddetini İta di müzmin olarak kalır ve uzun sü. rer... Bundan sonra, en çok görülen marifeti de idrar yolunu büsbütün kapatmaktır. İnsan — kendisinde prostatın şiştiğini ve yolu daralttı- ğını zaten biliyorsa bir gün idrar büsbütün kesilince sebebini kendi kendine anlar. Fakat idrar yolu. nun böyle birden bire kapanması çok defa kendi hallerini bilmiyen- lerde olur. Bazıları prostatın şiş- miş ve yolu daraltmış olduğunun farkına varmazlar. Geceleri sık sık kalkmıya, oraya gittikleri va. . kit çokça durmaya mecbur olduk. larına ehemmiyet vermezler... Son. ra, bir gün herhangi bir sebept! her defasında sonda koymak, ya. hut bazılarının yaptıkları gibi son. dayı hiç çıkarmamak zararlı olur... Kimisinde de prostatın büyüme. si orada kanser hastalığı ile netice. lenir. Ereklerde prostat kanseri kadınlardaki çocuk yatağı kanse. rinin karşılığı sayılır. Prostatın bü- yüyerek idrar yolunu daraltan, ba. zılarında o yolu büsbütün kapatan kısmı kadınlıktan kalan parça ol. duğundan bunun sonradan bir de Bir yandan da Nevyork Ünyon Site- sinde nazari dersleri takip ediyor. dum. Gece gündüz. uyumuyor, mo- törlerin, makinelerin içinde kendim. den geçiyordum. Benim arkadaş söze atılıyor. — Zeki ağabey, işte ben de böyle yapmak istiyorum. 4 — Evlâdım, ben sana söylüyorum, sen şu Türkçe konuşmayı bırakıp ta İngilizce öğrenmedikçe bir şey ya. pamazsın, Burada vereceğin bütün imtihanlar, bu hususta okuyacağın kitaplar hep bu dilde. Sen buraya geleli üç ay oldu, hâlâ İngilizcenin yanına uğramıyorsun. Sonra bana dönüyor: — Ben de kendi dilimi ve memle- ketimi çok severim, diyor. Ve bu se: bepten dolayıdır ki onunla yalnız İn- gilizce konuşmakta ısrar ediyorum. Öğrensin de bir işe yarasın diye. İlk defa olarak Zeki Beye dikkatle bakıyorüm. Yüzünde istıraplı uzun senelerin çizdiği çizgiler, gözlerinde Türkün azim ve metaneti okunuyor. Yemeği müteakıp gittiğimiz mek. tep binası içi tayyarelerle dolu bir hangar ve buna bitişik küçük bir odadan ibarettir. İşte burada herkes ondan emir alıyor, izin istiyor; ona akıl danışıyor. Nihayet girdiğimiz küçük oda (müdüriyet) da üçümüz yal Bize doğru dönen Zeki Bey e sında taaccüp edi. lecek bir şey yoktur. İdrar yolunu daral d böbrek iltihabı hâsıl olduğu da haylice vardır. Bazılarında yüksek ateş yapmıya sebep olduğunu da geçen gün anlatmıştım. Bu marifetlerin hiç birini gös. termese bile idrar yolu darlığının sonu gittikçe insanı nyınatmık'.j tır. İdrar yolu daralmış olan yaşlı &i ka tul l bi. bilhassa —çokça — yiyip — içmek. ten, yol büsbütün tıkanır. İnsan 0. rada ne kadar çok dursa, kendisini ne kadar zorlasa hiç bir şey gel. mez, yahut bir kaç damla... Bu ha- lin vereceği zahmeti ve telâşı tarif etmek insafsızlık olur. le, ona tutulmuş gibi erir, benzi toprak rengini alır. Bu hale girmenin en iyi çaresi şimdi, erkekliğin sonbahar mevsi. mi başlayınca onun farkına vara. rak vaktinde hormonla tedavi et. -tirmektir. , benim gözlerimi duvarda asılı iki resme takılmış buluyor. Amerikanın ücra bir köşesinde Roosevelt Mey. danındaki küçük odanın duvarında, benim hayret ve heyecanla baktığım bbu iki tablo Sarayburnu ve Dolma- bahçe sarayıdır. Yan gözle bunların Sühibine bakıyorum; gözlerinin içi nemli gibidir. Görmemezliğe geli. yorum. Fakat artık kafamdaki istif. ham çözülmüştür. Anlıyorum ki kar. şimda kalbi uzak olduğu diyarlar için çarpan mert ve şerefli bir Türk genci vardır. Bize mektebi hakkında izahat ver- mekte devam edivar. Nısarda nvatlı. Sevim Sertel, tayyareci Zeki ile birarada ı Amerikada Tayyare Mektebi Idare Eden Bir Türk Genci: Zeki Sevim SERTEL yan bir makine gürültüsü onu he men o tarafa sürüklüyor. Tayyare, lerinin her birini birer evlât gibi s viyor. : — Ben burada uçmayı öğrenece, ğim, buradaki Türklere sermaye - duracağım ve, ne pahasına olursa ol sun, buradan Türkiyeye uçarak gide ceğim. Hem bana, hem de Türkiyey ne şeref! Bizim hulyacı, takat samimi arka. daşın bu sözlerini o dakikada dönen Zeki Bey de duymuştur. di iliştiği koltuğun kenarında vakt ve olgun bir tavırla: — Oğlum, diyor. Bu hayalleri | rak. Bir kere bir tayyare en 150 bin liradır. Bu şaka değil. lelim ki buradan Türkiyeye w kalkmak bir avantüre girişmi Bugün memleketin kafası işli; linden iş çıkan gençlere ihtiyacı val Sen burada oku, adam ol, sonra kel dini yolda öldür. Bu olmadı. Öre ğlam var da içind den istifade etsinler. ÇAS Ve sonra gayet mahzüun bir devam ediyor. t — Sakın burada beş seneden kalmak hatasını yapma. Bugün ©o seni seven bir ailen, müşterek larınız olan arkadaşların var, S onlarla rabıtanı kesme. Sonra — kühnden kopmuş bir nebata dönersii Bu sözlerde senelerdenbir içindi gizli kalan istırapların var. Bu ufak, fakat samimi n bana neden ücra bir Roosevelt di F Dol K gözleri sulanarak l;aknn bir tayyarecisine rast geldiğimi an gibi oluyor. Ayrılacağımıza muammanın esrarı yavaş yavaş çi zülüyor. . VÜ Mektepten mezuniyeti mü elinde bir ticari, bir de askeri recilik — diplomalariyle memle! dönen Zeki o zaman Türkiyede nınmamış bir gençtir. Burada hal olan itibarı görmüyor. Ameril ona yüksek bir maaşla hocalık te Tf eden mektebine dönüyor. Ora şöhret ve itibarı günden güne yor. Mali vaziyeti düzeliyor. Bi Zeki Derbent tarafından işi tayyare mektebi Amerikanın lindeki en meşhur ü ktep dir. Zekinin riyaseti altında çı muallimlerin hepsi Amerikalı çoğu kendi yetiştirdiği gençi Burada hem askeri, hem ticari veciler yetiştirilir. Bize bu mali veren Zeki Bey derin derin iç kiyor. — Ah, diyor, taliin ne acar veleri vardır. Ne olurdu, bu yi diğim gençler kendi yurdumun ları olsaydı. Belki o zaman ace meyip bekleseydim! Bu yaz but gelen genç tayyarecimiz Naciye rosun teşvikiyle memlekette İca en makama yolladığım istida oradadır. Eğer, müsait bir ı lırsam hemen giderim. K — Müsait cevaptan 'nei Zeki Bey? Diyor:m. mhmw ü — Bana bir kontrat sınlar. Ne şerait tahtında ve Iı.ı.t! r'llş orada işime başlıyacağımı h !l.vım. Kırkına yaklaşmış bir j için başlanmış ve tutmuş bir işi bo mak kolay değildir. Evvelâ " kaklarda kalmıyacağı ÇA ; yine ; $ B Hüi ma emin oln