IFYATRO SAHNE LİSANI. ürk Tiyatrosu edebi ve milli bir sahne haline çoktan girdi. Avrupanın en çetin müel- liflerinin en güç eserlerini oynıya. cuk artistlerimiz var; sahne terti- batı muntazamdır; dekorlar için şehir büyük fedakârlıklar yapı. yor, halka tiyatroyu tanıtmak isti. yen ve bunun İçin iyi çalışan bir müdür mevcut... Ve daha mühim- mi tiyatro ile yukndan alâkadar bir muhit te var. Bir piyesin tenki- dinden sonra aldığımız mektuplar. da tenkitlerliniz bazan tasvip edi- liyor, bazan da seyirciler bir nok. ta hakkında dikkat mazarımızı cel, bediyorlar. Velhasıl her medeni memlekette olduğu gibi tiyat. ronun edebiyat olduğu bizde de a- damakıllı anlaşılmış, ona halkım hürmetine de şahit oluyoruz, Fa. kat tenkitlerime başladığımdanbe- ri bir nokta daha doğrusu büyük bir noksan hakkında uzun uzadıya noksan diyorum, Çünkü hakikaten eksikliği her piyeste hissolunuyor, Bu noksan sahne llsanıdır. Artistlerimiz konuşmasını bil miyorlar. Seslerinin tonlarını he. saplıyamıyorlar. Bundan hem s€- yirciler rahatsız oluyor, hem de piyes küvvetini kaybediyor. Bil hassa klösik piyeslerde sahne li. mının şiddetle | Hizumunu daha fazla hissediyoruz. Sahne üzerinde *'sokakta veya evlerimizde konuşul- duğu gibi konuşulmaz. Onun ken. dine mahsus bir edası, bir şivesi vardir, Meşrutiyet ilântnın ilk günleri idi, Memleketin edipleri, seneler. €e Üyatroyu Manakyanın taham- mül edilmez lehcesine veyahut tu- Iiat kumpanyalarının maskaralık. larına hasreden Abdülhamidi Sani idaresinden sonra bir milli tiyatro tesis etmek lüzumunu takdir etti- ler, Tevfik Fikret, Süleyman Na. zif, Mehmet Rauf, İsmail Müştak ve Halit Ziya ve daha bir çok ze. vat ile Tepebaşı Tiyatrosunun sa- lonlarından — bir toplanıldı. Mehmet Rauf ilk eserini İthaf eylediği son üstadı Halit Ziyanın (Ferdi ve Şürekâsı) ramanımı pi. yes haline koymuştu, Eylül mu- harriri o kaleminin çıtırdısından başka bir sada çıkaramıyacak ka. dar mahcup bir adam olduğu için piyesi ben okudum. Benden sonra da merhum İsmail Müştak okudu. Bir çok projeler yapıldı, milli bir tiyatro için elemanlar arandı ve yazık ki bir şeyde takip kri ol. madığından mıdır, nedir hiç bir şey yapılamadı. Bilhassa herkes atro lisanı yerine geçen: — Yapça yapça karlar üzerinde bıngır bıngır ağlıyarak ne deyi ge- zersin, İehçesinden tiyatroyu kur- tarmak istiyordu. Fikret merhum, artistliğe özenen gençlere şiir söy- emeği talim etmek arzu etti, ol. madı. O sırada oynanmak istenen eserler, Namık Kemalin ve Hâ- midin okunmak için yazılan eser- leri idi. Tiyatro ile nlâkaları vaka. nm muhavere tarzında yazılmış olmasından ibaret idi. Bunlar kuv- vetli kelimelerle halkı coşturacak eserler idi. İlk coşkunluklar yavaş yavaş sükünet buldukça, bu eser. ler de sahnelerde söndü, Türk tiyatrosu pek çok inka. lâplar geçirmiştir. Bütün bu inkı- lâplarda, sanatkârlar, dekor itiba- riyle kazanılmış daima ileriye doğru adımlar atılmış yalnız Üyat- roman en mühim noktası olan sah. ne lisanı tamamen ihmal edilmiş. tir. Bu noksanı bugün de görüyo- ruz; Artistler sadece aralarında ko. uşuyorlar. Biz, Türk sahnesinde mükemmel bir Türkçe isteriz. Çünkü milli bir tiyatronun lisana sit pek mükim bir vazifesi yardır. Fikret merhüm pek güzel şiir 0. kurdu, Hattâ benim gibi islebe. sinden olanlar da bilirler. Bir gün Hâmidin makberini okuduğu za- man —kendi kendimize kaç defa okuduğumuz halde bizde alelide bir tesir yapmış olan bu eser— bü. tün sınıfı zangır zangır titretti. Yalnız mesele sadece güzel şiir o. kumakta değildir. Nesrin hattâ en ehemmiyetsiz görünen bir cümle. nin de kuvveti vardır. Onu vere- bilmeli. Fransada gayet açık, bil. tün keli in hattâ harflerin te. lâffuzuna itina ederek konuşmıya “Komedi Fransez, o Fransızcası derler. Adamakılı bir Fransızca dinlemek istiyenler oraya giderler. Silven öldüğü zaman bütün gaze. teler bu büyük sanatkârın ihtiyar Horos rolünde söylediği hir tek ke. Ume için sütunlarla - yazılar yaz. dılar. Rasin'in trajedisinde Alber Lamberfiz, Britanikus kelimesini iki ON) ile yazıldığı için teşdit ya- par gibi telâffuz ederdi. (O) harfi ile ayni sadayı veren (au) harfle. rinin içtimaındaki farkı dinliyen- artistler, sahneyi görmeden, sahneye çıkmadan Dek. lamasion yani İnşat öğrenirler. Biz İnşattan vazgeçtik. o Artistlerimiz söyled'kleri sözleri haziruna ta. mamen İşitrebilsinler, anlatabil.. sinler... kâfi, Türkçe dili pek a- henkli, pek tatlı bir dildir. Ona lâ. am gelen kuvvet verilirse ve ar. tistlerimiz sahne lisanımın ne de. mek olduğunu anlarlarsa bu noksan telâfi edilmiş olur. Fukat Mapa, kaş aplatacak? A Ayryaşda dır. Komedi mt Güpanyün büyük artistlerin siniflari mevcut. tur. Hattâ ressamlarda olduğu gibi artistlerin tercümei hallerinde “fi. lânın tnlebesinden,, kaydı unutul. maz. Onlar hem oynarlar, hem de şak'rt yetiştirmiye çalışırlar. Zan-* nederim ki bizde artist olmak isti. yen her genç kadroya ithal edil. dikten sonra bir rol deruhte ede. bil'yor. Fransada (Okonservatuvar talebesinin hattâ figüran olarak sahneye çıkması yeni uçmiya he- ves eden yavru kuşun kanatları oynatmasına benzer, Alber Lam. berliz tekaüt edildikten sonra W- mum için bir dershane açtı, Saati beş franga (takriben dört kuruşa) ders verdi; üstadın bu derece ucuz bir fiyatla ders vermesinin esba- bını kendisinden sorduğum za- man: — Büyük Harpten sonra Fran. sız İsanı güzelliğini kaybetti. Ders. haneyi sade artist yetiştirmek icin değil, Tisana meraklı olanları gü, zel konuşturmak İçin açtım. Ceva- BORSA 222.940 Londra Nevyork Paris Milâno 120.19 205 658 20.105 60.1324 21.0225 0.085 13825 38 23415 06135 3.085 Yokahama 91.045 Stokholm 306215 ESHAM VE TAHVİLÂT 'Türk boren I peşin 18.80 Ergani 1087 Sıwas-Brzurum Oi 10112 Sıvas-EBrzurum VE 1023 Merkez Bankası peşin © 108. Cenevre Amsterdani Brüksel Atina Sotya Madrid Budapeşte Bükreş Belgrad bmu verdi. Talebesi meyanında sahne İle alâkası olmıyanlar da pek çoktu, Bizde de hiç olmazsa tiyat. romuzda bu cihete ihtimam edilse: “Gideceğim, Yapacağım,, yerine “Gidicim, Yapicim!,, tarzında aca- Yiplikler / işitlmezdi. Her piyesin meşhur tirad'i vardır. Meselâ Mol- yer'in Avar'mdaki Metr Yak'ın tirad'ını acaba kusursuz söyliyebil mek için biçare Brüno neler çek. miştir? Hiç bir artist görmed'm ki, Rüy Blas'ın büyük moneloğunu söylemek, hem de kusursuz söyli- yebilmek istemesin. Bunun icin ne kadar emek verirler, ne kadar ça. lışırlar! Sahne lisanı denildiği zaman bunu yapmacık şeklinde teli etmemeli. Daima tekrar eylediğim veçhile en büyük mürebbi hayat. tr, hakiki hayat sahneleridir. Hu- rurunuzdan bir adamı şiddetle kovmak istediğiniz zaman başınızı önünüze eğip yavaşça: — Çık dışarı! derseniz kovulan bir tesir vermek için: — Çık dışarı! Cümlesini korbaç gibi şaklatmak icap eder. Bir di. lerci gülerek: |, — Çoluğum çocuğum aç! Bana bir sadaka. Demez Boynunu bü- ker, yüzüne hir hüzün verir, eli mi uzatır ve merhamet eden cümlesinin anlasılmıankın. dan korkarak onu tane tane söyle. miye İtina eder. Gözümüzün önünde durduğu halde göremediğimiz bu teferrua. ta lâm gelen ehemmiyeti ver mek lâzımdır. Ben bu hususta mil. Wi tiyatromuzu pek mühim bir nok- ta hakkında ikaz ediyorum. Fakat tekrar ederim: Bedbin değilim. ULUNAY » Geçen gün Felek bana S. B. imzalı bir mektup verdi. Bu muhterem akuyu- cumuz tenkilerim dolayısile bana ili- #at ediyor ve artistlerin makyajların- dön haklı olarak şikâyet eyliyor. Mak- Jajdaki kusurlardan bütün tenkitlerim- de bahsettim. Artistlerimize bu sanati bilmiyorlar demek İstemem. Neyire Er- tuğrul ve birkaçı mlstesna olmek şar- tile hemen hemen hepsi kusurludur. O derecede ki buna makyaj denmez, Adeta “boyanma, denir, Ve bu kadar tabiat- den harice çikmak, artistin saatine, pi- yesin ruhuna tesir eder. Tabilliğe yakın bir makyaj yapmanın o kadar güç al- duğunu zannetmiyoruz. TAN SPOR Bugün Tan Kupası Vel. VoleybolMüsabakasına :.- Devam Edilecektir Tan kupası mektepliler futbol İmaçlarile voleybol müsabakalarına yarın devam edilecek ve şu karşılaş. malar yapılacaktır: Tan kupası > TAKSİM STADINDA: Saat 14 de Vefa - Yüce Ülkü; 15,10 da Boğazi. çi - Şişli Terakki ŞEREF STADINDA: Saat 14de Sanat - Ticaret, 15,10 da Pertevni- yal - Darüşşafaka karşılaşacaklar dir; Voleybol şampiyonası Voleybol şampiyonasına da Beyoğ. lu Halkevi salonunda devam edile. cek Hayriye - Işık, Galatasaray - Is. tiklâl, Haydarpaşa . Istanbul liseleri oynıyacaktır, Bu haftaki maçlar Lig maçlarına pazar günü de her üç stadda birden devam edilecektir. Bu hafta yapılacak karşılaşmalar şunlardır: FENER STADINDA: Saat 13,30 da Galatasaray - Hilâl, Hakem: Ahmet Adem. 15,30 da Fenerbahçe - Top- kapı, Hakem: Nuri. TAKSİM STADINDA: 11,30 da Pe ra . Galata gençler, hakem Bahaed. din, 13,30 Kurtuluş - Beylerbeyi ha- kem: Tarık. 15.30 da Süleymaniye - Vefa, hakem: Şazi Tezcan, ŞEREF STADINDA: Saat 10 da Fener Yılmaz . Davutpaşa, hakem: Necdet, 11,45 de Eyüp - Şişli, hakem: Adnan Akın, 1330 da Beykoz - Ka. sımpaşa, hakem: Refik Top. 15.30 da Beşiktaş « Istanbul Spor, hakem: Ha. lit Galip. Bahar kupası Balkan güreş şampiyonası dolayı. sile gelecek hafta Istanbuldaki spor hareketlerinin, bu meyanda da Fe. nerbahçe - Beşiktaş karşılaşmasının tehir edileceğini yazmıştık. Femarha han taş kulüpler! şampiyona müsabakala.. rının öğleden sonra olacağım düşü. nerek aralarına Şişli veya Peradan birisini alarak saat bire kadar bitiri. öliününiznneieininin mek üzere gelecek pazar günü bahar kupası ismi altında karşılaşmalar yapmağa karar vermişlerdir. Su ka. Tara göre Beşiktaşın - Galatasaray. lâ Fenerbahçenin de Şişli veya Pe ra İle oynaması düşünülmektedir. Galatasarayda yeni bir şube Galatasaray klübü spor şubeleri. ne bir de Rogabiyi ilâve etmeğe karar vermiştir bu günlerde faaliyete ge. çecek olan bu şubeye meraklı bir kütle müracaat etmiş ve kayıtlarını yaptırmışlardır. Bu teşebbüslerinden | dolayı Galatasaraylıları tebrik ede-| riz. Ceza alan oyuncu Beşiktaş birinci futbol takımından Feyzi geçen halta Beykoz maçında çok çirkin bir hareket yapmış ve ha. kem tarafından oyundan çıkarılmış. Bölge genel direktörlükçe cezası tayir. edilinceye kadar Feyziyi maç- lara iştirak ettirmemeğe karar ver. miştir. Talimatname gecikti İstanbul, Ankara, İzmir futbo, a. janlarile federasyon mümessilinden mürekkep bir komite Istanbulda yap. akları toplantılar neticesinde milli küme maçları talimatnamesi projesi. ni hazırlamışlar ve mümessil bu ta. llmatnamtyi tesdikten geçirtmek ü. zere Ankaraya götürmüştü. Lig maçlarının sonu yaklaştığı ve başlama tarihi olan 31 marta pek & bir zaman kaldığı halde bugüne ka- dar bir haber alınamamıştır. Futbol İcderasyonunun çok iyi hazırlandığı. na şüphe olmıyan bu talimatnameyi tasdikte gecikmesi klüpleri çok hak. lı olarak endişeye düşürmüştür. Antalya Emniyet Âmirliği Ankara, 22 (TAN) — Emniyet â. mirlerinden Hamdi Toygar, Antalya emniyet âmirliğine tayin edilmiştir. Bugünkü Konferans Bu akşam saat 20,30 da Eminönü Halkevinde gazeteci arkadaşlarımız. dan Celâl Salih tarafından “Inkılâp ve köylümüz,, mevzulu bir konlerans verilecektir. Konferans mevzu itiba. rile herkesi alâkadar etmektedir. ASKERLİK İŞLERİ : Şubeye Davet | * Beyoğlu Yerli Askerlik Şubesindeni Adları aşağıda yazılı yedek subayların muameleleri tetkik edilmek Gzere nüfus ve hüviyet cüzdanlarile hemen şubeye müracaatları: Levazım asteğmen Ali oğlu Hulisi Er- sürüm 322 (38058), Piyade Yüzbaşı Hal? oğlu Hasan İstanbul 320 (3183) Süvari Teğmen Mustafa oğlu Nâzim Selânik 3X4 (50049), Levazım Asteğmen Hüseyin Hüs- RK 314 (18068), Tabib Yüz. öz Muh- «in Selânik 313 (38072), Tabib Yüz. İsak oğlu Mişon İstan. 315 (14785). AY E İMPERİO ARGENTİNA Türkçe sözlü İspanyolca şarkılar Beyoğlunda Fransız Tiyatrosunda Fevkalâde Müsamere 7 Şabat 1040 Bah günü Akşamı saat : yirmi buçukta Çocuk oyunları, çocuk şarkıları, ço- cuklar tarafından caz konseri, Şehir Tiyatronu artistleri Bedia, Hâzm, Vasfi tarafından temsil, monoloğlar, Eminönü Halkevi temsil kolu tera fından komedi, Gregor ve arkadaşları 2.2.9400 DP DR ANKARA RADYOSU Radyodifüzyon — Postaları Radyosu Ankara Radyosu Dalga Uzunluğu 311 m. MES Ken 15 Ke. 1648 m. M2 Ken 120 Kw. Cuma, 23. 2. 1940 1230 Program ve memleket saat ayari, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 13.50 Türk müziği (PL), 1130 - 14,09 Müzik: Karışık program (P1,). 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Türk müziği, Çalanlar: Pahire Fer“ san, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Fabri Kopuz. LAP 4) Okuyan! Nesmi Rıza Ahiskan 1 — Muhayyer peşrevi, 2 — Arif Bey? Muhayyer şarkı (o (Meyhane tarabgöhi meyi), 3 — Tümbürl Al: Muhayyar şarz kı (Feryada ne hacet), 4 — Suphi Ziya: Muhayyer şarkı (Tilret yüreğim her ne zaman yidıma gelsen), 8 — Cevdet Çağla: Keman taksimi, & — Şevki Bey: Hüseyni sarkı (Hicran oku sinem deler), 7 — Hü“ seyni şarkı (Sevdiğim eemalin çünkü gö- remem), 8 — Hügeyn! söz semaisi, b) Okuyan: Semahat Özdenseş 1 — Bimen Şen: Kürdilihicizkir şarkı (Ateşi aşkın dile etti eser), 2 — Badriyet Kürdilihicezkâr şarkı (Kararan sılarda), 3 — Yesuri Asım: Kürdilihieerkâr şarkı (Sen gitgide bir âfeli devran olacaksın), 4 — Şemsettin Ziya: Kürdilihicazkâr şar« Kı (Biktim elinden). 13,60 Türk müziği: Oyun havaları, Sadi Yaver Ataman; 19,00 Serbest saat, 19,10 Memleket saat yarı, ajans ve metecroloji haberleri; 18,25 Türk müziği Çelanlar Cevdet Çağla, Fahire Fersan, Refik Fer- san, Fahri Kopuz. 4) Okuyan: Sadi Hognes 1 — Keman! Sadi: Segâh şarkı (Rurume da ölen noğmede), 2 — Tamburi Ali: Se- gâh şarkı (Di harsbı sşkınam), 3 — Haye ri Yenigün: Hürmm şarkı (Ölürsem ya- sıktır), 4 — Sedat Özteprek: Hüzzam şar- kı (Cefyi hicrinle gönlüm yıkılsın), 8 — Sadettin Kaynsiz: Hüseyn! türkü (Ağlarım sağlar gibi), 6 — Sadettin Kaynak: Hü, seyni türkü (Kara bulutları kaldır ova- dan), b) Okuyan: Mefharet Sağnak 1 — Alı Bey: Karcığar gari: (Aldın ali aâşadımı), 2 — Arif Bey: Karcığar şarkı (Gönlümün hayli zamandır), 2 — Sadet- tin Kaynak: Türkü (Bağrıma taş basay- dım), 4 — Sadettin Kaynak: Türkü (Es- merim kıyma bana). 20,00 Konuşma (MIM kahramanlık menkıbeleri), 20,15 Temsil: Nef'i Yazan: Mithat Tansuk; 218 Konuşma (Sıhhat saati), 21,0 Müzik! Radyo orkestrası (Şef Dr. E. Prsetarius): 1 — Mozart Sihirli flüt operasının V- 4 — Grler. İkinci Poer Gynt sufi 22,15 blemleket saat ayarı, ajanı haber leri; ziraat, esham-tahvilâi, kambiyo-nu- kut borsası (Fiyat), 2235 Müzik: Cazband (PL), 23,25 - 2330 Yarınki program ve kapanış, Ecnehi İstasyonlarında Türkçe Neşriyat Londra 31 ve 19 metre Üzerinden saat 18,35 de; Paris 40 metre Üzerinden saat 20.25 de; Roma 31 metre üzerinden ve orta talgada Roma fkiden saat 21 de “ PERİHAN ,,ım Ruhu İçin MEVLÜD Divanı Muhasebat Baş kâtip mua. dan sonra Beyazıt camiinde nziz ru huna ithaf olmak üzere Mevlüdu ne bevi ve hatmi şerif okunacaktır. Ken disini sevenlerin ve arzu eden zevatır teşrifleri rica olunuyor. Omründe ilk defa olarak, ateşli bir çift erkek gözünün yüzüne aç bir kurt gibi baktığını, ku- Jaklarının hiç işitmediği tatlı bir cümlenin,ssevme. diği ve sevmesine imkân olmıyan bir erkeğin du- daklarındar dökülmek üzere olduğunu anlamış ve bunun, varlığında yarattığı fırtınaya tahammül &. demiyerek, kaçmıştı. Evet, Hulki bey belki de, iy! bir adamdı, belki de, patronun dediği gibi, zeki ve kabiliyetli bir ço- cuktu, fakat Ayşe için onu sevmeğe imkân yoktu. Binsenaleyh onun teklifini, hiç düşünmeden reddet. mek lâzımdı. Birkaç saat evvel bunu yapmamış ollağna, a çık ve dürüst bir şekilde Hulki beye, kendisile evle. nemiyeceğini söylememiş olmasına için İçin kızıyor. du. Yarın yine onunla karşı karşıya gelince; zavallı adama ne söyliyecek, nasıl muamele edecekti? Bir iki dakika kadar asabiyet ve heyecanla dü- şündükten sonra, şu kararı verdi: Yarın yazıhaneye gitmemek ve hemen Hulki beye bir mektup yaza. Tak, teklifini reddetmek. Bu kararı verir vermez, yatağından kalkarak, lâmbasını yaktı ve hemen yaz- mıya koyuldu” “Hulki bey, bu akşam hiç beklemediğim bir an- da benimle evlenmek istediğinizi söylediniz. Bana karşı gösterdiğiniz alâka ve itimada teşekkür ede. rim, fakat bez: hususi sebeplerden dolayı, bu tekli #inizi kabul etmeğe imkân göremiyorum. Bu sözle rimden kendiniz için her hangi bir hakaret mânası çıkarmıyacağınızı ve bunu bir izzeti nefis meselesi yapmıyacağınızı ümit eder, birkaç aydanberi devam etmekte olan arkadaşlığımızın ayni şekilde ilerliye- —ağini umarım. ak) MUAZZEZ ZZEZ TAHSİN BERKAND Bunu yazıp zarfladıktan sonra, biraz sükünet bularak, tekrar yatağına girdi. Artık mutlaka, müt- İska uyumak istiyor ve başımı bütün düşüncelerden boşaltmıya çalışarak, gözlerini yumuyordu; fakat bu defa da o zamana kadar beyninin gizli bir köşesin- de pusuya yatıp bekliyen bir sual, hain bir düşman baş kaldırdı: ig — Onu niçin reddettim? * Evet, Hulki beyi böyle hiç düşünmeden reddet- mesine sebep ne idi? Bu genç, kedinisine iyi bir ko- ca olabilirdi; üstelik te, kendisini seviyordu. O hal- de Ayşe gibi dünyada kimsesiz denilecek kadar yal nız olar, ve şefkate susamış bulunan bir genç kızın, hiç düşünmeden böyle bir partiyi reddetmesine se- bep ne idi? Bunu dayısile, yengesi ve Belkis haber alsalar, mutlak kendisini âzarlarlar, mantıki düşün- mediğin! söylerlerdi. Genç kız, kapalı göz kapakları arasmdan yen gesinin çatılan kaşlarını görüyor, onun sesini duyu. yordu: — Yaşın yirmi beşe yaklaştı; ben öyle avukat. Hktap, koltuğunun altına iri bir çanta alıp, mahke- me. mahkeme dolaşmaktan bir şey anlamam. Ben, seni; kendi elimle evlendirmek ve bu yalnız, biraz da serseri heyattan kurtarrsak istiyorum. Şimdiye kadar ayağına gölen birkaç kısmeti düşünmeden teptin; daha geçen sene Bostancıda iki genel reddet- tin. Halbuki doğrusunu söylemek lâzım gelirse; on. lardan, hele bir tanesi, güzelliği, ailesi, mesleği ve servetile tam sana lâyık bir adamdı. Böyle devam ederse; ihtiyarlıyacak, kocasız kalacaksın kızım. Bak baberin olsun da, sonradan bana: “Kimse bir şey söylemedi. ben: serbest bıraktılar, gibi bahanelerle şikâyet etmel Yengesinin bu muhayyel nütkuna gülümserken, onun yanında dayısının müşfik gözlerini de görüyor . ve onun bakışlarında da kinsyeler okuyordu: — Ayşecik; annenle, baban seni bana emanet ederek, gözlerini bu dünyaya kapadılar, ben de so ni, kendi öz evlâdımmışsın gibi, can ve yürekten se- viyorum. Senin bizden uzakta geçen her günün be- ni üzüyor, içime hicran oluyor. Seni himayesi altı. aa alacak, mesut edecek bir adamı gözlerim sabir. sızlıkla ariyor; artık ve tam bu arzuma nail olaca- Kımı ümit ettiğim zaman, senin karşma çikan adam- İarı birer birer önünden çektiğini ve kendi çizdiğin yolda yalnızca yürümekte devam ettiğini görüyo. rum. Bu hal, benim baba kalbimi müteessir ediyor kızım; yoksa niyetin hiç mi evlenmemek? Zavallı adam! Ayşe şimdi, dayısının buğulu göz. lerini düşünürken, içinde ince bir sızı duyuyor ve ona koşarak; — Hayır dayıcığım, bir gün mutlaka evlenece- ğim ama, karşıma çıkan erkeği sevmek istiyorum. Bundan evvel bana izdiVaç teklif eden adamlara, « hıc gözü ile bakmamıştım; Hulki beyi de, aylardan. beri beraber çalıştığım bir arkadaştan başka türlü görmüyorum. Fakat sana söz veriyorum ki, bundan sonra. benimle alâkadar olduğunu hissettiğim bir adamı mühİimseyeceğim, onu muhtemel bir koca gibi tetkik edeceğim. Dayısına bu cevabı vererek, onu ikna ettiğini zannettiği bir anda, Belkisin kardeş gözlerinin kal, bin* delmek istiyormuş gibi, derin derin yüzünde dolaştığını hissediyor, onun İnce ve hassas sesini du- yuyordu: — Ayşe. seni dünyada en iyi tanıyan, en çok seven arkadaşına karşı da sahte bir tavır mı takına- cak, onur sumimiyetinden de kaçacak mısın? Niçin banâ, yalnız bana, kalbinin serbest olmadığını, hâlâ “©,, nu düşürmekte devam ettiğini söylemiyorsun? Niçin etrafındaki erkeklerle alâkadar olmamanın hakiki sebebini benden gizliyorsun? Ben, senin ya- nında olsam, bu büyük hakikati benden çizliyebi- lir miydin? Hayır değil mi? O halde, Hulki beyi de yine “O,, nun yüzünden reddettiğini, hâlâ onu bek- İediğini, onun seni değil, sende kendisine ait eski bir (Devamı var)