25 Ocak 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

25 Ocak 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BALEN RAL AMR. sa —. .—— um... a, 25 Sonkânun 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1 Senı 2100 Kr. 8 Ay Mes, © say sw » isa * 1 Ay MM. Milletlerarası porta ittihadına dahil ölmiyan memleketler için abone bedeli müdüet surasiyle 30, 16, 9 88 Hiradır. Abone bedeli Deşirdir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. EEDEDEDER Talebe Boş Vakitlerini Nerede Geçirebilir? İrem okuduğumuza göre, ders zamanlarında dışarıda vakit geçiren talebelerin takibine devam edilecek ve kahvelere, gazi. nolara giden talebeler de şiddetle <ezalandırılacaklarmış. Ders zamanlarını geçi- ren, kahvelere, gazinolara giden ta. Tebelere: « — Aferin!,, denilip, mükâfat ve. Tilmiyeceği dr... — muhakkaktır. Boş zamanlarını bu gibi mahaller. 'de geçiren talebelere: “— Buralara talebelerin girmele. ri yasaktır; Eğer yasağa riayet et. mezsöniz, Geze üiz!,, Diye. Tuz. Bu iyi. Fakat, acaba, o talebe. Ter, bize: “— Peki ama, biz, boş zamanla. Tımızi, nezih, ve istifadeli bir şekil. de, nerelerde geçirelim?,, Şeklinde bir sual sorarlarsa, ne esvap verebiliriz? Talebeler için toplantı yerlerimiz kâfi derecede bol, ve kâfi derecede oyalayıcı mıdır? Bize öğle gelir ki, en nikbin va. tandaşlar bile, bu senle: “— Evet!,, cevabını veremezler. Bunun içindir ki, nazarı itibara al. mak mecburiyetinde bulunduğumuz noktalardan birisi de, kahvelerden ve ona mümasil muzır muhitlerden, ve mahallerden kurtarmak istediği. miz çocuklarımızı, bir an evvel zevk. »lerdevam edebilecekleri münasip ve Garptaki emsaline müşabih mücsse. selere kavuşturmaktır. a Zelzele Felâketi ve Kariler Erzincan felâketi hakkında aldığı. mız mektuplar, büyük bir yekün tut. maktadır, Bunlardan çoğu, bu bü. yük felâketi terennüme çalışan şiir. ler, ve wesirlerdir. Yazanlar, bunla. rm tarafımızdan neşrini istemekte. dirler. Vâlaâ, bu şiirler, ve nesirler arasında, kuvvetli ve güzel olanlar yok değildir. Fakat, onları neşret. mek, taze bir yarayı her gün biraz daha sızlatmak, ve deşmek olacak. tır. Bunum içindir ki, onları slitun. larımıza geçirmemeyi daha müna. sip görüyoruz. Bu felâkete müteal. lik mektupların hepsi, bittahi şiir, veya nesir değildir. Bunlar arasın. da, bazı temenni, talep veya şikâ. yet mektupları da vardır ki, bunla. rı alâkadarlarına göndermekteyiz. Fakat bu arada, mevzuu bahset. meden geçemiyeceğimiz bazı mek- tuplar da var, Meselâ, bunlardan bir çokları, gazetelerimizden bazıların. da bu felâket münasebetile nesredi miş olan Tistelerdir. Oküyucuları. muzdan birisi bunlardan bahseder- ken, şu satırları yazıyor: “Felâket esnasında, büyük (kardeşim ve büyük; validem Erzincanda bulunuyor. lardı, Zelreleden birkaç gün sonra, Er- #rcan vali muavini İzzetten aldığımız kati bir haber, bize ikisinin de öldükleri- mi, ve defnolunduklarım bildirdi. o Ağla- dık, sızladık, dövündük. Fakat zaman, ya- Tamızın acını nisbeten hafifletti. Kana- Yan yarâmızın tam kabük tutacağı sıra, da, elimize bir gezete geçi, Bu gezete, Ystasinda, büyük kardeşimin, ve büyük validemin hayatta bulunduklarını kati- Yetle yazıyordu. Ümidin boyu, zemin bo- Yü nisbetinde büyük oluyor. Bizim acımız #onsurdu. O satırları okuyunca, kapıldı ğiniz Gmit te sonmüz oldu. Fakat masle- sel, çimli öğrenmiş * bulunuyoruz ki, © Sazetenin verdiği havadis tsmamen asi- szdır. Ve doğru olan da, bizim ilk aldı, ğlmiz kara haberdir.” Görülüyor ki, bir Enzetenin hatası yüzünden, bütün bir af- İt, bir ölümün derin acısını, olanas çid- detile ve iki defa çekmiş bulunuyoruz. Siz, buna sebebiyet verenlerin meslekda- M statile bu İşe'ne dersiniz?,. Ne yalan söyliyelim: Biz, bu sa. tırları, saklıyamıyacağımız derece. de derin bir teessür ve toessüfle o kuduk. Meslekdaşlarımız, hele b! hassa böyle hâdiselerde, en ufak bir dikkatsizliğin ne feci neticeler do- Burabileceğini — nasıl unuturlar, şa. #arız. Ve yukarıki mektubun onlara B ügüne kadar yeni Cihan Har. binden Avrupanın en ziya. de müteessir olan kısmı Şimali Şarkisine inhisar etti. Polonya parçalandı, Almanlar ile Sovyet. ler arasında paylaşıldı. Sovyetler küçük Baltık memleketlerine el koydular ve Finlandaya taarruz ettiler. İskandinavya (omemleket. leri ise hem Sovyet hem Alman tehdidi “altında bulunuyor. Bu böyle olmakla beraber son günle- rin bazı hareketleri gösteriyor ki ateş a a yayıl mak istidadını göstermektedir. Polonyânın taksiminde Karpatla. rın Şimal eteklerini işgal etmiş a. lan Sovyetler neden yerlerini AL manlara bırakıyorlar? Macar ve İtalyan Hariciye Nazırları arasm. da Venedikte yapılan mülâketta neler kararlaştırıldı.? Romanya ve Yugoslavya nazırları arasında- ki birleşmede neler konuşuldu? Yakında toplanacak olan Balkan paktı konseyi, arslarına Bulgaris- tarı da alarak kuvvetli ve tam bir blok teşkil edebilecekler mi? İlk. bahara kadar bütün bu suallesin cevabını az çok öğrenmiş olaca. Bız. Fakat yangın Avrupanm Ce. nubu Şarkisine doğru İlerliyecek olursa tehlike ile en evvel karşı. laşacak olan memleket şüphesiz Romanya olacaktır, n sekizinci ve on dokuzun- cu asırlarda Romanya, Rus, Avusturya ve Osmanlı orduları için bir harp suhası olmuştu, - Bi- rinci Cihan Harbinde de Roman. ya hemen baştan başa çiğnenmek. ten kurtulmadı. Romanya 1916 'Temmuzuna kadar ne yapacağını bir türlü kararlaştırmamıştı O sıralarda Fransa hükümeti Londra ve Petrograd İle anlaştıktan sonra Romanyayı sıkıştırmıya başlamış. tı. Fransa sefiri M. Blondel Bük. reş hükümetini: “Ya şimdi Bul- garlara karşı harbe o göçersi. niz, yahut birdaha bizin saf. larımız arasına karışmayı hatırı. niza bile getirmeyiniz. diye teh. dit ediyordu. Romanya hemen yardim elmiyecek olursa sulh mü. zakerelerine iştirak ettirilmiyecek; bilâkis İtilâf devletlerile birlikte hemen harbe girecek olursa Rus- ya 25.000 kişilik bir ordu ile Ro- manyanın yardımına koşacak ve Fransızlar da onlara Arhangelsk yolu ile istedikleri kadar silâh ve mühimmat yollıyacaklardı. Brati. ano kabinesi bu teklif ve tazyik lere nihayet boyun eğmişti. Fakat 1916, 17 Ağustosunda bu ittifak muahedesi imzalanacağı (sırada şartlardan bir kısmı değişmiş bu. Tunuyordu. O Bir. müddettenberi Çar İkinci Nikolanın etrafını sa- ran Alman-taraftârları onu mütte- fiklerinin nasihatlerinden uzaklaş. tırmıya uğraşıyorlardı. e Bunlarin elebaşıları Hariciyede Sazanoff'un yerine Strumur ile yeni Harbiye Nazırı Soukhomlinot idi. Hattâ bu sıralarda Petrograd'da Rusyanm merkezi devletlerle ayrı pe bir ders olmasını temenni ede-| bir sulh yapacağı rivayetleri bile dolasmıya — başlamıştı. (o Böylece (| LOKMAN HEKİMİN”“ÖĞÜTLERİ Ruslar Romanyaya yapılan taah. hüdü yerine getirmemişler ve 250.000 kişilik orduların: Tuna boyunda Bulgarlar üzerine yol. kyacağı (yerde < zengin Ma. car ovalarına doğru akılmayı iş lerine daha uygun » bulmuşlardı. 1916 Ağustosunda Romanya da onların peşi sıra Bulgerlerı ihmel ederek garbe dönüyor ve ordusu. nu Karpat tepelerinden öteye ge çiriyordu. Önce bu hareketler iyi neticeler verir gibi olmuş ve Ru- menler Transilyanyaya girmişler. di, fakat Generel Falkenhayn ve Mackensen'in kumandası altında Şimalden ve Cenuptan Almari, A. vusturya ve Bulgar ordularınm Osmanlılarla birlikte yaptıkları tazyika Romanya ordusu uzun müddet mukavemet edememişti, O senenin nihayetlerine doğ. ru Rumenlerin elinde Yaş ile Seret <sırtla, yez kalmamıştı... Romanya hükü. meti nihayet 1918 senesi 7 Mayı- sında . Almanlarla ayrı bir sulh yapmıya ve Bükreş muahedesini imzaya mecbur olmuştu. Romanya Karpat . hudutlarında beş mil ge- nişl'iğinde arazi terkediyor ve böy- İNSANLARIN BOYU UZUYOR... Hemen her aile içinde göze çar- pan bir şey: Yeni yetişen gençlerin boyu evvelkilerden daha uzun oluyor. Genç kızlar annelerinden, delikanlılar da babalarından daha uzun oluyorlar, Tabli, hepsi değil. se de, bir çokları öyle, Hem de yalnız bizim memleket. te değil, başka memleketlerde de bu hâdise göze çarpıyor. Kısa boy. lu diye tanınmış milletlerde bile, çocuklar analarından, babaların. dan daha uzun oluyorlar. Bu hal acaba nedendir? İklimin boy üzerine tesiri öte- denberi bilinir: Da, ve kayalı topraklar üzerinde yaşıyanlar kı- sa boylu, düz ve kireçli topraklar üzerinde yaşıy: rdan daha uzun boylu olurlar... Sonra soy tesirini de herkes bilir: Uzun boylu ana- dan ve babadan gelen çocukların da uzun boylu olmak ihtimali çoktur. Fakat ayni iklimde, ayni soy- dan çocukların daha uzun olmala. rı büsbütün başka bir şey. Bunda zamanı hesaba katmak lâzım. Şu kadar ki zaman mefhumunun me olduğu henüz anlaşılamadığından göze çarpan bu hâdiseyi izah için biyoloji mütehassısları türlü türlü nazariyeler kuruyorlar. Büyük tablat âlimi, Büfan'dan. beri kabul edilmiştir ki insanların boyu soy ve iklim tesirlerinden başka hir de beslenme tarzına bağ- Il Bu tesirlerden ilk ikisi bu meseleden dışarı kaldığmdan, şim- di hatıra gelen bu zamanda insan- larm daha iyi beslenmeleridir. Vâklü bu zamanda en az uzayan köylü çocuklarının, onlardan bi. raz daha çok uzayan şehirlerdeki işçi çocuklarmın, en çok uzayanla. rım da şehirlerdeki burjuva çocuk. larmın olması bu türlü düşünüşü tekit ediyor. Köylüler her memleketie az çök hasis olurlar, ne kendilerinin, ne de çocuklarınm boğazlarına <okca masraf etmeyi sevmezler. Her yerde şehirliler daha çok ver. ler. Onların arasında da en çek Yiyebilenler, tabii, rahat yaşıyan burjuvalardır. Onun için bu naza. riye akla uygun geliyor. Bununla beraber müstesnaları da pek çok: En iyi yiyebilen in. sanların çocukları mutlaka uzama. dıkları gibi, en az yiyen, İyi besle. nemiyen çocuklar gene uzuyorlar.. Sonra da eski zamanlarda insan. lar şimd'kilere nisbetle pek çok yedikleri halde çocukların anala. rından, babalarından daha uzun oldukları hakkında tarihte hiç bir haber yoktur. Bundan dolayı, bazıları, yeni gençlerin daha uzun boylu olma. Tarımı şu ik! sebebe atfediyorlar: Biri yük taşımaktan kurtulmak, biri de eskilerden daha çok uyu. mak. Vâkıâ yük taşıyan İnsanın boyu kısalacağı, çok uyuyanın ya. takta yatmaktan dolayı boyu uz. yacağı kabul edilebilr. Ancak, yük taşıyan ve az uyu. yan gençler de uzun boylu olu. yorlar? Şu halde başka bir sebep bulmak lâzem, Onun için, bir de, her memle. kette İnsanların eskisine n'sbetle daha karışık soydan olmaları na. zariyesi var. Soylar karıstıkça bo- yun uzadığı da şüphesizdir. Fakat soyları en ziyade karışık olan de. niz kenarında şebirlerde İnsanlar dev boylu olmuyorlar. Kimisi de insanların boyu daki elektrik şartlarına göre oldu- kadar ki o şartları yapan güneş. tir. O halde, acaba güneş mi bir inkılâp geçiriyor Bunu iddis etmek pek güç ol. duğundan, şimdilik yapılacak şey. yeni yetişen gençlerin boyları u. zan olduğunu sadece kaydetmek. tir, Buna dikkat ederek düşinen. ler çoğaldıkça sebebi de elbette bir gün bulunacaktır. “ Romanyanın petrol kuyuların. dan bir görünüş ve Rumen z köylüsü tipi Tece en mühim geçitler, bütün hâ- kim tepeler Almanların eline geçi. yordu. Zengin Eflâk ve Buğdan ovaları her istilâya açık bulunuyor ve hükümet merkezi olan Bükreşin müdafaası artık imkânsız bir şek. le giriyordu. Bundan başka bütün petrol kuyuları ve demiryolları ü- zerinde Alman kontrolu tesis edi- Yyordu. Bu muahededen sonra Romanyanın siyasi ve iktısadi İs. tiklâli bir vâhimeden ibaretti. Bir sene sonra Versay muahedesile karşılaşacak olan Almanya, Ro. manyaya karşı çok insafsızca ha. reket ettiğini fark edemiyordu. Bereket versin ki, 1913, 11 İkin- citeşrininde Almanya İtilâf Dev. İetlerile mütareke âkdine mecbur olinuş ve bu sırada Bükreş müs. hedesi de bozulmuş, Romanya bi- caz nefes alabilmişti. Neticede Romanya Cihan Har. binden pek büyümüş olarak çıkı. yordu. Macaristan ne kadar zarar- h çıkmışsa Romanya > kadar bü. yumüştü, Fakat bu vaz'yet kom. şularının haset ve gayızlarını 6- nun üzerine toplamıştı. Memleke. tin mesahası 131.000 km. den 285.000 km.* ye yükselmişti. Nü- Fus 19 milyonu geçiyordu. Ayni zamanda Romanya başına ços çe- tin bır ekelliyetler meselesi ya- ratmıştı, Transilyanyada 1,5 mil. yona yakın Macar vardı. Bunlar yüzlerce senedenberi Rumenleri ta nakkümleri altında bulundurmuş. lardı, şimdi onların efendi mevkiine | biyatında geçmiş olmalarını hazmedemiyor. lardı. Besarabyada ise yarım mil- yondan ziyade Rus ve Ukraynalı bulunuyordu. Bundan başka Ro. manya hudutları içerisinde 750 bin kadar da Alman kalmış bulunu. yordu. Bereket versin kı, bunlar çok dağınık oldukları için Alman- ya Orta Avrupa memleketlerin. de olduğu gibi, Romanyadan ara. a talebinde bulunmuyordu. Bu Almanları vaktile Macar Kralı İ- kinci Andreas, Türklerin istilâsına karşı koyabilmek için Ren ve Mo. zel bavzalarından getirtmişti. 700 senedenberi Transilyanyada yaşi- yan bu unsur ırk ve kültür karak- tererini tamamile muhafaza etmi bulunuyor. Hepsi bundan da ibaret değil, Romanyada 1 milyona ya. kin Musevi; 450 bin Bulgar, 250 bin kadar Türk yaşıyor. Bir yan. dâr, Macarlar, diğer taraftan Bul- garlar Romanyada kalan ırxdaşla- rım unutmadıklarını tekrar edip duruyorlar. Macaristan, Banati ve Transilvanyayı, Bulgaristan İkinci Balkan harbinden sonra 1913 Bük. reş muahedesile Romanyaya terke mecbur olduğu Dobrucayı istiyor, Sovyetler de Besarabyanın Roman» yaya İlhakını tanımadıklarını ha. tırlatıp duruyorlar, pen komşuları ile bir mesele çıkarmamak İçin &- linden geleni yapiyor. Ekalliyetlere bir çok haklar tanıyor. halk için de umumi bir sevgi uyandırmak &- çin gençler arasında Straja Tzeri (Memleket Bekçileri) isimli teşki. İâta kuvvet veriyor ve ayni 2a- manda tedbirli davranarak kendi. ni mödafaaya bazirlanıyor. Bir yandan da Almanya ile imzaladığı (Devami 7 incide) Nuhun Gemisi Kalkıyor | Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel ) E* neslin, edebi fonet'on'unu ! yapmadığını, Tanzimatlan Ci. han İlarbine kadar gelen muharrir- © İlerin bir Garp taklitçiliği ile kalkıp Bİ İkendi cemiyetlerini o ve devirlerini Jaksettirmediklerini iddia eden yeni İneslin gençleri dünkü TAN gazete sinde davalarını daha mufassal ola. rak İzah ettiler. Bu izah çok hulâsa olmakla beraber, bu yazıdan esas da- vayı anlamak mümkündür, Gençler diyorlar ki: “İmparatorluk O başından o Tanzi. mata kadar olan devir kendi zaman ve mekânı ve öz anlayışı içinde ha. kiki, balis, tezatsız bir âlemin şab- siyet ve kemale ermiş örneğidir. Tan- zimattan Umumi Harp başlangıcına kadar, bütü I ve politik plân, bütün edebi, yüz sene teahhürla gelmiş ölü. kalıp. ların yüzde yüz müstemlekesidir. U. mumi Harbi yaşıyan nesil, Umumi Harbi bize aksettirmedi. Mutlak bir kültür özü halinde bize getirilmesi gereken ve ilk temelimizi kurması lâzım gelen Şark mirasınm, ve yine * İmutlak olarak baş örnekleriyle bize aşılanması zaruri olan Garp kültür hediyesinin yerinde yeller esiyor. Kötü bir Garp mukallitliği ile kaldı. lar, Hem Şark ve Garp, hem de ana vatanla ilk defa biz temasa geçtik. Romanda, hikâyede, nesirde dava ve mesele —isterse şimdilik bir tohum kadar minik olsun— bizim nesille kalkınmıya davranmıştır. Sözümü. zün hakiki boyunu, bosunu zaman ve eser gösterecek.,,. Gençlerin ortaya attıkları tez, & sasında doğru olmakla beraber, bu makale ile lüzumu kadar tenvir edil. miş değildir. Bunu bir tek makale. den beklemiye de hakkımız yoktur, Bu davayı, edebiyatın geçirdiği des virlerle, cemiyetin geçirdiği devirle) ti ve İst leri mukayese ederek is- pala giriştikleri gün, tez, münferit bir iddia halinden çıkıp, ilmi esasla.) ra dayanan bir dava halne gele. cektir. Hiç bir cemiyette edebiyat, cemi. İyetin dışmda bir kül değildir. Her milletin edeb'yatı, İçinde yaşadığı cemiyeti ve muasır cemiyetleri ak- settiren bir aynadır, Eğer Türk ce- miyetinde edebi; 'Tanzimata ka. dar, hakiki, hal's, tezatsız bir cemi, yetin kemale ermiş örneği ise, bum.) dan sonra bir dekadans devrine gir.) m'şse, bunun, cemiyetin geçirdiği ik: tısadi ve içtimai inkişaf ve gerileme) ile-alâkası olduğu içindir. Her milletin sanatmı, edebi tekâ. mülünü tetkik "miz zaman, bu &debiyatın ve sanatın muhtelif de. virlerde cemiyetin iktısadi ve içti. mai tekâmülü ile ahenkli bir istiha.| le geçirdiğini görürüz. Aşiret dev- r'nin efsaneleri bize insanın tabiatle| mücadelesini, din korkusunu, ilâh.) ları verir, Derebeylik devrinin ede.) harpleri, kahramanları, kâşane lordlariyle oesirler'n çarpış masını, şövalye sergüzeştlerini, halk| destanlariyle bu edehivatm biribi. rinden ayrıldığım görürüz. Burju- vazinin teessiisünde, derebeyler'nin bu yeni doğan cemiyet karşısmda mürteci ve idealist bir felsefeye sap tıklarına, dini edebiyatın kuvvetlen- mesine, mist'k bir edebiyatın doğu şıma şahit oluruz. Burjuvazinin kuv- vetlenmesinden, o Fransız inkılâbm- dan sonra, on sekizinci asrın sonla. rında, burjuvazinin (derebeyi kle| mücadelesini, materyalist bir felse. feye saptığımı, yeni bir moralin doğ- duğunu, dine karşı cephe aldığını, e-| debiyatın da bu mücadeleleri akset- £rdiğini görürüz. (On sekizinci asır materyalistleri, onsiklopedistler.). On dokuzuncu asırda ve yirminci n- sırda kemale: ermiş hâkim bir bur. juvazinin yeni doğan düşmanına (proleteryaya) karşı tıpkı derebey- leri gibi tekrar idenlisi felsefeye geç- tiğini ve idealist b'r edebiyatın doğ. duğunu (görürüz. OGarp (o cemi: yetlerinde bir burjuva edebiyatı ile yan yana bir halk edebiyatının doğ” ması ve yürümesi bu cemiyetlerin içindeki tezatları eksettirir, Bütün bu edehi devirler bize edebiyatın ce. miyetin dışında bir kül olmadığın! ispat eder. Yeni nesil, eski nesillerin Tanzi. mala kadar şahsiyetini muhafaza et- tiğini, Tanzimattan sonra Avrupa mukallitliği ile dejenere olduğunu idd'a ederken, cemiyetin geçirdiği iktisadi ve İçtimai (O merhaleleri, bü merhalelere rağmen eski neslin na- sıl cemiyetin dışmda yalnız kendini terennüm ettiğ'ni individualist bir çerçeve içinde cemiyetle alikasinı kestiğini, sadece Garpten aldığı uy. Hurma bir kalın içinde, halkın rüha, morali, ve şahsiyetle alâkasr olm. (Lâtfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: