Mam 19-8-939 ». 19 Ağustos 1039 Sar TAN ABONE BEDELİ Türkiye 7 140 Kr. a amma ia ymm Milletlerarası posta fttihedına dahil olmıyan memlekeder için sbone bedeli müddet mrasiyle 30, 16, 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilivesi lâzımdır. Mihver Propagandası Ve Araplar e henüz kavuşmıyan Arap memleketlerinde, bu memleketleri istiklâline kavuştur- mak istiyen ve bu gaye için çalişan münevver kütleler vardır. Bu mü. nevver kütlelerin liderliğini yapan- Tarın çoğu, çalışmalarında samimi dirler ve gayeleri mensup oldukları milletin kendi mukadderatına sahip olarak kendi işleriyle, kendi davala- riyle meşgul olmaları, yükselmeleri ve refah içinde yaşamalarıdır. Bu münevver kütlelerin, bu uğur- da uçtıkları mücadeleler, bu Arap memleketlerinde hâkim olan yaban. <ı devletlerin emellerine totabuk et- miyor ve bu yüzden iki taraf çekişi- yor, didişiyor ve bu münevver küt- eler, gayri memnun bir vaziyet alı- yorlar, Eskiden bu memnuniyetsizlikler, kendi muhitleri içinde kalır, yaban- cı devletler bu memnuniyetsizlikleri körükliyerek yangın çıkarmıya uğ. raşmazlar, bu münevverler de, mem. leket içindeki nüfuzlarını takviye e derek, taraftarlarını çoğaltarak, baş- ladıkları harekete âzami ölçüyü ve- rerek, (o maksatlarıma doğru daha müsbet adımlar atmıya çalışırlardı. Habeş harbiyle vaziyet tamamiyle değişti, Evvelâ İtalya, Arapları tah- rik ederek İngiltere ve Fransa ak hinde o kulkınmalarını teşvik eden yıvpağamla sugulg alıma bazları. Da ha sonra Almanya da ayni yolu tut- tu ve ayni propagandayı, İlalyayı da geride bırakan ateşli bir şekilde yapmıya koyuldu. “ Gayri memnun vaziyette olan A. rap münevverlerinin bu propaganda. ya kapılmaları, hayretle karşılana- cak bir hâdise değildir. Çünkü mem- leketleri içinde şiddetli bir tazyike uğrıyanlar, hariçten sunulan her müzaherete, mahiyetini dahi tahki- ke lüzum görmeden, sarılırlar, Çünkü maksat, hasma karşı daha kuvvetli görünmek ve her müzahe- reti İstismar ederek adım atmaktır. Fakat bu şekilde hareket edenlerin, çok geçmeden, yabancı ları âdeta benimsedikleri ve kendi maksatlarını unutarak, bu müzahir tesirlere boyun eğdikleri görülüyor. Vaziyetin bu merkezde olduğunu, bazı Arap gazetelerini mütaleadan anlıyoruz, Bağdatta çikan .Yevm gazete sinde bir yazısını okuduğumuz Tu- nwslu bir dilerin, tam Berlinin arap. ça konuşan dilinden farksız bir dil kullanmakta olması, bu müşahede. nin en bâriz delilidir. Bu Arap lideri, tam bir mihver propagandacısıdır. Ve mihverin bü. tün propagandasına tamamiyle te- messül etmiştir. Bir liderin mihver propagandasına bu şekilde temessül etmesinin mânası, kendi milli gaye- sini unutarak bir istilâ ile mücadele mukabilinde yeni bir istilâya âlet olması ve mihverin piştarlığını şim. diden yapmasıdır. Bu vaziyet mihver propagandası namına gerçi bir muvaffakiyettir. Fakat Arap lideri diye tanılan zat namına da bir seciyesizlik rekoru- dur. Mihver propagandasının bu şe- kilde iğfal ettikleri adamların tut. turdukları bir nağme, Türklerin A- rap birliğine mâni olmak için elle- rinden gelen ber şeyi Yaptıklarıdır. Nitekim bahis mevzuu ettiğimiz 2. dam da ayni şekilde hareket etmiş ve bu yolda bir sürü herzeler savur- muştur, Şüphe yok ki, böyle mânasız bir yazının Bağdat gibi dost ve kardeş bir muhitte intişarı bir zühul eseri- dir, Ve bu zühulü diğer bir takım zühullerin takip etmemesi temenni- m tahsili yaymak, halk- çı Türk Cümhuriyetinin esas gayelerinden biridir. U- zun istibdat asırları Türk mil- letini derin bir cehalet icinde bırakmıştı. Cümhuriyet ilân edildiği zaman, memlekette okur yazarların mik. tarı, nüfusun yüzde altışını geç- miyordu. Birçok köylerde bu nis. bet 96 99 u buluyordu. Halbuki, de bu nisbet, yüzde yetmişle yüz. de yüz arasındadır. Bu vaziyet, cümhuriyet devle- tini kuranları ve idâre edenleri pek tabii olarak çok düşündürdü. Ve ilk hamle olarak, her yerde 8- çılan (Millet mektepleri) vasıtasi. Je, tahsil çağını geçirmiş vatandaş. lardan bir milyondan fazlasına o- kuma yazma öğretildi. Fakat bu, yarım tedbirden baş- ka bir şey değildi. Asıl mühim mesele, tahsil çaği- na girmiş olan bütün Türk çocuk- Yarma ilk tahsili verebilmekti. Çünkü bu bakımdan, memleketi- mizin vaziyeti, diğer memleket. lerle kıyas odilemiyecek kadar f6- na idi. - Aşağıya kaydettiğimiz rakkam. Jar, muhtelif memleketlerde tahsil çağına girmiş olan çocuklardan yüzde kaçının ilk tahsilden istifa. de ettiklerini Mi Fransa Mm İngiltere wo Yunanistan « 15 Yugoslavya 7.70 75 i — umumiyetle beş sınıflık mekteplerde — köylerde ise an. cak 9e 25 i — umumiyetle üç si. salık, snekleplerde. — okumakta. dırlar. Köylerdeki nüfusun . 13.000.000 şehirlerde ise ancak 3.500.000 ol. duğuna nazaran, bu bakımdan. hat tâ küçük Balkan devletlerine na. Zâran bile ne kadar geri bir vazi, yette olduğumuz anlaşılır, Maarif Vekâleti, şimdiye kadar bu derece ihmal edilmiş olan köy. lerde çocukların tahsilden mah. rum kalan $e 75 ine ilk tahsili te. min etmek maksadile (Eğitmen) sistemini tecrübe etti ve bundan müsbet neticeler aldı. Nüfusu 400 den âz olan 32.000 küçük köye ki. sa bir zamanda eğitmen yetiştir. mek maksadiyle eğitmen kurslarını her sene daha fazlalaştırmaktadır. Maarif şürası da eğitmen Siste. mini bir zaruret olarak kabul et. ti. ç Fakat nüfusu 400 den fazla olan köylerin kasaba ve şehirlere mu. allim yetiştirecek muallim mektep lerine verilecek karekter üzerinde, murahhaslarda görüş farkları mey dana çıktı. unu izah etmeden evvel, muallim mektepleri bakı. mından mevcut vaziyeti Oki Saca tesbit etmek faydalı olur. Bugün muhtelif vilâyetlerimiz. de, 11 tane kız ve erkek muallim mektebi vardır. Bunlardan başka, İzmirdeki Kı. zilçüllu ile beraber, Kastomonuda Göl köyünde, Eskişehirde Mahmu- diyede, Trakyada Lüleburgazda dört tane köy muallim mektebi Yeniden açılmıştır. Bu yeni tipteki muallim mek. teplerinin karakterini, evvelki ma kalelerimin Birinde (1) izah etti. gim'için burada tekrarlıyacak de. ğilim, Yalniz, şu mühim noktayı teba. rüz ettirmek istiyorum ki, (Kızıl. gullu) tipindeki muallim mektep. leri, eski tip muallim mektepleri. nin yeni ihtiyaçlara ve bilhassa köy hayatının ieaplarma cevap ve. recek ve köylerde azami faydalı olacak unsurlar yetiştirmedikleri için açılmışlardır. Fakat bu hükmü verirken şu hakikati de alenen söylemek mec. buriyetindeyiz ki, meşrutiyetin ilk TAN Muharrir, bugünkü yazısında köy maarifini ele alıyor, ilkmektep muallimi: yetiştirmek meselesindeki temayülleri anlatıyor ve mukayeseler yaparak fikirlerini izah ediyor: KÖYDE VE ŞEHİRDE MAARİF Yazan : | Ss S5. Celâl Antel | bugün bütün medeni memleketler. Sp senelerinde islâh edilip bu güne kadar, bilhassa son senelerde a. detleri eksilerek — faaliyette bu. Yunan muallim mektepleri, mezun. larile memleket maarifine cidden hizmet etmiştir. Memleketimizde ilk tahsilin az çok modem çe organize bir sistem haline gelebilmesi, onların himme. ti ile kabil olmuştur. Binlerce köy ve kasabaya onlarla beraber girmiştir. Köy imamlarının, Cer softaları. nm hâkim oldukları muhitlerde, türlü müşküller ve mahrumiyet. ler içinde, cehaletle ve taassupla boğuşan gençleri, Dundarları ve Kubilâyları bu müesseseler yetiş. *irmişlerdir. Müesseselerin kıymetleri ve hiz. metleri hakkında doğru hükümler verebilmek için onları, kendi de. virleri ve şartları içinde mütaler etmek lâzımdır. Biz de eski muallim mektepleri. ni bu zihniyetle mütalea ettiğimiz içindir ki, onların hakkında böyle bir hüküm veriyoruz. Fakat bugün bizzat devletin bün yesi ve rejimi, milletin rı ve hayat şartları esasından de. diştiği içindir ki bu muallim mek- tepleri bugünkü teşkilâtlarile bu yeni vaziyete ve ihtiyaçlara cevap verecek halde değildirler ve yeni tipteki muallim mektepleri'bu ye. mi ihtiyaçlara cevap vermek mak. sadile açılmışlardır. Bu zaruri mukaddemeden'sönra, ilk mektep muallimi yetiştirmek meselesinde şürada beliren fki te. mayülün mahiyetini tebarüz etti. rebiliriz: 1. Birinci temayül, şehirlerde ve köylerde faydalı olacak kudrette musllim yetiştirecek tek tipte, ya. ni (Kızılçullu) muallim mektebi ti. pinde muallim mektepleri açmak. MH. İkinci temayül, biri köylere diğeri kasabalara ve şehirlere mu. allim yetiştirecek iki ayrı tipte muallim mektebi açmak, 1. Birinci temayülde olanlar, a- ralarında hayat şartları bakımın. dan büyük farklar. bulunduğunu iddin ettikleri köylere ve şehirlere azami faydal: olabilecek muallim. lerin (Kızılçullu) tipinde muallim mektebinde yetişemiyecekleri ka- naatindedirler. Onlara göre, mem- leketimizde köy ile şehir arasında derin bir uçurum vardır. İmparatorluk rejimleri “köyleri ve köylüleri yalnız istismar etmiş, fakat köyün ekonomi ve kültür ba- kımlarından okalkınmaları için müsbet hiç bir şey yapmamıştır. Bunun içindir ki köyde, medeni bir insanın en iptidai ve zaruri ih. tiyaçlarını bile tatmin edecek va- sıtalar ve imkânlar mevcüt değil. dir. Köyde oturacak ev, yiyecek ekmek, et, sebze, berber dükkânı, eczahane, doktor yoktur. Köyün dış hayata kapalı, basit ve yeknâsak bir içtimai ve iktisadi hayatı vardır. Halbuki şehirlerin, dış hayatın hareket ve faaliyetle. rinden mütemadiyen müteessir 0. lan ve gittikçe mudilleşen bir İç- timat ve iktisadi hayatları var. dir. Bunun içindir kl, şehirde yaşı. yan vstandaşların, şehir hayatının mudhliyetini kavrayabilecek yük. sek bir kültür ve şehir hayatının çeşitli ihtiyaçlarına cevap verebile. cek birçok bilgiler ve iktidarlar kazanmış olmaları lâzımdır. Halbuki köyde yaşıyan ve dış âlemle alâka ve irtibatı, ara sıra işik pazar yerine ve nahiye merkezine gitmekten İbaret olan vatandaşın muhitine İntibak edebilmesi için, zirai ehliyetten biraz da okuyup yazmadan ve vatandaşlığa alt ba- a bilgilerden başka şeylere ihtiya. cı yok gibidir. Bütün bu sebeplerden dolayı. dır ki, birinci temayülü yaüdafaa edenlere göre, bir taraftan büyük kasaba ve şehirlerin muallim ihti. yacını temin etmek maksadile (Kı- zılçullü) tipindeki muallim mektep lerini çoğaltırken diğer cihetten de eski muallim mekteplerinin, yeni ihtiyaçlara göre islâh edilerek ve şehir muallim mektebi hüviyetini taşıyarak faaliyetlerine devam et. meleri lâzımdır. Bu temayülde olanlara göre, şe- hir muallim mekteplerinin şehir içinde bulunmalarmda zaruret var dır; çünkü bu suretle muallim namzetlerinin büyük şehirlerdeki içtimai ve iktısadi müesseselerle daimi temasları, san'at eserlerin- den, müzelerden, tarihi - âbideler. den istifadeleri mümkün olacaktır ve bu suretle onların görgüleri ve kültürleri yükselecektir. H. İkinci temayülde olanlar ev. m köylerle kasaba ve şehirler arasında hayat şartları bakımın. dan böy £ uçurum. . olduğunu kabul etmiyorlar. ve. memleketi- mizde İstanbul, Ankara; İzmir gibi beş on büyük şehir istisna edildi. ği takdirde geri kalan kasaba ve şehirlerle köylerin arasında büyük farklar bulunmadığını iddia edi. yorlar, Berin başka, Maarif Ve. kületinin faaliyetini, impas ratorluk devrinde tamamile ihmal edilmiş olan köylerde teksi/ etme. sini istiyorler ve gösteriyorlar ki, buğün bile, köy maarifi için yapı. Jan hayırlı: teşebbüslere - rağmen umumi maarif bütçesinin on altı milyon ve hususi vilâyet bütçele. rinin bir milyon lirası şehirlerde ve büyük kasabalarda oturan üç milyon vatandaşın maarif ihtiyaç- larını tatmin etmek için sarfedil. mektedir. Onlara göre buğün şehir ve ka. Sabalarımızın maarif ihtiyacı az çok temin edilmiş sayılabilir. Çün. kü, resmi istatistiklere göre, şehir ve kasabalarda tahsil çağına gir- miş çocuklarin “ 75 1 ilk mektep. lere devâm etmektedirler. Halbu. ki köylerde bu nisbet $£ 25 i geç. memektedir. Bunun için muallim ihtiyacı bilhassa köylerde şiddetle kendini hissettirmektedir ve bugün her şeyden evvel, köy kalkınması- nın mühim bir unsuru olan köy maarifine kuvvet vermek lüzim. dir, Ayni sebepten dolayı, muallim mekteplerinden yetişecek mual. limlerin büyük bir kısmı köylerde çalışmağa mecbur kalacakları gibi, Şehirlerde çalışan muallimlerin de günün birinde, herhangi bir sebep dolayısile — meselâ bir köy mus limi ile evlenmesi — köylere git- meleri icap edecektir ve köylerde çalışan muallimlerin de, bütün ha yatları müddetince köyde kalmağa mahküm olmamaları lâzımdır. Bütün bu sebepler — bu cer& yanı müdafaa edenlere göre — köyde ve şehirde çalışacak muüal. limi bir tipte musllim mekteple- rinden yetiştirmeği icap ettirmek. tedir, Diğer cihetten bu temayülde o. lanlar, yalnız şehirlerde değil, bü. yük köylerde çalışacak muallimle- rin de yüksek bir kültür sahibi ol. malarını şu sebepten dolayı isti. yorlar: Köylerin basit bir iç hayatları vardır ki eğitmenler bu hayatın mekanizmasını köy çocuklarına ve köylülere öğretebilirler. Fakat bü. yük köyler, içtimai ve iktisadi şart- lar bakımından dar ve basit olan hayatlarından çok daha mufassal geniş ve çeşitli olan bir dış hayat. la daimi münasebet halindedirler. Binaenaleyh, bu münasebetlerin ve bu mufassal hayatın mekaniz. masını köylülere, ancak yüksek kültürlü muallimler öğretebilirler ve bu suretle köylüleri, müraba. hacıların ve simsarların İstismarm- dan kurtararak emeklerinin mah. sullerinden azami istifade edebi. lecek bir vaziyete getirebilirler. Onların tek ve norrsal tip olarak cak; ve bütün muallimleri, hem köyde hem de şehirde faydalı ola- cak ehliyette yetiştirecektir. Bu sistemi müdafaa edenler, köy muallim mekteplerini ziraat faali. yetine en müsait olan muhitlerde tesis etmek istedikleri gibi, eski muallim zpekteplerini şehir dışı. na çikarmak lâzım olduğu kanas- tindedirler, B' iki cereyan? midafaa & denler oarasında, yalnız muallim mekteplerine verilecek ka- rakter değil, ayni zamanda mual. lim mekteplerine alınacak gençle- rin menşeleri meselesi üzerinde de ayrılık vardır. Köylerle şehirler arasında bü. yük farklar görmiyerek tek mual- lim mektebi tipine taraftar olanlar, bu mekteplere hem köyden, hem şehirden talebe almakta mahzur görmüyorlar. Esasen, onların fi- kirlerins göre, bu mekteplerden çıkacak muallimler, ihtiyaca göre, köy veya şehir mekteplerinde va. zife alacaklardır. Halbuki iki ayrı tip muallim mektebi lüzumunu müdalaa eden- ler, köy omuallimiolmak üzere yetişecek gençlerin munhasiıran köy muhitlerinden alınmasını zaruri buluyorlar ve bugu teyit etmek i- çin, diyorlar ki: Şehirde muayyen bir hayat se- viyesine alışmış, kuvve'li itiyatlar almış ve o hayata canlı hatıralar ve kuvvetli bağlarla bağlanmış olan gençler, köy muallim mektebinden yetişseler dahi, gidecekleri köyle- Te ısınamıyacaklar ve hağlanamıya. caklar, daima yerlerini ve muhit- lerini yadırgayacaklar, orada iğre- ti oturacaklardır. Kendilerini me- sut bistetmiyecekler, şehir haya- tmr her zaman hasretle anacaklar ve ilk'fırsatta köyden ayrılmak 1s. tiyeceklerdir. Bu iki çereyan tebarüz ettiril- dikten sonra bu husustaki şahsi ka- naatimi söyliyebilirim: © Evvelâ, asırlardanberi ihmal edilen yerli ve yabancı simsarlar tarafından istismar edilen Türk köylüsüne insan gibi yaşamak hak ve imkânını temin eden Cümhu- riyet devleti, köy maarifine hususi bir ehemmiyet vermiye mecbur dur. Köyü ve köylüyü ihmal et. mek, devletin ve milletin maddi ve mânevi en zengin ve velüt kuv- vet ve servet kaynağını kurutmak. tır, İrfan müesselerimiz, asırlarca, köylere nazaran imtiyazlı mevkide olan şehirlilerin hesabına işlemiş- tir. Bu suretle, geniş halk ve köylü kütlelerile alâkası bulunmıyan, on- ların ihtiyaçlarına ve dertlerine ya. bancı, az çek tüfeyli ve suni bir hayat yaşıyan ve ancak şehir ha- yalınin meselelerile ilgilenen dar bir (münevver zümre) yetişmiştir. Fakat köy muarifine lâzım olan ehemmiyeti verdiğimiz zaman, bu münevver zümreyi, üç milyon in- san arasından değil, belki on yedi milyon vatandaş arasından çikar- miş olacağız ve bu suretls, canlı (Sonu; Sa: 10, Si: 1) ER e RE... e Sırası geldikçe : Konya Ankaralaşıyor Yazan: Aka Gündüz onyanın ne vakit vilâyet mer. kezi olduğunu bilmiyorum. Yalnız bildiğim, gördüğüm şu ki Konya, vilâyet olduğu gündenberi valilerden yana pekçe nasipsiz hir yerdir. İstibdat devrinde olsun, Meşruti- yette olsun, gayretsiz valiler, gayret- U valilerden çoktur. O şatafatlı, süs. Tü püslü, kurumlarından geçilmez paşalar, beyler ne yapmışlar bilin mez. 5 Bir eserimde Çankırı için yazdı- ğım gibi, mümkün olsa da Konyanın da çiriş kapısına bir kara liste, bir beyaz liste asılsa, Karasının üstüne himmetsiz £ valilerin, beyazına da himmetli valilerin adları yazılsa. Bu tertip âleme ibret olsa, > İstihdada (bakıyorsunuz; sonrala- rı Sadrazam olan Ferit Paşa Dino” dan başkasını göremiyorsunuz. Meş- rutiyete bakıyorsunuz; Azmi Bey. den, Muammer Beyden bağlan bulamıyorsunuz. —. Az çok ne yapmışsa şu genç Cüm- huriyet devri yapmış. Suyundan tu- 'kaldırımlasaydı, bugün Konya toz. çamur ağı halinde kalmıyacaktı, Sanki Tanrıdan nida gelmiş: — Ey vali paşa kulum! Konyaya gideceksin. Halka kurum satacaksın. Kimse ile konuşmıyacaksın. Bir ka- rış yol yürümiyeceksin. Hiç bir tâ- rafı görmiyeceksin. Bu zahmetine karşılık ta her ay yüzlerce altın lira alacaksın. Amma da mümin valilermiş, bu nidaya harfi harfine itaat etmişler! Cümhuriyet valisi de ne durmaz oturmaz kimseymiş. Şehirde görme. diği, vilâyette dolaşmadığı ver, din- lemediği dert, el koymadığı iş bırak- turmaktan | tutulurmuş, tabanları dolaşmaktan sancıyor. A- radaki büyük farkı biraz cadde, bi. raz su, biraz ferah yüzü görmiye başlıyan Konyalıya sormalı, Söz aramızda, eski mebuslar da oldukça kayıtsız. vatandaşlarmış.. Himmetsiz valilerin enselerine tiiy dikmişler; Eski halini bildiğim Konyada 6- peyeo güzel hatıralarım bulunduğu için burasını pek severim. Şimdi böyle hir kaç geniş cadde, yeni bina, himmet ve gayret hareketleri “a dükçe seviniyorum. Hele son zamanlarda Konya büz bütün başkalaşıyor. — Konya Ankaralaşıyor. ğ Çiçek Ankara, Yeşil Ankara; se« rin ve ferah Ankara neyse Konya | da öyle olmıya azmetmiştir. : Bizim enerjili belediye relsi, Kon- yanın enerjili yeni belediye reisine, izim meşhur bahçeler müdürümüz. Bay Ali Rızayı yardıma gönderdi. Önümüzdeki o Mayısın ortasında Konyaya gelenler, kati olarak şun- ları göreceklerdir: Ana caddeler, Ankaranın Atatürk bulvarına dönmüştür. ; Alâettin Tepesi, Ankaranın Ha- eet Tepesinden bir örnektir, belki de daha güzel olacaktır. 4 Hükümet meydanı, Ankaranın is. a tasyon caddesindeki meydandır. Vi avlusu, Millet Meclisinin havuzları. nı andıracak, Yollar ağaçlanıp çiçeklenecek. 4 Belediyenin ufak ve acele bir him- meti ile daha şimdiden kendini gös“ teriyor. Belediyenin belediyeden, valinin validen yardım istemekten çekinme mesi, ve belediyenin belediyeye, va- inin valiye yardım etmesinin ma“ nevi vazife ve zevk olduğunun bi- linmesi de bu devirdedir. Eski de. virlerde biribirlerinin gözlerini çı karmak İstediklerini gözlerimle çok görmüşümdür. Her kaza içinde, her şube bile biribirine çelme atmakla ömür tüketirdi. Bugünkü kazalar bi. tibiriyle emek ve eser yarışına çık mışlardır. Bunu Fırat, Dicle boyunda zaklardaki temnie yarışın zevk, nisbeten cok vasıtalı