esadüf bepi, 1908 ibtilâlin- de, o ihtilâli yapanlarla yanyana ve yüzyüze getirdi. 22 temmuz: 1908 de Yıldız sarayı, ittihat ve Terakki cemiyeti'mamı. na bütün Rumeli telgraf merkez- © Jerinden ağır kelimeler ve tehdit lerle bombardıman edilirken, Si- roz sancağı mutasarrıfı sıfatiyle ben de, © harekete iştirak etmiş ve İkinci Abdülhamide şu, telgra- fı çekmiştim; / Huzuri akdesi hazreti hilâfetpe- > nahiye Evvelce tebzai hümayunlarına ihsan buyurulan kanunu esasi, nin yeniden mer'iyet mevkiine geçmesine müsaade buyurulma- sını İstirham ve pazar gününe kadar Meclisi Mebusanın küişa. dına İermanı hümayunları sâdır olmadığı takdirde, rızayı şehri yârilerine muhalif ahvalin vu- kun, muhakkak olup Siroz san. cağı dahilinde mevcut bulunan memurin ve erkân ve ümera ve zabitan ve bütün asakiri şüha- neleriyle ulema ve meşayih velhasıl büyük, küçük herkesin bilâ tefriku Ocinsü mezhep bu maksat uğrunda birleşmiş ve Allahın birliğine karşı ahdü ini- sak eylemiş bulunduğunu arz eylerim forman Siroz mütasarrıfı REŞİT makinam Anlam zamanla ön İzel kendimi ayıpladığımı, id- râke Karşı vicdânımın ütarıp, kı. zardığını itiraf ederim. Çünkü i- dare âmirliğiyle ihtilâleilik akis kara, suyla ateş gibi birbirine ta- mamiyle zıt vasıflardır. İdareci, hangi mintakada bulunuyorsa, o. rada mutlak bir sükün temin et- mekle mükelleftir. İhtilâlci ise, kargaşalık yaratmıya, gürültü çı- karmıya ve bu vaziyette meramı. 21 yürütmeğe mecburdur. Şu halde üç dört yüz bin kişi- nin sakin, emin ve müsterih bir hayat geçirmesini taahhüt etmiş demek olan bir mutasarnfın, kendini — kanun ve usul bakı - mından — o makama getirmiş, üs. telik bir de sadakat yemini almış yasemin kokusu, Mürüvvetin körpe vücudünden savrulan hafif Muzafferin mahmur başını, yu. TEFRIKA No. 1 olan hükümdara karşı vaziyet al. ması, yani ihtilâlci rolü oynama- si tamamiyle gayri tabii bir hare. kettir. Fakat Abdülhamidin istib- dâdından bepimiz o kadar yılmış- tik ki, ilk fırsafla kendisineis. yan etmekten geri kalamadık ve yıllarca adını korka korka ağze mıza slabildiğimiz o büyük müs- tebidi sadece telgraflarla bom- bardıman ederek devirdik!.. Büyük şair Ziya Paşa, meşhur Zafernamesinde o bir mutasarrıf ağzından olarak şöyle diyor: Mutasarrıflığa bir kıta sebep ol- Bu kasidem beni vi Ben de, Selânik maarif müdü. Hüyken, İttihat ve Terakki cemi. yetine gizlice girmek, o cemiyetin ihtilâl fikirlerine — fakat sami- mi olarak — iştirak etmek yüzün. den mutasarrıflığa ulaşmak yolu- nu bulmuştum. Abdülhamidin İs- tibdadına nihayet verilip te bu uğurda — az veya çok — çalışan. ların mükâfatlandırılmasına sıra gelince, valiliğe terfi olundum. Fakat tekrar ediyorum: İçimde garip bir bulantı vardı. Neyi de. virdiğimizi ve yerine ne getirdi- ğimizi anlamakta — yıllar geç- tikçe — aczim artıyordu. Abdül. hamidi ortadan kaldırmak için, 1 — Padişah hürriyet düşma. nıdır. o Milleti esir olarak yaşat. mak İster. Bu sebeple de hürriyet âşıkı olanları ya sürer, ya öldür- tür. 2 — Maarif geridir, mektepler perişandır. 3 — Fikir ve kalem hürriyeti yoktur. Matbuat, sarayın dalka. vuğudur ve sansöre tâbidir. 4 — Komşu devletler, padişa- hın milletle daimi bir eldal için. de bulunup orduyu, donanmayı, ziraati, ticareti ihmal etmesinden istifade ederek, memleketimizin birer parçasına göz koymuşlardır. Büyük devletler de hasta adamın 908 Ihtilâlinin Başka İdarecilikle İhtilâlcilik Birbirlerine Zıt Olduğu Halde Saray Telgraflarla Bombardıman Ediliyordu mirasını paylaşmak için yol ara- maktadırlar Halbuki Meşrutiyetin ilânından, Mebusan Meelisinin açılmasından Sonra, İç vaziyetimiz pek garip şe- killerde fenalaştığı gibi, dış vazi. yetimiz de çığırından çıktı. Abdülhamit zamanında (Sinsi | sinsi çalışan “Gayri Türk,, unsur lar, şimdi alınlarıni aça aça, gö ğüslerini gere gere Türk milleti ve o milletin belki yüzde otuz nis. betinde iştirak edebildiği hâkimi. yet aleyhine tedbirler alıyorlar ve imparatorluğun inhilâlini cezalan- dıfmıya savaşıyorlardı? İtalya, bir, baskınla Tarablus Garp vilâyeti. ni istilâ etmiş, Balkan devletleri bütün - Rumeli vilâyetlerini zap- teylemişti. Yemen isyan halinde, Hicaz isyan hazırlıkları içinde, Suriye iltirak davası peşindeydi. Buna mukabil memlekette fırka gürültüleri, post kavgaları gittik- çe artıyordu. Siyasi cinayetler bir. birini kovalıyordu. İttihat ve Terakki, arada sırada muhaliflere yenilmekle bersber, devlet idaresini elden bırakmıyor. du. Üç gün açıkta kalıyorsa, üç Dil iş başında bulunuyordu. Lâkin Eski hamam, eski tas, demek 1s. temiyorum. Çünkü İttihat ve Te. rakki liderlerinin gerçekten vatan sever olduklarını, vatanın hayrı f- çin çalışmak istediklerini biliyor. dum. Fakat temeline kadar sarsıl- mışibir köhne yapıyı sağa çıkar- mak onların elinden gelemezdi: Hele bü yapı içten ve dıştan yine yıkılmak istenilirken!.. İşte bu vaziyette ben, Abdülha. midi niçin yıktığımızı — vicdanı. mi ilzam ve iskât. edecek suret- te— henüz muvaffak kavramıya olamamişken, Umumi Harp başla. BULMACA BUGÜNKÜ BULMACA 12348066 9189 10 asm yane SOLDAN SAĞA: 1 — İstanbulda bir semt. 2 — Mücre e İçilir © Bir hayva, 3 — Penahıik g Bir yildiz. 4 — Ced g Kaski bir tarih © Bir sesli hart, 5 — Bir harf g Bir nota © Kelan. 4 — Bir nota © Bir erkek ismi, | 7 — hir nota g Mensup © Uraklik| bildiren bir âdet, 8 — Bir'erkek imi g İlin 9 — Lâpa değil g Bir o 10 — Bir yenik © Saçsız Bir nota. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Üzüm suyu © Sulu piâx 3 — Sayı © Tefrik eden. 3 — Bir gece kuşu g Memleket vili- yet 4 — Bir harf © Bir sesli harf g U- tuklar, 10-8-939 —— Maarif Vekilliğinden: 1 — 2259 sayılı kantnun tatbikine dair olan tallmatnameye göre a okulların 4öncü ve Sinci sınıfları için İki ciltten müteşekkli bir Aritmetik kitabı-yazılmasi müsabakaya konulmuştur. 2 — Müsabaka müddeti-1 Eylül 1939 dan başlamak ve 29 Şubat 1940 Perşembe günü akşamı bitmek üzere altı aydır. 3 — Müsabakaya iştirake karar verenler 30 İkineieşrin 1939 Perşem. be günü akşamına kadar bir dilekçö ile Maarif Vekilliğine müracaat ede. rek bu müsabakaya girecekler defterine adlarını yazdırarak bir numara alacaklardır. 4 — Müsabakada birineiliği kazanan kitap serisi üç yıl süre ile okul larda okutulacak ve müellifine her yıl için biner lira telif hakkı verile- cektir. İkinci çıkan kitap serisini yazana bir defaya mahsus olmak üzere birincinin müellifine verilenin bir yıllığı, üçüncü, dördüncü ve beşinci çıkanlara da bir defaya mahsus olmak üzere dörder yüz lira mükâfat ve- rilecektir. 5—Müsabakaya gireceklerin eserlerini üçer nüsha olmak üzere makine ile ve kâğıtların yalnız birer yüzüne yazılmış olarak Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri veya gönderme- leri lâzımdır. Kitaba konulacak resim, şekil, grafikler vesairenin asılla. rının yalnız bu nüshalardan birine ve yerlerine kenulmuş bulunması kâfidir. Müsabakaya basılmış bir kitapla girenler de kitabın üç nüshası. nı verecek veya göndereceklerdir. 6 — Müsabakaya girenlerin eser müsveddelerile birlikte, eserleri ka- bul edildiği tukdirde eserlerini ilân edilen telif hakkı mukabilinde ve her türlü tasarruf hakkından vazgeçerek Maarif Vekilliğine üç yıllık bir dev. re için terkettiklerini ve kitabın o devre içindeki her basılışının son tas- j hihlerinin kendileri veya kendi mes'uliyetleri altında tayin edecekleri diğer bir zat tarafından yapılacağını gösterir noterlikten tasdikli bir ta- ahhüt senedi vermeleri de lâzımdır. 7 — Kitaplarda bulunması lâzım gelen pedagojik ve teknik vasıfları gösteren şartname ile noterliğe tasdik ettirilecek taahhüt senedi formü- lü Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğünden alınabilir. Mektupla isti, yenlerin altı kuruşluk posta pulunu da birlikte göndermeleri lâzımdır. (3488) — (5837) Siyasal Bilgiler Okulu Kabul Şartları Siyasal Bilgiler Okulu Direktörlüğünden : Keyit 25 ağustosta başlar 23 eylülde biter ve yalnız pazartesi per. şembe günleri mesai saatlerinde yapılır. Müracaat olunacak yer Ankarada Siyasal Bilgiler Okulu İstanbul. da yüksek Öğretmen okulu disektörlükleridir. Müracaat bir istida ile ve bu istidaya bağlı aşağıdaki evrakla yapılır. 1 — Lise mezuniyet ve olgunluk diplomaları nüfus cüzdanı asılları 2 —8 tane 4, 5 x 6 boyunda fotoğraf 3 — Aşı kâğıdı. İmtihanlar 25 - 9 - 939 pazartesi günü saat 8,30 da başlar tafsilât müracsat yerlerinden alınabilir. (672) o delim) 5 — Tesihi bir ad” Bir nota © İle 6— 4m © Bir harf 7 — Bir hart Emeller © Zsman. 8 — Bir kıta © Falcımın işi 9 — Şia zneşhebine raşnsup © Çekin- mek, temin. amma — Bu Seneki Üzüm | 75 Bin Ton İzmir, 9 (Tan Muhabirinden) — Üzüm rekoltesini tahmini iğin tetki. kata çıkan heyet dönmüştür. Mapo. brunü vekülete gönderecektir. Bu se- neki üzüm rekoltesi 70 . 75 bin ton tahmin edilmektedir. di ve Enver Paşa — altı yıl sü- ren büsranlı bir idarenin h; sım bir takım zaferlerle millete unutturmak istiyerek — bu kor. kunç boğuşmıya Osmanlı İmpara. torluğunu da soktu. (Devamt var) İnhisarlar İstanbul Başmüdürlüğünden : 15 . Ağustos - 939 tarihinden itibaren 50 santilitrelik bira şişeleri perakende olarak 16 ve 62 santilitrelik salon biraları da 20 kuruşa sa. tılaçaktır. 14 ağustos 939:günü akşamı ellerindeseski- fiyatlı bira bulu- vün,bviler mevçulımistarı, gösterir. bir bevannameyi emwakın-i9hjsyr — Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğünden : İdaremizin merkez bürolarile Taşra şubeleri Muhasebecilik ve Mu. hasiplikleri için imtihanla memur alınacaktır. Yüksek tahsil yapmış ve belahsis ticaret lisesi ve yüksek ticaret mektebi mezunu olanlar tercih edilecektir. İmtihanlar 15 - Ağustos - 939 saat “14” de merkez binasında icra kılınacaktır. Şertiti anlamak üzere taliplerin vessikile imtihan günün. den evvel memurin müdürümüze müracaatları ilân olunur, (6080) Maden Mühendisi Alınacaktır. İktısat Vekâletinden : Taşra ve Merkez Teşkilâtımız için 250 - 400 Jira ücretli maden mü. hendisleri alınacaktır. Taliplerin vesâiklerile birlikte Vekâletimiz Maadin Umum Müdürlü- İ güne müracaatla “3637,, “5BA5,, bu yolu tutmasına mâni olan son endişeleri de, son tereddütleri de yıkmıştı. işte yanıbuşında, kendisini titreye titreye okşa. varladığı kağehlerden fazla döndürüyordu. Mürüv. vet, dudaklarına temas eden yumuşak sicaklığı da duymamış göründü. Yüreği, henüz tatmadığı lez- zetlerin hasretiyle dolmuştu. Içkinin verdiği cesa- ret, onu, talmak İstediği bu lezzetin âkibetlerini düşünmekten kurtarmıştı. O anda, Melâhatin ken- disine kimbilir kaç defa tekrarladığı sözleri hatır. ladı. Onun bütün endişeleri gideren kandırıcı sesi. ni duyar gibi oluyordu. Melihat kaç defa ona: “. Senin anan, doğru yoldan gitide ne ka. Zandı? Sualini sormuş, ve: ”.— Halbuki, demişti, ben bütün hayatımda, hiç bir mahrumiyet çekmedim!.. Eğer bit çok budala- lar gibi ben de: “— Aman namuslu kalayım, yemek pişiren, iyi ortalık süpüren, iyi ü üliyen, iyi bulaşık yıkayan bir ev kadını olayım; ve kafes arkasında, helâl süt erimiş Bir koca bekliyeyim!, Deseydim, hizmetçi idarehanelerinde kisinet gözleyen biçare kadınisrdan ne farkım kalırdı? Biz: “— Aman, elimize yabanci pe değmesin, güzümüze yabancı erkek gözü bakmasın!, Diye gönüllü birer mahpus hayatı geçiriyoruz da ne o- Juyor? Kadrimiz, kıymetimiz mi biliniyor? Bilâkis, herifler yine bildiklerini okuyorlar. O umumhane #enin, bü meyhane benim, senelerce sürtüyorlar. Sonra; : , “.. Artık yorulduk: Biraz dinlenelim",, Deyip, enmeğe kalkişıyorlar. Bu kararı verdikten son. ra da, kendi mazilerine, kendi hallerine, kendi kır. dıkları cevizlere bakmadan, kadın, kiz beğenmi. yorlar. Kimisini kısa boylu, kimisini uzun böylu buluyorlar. Kimisinin, bir erkekle bir defa sinema- ya gitmiş olmasını affetmiyotlar. Kimisinin Bolulu bir ahcı kadar maheretle yemek pişirememesini hoş görmüyorlar. Kimisini çirkin, kimisini fakir, iyi kimisini bakir görüyorlar. Paralı, pullu, yakışıklı, boylu poslu, el değmemiş, gün” görmemiş gönüllü ve sadık bir hizmetçi arıyorlar. Bari bunu buldukları zaman, kadrini, kiymetini bilseler... Halbuki ne gezer? Kadını eve kapadık- tan üç gün sohra, bitleri canlanıyor, soluğu eski â- şinaların, âleminde alıyorlar!.. Bundan dü anlaşılıyor ki, onların gözlerine gire. bilmek için orospu olmak lâzım. Zira bir erkeğin eline düsen nikâhlı kadını, çocuğun eline düşmüş oyuncaktan farkı yok. Ve erkek te, tıpkı, eline ge. çen oyuncaktan hevesini aldıktan sonra, gözünü vitrinlerdeki yeni oyuncaklara diken çocuk gibi, aklını başka kadınların eteklerine kaptırıyor. “Düşün ki, bütün bunları göze aldıktan sonra, üstelik, evde kalmak ta var... Zira bugünün kur. naz aşifteleri, yağlı müşterileri, budala ev kızları- na kolay kolay kaptırmıyorlar. Zaten, erkekler de, ekseriyetle, kendilerine ihanet edebilecek olan ku- dınları seviyorlar. Bir gün ellerinden kaçırabile- ceklerımi düşündükçe, onlara daha fazla kıymet veriyorlar... Eğer onlara, karılarını niçin ihmal et. tiklerini sorarsan: «.- Canım, derler, bizim karı çantada keklik... Halbuki her avcının aklı, henüz çantasına atamadı. ğı kekliklerdedir!. Böyle olduğu için, eğer aklın varsa, sen de çan- taya N bak!.. Şimdi, misal olarak beni elo al... Kaldırıma düşeceğime, kocaya düşseydim ne kazanacaktım? Bugüa çok şükür, kocaya düşenlerin bir çokları. ni imrendirecek vaziyetteyim.. Hiç kimseye hesap vermek, hiç kimseye minnet etmek, hizmet elmek mecburiyetinde değilim. Di- lediğim zaman, dilediğim yerde, dilediğim adamla düşüp kalkarım. Yeni tanıştığım her erkek, bana sevdalı nümarası yapacağı için, mübtelif kocalar. la dalma yepyeni gelin ömrü sürerim. Karşımda, benden hıkmış, ve gözünü dışarıya dikmiş bir ko. canın asık suratım göreceğime, beni kandırmak İ- çin dil döken yeni ve neşeli bir âşığın arzu dolu gözlerine bakarım. Ben ona hizmet edeceğime, o bana tul köle olur... Ustelik te onlar, karılarından bıkan kocalar gibi, kendi ağızlariyle birlikte cüz- danlarının ağızlarını dn kapamazlar.. Kendimi sa- tarım ama, her istediğimi satın alabilirim.. Eğer sen de enâyilik etmezsen, bu güzelliğini altın ma- deni gibi işletir gidersin!..... Bütün bunlar, Melâhatin, Mürüvvete mütemadi. yen yaptığı müessir telkinlerin, söylediği müessir sözlerin, ve anlattığı, gösterdiği müessir misatlerin ancak bir kısmıydı. Ve şu anda, Mürüvvetin aklı, hatırladığı - bu sözlere her zamandan fazla yatmış gibiydi. Hele içki, Mürüvvete hayli cazip görünen yan, bir köle gibi gözlerinin içine bakan, ve bir hizmetçi gibi iskarpinlerini cıkaran, genç, güzel bir erkek vardı... Şu halde, Mürüvvet, kendisine karşı hayatının en büyük tahassüsünü duyduğu zevki tat- mak için daha ne bekliyordu? Gözler'ni açmadan iki elini kaldırdı. El yordami- le, Muzatferin başını buldu, Kollarmi kendisine doğru eğilen erkeğin boynuna doladı. Onu kendine doğru çekti: “— Muzaffer... Dedi..: Genç adamın yüzüne yapışan başını biraz sıka- rak tekrarladı: — Muzafferciğim behimi!,. Bu hiç beklemediği hareket, Muzafferin ihtiras dolu başını, birdenbire içilmiş çok keskin bir içki gibi döndürmüştü. Demindenberi, önündeki taze meyvayı tatmak iştahiyle titriyen ellerine tam bir hürriyet verdi. Biraz sonra genç adamın oObüyük bir arzuyla teserruf ettiği vücudünde garip bir ür. perme duyan Mürüvvet, insiyaki bir müdafaa gay- reti gösterdi: Fakat bu, faydasız bir çırpınıştı; Zi. ra korkunç bir ihtiras sar'asiyle sarsılmakta olan Muzafterın uğuldayan kulakları: “.- Yanma Muzaffer. Bırak beni!.,, Diye boşu boşuna inliyen ve çırpınan Bürüvvetin bin bir duy- gu İle kısılmış incecik sesini duyacak halde değildi. Mürüvvet kendisini kaybederken, artık, nasihat- lerini yerine getirdiği Melâhatin sesini duymuyor; incelmiş şahadet parmağımı, tehditle sallıyarak kendisine: “5 Namussuz!,, Diye haykıran anasının hırslı ve muztârip yüzünü görüyordu! — : ki . . . . ? : , “ix Ne oldun Mürüvvet... Kendine gel!... Gözlerini açan Mürüvvet, çok korkulu hir rüya- dan uyanmış gibi ter içindeydi. (Devanat vor)