ve 108.939 OT HAYDAN GELEN HUYA GİDER Yazan: M. Turhan TAN C inci Hoca - o adı taşıyan bir romanımızda da tahlil et- tik « pek meşhur bir Osmanlı si. masıdır. Kâtip Çelebi, onun hiç yoktan var oluşunu şöyle. anlatı- yor:“Sultan İbrahim, şehzadeliğin. de yıllarca mahpus kaldı, her gün öldürüleceğini düşünerek - ağır ü- züntüler geçirdi, bu sebeple seher (uykusuzluk) hastalığına * uğradı, sinir bozukluğuna kapıldı. Padişah olduğu vakit yarı deli idi. Kadın. lar onun zihnine girdiler, şu.veya bu hocaya okunmasını tavsiye © tiler. Bu meyanda Safranbolulu Hüseyin Efendi isimli bir yobazı sağlık verdiler.,, “Hüseyin Efendi bir şeyhin oğ- hi olmak ve cinlerle münasebet ta- şımak iddiasında idi. Kadınlara muska yazarak, çocuklara okuyup, üfliyerek hayli de şöhret almıştı. Tesadüf bu ya. Sultan İbrahim de onun üfürüğünden fuyda gördüğü ne zahip oldu, Kendisini birdenbi- re müderris yaptı, dâyalı, döşeli bir saray verdi, bir hafta geğme- den de kendine hoca tayin etti. Bu suretle ortaya bir Cinci Hoca çik- ti, Başka bir müverrih te Cinci Ho- canın cemaziellevvelini (o anlatır- ken şu satırları yazıyor: “Safran. bolulu Molla Hüse; Süleyma- niye müderrislerinden Mehmet Çe- lebi yanında çömezdi. Hocası İz. mire kadı olunca gidip elini öptü, “beni de bile götür, diye yalvardı. Mehmet Çelebi aldırmadı. Bunun üzerine Molla Hüseyin şuna, buna başvurdu, hocası yanında kendisi için şefaatte bulunacak oödamlar çömezin haline lardı, Meh- met Çelebiye gidip: “Molla Hüse- Şİn zavallisına yazıktır. Nice za- mandır çömezinizdir, syenizde a- dam olsun,, dediler, Kadııkla İz. mire gitmek üzere bulunan Çele. bi, bu şefaatçilere şu cevabı verdi: —Behey efendiler, bizim ırzımız vardır. Avratlara, oğlanlara efsun okuyan nabekâr bir büyücüyü be- raber götürüp tertemiz adımızı ni- cin kirletelim? şte hocasmdan bile yüz bu. lamıyan bu adam yine o bü- yücülük sayesinde ve birdenbire yücelmişti, hocasına 'elini, eteğini öptürecek bir mevkie fırlamıştı. Onun medrese köşelerinden saray. lara çıkması 1641 tarthindedir. Bu suretle başlıyan parlak günler tam yedi yıl sürdü. Cinci Hoca bu-u. zun devir içinde memleketi, koca Osmanlı ülkesini haraca bağladı. Sağdan çaldı, soldan çaldı. Padişahı sızdırdı, vezirleri sızdırdı, kadi- ları sızdırdı, halkı sızdırdı, hazi. neler düzdü. Fakât iyi günlerin dalma İyi ması mümkün değlidir. Her saba- hin bir de akşamı vardır. 1648 ta- tihinde Cinci Hocanın sabah: bi ti, gecesi başladı. Bir askeri ayak- lanma sonurida * Sultan İbrahim tahttan' indirildi ve öldürüldü. A- damları darmadağın edildi, O-me- yanda Cinci Hoca da ikbal kürsü- sünden idbar çukuruna atıldı, ko- nağında göz hapsine alındı. Cinci Hoca vezir olsa çoktan öl. dürülecekti. Fakat “ulemadan,, $ yalıyordu, kazasker rütbasi' taşıy” du. Bu sebeple hayatına ilişilme- mişti, Şu kadar ki, onun canla kıymak istemiyenler malına göz dikmekten geri kalmıyorlardı. Ha- zinenin - askere cülüs bahşişi ver- mek için - paraya muhtaç olmasi da devl ın 'parasile il- gilenmekte bilhassa istırara düşü- al. rüyordu. Ss adrazam Sofu Mehmet Pa- Şa, işte bu ihtiyaçla ona ha- ber gönderdi, iki yüz Xese (bugüne göre yüz bin ira) istedi. Lâkin | kadrosile bunun mümkün olmadığı. | sihir- İm, Binaenaleyh, mucadele kadrosu- | ına güvenerek şu cevabı yol: | nun takviyesi icap ettiğini bildirmiş- ci Hoca kazaskerliğine, azlığı Madi: —— Ben mertlik ile adam oldum, alnımın terile para kazandım. Kim- seye bir pul vermem! Sadrazam yine yumuşak davran. dı, ikinci bir adam göndererek İ. nat etmemesini rica . Cincinin kendi kâhyası Hacı Nurullah: da nasihat vererek biraz fedakârlık -apmasını söyledi. Safranbolulu üfürükçü bir hayli inadından son- ra içini çeke çeke kâhyasina emir verdi: — Ayarı alçak, yazıları silik, ke- narları kırık kuru; dan biraz ayıralım derelim! Fakat Sadrazamın © gönderdiği adamı evvelce menfi cevap ile dön dürdüğü için iş değişmişti Babiâlide Cincinin evine yirmi, otuz silâhlı memur gönderilmişti. Bu zenin başında çavuşbaşı Abdülfet. tah Ağa vardı. Cinci, âyarı bozuk para 'ayırmıya çalışırken onlar i- çeri girdiler, kâhyayı bağl E uncu Hoca, kâziyyey zer sezmez keseleri açıkta bırakıp kaçtı, konağın üst katına çıktı, tahta boştan komşı atlamıya kali Can korkusu ile cele ettiği için gömleği şun parmaklıklarına takıldı, o a- ğır vücut bir müddet öyle kaldı ve gömlek yırtılıp kopunca kazasker Efendi komşusu Tosun çavuşun av- lusuna düştü. 6 - 7 metre yükseklikten dü: tüğü halde bir yeri kırılmamıştı. komşunün çoluğuna çocuğuna Yal- ardan, altınlar- şu açlara gön- müfre. tiyordu. Tosun çavuş âilesi, dünkü azametile bugünkü vaziye- tini gözönüne getirerek Kendisine acıdılar, boş bir oda göstererek 0. rada saklanabileceğini söylediler ve Cincirin bu sığınağa girmesile be- raber üzerine bir eski hasır örtlü- ler, Çavuşbaşı Abdülfettah Ağa, onu bu odada ve pis bir hasirın altında yâkaladı: onun —0, o, dedi, Efendi H azretleri ov | velce âli ruhlar davet ederlerdi, şimdi süfli cinlerle hasır elti soh- beti yapıyorlar. B u alaydan sonra sille ve yum ruk faslı başlamıştır. Her ça- yuş, Cinci Mollaya bir yumruk ve. ya bir sille yapıştırıyordu. Böylece döve döve onu Sadrazamın sarayı- na kadar götürdüler, bir deliğe ti- kadılar, Ayni zamanda evi de araştırıl- mıştı. Denk denk kumaştan, bohça bohça nefis eşyadan, sandık sandık altından başka merdiven altların- da, duvar içlerinde, havuz diplerin- de gömülü yüz binlerce akça bu- lunup vezir sarayına taşınmıştı! Bu paraların çoğu tas gibi çukur, ye- nİ, berrak ve tam ayarlı idi Cülüs bahşişi ve askerin aylığı bu paralarla verildiği için bir çok yıllar halkin dilinde “Cinci parasi gibi temiz,, sözü söylendi, durdu Tefelsüfü sevenler ise onun hay- dan Kazandığı servetin huya gidi- şini “tablatin âdil bir cilvesi, say- mışlardı. “İ Mücadele Kadrosu Genişletilecek Vilâyet sıhhat İşleri müdürü sivri İ sinekle mücadele vaziyeti hakkında dün vali ve belediye reisi Lütfi Kır- dara bir rapor vermiştir. Sıhhat mü. dürü bu raporunda sivri sinekle ya. pılan mücadelede muvaffak olma- nin, kuyu, sarnız, su birikintisi ve açık lâğımların kapatılmasına v hut buralara mazot dökülmesine bağ- k bulunduğunu, halbuki hali hazır. tir, TAN svyornduni talebelerimiz, zeybek kıyafeti ile danslar yapıyorlar Dünya Sergisinde 22 Temmuz Türk Günü Yazan: Sevim Zekeriya SERTEL. Bes Nevyork dünya ser gisinin sulh avlusunda Türk gününü tesit : ediyoruz. Meydanı bin kadar Türk ve Yunanlı vatandaş doldurmuş. Önümüzdeki büyük sahnenin orta yerinde sefarethane . ve sergi erkânı'yer almışlar. Sağ kenarda bir bando, solda zey- bek kıyafetlerile Türk“ genç: leri göze çarpıyor. Bir “yanda Amerikan bir “yanda Türk bayrağı dalgalanıyor. Merasime Amerikan marşile baş- laniyor. Bunü İstiklâl marsı takip ediyor, İlk söz sergi reisi Wahlen'in vekili Bay Holmes'in Türk günü olarak 22 temmuzun seçhimesinin sebebini izah ediyo: —“Bü tarih; diyer, 'Türk“mille. an Le zalandığı muahedesinin gündür, Ve -sonra merikanın “Türkiye Seliri: Bay John Von oAntwerpin Anka. radan gönderdiği şu telgrafı oku- yor: Büyük bir heyecan ve muhabbetle tesit' edileceğini bildiğim “bu “ ulu günde orada bulunamıyacağıma çok teessüf ederim. Maamafih bu vesile ile iştirakinin Amerikalıları ve Türk. leri birbirine yaklaştırmakta, ara. termekte ne kadar büyük bir rol oynamakta olduğunu sevinçle bil. diririm. Böyle fırtınalı bir zaman. da sulh seven iki devletin birbir. lerile olan bu anlaşması kıymetli ve iftihar edilecek bir eserdir. Bu günü “Amerika - Türk,, dostluğu hun terakkisinin başlangıç nokta. k anmamızı bütün gönlüm. le dilerim.,, imdi sefirimiz Bay Münir Erteğün konuşuyor! Evvelâ Mister Antwerp'in telgrafını ve sa. mimi dileğine teşekkür eden Bay! Ertegün sözüne şöyle devâm edi- yor: — Nevyork dünya sergisinin, diyor, her bir milletin milli guru. runu okşâmaktan daha büyük, da. ha ul r gayesi vardır. 58 mmil- etin meydana getirdiği bu öser on- İsra kavgasız gürültüsüz, elbirliğ le çalıştıkları takdirde ortaya ne harikalar çıkarabileceklerini gös- seriyor. Hepimiz umuyoruz ki, bu sergi bizleri, biribirimizi daha İyi a VE sulhseverliğe . teşvik “Sulhü seven, sulh İçin çalışan bir milletin mümessili sıfatile mem: leketimin bu büyük hâdiseye işti- rakten ne kadar büyük bir zevk aldığını bildirmeyi vazife bilirim. “Bilmem hatırlatmıya lüzum var mu ki, bir çok anlaşmamazlıklarla dolu olan şu 1939 senesinde üze- rinde durmamız icap eden en.mü. him beynelmilel mesele elbirliğile sulh tesisine çalışmaktır.,, Sefirimizin bu candan ve sami. mi sözlerini halk büyük bir sevinç. le alkışlıyor, Onu müteskıp “Tür- kiyenin Amerikalı dostları,, namın. daki cemiyetin reisi, : Nevyork Merasimden sonra davetlilere devlet paviyonumuzda verilen ziyafette m i Demir döküyoruz. Toprağı kazıyoruz. Halkı okutuyoruz. Çeliği işletiyoruz. Fabrikalar kuruyoruz. niversitesi profesörlerinden Fre- derik Thraser, Türk inktlâbinın A. tatürkün elinde ve ondan sorira geçirdiği safhaları unlatıyı “*— Yeni Türi Kemal Atatür- kün kahramanlığının v eseridir. O Türkiyenin Ç şingtonudur. Ulu dâhir geçişinde 1000 kişi elektriklenmiş gibi birden âyağa kalkıyor, 1000 el var kuvvetile alkışlıyor, ne heye. can! P sör Thraser devam €- diyor “— Onun en son ve en muazzam eserlerinden biri de Balkan ontan- tıdır. Bu mukaddes kahra hayatının her safhasında sull attığı temellere rastgeliyoruz. türkün ölümünü müteakip Türki ye ilerlemekte devam ediyor. Bü- yük bir diplomat olan yeni Relsi- rol tw okuyor cümhur İsmet İnönü, syni zaman- da müthiş bir devlet adamı oldü. ğunu isbat ediyor, Yeni Türkiye: nin yarın yalnız Yakın Şerkta de. gil, idkat sulhün ve terakki bir misali olarak şarkı garba bağlamak- ta büyük birirol oynıyacağını' şim. diden kestirmek güç değildir. Türkler sulhe inanıyorlar ve. her bal ve hareketlerile bunu isbat e diyorlar, Bunun en güzel misal İs- tiklâl Harbinde boğaz boğaza gel dikleri Yunanlılarla, bağün olan dostluklarıdır. Şu dakikada sahne de gönüllü olarak bulunan şu Yu. nan bandosu bunu isbat etmez mi?, Profesör Thraser, halkın alkış. Jarı arasında yerine oturuyor. Şim- di Amerikalı Türklerin mümessili Bay Mustafa Fehmi konuşuyor: “ — Bu serginin bilhassa biz A- merikalı Türklerce çok büyük “bir ehemmiyeti var. İlk defa olarak 8. ha yurdumuz beynelmilel bir hâ- disede yer aldı. Senelerdenberi yer leşip © kaldığımız şu topraklarda kendi bayrağımızın dalgalandığını görmek, kendi büyüklerimizin ağ» tından 'vatanda yapılanları duy- nak bizim için ne sonsuz bir zevk. tir.,, (Alkışlar) Bu vatand $inde senelerin yarattığı bir hasre. tin iniltileri seziliyor. şın se. imdi zeybek kıyafetlerile üç Türk genci, taleheilen Mih- fi Belli, Sedit Sura ve Sinan Kor. Ta, sert ve çevik adımlarla sahne hih örtasına doğrü ilerliyor ve o tada sölâm vaziyetinde halka karşı duruyorlar. Mihrinin elinde sancs- #amız. Koca meydanda çıt yok Galipten bir ses, gençliğin sesi ge- Biyer: |. Bugün Türk günü. Bugün Türk günü... Bugün Türk günü, Bugün sulh günü... Dünyanın tâ ö. bür ucundan bugün size orada ne- ler yaptığımızı anlâtmıya geldik Demir döküyoruz, toprağı kazıyo- ruz, halkı okutuyoruz, çeliği işli yoruz, fabrikalar kuruyoruz. Bal. kan paktını, şark anlaşmasını yap» tık. Bütün bunlar sulh için. Yarının dünyası, bizim gibi sulh istiyenle tin dünyasıdır, Yarın bir rüya de- Bildir. Onu biz kuruyor ve ondan istikbale Inanıyoruz.,, Alkışlar ve yaşa sesleri... sert ve dinç adımlarla bu üç mert Türk genel sahneyi terkediyor. Şimdi Amerikalı Türklerden Bi. dar Celâlin keman sölosunu dinli. yoruz. Amerikanın Nevyork ser- Yine gisinin sulh avlusundaki sahnede büyük bir muvaffakıyetle çalınan bu Türk sanatkârının kemanı, hah kin gözlerinden sevinç ve iftihar yaşları getiriyor. P Togramın son numarası tale. beden Siret Necati ve Sinan Korla tarafından hazırlanan mem- leket dansları... Zeybek kıyafeti rile sekiz Türk talebesi meydans çıkar çıkmaz halkın heyecanı son raddeyi buluyor. Yanımda oturan Times ve Tribune gazetelerinin muharrirleri, elbiselerin renkli ğine. darisın ahenk ve canlılığına hayran... Şimdi al sancağımız tepede uçü- yor. Zeybek havası çalıyor. Sah. nede sekiz dinç vücüt. kıvrılıyor eğiliyor. zıplıyor, vücutlerini her şekle söküyor. Halk coşmuş verin de oynuyor, Kendimi mektepte müsamerelerden birinde rum. Türkiyenin kokusu havaya öy- le sindi ki. Zeybeği Karadeniz ve Lâz dansları da çok beğeniliyor. Merasim, sefirimiz Bay Münirir Amerikalı dostlarımıza ve progra- mın konmasında yardımı olan her şahsa teşekkürlerile bitiyor. Bu. merasimi Amerikanın ve di- ğer memleketlerin ekâbirine dev- let pavyonunda verilen bir ziyafet takip ediyor. Ayni numaralar bu- rada geceleyin. muhtelif renk & lektrikler altında ve daha parlak olarak tekrar ediliyor. sani takip eden