m 27.7.939 hali Tİ Tefrika No. 117 Feridin Pariste Gördüğü Hakaret Damat Paşanın Sulh Konferansındaki Mağlübiyeti Feridin Cehaletine Vahdettini de İnandırmıştı Bu faaliyet Aydın Rumlarının mane vi kuvvetlerini ve ümitlerini büs. bütün kırmıştı. Hepsini bir korku surmıştı. Civardaki bahçelere çık- mak şöyle dursun, kasabanın ke. kar kısımlarında ve mahreçlerinde gezmiye bile cesaretleri kalma- mişta.. amat paşanın (oParis suih konferansında uğradığı mu- vaffakıyetsizlik ve hele mösyö (Klemanso) dan gördüğü hakaret haberleri, saray ve Babıâli muhi- inde bir yıldırım tesiri yaptı. Vahdettin; bir kaç gün evvel Tev- fik paşadan aldığı ve fakat mün- dericatına: inanmadığı çok mühim ve mahrem işaretli mektupla, vukubulacağı tahmin ve işar olu- nan vahim hâdiselerin karşısında kalınca, Tevfik paşanın sadaket ve samimiyetine ve maruzatının hakikatine kani oldu. Eniştesinin cehaletine, akıl ve hikmete muha. lif idare ve siyaseti ile devlet ve memleketi izmihiğle götürdüğüne inandı, Tevfik paşa, murahhas olarak refakatine verildiği damat Feridin * Paristeki cahilâne teşebbüs ve ha. reketlerinden şikâyet yollu hün. kâra, hakikaten uzun bir mektup yazmıştı. “Vicdanıma karşı mesul ve milletime mahçup olmayı mu- vafık bulmadığımdan berveçhizir maruzat ve mütaleatımın zâti şa. hanelerine iblâğını makamı Sal- tanat ve hılâfetinize olan ubudi. yet ve merbutiyetimin icabatın - dan addeyledim,, mukaddemesiyle başladığı mektubunda, damat pön şanin kendisiyle istişareye lüzum. görmeksizin, nota vermek ve si- yasi müzakerelere girişmek gibi hareketlerinden ve bilhassa kon- İcrans riyasetine ikinci defa ola. rak verdiği bir notada yaptığı gaflardan uzun uzadıya bahis ve şikâyet etmiş ve mektubuna, “Da. mat paşanın cehaleti, miilet ve memleketin mahvına zemin hazır» liyor,, cümlesiyle pek acı olarak nihayet vermişti zaman, Vahdettin bu işarı, Tevfik paşanın o murahhas heyeti reisliğine tayin edilmeme- sinden muğber ve münfail olarak yaptığına ve açıkçası garazkârl. ğına hamil ve hükmetmişti. Fa. kat... İşte şimdi, vaziyet bütün acılığı ve açıklığile meydana çık. mıştı, Damat paşanın, bizza* ka- leme alarak Paris sulh konferan- sı meclisi âlisine verdiği muht. ranın, lisan ve münderecalı itiba. riyle mecliste büyük bir hoşnut. suzluk uyandırdığı ve bu sebeple Yransa Başvekili ve mevlisi âli reisi mösyö Klemanso'nun pek a- cı bir tekdirine muhatap olduğu açıkçası kovulduğu anlaşılmıştı. Fakat, Vahdettin, ne de olsa e- niştesini feda edemiyordu. Taht ve saltanatının beka ve devamını ancak onun sadaret makamında bulunmasıyle kaim olduğunu #0- nıyordu. İstanbulda yapılacak bir ibtilâlle hal'edilmekten çok kor- kuyordu. Ve böyle bir teşebbüsü her gün için varit görüyordu. Bilhassa, Mustafa Kema! Paşs- nın saraya ve Babıâl'ye karşı ai- mış olduğu son vaziyet, ona bu gibi korkulu teşebbüslerin arife sinde bulunulduğu hakkında bes. lediği fikir ve kanaatlerini kuv- vetlendirmişti. B" sebeplerle Wahdettin, © gün için, murıhhas heye- tinin maruz ve muhıtap olduğu muvaffakıyetsizlik ve acı tekdir- den ve bunların millet ve mem- İeketin zarsrına olarak tevlit ede. ceği vahim neticeleri hiç te nazâ- rı dikkate almıyor ve irabını dü- şünmüyordu bile, O, yajnız hayat ve şahsının selâmetini, taht ve Saltanatının devam ve bekasını düşünüyor, bunu temin için de, maruz olduğu bu #iyasi muvaffa, kıyetsizlik sebebiyle istifa mee- buriyetinde kalacağına muhakkak nazariyle baktığı eniştesini mü. dafaa ve muhafaza çarelerini 4. raştırıyordu. Murahhas heyetinin marz kal. dığı âkıbet, Hürriyet ve İtilâf fır. kasını şahlandırmıştı. — Şeyhul iâm Mustafa Sabri efendi ile Â- dil bey müstesna olmak üzere, fır. kanın bütün kodamanları, damat paşanın ve bilhassa, hiç te fırka. ya mal etmedikleri kabinenin &- leyhine ateş püskürüyorlardı. Sal- tanat ve devlet şerelinin Pariste ayaklar altına düşürüldüğünden bahisle, damat Feride, istifaya davet telgrafları çekiyorlardı. Harbiye nazırı Şevket Turgut paşa ile aralarmda çıkan bir sa. lihiyet meselesinde, diğer nazır- ların kendine karşı aldıkları va - ziyeti bahane ile dahiliye nazır- lığından istifa eden Ali Kemal bey de, fırkayı damat paşa kabi- nesinin tebdili için hünkâr nez. dinde teşebbüste bulunmuya, el altından teşvik ve tahtik ediyor. du. Bir taraftan da, Sait Mollayı âlet ittihaz ile, damat paşarın Pa. ris konferasında, Fransız siyaseti- ne olan taraftarlığını açıkça gös- terdiğinden ve bazı cemilekârlik. Jarla kendilerini iğfal ettiğinden bahsettirerek İstanbuldaki İngiliz rical ve mahafili nezrinde de da. mat paşa aleyhine kuvvetli bir ce. reyan hazırlattırıyordu. V ebüntün, eniştesi aleyhine, hemen umumi denilecek derecede uyanan bu hoşnutsuzluk ve başlıyan menfi cereyanlar kar- şısında şaşırıp kalmıştı. Fakat, tabii o da boş Yurmu- yordu. Gizli gizli çalışıyor, el #1. tindan muhtelif çarelere baş vu. ruyordu. Başmabeyincisi Yaver paşanın. delâlet ve tavassutu ile gizlice saraya getirttiği Hadi, Sü- leyman Şefik, Hamdi paşalarla vaziyet hakkında istişareler yapi- yordu. Hadi paşanm, şahısların. dan ehemmiyet ve sitayişle bah. settiği bazı eski vezirlerle ve hil hassa Tunuslu Hayrettin ve Misir fevkalâde sabık komiseri Rauf Paşalarla, Refik ve Zeki beyleri vasıta ederek, gizlice temas Ve | münasebete girmişti, Hattâ bu İ- ki paşanın, damat Feride yeni teşkil ettireceği kabinede birer nezaret kabul etmelerini bile te- min etmişti. Bir aralık, iider Sadık beyi de elde etmek, yeni entrikslarina â- let eylemek teşebbüsüne girişmiş- 1. Fakat, bu teşebbüsü habe Jan şeyhulislâim ve sadaret kay. mukamı Mustafa Sabri efendinin, Sadık beyin Mustafa Kemal Pa. $a ile, ayni göye için müştereken çalışmakta oldukları bakkındakı maruzatına hemen. İnanmış ve sa- dık, şeyhulislâmına , tekrar dört elle sarılmıştı. a (Devamı Var) TİK NEREDEN GELİR? Tik her yaşta meydana çıkabi. lirse de pek küçük, altı yaşından aşağıdaki o çocuklarda meydana çıkması gayet nadirdir. Daha kü- <ük ve sinirli çocuklarda görülen lüzumsuz hareketler tik sayılmaz. Yedi, sekiz yaşında başladıktan sonra, bülüğ yaslarında artar, Ba- zılarında da, aksine, ihtiyarlıkta baslar. Ancak, © zaman çocuk- Tukta baslıyan tik gibi olmaz, hi raz da, beyin sulanmasıma değil, sinirlerin gevşediğine delâlet eder. 'Taklidin tabli cok tesiri vardır. Üzüm üzüme bakarak karardığı gİbi, tik hastalığına tutulmaya is. tidi bir cocuk, karsısında yi çok görürse kendisi de onun gibi yapmıya başlar.. Şu ka. dar ki kız cocuklarla erkek cocuk. lar arasında, tik hususunda hiç bir fark yoktur. Demek ki kadın- ye e erkeklerden ziyade samlmaları sadece moda işle; dedir... ME Annede yahut ta babada tik o- Tursa © vakit hem taklit, hem de veraset küvveti ise karar. Hiç tikli olmayan, sadece sinirli anne- nin yahut babanın çocuğunda tik meydana çıktığı da coktur. Bunun mevdi ıkmasında değilse de, basladıktan sonra devamında fena terhivenin tesiri vardır. 'Tikli co. cukların coğu şımarık olurlar. Böy. le vocuk, ilkin taklitle başladığı cirkin hir hareketi yavas vavas â- det edinir. Daha sonra, büyüdük- ce, âdetinin lüzumsuz ve eirkin hatta tehlikeli olduğunu anladığı vakit bile, onu tekrardan vazge. mez. Tik haşladıktan sonra, fikir vor. genleğnnun artbin sünhesizdir. Onu beden vorgunluğu, her türlü Z cok! tan, mesel bir gripten, yahut kız. lar hastalığından sonra meydana mak doğru olmaz. Bilâkis tiklilerin çoğu zeki, parlak fikirli insanlar- dır. En meşhur, yüksek fikirli a- damlar arasında, pek ince artist. lerden bir çok tikliler sayılabilir. Onların duyguları, düsünmeleri, hattâ pek ileride ol. mu er dikkat edilirse bir hal göze çarpar: Bütün ömürle. rinde çocuk huylu kalırlar. ür- ler, saçlı ve sakallı olurlar, fakat Çabuk mesele. Bir tane- sini bilirim, ak saçlı olduğu halde çocuğile arkadaştır, hem de çocu- Zu ile köpeğini ayni ıslık sesile çağırmayı âdet etmiştir. Tik, irade kudretinin zayıflığı. na delâlet öder, Böyle çocuk huylu olanlarda mey da devam eder, Tik te, bi yahut kamar iptilâsı desi zayıf olan adam, iekinin 7a- rarlarını, kumarın belâlarını bil. diği halde onlardan vazgeçeme- diği gibi, tikli de, lüzumsuz, mü. nasebetsiz hareketlerinin cirkinli- ğini bile bile onları tekrardan vaz. geremez. Zaten bu hareketleri tekrar © derken keyif te duvar. 'Tikli Tü. zumsuz hareketlerini bile hile, is. teye isteye tekrar eder, fakat o! dan keyif duyduğu İcin isteme- mek elinden gelmez. İstemeden yapılan lüzumsuz hareket tik de- ğil isparmoz olur. Tik hareketinin başlamasma we toz kaçar, ya- hut bir kirpik girer, insan isteme. den gözünü kırpar. Zihin tik yap- mıya müsait olunen bu hareket yavaş yavas âdet olur ve âdet olan her şey gibi tekrarı keyif verir. Yahut, burnunda bir sivilce peyda olur, Orayı yoklamak bir âdet hük- müne girer. Birçoklarında da bo- yun tikleri dar veya yırtık hir va- kanın boyunu tahriş etmesinden sonra meydana çıkar... Ancak bun lar da birer bahane demektir. A- sıl sebep zihindeki istidattır, İİ alana al inek ili , Y2222222227723332223722222333333223322229 7 m A ; v HiKÂYE A v A v A v A v ? 8 Yazan: Colin Davy - Çeviren: Cevat Şakir Y 8233332323324 OE CCCLI Gi yürüyordum. Arkam dan biri yüksek sesle adımı çağırdı. Bana: “— Gidip berabercs bir iki par. latalım mı?,, Dedi, “Parlatalım mı?,, Sözünü du- yunca, kim olduğunu birden hatır- ladım. Gülerek “hay, hay,, dedim. Sonra ilâve ettim: “— Yahu sen nerelerdesin, ne işler görüyorsun?,, “— Her türlü işe burnumu s0. kuyorum.,, Dedi. Koluma girdi, ve beni sokak köşesindeki bara sü- rüklerken “son marifetim kaçak- çılıktır., diye ilâve etti. Hemen 1928 tarihli bir şişe Krugg tsmarladı. Ilk bardağı son dumlasına kadar (o yuvarledıktan sonra, sandalyesine gerildi. Anlat. miya başladı: “— Burada Pariste Lola adlı bir genç kadın var. Şeftali mi şelt Kütür kütür körpe! Bacakları ba cak değil, bülbül dili, Yürüdüğü zaman şakrayor. Kocası Bonot'ya gelince, herif geçkince, fakat zen- gin mi zengin. Lola heriften bik- mıştı. Bir gence vurulmuş. Herif. ten ayrılıp delikanlıya varmak is- tiyordu. Ne var ki Bonot kıskancın biri idi, Kadınm ondan esyrılıp başkasına gitmiye kalkışması, he- rifin kadına karşı duyduğu aşk a- teşini yelpazeledi. O kadar ki he rf balayındaymış gibi tutuştu. Sende 2 olduğun için ne de- mek istediğimi anlarsın. Değil mi ya?, Döndüm, tanıyamadım. ir gün Bonot ile konuşuyor. duk, Kendisinin tellikelice bir işi olduğunu. ve o işi yapıcak bir adam aradığını bana çınlattı. Hiç İki bir yok, Ona, teklifini an- latmasını söyledim. Bir iki ehem ühümden sonra Almanyadan Parise ağırca bir pa- ket kokaini getirecek bir adam a- radığını söyledi. Kendisinin evvel- denberi kullandığı vasıtalar, Fran- sız polisinin eline; geçmişicrdi. Hattâ polisin kendi peşinde olduk. larını da söyledi. Bu son paketi ge- tirdikten sonra Lolayla beraber Arjantine kapağı atıp orada teşki- lât kurmayı tasarlıyordu. Ben bu kadarını duyunca, bu isi görmek için ne kadar vereceğini sordum. “— Bin,, dedi. “— Frank mı? İngiliz mi ,, de '— Peşin mi?,, dedim, Peşin vermiyordu. Ben de ver. meyinişi tabii buldum, Hem bih, hem de peşin olmaz a. Mal Fransa- da, psra da cebimde olâcaktı, Faz kat iş bundan ibaret değildi. “ Ko- kain için Almanyada üç bin ster- ling verilmesi icap ediyordu. Ko. kaini getirecek adam, bu parsları Almanyaya götürecektir. Eh! Bu- nu duyunca, belli etmedim, fakat az kalsın sevinçten küçük di.imi yutacaktım. Ona: “— İyi ki, bu işi ilkönce bana âçtınız. Çünkü, yerine teslim edi- leceğine dair, elinizde bir teminat olmadan, bu kadar parayı, her. hangi bir önünüze çıkana rastyele teslim edemezdiniz., dedim, Tuhaf değil mi? Herif “hayhay,, demesin mi? “Yalnız. dedi. “Mu- tahi huduttan içeri aşırmak biraz güç olacak.,, “— Ne gücü, dedim, biz bün- dan daha güç neler de neler aşır. madık, dedim.,, i B onot endişeli endişeli başını salladı. Hudutta yakalan. mam ihtimali olduğunu, ve günler- denberi evde veya sokakta bera- ber göründüğümüz için pi he. men onu Pariste tevkif edeceğini söyledi. “— Bak sana söyliyeyim, de. dim, ben yakalanınca, Paristeki â- parlımanın kapıcısına teilerim Pe. rise avdetimin gecikeceğini, ve a- partımandaki okanaryalara su ve yem vermesini tenbih - ederim.'O da sana telefon eder. San de he. men cızlamı çekersin. Sen Arjan- tin için biletini şimdiden kestir ki, tüymeğe hazir olasın. Polis aparti- mann kapıcısına saha Söylediğim gibi bir telgraf çekmeme bittabi müni olmaz., “— Sen bu kadar kokaini nasıl taşıyacaksın?,, ; “— Golf tahtalarımın içinde, Ben Golf oynamam, amma bir tor. Atomların ba dolusu Golf tahtalarım var. Hepsinin ortasına çelik çubuklar geçirilidir. Çeliklerse borudur. E. ğer bendeki Golf tahtaları kokai- BİN hepsini alamazlarsı. Berabe rimâe bir kiz getiririm Onun da bir torba dolusu tahtaları olur, Bonot, bunu duyunca hemen tr. zı oldu. B urada, Perry'nin sözünü ke. serek “pek iyi sonra?,, diye sordum. “— Ne olacak beni hudutta ya- kaladılar. Benim hududu geçece- Bimi gidip baber o vermişler, He. men golf tahtalarımı muayene et. tler. Ben telgrafımı telledim. Bo- pot Arjantine sivıştı. Fakat ace- leyle Lolayı beraber götüremedi. Lola ertesi hafta vurgunu olduğu gençle evlendi... “— Peki seni neye tevkif etme. Giler,,, Omuzuma elini dayadı. Gözünü kırptı: “— Yağma yok, dedi, seri beni re saniyorsun! Benim şimdiye ka. dar mantara bastığımı hiç gördün mü? Beni tevkiften beş sast son- ra salıverdiler, Çünkü golf tahta- larının içindeki beyaz toz kokain değil sodaydı.,, “. Soda mı? Neden?, “— Çünkü soda hem ucuzdu, hem de tehlikesizdi de ondan. So. daya iki üç mark verdim. Uç bin liraden bana binlerce 'irabk para artti Ucuz soda du. Turken delimiyim ki gidip o kadar pahalı kokaini alayım? özünün burasında kendine bir bardak daha krugg dol- durdu. Içti, Dudaklarını ipek men. diliile sildi Ben garsona yüz iranklik bir banknot vermiştim. Garson üstünü getirmişti. Dalgın. lıkla garsona oh frank bahşiş ver- dikten sonra paranın üst tarafını cebine indirdi: A “— Bana müsaade, &celem var gideceğim, dedi, bu akşam nerde yemek yiyelim?,, Elimi sallayınca fırladı gitti, gk diş hâlâ o gidiş. Eklenmesi Ve Parçalanması Başı 5 incide) ri atom vezinleriyle hassaları ara. sındaki münasebetleri meydana ko. yunca maddenin de bir asla irca edilebileceği ümitleri kuvvetlendi. Nihayet katot şualarının tetkiki ve radyoaktivitenin keşfi atomla - rinş eskiden tasavvur edildiği gibi yekpare ve som olmayıp bir bün- yeye malik ve mahdut malzeme - erden mamul bulundukları kan: atini doğurdu, Einstein'in izafiyet nazariyesi ise, daha ileri giderek, maddenin enerjiye, enerjinin mad. deye tahvil (o edilebileceğini ve birinin diğerinden ayrı tasavvur €- dilemiyeceğini kabul süretiyle madde ve enerjiyi bir asla irca et. meğe çalışmaktadır. Hulâsa, bugün simyacıların gö. rüşleri doğrudur, fakat tuttukları yolun yanlış olduğu tahakkuk et- miş bulunuyor. ““Hayat kuvveti” nin müdahale. si olmaksızın teşekküllerine ihti « mal verilmeyen uzvi (o cisimlerin kâffesi, uzvi kimyada, sentez yolu ile yapılmış, hattâ daha ileri gidi. lerek tabiatte mevcut olmıyan bir çok üzvi mürekkebat vücude geti. rilmiştir. Atom kimyası vasıtasıy. Je de Mendeleof? cetvelinde mev- ent 92 unsurun birbirine (tahvili imkân dahiline girdikten (o başka, son aylar zarfında, cetvelde mev. cut olmayan yâni sira numarası 92 den yüksek olan bir kaç sebat. $iz atom imaline muvaffakıyet ha. sil olmuştur. ye nazariyeler kimyevi tea. müllerde intişar eden ener. jinin bir mıktar madde zıyama te- kabül ettiğini kabul ederler, Hid - Tojen ve oksijenden bir (molekül | 08 gr) suyun teşekkülü esnasın - da 69000 kalori (bir kile suyu sffir dereceden 69 dereceye çıkaracak kadar hararet) intişar eder. Yeni | nazariyelere göre bu enerjiye mu. İ kabil kitlede gayet küçük (mili gramın on milyonda üçü © kadar) bir tenakuz vukubulur ki terazi » nin bunu duymasına imkân yok - tur. Analizler terazi ile kontrol e. dildiğinden Lavoisler prensipi, kimya bakımından, ehemmiyetini kaybetmiştir. Miligramın on milyonda üçü kadar kitle ziyaına mukabil husu. le gelen hararet işe tahayyül ede. cek olursa takriben otuz tonluk bir yükü bir metre irtifaa kaldıra- bilir. Şu halde bir miligramlık kit. le zıyaı 36.000 beygirlik bir maki- neyl 10 saat işletmeğe kâfi gele « cek, yâni bir gramlık maddeyi e - nerjiye çevirmek süretiyle en bü. yük transatlantiklerle Avrupa ile, Amerika arasında elli sefer yap - mak mümkün olacaktır. Bu işal, tın yapmaktan daha kâr değil mi?