21 Temmuz 1939 TAN ADONE BEDELİ Türkiye Esnebi 1400 Kr 1 Seni 2000 Kr. ze * SAr 100. " “5 * say » 8 “ 19 ©» vay sog: Milletlerarası posta Mtihadına dahil olmıyan memleketler için ebone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 8.5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değişti Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lazımdır. DE Hatayın Yarası Türk Bayrağı İle Sarılırken ünya tarihi, hemen hiç bir büyük devlet adamı kay- detmez ki, kurduğu bütün hülyala - ra ve ardından koştuğu (bütün ga- yelere kayuşarak ölmüş bulunsun! Dünya tarihi, hemen hiç bir bü- yük devlet adamı kaydetmez ki, ka- vuşulması imkânsız ihtiraslara ka - pılmaktan yüreğini ve dimağını kur- tarabilmiş olsun, Hattâ şu anda İçinde yaşadığımız dünyanın büyük sayilan şahsiyetle. rine bakarsanır, görürsünüz ki, on. lardan bazıları bile, hulyaya benzi yen gayeler ardında koşmaktadırlar, kiyamete kadar tahakkuk edemi cek derecede bilyük arzulara en kısa|, yoldan kavuşmak gayretiyle çabala. maktadırlar, ve bu halleriyle onlar, daha şimdiden, ya Napolyon gibi ya. rattıklarını yikmağa, yahut ta “İs - kenderi Kebir” gibi gözü açık ölme- ğe mahkümdurlar. Halbuki yirminci asir Türkiyesi, İngiliz - Sovyet müzakereleri uzayıp gidiyor, Şu yakınlarda bir neti. €e alınacağa da pek benzemiyor. Müzakerelerin ağır gidişini telmihen bu karlkatürü nesreden İngiliz gazetesi: “Allah vere de, iş bu hale gelmese!” diyor. Atomların Eklenmesi ve Parçalanması Dünya tarihine Atatürk adında bir büyük İnsan kaydetmişti ki, o, dava ektepte hemen hergün “PE . larının boyu İle, fâni ömrünün uzun- luğunu bile ucuca getirebilecek ka - dar hesaplı davranışıyle, kendisin, evvel yaşamış olan büyüklerden üs. tünlüğünü ve başkalığını inkârı İm- kânsız bir hakikat haline sokmustu. İri gündenheri misala sikli ba dutları haricinde tek karış © toprak kalmamıştır. Ve evvelki sabahtanbe. Fakat bu büyük ve milli davanın, kün fâni ömrü ile birlikte bi. i hangimiz unutabiliriz? Bana bu satırları yazmak ihtiya. cını, evvelki gün çıkan gazetelerden birisinde okuduğum bir yazı duyur. du, O yazının muharriri; “— Bugün, diyordu, Hatay en büyük bayramını Yaşıyor. Fakat ne yazık ki, Atatürk, bu mesut günü gö. remeden öldü: Bunu düşünmek, bi. 26 ne kadar büyük bir teessür yerse yeridir!” Bence, endişeyi yerinde bulmak milmkün değildir: Zira Atatürk, ka, vuştuğumuüz bu büyük bayramı göre. meden ölmemiştir. Bilâkis, o, Hataym (kavuşacağı bayramı, hepimizden evvel o görmüş bulunmak gibi eşsiz bir mazhariyetin sahibidir; ve gözlerini, Hatayın yaşa. yacağından emin olduğu bu büyük! bayram günün tahayyül etmenin zevki, huzuru, ve sükünu içinde yum. muştur. Bu itibarladır ki, hiç birimiz o nün, gayelerinden bir tanesini bile yarıda bırakmış bulunduğunu san » mak hatasına düşemeyiz: Bilâkis, M İendim, Amerikada atomu parçalamışlar!” yahut “İngiltere. de atomun parçalanmasından o ka. dar büyük bir enerji elde edili yormuş ki büyük Britanya adala. rının berhava olmasından korkan hükümet keslin ifsa edilmemesi için tedbirler almağa mecbur ol. muş!” gibi sözlere muhatap oluyo. rum. Geçen gün vapurda bir âşina - ya tesadüf ettim. Esas tahsilini medresede yapmış olan bu arka. daşın fen kitsbi namına “Karemir” den başka bir şey okumamış oldu. Hu muhakkak. O da-bana atomdan, Japonyada bir kimyagerin — altin yapmağa muvaffak olduğundan bahsetti. Oradan yer yüzündeki e. nerjinin merişeine geçti. * “Güneş soğuktur, ay soğuk olduğu halde ışık veriyot da güneş nilçin verme. sin” dedi, “Güneş ışığı arza çar « pınca atomlar doğar, hararet hasıl olur” kabilinden bir sürü lâf söy. ledi. Bu vesile ile İzmit idadisinde okuduğum zaman « galiba 1906'da. bize tevzi edilmiş olan “İptali mez. hebi maddiyyun" isimli bir kite hatırladım Maarif nezareti celilesi nin ruhsat, hattâ takdirini haiz 0. Jan bu kitapta arzın düz ve güne. şin arzdan küçük olduğu ispat () ediliyordu, Hoca efendi ilhamını biraz bu kitaptan, biraz da yalan yanlış neşriyattan almış olacak ocukların suallerinde, hocu efendinin o mütalealarında hakikati şemmeleri yok değildir. Evet, atom parçalanıyor, fakat o. dun paralanır gibi değil, Onlar; İ- kavuşulamıyacak tek ihtiras gütme.! miş bulunmak büyüklüğüne de sa - hip olan Atatürk, milli milendeleye| yari; başlarken çizdiği programa, #skeri zaferleri kadar şerefli ve değerli in. kılâplar ilâve etmek imkânmı da ya- ratmıştir. Bugün, faraza; Kastamonide, AL yonda, İzmirde, Samsunda, veya A- masyada yaşadığı, ve bu yüzden ev- velki gün Hatay vilâyetinde buluna- madığı için, herhangi bir vatandaşı, Hatay bayramını yaşayamamış, ta - damamış saymak ne kadar yanlışsa, Atatürkü de, Hatayın kurtuluşunu görmekten mahrum kalmış farzet » mek ayni derecede yanlıştır. Zira o, buğün bizim yaşadığımız bayramı, hazırlamış olan insandır! Onun, bu programın tatbik edilişini göreme - mesi, büyük bir sahne vazımın, se - naryosunu eliyle yazdığı, ve büyük bir dikkatle, büyük bir itina ile sah. neye koyduğu hir filmi seyredeme- (Devamı 10 uncuda) müsahabelerimde bahsede « slla partikülleri yahut nöt. Tonlar ile bombardıman ediliyor - ler. Yâni atomlar toptan değil, te. ker teker parçalanıyor, Hedef çok küçük olduğundan mermilerin an. cak küçük bir kısmı (Rutherford tecrübelerinde milyonda biri) a - tom nüvesine tesir edebiliyor, Adi Şartlar altında bir milimetre mi - kâbı bir gazda bulunan atomların adedi 268 rakamının önüne 14 *» fir yazmak suretiyle ifade edildiği ve sulp bir cisimde atomların ene. şağı bin defa daha mütekâsif ol - dukları düşünülecek olursa mikros- kopla görülecek kadar küçük bir altın habbesi yapmak için kaç mer. mi atmak lâzım geldiği Oo kolayca tahmin edilebilir. Unsurların isti. halesi terazi, mikroskop gibi kaba âletlerle değil, ancak gayet hâssas kontrol vasıtaları sayesinde anin. ginemiek tedir. Amerikada Miethe, Japonyada Nagaoka tarafından kuvvetli elek» trik cereyanları ve deşarjlar vası. tasıyle cıvadan altın yapıldığı hak- kında dermeyan edilen iddialar tahakkuk etmemiştir. Bu rivayet, kullanılan civanın saf olmayıp eser hulinde altının ihtiva etmesinden ileri gelmiş olmalıdır. Atomların parçalanması esma - sında intişar eden enerji, kimyevi teamüllerde, meselâ kömürün yan. masında, İntişar eden enerji ile ki. yas kabul etmiyecek kadar büyük ise de parçalanan atomların pak - tarca pek cüzt olması dolayısıyle şimdilik bundan ne İstifade edile. bilir, ne de korkulur. O rtaçağın simyacıları da altın yapmağa uğraştılar; hede leri ilimden ziyade menfaat idi. Simyaciların atomlar hakkın « daki düşüncelerine göre: Kütnatı teşkil eden madde kehkeşanları teş kil eden maddenin ayni olup gö - yet hafif bir seyyalden ibarettir. Asirlarea müddet, ölçülerimizle i- fade edilemiyecek kadar büy sühünet ve tazyiklerin tesiri altın- da tekasüf ederek gitgide daha 4- Bır atomlar teşekkül etmiştir. Te. biatte vukuu kabul edilen bu ta - havvülü Iâboratuvarda husule ge- tirmeğe çalışmak öbesle iştigal sa- yılamaz, Bahusus tecrübeler onlarin ü - mitlerini kıracak mahiyette değil. di. O vakitler basit cisim mefhu » mu teeâsüis etmemiş ve gezlar da hemen Hemen meçhul bulunmuş olduğundan hararetin tesiri altın. da bazı madenlerin oksijenle birleş- tikleri bazı eisimlerin ise oksijen kaybettikleri — belli olmuyordu. Simyacılar bu tahavvüilleri izah i - çin mahrukatta flojiston denilen bir ateş maddesinin vücudünü ka » bul ediyorlar ve kurşunun heva te. masında eritildiği vakit okside 0- larak mürdesenk haline geçmesini: Kurşun -- flojiston — mürdesenk Sürürun asıtıldığı zaman civa husule getirmesi de: Sürur 3: flojiston — cıvu Şeklinde vazıyorlardı. Bu ta » havvüller olduktan sonra bakır niye altın olmasın! YAZAN Simyaciler altın yapmağa mu. vaffak olamamışlarsa da emekle - Tİ pek te boşu gitmemiştir. Bunla. rm topladıkları müşahedeler, koğ. fettikleri cisimler ve bilhassa uğ- radıkları muvaffakıyetsizlikler sa. yesindedir ki ilmi bir kimya tees - süs edebilmiştir. tomun paralanmasımdan, mad- denin istihalesinden bahse - debilmek için madde ve atomun ne olduğunu, bugünkü atoma, keli. menin etimolojik mânasıyle, atom denilemiyeceğini bilmek lâzmdır. Onun için atom nazariyesinin do - Bumundan bugüne kadar aldığı şe. killeri gözden geçirmeyi faydalı görüyorum. Atom çok eski bir mefhumdur. Belki yirmi beş asır evvel, Akde- niz kıyılarında şairler tabiatın gü. zelliklerini terennüm ederlerken, bazı felozoflar da maddenin, par. galanması imkânsiz, hâbbecikler » den teşekkül etmiş olduğu yolun. da dersler veriyorlar ve bu habbe. ciklere atom diyorlardı. Bu ilk nazariyelere dair bilgi - lerimiz çok azdır. Gerek Fenikeli Moschüs, gerek Trakyalı Demoe - rite ve dostu Leneippe azariyele. rinin ilmi kıymeti hakkında bir fi. kir edinmeğe müsait hiç bir eser bırakmamışlardır. Bu felozoflardan çok daha ew - vel Lücröve târalıridan yazılmış 04 lan şaheserde Epicure'ün .madde hakkındaki fikirleri izah edilmek- te ise de Yunanlılara rehberlik e. den müşahede yahut mülâhazola » rın nelerden ibaret olduğu zikre « Ailmiyor, Muhakkek olan bir şey varsa o da eskilerin ne bugünkü ilim me. todlarına vakıf, nede (bugünkü müşahede ve tecrübe vasıtalarına malik olduklarıdır. Onların naza. riyeleri metafizik spekülâsyonlar- dan ibaretti; yalnız mantığa aykırı olmamalarına itina ediliyordu. Şimdiki nazariyeler ise müşa « hede ve tecrübeye istinat etmekte. dir. Onlara hakikat değil, o ancak kıymetleri verimlerine tâbi bir a- let gözü ile bakılır Bir hâdiseyi i. zah maksadiyle bir Hipo « tez halinde doğarlar; muhtelif hâ-” diseleri birbirine bağlamağa ve bazılarını evvelden tahmine Yara. dıkça kıymetleri artarak nazariye halini alırlar; bir müddet saltanat sürdükten sonra, İzahina muvaf. fak olamadıkları bir vâkıâ karşı - sında 'yerlerini daha iyilerine ter. kederler. Voltuire'in “nazâriyeler fareler gibidir, dokuz delikten geçerler, onuncüda dururlar” fıkrası meş - hurdur. Emil Picard'ın dediği gibi “O - nuncu deliğe ulaşmamış kaç naza. riye var! Fr geç yeni bir vâktâ on. ları tadile mecbur eder,” Atom nazsriyesi do o defalarla onuncu deliğin önünde durmuş ve ancak bazı uzuvlarının koparılma. $ı, yahut yontulması sayesinde de. likten geçebilmiştir. Yünin ve Lâtin felozofları madde hakkındaki fikirlerin Ex nihilo nihil in nihilo nil posse revertil (Hiçten hiç, hiç bir şeyi ademe gönderilemez). Cümlesiyle hulâsa ediyorlardı. Simyacılar buna bağlanmamışlar Bu fikir, evvelce de söylediğim gi. bi, tecrübeye “ müstenit * değildi. ve daha ziyade aksine ihanmışlar- dır. Lavoisier onların o tecrübele. rindeki teknik hataların ve bu ha. «.. talardan doğan zaylatın (farkına vararak eski felezofların fikirleri - nİ umumi bir prensip haline koy - du ve ona, İlk defa olarak. tecr beye müstenit konkret bir şekil verdi. Eldeki vesaltle tahliline im- kân bulunamıyan bir cisim, aksi sabit oluncaya kadar, basit sayılı. yor ve mürekkep bir cismin vezni kendisini teşkil eden basit cisim. lerin vezinleri mecmuuvna müsavi olduğu kabul ediliyordu. Latoisier'ye göre her unsur, yünl her basit cisim, o uzva mah « sus atomların bir araya gelmesin. den teşekkül etmiştir. Ne kader unsur varsa o kadar atom (cinsi vardır. Muhtelif cins atomlar bir - leşerek mürekkep cisimlerin mole- küllerini teşkil ederler, Atomlar istihale edemez, ucuz madenleri altına çevirmek imkânsızdır. nerjinin birliği, hararet.e . Pe radiyasyonlar v. 8. nin de onun muhtelif tezahürle , rinden ibaret olduğu ve bunlar . dan birinin diğerine kolayca çev. Sea (“Aşlar Bekliye Dursun!,, Yazan : Şükâfe Nihal uadiye taraflarında bir yol ya. S pılıyor. Geçerken görüyorum, kaldırım yarıya gelmiş ve durmus! Sol taraftaki arsada bir çadır.. İçin- de ve dışımda içi ve dışı yanık bir yığın amele, mola vermiş; kimi u. zânmış, kimi bağdaş kurmuş, kimi. inin elleri çenesinde, kiminin ağzı açık, başı havada... | Gün yanıyor, amele çalışmıyor... | Sıcaktan mı? Hayır!.. Çalışmak mı istemiyor? yapmış? Ne haddinet,. Amele, açlıktan çalışmıyor... Günlerdenberi aç ve parasız oldu. ğu için kolu, kanadı kesilmiş; artık çalışamıyor... Grev mi çevresine sıralanmış; bağı, bahçesi, sıcak çorbası, soğuk limonatası ye. rinde insanlar; gözlerinin önünde aç- lıktan kımıldanamıyacak hale gelen bu vatandaşların farkında mı? * Hayır!.. 7 A ameleye gündelik yetiştirmek için, hükümetten vaktinde para almayı beceremiyor.. Irgatbaşı (Artin), göz. leti yolda ameleye her gün yeni biz masal söylüyor: Para ha alındı, ha almacak!., Ha verildi, ha verilecek!., Temmuz güneşiyle kavrulan arsa" daki çadırın İçini ve dışını dolduran kolu, kanadı kırık bir yığın insan; son lokma kuru ekmeğiyle midesini dalıyor, yeni projeler yapıyor: Para gelince, şu kadar ekmek şu kadar peynir, artarsa, şu kadar kar. puz alacak. Şu kadarını evindeki, köyündeki aç çocuğuna, gönderecek... p Son günler içinde bu hülyalar, bu rüyalar da tükendi; çünkü her gün yeni bir masalla boy gösteren (Ar. tin), üç gündür görünmedi!.. Zavalhlar, son yardımı Allahtan bekliyerek, kendilerine ekmek geti- recek olan yarım yolun kenarına ralanmış; sicak çorbalı, soğuk bir bir bakıyorlar... bön bön bakıyorlar. Irgatbaşı Artin, yakındaki eyi birinde bir odacık tedarik etmiş; rısını, çocuğumu da getirmiş, İl uydurarak şöyle böyle, âdeta bir vatebdili yapıyor. bir yığın insanı aç bırakan becerik- siz, düşüncesiz müteaahit, kimbilir hangi havada! Açlar, bekliye dursun! Karadenizde Güzel Bir Köy . Samsun (TAN) — Buradan sekiz kilometre uzakta, tatlı meyilli bir sırtın Karadeniz kıyısındaki etekle. dir. Köy kanununun bütün esasları tatbik olunan bu köyü şehrimize bağlıyan yol düzgündür. Köy mual limi Cemil Taşkınerin çalışmalarile koruma teşekkülleri faydalı olmak» tadır. K Bu yıl, köy içindeki yolların daha iyi bir hale getirilmesine ve bir 6. kuma odası açılmasına çalışılacak. tır, Kırklarelinde Bir Maç Kırklareli (TAN) — Geçen hafi Halkspor kulübü ile yaptığı futbol maçını 2 . 3 kaybeden Pinarhisarda. ki zabitlerden mürekkep takım bu. raya gelmiştir. Kirklareli spor ile yaptığı maçta 33 berabere kal. mıştır, Sındırgıda Kooperatif Sındırgı (TAN) — Ziraat bankası 307 Bumaralı zirai kredi kooperatifi bu sene ortaklarına mayistan beri üç taksitte ve cüzi miktarda yardımdı bulunmuştur. Bundan dolayı ortakların gayri msm. rilebileceği tahakkuk ettikten son. | nun oldukları görülüyor Tütün zül ra Mendeleelf tarafından neşredi. len meşhur “tabii tasnif" unsurla. (Devami 9 uncuda) rain çoğu, Balıkesir Iş Baukasin- dan borç almıştır. Ve gördüğü kol lıktan dolayı seviniyor, Yanan, tutuşan yarım kaldırımın | Müteahhidin elinde para bitmiş;” /oyalamıya çalışırken, yeni rüyalara i karısına valı salonlarına dönen kayıtsızlara Hükümetten para alamadığı İçin, rinde kurulu olan 75 evlik Alaniş köyünde iyi inkişaflar görülmekter mektebin himaye, gençlik ve ağaç :l ! j