aa 16.18 z TAN ö 16 Temmuz 939 HI f z M ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi m amman *... 1400 Kr. ç ine . 2809 Kr 70. * say 1500 <* «wo * sAy mo “ 1“ » 1 Ay w ” Milletlerarası porta #tsihadına dahil olmıyan memlekefler için ebone bedeli müddet #rariyle 30, 16, 8, 3,8 liradır, Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi Hizımdır. Yİ ELİ Romanyaya Giden Mısırlılar ün Köstenceye kalkan Re manya vapurunda (İstanbul yoleuları için yer bulmak mitwkün olmuyordu. Vapur, Mısırdan geli- yordu, Bütün kamaralar tutulmuştu. Vapur hıncahınç yolcu ile dolu idi. Merak edip sorduk: — Bu yoleular nereye gidiyorlar? İzahat verdiler: — Bunlar Mısır ve Filistin yolcu- larıdır. Bilirsiniz ki bu memleket halkının zenginleri her yaz Akdeni- zin muhtelif plâjlarına, adalara ve Romanyaya giderler. Yazı oralarda geçirirler, binlerce lira bırakır, son- baharda dönerler. İçimiz burkuldu, İstanbulu çiğne- Yip geçen seyyah olur mu? Bir sey- yahı çekmek için her türlü sebeple- ri bir araya toplamış bir şehri, yazı geçirecek yer arayan bir seyyahın çiğneyip geçebilmesi her halde bi- zim için mühim bir meseledir. * Geçen gün bir yabancı dostumla Boğaziçinde Şirketi Hayriyenin ye- ni yaptırdığı Küçüksu plâjımda hu- luştuk, Kümda oturmuş konuşuyor. duk: — Şu güzelliğe bakin, dedi. Önü- müz Boğaz. Karşımız zümtüt gibi. Arkamız orman. Dünyanın hiçbir yerinde bu dekor içinde bir plâj gö- Gl” meg pl İMAM izin bir denizde rahat yıkanamazsınız bi- le. Manzara ise engin ve korkunç bir denizden başka bir şey değil. Halbuki İstanbulun hangi plâjına gitseniz ayni gönül alıcı dekor içine de yıkanırsınız. Moda öyle, Adalar. daki plâjlar öyle. Nereye gitseniz gil- #elliğe doyamıyorsunuz. * Bir İstanbullu olarak bir yabancı- nn bu müşahedesile, yukarıdaki müşahedeyi mukayese ettiğimiz za- man bu güzel şehre niçin biz seyyah çekemiyor, niçin burasını yabancılar için, hiç olmazsa Mısırlılar için vazı geçirecek bir mesire haline getire- miyoruz, diye üzülmemek mümkün olmüyor. i * Bir gün Atina Nazırı bana demişti kii “— Atina bir o seyyah şehri olmuştur. Turistler aruk OAtinayı programlarına koymağa shışmışlar. dır. Atinayı ziyaret eden turlatlerin adedi her sene biraz daha artiyor. Biz bu muvaffakiyetimizi size borç- Tuyüz. Çünkü İstanbul gibi tabiatin ve insanların bütün güzel eserlerini bir araya toplamış bir şehir karşısın- da Atinanın tutunması mümkün de- gildi. Fakat siz İstanbula bakmıyor. sunuz, oraya turist çekmesini bilmi- yorsunuz. Biz sizin bü ihmalinizden istifade ediyoruz.” Acıdır, fukat hakikattir. Atina Na. zırının bu sözleri kulağımıza küpe olsun, Herekede Kimsesiz Çocuklar Kampı Höreke (TAN) — Uç yıldanberi bu- rada kurulmakta olan Kocaeli vilâ- yeti fakir ve kimsesiz çocuklar kem- Pi bu sene de açılmıştır. Kampa 140 çocuk iştirak etmiş bulunuyor. Ço- £uklar, hususi bir doktorun nszareti altında ve muhtazam bir program tahtında temiz havadan, böl gıdaden ve denizden azami istifade etmekte. dirler, 3 Temmuzdan 18 temmuza kadar bütün çocukların sikletleri art- tığ, yapılan yoklamadan anlaşil- mıştır, habesi vi, Plâjda Gezintiler D evrin harp, darp dedi- kodusundan © bunal- mışlara tavsiye ederim; sa- bahleyin veya öğleden sonra aldıkları gazeteyi ceplerine koysunlar, bir plâja varsın lar, soyunup kumlara uzan- sınlar ve o gazeteyi de, hiç aç- madan, şöyle büküp güneş girmesin diye gözlerinin üs- tüne kapatsınlar... Oh! İnsan bir dinleniyor, dünyayı bir unutuyor, kavgasız bir küre- ye çekilmiş kadar bir ferahlı- yor, bir rahat nefesalıyor ki... Zira çıplaklıkta ve kumsalda bir sulh ve asayiş tesiri var, Mademki sırtınızda Üniforma, elinizde si- lâh, belinizde palaska yoktur; ma- demki etrafınızda herkes sizin kı- yatetinizdedir, sopasız, tüleksiz, a- poletsizdir; madamki çoluk çocuk pervasız soyunmuşuz ve ortaya 2- tılmışız, sulina salına yürliyor, sirt üstü veya yüzü koyun, hattâ baş- başa, dizdize yatıyor, suya dalıp da- Mp çıkıyor, boylu boyuna uzanıp u. yukluyoruz; demek ki, tehlikeden uzaktayız, halden eminiz, keyfi- miz yerinde, sıhhatimiz yolunda, dert üstü, murat üstüyüz. Böyle değilsek te öyle sandıracak bir de- kor içindeyiz, sulh ve salâh kiya- fetindeyiz. 'Tam manasile siviliz ve disiplinden uzağız. Bunun içindir ki, ne denizci ve nüdist, hattâ ne Deniz klüp, ne Yat klüp, ne,de azaşından -Denizbaak. ve erkânından olduğum halde her. gun. plajlarda: ve Genizierdeyım, Plâj denilen yer, beni bep tatlı hulyaya; güzel düşüncelere, İnsan- ca fikirlere, dertlerinden kurtulup süküna, huzura kavuşmüş bir dün- yaya sevkediyor. “a Di © A ip Ka kendime diyorum ki: — Hayır, şu başının üze- rine örttüğüm gâzete eski belâlı zamanlardan kalma bir günü geç» miş nüshadır; onun verdiği kor. kunç haberler uzak bir maziye a- ittir. Hepsi bitti, gitti, unutuldu, Şimdi ne “o,, vardır, ne .“bu,,... Birisi Meksikada “Barışım,, adın- daki hatıratmı yazmakla meşgul, Oteki bir şifa yurdunun bahçesin. de, şapkasına sorguç diye bir or- tanca çiçeği takmış, tarhların ke- narındaki şimşir çitlerine intizam- İl geçit resmi yaptırıyor. Havuza düşen söğüt yapraklarının karışık deniz manevralarını seyredip kur. bağa seslerinin alkışlarına selâm vaziyeti alıyor. Chamberlain'in şem siyesi, Daladier'nin mölon şapkasi- le beraber, yan yana sulh müzesin. dedir; başka bir camekânda ya - in- Şallah - Stalinin amele gömleğile Bonnet'nin eldivenleri kucak ku- cağadır. Harp müzesinde de Ana- doluyu Roma İmparatorluğu çerçe. vesine sokmuş bir yalancı harita asıldır; fakat duvara değil, bir sehpaya! " ea S4 e Evet, o buhran geçmiş, kasırge- dan sonraki yıkanmış hava başla” muştır. Almanya artık tereyağı yi- yebiliyor ve Italyada beyaz gömlek giyilebiliyor. Zogunun oğlu Ti- ranadaki saray bahçesinde çember çevirmektedir ve impatatorlar im- pParatoru Adisâbabada iri şemsiye- si altımdan vergi toplamakta ve adalet dağıtmaktadır. Benes, Ya. kup Kadrinin yeni büyük elçilik itimatnamesini kabul ediyor, Viyâ- nada maktul Başvekil Dolfüs için kurulmuş âbideye Berlin bir çelenk gönderiyor. YAZAN Refik Halid Siz bu hulyanın üst tarâlını zül fiyâra dokunamıyacağı için artık zihninizde tamamlayınız. Plâj ha. yal kuvvetini arttırıyor ve çıplak» ik sulh rüyalarını parlatıyor. ek ö, t ” mn OR undan başka plâj faydalı se- zislere ve nölenceli görüş. jere de müsait bir yer.. insan baş» kasının karnına bakarak kendisi- ninkinin “daraltılması — lüzumunu pek vuzuhla, hattâ hendesi bir ka. naatle anlıyabiliyör ve çirkinliğinin derecesini” iyice ölçebiliyor. Kuma yatıp kendi kendin» gra- fik ve İstatistik eğlencelerle avu- nuyorum. Meselâ o gün plâja gel. miş olan karınlıları, cesametlerine göre, hayalimde yanyana diziyo- rum; yarı karikatür, yar tıp ki- tabı resmi, güldürücü ve düşündü- rücü bir tablo husule geliyor. Şiş- manlık ve karın çekilir şey değil! (Buradaki çekmek masturi yalnız mecüzi mânada * kullanılmantıştır) Her vaziyette insani biribirinden gülünç ediyor. Ayakta görünce şöy- le düşünüyorsunuz: “Ikiz olsa ge- rek...,, Sirtüstü yatarken bakiyor» sunuz: “Bir dana yutmuş galiba, hazım ile meşgul...., Yüzü koyun u- zanmış ise: “Yavrusunu altina sak- Jamış, ezmese bari Bilhassa böyle şişman bir a mur yanında, vücudünde göğsü İ- le sırtını, önü İle ardını biribirin- den ayırt ödocek hiçbir alâme! ts- şımıyan yerden çöpten bir kadın bulundu mu insanın aklına lik ge len fikir şu oluyor: Karınca bir tartıl sürüklüyor. Görüyorsunuz 8, plâjda zihin daima vakit geçirtici hesap, hendese, muvazene, siklet öyunlarile meşguldür. Plâjlar, erkek kadın, çolük ço. cuk, her din ve mezhsp ehlinin çıplak olarak bir yerde toplanması itibarile din kitaplarındaki" kıya- met gününden de bir manzara ha- tıra getiriyor. Ama öyle bir kıya- met günü ki, hesabımıza, günah ve sevaplarımıza bakıldıktan son- ra cenmetliklerin aysridığı bir kamp içindeyiz, neşe ile bekleşiyo- ruz. Biraz sonra bir boru ötecek, bir turnikeden geçeceğiz ve “bu- yurun! Büyurun!,, doğru cennet köşklerine gidip yerleşecoğiz! üneşin sağlam ışığı bir taraftan, kumların ilk bağrı öte taraftan, deniz sesi, kadın çığ lığı, iyodlu hava, ağızda tuz çeğ- nisi, karşıda hoş bir kaç siluet » beğenmediklerine bakmayıver - gazinoda cazbant, yavaş yavaş zi- hin yelken açıp gidiyor, gidiyor, Mede- rin ol. Okyanus adalarına kadar. ri kanunların ve ihtiya: roadığı bir udacığa kadar. Orada kabile pelsisin, yiyeceğin muz, a- nanas ve balık; giyeceğin hasır peş- temal ve saz. külâh.. Saçlarını “oymalı yapraklardan çelenk, bel Terine çiçekli takınış, kilerden kamer abanoz tenli cariyeler dizinin di- bindedir, Hindistan çevizi kabu- ğundan yapılmış taslarla güneşte alkolleştirilmiş frenk özümü içki. si sunuyorlar ve meze Olarak sı- cuk kayalarda kurutulmuş gevrek karides butları yutturuyorlar. Oh! Ne bakkal hesabı, ne ev kirası, ne vergi ihbarlyesi, ne iane makbuzu, ne gaz maskesi, ne yeraltı siperi, ne propaganda nazırının nutku, he Popolonun makalesi, ne Danzig, ne Cebelitarık, hattâ ne Satie va- kası, ne açık neşriyat davası, ne barem, ne imar plân, hepsinden, bütün kâbuslardan, üzüntü ve e ziyetten uzaksın. a A VAR İN Işte plâjda bir hayal; işte plâjın bir keyfi! , Bunu yapan çıplaklıktır. Beden sıplaklığı zihni de lüzumsuz örtü- lerden, o bunaltıcı, terletici fikir biselerinden kurtarmıya yarıyor, fikir de plâjda soyunuyor, yıkanı. yor, daha samimi, daha tabii olü- yor. Zaten çıplak olarak kumda o- torüp kalkma rahatlığını hiçbir yatak, divan, sedir, halı vermiyor. Kumla insan derisinin hoş bir im. tizacı var; hem sert, hem yümu- şak; hem setin, hem sıcak; hem sabit, hem oynak, âdeta zekâlı bir zemin! i 93. De A yricn plâj bir atölyediz de.. Gide gele, seyrede ede, vü- cüt teşkilâtını öyle öğreniyorum ki, akşam dönüp te yatağıma gir. diğim zaman aklımdan boyuna ve- simler çiziyorum. Hem psk meha- retle, haftalık mecmualarımızın kâpaklarındakinden daha canlı çi- ziyorum. Şöyle bir kavis, şöyle bir münhani, şöyle bir zaviye, oldu bir viicut... Hani, insan ilk pokere merak sardığı zaman bütün gece m ve karikatürist kesiyorum; müd- delumumi korkusu da yok! Usul- cacık söyleyivereyim: Plâja en ya- kışan vücut balık eti... Derken bir görüş, seziş meleke- si de başlıyor. Meselâ plâjdun ay- rılip vapura girmişsin, rende ve. ya tramvaydasın; zihin hayret ve- rici bir kabiliyetle gördüğü insen- ları elbiselerinden tecrit ediyor, “şurası böyledir, burası öyle,, di. yor, bir güzel sanatlar akademisi profesörüne parmak ısırtacak isti dat ve olgunluk gösteriyor. , " sayi) Te — Çıplaklığın faydaları pek çok, hem sade maddi ye sihhi bakım- dan değil, terbiye ve ruh noktasın- dan da... Evvelâ göz doyması, göz tokluğu. Sonra adama alışmak ve tabiiliğe dönüş; Yavaş yavaş ta be nimsememek,- bir kemale eriş, bir istiğna o mertebesi- ne varış, Soyulmakneka dar fena İse soyunmak o derece İ- yi... Şehri üstünde taşıyan elbiso- leri üzerinden acele âsvle atıp ta birdenbire dar locadan geniş kum. sâla firlayıvermek bütün mânasi- le ferahlamak. Vücut ferahlığı, gö- nül ferahlığı, göz ferahlığı e B en insani fikirlere saplanmış bir adamım. Plâjda bakı. yorum, yorgun, terli, tozlu bir vü- cut, erkek veya kadın, sıcak elbi- selerinden kurtulup soğuk, tuzlu hassalı bir suya dalıyor; sudan di. rilik ve canlılık alıyor;' kendime yapılan: bir iyilik kadar hoşlanıyo- rum. “Yıkan kızım, yıkân oğlum, dal, çık, kulaç at, köpekleme'yüz, dipte git, yüzde gez; yazıhanenin, mağazanm, dikişçi odasının; fubri- ka ve deponun tozu topra, rinden aksın, silinip o süpü: gitsin, ferahla!,, Güneşten yarı kavrulmuş, toza bulanmış, solmuya yüz tulmuş bir çiçek tarlasına, akşam üstü, göyle hortomu çevirip şakir şakir su ve- rilirken, damlacıklar temizlenmiş yapraklar arasında parlar, bütün renkler gülerken nssıl çiçekler he- sabına haz duyarsam plâjdada böyle oluyorum; sade kendimin de. Zil, bin eza içinde yanip kavruk muş küçük maişet erbabının yıka- nıp serinlemesinden, gülüp oynaş. masından, tertemiz sevişip kucak- laşmasından keyif alıyorum. Doğrusu, serin deniz suyunun te- ne acaip bir sokuluşu, şöyle jilet kadar bufifçe çizerek, gcıklıyarak, fakat zevk vererek ti tu gibi yakicı | bir sürtücüş di dili gibi yarı törpülü bir yışı var, enfes! Biz böyle yıkanırken, şimdi dört duvar arasında terliyen eski deniz hovardalarının Allah yardımcısı ol. sun! p Bir Kadın Boğuldu Dün sabah Eyüp sahillerinde de- le bir kadın cesedi bulunarak sa. hile çıkarılmıştır. Yapılan tahkikat heticesinde cesedin Eyüpte Dökmeci- ler mahallesinde oturan 45 yaşında Refika İsimli zengince bir kadına 8- it olduğu anlaşılmıştır. Refikanın bir kaza eseri olarak de. nize düşüp boğulduğuna kuvvetle ih- timal verilmekle beraber, zabita tah- kikata ehemmiyetle devam etmekte. dir. Amele Arasında Bir Kavga Evvelki akşam Yeşiliköyde yeni ya- pılmakta olan hava ineydanında ça- lışan işçilerle ustabaşları arasında kvga çıkmıştır. Neticede ustabaşı Is. kenderle ameleden bir kaç tanesi muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. nasıl kâğıtlarla uğraşır, kare ya İ Yapılan tahkikat neticesinde usta. par, floş çıkarır, rest der; plâj dö- nüşü de öyle oluyor, nslsr yapabi. Myorum neler, hayalimle ressam | | başının İşçilere az ekmek vermesinin kavgaya sebep olduğu anlaşılmıştır. Yaralılar tedavi altına alınmışlardır. Sırası geldikçe : Ankaradan Mektuplar Yazan: Aka Gündüz B u yaz Ankara tamtakır kalmı. yacak. Büyük Millet Meelisi yaz tatilini iki aya indirdi. Çünkü Mecliste yapacak işleri çok. Hat- iâ buna yaz tatili demekten ziyade (diş vazife müddeti) demek daha doğru olur, Mebuslar bu müddet i- çinde hava tebdili yerine seçim böl- gelerine gidecekler, o bölgelerin her köşesini bucağını dolaşacaklar, halk. Ja çok yakından ilgilenecekler. Bu yüksek vazife de ancak iki ayda gö- rülebilir. Belki de az bile. Bu vazi- yette olanlar tabiidir ki geniş ölçü- de ve uzun boylu bir aile göçü yap- imıyacaklar, çokları allelerini Anka. radan ayırmıyacaklar. Bu bakımdan Ankara ve piyasası kârlıdır. Yine bu yaz İstanbulda, Adalar- da, Lüklemanda, Karlsbadda, vesai- rede (berayi tetkik) görülecek mü. him işler bırakılmadı. Onun için bazı teşekküllerden oralara akın e- dilmesi ihtimali kalmamıştır. Yıllık izin hakları da kanunun çizdiği ve işlerin icaplandırdığı tarzda kullan- dırılacak. Ortada ne kalıyor? Ortada kala kala artık iklimi Nis'leşen, Çamlıca» lasan, şık Ankaranın şirin Barajı, yeşil Marmarası, ferah Karadenizi, Alangle Gar Parkı, Dereli Kayası, İçamlı Karagölü, ormanlı Kızıleası, | koca zlu bira fabrikası, hiç ol- mazsa tertemiz Karpiçi kalıyor. Bu bakımdan da Ankara ve piyasası kârlıdır. Yüksek ticaret ve serbest meslek sahipleri de uzun boylu sıvışamıya- caklar, | Sebebi zaruri ve maddidir: Yeni bütçe bir hazirandan tatbik olunur ve işler haziran ve temmuzda açılıp hızlanır. Onlar tek başlarına değil lerdir, yapacakları işler dereceli hir şebekeye benzer ki birçok sanat ve iş adamları bugünleri bekler, Bu de- receli şeheke, bir, dereceli kazanç meydana getirir, Bu bakımdan dahi Ankara adar. is limon kabuğuna dönerdi. döndü, iş döndü, kon- forsuzluk döndü, ve Ankara tam yazlık bir mınlaka oldu. Bununla beraber kalan - benim Keçiörende pinekle- diğim gihi - evinde pineklemiyor. Geziyor, tozuyor, eğleniyor, ve nor- mal kilova İniyor. Mer fırsatta her asfaltta veya yeni şeselerde bir oto- araba ve vaya zinciri görül. tedir. Yabanoba ormanları, İve- dik vadisi, Mamak deresi, Orman <iftliği, Hacettepe parkı, İstanbulda Eskiden her yaz, Ankara, makine müânasile değilse bile, aşağı yukarı Ankarada her şimdilik bulunmıyan daha hir sörü | park ve sezinti yerleri halkı bu zin cirler halinde çekiyor. Bizim sinek avlıvan köy gazinosu bile vakit va kit dolduğuna şasırın kalıyor. Bir zamanlar Ankaranın üç karış tozundan sızlananlara karsı sayın üs- tad Besim Atalay o tozları Etem rünecek, , Eski Ankaranın söhreti çoraklı ğında idi, simdi tozsuzluğunda ve $€- rinliğindedir. Bir başka sefer de söylediğim gibi Ankara Belediyesinin bir (Meçhul dan seviyoruz Bahçeler Müdürü Bay Ali Rıza, Onu Ankaranın çoğü - diyebilirim ki yüzde doksanı - yüzyüze tanımaz. Çünkü görünmez. bulunmaz, sezil- mez. Onu tanımak İsteyenler Ankara kalesine çıksınlar ve yemyeşil, cen- net Ankaraya baksınlar Onu, sek- sen kilometre murahba şeklinde görüp tanımış olurlar, Bir zamanlar (Ankaraya baldıran şamlamış, güllemiş, ağaçlamış oldu- ğunu görürsünüz. Onun tevazulu, sessiz sodasız çalışmalarına karşı söyle bir söz söylerler; (0, kayaya baston dikse ağaç olur.) Bay Ali Rıza belki bu hayranlık verici muvaffakiyetleri gösteremez di, e mutlu ona ve bize ki iyi bir Belediyenin eline düşmüsüz. Kiya kat, saha ve salâhiyet bulunca işte (Sonu Sa: 8, Sü, 4) askeri) vardır ki hepimiz onu can“ | Pertevin Madmazel “pudrasına ben yetmisti. Bugün o tozdan bir enfiye çimciği kadarını bulsa - güneş yak- | masına birebirdir diyerek - kendi sü. yeşillik ekseniz tutmaz) diyenlere karşı bu meçhul axkerin bütün bulvarları