i/ iman? 00 di Tural Tefrika Neo. 95 Edremitliler Yurt Hizmetinde Davullar Vuruluyor, Zurnalar Öttürülüyor, Herkes Yurdun Müdafaasına Koşmak İçin Hazırlanıyordu liler, cepheden (dönen nçlerden havadis soruy: aci de gör. #tiklerini birer birer cepheye koşan 1 Türk kahramanların. ediyorlardı itliler de, yurt hizmetine başlamışlardı. Tellâloğlu Hacı Mustafa ve helvacı Koca Efe ileri atılmışlardı, Edremitin bütün da. vul toplamışlar, önlerine katmışlardı. Davullar vu- Tuluyor, zurnalar üfürülüyor, cad. de sokak geziliyordu.. Herkes ba. ve zurnalarini Biz ne duruyo- — Koşalım yurdun imdadına, ntep te A tı. Zaval dan daha çök, yerli ihbarların buğuz ve adavetleri, zulüm ve ha. karetleri altında inliy du. Senelerdenberi künün nime hen, şehirde salgına uğramış. halk, yabanc 'Ador Leon. lu bir nankör, şeytanı kesilmi; Tercümanlıkla beraber ya ğına girdiği işgalcileri, türlü lâ bahaneler, tür. iftiralar, isnatlarla ordu. Türkü iriyordu. Antep san. rk ili değildi. Bir ahbar ocağı olmuştu. saldırmak & ae gali kahraman “Türklüğe karşı hırslı ve k m dolmuştu. Her gün ve her dakika rastladıkları Türke ha. hattâ dö- işgalciler nez- tirmişler, o ka. , Türke, zulümlerden, hakaretler. şikâyet * şöyle dursun, küret ediyor, sövüyor Yaşamak hakkı bile çok görülme- | İ9 başlanmıştı bir #rmenilerinin mahalli Tür karşı tesis ettikleri harp cephesi. ni zaman sonra, Ador paşa hamile fiilen idare “den Ador Laonyan, “© gün. lerde, ermenilerin | tehcirine OMuğunu — be ait vik v mağ 8 bahanesiyle, hükümet ko- K işgalcilere iki defa sardır. MIŞ, arattırmıştı. Yine ayni baha. z lerle bir çok tli eşraf Bu ve em- teşebbüs ve hareketlerle kah. ini göstermiş, halkı lerini kırmış geçir. a karşısında boyun sdirmek istemişti, Yarattı kahraman Antep- - harice attırmu Sali MİStİ ve Türk, er, ahbarlara boyun eğer Onlar, günden güre ar- i *biri ardına sıralanan bu ilketleri, bu hi zulümle; i fel ta aklıyordu mük bir volkan gibi, a*liyarak pi nak, düş- CM kavüru p yakmak me JASİP Bir firsat arıyordu. Dün, li olacağını bilen o ha Tig Pen son kozunu oyna. taşa lerin silâha sarıl. tılmak üye rle kendilerine 8- sürmüştü bulunduklarını ileri Şehirde örfi idare ilân nini iğ Aişlacın Mişti. — Antepliler bu. mişler, pek sey. ni da teslim et. ansıan p m. ün si MÜİ et; silâkları, in ân ve iddia ettiği | Pesmi dosyaları buldurtmak teş. | memişti. Bu sefer de yerlitermeni körlerinden Somon adında biri a atılmıştı. Bu soysüz'da, a ait olan silâ n saklı bulundu. fasıl » sal. halide ne bir silâh ve ne de tek fişek kalmıştı, Bu mah- rumiyet te onların manevi vetlerini, kurtuluş üm Tama Bilâk ünde çal kumandan, Bu köy de bir gec lar birtürlü hırslarını (Leon Adoryan) ın Türkleri © ayaklandırmağı ve bu suretle Kurdukları imha hareke. a imkân bulamıyorlardı yorlardı. Nihayet, Antep. teki kollejin müdürü olan ve müfrit bir Türk dü olarak tanınan o Amerikalı “Me. şe el koydurmuşlardı yene şrafından rın başları altları sivri de. im tında ezilmiş ve Mister itön bu zulümler, el yazık ki lara Vahdet maş, işitmi pek iyi bildi- evci. hın mevcudiyetini ğini ve toplanılan silâhın r, damat Ferit te göz- dun ancak dörtte birini teşkil et- tiğini söylemişti. İşgal kumanda- bu ihbar karşısında 88) lerini y tuplarını gör O n, damat Ferit yine pek gazaplı ve çok Tam karşısında dahiliye nazırı li Kemal eyin baş Fuat ve hademei hassa. kumanda. nı kaymakam Zeki beyler yorlardı. Ali İhsan beyle m, ve sararmıştı. Sokakları tomobiller, tanklarla sar tün evleri, hanları aratmışi radığını bulamayınca, tazelenen hainane teşviklere kapılmış şehrin fırınlarından başka bütün dük. kânlarnı kapattırmıştı. Guruptan sonra sokağa çıkmayı, gündüzleri camilere bile gitmeyi mişti, Bu şiddetli tezyik tam on sekiz gün dı dan da nihaye lerde silâk kalmadığını tı. Kapatılan dük ış verişe başl Fakat, muks daha bitmemiş, kahbe tali bir tür. lü Anteplilere güler yüz göster. ye mü salonun nın üzerindeki dosyaları bulunu; şkâtibinin elinde bir yetler ve me aldatıldığın k- abeyin anlamış» Anla, mensup tanınmış bazı verilmek üzere mabeyin başkâtip- kilen bu telgraf aynen şu (Devamı var) zevatm imzalariyle hünkâca der olan felâket liğ idi . HE © GUY TLERİ Maraştan Gelen Mektup kaldırarak belini incitmesi, ancak kendi isteğiyle olmuştur. Onun gibi, üzerlerine düşmedi. Zi halde, ağır yük kaldırmıya kal. kışan baska okuyucularım bulu. nabileceğini düşünerek, bu dilit hastalığının alâmetlerini ya. zacağım, Bu hastalığın meydana çıkması i- cin kaldırılan yükün mutlaka a- ğir olması ve sırtta taşınması da lâzım değildir. Pek ağır bir y kaldırmak icin, bel fazlaca bükül. d akit te, hastalık gelebilir. İlk alâmet, tabii, belkemiğinde sancılardır. Fakat sancılar pek te nez, Bazılarında bir kaç sün içinde gecer. İnsan ağır yük k Bizim Tan gazetesinin her ta. rafta okuyucuları çok olduğund bana da her taraftan mektap ge. lir. Fakat soyum bir taraftan Ma- raş'lı olduğundan, len mektuplar ban alâka verir. Onun İl . radaki o hemşerilerimden birinin gönderdiği mektup, iki sayfa üze- rine uzunca boylu, hem de pek su- lu bir mürekkeple yazılmış ol- makla beraber, mektubun Mar tan geldiğini anlayınca, gözlüğ mü bir kat daha düzelttim, elin bir de pertevsiz aldım, hemşe min mektubunu sonuna kadar 0. kudum... Mektubun (o mürekkebi yazıyı güçlükle okutacak kadar sulu ol. ması nedendir bilmem ama, uzu olması hemşerimin derdinin de zun olmasındandır... Tam yedi yıl olmus, hemserim ağır bir yük kal. dırırken beli incinmis. O vakitte beri çektiği * sıkıntıları, ağrıları anlatmıyacağım, o çünkü on hikâyesi burada bana bı yere sığmaz. Sözün kısası, hemşe- rim ispondilit hastalığa tutul. müş. Bunu kendisine iki hastane. nin hekimleri söylemiş olduğun. dan te<hisin doğruluğundan şür- he edilemez. Bu tâbir belkem nin iltihahı demel Bu illetin bir tü kırkından sonra, yaşlıca ada: da mikroplu bir hastalıktan, me. gücüne devam eder. Haftalarca, aylaren bile hiç bir şey hissetmez, rahat rahat gezer, So kemiğinin o hangi kismi zora gel. mişse, oradan çıkan ağrılar, göğü. se, karına yahut bacaklara doğru yayılır, Oralara karıncalanma, w. yuşukluk gelir, adalelere kulunç girer, belke: bu ğinde, z veya çok, kam- ik ta meydana çıkar. Belke. inin zora gelmiş olan kısmı, arkaya doğru çıkar, buna karsı koymak icin, üst ve alt tarafındaki kısımlar da öne doğ çıkarlar. Bazılarında belkemi yana doğru da eğilir... İnsan dim. a ağrılar tekrar baslar. Bel- rmis olduğunu unutur, İsime, | Tekrar gelen ağrılarla birlikte, | selâ zatürreeden sonra, yohut rü- matizmadan sonra gelir. O vakit buna iltihan demek doi Fakat, daha eok gö raş'lı hemşerimde oldi kaldırdıktan sonra ağrılarıdır. Bu in iltihabı yoksa da, öteki türlüsüne benzettiklerin. den, ona da öyle demişler... Ağır yük kaldırmağa cesaret e- denler en zivade gençler olduğun. dan bu türlüsü kırk yaşından de. ha genç adamlarda olur. Sanatle- ri daima vük kaldırmak olanlarda bile görülür. Fakat hu hemşeri. min mesleği, fikirce cok yoruen İş olmakla beraber, yük taşıyacak bir vazife olmadığından ağır yük dik durursa, ağrılardan kurtulur, ket ettikçe, hareket et. meden bile helini oynatmak isle. dikce, nörilar meydana çıkar. Ök- irük hile insanın düsmanı olur... Bereket versin ki, bu kadar 12. tıraplı olan hastalık insanın Yaz şamasna hiç dokunmaz. Sanati yük kaldırmak olmayınca — zf. raplr olmakla beraber — işine de. vam edebilir. Zaten mütehassıs hekimler, hel- kemiğinin etrafına alçıdan korse yaparlar, O zaman ağrılar da ge- | çer. Ancak bu alçıdan korseye | haylice uzun zaman tahammül et mek lâzım olduğundan bazıları, meliyat yaplırarak, biraz önce kurtulmayı tercih ederler... : RR A aaa on NN, NN 9, 0293223337332332373322372 22322 2722233333533733355 55 H 2222227233723 .222233237323737372>) > p, on beş balıkçı k çıktaki ıssız adayı, g arile sardılar. kılarını göklere, var kuv- vetlerini de pazılarına vere vere ağlarını kaldırmıya başladılar, Fa. kat her gün eriyip mavilere tat ve- ren şarkıları, o gün dudaklarında sönüyordu. Havada bir sıkıntı var- dı; yüreklerine bir ağırlık çöküyor» du. Bir ihtiyar “bugün martılar ka- ikların üzerinde uçuşmuyorl. baksanıza, yuvalarına dön havadisler fena,, dedi. Ortalıkta garipsi bir ıssızlık var- dı. Herkes göz kulak olmuştu. Su- san deniz fırtınayı bekliyordi. Ba- lıkçılar acaba nereden petliyacak, diye ufku, firdolayı araştırıyorlar. dı O gün bol bol mercan, barbun- ya, çipura yakalamışlardı. (Marti) nın kaptanı Yavaşoğlu: “Acele e delim arkadaşlar!,, diye bağırdı şları çatıktı. Keşişleme tarafın- dan, bir davulun üzerinde parmak gezdiriliyormuş gibi homürtular geliyordu. Balıkçılar can korkusi. le, ağları hızlı hizli içeri altyorlar- dı. Hırçın bir hışıltı duyuldu. 4 ma ipleri acı acı haykırıştılar. Ka- yıktan kayığa “ağları kesi, ri tekrarlandı, Kamalar çekildi. Ağlar kesildi. Bir çok fukara ba- bütün va- ğı, a- söker- lıkçının yeryüzündeki rını yoğunu teşkil eden ağlar, kır- mızı, mavi, yeşil balık yüklerile köpüren denizlere çöktüler. Mak ralar hırıldadı. Küçücük kırmızı fırtına yelkenleri yaprak'anarak şa- marlar gibi şakırdadı. Ilk sağnak denizlere duman attırarak $i başlarına ters dönmüş kadınları an dıran kayıklar, direklerinden aşan savruntu ve dumanlar'a boca alla- banda kasırgann önüne katıldılar. Sayklonun önünde, ister ölüm, !s- ter selâmet, hangisi olursa olsun, ulabildiklerine uzâcaklardı. anda her kayığın işi ken. dine yetip arttığı halde yine kayık kayıktan, insan insandan ay- rılmamıya çalışıyordu. Tayfa elle- rine geçen kap kaçakla, boyuna de- nize su aktarıyordu. Ağır basan ba. hik yükü dolayısile suda alçak, çö- ken kayıkların ambarlarına dalga atlıyordu. “Balıklar denize!,, diye bağırıldı. Balıklar da ağlar gibi de- nize atıldı, Topaçlar gibi döne döne yetişen sağnaklar, denizden sordukları su- ları paçavralar gibi savuruyorlar, bin eksprös treninin gürleyişile ge. liyorlar. Acı bir uluyuşla geçip gi diyorlar. Yavaşoğlunun (Martı) sı uğursuz sayılırdı. Yapıldı yaptlalı İ sekiz kere alabura olmuş, dokuz ki si boğmuştu. Yapılışında bir eksik- lik, bir çalıklık vardı. Aksaklı resinde olduğu kestirilemiyordu iakat pek kançık tekneydi. Hele Yavaşoğlu dümeni kıl kadar yan- iş kırsın, yahut gözü bir saniye İ- İ çin Allah gözü gibi her yerde ni- zir olmayıversin, içindekilerin top yekün boğulduklarının resmi idi. İşte şimdi bile, bir an için kayığın kıçı kalkmış, dümeni havada kal. mıştı, tekne bordasını hemen dal- gaya vermişti. Yavaşoğlu dişlerini kırarcasına sıkarak, ciyak ciyak öt- türdü. Hem kasırgayla hem kayik- la uğraşıyordu. Yavaşoğlunun oğlu, on dört ya. şında Mehmet, direğin dibinde çö- melmişti. Hemen salıvermek, ya hut çekmek üzere sigorta ipinin u- cunu elinde tutuyordu. Gözü, her İşareti hayat veya memat olan, dü. mendeki babasında idi. “— Sigortayı boşla!,, ehmet ipi salrverdi. “ Seren, babasının başı hizasına in- di. Arkadan gelen bir dalga azma- nı kayığın kıçını havaya fırlattı. Çocuk, babasını, elde leke havada uçuyor sandı. Fakat dalga hurr..r MA Yazan: HALİKARNAS BALIKÇISI iKAYE NEVRA MC CECOCCCİ GECCE YE yaz köpüklerle berab: layınca ileri t na yanaşmak demek, parak tuzla Martının yanından g la “— Dayanın arkadaşi z",, diye bağırdı. kayığın kıçı ile çökmekte oldu bar nu gördü. çukura at Ya dürücü yü ine orsa etti kemmei bir veri Üzerinde Kay topaç gibi Kasırganın gözüne yükseldi. Bo döndü, fakat (Martı) y u. Gök çı t edilebilen çığ sulanlar : ız denizle göklerdi tık kayık u icak ve iskelede ikişer ki- şi dursun. Gözünüzü dört açın! Çünkü manevrâyı iki k mayız. Birisi sigortada Mâyna deyince mayna hal, pükler bir ölüm dansı tutturmuş lardı. Üstlerinden sanki zindan yarılıyor. Başlarının üzerine ters yapa. dursun. dedi. nin üzerine ok gibi cıvdi. Rüzgürun sıkleti al tında, bütün arma, işkencedeki in- sanın kırılan İemikleri gibi çatır. dadı. Martiya beş metre kala “May nal, diye bağırıldı. Martı koca bir dalganın tepesindeydi. Tam dalga, nın ötedeki satm mailine düşece- ği zaman Ateşoğlu “Issa!,, diye ba» girdi. Seren havaya fırladı. Yelker göklere savrulur gibi oldu. Deniz- kuşu kamçı yemiş kühe; kimile havaya kalktı. “N dalgaya yan gelen karinesinin üze- rinden atıldı Ateşoğlu: “— Alın içeri!,, diye bir çiğirk saldı, Deniz kuşunun tayfası, köpeşte- den yarı bellerine kadar eğilerek, denizgeki arkadaşlarını saçlı dan, burunlarından, pantalonların. dan, artık rastgele tutarak ambara koca balık devirirmiş gibi al içeri kepçe dönmüş karanlıklar uçurum- la ağ nda yordu. Ta şile.yetişen bir sağnak kayığa iki taklak attırdı. (Martı) karinesi havada yüzdü. m böyle bi a t olarak unalmış olarak yüze gelen, Yavaşoğlu etrafına bakındı. Kayığa 2 kişi tutunuyordu. Biri neredey: Yavaşoğlu: “ — Orada misin Mehmet? haykırdı. “— Buradayım baba,, diye ce vap aldı. iş Sıkı Pek iyi, Böyle havada pek tabii olarak devrilmek te, boğulmak ta vardı Buna rağmen tayfa avuç, parmak, tırnak ve dişle saniye daha fazla yaşımak için bir saniye daha tutunmıya çabalı- yorlardı. Şuuru söndüren bu kor ku ve işkençe içinde, can evlerine *itiler. Deniz kuşu havuz üzerinde işliyen b; acısı ile bağıran hay. o Sark edip, su kapan kırlangıçlar vanlar gibi imdat, imdat diye ha gibi, dört kişiyi kapıp almıştı. kırıyorlardı. Saatlerce dişleri ça - Ateşoğlu tırdadı, gözleri deniz tuzundan ya- “— Kaç?,, dedi narak göremez hale geldi. Bir an Tayfa: gök yırtılıp parladı. Bir kayığın “— Dört kişi!,, diye cevap verdi. kendilerine doğru gelmekte old: “7 Vah vah! Aman zaman geç» ğunu gördüler. “Kurtarın bizi;, O miş olsun, denecek zaman değildi. diye acı acı yalvardılar, Gelen (Kır (o Deniz kuşu zindan gibi karanlıkla” langıç) idi. rs kara yelkeriile daldı, gitti. Habip kaptanı dümende gördü- ei ler. Yirmi metre ötelerinden geçe- e Valinin Fethiyede Tetkikleri Fethiye, 4 (4.A.) — bir tetkik gezisi y Ethem. burada iki gün kaldıktan son- ra bugün Muğlaya Diys nizde kâra kaderlerine bıraktıkları insanlara “baktılar. Dudaklarından bir çığlık koptu. Denizdekileri kür- tarmıya kalkışmak, onları kurtara madan kendilerinin de boğulmale- ri demekti. Denizde bıraktıkları ar. kadaşlardan ⣠diliyorlardı, Derken birdenbire uzaktan yine | bir insan sesi çınladı. Yine gök Rakibini Öldürdü çaktı. (Deniz küşu) üzerlerine dav- | © $ iç Tantyordu. Ona Ateşoğlu kumanda mir, 4 (Hfasüsi) — ediyordu. Tam otuz sene Yavaşoğ. | Tekke köylü Ahmet adında biri ka- luyla birlikte balık avlamışlardı, | TISINI ve karısı İle birlikte yakaladı- Başkasmın yapmıya güvenemediği- J& Mustalayı tabanca kurşunu ile nl Ateşoğlu göze almıştı. “Orsa!,, | öl diye bağırmâsile dümeni basması bir oldu. Dönen Denizkuşu sancak | İzmirde Sıcaktan Ölüm omuzluğu ile gelen dalgayı karşı. | ladı. Bu kıyamette orsa etmek de. İzmir, 4 (Husust) — İzmirde st - Hilikti. Ne var ki, Ateşoğlu dümen. | Gaklar artmıştır. deydi. Yükseldi. Yine Etrafına bakındı. Gök gitmiştir, heee Bir Adam Karısını ve Manisada 5 ve derhal yakalanmıştır. Halkapınarda $a - boca etii, hi fabrikasında amele İsa sicakla « yıldıradı. | rın tesiriyle ölmüştür.