Tiensin'deki İngiliz imtiyazlı arazisinin bir meydanı Yeni Bir Buhran: Tiençin Meselesi n gün kadar oluyor: Yeni bir beynelmilel | buhran dünyanm hiç umulmıyan uzak bir köşesinde patlayıverdi. Her gün Danzig, Polonya veya Slo. vakya etrafında müthiş bir ate. şin parlayıvermesinden korkan merak ve tecessüs gözleri şimdi Uzak Şarkta dolaşıyor; herkes, “Tiençin'de 3.000 İngilizi abloka altına alan ve Büyük Okyanus kıyılarında beyazların menfaat. lerine karşı açıktan açığa cep. he kurmak istiyen Japonyaya karşı İngiltere ve müttefikleri acaba ne vaziyet alacaklar diye bekleşiyor. Fakat maziye doğru seri bir göz atarsak Tiençin meselesinin Ingil- tere için olduğu kadar bütün dün- ya için de bir sürpriz teşkil etme- mesi lâzım geldiğini görüyoruz. Hakikatte bu mesele on gün evvel değil, son asrın son günlerinde Ja- ponya bir donanma yapmak için İngilterenin yardımını temine nu. vaffak olduğu gün başladı. Hoca- sının emperyalist misailerini bu kadar iyi takip eden bu açıkgöz ta- lebeyi elinden tutup yükselten de, şimdi ateş damı sarmadan nasil s#öndürmeli diye tedbirler aray: Ingiliz Başvekili Mir. Chambe: anin babası idi n dokuzuncu asrın Sonlarına doğru idi. Ingiltere Afrika- da Sudanın ve Transvalin fethile meşgul iken bir aralık Asya işleri. ne bükamamış, meydanı boş bırak- mıştı. Bu sırada Ruslar bir taraf- tan, Almanlar bir taraftan boş bul- dukları yerlere sokuluyorlardı. Bu esnada Fransızlar da Hindiçininin işgalini tamamlamak ile meşgul idiler. 1896 da Kayzer Ikinci Wil helm, Almanyayı Uzak Şarkta bil- diği gibi harekette serbest bırak- mak prensibini İngiliz kabinesine kabul ettirmiye çalışıyordu, Salis- bury'nin senelerden beri Alman. yaya karşı takip ettiği siyaseti ter- keden Joseph Chamberlain Büyük Okyanustaki adamlardan bir çoğu- na Almanların yerleşmesini hoş görüyordu. Yeni Ingiliz kabinesi XIX uncu asır içinde seleflerinin himmetile kurulan o muazzam impa ratorluğu âyak üzerinde tutabil- mek için milletin yüklendiği mali ve askeri mecburiyetleri hafiflet- mek tarafını tutuyor ve bunun tedbirler arıyordu. Birmingham'ın ve sanayi teşkilâtının şampiyonu sayılan Chamberisin, gittikçe ar. tan ecnebi rekabeti karşısında İşi tatlıya bağlamak ve “dil ve kan kardeşi, Amerikalılar ve ie ayni vasıfları vermek istediğ manlarla uzlaşmak istiyordu. Afr ka ile ayni zamanda Asyayı da Im. giltere menafiine en uygun gele- cek şekilde taksim edebılınek içi, Büyük Devletlerle anlaşmak Jâ- zımdı, Senelerce milletin göz bebe. ği olün Chamberlain 1990 da mün- tehiplerinin ve hemşerilerinin iz- zeti nefislerini: “Anglo « Sakson ırkı, müüstakbel tarihin ve âlem- şümul medeniyetin en yüksek kuvveti olacaktır., valtlerile okgu- yordu. Fakat, aradan çok zaman geçmedi; oğlunun bugün Münihten sonra hakikatleri görerek siyaseti. ni değiştirmesi gibi, baba Cham- berlain de 1901 nihayetlerine doğ- ru Almanların Uzak Şarkta hazır. Jadıkları oyunun farkina vardı. Birden siyasetini değiştirdi. Hattâ o günlerde Alman matbuatmda Ingiliz generailerinin Boerlere karşı fena muameleler yaptıkları hakkında çikan ağır yazılara karşı hiddetini İngiliz arazisinin methalinde nöbet bekliyen bir İngiliz neferi Yazan: Faik Sabri DURAN saklamıyan Chamberlain Avam Kamarasında “Almanlara (1570 muharebesindeki metodlarmı tırlatmak en iyi cevap teşkil edi diye bağırmış ve büzı t 18 Sayürmuştu ATNABYA HARİCİYE Nazırı Bulow bü tehditlere ka; “Bırakınız 'adamcağızı... varsın İs. tediği kadar graniti ısırmıya uğ- raşsın...,, diyordu. O sıralarda Al- manlar Rusların Man yada iler. lemelerine müsait bir gözle bakı- yorlardı. Işte bu şartlar altındadır ki 1902 de İngilizler Çinin ve Ko- rarın istiklâlini temin için Japon. larla ilk ittifaklarını yaptılar. Bey lece genç Japonya Uzak Şarkta sul- hün muhafazası için Tagüterenin yanıbaşında yer alıyor, donanmı sin? tanzim için ondan yardım gi rüyor ve az zaman İçinde büyük devletler arasına katılıyordu. ponya 1854 te Amerikalıla- rın zoru ile limanlarını ec- nebilere açmıya mecbur edilmiş, bu tahkiri bir türlü hazmedeme. mişti. O zamandanberi Japonlar bunun acısmı çıkarmak için çalış tılar, fakat İntikâm almak için Av- rupalılar ile müsavi olmak kâfi de. gildi, bunun içindir ki Japonlar onlardan üstün gelmeyi gaye e- dindiler, senelerce hırs ile, azim ile çalıştılar. Nüfusun artışı, garp çalışma o metodlarınm alınması, sanşyiin ilerlemesi, en uzak pazar. larda bile Avrupa ve Amerika em- tissina karşı yapılan müthiş reka. bet, ordu ve donanmada temin e- dilen kuvvet ve intizam, Japonya- nın bugün elde ettiği yüksek mev- kie süratle varışını temin eden # miller bugünkü mevzuumuzun di- şında kalıyor. Yalnız şu kadarını hatırlıyalım ki Korayı, Mançurya- yı, Şimali Çini ele gazirdikten sonra bütün Çini kendine bağlı bir mem re de uğraşmayı göze uldırmış gibi görünüyor. inde ecnebi kontrolü altında bulunan arazi beş nev'e sy- giılir; 1) Concesslon denilen imtiyazlı arazi, buralarmı Çin hükümeti muhtelif tarihlerde ticaret yapmak üzere ecnebi devletlere birakmış- tı. Bu arazi ekseriyetle nehir ke- narlarında veya deniz kıyılarında insanların yerleşmesine pek mü. sait olmıyan bataklık yerlerdi. Fa- kat ecnebiler milyonlar dökmüş- ler, senelerce çalışmışlar ve bu #- raziyi işe yarar birer mühim tica. ret merkezi haline getirmişlerdir. Bu imtiyazlı arazide, ahali tara- findan seçilmiş belediye meclisleri ve bunlara bağlı polis kuvvetleri vardır. Imtiyaz hangi devlete ve- rilmiş ise onun kanunları hüküm sürer. O devlet burada asker de bulundurur. Tiençin'de, Hanko'da, Şanghay'da imtiyazlı arazi vardır. 2) Beynelmilel arazi, settlement- ler: Bunlar yalnız bir devlete de. gil bir kaç devlete birden bırakıl- miş olan yerlerdir. Buradada halk müştereken bir Belediyo Mec Jisi seçer, karışık bir polis teşkilâtı bulunur ve her devlet oraya bir miktar asker gönderir. Meselâ 'da Fransızların Concessi- nelmilel bir settlement Ingiliz, Amerikan, Italyan asker. leri bir arada bulunur, Geçenler- de Japonların işgal ettikleri Amoy limant da bir setilement idi, 3) Mushedelerle ecnebilere açı)- miş limanlar (Treaty port) lar. Çin hükümeti bu limanları ecaebilerin yerleşmeleri ve ticaret etmeleri şt. Fakat bu in Yari teş- için yabancılara Timanlarda — ecnebi kilâtları olmadığı gibi polis ve as- keleri de yoktur. Çingtav, Hanço, Ningpo, Fuço, Svato limanları böy le idi. Bunların bir çoğu şimdi Ja- ponların eline geçmiş bulunuyor. “4) Mukavele ile terkedilmiş a- razi, buraları Çin hükümeti mu- ayyen bir müddet için ecnebi bir devlete En mühimmi Hong Kong karşısında Çin top- raklarında 99 sene'için İngiltereye bırakılmış olan yerdir. vermiştir. 3) En son olarak müstemlekeler Çinin ingiltereye 1841 de terketiği Hong Kong'u görüyoruz. Burada 20.000 ecnebi ile 900.000 Çinli vardı, Son günlerde Çinin muhtelif harp sa- halarından kaçan yarım milyon kadar Çinli buraya sığınmış bulu- Duy: geliyor. Bunların başında Yine bu civarda Macao Por tekizlilerin ve Kwangtuag Fran- sızların müstemlekesidir. aponlar Tiençinde İngilizle rin teslim etmek istems- dikleri, katilden suçlu dört Çinliyi bahane ederek uyandırdıkları bu mesele ile bir kaç gaye temin et- mek istiyorlar: Birincisi İngilizle. ri Çin parasını korumak için aldık- ları tedbirlerden vazgeçmiye mec- bur etmek suretiyle gitti leşen mali vaziyetlerini düzeli mek, ikincisi Çinlilerin imtiyazlı arazideki İngiliz bankalarında sak ladıkları paralara el atmak, üçün- cüsü ve en ehemmiyetlisi Avrupa. lıların Çindeki maddi, ma i ziyetlerini sarsmak surs! milliyetçilerinin o gönlünü mak. Herkes bilir ki Çinde ve di. ğer Uzak Şark memlisketlerinde kimse Japonları sevmez, fakat bu imtiyazlı arazilerden, bu muksvo- İeli topraklardan, bu yabancı isti- lâlardan da ayni derecede nefret edilir. Bunlar geçmiş ezgin bir devrin artık kapanması lâzım ge. len acı birer yarasıdır. Bu İtibar ile Japonlar buralarda beyazları rahatsiz etmek programlarında ne kadar muvaffak olurlarsa Uzak Şarklılara o kudar yaranmış ve kendilerini sevdirmiş olacaklarını düşünürler, Geçen 5 Temmuzda Türk ordusu Hataya grdiği zaman halkın gösterdiği Antakya, 27 (Hususi suretle gi- den arkadaşımızdan): Jskenderunln Payas arasında toprağa gömülmüş iri bir taş parçasının etrafındayız. Yüzle- 1 bir heyecanla sararmış ve gözleri hey: şarmış insan- lar içinde zabitler, muailimler, kız ve erkek talebeler, belleri bükük müş kadınlar ve saçları, sakalları ağarmış ihtiyarlar var, Bir aralık ak sakallı iki ihtiyar, Çolak Sü- anla Mansur oğullarından yük rütbeli Türk zabitine sokul- dular. İçlerinden birisi daha uzun ve daha ak nkü biz hepiniz- den yaşlıyız. verin de onu 0- radan biz sökelim. G özleri yaşaran 'Türk zabiti, tıpkı bir çocuk gibi yalva- ran iki ihtiyara “Hayır, diyemedi ve O zaman iki ihtiyar tıpkı ev larının, analarının, “kız kardeşle rinin katiline saldıran birer deli- kanlı dinçliği ve hırsı ile, toprağa gömülmüş olan o kocaman taşın üzerine saldırdılar. Senelerdenbe- rİ içine gömülü bulunduğu topra- ğa salmış bir çinar kadar yerleşmiş olan o taş parcası, o iki ihtiyarın nereden bulduklarını kestiremiyeceğim (kuvvetlerine mukavemet edemedi. Ve toprağın içinden tıpkı çürümüş bir azı dişi gibi söküldü. İhtiyarların topraktan söküp bir kenara attıkları o kaya parçası, esaretin mezar taşı idi, Onu ora- dan söküp attılar. Çünkü vaktile, yanlışlıkla hürriyetin beşiğine di- kilmişti, O zaman genç bir muallimin gür sesini duyduk. Şöyle haykır- Bu taş İskenderunla Payas nu ayıran taştır. Biz bunu söktük, Çünkü Türkler, birbirle- rinden hudut taşile ayrılamaz.” YY srmda 7 -B yaşlarında bir çocuk vardı. O sökülen şe- yin ne olduğunu ondan da sordum. İzci esvaplı ve İskenderunlu kü- çük Emin, türkçeyi henüz öğreni- yordu, Evvelâ: — O, dedi, taş. Sordum: — Hudut taşı değil mi? Küçük bu sefer arapça verdi: — Hudut taşı, haceri hicran. Anası da yanında idi — Doğru söylüyor, dedi, haceri cevap sonsuz heyecan sahnelerinden Yazan: Hataydaki Arkadaşımız Naci Sadullah hicran, bizim senleerdenberi bağ- r, üzerine oracıkta kesilen kurbanların kanları dökü- len hudut taşını İskenderundan Antakyaya götürmek, Antaky. dan tekrar İskenderuna getirmel hulüsa taşı Hatay dağlarında, Ha- arşılarında, yın her kö- şesinde. “tıpkı vurulmuş bir insan kellesi gibi dolaştırmak; gururla, evinçle teşhir etmek üzere kam- yona taşırlarken bütün gözler yaşlı idi. O zaman anladım ki, dün Is- kenderun - Payas hududu- nun kanlı ve kara taşı, Türk top- raklarından, Türk vatanının kal bine saplarımış paslı bir hançer gi- bi söküldü. Şimdi Payas hududu- nun taşını sökenler Antakya s0- kaklarından geçiyorlar; yarın İs- könderun müzesine, bir daha hiç çıkmamak üzere gömülecek olan O taş, Hatay esaretinin cenazesi- dir. Ve önümüzden geçen alay, bir cenaze alayıdır. Fakat hangi dü- gün alayı, esaretin ölüsünü taşı- yan bu cenaze alayı kadar neşeli olabilir Kil Halkın alkışları arasından geçi- rilen hudut taşi devlet reisi Ta; fur Sökmenin örüne kadar götü- rüldü, ve taşı oraya getirenler bi- Ze şu müjdeyi de verdiler: — Bir sant evvel Hassa hudu- dunun taşını da söktüler, (evet Reisi cevap verdi: — Hassa hududundan sö- külen taş, misakı £ hudutla- rından sökülen son taştır. Ve ar- tık Türk vatanının bağrına sap- lanmış hiçbir taş, hiçbir acı kal mamıştır. Ve biz artık bağrımıza taş basmıyacağız. Bu sözlere, gençliğin göğüslerin- den koparak dağlara yayılan gör bir sesi cevap verdi: — Basmıyacağız! Payas hududunun taşını kendi- sine getirenlere ayrı ayrı iltiğai- en, 10-12 1 sordu. yerin eden bir asker edasile söyledi. Me- “İstiklâl, imi; Sürüye ta bulunan Tayfur Sök yaşında bir kızımızın & Küçük çocuk, adım tıpkı ger ismi “ musunuz? B iraz sonra Ta den öğrendiğime göre vak- tile Atatürkü, esir Antakya ve © sir İskenderün namına siyah es vaplsrla selâmlıyan küçük kızea- Bız. birkaç sene evvel ölmüş. Bu çok hazin âkıbetin bize teselli ve- ren bir tarafı yok mu? O küçük esvaplarile esa- reti temsil ediyordu. Ben eminim ki, o kızcağız, matem renkli vaplarile yurdunun esaretini tem- sil etmiş olmanın acısına katlana- için ölmüştür, Ve bugün bütün Hatay kızları beyaz ipek el- biselerile hürriyeti ve İsliklâli temsil ediyorlar. Nitekim Tayfur ine niçin İstiklğl adının verildiğini sorunca, küçük kızcağız, sim: Sökmen, kend Bayan İstiklâl, hiç tereddütsüz şt cevabı verdi: — Türkiyede istiklâl ölmez de ondan!, Verilen bir karara göre, çok ya- kında Hatay istiklâli uğrunda şe- hit düşenler için yapılacak olan gok müuzzam bir âbidenin inşası- na başlanacaktır. Vilâyet merkezi olan güzel Antakya