Türk Safosunun Hayatı Düğünü TEFRİKA No. 69 Azameti Sultanların Beraber Getirdikleri Şekerleme Kervanı Parçalanıyor ve Bunlar Halka Dağıtılıyordu Yanına on iki kadem uzunlukta ve yedi kadem yükseklikte bir gâleri yapılarak Kaptan Paşa ile bahriye erkânı için döşetildi. İbrahim Paşa sarayının karşı- sında, şimdi Sultanahmet camii- nin işgal ettiği yerin bir kısmın- da saray mızıkası ve düğün na- hilleri bulunuyordu. Daha aşağı- dâ ve yine o tarafta Acem elçisi» ne bir yer ayrıldı, tavanına bir kaç yüz mumlu muhteşem bir a- vize asıldı. Bu yerin yani başmda Fransız sefiri için bir yer yapıl mıştı. Fakat bu elçi, Avusturya elçisine takaddüm ettirilmesini is- temiş ve red cevabı alınca (Pek baristiyan) olan Fransiz Kralının elçisi için putperesilerin (Yani Türklerin!) âyinlerinde bulunmak münasip ulamıyacağı bahanesiyle düğüne gelmemişti. Bu sebep! boş kalan yer Tatar ve Löh elç leri tarafından işgal olundu. Kaptan Paşa karargâhının kar- şısında şerbet ve ayran gibi serin- letici şeyler hazırlıyacaklara mah- sus bir çadır kuruluydu. Meyda- nun ortasına ikidirek dikilerek, birine kırmızı boya, ötekine zey- tiayağı sürülmüştü. İkinci direğin tepesine — bin- lerce fener taşıyan — büyük bir çember kurulmuştu, Atmeydanı geceleri onunla sydınlatılıyordu. Rumeli beylerbeyi İbrahim Paşa “Düğüncü başı,, adiyle meydanın inzibatına memur edilmişti. So- kullunun damadı Cafer Paşa şer- betçi, Kaptan Kılıç Ali Paşa mi- mar başi adları altında birer va- zife almışlardı. Meşinden kaba el- bie giymiş beş yüz kişi, boyunla- rında hava dolu kırbalar olduğu halde meydarı dolaşıyorlar ve İn- tizamı bozacak surette hareket e- denlerin üzerine kırbaları boşaltı- yorlardı. Bu adamların — üzerine ottan yapılma palan örülmüş bir eşeğe binmiş olun — başları şu mühim memuriyetine ilâve olarak halka soytarılık etmek vazilesiyle de mükellefti, 582 haziranının birinde Sul- tan Murat — pek büyük bir debdebe ile — Topkapı sara- yından çıktı, Atmeydanınaki İb- rahim paşa sarayına geldi. Ala- yın sonunda sırmalı elbise giymiş çavuş ve müteferrikalarla saray ağaları ve asker bulunuyordu. On- dan sonra sünnet nahilleri geli- yordu ki, yirmi metre ve daha zi- yade uzunluğu olan dört tenesi- nin etrafında seksen yeniçeri var- dı. Daha sonra altm işlemeli ve kırmızı renkte elbise, Iki siyah sorguçlu kavuk giymiş olan v aht (Sefonun oğlu Mehmet) geli- yordu. Soğ kulağında gayet ağır pahalı bir yakut görünüyordu. Belinde — elmas gibi traş ve al- tınla tezyin edilmiş — billâr sap- Jı bir çelik topuz sokuluydu. Safonun oğlu düğün mevkiine gelince ilk iş olarak babasının €- lini öptü, sonra kendine tahsis 0- lunan yere çekildi. Bu sırada sin- net nahilleri, sarayın karşısına di- kilmişti, mızıka da oynak havalar çalıyordu. İki gün ufak tefek o- yunlarla geçti. Üçüncü gün sul tanlar — bir şekerleme kervani le beraber — Atmeydanına geldi- ler. On, on iki esir bunları takip ediyordu. Bunlar bir takım zor 0o- di. Kılıçlarla birbirlerini vurdu- lar, mızraklarla'birbirlerini deldi. ler. içlerinden biri kendi vücu- düne bir demir harbe sapladı. Başkaları da kollarına oklar sıra- Tadı, takımı arkalarına at nal- ları çaktırdı. Hepsinin vücutların- dan su gibi kan akıyordu. Padişü her birine para ihsan eyledi, ce- sarelte en ileri gidenine dört bin akçelik bir timar verdi. Şekerleme kervanı içinde dokuz fil, on yedi arslan, on dokuz pars, yirmi iki at, yirmi bir deve, dört zürafa, dokuz deniz kızı, yirmi beş doğan, on birleylek, sekiz turna, sekiz ördek varğı ve bun- lar tabii cesamette yapılmış olup zarif eğerler örtülü on beş hay- van tarafından taşınıyordu. Bu şekerler parçalanarak, hal ka dağıtılırken, cambazlar yağlı direkler, dikili ve burmalı sütun- lar üzerinde hünerler gösteriyor- lardı. Sonra ortaya yeni nehil- ler geldi. Bunlar ilk getirilen na- hillerden daha büyük olup, her biri, otuz metre uzunluğundaydı, on yedişer bölüktü, muhtelif renk- te yedi balmumu topundan terek- küp ediyordu, hepsi ehram seklin. deydi, en küçüğünün kaidesi dört beş arşın muhitindeydi. Uzerleri- ne kuş, hayvan, meyva, ayna ve- saire resimleri asılmış vlan bu nahiller grkeklik kudretinin ve tenasül bereketinin timsali sayılı- yordu. Fakat onları şehrin her tarafında dolaştırabilmek İçin, s0- kakları genişletmek ve bu zaru- reti tatmin uğrunda da bir çok evleri ya kesmek, ya yıkmak lâ- zim gelmişti, rtesi gün vezirler hediyele- rini takdim etmek üzere huzura kabul olundular. Sadra- zam Sinan Paşa, padişsha mükel- lef eğerler vurulmuş beş at, şeh- zadeye de muhteşem Jibaslar, al tmlar içinde vo incili örtülerle a yavüş paşa yirmi bin altın kıy- metinde, sekiz'at ve sırmalı ku- maşlar getirdi. Üçüncü vezir Ha- dım Mesih Paşa, ikisi mükemmel eğerlenmiş dört atla, otuz bin al- tın değerinde yüz elli kat elbise sundu. Manisada, padişahın berbe- riyken, vezir yapılmış, ondan dola- yı cerrah Jâkabı verilmiş olen Mehmet paşa, on beş bin altın kıy- met biçilen atlar, elbiseler, köle- ler, gümüş oyuncaklar takdim etti. (Devamı var) Nakleden : Şehâbettin Fuat Annem bunu söylerken, eliyle öyle bir hareket yaptı ki, kalbim birdenbire burkuldu. — Anne, anneciğim, söylesene ne oldu? — Ne mi oldu? Babanla kavga ettim. Ve gözler! dolu dolu vakayı anlattır —.. Kavga, “Sergey,, in yüzünden çıktı. Şüp- hesiz çok ayıp, çok feci... Ağabeyin gidecek diye bi- raz yiyecek hazırlıyordum. Semaveri yaktım. Ne kadar ekmek varsa, hepsini kestim. Herkesin önü- ne birer parça koydum. Tabii babana da hissesini bıraktım. Fakat gelip te, kendisine isabet eden par- çayı görür görmez, bağırmağa başladı. Ne süylesem, bir türlü dinlemiyordu. “Biz üç Kişiyiz, Sergey, Feonya, birde ben, dedim. Hepimi- zin hissesine de ancak, b kadar isabet etti. Kaliyen bir lokma fazla almadık... Lâf arilatmak kabil mi? Kıyametleri kopardı. Ağsına gelen her şeyi söyledikten sonra, nihayel dedi ki: — "Yarından itibaren sizden ayrılıyorum. Ben hepinizden fazla çalıştığım, hepinizden çok ekmek aldığım halde, hepsini siz tıkınıyorsunuz. Ayrı pi- şirip, ayrı yiyeceğim!,, Ne denir? — Pekâlâ, öyle olsun, dedim. Ayrı pişir, ayri ye. Ne yapalım? Allah selâmet versin... Annemi dinlerken, gözlerime yaşlar doldu. Hid- det ve kin yaşları... Evet kalbimde inkisar, öfke ve kaynıyan bir kin var, Fakat göz yaşlarım ne kadar âciz, ne kadar şayanı merhsmet... Anneme teselli vermeğe çlışıyorum, Boynuna sa- rılıp. öptüm. Dudaklarım gayri ihtiyari haykırıyor: — Kedbin,. hodbin adam! Taş yürekli hodbin! Senden nefret ediyorum! Oğlun cepheye gitsin de; sen ondan bir parça ekmeği esirge ha!.. Annemi de TEFRİKA No. 17 incitti. Sude kendi nefsini düşünüyor. Anne, İşte ne mal olduğunu sen de gördün artık.. Be deme- miş miydim? Arsızın gözlerimiz çarpıştı. Annemin gözleri ne dehşetli!.. Onlarda da ayni ateşi sezdim. İkimiz de, babama karşı, ayni kini hissediyoruz. Fücdümde e bir ürperme dolaştı. İrkildim, bir köşeye çekildim; ve gözlerimi ellerimle örttüm. Haleti ruhiyemi lâyıkile tahlil edemiyorum. Içim- de bir sürü duygular çarpışıyor. Fakat öyle anlı- yorum ki annem, babama, benden daha fazla kin besliyor: Ve ondaki kin hiç yatışmıyacak, hiç sön- miyecek bır kin... Annemin samimi olarak barış- masına ihtimal veremiyorum. 19 Mayıs “Aleksandroviç, annemin geldiğini her hâlde işitmiş olacaktı.-Fakat kimbilir neden, bir müddet görünmedi. Nihayet bügün çıktı, geldi. Bermutat mahcup, meyus ve tabiatiyle, nç. Hiç bir şey söylemese, insan onun gözlerinden aç oldu. ğunu anlıyor. Feri uçmuş, küçücük gözlerinin ba- kışı, en mânalı cümlelerden daha beliğ. Galiba, pek fena şöerait içinde yaşıyor. Günde üç yüz gram kadar ekmek alabiliyor: Bir de, sade suya bir tabak çorba ile cüz'i bir aylık. Işi ağır ve yorucu: Otelin taşlıklarını ve sokağı temizliyor. Zavallı, güya ebeveyninin yanına, kendi evine geldi! Içeri girer girmez, edişeli nazarlarla etrafı süzdü; ve gidip karanlık bir köşeye büzüldü. Çeh- resinde, etrafındakilere karşı bâriz bir itimatsızlık okunuyordu. Şayanı merhamet ve yalvarıcı gözler- le ayr' ayrı hepimize baktı, Annem kendisine biraz erzak verdi. Teşekkür bi- We etmeden, salak salak neketi aldı. dizlerinin üs TAN BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 1253496189 10 BUGÜNKÜ BULMACA 2323 6 5 6 1 86 9 10 SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Anadoluda bir yer. 2 — Valide g Oymak. 3 — Sirn meydana koymak, dökmek gg Vsde, müddet, 4 — Bir hart e Bir sanı © bir hazf o Su. 6 — Yarı, nısıf © Bir erkek ismi, — Uzak © Bir erkek ismi, 8 — Kadınlar yapar g Bir meyva © Bir harf, 9 — Güzelik © bir nota 10 — Bir çalgı © Fena g Bir uzvu- müz, asla YENİ NEŞRİYAT; YENİ TÜRK — Eminönü Halkevi tara- fından ayda bir çikârılan bu mecmuanın 78 inci sayısı intişar etmiştir. YENİ ADAM —- Yeni Adam'ın 282 inet sayısı zengin mündericetia çıktı, Bu s6 yıda İlkami Bekir'in çok güzel bir rom m tefrikaya o bişlanıyor. Ayrı Hakkı — Baltarıni Hüseyin Avni, Suphi Nuri, Selmb Cemal Telli, Zeki Faik, Nusret Kü imzalı yazılar ve yösimle: İsrusi kitap habe 4 Yeni A» dam Ansiklopedisi adli eser ilâve olarak verilmektedir. (EN 4 ASKERLİK İŞLERİ tamama) Şubeye Davet Beşiktaş Asi k Şubesinden: Beşiklaş Askerlik defterinin 151 sirasinda kk mekli yüzbaşı Mehmet beli şübere meçhul müracaatı ilân olunur. eczaet e- lu İsmaili akı- olduğundan şubeye ” İdamı, 2490 sayılı kanunun X üi- | sinai milesseseleri munmelerv şubesinin ezacılar İyİ bir nokta ver: Köprü, üdür seninde tamam dö; dığı yo) belediye birdenbire şiddeti #, bu ay içinde bu'dört senelik vergiyi birden vermeğe tazyika başladı. Üs- küderde. eirlik vevmkar, apartıman hen ve Kamam gibi irat getirir emlük sahibi yok dense doğrudur. Yüzde doksan deku- zu eilelerimizi içinde barındırdığımız çü- rük çörik evle haksız konulmüş emlâk vergileri diyeye sit süprüntü, tenvirat vesnire İle birlikte böyle bir ay içinde şiddetle dört seneliği birden alınır mı? İş ne olarak? Serli sefil, yatak yorgan, tencere kazan haraç mezat jera salışile bir unümi peri- karlık. Neticede belediyenin o matlübu yergisi temin edilmiş olsa ne ise, bu dı olmiyacak. Ben bir sile tanırım ki tamar bir ayda bu birizmiy emlâk ve belediye vergisinin yekünü olan yüz lirayı birden istiyorlar. Halbuki satacak elli Hiralık bi- le eşyam yok. Şimdi bu hale Insaf, itidal ve kabiliyeti tediye gözetilerek bir çare bulmasını va- imiz. düşünmeli ve-temin etmelidir. Bir enlâk vergisinin 20 gün içinde bir seneli- ğini bile birden verecek içimizde ön ki; çıkmaz. İyisi mi bunun son seneliğini hik olmazsa üç taksitte ve üç ayda, diğer geç- Bali, birikmiş senelerini de bir sene içinde hafif taksitlerle alsınlar; Bu suretle tedi- ye imkâm da olur, devletin kanunu da ye- tini bulur, istenilen para da toplanmış 0- Yar. i Vergi borçlularından: Ahmet Nâzım, Bekir, Celâl, Vahit » Bir vergiye itiraz Küluhyada küçük bir marangerum. Reş beygirden aşağı elektrik ile müteharrik bir daire deste ap ettikçe günde beş on Geta kullanıyorum ve ayda ancak 30 - 35 kilovat elekirik cereyan sarfediyotum. 2585” sayılı kanunun. ikinet maddesi (5) fıkrası hüricinde kıldın diye ayda 10 lira maktu musmele vergisine tâbi tutulmak istendim. İlrâzim reddolunduğundan dev- İlet şü sna gittim, henüz netice; r. Halbuki ben perikenderiyim. vr Beye Sartettiğim, elektik erreyanı, İstenen vers ise 10 1i- ra, Şimdi ben ne yapabilirim? Kütahya: Küçükçarşıda möble ve değrama evi Bekir Delen niktar ayda 3ü » 35 kilovat * Köprüdeki seyyar satıcılar Sayın İstanbul belediyesinin her hususçr dedikleri tatbik olunmuştur, hepimiz de nuz. Fakat ehemmiyet vermedizle- bir başından bir bağma kadar İki keçeli uçık eamekân- Jar içinde seyyar simitçilerin yerleri de- Biştirilmiyor. Bu gibi gehrin güzelliğini bor zan şeyleri ortadan kaldırmak elbette hes Usküdarlıların Emlâk Vergisinden Şikâyeti flar en 42 1-25 a İ Nühiyemizle Kemaliye srmsnda yapi” Bu balin b rica ediyoruz. * Bekârlardan vergi almalı pimizin vazifesidi önüne geçilmesi: Memlekette yardıma en çok Yan çok çocuklu memurlardır. Köylünü çocukları altı yedi yasında #etihral uzuv” ri #rasına girdiği halde, memurun çoru$” 9 Kadar istihtik # larıdır. Memurun hayat şartları diğef” lerinden çok ağırdır. Memurun eyi, bağı, mülkü yoktur. HE gey! hattâ suyu bile satın ulır. KöyMMöğ İ çocuğu ne kadar fazla olursa, istihsan ö Jo nisbette fezla olduğu hulde, memursf çocuğu ve kadar fazla olursa masrafı da körisr la olur, Zamarımızda memurun çotuğunun b” yötmi kaz #çin bilgi ve ihtiras hibi elmak, en az orta tahsilini tamasıl"” mak şarttır. Memur çocuklarının yiyişi. yiş ve hattâ kalem, kâğıt gibi ihtiyaci min karşısında mektepfeki arkadaşlı” seviyesinden dün ve yoksul derecede oi mamasi bizimdir. Köylüye, tücenra, sanalkâra para ile d€ Bil tarla, tohum, kredi vererek ve b vergi mükellefiyetlerinden istima eder yardım etmeli, Halbuki memur devleöf işini görür, bunun istihsal Kuvvetlerini” artmasına sncak çocuklarına para yard” mi yapmakla olabiliyor. Memur çalışma" sa maaşı ve İkramiyesi verilmez, Kimlere çek çocuklu demâli? iş gör yaşına diş ve tahsilde ol İlamı, çok çocuk arasinda sey közünma yaşına girmiş ve tahstide de oi üç çocuklur çok cocuklu sayılmaz. Ane üçlen fazla çocuğu olanlara, çok çocuk denir Bekârlık vergisine gelince Bekâröi senede 30 lira vergi simak lâzım gelir evli ve fakat çocuğu olmıyanlardan 20, HE çocukludan 10, iki çocukludan beş Bİ vergi almalı, * Başvartenik Kamunluğunun bir dileği masina başlanılan şnse yedi selrizsened”” beridir hâll yapılamadı. Kamunluk ©” fndgki vol Pırat kanarına kada: we ile Kemeliyeye giden poseye | bağları" iki öç kilometrelik bir mesafe kalmasi” Bunun da bir &n evvel Yapılması hususi” alâkadarların nözan dikkatini cetbederiğ Başvartenik'ten: Om” Yeni Çocuk Bahçesi Belediye Kabataş iskelesinin kar” sında bulunan Namazgâh ile yani” daki odun deposunu istimlâk ederi” yerinde bir çocuk bahçesi yapmıY”. karar vermiştir, Belediye reis muaV” ni Lütfi Aksoy bu maksatla dün BS” bataşa giderek istimlâk edilecek # hayr tetkik etmiştir. tüne koydu, ve bir eliyle sımgıkı tuttu. Dizlerinin üstündeki bü paket onu, âdeta boğu- yor gibiydi, Büsbütün mahcup ve şaşkın bir halde ne yapacağım, ne diyeceğini bir türlü tayin ede; miyordu. Kardeşime acıdım, çok acıdım. Tssalı, kurumuş ve sefii simasında ancak iptidal ve vabşi insanların yüzünde okunabilen acıklı ifadeleri gördükçe, kal bimde, ıztırap büyük ve ağır bir değirmen taşı gi bi dönüyor, Ansızın gözüm dizlerinin üstüne ilişti... Dizleri Din üstündeki pakete, erzak paketine... Aman yarabbi, ne garip şey? Ne feci duygu Kalbimdeki merhametten eser kalmadığını, içimde müthiş bir kinin kudurduğunu hissediyorum. Bu kuduran aç bir insanın kini. Bir açın kini, Bizde açız. Erzak namına ne varsa, onu da “Aleksandro. viç,, e verirsek, sonra me yiyeceğiz? İki üç gine kadar bizim de, erzakımız tükeniyor. Ne oluyorum? Bendeki bu acaip #ahavvül beni acaba ne hale sokacak?” Yoksa tıpkı babam gibi mi olacağım? ; Yatağa yattım. Uzun müddet tahlil ederek kar. deşime karşi duyduğum hisler içinde merhametin en Tazla yer tuttuğuna ruhumu, kendi kendimi ik- naa çalıştım. Evet, ona acıyorum: Bu muhakkak. Sonra kalbimi dinledim. Bu sefer de, bir avuç erzakı ona kaptırışımıza kızdım! Biz de açız. Bire. 20 Mayıs Annemin köyden getirdiği erzaktan, daha tam üç günlük yiyeceğimiz var. Şimdiden fakat, feci bir korku kalbimi sarmağa başladı. Babam, dalgın ve kederli, ağzımıza giren lok- maları-sayıyor. Bu hali gördükçe, boğulur gibi o- lüyorum. Artık aldığı ekmekten kimseye kırıntı bile vermiyor. Halbuki o, sekiz yüz elli gram ka- dar alıyor; ben iki yüz elli gram alıyorum, annem de keza, “Boris, üç Yür on iki buçuk gram, Biz ü- çümüz, ekseriya, birlikte yiyoruz. Annemle “Eo- ris,, ekmeklerini belediyeden alıyorlar; ve son za» manlorda muntazam alamamağa U başladılar. Çok şükür, ben muntazaman alıyorum. Annemin kal! da, bana öy! bindekileri vazıhan okuyamıyorsam le geliyor ki, onunla Boris'in ve benim İazür aramızda bir nevi itilâf hasıl oldu. Hattâ, buna bir nevi ittifak ta diyebiliriz. Bu ittifakın hedefi ba- bam, Ve babam, bunu hissediyor. , Korkuyorum, böyle şeyleri düşündükçe, fena hald3 korkuyorum. p 21 Mayıs Bu cvden taşınacağız. Bir odada dört kişinin yat ması çok güç oluyor, Esasen yengemle bir arada oturmak ta imkân” $ız. Annemle Tanrının günü gırtlaklaşıyorlar. Om- rümde yengem kadar kaba ve şirret bir kadina te" sadüf etmedim. Bana öyle geliyor ki, bize karşi beslediği haset ve kinin sebebi bir parça erzakımıZ olmasıdır. Halbuki onlar bizim erzakımıza muhtaç olmadan da pekâlâ bizden iyi karınlarını doyuru" yorlar. 22 Mayıs Bitti. Annemin köyden getirdiği bir avuç un dâ tükendi. Simdi ne yapacağız? Artık tayınlarla ya şamağa çalışmak lâzım. Vesika ile verilen ekmek bazan üç dört gün hiç çıkmaz. O zaman ne yapa" cağız?!, Düşündükçe aklımı oynatacağım. Aç açına nasl yaşanır?. Bir hafta doya doya yemiştim. Fakat şimdi?!, 25 Mayıs “Yeni köy.. de mobilyalı bir ev bulduk: Hem de meceanen, Parasız oturacağız; fakat çok uzak. Annem bu kadar uzağa gitmeğe hiç razı değil (Hem pastahaneye, hem de babanın gideceği fabri” kaya çok uzak) Diyor. Babam “Vaşilevski Ostrof) da çalışıyor. Burasi hemen limana yakın bir yer. Her gün aabahleyi” Saat sekizde iş başına nasıl yetişecek? O Lâkin, bU işte rar eden bilhassa babam... Şehirin haricinde yaşamak ona iki noktadan fay“ dalı görünüyor. Biri, kışa kolayca odun tedarik ede” bilmek imkânı; ikincisi de, köylerden nisbeten & cuz bir fiyatla patates satın alabilmek ömüdü. Bana gelince, şehri bırakıp ta, oraya göç etmek hiç hoşuma gitmiyor. Babamın ısrarın cinaet t€ lâkki edivorum. (Devamı Var) ii