> İngiltere, Büyük Bir , Şonra berkesin birbirine, SOracağı, arsın İl e De Silâhlanan ————— Avrupa * | ra 4 Harp İçin Hummalı Şekilde Hazırlanıyor ggurirki İngiltereye bir göz. atıldığı takdirde o- nun tam manasiyle bir harp hayatı yaşamağa başladığı gö rülür, Her yerde: Nelson abidesi- nin sütunu üzerinde, İngiliz- leri “milli hizmete davet e den” levhalarla karşılaşırsı- nız. Tramvay, otobüs ve hey- keller üzerinde göze çarpar biricik manzara budur. : Dairelerde çalışan kâtiplere tati zamanında gösterilen bir şey var su, mitralyözlerdir. Hükümet Ana vatan ordusuyu iki misline çıkâr mak için harıl harıl çalışmaktadır. Mütekait topçu binbaşıları, gaze” telere mektuplar yazarak yeniden denenmek üzere vazife başına da- vet olunmayı istiyorlar. Mütekalt miralaylar, ordunun daha fazla bü- yütülmesi için mütemadi müraca- atlarda bulunmaktadırlar. Askeri hizmete giren siviller, sivil elbize- leri üzerine işaretler takarak Vazi- felerini yaptıklarını göstermek İs- tiyorlar. İş sahipleri işçilerine kamplarda tâlim ve terbiye gör- mek için müsaade ediyor, hattâ bunları işe almak için, askeri ter- biye görmeyi şart koşuyorlar. Kati bir teboddül meticesinde vaziyet değişmediği! takdirde birkaç hafta süal Şu olacak: -- Neye hâlâ askeri #niformayı giymedin? ütün bunlar Führer Adolf Hitler'in o Çekoslovakya'yı tanklarile çiğnemesinin neticesi- dir. İngiltere bu yüzden Lehistan ile Romanya ve Yunanistana temi- Rat vermiş, Rusya ile müzakere- lere girişmiş, silâhlanma bizin arttırmış, yirmi beş senedir eşi gü- rülmemiş bir şekilde Avrupa sülâ- rında müttefik avlamağa çıkmıştır, Mister Chamberlain ile arkadaş» ları, en mühim tedbirlerden biri 0- Jan levazım nezeretini kurmağa karar vermişlerdir. Bu nezaretin başına geçecek olan zat, icabinda bütün memleket sanayini, yalnız milli müdafaa İçin çalışmağa sev- ilecek ve harici ticareti dahi fedadan çekinmiyecektir. Mister Chamberlain'in tatmin Siyaseti üzerinde ısrar etmesinin sebebi, bütün bunlara katşı gel Mek içindi. Fakat Adolf Hitlerin Çekoslovakyayı çiğnemesi, Cham- lalmin son ümitlerini de kır- RüŞ ve onu üçüncü Reyh'ın Avru- Paya tahakkümden başka bir gaye Gütmediğine ikna etmiştir. İngiltere 1914 den 1918 senesi- © kadar döyüştükten sonra sulh» Sü bir memleket olmuştu. İngiltere Senenin başına kadar silâhlan- Mağa ehemmiyet vermekle bera- 'r, harpten uzak kalmayı, ber şe Ye rağmen etrcih ediyor ve mihver devletlerinin büyümesine muka- e* göstermiyordu. Münih hüdi- Sesinden sonra, İngiltere harbin Pek yakın olduğunu anlattı ve on& MEP için hazırlanmış - olmadığını Bösterdi, Gesi Cnamnerliam, Munihten #onra Londrada alkışlanmış VS halk harpten kurtulduğunu sö- Börak derin bir nefes çekmişti, fa- küt çük geçmeden herkes, bu kur- tulüşun mevsimsiz olduğunu snla- Düştir. Prag'ın zaptı son measkole- Fİ düşürmüş, daha sonra Mussolt- Binin Arnavutluk üzerine yüklen- Mesl ise İngiltereye diktatörlere İltmadın eniz olmadığı kanaatini vermişti, Bunun üzerine İngilizlerin kanı kaynamağa başladı. Bugün bütün Güzeteler İngilizlerin eskiden gös- İngilterede orduya yazılan gönüllüler talim görüyorlar Orduya girecek gençler için açılan hayıt büroları faaliyette terdikleri cesaretten, ileride de es- kisi gibi ordular çıkaraçakların- dan bahsediyorlar, Bugün her İngi liz vaziyetin bu şekilde devam © demiyeceğini söylüyor ve otomo- bil sürücüsünden başlıyarak İş, 3- damlarınin karılarını kadar her- kes aynı fikir üzerinde birleşiyor. Son haftaların İngilterede şahit olduğu bir değişiklik, halk ile hü- kümet ürasındaki münasebettir. Geçen şubatın sonuna kadar, hü- kümet halkı memleket müdafaasi- na koşmak için teşvik ediyordu. Bugünse halk, hükümeti bütün kuvvetile teşvik ve teyit ediyor. Hükümet, halkın, bu hararelti is- teğinden âdeta korkmaktadır. Fa- kat halkın kendiliğinden, ve Al- manya İle İtalyada tatbik olunan usule lüzum görülmeden tek fi- kirle, tek maksatla hareket ederek disipline girmesi bükâmeti son derece hoşnut ediyor. Çünkü bu vaziyet halkın hür kanâstinden doğmakta ve bu yüzden mihver devletlerinde görülen vaziyetten daha çak sağlam sayılmaktadır. Hükümeti telâşlandıran bir nok- ta, efkârı umumiyenin dış. siyase- te kendini lüzumundan fazla kap- tırması, ve hükümeti harbe sürük- 16yebilecek bir vaziyet almasıdır. Hükümet erkânından birçokları, harbin önüne geçilebileceğine İ- #anmakla beraber efkârı umumi yenin harbe karar vermesin soh derece korkmaktadır. ister Chamberlain'i, kabine- sini genişletmekten* ve en mecburi askeri hiz. mil, ihtimal ki, budur. Çünkü İn- giltere halkı, evvelâ Almanya, sonru İtalya diktatörüne karşı â- zami şiddetle harekete tarafdardır. Fakat halk, gerek Alman milleti- ne, gerek İtalyan milletine, birer millet olmak haysiyetile, düşman değildir. Yalnız bu gibi vaziyetler son de- Tece tehlikelidir. Çünkü bir şahsa karşı hissolunan nefretin, bütün bir millete şümulü büyük bir me- sele değildir. Bu yüzden arada bir “kanlı Hünlerden” bahsedildiği ku- lağa geliyor. Sonra Londradaki nazistlere karşı soğuk davranıldı- İvda göze çarpmakta ve Almanla- ra karşı klüplerde bile müstehcen Hübirler kullanıldığı görülmekte- dir. İngilizlerin en büyük kini, bil- hassa Almanya şefine karşıdır. Fa- kat İtalyanın şefi de Arnavutluğü çullanmak için paskalya gününü seşmekle ve Kraliçe Joraldini üş günlük yavrusile memleketten çi- kıp gitmeğe mecbur etmekle de- rin hiddetler ve asabiyetler uyan- dırmıştır. İngiltere efkârı umumiyesinin Çekosldvakya hâdiselerile Arna- yatluk hâdisesi karşı:mıda aldığı vaziyeti mukayese etmek son de- Tece enteresan bir iştir. İngilizle- rin mühim bir kısmı, şüphe yok ki, Çekoslovekyanın nerede oldu- ğunu bile bilmiyor, ve Çekeslo- vakyadan çok geri olan Arnavut lukla alâksdar görünmüyordu. Fa- kat Arnavutluğun işgali, Çek hâ- diselerinden daha çok derin tesir xyrandırmıştır. Sebebi, İngiltere nin bu iki hâdise arasında karar vermek vaziyetinde bulunmasıdır. Ve bu karar, mihver devletlerinin İngiliz varlığını tehdit edip etme- diklerine, Avrupaya hâkim olmek veya olmamak istediklerine dalr- di. İngiliz kalkınmasile beraber, geçen eylülde hissolunan korkular da yavaş yavaş zail oldu. Ve bu yüzden tayyare bombardımanları- nun bile, sanıldığı derecede tesir ot- mediği Almanyanın dahilinde bir- çok hoşnutsuzluklar bulunduğu hakkında sözler söylenmesine baş” landı, Halk arasında yapılan bü- tün konuşmalarda tebarüz eden N Çallı İbrahim: rm in kalırsa, içkinin de- İl recesini değil, fiyatım indir- İİ mek lâzimdır. Çünkü, bir çok vatandaşları içkiden zi- ade içkinin dayanılmaz ba- hası harap ediyor. R* meselesi, Millet Meclisi- nin sön toplantısında, bir münakaşa mevzuu oldu. Mebus * zdan bazıları: Rakı, milli bünyeyi sarsi- İ yor. Az rakı içilmesi için tedbir - İ der alalım!” dediler, | Bazıları: “.— Rakr, bizim milti içkimiz » dir.” dediler. Razıları, bu mukabeleye de iti- razda bulunarak: “— Bizim milli içkimiz rakı de gil, ayrandır?” Cevabını verdiler, Neticede, İnhisarlar Vekilinin sözlerinden anladık ki, İnhisar i - daresi, yakırida piyasaya, 40 dere- celik hafif rakılar çıkaracakmış. -Mecliste geçen bu münakaşa, ve bu müriakaşa neticesinde öğre- nilen karar, bütün memlekette bü yük bir dikkat ve alâka uyandir - muştar. Jar Bu kârirı yersiz bulanlar da, çok yerinde bulanlar da, kâfi gö - renler de, az görenler de var! Ve bu hususta ettayin bir va- tandaşın bir “ Hill” mensu- bunun, bitaraf doktorun, bir akşamcının veya bir sanatkârın duz gular, düşünceleri (birbirine hiç te yakın değildir. Nitekim. Eğer Meclisteki münakaşslar etrafin - daki düşüncelerini öğrenmek İste- diğim 7 leri cevapları gözden geçirirseniz, tefsirler, telâkkiler, ve temenniler arasındaki Yarklarin büyüklüğünü | kavramskta zorluk çekmeyeceksi- niz. Gi ralimi evvelâ, Tıbbı Adinin müdür muâvini Dr. Fahri Cana sormuştum. Fahri Ci * — Bence, dedi, içki ile mücs- dele etmek, kanunla da, derece in- dirmekle de olmaz, Eğer bir vatan daş, içki içşmeyecekse, onu kanun - Ta da zorlasanız, bu kararından vaz geçmez. Fakat eğer içmek itiya - dında ve arzusundaysa, onu zorla Yeşil Hilâle sokamazsınız. Netekim, Türkiyede içki yssa- ği varken, her zamandan fazla iç - Kİ içilmişti: Zira o yasak, içkiye, üstelik, “memnu meyve” nin cazi- besini de e etti. Derece indir - mek bahsine gelince, ben, bu ted- birin de, müsbet bir netice doğu” racağını ummuyorum: Eğer bir akşamcı, elli derecelik rakıdan ya rım kilo içiyorsa, 40 derecelik ra- kıdan bir kilo içecektir: Zira 0, iç- mıktarını, rakının derecesi » ne değil, kafasının derecel taham- kâli kanaat, İngilterenin “snuhak- kak kazanacağı” ve bu işi sür'atle başaracağıdır. Yine umumi kanaa- te göre Almanya, İngiltereye kar- şı duramaz ve bugünkü İngiltere 1914 uğustosundaki İngilterede daha çok kuvvetlidir. F akat İngilizlerin harp ihti- mali yüzünden memnun Ol duklarını sanmak, abestir. İngiliz- ler, harbin ne derece feci olduğu- nu çok iyi biliyor. Ve profesyonel askerler dahi harp çıkmasını iste- miyorlar, İngiltere, harpten bam- başka olan ası! işlerile meşgul ol- mayı istemekte, fakat, vaziyeti tas- fiye etmedikçe, harp ihtimalinden kurtulmağa imkân bulunmadığını takdir etmektedir. Bugün doldurulan topları, sinir lerin fazla gerilmesi de, patlatabi- Tir. Nitekim, İngiliz gazetelerinden biri “Hitlerle görüştüğünüz tak- dirde ona ne dersiniz?,, tarzında bir anket yaptıktan sonra neticeyi şu şekilde toparlamıştır: — İngiltere son derece hiddetli- dir! Bir Ankete Aldığımız Cevaplar: “RAKI,, Türklerin Milli içkisi midir? Dr. İ. Zati: Bizim milli ananemiz içki içmemektir. Kanuni mem- nuiyet koymak beyhudedir İçki sarfiyatını son derece sıkı bir kontrole tâbi tutmak lâzımdır. Dr. Fahri Can mülüne, ve deresi ihtiyacına gü - re tayin eder. Bu itibarladır ki, içki ile müca- delede kullanılabilecek olan y güne müessir ilâç “telkin” dir. Ye- tişecek olan neslin körpe dimağı - na, tâ ana mektebinden itibaren. içki düşmanlığını * aşılayabilirsek, yirmi otuz sene sonra, koca Türki- yede bir tek meyhane kalmaz). Ben rakının milli içkimiz olup olmadığını katiyetle bilmiyorum. Fakst eğer yanılmıyorsam, bütün dünyada Türk içkisi olarak tanın- mış bulunmasına rağmen, rakı, biz den evvel Yunanlılar tarafından yapılmıştı, mma bundan ne çıkar? Asıl mesele şudur: Rakı bir içki midir, fena bir içki midir? Bence içkilerden mutlaka seçmek lâzım gelirse, rakı diğerlerine mü raccahtır, Zira zevklerini içkide arsyanlara bir kadeh rakı, bir şi - şe biradan fazla neşe verebilir Ra kı sofrasında, sohbet daha wzun , sürebilir, Rakı, diğer | İçkilerden daha müştehi, hatti daha mugad - didir. Rakı bulamadığı gün kolon- j Yayı bile içmiş olan şair Abdülhak Hümit, hemen hemen doksanına kadar yaşadı. Gündüzleri bile bardak bardak rakı içen Ahmet Rasim, çok ilerle- miş bir yaşta hayata gözlerini yum | duğu gün, dimağının zengin cev - | herinden bir dirhemini kaybet » | miş değildi! Eğer teşbihte hata olmazsa, ha tırlatabilirim ki, yalnız aş yiye - rek geçinen karga, on çok yaşayan hayvanlardan birisi: Binaenaleyh, adına “bünye” denilen binayı, han | gi gıdanın yıktığını, hangi içkinin çökerttiğini, veya hangi (gıdanın beslediğini, tababet, riyazi bir ka- tiyetle tesbit edeblimiş değildir... Bu arla doktorlarımız: «— Rakı faydalı mıdır, zarar - li mıdır? Sualine cevap verirken, mülâhazat hanosini açık bırakma- kıdırlar!... Kendi kanaatimi de öğrenmek isterseniz, bence rakı .da, - tapkı diğer içkiler gibi - niçin içtikleri- ni, nasıl ve ne kader içilmesi lâ - zım geldiğini bilmeyenlere ne ka- dar zararlı Ise, iyi kullananlara o kadar favdalıdır; Dr. Fahri Can: Rakı milli içkimiz değil- | dir, İçki yasağı fayda ver- mez. Yegâne müessir ilde telkindir Bunu yaparsak 30 yıl sonra memlekette bir tek Yâni ben, ne akşamcıyım, ne de Yeşil Hilâlci: Çünkü bence, Ye şil Hilâlcinin taassubu, akşamcı - nın itiyadı kadar manasızdır!” * | ine Candan sonra, Yeşil A- yın en fasl mücadelecisi İb- rahim Zati Ögeti dinlemek ente - resan olmaz mıydı? o — Bence, diyor, içki derocesi- ni indirmek, şüphesiz, faydası âşi- kâr bir tedbirdir: Yâni hiç değilse “Ehveni şer” dir. Kanuni memnuiyet o koymağa gelince, buna ben bile aleyhtarım. Eğer elime çok geniş salâhiyet ve- rilse bile, “memnuiyeti katiye” koymam. Çünkü kökleri asırlara gömülmüş bir itiyadı zorla söküp atmağa çalışmak, beyhude bir gey in yapılması lâzım gelen şey: İçki sarfiyatını son derece si- kı kontrole tâbi tutmaktır Mese - lâ on sekiz yaşından küçük çocuk İsra olkolün damlasını satanlara, bir okka zehir içirmek günah de - ği Çünkü onun yaptığı hars- ketin, sefil bir menfaat uğrunda koca bir hayata kıymaktan farki yoktur. Sonra mektepler civarında, & « niversite muhitinde, içtimai mü « lerin bulunduğu O yerlerde, doğrudan doğruya elle muhiti ©- lan mahsllelerde içki satışını me- netmek lâzımdir. Bunlar alınmas lâzım gelen basit idari tedbirler - dir. Bunun haricinde, asıl yapılma- sı lâzım gelen iş, ilk mektepler. den başlayarak, çocukların dimağ- larını içkiye karşı âdeta nefretle, kinle, istikrahla yuğurmaktır. Spor klüplerinde, Halkevlerinde, kaza, nahiye, semt ocaklarında, sık sik ve çok açık lisanla verilmeli, filimler gösterilmelidir. Meselâ Fransada, Omekteplerin, klüplerin, fabrikaların duvarları, içki nefretini telkine çalışan lev - halarla, afişlerle doludur. Fransa- da gördüğüm bu afişlerden birisin de, çok şayanı dikkat bir cümle okumuştum: «ğer, diyorlardı,” alkol, kuvvet verici, zindelik bir şey olzay- dı, dünyanın en şek içki içen milleti yılan Fransa, 1884 olimpiyatlerm- yedinci kalscığına, birinei ge- Urdils Yine o afişlerden birisi: “Dün yanın en nefis ve en besleyici sü- tü, içki kullanmayan bir (ananın memelerinden akar!” diyordu. B u son söz, edebi bir vecize değil, ilmi bir Ohakikattir Alkol vücude girince, kısmen ya- nar. Zaten alkolün o aldatıcı kızış tırıcılığı bundan galattır. e Fakat vücude giren alkolün mühim bir kismi, alkol halinde kalır. Bunun içindir ki, alkolik anaların sütle - rinde alkol vardır. Sonra bugün. frenginin nesli bozmasına bile, iyi bir tedavi sa - yesinde mani olunabiliyor. Fakat içki, beş nesilde, zürriyeti tama - men kurutuyor. Ve bunun önüne geçilemiyor. İstikbalin kalabalık ve sağlam milletlerde olduğunu düşünürsek, İçki satışınm devlete temin ettiği bir kaç milyon lira kâra tama st - mekle ne korkunç bir ziyanı gö - 76 aldığımızı kolaylıkla anlarız. İçkinin içtimai sahadaki tahri- batını da, saymakla bitiremem. Eğer çoğalmak istiyorsak. içki yi mutlaka azaltmalıyız!.. Hem dü şünün ki yer yüzünde, o nüfusun ehemmiyeti gittikçe artmaktadır. Çizmeye sığmadığı söylenilen İ » (Sonu: Sa. 11, sü. Ti ümmi i 4 ü N er konferanslat