6 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

6 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ALİP P AYY man. aka aletta ta” 32 EZ O 222 6-3-939 Gündelik Gazete ei TAN'ın hedefe Haber de, fikirde, o herşeyde temiz, — dürüst, samimi olmak, okarlin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1460 Kr. 1 Sene (2800 Kr 750 6 Ay 1504 400 , 3 Ay 800 156 1Ay 300 , Milletlerarası posta ittihadına dahi! »imiyan memleketler için abane bedeli müddet errasiyle 30, 16 9 4,5 liradır. Abone bedeli pe Adres değiştirmek 25 kur r 10 kuruş Çocuklar İçin Ahlâki Filmler Ms Şef ilk gün dinlediği sine- macıya soruyor: — Ahlâki filim getiriyor ve gös- İyor musunuz? Sinemacı cevap veriyor: — Sinema kumpanyaları çortik - mahsus ahlâki filimler yapmaz- lar. Bunları memleketimizde yaptır - Mak da pahalıya mal olur. Sinemacının cevabı | doğrudur. umpanyalar ahlâki filim yapmaz - . Fakat hir çok memleketler hükü- Met hesabına ahlâki filimler yaptır - Muşlardır,. Bunların başında A- Merika gelir. Amerikada Educa -| Won Board yâni Maarif dairesi, Şocuklara mahsus yüzlerce, hattâ bin 'e ahlâki, fenni ve faydalı filim - . tırmıştır. Amerika hükümeti bu filimleri satmak için yaptırma -| Miştir, Onun için hariçteki yabancı Sinemacılara satmaz, Fukat bunu hü- ümet veyahut çocukları o Esirgeme Kurumu getirtip sinemacılara dağı - tabilir. Böyle bir müraesati Ameri - * hükümetinin memnuniyetle karşı Warağına şüphemiz yoktr. Bu filim- erin kopyelerini Yök pahâsına temin iaamaniLi #östertmek mümkündür ve kolaydır. Maarif Vekilimiz. Cümhurrelsi. Mizin bu arzalarını tahakkuk ettire- bilirler, ji, 24 filimlere fenni ve faydalı fi- "mler de ilâve edilebilir, Ziraat Ve- kâleti bu ilimlerden bir kısmını ge- tirtmiştir. Bu filimlerle meşgul'hu- ketler vardır. Bu şirketler va- Ntasivle istendiği kadar filim getirt- Mek de mümkündür. Bu suretle çocuklarımızın — hem İgilerini arttıran, hem de karakter- #rini kuvvetlendiren filimlerin gös- terilmesi temin edilmiş olur. * Varşovada Muvaffak Olamadılar talya Fransaya karşı ortaya at- tığı iddiaların tahakkuku için Mirekete geçmeden evvel, sağını 50- ihu garanti altına almak İhtiş adır. Evvelâ Alma yanın kendisiy ber yürüyeceği hakkında Hitler- deh yarım bir teminat kopardı. Sonra Yugoslavyanın bitaraf kal- Masını temin etmek için hariciye na“ Yin Belgrada gönderdi. Nihayet harp çıkarsa Polonyanın da bita- iğını temin etmek ümidiyle Kont Varşovayı ziyaret etti, Fakat Va Ziyareti menfi netice verdi. Polonya, Çekoslovakya misalin - Sonra Berlin - Roma mihverin - ziyade P: Londra mihverine 991 eder gibidir. Polonya Başve- İli gizlice Parise bir ziyaret yap - Miştir. Sovyet Rusya ile de Polonya Masındaki minasebat düzelmiştir. li Romanya Hariciye Nazırı Var- ada bulunmaktadır. Yakında Po- yoya Hariciye Nazırınm Londrayı| 'Yüret edeceği söylenmektedir. » Bütün bu faaliyetler Polonyanın #ris . Londra mihverine olan te - iYülünü göstermektedir. İtalya şimdi endişe içindedir. Bir ta- Milan İngiltere ve Fransanın general tankoyu elinden almasından kork - gpaktadır. Bunun önüne geçmek için alya elinden geleni yapmaktan ge- durmamaktadır. Burgostaki İtal - Yan mümessili Frankonün İngiltere- Yun eğmemesi için tazyik icra- devam etmektedir. Fakat İspanyada İtalyaya karşı dr, den ESKİ dinci asır sonlarına kadar tehlikeli bir sanatti. İlk ve orta çağlarda nisbi bir emniyet içinde başarılan bu pek önemli iş, hü - kümdarların gururu genişledikçe, ve istibdat havası karardıkça, tehi'keli bir sanat halini almağa başlamış ve Üç yüz yıl evveline gelinceye kadar o durumda kal - maştır. Yazılı tarihin her (devrindeki elçilik hüdiselerini gözden geçir - mek güç olmasa bile yorucu bir le bir musahabeye mevzu olabi - lecek hacimde üc beş tanesini bir lâhzada seçivermek kolaydır. Me- selâ Yavuz Sultan Selimin Şarka kaçmış olan bir yeğenini — şehza- de Ahmedin oğlu Murat — İstan- bula gönderilmesini iltimas et - mek maksadiyle -İrana yolladığı elçi, o yeğen tarafından — şüphe yok ki, Şah İsmallin müsaadesi'« le — öldürü işti Bu hâdiseden dolayıdır ki, Ya- vuz Sultan Selim, komşu İran $a rayıma yapılacak tebliğleri, ihtar- ları O söraya kadar götürebilecek elçi bulmakta güçlük çekmeğe başlamış ve 1514 seferinin ilk günlerinde, o tebliğleri ancak İ- renli ölün kimselere yaptırmıştır. Meselâ harp beyannamesini Teb- rize götüren Kılıç adlı bir casuş olup Türk ordusunda © vazifesini yapmağa çalıştığı sırada yakalan. mış ve kafası kesilmek 'cap eder- ken Tebrize Yavuzun bir mektu- bunu götürmeyi taahhüt ettiğin- den serbest bırakılmıştı, yni yıl ayni hareket tekrar olundu ve bir baskın gecesi ele geçen esirlerden Şeyh Ahmet adlısı da — Şah İsmaile mektup götürsün diye — ölümden istisna ve âzad edildi. Başka türlü Şar ile Padişah arasında mektuplaşmak imkânı yok gibiydi. Fakat bu va- ziyetin vücut bulmasında Yavu - zun da büyük mesuliyeti vardır. Çünkü İran sarayından gelen el- hoşmudsuzluk günden güne artmak. tadır. Bu hoşnudsuzluk bilhassa Fran ko ordusu erkânı arasında bariz bir şekil almıştır. Bu ruhi tesir altında Frankonun İtalyan askerlerini çekmesi . için Mussöoliniye müracaat ettiği bile söy. lenmektedir. Fakat Mussolini asker. lerini geri çekmedikten manda, Mad- sında Franko orduları - ve Fransanın tanımış olması, İspa; ya meselesinin halline kâfi gelme miştir. NELER Esik on altıncı, hattâ on ye- —————— m m çileri parçalatmaktan oda geri kalmamıştı. Kanuni Sultan Süleyman da tahta çıkar çıkınaz, bir elçi hâdi- sesiyle karşılaştı. O, babasının ö- lümünü ve kendi cülüsunu Macar sarayına tebliğ için Behr: adlı birini sefir olarak yollan; Gerçi O bu, ağır cinayeti kaydetmekten çekinerek Behram çavuşun fena muamele görmüş ve mahpus kalmış oldu- ğunu yazarlar. Hattâ Ali, “Haraç talebine varan çavuş alıkonma - ğın,, sözile bu vâkıanın. ağırlığını hafifletmek ister, Fakat Behram çavuşun”--“Macar Kralı Lul ta - rafından verilen emir Üzerine — öldürülerek cesedinin Nata ya - kınlarında Obir göle (atıldığı — Frenk tarihçilerinden bir ço - Zunun itirâfiyle — sabittir. TAN Ğİ Y.Y ELÇİLER, ÇEKERDİ? Yazan: : M. Turhan Tan aliba bu Behram çavuş hâ- disesinin uyandırdığı kır- gınlık ve kızgınlık yıllarca geç - memiş olacak ki, Osmanlı vezir- ler de bütün elçilere ve hele A- vusturyadan gelenlere çok sert ve ters muamele yapmak yolunu tütmazlardir. * O devirlerde belki tabii, fakat şimdi pek kaba görü- nen bu siyasi hoyratlıklar arasın- da gülünç (konuşmalar da göze çarpar. Meselâ 1527 — 1528 yıl - larında Macar elçisi olarak İstan- bula gelmiş olan Lasezky'yi huzu- runa kabul eden sadrazam İbra- him Paşa, daha ilk ağızda şu söz- leri söylemiştir — Biz Kral Luti'yi öldürdük, sa. rayını aldık. Orada yemek yedik ve uyuduk. Onun Krallığı bizim- dir. Kralların kuru bir taçla Kral ALMANLAR İNGİLİZLERİ NASIL GÖRÜYORLAR ? Londra radyosu bildiriyor: İngiltere günden güne kuvvetle- niyor, fakat biraz kan alınmasına müsaade edilebilir (Alman karikatürü) | olacaklarını zannetmek deliliktir. | Hakiki kuvvet ve kudret veya elmasta değildir, demirde dir. Kılıç, her şeyi itaate mecbur eder ve kılıçla kazanılan şeyler, yine kılıçla muhafaza olunur Yine bu sadrazam Viyanadan gelen Kornelyos ve Jexom adlı el- çilerle şu biçimde konuşmuştu: — Hayvanların en korkuncu © lan arslan zorla değil, hile ile, mu- hafızının verdiği yiyecekle ve alışkanlık kuvvetiyle teshir olu - nur, muhafız onu korkutmak için bir değnek int'hap etmelidir. Hiç bir yabancı ona yemek vermeme- lidir, Anladınız, değil mi? hükümdar, müşavirleri ve vükelâsıdır. Ben efendimi, büyük şehinşahı haki- kat ve hakkaniyet âsasiyle idare ediyorum. Ve sonra öğünmeğe başlamıştı: — Benim yaptığım &yaptıktır. Bir Seyisi paşa, yapabilirim. Efen- dimin haberi ülkeler, krallıklar o dağıtmak elimdedir. Efendimin verdiği şeyi benim ta- altında Arslan muhafızlar da onun | olmadan ratımdan tasdik olunmazsa, eser - siz kalir, fakat benim emrettiğim bir iş, efendimin hoşuna gitmese | de, yapılır!.. ize da — İnebahti boz gunluğundan sonra — Ve- | nedik balyozu Barbaro ile konu- şurken Şu ağzı kullandı: Inebahtı'da donanmamiz yan- dıktan sonra cesaretimizin nasıl | yükseldiğini (şüphesiz ki, görü- yorsun. Şunu da öğren ki, biz siz- den Kıbrıs'ı aldık, siz bizim do- nanmamızı yaktınız. Bu iki vâkıa arasında çok büyük fark vardır. Çünkü biz, sizden bir Krallık ka- dar yer almakla kolunuzu kesmiş olduk. Siz ise donanmamızı mağ- lüp etmekle yalnız sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilmiş bir kol yeniden bitmez. Lâkin traş edil miş sakal, evvelkinden daha ziya- de kuvvetli çıkar! Sokullu'nun kullandığı dil, bu- palavracı diplomatların günün ağızlarına nisbetle çok naziktir ayni zamanda bariz bir hakikatin tercümanıdır. o Zira Venedikliler bu muhavereden bir iki ay sonra Akdenize iki yüz elli parçadan mürekkep bir Türk donanmasının çıktığını görmüşler ve yelkenleri indirmişlerdi. Fakat her Osmanlı sadrazamı, Sokullu Mehmet Paşa gibi nazik değildi. Söz gelimi onun makamı- nı işgal edenlerden, Yemen ve Tunus Fatihi Koca Sinan Paşayı ele alalım. Bu zat elçilerin ana - larından emdikleri sütü burunla- rından getirirdi. Meselâ Avus - turya elçilerinden Etyen Yenyari ile konuşurken “İmparator Rudol fun sıhhati nasıldır, ve “Macar- lar kendi milletlerinden niçin hü- kümdar seçmediler,, diye sorduk- tan sonra şu mütaleayı yür tü — Almanlar Macar müş atlarına benzerler. Lâkin Macarlar vetli aygırdırlar! kuy - inan Paşa, bu sözleri bir il tifat olarak, söylüyordu. Fakat elçinin kendi sine üç bin altından fazla bir şey vermeğe yanaşmadığını anlayın - ca, durumunu değiştirdi. Kendi - sini direğe bağlatıp, dövdüreceği- ni — bağıra bağıra — söyledi ve sonunda müjde verdi: O direkten ancak ölün ayrı- güler yüzle, hır! Yine bu Sinan Paşa, Avusturya elçilerinden bir başkasına, Pezen adlısına kızarak bağırmıştı: — Senin gibi âdi bir yazıcıyı elçi yapmak Viyana Kralının ne- reden aklına geldi? | Elçi Pezen yerlere kadar eğildi, sükünetle şu cevabı verdi: — Sizin efendiniz olan büyük padişah bir domuz çobanını vezir yaptığı gibi Imparator da bir ya zıcıyı sefir yapabilir, Elçi, kudretli ve azametli Ko- ca Sinan Paşanın Arnavutlukta bir zamanlar domuz (o çobanlığı yapmış olduğuna telmih ediyordu Lâkin mağrur vezir bu cevaptan asla münfail olmadı, yüzünü $a - londa oturanlara çevirdi: — Kâfir, dedi, benim verdiğim İsuyunu içmemeğe karar vermiş. Ra İdan gülümsediğini görüyor gibi; Sana Yazık zl m Değil mi Gandi! Yazan: Sabiha Zekeriya Sert gem Rajkot vadettiği ıslahları Hindistanın meşhur idealist peygar beri Gandi, ölünceye kadar bu ma di yememeğ hüküme yapmamı dünyanın ekmeğini hracesi bunu duyar kot m duym ne,yaptı bilmiyorum amma, müste lekeler nazırının, bu haberi aldı zaman, bıyıksız dudaklarının altın . Bu gülüş yok mu Gandi, insan son nefesi tükense, ciğerleri kabaj| ka aki sönen nefes verir, vücudunda duran sel kesilir, damarlardan yine gazı bitmiş Olâmba gibi nerjisi elektrik kesilir, yaşayacağı diye bağırır... Şu adamın dudakla rındaki acı, istihzi hatap olmamak için hayat kesilece im diye haykırır. Bu komedi yetmedi mi Gandi?.. Beyaz gömlekle Londra * kaklarında, sihir yapıp keramet s çacağım diye dolaşan Hint fak gibi dolaştın. Avucuna sadaka kab linden attıkları vadlere inandın d geldin istiklâl mücadelesi için çarı şan beyaz donlu, çıplak ayaklı açi ri, kandırdın, seslerini kıstırdın. tebessüme m kuzu Başındaki taçta, dünyanm en k metli Hindistan olmasını taşıyan kr ln kafa tuttun, teneşirin üstüne Ş n, ne içtin.. Ye tığın yeri bir türbe, iskelet haline g len vücudünü, peygamber sanıp nananlar, öleceksin diye mendil t tup ağladılar Kralın başındaki elmasın rengi 1 le solmadı. Seni teneşirinden kald mak için, müstemlekeler nazırı fe ağzına akıttıkları su ile b raber, ıslahat projeleri akıttılar; nasına inat yemek yemiyen çocuk lar gibi, dediğin oldu sandın, tabu tundan fırladın. Anneler çocukları nasıl tatlı tatlı kandırırlar bilmiy muydun?... man etti Zaman oldu, öpülmiyecek eller ayakarı öptün, kandırıldığını anla yınca çıplak ayaklarla dağlara çık tın, yanındakilere yutturduğun silâ! sız mukavemet afy yuttun, İman le hepsini ideali şerbet peygamberim diye bü maval okudun. Bunlar geçti... Ya bu şimdiki b oruç nedir Allahaşkına... Hem Ki defa ölünceye kadar yemiyecekmiş) sin. Bugüne kadar oynadığın bu kı mediye yalnız bıyıksız. müstemleğ nazırı gülüyordu, şimdi bütün dün ya kahkaha ile gülecekler diye ödür kopuyor... Senin gibi bir filozofa hiç yaraşır mı?.. a Hem niye ölecel sin Gandi... Sen ölürsen Hindistan Sağlığınf Yapamadığın bu işi, bu kuru kemi cansız cesedin nasıl yapar? Sen ölü sen, Rajkot hükümdarı hemen istil Bâl bayrağı mı çeker dersin? Böyle b niyeti olsaydı, koloniler konferansı da dut yemiş bülbül gibi dilini yut maz, kararların altına mührünü ba mazdı. Hele İngiltere İmparatorlu, Hindistanı müstemlekelei arasınd çıkarır sanıyorsan, sen ölür ölm bu filozof şuurunu muayene için en yazı akliye kliniklerine gönderirle mlerin maskarası olursun, ihtilâl mi olur dersin... Bu inatcı çocuk oyunlarına dey madın mı a Gandi... Bu zamanda gi rliltüye kimse pabuç bırakmıyor. Kuru tehdit para etmiyor... Bütü dünya canım, başim, tacım, topra im, malım. pazarım © kavgasında Sen ölürsen kıyamet mi kopacak Hindistanla beraber dünyanın niza mı mu değişecek, Etme. eyleme Gan di, bu tatlı canına yazık değil mi? ma Bayramiçte Deve Güresleri TANİ wenf, Ravramie Cocuk bii Se göme kurumu tine dev Miş ve kalsmatık bir ha edilmiştir. nin Umurbey nahiyesin den Halil Ecenin Yaman isimli devet almıştır. Çanakkalı başta birincili nin Bergoz köyü si ile Ezineli Mahmudun 'de' Parayı, o cinsten akçe ile ödedi! yük ortada berabere kalmışlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: