Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
-. hayı, “tırlarla u; » vüksek olduğunu bilirsi- e A Gündelik Gazete —ğma 'TAN'ın hedefli Haber- de, — fikirde, — herşeyde temiz, — dürüst, samimi olmak, karlin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi a e 1400 Kr. 1 Sene — 2800 Kr. 150 » GAy — 1500 » 400 , 3 Ay 800 » 150 , |LÂy 300 » Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler - için atone bedeli müddet sırasiyle 30. 16. 9. 3,5 liradır. Abone bedeli pesindir: Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kurus- luk pul ilâvesi lâzımdır. ğ ÜNÜN MESELELERİ ğ Son Tasfiye Nihnyet Tramvay ve Tünel şir - ketlerini de Nafia Vekâleti satın almış bulunuyor. Bu satın al- ma V| —' teketteki Emper- yalist sermayenin tasfiyesidir Ve bu muamele ile İstanbuldaki ecnebi sermayesi tamamen temizlenmiştir. Bu hâdise münasebetiyle söyle - nen nutuklar, hâdisenin kendisi ka - dar mühim ve manidardır. Nafia Ve- kili Ali Çetinkaya: : “—İmtiyazlı şirketlerin ve kapi- ,tülâsyonların düyada siyasi Ma- nada geri kalmış milletlerin Ve idarelerin üzerine tatbik edilen usüllerden olduğu tarihen sabıtî tir. Türk milleti ve Türk idaresi bu devreyi eçirmiştir.,. Böyle olduğu şçin de memleket d?' hilinde Emperyalist emellerle gelmiş senebi sermayesinin yeri kalmamış- lır. Şirket mümessili de verdiği ce - vapta: « Bu memleket hakkında ve bu memleketi bu hale getirmiş olanlara karşı hayranlığımın ne İshistan, 1921 dedl, we SMa ve ona baği'ı"îff_dî? ati Kiiğ , sinde Rm::m,—:ğyş— ea i Berlin )_ım........î.îî?_' Emperya - astlere yalnız hakkını kabul ettirmek le kalmıyor, onları hak önünde rü - küa da sevkediyor. Bu, rejimimiz için — övünülecek bir hâdisedir. Bu sebeble maziyi tas- fiye eden Nafia Vekili Ali Çetinka - yaya, yalnız, İstanbullular değil, bü- tün millet minnettardır. Çocukları Esirgeme Kurumuna Düşen Vazife Geçen gün gazetemize gelen oku- yucu mektupları arasında küçük bir ilân gözümüze ilişti: Evlâtlarını geçindiremiyen bir a - nanın ilânı. Bunun üzerinde duralım dedik ve bir facia ile karşılaştık, Bu ananın acıklı hikâyesini dünkü Tan da okumuşsunuzdur. Bu kadının vaziyeti bize evlâdlık meselesinin organize edilmesi ihtiya- tını telkin etmiştir. Evlâdlık, Türk cemiyetinin öte - denberi tatbik ettiği bir ananedir. Aşağı yukarı her evde bir evlâdlık vardır. Bunlar sokağa düşmüş kimse- viz ve hâmisiz çocuklardır. Evlerde p hizmetçi olarak çalıştırılır en hakir, en izzetinefsini ktrıcı muame- lelere lâyık görülürler. Hizmetçi pa- rası veremiyen ailelerde bunlar bo - ğaz tokluğuna çalışan kölelerdir. Bu kimsesiz ve zavallı çocukların hâmisi Çocukları Esirgeme Kurumu olmalıdır. Bu kurumun Türkiyenin her tarafında şubeleri vardır. Evlât- lık olacak çocuklarla — evlâtlık al - mak isteyen aileler arasında bu cemiyet mutavassıt rolünü oynaya - bilir. Evlâdlık isteyen aileler bu ku- ruma müracaat ederler. Kurum bu nilelerin içtimat ve iktısadi vaziyetle- rini tetkik eder, böyle bir evlâdlığı ne maksatla aradıklarını araştırır. Onların girdikleri evlerde tabi o!- maları Jâzım gelen muameleyi .'esb“ eder. Evlâdlık verdiği aileleri ta- kip ederek çocuklara yapılan BU > meleyi kontrol eder. Bu sure'tle I'ılmı- ye ederek esaretten kurtı temin eder. Bu iş bir para işi değildir. Sadece bir teşkilât işidir. Ve Çocukları Esir- geme Kurumu için bu iş biçilmiş kaf. tandır, ——— 10 -2 - 939 ” Amerika Cümhurreisinin nutku karşısında Avrupa devlet adamları hayrette: Silâh yarışında onları geri bırakan bir kuvvet — İngiliz karikatörü — Yugoslavyadaki Son Buhranın Sebep Ve Amilleri ugünlerde yine gözler Yugoslavyaya dönmek- tedir. Merkezi Avrupa ile Bal - kanlar arasında serköprü va- ziyetinde bulunan bu mütte- dir. "OMunm harbin Sonlarış 2 da ve Avusturya - Macaristan paratorluğunun inhilâli sı- ralarında yani 1918 senesi i- çinde Hırvat ve Sloven mu - rahhasları da o zaman idare merkezini (Korfo) adasında yerleştirmiş olan (Sirp) rica- liyle bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşma esası, muhtelif za - manlarda: müteaddit imzalı yazılarla yazılmış bulundu - ğgundan herkesce malümdur. Ancak 1919 senesi birincikânu- nun ilk günü sabahı ilân edilen (İttihat)tan sonra ve 1921 senesi müessii lisinde hazırl olan (kanunu esasi) ye rey veril'r- ken Avusturya — Macaristandan iltihak eden ve müteveffa (Stepaa Radiç)im kurduğu (Hırvat köylü) partisi ile doktor (Anton Koroşeç'in (Sloven ahali) ve Mehmet Spa- honun (Bosna müslüman teşkilâtı) grupları aleyhinde bulundular. Bir kısmı reye iştirak etmediler. Bu muhalefetin başlıca sebebi, memle- ketin dahili idare şeklinin merke- ziyet esası üzerine kuruluş tarzı olmuştu. Gerek Hırvat köylü par- tisinin ve gerek bugünkü âyan reisi Doktor (Koroşeç) in (Sloven ahali partisi ile şimd ki münaka- lât nazırı (Mehmet efendi -Spaho) nun riyaset ettiği (Yugoslav Müs- lüman teşkilâtı) nın parti program ve nizamnameleri hep federatif i- dare teşkilâtı esasına göre yapıl- mıştı. Yeni (kanunu esasi) buna aykırı olunca bu gruplar - ki yarı dan biraz noksan idiler - muhale- fet mevkiine geçtiler. Bu müca- dele uzun ve çetin sürdü. Pek mü- debrir ,kurnaz ve yüksek bir siya- si recül olan Doktor (Koşeç) ile (Bosna Müslüman teşkilâtı), mü- teveffa kral (Aleksandr) ile Sırp efkârı umumiyesinin federatif ida- * reye karşı mevcut aleyhtar düşün- celerini, Avrupa ve Yugoslavya dahili vaziyetini pek iyi kavradık- ları için mücâdele sahnesinden - muvakkaten - çekildiler; merke- ziyet idare şeklini kabul eder gö- ründüler. Fakat, müteveffa (Ste- pan Radiç) ve (Hırvat köylü) gru- Yazan: İ. HAKKI Vaktiyle Yugoslavyada siyasi faaliyetlere karışmış ve Yugoslav ricalini yakından tanımış olan eski bir Yugoslfv tebadası Münakhalât Nazırı Mehmet Spaho pu mücadeleyi - bilâkis - şiddet- lendirdiler. Ö yle ki 1928 senesi hazıranı- nın 20 nci günü Yugoslav (Skopştina) sında ve meclisin içti- mal esnasında Karadağlı mebus (Punişa Raçiç) in attığı kurşunlar- la Hırvat köylü partisi rüesasın- dan (Stepan Radiç), (Pernar) ya- ralandı. (Pavle Radiç) ile (Basari- çek) öldü. 4 Ağır yaralanan (Stepan Ra diç) in yarası kapanmadı. Öl- mezden evvel bütün Hırvat Ş rüesasını ve bu meyanda - ev- velce Hırvat köylü partisine muhalifken bilâhare bu par - ti program ve amaline taraf - tar olmağa başlayan - Dok - tor (Trumbiç) i yanına cağır- dı, Onlara son söz ve Sırp di- lince amanet olarak Dr. (Vlas ko Maçek ) ile — müteveffa (Predavaç) 1 Hırvatlar için (ebedi lider) olarak bıraktığı nı, Hırvat emel ve gayeleri - nin tahakkuku uğrunda bü - N Hükümdar Naibi Prens Paul tün varlıkları ile çalışmaları- nı ve bu iki zatın arkasındar. ayrılmamalarını tavsiye etti ve bu sözlerin yegâne vasiyeti olduğunu söyledi. Bir kaç gün sonra da (Stepan Radiç) öl - dü. ? Diktatörlük devrinde de (Zagrep) yakınında o civar köyler halkından bir Hırvat fakiri tarafından bir av tüfe- ğiyle de (Predavaç) öldürül- u, e Dilini tutmıyan Doktor (Maçek) hk l kolundâ Uzun müddet hapse mahküm oldu; son- ra da affolundu. Maamafih Hırvat emellerinin tahakkuku mücadele- &inde (Stepan Radiç) ten çok da- ha müfrit ve ateşli bulunan Dok- tor (Maçek), Hırvat gaye ve mef- küresini hiç saklamadı. Diktatör lükten sonra yapılan ilk intihaba karışmadı ve partisini karıştır- madı. ise de diğerlerine işti- rak etti. Fakat, ne kendisi ve ne de partisi âzaları (Belgrad) a, mec- lise gitmediler ve elân gitmiyor- lar. Şu şart ile ki Hırvat âmâli ta- hakkuk etmeli .ve Hıryatlar tat- min edilmeli . ırvat âmâli veya Hırvat me- selesi nedir? Bunu açık ve sa- rih olarak bugüne kadar Doktor (Maçek) te söylememiştir. Yalnız 1924 te bir defa müteveffa (Stepan Radiç) ile bir konuşmamda bana hemen şöyle söylemişti: “Kral bir, ordu bir, hariciye bir. Ötekiler hep ayrı bir idare sistemi istiyoruz. Yalnız Hır- vat askerleri, askerliğini Hır- vatistanda yapmalı, Hırvatis- tandan alınan varidat da Hır- vatistan içinde, yalnız Hırva- tistan için harcanmalıdır.,, Bu sözlerini izah etmesini iste- diğim zaman gülümsedi ve sus- tu. Yalnız: # Reis efendi! Bu söylediğiniz şekil eski Avusturya - Macaristan imparatorluğunda (Macaristan) ın vaziyetine benziyor.” dediğim za- ti. İşte o günden bugüne kadar se- neler geçtiği halde söndürülmek lâdını evlâtlık vermek istiyen Seni- ha adlı kadının ilânını bilmem oku- dunuz mu? 9 Şubat yine 'Tan gazete- .| balığın içinden çıkan üç İnsana na- Evlât Dağıtan Ana Adliye Vekilinden açık bir rica - Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel 7 Şubat tarihli Tan gazetesi- nin birinci sayfasında üç ev- sinde bu kadının çocuklarını, kala- sıl peşkeş çektiğini, anne ve evlât- ların biribirinden ayrılışını gösteren hazin fotoğrafları ve yazıyı gözden geçirdiniz. mi bilmiyorum. Ben okudum. Bu hâdisenin gönül sızlatan dramatik tarafında durmu- yorum, Kadını bu harekete sevke- den sebep-ister sefalet, ister hıya- net olsun, muhakemesini ne bir in- san, ne bir hukukçu, ne de bir içti- maiyatçı düşünüşü ile münakaşa etmiyeceğim. Yalnız bir nokta üs- tünde duracağım. Çocuklarına ba- | kamıyan bir ana vardır: Çocu.ldırı- nı açlıktan kurtarmak, tılthtın ve cemiyetin her İnsana verdiği yaşa- mak hakkından mahrum etmemek için, çocuklarına eğreti bir ana, Si- k bir yuva arıyor. Ve bir ga- rdımiyle davasını elinden alan Çocukları bu ğınaca zete ilânınm ya hallediyor. Çocuklar;ın bu adamlar kimdir? evlerde bekliyen akıbet nedir? Bun- lar zulüm ve İşkence görürlerse, kim soracak, kim kontrol edecek? Eski devirlerde, çocuğun, kıdın'ın eskr pınrlırııda satıldığını biliriz. Bu dahi bir senetle imzalanır, bir mukaveleye tâbi olurdu. Bugün me- deni bir cemiyetin içinde bir“nın, üç çocuğunu, dolabından uç gömle- ğini önüne çıkan birine hediye eder gibi veriyor, ve bir daha görmemek, unutmak ve unutulmak şartiyle ço- cuklarnı canından silkinip atıyor. Bu, bu kadar basit, bu kadar kanu- nun ve adaletin üstünden atlıya- rak, yapılacak ferdi bir muamele midir?.. Bunun hukuki ve adli bir cephesi yok mudur? w* Medeni memleketlerin kanunla. rwmı gözden geçirmişsinizdir. Evlât- hlık vermenin, almanın, hukuki bir hesi gibi, içtimat bir cep- idu ğ istenilen bu ateşli emel sö di Günden güne daha fazla kıvılcım- landı ve bugünkü merkezi Avru- pa vaziyeti, Alman ve İtalyan si- yasi faaliyet ve emelleri. karşısın- da (Maçek) son sözünü de söyledi: Bundan ikiücç hafta evvel (Macek), (Zagrep) de bütün Hırvat rüesası ile, mebusla - riyle, Sırp (Svetozar Pribiçe- vic) in (müstakil demokrat) mümessilleriyle yaptığı müş- terek ictimada Hırvatistanın istiklâli fikrini, gayesini acık ça anlattı. Bu ilândan sonra bu günkü Yugoslavya hükümeti için takip olunacak iki yol kalmıştı. Ya (Maçek) ile masa başına oturup bir anlaşma tar zinı bulmak veyahut yeniden mücadeleye başlamak. uügüne kadar gâh hafif, B gâh ciddi devam etmiş olan mücadele siyasetinin bir faydası görülmediği sabit iken bu noktada ısrarın bugünkü Ayvrupa siyasi vaziyeti karşısında büsbütün fena neticeler doğuracağını takdir eden ve bilhassa ekseriyet partisinden Sloven ahali ve bu sene Müslüman gruplarının da (Hırvatlarla mut- , laka anlaşmak) istediklerini gören ve çok değerli, yüksek dirayetli bir mevcudiyet olan hükümdar na- ibi (Prens Pol Janlaşma yolunu tercih etti. Doktor (Stoyadinoviç) gibi kıymetli ve kudretli bir şah- siyeti feda etti. Bugünkü anlaşma kabinesini kurdurdu. Gerçi bu mesele, kıymetli ve kahraman müttefikimiz Yugoslav- yanın dahili bir işi ise de ittifak manzümemizin samimi bir uzvu olması itibarile o memleket hâdi- seleri - uzaktan ,yakından - az çok bizi de alâkalandırmaktadır. Şim- diye kadar bütün dahili müşkül- lerini büyük bir metanetle, basi- ret ve siyasi olgunlukla yenmiş o- lan (Sırp) ricalinin bu anlaşmada da büyük bir kiyaset. göstereceği- ne biz Türkler tamamen eminiz, hesi de vardır. Hiçbir kimse, evlât-- lık değil, hattâ hizmetçi bile alırken kanunun kontrolünden âzade değil- dir. K lar, evlâtlığa gideceği ev- de bakılmak, iİnsan gibi büyümek hakkını teminat altına almışlardır. İçtimaf müesseseler bunların inkişaf seyirlerini mütemadiyen takip e- derler, zulüm gördüğüne veya bakıl. madığına kani oldukları çocukları kanunun ddeleri: day k bu evlerden alırlar. Bizde evlâtlık meselesini takip ve kontrol eden devletin içtimai bir müessesesi henüz daha yoktur. Fa- kat kanun?... Eğer bu yoksa, bunu Teti . M di C kl veren ana, vicdanınım azabından Ş kurtulmak için, kendisini isticvap e- — den muharrire diyor ki: — Siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? İ Eğer ben onün yerinde olsaydım, yapacağım İş, üç çocuğumu alıp siİ- zin huzurunuza gelmek olurdu.Ve Üç çocuğumu vicdanınızın önüne koyar, — Adalet istiyorum, derdim. Ta- biatin, cemiyetin bana verdiği ana- lık hakkımdan beni mahrum etme- yiniz, Çocuklarımı görmek, sevmek benim en tabii hakkımdır. Onlara bakamıyorsam, bakmak imkânları- nı bana veriniz. Bu imkânları vere- mezseniz, onların gittikleri evde İn- san gibi büyümelerini temin edecek kanunlar yapmanızı dilerdim. Ve bu kanunlar beni çocuklarımı görmek hakkından mahrum edemezlerdi.. Bu kadına vekâleten, ve bu ıztı- rarda olan bütün analara vekâleten bu evlâtlık verme ve alma mesele: sinin kanunların himayesine girme- si için ben müracaat ediyorum. Dağ eteklerinde #yaşıyan bir aşiret gihi çocuğunu veren veya satan iptidal bir cemiyetin değil, medeni bir ce- miyetin çocuklarıyız. Medeni cemi- yetin kanunlarını iİstemek, bu ka- nunların himayesine sığınmak va- tandaşlık hakl barindk ei lir. Bu hâdisenin bir de insani tara- fi vardır ki, viecdanınızın yalnız bu tarafını dinlerseniz bana hak verir, ve bu cü: imi mazur D hakk . —