Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— 9-2-939 EvlatDağıtan Ana 3 Hayırsever Çocuklarını Kadın (Başı 1 incide) imdi Kocamustafapaşa'da' Ş “Alay imamı” sokağiInı â- tıyorum: Küçük yavrular, mahal- e arasına sıkışmış meıın'llklm_'ı >irer (Ahret park) haline sokmuş- ar. Bozuk, dar sokaklurdan_BEÇer' ken, kuvvetle esen rüzgâr, insanı, şiddetli bir zelzele kadar . KOrku- tuyor: Çünkü dar sokağın Ftraf!— na, pejmürde dilenciler şlbl_s"l':' lanmış harap evler için Ka S7 le, zelzele kadar !ehli»kğll..—- b Bir çocuğun gösterdiği sı.nkı;(gzî saparken, yanımdan geçen bir ka file dikkatimi çekiyor: Yaşlı bir kadın... Orta yaşlı bir kadın, ve orta yaşlı bir erkek-.. 'H.Gpslr_î.m kıvaf;:n;ar'ı de temiz ve iyi. Yuî- !e;-i temiz, aydınlık, ve sıhha_tlı: Bu refahlarından da, sendeliye sendeliye yürüyüşlerinden deı o harap kulübelerde ve sırat köp- rüsüne benziyen O sokaklarda ya- sıyanlardan olmadıkları belli. İh- ;.i_;'ar kadını, küçük bir çocuğun e- linden tutmuş. Orta yaşlı kadın da hemen hemen ötekinin yaşında bir kızı sürüklüyor: Çocukların ikisi de ağlıyorlar. İki adımda bir dö- nüp arkalarına bakıyorlar. - İkisi- nin de entarileri de, saçları ve yüzleri gibi kirli. İkisinin pabuç- ları da yırtık. İkisinin de paltoları yok. İkisi de, hoyrat çocuk elinde hırpalanmış birer taş bebek kadar güzel ve ikisinde de baykuş tara- fından kaçırılan birer serçe hali var, İkisinin de, kendilerini götü- renlere bağlı olmadıkları belli. Eıwğer_ çocukları götürenlerin simaları emniyet — verecek kadar temiz, yumuşak, ve müşfik olmasa, bir zabrta vakasile karşı- laştığıma hü-kmeM!ü!; Fı_ık.ıt böyle bir şüphe duyamadığım için, kendi kendime: “Onlar” olmasın? dîyonın?q ihtiyaci- Ve bu suale cevap almak ci le, önümden geçen kafileye yeî:ışı— yorum; ve hızlı ayak seslerime dönen zata soruyorum: — Bu çocuklar sizin mi Bayım? — Buğündcn itibaren bizim! — Gazetenin yazdığı çocuklar bunlar mı? n — Evet! Birisini ben aldım, bi- risini de - orta yaşlı kadını göste- rerek - Bayan! Muhatabım, Çarşıyıkebirde 227 numaralı tuhafiyeci dükkânının sahibi Toyarmış. Dün sabah, reff-_ kası Belkısla beraber, gazetedeki ilânı okuyunca derhal karar Ver mişler: ğ — Şu çocuklardan birini alalrm. O sırada, yanlarındaki Bayan da kendilerini ziyarete geılmiş Haydarpaşa İisesi muallimlerinden Cemil Sena Ongunun refikası olan o Bayan da, Toyarla refikasının kararlarını öğrenince: ç — Aman, demiş, beraber gide- Hm. Bir tanesini de ben alayım! Bu kararla evden çıkmışlar. Ve, cocukları, mukabilinde hiçbir şey ;'ormeden, hiçbir şey yaadetme- den, almışlar. Halbuki, doğru_su. bu işin, bü kadar kolay olacağın! hiç te ummuyorlarmış: e — O kadar hasretini çektiğimiz çocuğa, bu kadar Kolay sahip ola- — Nd;r;ffin Hocaya T e) — Uğur ola Bay Hoca... şu kurmak için mi a lara su mu taşıyacaksın? Küpü tur- aldın? Yoksa ada- a Evlâtlık cağımızı hiç ummuyorduk! diyor- lar: Yavrulardan büyüğüne soruyo- rum: — Adın ne kızım? — Süzan! — Kaç yaşındasın" — On! — Nereye gidiyorsun? Yanındaki zatı gösteriyor: — Bunlara! Diğerinin adı da Sabahatmiş. O sekiz yaşında, Ona: — Annen ne olacak? Diyorum. Küçük başını önüne eğiyor: Gözlerinden iki iri yaş damlası kopuyor. Kirli yanak- larında ince bir yol açıyor! imdi gözlerimin önündeki Ş sahne büsbütün yırtıcı: Se- niha son yavrusundan ayrılıyor" Küçük Melâhat, henüz 4 yaşın- Ga. Onu da, Lâlelide, Mimar Ke- malettin mahallesinde, 37 numa- lr evde oturan Fethi alıyor. Melâhat, tombul ellerile anası- nın boynuna sarılmış. Anası onu göğsünde ezecek gibi sıkarak ağ- liyor, ve çocuğunun talibine yal- varıyor: — Ne olur? İyi bakın ona!.. Küçük Melâhat, yeni analığı- nın kucağında, tenha sokağın kö- şesini dönerken, yümuk ellerile a- nasını selâmlıyor- O ağlıyor mu, bilmem. Çünkü akşamın koyula-' şan karanlığı, ve aramızdaki me- safe, Melâhatin küçük yüzünü seçmeme mâni oluyor. Fakat onlar kaybolunca, bomboş kalan kulü- besinin kapısı önüne yığılan ka- dın,üç çocuğunu gömmüş bir ana gibi, bağıra bağıra ağlıyor. Kadının yanında kimse yok. Çünkü mahalleli, üç çocuğunu, hayrat gibi rasgeldiğine — dağıtan kadını teselli değil, af bile etmi- yor! —— HKocam Kırıkkale çelik fab- rikasında baş ustaydı. Üç sene evvel, eve ölüsünü getirdi- ler: Vinç makasını tâmir ederken düşmüş. Kafası raylara çarpıp parçalanmış. O zamnadanberi üç çocuğum başımda. Evvelleri han- kada kocamdan kalmış biraz pa- ram vardı. Bir gün onu almiya « — Kardeşiniz aldı onları!” de- diler. Kardeşimi o günden sonra bir daha göremedim. Beni bir ke- re aramadı. Babam, Kırıkkal2 fab- rikasında ambar memurudur Fa- kat onun yanıma da sığınamıyo- rum: Çünkü anamdan sonra_ev. lendiği kadın, çocuklarımı iste- miyor. Babamı mahkemnylu ver- dim: Namusuma iftira etti Na- mus dâvası açtım yanl y—;'da. avu- kata, tramvaya, pula, istidaya, şu- na, ona, buna verecek "paı'am.ka]_ madı: Ben dâvamıi yürutg_m_eymce, babam « haklı çıktı. Darülâcezeye gıt.t-un'Sen sapasağlam — kalınsın! ş cuklarımı almadılar. dedn:[ıî;t;;) mektisp dolaştım: — Ben boğaz tukluğuna bev- vaplık edeyim. Yeter ki çocukla- rım okusun! dedim. Şi dtlar. Hizmetçilik ara- lma duî,azıııâocuklusun!” dediler Fab- So;lî';;'“' : Verdi rikalara başvurdum: İş vermedi- ler. Çamaşır yıkadım, tahta sil- dim. Kıt kanaat yaşamiya çalış- tım. Fakat günün birinde hasta düştüm. Çocuklarım az kalsım aç- lıktan ölecekti! Onları da kurtar- dım, ben de kurtuldum ama, evim de yorganım bile kalmadı. Çocuk- larıma bakılsın diye, bu evin sa- hibile evlendim. Kendisi de, De- nizyollarında kamarottu. Fakat, üç ay evvel, onu da “Gözleri za- yıf görüyor!” diyerek işinden çı- gardılar. Bu tekmeyi de yiyince, ne yapacağımı şaşırdım. Ve dört gündür aç oturan çocuklarıma merhamet dilenmekten başka ça- re bulamadım!.. Bereketi çocuk- larım, sıhhatli, güzelce de. beğen- diler!!.” Seniha. mezara benziyen ba- sık tavanlı, ufak ve harap bir odanın tek sandalyesini bana ikram etmiş. Ve yere oturmuş an- latıyor: “— Ah, diyor, görmeliydiniz gelenleri.. — Sabahtanberi belki yirmi tane talip çıktı... Hepsi de yavrularıma, âdeta pazardan mal seçer gibi bakıyorlardı. Fakat on- ları, isteyenlerin en iyilerine ver- diğimden eminim. Ana kaıbi ya- nılmaz, Onlar iyi insanlardı. Hor bakmazlar yavrularıma... Gözlerini «lerek, kendi kendi- re söylenir gibi konuşuyor: — Evvelâ, diyor, “Bir tanesini olsun alıkoyayım!” diye düşün- düm. Fakat hangisini tercih ede- yim? Hem gözümü kapayıp, bir tanesini seçsem bile, onu görmek, bana, belki bir gün unutabilece - ğim bu acıyı daima hatırlatmıya- cak mı? Bunu da göze alsam, yav- rucuğa bakabilecek miyim” Ya- pimda açlıktan, soğuktan ölürler- se, duyacağım acı daha büyük ol- mıyacak mı? b Halbuki şimdi tesellim var... Ben çok acı çekeceğim ama, onlar çocuktur, unuturlar!.. Şimdi mahallede bana: “Fena!” diyorlar... Fakat ben fenalık de- ğil, fedakârlık ettim! Şimdi sora- rım size: “Benim yerimde olsanıiz, ne yapardınız? Ha? Ne yapar- dınız?” Sonra yakasından kavranıp kuvvetle silkelenmiş zayıf bir in- san gibi sarsıla sarsıla hıçkırarak ilâve ediyor: — Ben fena bir kadın değilim! Neredeyse gece başlıyacak. Fakat Kocamustafapaşanın mahalle arası mezarlıklarındaki çocuklar hâlâ oyuna doymamiş- lar... Onların kahkahaları... Boş bir evde, kendisine tombul elini sallıyarak kaybolan son çocuğunu özliyerek ağlıyan kadının hıçkı- rıkları kulaklarımda dinmiyor: Hem de oradan, o sesleri işitemi- yecek kadar uzaklaştığım halde!.. Gözlerimin önünde, “Seniha” nın haklı, ve zehir gibi bir isyanla hıçkıran muztarip silüeti var: Kendisini fenalıkla itham eden bütün bir mahalleye, alnı açık bir kahraman gururile soruyor: “ —. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?” Naci Sadullah ğ TAN Bu resimde, faili meçhul cinayetlere benziyen dünkü facianın ikinci kurbanını halâskârile birlikte görüyorsunuz! HAZİN AYRILIŞIN RESİMLERİ ; Ana ile evlâdı, sade ölüm değil, hayat ta ayırabiliyor! S ge AAA AAA AAA ———T AT ty Bir ana, bu kadar şirin bir yavrudan niçin, nasıl mı vazgeçer? onu kendinden dinleyin Bâmisile beraber gördüğünüz yavru acaba sol elinin üstüste koyduğu iki parmağile hayata: “Küs” İşareti mi yapıyor? O, artık yapyalnızdır: Ne yüzünü göstermek, ne de.. yüzümüzü görmek istiyor! (Foto HİLMİ) — -am - eee eei - oi lk—fiib;ı: îı—kîı Mohfu:durî# Yapan: SALİH & Ce )fâ t> S Gi mak için almadım... Nasrettin Hoca — Hayır turşu kur- lenip te.... *«»»* Amerikalının nutkuna hiddet- *«* küplere binen Avrupadaki ya- ramazlara götürüyorum .., böyle daha büyük küpe binsin- ler diye!...