8 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

8 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© OKUYUCU MEKTUPLARI Radyoda Köylü Için Neşriyat ve Ucuz.Sinema İstiyorlar Radyomuzun &devletleştirilmesile elde edilen kazancın büyüklüğünü, şehirlerden uzak kazalarda yaşıyan- lar daha derinden duymuşlardır. Fa- kat gaye-elde edilmiş midir? Bence henüz hayır. Çünkü: Radyo bütün milletin malı olmuş- tur. Milletin belkemiğini köylü *eş- kil etmesine ve hemen hiç te azım- sanmıyacak derecede köylerde rad- yo olmasına göre halkçılığın tatbik sarasma radyo bakımından geçilmek için onlar için gerekli neşriyata da önem vermek lâzımdır. Kendi gö- Tüşüme ve köylüyle yakinen tema3- ta bulunmama ve mesleğimin de ad- Tiyeci olmasına bakarak radyo ida- resinden şu dilek ve istekte buluna- cüğm: Köylü derin bilgisizlik içindedir. Ben bu bilgisizliğin kanun yözüne dokuracağım; Her vatandaş her kanunu bilmem diyemez ve bunu mahkemede müda- faâten serdetse bir kıymeti kanunisi yoktur. Fakat demokratik idarsler- de en esaslı umde herkesi kanunu «bilir hale koymak ve bunun matbuat başta bütün neşriyat vasta- Jarmı halk hizmetine vermektir «Bir orman Kanunumuz yar, Bunun köylüce iyice bilinmemesi birçok a- erkir neticeler doğurmakta, kanun hükmünü bilmiyen ve bu hükümler kendisine öğretilmiyen köylünün « nekil vasıtaları müsader& edilmekte © köylü ayrıca cezaya mahküm olmak. ta... Köylü kanın hükmünden nasıl faydalansın? Kendi mülkü içinde kestiği odunu naklederken orman koruma teşkilâtınca yakalanıyor, za- © bit tutuluyor, adam mahkemeye sev- kolunuyor. Mahkeme elde bu odu- nun Kaçak olmadiğma dâir bir delil olmadığından eazayı yükletiyor. Ka. © bahat köylüde mi? © Size her gün rastlanan acıklı bir © örnek sundum. O halde: Gazeteler o bir yandan, Halkevleri bir yanden. radyomuz bir yandan 14 milyon | köylü için de biraz çalışm ne olur? | Bozdoğan: A. U- i * - Barem İçin Bir Formül mm m "Tamamen veya kısmen devlete ait müessesat memurlarinm devlet me- “murları gibi hareme tâbi olmaları hi. zumunu takdiren hükümetimizin fanzim ettiği yeni harem tabii ki gok yerinde ve müsavatı istihdaf e- den bir keyfiyettir. Gazetenizde yeni için barem hakkındaki tafsilât ve dere- cati okurken memleketimizde 2, 3, 4, 5 yüz lira ile sıkıntısız ((nntezj ve lüzumsuz İsraf müstesna geçdimek kabil olduğu ve yüksek derece me- murlardan ziyade küçüklerin bilâ- kis çocukları daha fazla olmasına ve aldıkları ekmek ve katık pahastna tekabül eylediğine! göre azami man- şim 500 den başlıyarak farkının aşa- ğı derecelere ve ezcümle 13, 14, 15 /inei derecelerdeki memurlara Mâve- si muvafık olmaz mi diye düşün- düm. İşaret edilen maas miktarlari- İle emsali zarpların gösterilen eet- veli hazırladım. z Maaş miktarı “Tutarı Emsali zarbı 150 525 3.05 125 400 302 10 300 3 90 270 3 20 240 3 70 210 3 60 10 208 50 149 208 40 140 3 35 100 208 30 90 3 2 7 3 20 70 305 13 60 4 10 45 403 Karşıyakada; Ali w Aka Gündüze Açık Mektup Henüz 17, 18 yaşlarında ve mek- tep sıralarında okurlarken mukad- deratın her birisini bir cepheye at- tığı ve İstiklâl uğrunda seve seve kanlarını akıttığı biz İhtiyat sübay- ları hakkındaki kiymetli yazımızı 'Tan gazetesinde okudum. Bu yüksek alâkanıza, karsi. bir ihtiyat sübayt o'- mak sıfatile şahsan olsun size teşek- kür etmeyi kendime borç bildim. Burada birisi yüksek tahsil diplo- ması almış, öteki de İstiklâl uğrunda diplomasiz kalmış iki simf gene'iğin her ikisi de bu yurdun öz evlâtları dır. Yalnız bizde insanm kıymeti ve zamanında terfi ettirilmesi elindeki diplomaya bıraksimıştır. Eğer bu- gün terfide diploma nazari itibara alınmayıp İş görmek, iş adami ol- mak nazarı itibara almacak olursa müdafaa buyurduğunuz 20 yıl ev. velki bugünün ihtiyat sübayları el bette ki daba yüksek derecelerden maaş alabilmek iktidarını her yerde gösterebilirler. Büyüklerimiz (evvelâ istiklâl, sonra İstikbali buyurmuşlardı... Biz| ihtiyat sübayları büyüklerimizin bu büyük emirlerini yerine getirmekle yurdumuza hizmet etmiş olduk. Hülâsa şu mektubumla “20 sene İevvelki ihtiyat sübaylarının noksan: liklarını müdafaa ve diğerlerinin İdiplomalarını kıymetten o düşürmek istemiyorum... Bilâkis onlara kiy- met verdiğim gibi 20 yıldanberi cid- di tetebbülerile uzun yılların onla- m öğrettiği büyük tecrübelerle, bil- hassa ve bilhassa muvazzaf ağabey- lerinden aldıkları yüksek terbiye ve disiplinle birçok diplomalılardan geri değil bilâkis bazılarmdan belki de daha pişkin, daha olgun olduklarmı söylemek istiyorum. Bununla bera- ber yurda hizmet etmek, iş başar- mâk hususunda askerlik en büyük bir mektep ve en büyük bir tahsil- İdir sanıyorum, Bu tahsilden mahrum olan insanlarm iş başımda ne kader zorluk çektiklerini daima görmüyor İmuyüz? 20 yıl evvelki ihtiyat sühay- İlarr İlcsatı harbiye dolayısile tahsil- lerinden 3 yıl kaybemişlerse buna mukabil 4 - 5 yıl askerlir yapmış- lwrdir. Bu hal onları terfiden mah- rım birakmamalı, Bilükle terfi ettir. melidir. Hükümetimizin yüksek ada- letinden bunu ummakla biz de sizin kader haklı değil miyiz muhterem üstat? Ayvalık, Ortaokul müzik öğretmeni ve ihtiyat mü- lâzimi: Şaban Soyak * Sinemalarda Ucuzluk | Yeni Vali LöMi Kırdarın çalısıma- İlarmı gözetenizin sütunlarında oku- yor, memnun oluyorum, Ben de sa- A taya çekiyorum: 25 1 — Eğlence yerleri ve bu arada sinemalar ucuzlatılacaktı. Dün Sü- mer sineması balkonunun önden 6 Istrasına lüks koltuk demiş ve ücreti İ arttırmış. Yani ucuzlalma o yerine arttırma kalm olmuş. Acaba bu İki kelime ayni mânada midir? TI — Bayram günlerinde talebeye tenzilât yapılmaması da ucuzluk ga- yesine varmak için midir? beni de tenvirinizi rica ederim. Hukuk Fakültesi 3 üne smıf Turgut Kaya TAN BULMACA BUGÜNKÜ BULMACA 12349616910 Aklımm ermediği bu noktalarda | Avrupanın Yeni Meselesi: Müstemlekeler (Başı 5 neide) kimyagerler yeni yeni keşifler ya- | parak hariçten gelecek ham mad- deler yerine memleket dahilinde- ki maddelerden yapılabilecek tak» Titlerini hazırlamıya çalışıyorlar; böylece benzin yerine bir Icuna, | kauçuk yerine bir bouna, doku- malar yerine bir wolstra icat edi- yorlar, fakat ne çok pahalıya mal olan bu ersatr'lar, ne de hudutsuz ve kayrtsız devam edip gidemiyen | bu tasarruflar Almanyanın ham maddeler ve yiyecek şeyler ihtiya- semi Hissedilecek depecede eksilt- miş bulunuyor. Ekonomik bakımdan ayni vazi- yette olan Japonya ihtiyaçların karşılıyabilmek omaksadile nasfl sağa sola el uzatıyorsa Almanys da ayni lüzumu duyuyor. İ Umumiyetle müstemlekeler alt oldukları memleketlere bir mönfaat temin edebiliyorlar mı? Bu noktalari başka bir yazımızda araştıracağız. edilir. sl» gas SOLDAN SAĞA: 4 — İçilir - Hicap, ? — Bir böcek » Seçmekten emir « Bir uzvumuz. 3 — Külelik » Gelecek zaman, Serisi fasılasız neşriyatına devam ediyor. Senelik abone 8 Tlra; altı aylık abone 4 j liradır. Senelik abonelere küçük bir kütüphane hediye 8-2-939 Prospere Merimenin Bütün dünya lisanlarına geçen bu şaheseri ilk defa olarak Bu kadar temiz, canlı bir Usanla Halikârnas balıkçısı tarafından türkçeye çevril - miştir, Cep Kitaplarınm bugün çıkan 14 numaralı kitabını “itapçılardan ve müvezzilerden EP KİTAPLARI Adres: Ankara caddesi Reşit Efendi Ham, birinci kat. Posta kutusu 97 İstanbul Satış Yeri: Ankara caddesi, (Çığır Kütüphanesi) Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık, ve bütün ağrılarınızi derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. 4 — Çok değil - Bir renk - İçinde oturülur, i 5 —Kasapla bulunur - Etmekten emir Kürurunu bağışlamak, 4 iye veye, 7 — Birâlet - Yatık deği, 8 Arının yaptığı - Ekmekten emir - VE Dahi. / 9 — Bir renk - Avcinm vurduğu - Bir iğ Renki 10 — Yakın deği - Avrupada bir nehir, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Bir vahşi hayvan - Buutlar. 2 — Pir Şiir vezni - Bir uzvumuz. 3 — Sene - Evveli olmamak. 4 — Bir çeşit kereste - Çok değil, 5 — Nizam - Çare, ilâç 8 — Çift değil » Kapınm ön tarafı 7 — 'Tok değil - Kadınlarda modaya gö- te kısalır, uzar. 8 — Avlanır — Geniş deği, 9 — Denizin kabarıp yükselmesi - Neh- rin küçüğü 10 — Bir isim - Bir nota, ES © AKA GÜNDÜZ TEFRİKA No. 33 eniiieşinmariyüzm me inde Bir densiz kızın kaprisidir, diye omektup- Jarımı cevapsız bırakmadınız. Siz benim için büyük kıymetşiniz. Onun içindir ki sizi sevmiyen o parlal ruhlu kadına kızıyorum. — Partal ruhlu mu? Partal ne demek? — Sizin tabirlerinizden biri, Partal demek pej- mürde, yırtık pırtık, hırpani, lime lime demek, Par- tal ruhlu demek Melike demek! Sizi anlıyamıyacak kadar geri demek, — Seni de heyecana veren bu kadının bahsini kapayalım. — Ben de kapamıyalım, devam edelim, rica &- derim. Bu heyecan bana acı bir zevk veriyor, diyecek © olsam reddeder misiniz? . — Senin ve senin gibiletin yanında ondan bah- «setmek çok ayıp. Kalp düşkünlüğüne uğradım ama, ruhum henüz dimdiktir, O kadınların bahsi sizler i- çin zehirdir, Kokainden daha ağır, daha feci.. z — Bu bahislerden ürkecek ve mefhumlarına ka- © pılacak kadar Perihanlaşmadığıma da siz emin ola- bilirsiniz. Ben hazmetmiyeceğimi okumam. Her ko- Duşma da bir kitap faslıdır. © © — Dediğini yapayım, fakat nasıl devam edeyim? Eni sonü basit, — Bir okuyan ve yazan adamın nasıl bir yelken- siz gemi İle fırtınaya tutulduğunu kendi sesinde ve dudaklarında seyretmek istiyorum. — Yirmicik senenle yarım asrı bir yudumda İç- me! O kadar sarhoş olursun ki, beş yarım asır daha ç yaşasam vicdan azabımı gideremem, — Anlamak istiyorum: O güzel çirkini, o yiprak güzeli bu derece sevmenizin sırrı nedir? — Beyin sulanmışlığı. * — Şunu sezer gibi oluyorum, siz hayattan nef- ret ediyorsunuz. — Evet küçük dostum. O kadar nefret ediyorum ki, her menfura avuç açimakla nefretin kendisini #kandalize edeceğim. Bu kadını onun iğin seviyorum, Kirli hayatı, meyhane peykelerini onun için seviyo. Tum. İstiyorum ki her şey ve herkes benden nefret etsin! O kadar nefret etsin ki unutulduğumu unut sunlar. — O size geldiği gün siz ondan kaçacaksınız. — Buna ne ile hükmediyorsun? — Çünkü sezer gibi oluyorum, siz hayatı sevi- yorsunuz. Biz hayata doymadınız. Siz iyiyi, güzeli, aşkı ve hayatı seviyorsunuz. Siz böyle olmasaydınız. o eserleri yazamazdınız. Fakat size bunları veren yok. Size hayat denilen bu kasırga içinde dalından kopmuş bir yaprak gibi kimsesiz ve desteksiz uçu- yorsunuz. Bundan dolayı nefret ettiğinize inanıyor- sunuz. Daha doğrusu İnanır görünüyorsunuz? Hayatı İyisi Ile kötüsü ile, güzeli fle, çirkini le bu kadar seven bir insana, hayat minnettar olmalı, Sizi sevmiyen herhangi bir kadın, demiyeceğim, bi- raz realist geçinmek isterim, fakat sizin seveceğiniz herhangi bir kadın bu gönül ikramınızı reddedersa hayat ondan nefret etsin! — Sus! Hiçbir kadın nefrete lâyık değildir —Fakat Meliden nefret ediyorsunuz. — Çünkü hayattan, kendimden, güzellikten nef- ret edecek kadar çok seviyorum. — Fakat size geldiği gün siz onun olmıyacaksı- uz. — Sen de bunu izah et, küçük dost. © — Çünkü siz onu değil, gözbebeklerinizde top- lanan ruhunuzun kasırgalaşmasını seviyorsunuz. Bu günkü ruhunuz Karadeniz fırtınasına tutulmuş, Kurt laşmış kaptanlar gibi geminizi değil, fırtınayı sevi- yorsunuz. Yolcusu çok olan Melike adındaki gemi ile alış verişiniz yok. Önünüze o çıkmasaydı da bir Fat- ma çıksaydı. ve o fırtınanın başladığı ana rastlasay- dı, ne olacaktı? — Ne güzel konuşuyorsun. — Sizin yanınızda Perihanlarla Meliler kötü ko- nuşurlar. Niçin daldınız. Söyleyiniz. -— Evet. Ben hayatı seviyorum, Fakat zaman 7a- man Yanımda bir Nazlı varken. Karşımda bir Bayan övgüsüz bulunurken. Tanımadığım birisi elimi bızla © sıkarken, Çallı kolumu dürte dürte konuşurken. — Sustunuz. Yalnız bu kadar mı? —.. Ve Atatürk yüzüme bakarken w Evet., Ben o zamanlar hayatı seviyorum Nazlı! — Bir güzel genç kadın sizi severse? — Çapaçul değilim! Her sabah yıkanır yıkan- maz aynaya bakarım. Ve her kadının her sabah ay- Baya bakıp kendi gradosunu kendi vermesini tavsi- ye ederim, 3 — Size.. Böyle bir kadının var olduğunu müjde- Vurgun bir an durdu. Nazlının gözbebeklerine öyle bir bakışla baktı ki, kız ürperdi — Ne oluyorsunuz hocam? “Ne oluyor? Şüphelenmişti. Nazlının da bir Peri- hanın okumuş örneği olup olmadığını düşünmüştü. Nazhıya o kadar pürüzsüz, içten bir bağlılık gösterdi. LA ha İVA OYA e İN TEL iie! a, Bi halde onun da Perihanlaşmasından korkmuştu. Vurgun istiyordu ki, Nazlı gibi bir küçük dost daima hislerin, sinirlerin ve karanlık duyguların üstünde bir yıldız gibi parlasın, Nazlı da ötekiler gibi çıkar- #a? Yüreği öyle bir burkuluşla burkuldu ki, gözlerin. de birer damla yaş parladı. Bunu gören Nazlı, bu iki damlanın sebebini anlıyamadı. Müjdesinden döğan bir sevincin iki yaşarmış delili sandı ve daha çok se“ yindirmek için hemen cevap verdi: — Uzmeden söyliyeceğim. Bu, benim bir arka- daşimın ablasıdır. Onu siz de yakından tanırsınız. Ha- tırlatabilirim, bir akşam Dağcılık klübünün balosun- da bir vals başlamış. (Bu — çalmıyor, esiyor, beni estirecek var mi?) demiştiniz. Bir genç kız sizi estirmiş. İşte o kı- zın ablası. sizi estirmiş ve ablasından bahsetmiş, /a- kül o gece sizin başınızda başka yeller esiyormuş, al- dırmamişsımz. Ondan sonra genç kadın büyük bir inkisârla sizden uzak bulunmıya uğraşıyor. Bu haberimden çok memnun olduğunuzu görü- yorum. — Evet. Çok memnunum. Iki elimle elini sika- cağım. Teşekür ederim. , Vurgun gerçekten sevinmişti, çünkü Nazlı yine Nazlı olarak kalıyordu. Vurgun buna sevinmişti. 'Nazlı ise, hocasını partal ruhlu Meliden çekip kur- taracağından umudlandığı için seviniyordu. — Ben onu tanımak İsterim küçük dost. — Bize gelebileceğiniz bir gün söylerseniz. — Neye benim evime gelmiyorsunuz? — Ben her vakit gelebilirim, çünkü babamda annem de bunu aykırı bir şey görmüyorlar. Fakat o, gelemez. Aile ananesi, ne denir? — Peki, gününü bildiririm. — Hemen yarın olsa, öbür gün olsa? — Olmaz Henüz buhran içindeyim. -—— Oyleyse sizinle küçük bir mukavele imzalı. yalım. Meselâ? Meselâ on gün sonra olsun. Şart şu: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: