4 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

4 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Bugünkü Lise Tahsili Tam Kültürü Vermekten Uzak (Başı 8 neide) sonra tafbik çarelerini düşünmek lâzımdır. Tatbiki mümkün tedbirlerden Bazılarını gösterelim: İlk akla gelen tedbir, orta mek- teplerden pek iyi ve iyi derecede mezun olanları liselere almak - tr. Bunun, derhal göze çarpan bü - yük bir mahzuru vardır: Memle - kette mevcut 109 orta mektebin, menşe ve teşekkülleri dolayisiyle gok gayri mütecanis olan 2189 mu ailiminin, talebenin fikri seviyele- rini, hattâ müsbet bilgilerini tak- dir ederken ayni ölçüyü kullanma maları keyfiyeti. Bunun içindir ki, orta mektep mezuniyet derecesinin, liselere seç me esası olarak (o alınamıyacağını zannediyoruz. İkinci bir çare olmak üzere, H seye girmek isteyen bütün gençle rin sıkı bir muayeneye tabi olma - ları, lise eşiğinde - bir çok yüksek mekteplerde olduğu gibi - bir nevi mii açılması tedbiri akla ge Şüphesiz bugün de, orta mek - teplere ve liselere devlet hesabına alınacak talebe için bir müsabaka yapılmaktadır; fakat bu suretle li Selere alınan gençlerin mıktarı çok azdı; diğer cihetten, burada mev - zuu bahis ettiğimiz, liselere gir - | mek isteyen bütün gençlerin bu seç me muayenesinden sonra alınması- dır. W seçme müsabakası hakkın- da şu mülâhazalarda bulu- nulabilir; Eğer bu, alelâde bir müsabaka imtihanı ise, “namzetlerin” zekâ ve kültür seviyelerinden ziyade ha fızalarını alâkadar eden sathi bil - “gilerini meydana çıkaracak, fakat "onların zekâları, istidadları ve kül tür seviyeleri hakkında bize sarih — bir fikir vermiyecektir. Fakat bu seçme tarn, ne de ol- #a, hiç yoktan iyidir; buna, genç- “lerin hem bügilerini hem-de zekâ Tarını daha isabetli olarak takdiri © mümkün kılacak bir şekil de veri lebilir, Bu suretle iki nevi muaye- © meye ihtiyaç hasıl olscaktır: Biri, gençlerin muhtelif derslere - ait e- » sas bilgilere hâkimiyet ve tasarruf larını yokliyacak bir bilgi muaye- “nesi; diğeri ise, zekâ ve hususi isti- odatları meydana çıksracak bir ne- © Vi zekâ ve istidat muayenesi, Bu Müusyenenin verdiği neticelere, o mamzetlerin örta mektepten mezu miyet dereceleri de ilâve edilince, Onların vaziyetleri hakkında olduk. kün olacaktır. Başka bir tedbir almak üzere de | bike, daha doğrumu tecrübeye baş gösterebiliriz. Jadıkları sistemi F ransada, geçen sene parlâ - mentonun kabul ettiği ma- arif slahatına göre, (istikamet sı - nıfları - Classes d'orlentation) açıl maktadır. İlk tahsillerini bitiren gençler bu sınıflara devam edecek lerdir. Bu sınıfların programları ve ders faaliyetleri, her tipteki ze kâların ve istidatların uyanmala « rm ve kendilerini göstermelerini mümkün kılacak tarzda tenevvü et tirilecektir. Talebeler, bu sınıflar - daki bir senelik faaliyetleri esna - sında muallimleri tarafından tet - kik ve müşahede edilecekler, on - ların mütebariz hususiyetleri, isti- datları, kabiliyetleri ve kabiliyet - sizlikleri not edilecek ve bu suret le her talebenin bir nevi (zihni por tresi) çizilecek ve buna göre genç- ler, önlerinde açılan Klâsik, mo - dern, teknik tahsil sistemlerinden | birisine devam edeceklerdir. Bir çok enteresan teşebbüsü ay ri bir makalede izah edeceğim. Bugün yalnız şunu kaydetmek istiyorum ki, on bir ve on iki yaşı çocukların hakiki zekâ ve istidat larını göstermeğe çok müsait bir çağ değildir. Diğer cihetten bizim için bunu tatbik çok güçtür. Çünkü, bu isti- kamet sınıflarına 25 den fazla ta- lebe konmadığına, ilk mektepleri- mizden senede 80.000 çocuk çıktı- ğına ve bunların takriben dörtte bi Ti orta mekteplere devam ettikle. rine göre, en aşağı 800 oryantas - yon sınıfına ihtiyaç hasıl olacak - tır. Bu 800 sınıfı açmak için mad « di imkânlar ve idare etmek için sa lâhiyetli muallimler bulmak veya kisa zamanda yetiştirmek kabil o- lamıyacaktır sanıyorum. Fükat, orta mekteplerden Hsele. re alınacak talebe için böyle oryan tasyon sınıfları açmak belki müm kün ve faydah olur. (1934-1935) ders senesinde bütün. Jiselerimi - zin ilk sınıflarında mevcut talebe yekünu 3.500 olduğuna göre, bu iş için yirmi beşer / talebelik 140 öryantasyon sınıfı kâfi gelecektir. Bu tedbir kabul edildiği takdir- de, gayet tabiidir ki, bu sınıflar i- çin, kuvvetli ilmi ve pedagojik te gekkülde musllimler yetiştirmek icap edecektir. ötün bunları maarif şürası ta rafından tetkik ve tecrübe- si lâzım muhtelif tedbirler ve hal suretleri olarak ortaya atıyorum. Bundan sonraki makalemde, 1i- #elerimizin tam bir kültür vereme mesinin diğer sebeblerini ve bun lara karşı alınması lâzım ve müm kün olan tedbirleri göstermeğe ça- işacağım. m SIHHAT ve NEŞE Kaynağıdır. Galata Necati Bey Caddesi No. 238 MUTUK Şarap Evi Tel: 40899 1 — — ,— — SÜMER BANK - Birleşik Pamuk İpliği ve Dokuma Fabrikaları Müessesesinden: PAMUK İPLİĞİ SATIŞI: Kayseri Bez Fabrikası malı 12 No. Paketi 415 Kuruş 16 480 Nazilli Basma Fabrikası , 24 ,, " 580 ETEL BEZ MP ADYİE Z D0 Yalnız Ereğli Bez'Fabrikasında : 10 Balyalık siparişler için 575 570 565 560 ” ” ” ” ” ” » " " Fiatlarla fabrikada teslim şartiyle satılmaktındır İplik müstehliklerinin yukarda yazıl fabrikalara gönderecekleri be dilleri mukabilinde ihtiyaçları nisbetinde iplik siparişi verebilecek leri ve 24 numaradan İnce ve muhtelif maksatlara yarayabilecek pa. muk ipliği müstehliklerinin de ihtiyaçlarım yine ayni şartlarla yal nız Ereğli fabrikasına sipariş edebilecekleri ilân olunur Samsun diyesinden : Cep Kitapları Serisi Senede 100 Kitap Bir Kitap 10 Kuruş | © BU KİTAP Büyük Kalerinanın siyasi ve hususi hayatım anlatır, Rus terihinde oy- nadığı rolleri izah eder. Büyük Katerina- om bu enteresan hayatını kürilerimize tavsiye ederiz. Cep Kitaplarının Abone Şeraiti : Senelik 8 lira, altı aylık 414 liradır. Senelik abonelere küçük bir kütüphane hediye edilir. Adres: Ankara caddesi Reşidefendi hanı, birinci kat. Posta kutusu 97. İstanbul Satış yeri » Ankara caddesi, Çığır Kütüphanesi. Bayram Münasebetiyle İlâve Bandırma Postası Tatil sonu münasebetiyle Bandırmaya & döneceklere bir kolaylık olmak üzere 5.2.939 Pazar günü saat 10 da (ULGEN) vapuru ilâve posta olarak Tophaneden Bandırmaya kalkacaktır. İİŞİRKETİ HAYRİYEDEN: 11 Şubat 1939 tarihinde mevkii meriyete girecek olan bir ayhık ve üç aylık aboneman kartlarının şimdiden satışına başlanılmıştır. Arzu buyuranların Köprü gişelerile Idarei Merkeziye Kontrol mü- düriyetine müracaat etmeleri ilân olunur. le SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi frrcalaymız. karısı 22 martta Coveut Gardende ve rilecek gale müsamerede hazır bulu nacaklardır. Burada (o Caykofskinin “uyuyan güzellik,, adlı eseri Sir Tho Fransa Cümhurreisi Londraya Gidiyor Paris 3 (Hususi) — Londra Fran Şehrimizin 250 lira ücretli Elektrik mühendis ve işletme müdürlüğü İsa cümhurreisinin ziyareti için hazır mas Beccham'ın idaresinde çalına - münbaldir. Taliplerin vesikalarile belediyemize müracaatları. (o (638) lanmaktadır. Fransa cümhurreisi ile | caktır. mr e NI Kapa kızcağızm kapısını! Bak, yüzünün kı“ « yartın geçmiye başladı. içinde bir ferah var, Kendine © gelmişe benziyorsun. aferin insan, sen adamsın bel Hadi şimdi uzan divana, çek yastıkları başının altına, Ister mışıl mışıl uyu, İster mbar! Ne yaparsan yap ama Aferin sana dedim ya. Göreceksin, nasıl güzel, rahat, deliksiz bir uyku uyuyacaksın, Vicdan azabi olmıyanlar böyle uyurlar, Geçen bir günlük hayatın mahiyeti nedir? Bunu belirtecek ölçü yok. tur Sadece bir yastık vardır. Insan geceleyin o yas- “Oba başını koyunca güzel, rahat, deliksiz bir uyku uyuyor mu, uyumuyor mu? Olçü de bu, terazi de, en- ze de. ; el azabı denilen şey, baş yastığılın içine saklan © nış kirpiye benzer. Azabın varsa kirpinin dikenleri 'kaparır, azabın yoksa kuştüyü kesilir. © © Hele bakayım, ben bugün ne baltlar ettim? “Bir vicdan azabım var mi, yok mu? Yastığım, Söy- © le bana. bugün. ben. ne, Salonun içini derin bir süküt kapladı Yanık w O nutulan abajurdan süzülen pembe bir ışık; yüzüm “deki sarhoş çirkinliğini tatlı bir renkle giderdi. , Nazlı —— Allo! Ben Vurgun Haydamak. — Küçük dostunuz Nazlı, Büyük hocasını ziya- lir mi? km” Edebilir, fakat şimdi değil. Engel mengel yok- Badece içeriki odada seksen beş kiloluk bir ağırlık TEFRİKA No. 29 var. Aferin küçük dost! Perihan olduğunu nasıl da bildin. Dün gece ben yoktum. Perihan, fil su içer- cesine rakı içip zıbarmış. Ben mi neredeydim? Fakir köy Çocukları için bir toplantı vardı, oraya gittim, Birdenbire hüsnü zan gösterme. Orada, sevdiğim © buruşuk yüzlü, eskimiş kadını gördüm. Konuştuk! çekiştik, sonunda kalbime bir katır çiftesi attı. Bun- ları sana niçin mi söylüyorum? Sen küçüksün, güzel misin, çirkin misin henüz bilmiyorum ama iyi yü - rekli olduğunu seziyorum, çok yaşıyacaksın. Hayat- ta bunun gibi kadınlarla benim gibi erkeklere tesadüf ettiğin zaman son derece dikkatli davranasın diye söylüyorum. Meli tipi kadınlar cemiyet içinde birer âfettirler, Onları tahtakurusu gibi ezmeli, ya kuru kestane gibi #icime dizip çiviye asmalı, — Ya sizi ne yapmalı? — içerdeki Perihanın elinden kurtarmalı — Peki, geleyim öyleyse. — Aman rica ederim gelme. Tlk tanıdığı erkeğin yatağında sarhoş yatan bir kızla senin gibi bir kızı karşılaştırmak istemem. Sakın gelme! — Bir saat sonra telefon ederim. — Öğleye kadar savacağım. Oğle yemeğine gel. Annenle baban mı? Bana ne? Nereye giderlerse git- #inler, sizi sürü sepet ağırlıyamam doğrusu. İstersen Yalnız anneni getir. Kirk yılda baban da iki rahat ne- fes almış olur. Ne bileyim ben? Seni tanımıyorum ki, hırçın olup olmadığını bileyim. Tahmin ettiğim için.. Kadın değil mi? Elbette kocasının canına tak ettirir. — Bir şarkı sesi işitiyorum. — Perihan türkçe tango söylüyor, Evet, öyle. Frenk tangolarını dünyanın en iptidai kelimelerle türkçeye çeviriyorlar, en yayvan, natır ağzı ile hays kırıyorlar. Perihan da o marifeti yapıyor. Ne tuhaf kız! Elâlemin yatak odasında kendi evi imiş gibi tan- go söylüyor. Apartınanı temelinden sarsmıyacağına emin olsa oynayacak da! Hadi öğleye, İçerden şarkılı bir ses geldi: — Bonjur mon şerami! Koman vuzaviye set jur? — Vay! Sen ne parlak fransızca da biliyor mu- şun Perihan! — Bir komşumuz madam Sürpik vardı, Fransiz mühendislerin yanında çalışırdı. O Fransızlardan öğ renmiş, sonra kızına öğretmiş, kızı da bana öğretti. — Sen dün gece neye evine gitmedin? Burası da benim evim sayılmaz mı? — Ne dedin? Ne dedin? Burası benim bile öz malım değil, — Iki gönül bir olursaymış, samanlık seyranlık olurmuş, demişler. — Kızım! Bekliyenlerin filân yardır. Işin gücün vardır. Geç kalma. Bak saat ona geliyor. — Haminnem burada kalacağımı biliyor. Işime gelince büro şefimiz aldırmaz, kaç dela geç kaldım sa benim yerime cetvele imza atar, — Pek içli dışlısınız, demek? — O öyle ama ben değilim. — Demek sen pek ciddi davranıyorsun” — Benimle eğlenmeyin rica ederim. Ben yalnız size karşı serbestim, Fakat siz bana karşı hep böyle lâkaytsız duruyorsunuz. Yazık değil mi bana? — Madam! Ben öğle yemeğine gelmiyeceğim. Perihan hantmla çıkıyorum. Soran olursa. Madam bu tertip emirlerin manalarını bilirdi. Sokağın ilk köşesinde Vurgun ayrlıldı. Caddede yan- yana yürümek İstemedi. Kimin ve neyin nesi oldu- ğunu hâlâ bilmediği bir genç kızla omuz omuza dola- şamazdı. Hava güzeldi. Pangaltıya doğru bir yürüyüş yapmak.. Garajın önünde Melinin Levinskisine rast- ladı. Herifin çıplak kafasına bir iki yumruk vurmak arzusunu güç yendi. Sebebini sorarlarsa ne cevap ve- ririm? diye düşündü. Öyle ya, pörsük bir kadına tu- tuldum, o kadını bir dızlak adam ayarttı, ben de ac- zimi İki yumrukla katmerlendirdim! Böyle şey ol - maz! Kepaze olduğun gündür Haydamak! Levinski öyle acemice harekette bulundu ki Vurgun gülümsedi ve alay olsun için şapkasını çı- kardı. Tanımaz görünmek istediği halde beceremiyen Lehli kızardı, o da şapkasını çıkardı. Artık mesele halledilmiş sayılırdı. Vurgun konuştu: — Gün aydın Bay Levinskil Şaşirarak kekeledi: — Beni tanıyor musunuz Bay Vurgun? — Ben sizi tanımıyorum Bay Haydamak. — Oyle ama iki adımı da biliyorsunuz. — Pardon, siz behi nerden... — Siz Bayan Melinin dostu değil misiniz? Hani ortalığı kafese koyup inşaat oyunları oynamak istedi- ğiniz Meli.. Birbirimize numara yapmıya kalkışmıya- lam, Sanırım siz de Pangaltıya doğru gidiyorsunuz. isterseniz beraber gidelim. Mademki tanıştık. — Bu benim için büyük şereftir. — Benim için de öyle değildir. Fakat ne yapa- yım, sizi görünce konuşmak arzusu uyandı — Benimle ne konuşabilirsiniz? Her teklifimizi #on defa reddetmediniz mi? — Kuruntuya kapılmayın. Teklifinizi kabul & diyorum, demiyeceğim. Sizden bir şey soracağım Meli sizin metresiniz mi? — Ancak bir senedenberi, — Memnun oldum, açık konuşuyorsunuz. — Onu size bırakabilirim. Ister misiniz? — Bu' şartla kabul etmem. Onu size bırakmam dese idiniz, o zaman İsterdim, isterdim ve. — Alırdım demek İstiyorsunuz, falat demekte acele etmeyiniz. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: