—— m nm A 4-309 Aa Hikâye X irmi otuz yil önceydi. Ders yülmun dsha başlarıydı. İlk ere Bir aralık, öğretmen akşam yediklerini adı, ispanak, makarna ye- ndim, ne haşlaması, patlıcan kızart- ması, — Çorba, türlü, pilâv, komposto. — Önce çorba, sonra da kuru fa- sülye, efendim. İşte herkes, böylece, bir sürü ye- mek adı sayıyordu. Çocukları için- de tek kap yemek yediğini söyli- yenler de vardı, Sira Alpa gelmiş- ti. Bu, en arkalarda oturan sessiz, kızıyor mu, düşünüyor mu belli olmıyan bir çocuktu. Öğretmen, sen söyle bakalım! Dün akşam ne ye- din, diye sordu. Sonra, onün S5 çıkarmadığını görünce; — Ne 0? Yoksa sen de ne yedi- ğini uhutanlardan mısın? dedi Bu söze herkes gülmüştü Yak nız Alp gülmedi. Hareke üzü efendim Ben ne yedi- lardan değilim, çeva- nin bu sözü duymasile kızması bir olmuştu. Alp niçin bu kadar $ siçbir hareket yok, Bu izünün hatları ger- kizgin değil, mü- tecssim Gözleri noktaya bakiyor. Bakısla Jaym sp - niyede bir değişiyör. Öğretmen, bir £ daha, onu mutlaka” söyletmek ise ir ylesene ne yediğimi. diye i. Çocuğun ona dik dik buk- tığımı görünce üstüne doğru yürü- dü; — Ben senin g h. Nuh * küsti Yazan: D.T. der, peygamber demez adam gör - medim. Çık dışarı! Akşama kadar sofada, duvarm dibinde, kaz gibi tek ayağını havada tutup © cezalı bekliyeceksin! Alp, hiç ses çıkarmadan dışarı çıktı. Duvarın dibine geçti. Bir a- yağını kaldırdı: Tek ayak üstünde beklemiye başladı. Yüzü sakinleş- miş, bakışları yumuşamıştı. Kizmi- yordu. İçi rahatlamıştı. Kendi ken dime düşünüyordu. Bir aralık, kar- şı duvara baka kalmış, dalmıştı. Ne düşündü bilinemez, gözlerinden iki damla yaş aktı. Bu sirada, çocuk lar da dersten çıkmış, kuşlar gibi cı yıldıyarak yemeğe gitmişlerdi. Da- ha nası! ân olduğunu bilmedik- leri öğretmene mi, yoksa yeni ge- len Alpe mi kızmak lâzım geldi- gini bilemiyorlardı. Onların arka- sından öğretmen de cıktı. Öksüre, öksüre ilerledi Ip, şimdi koca okul bine da yapaya'nızdı. H yağı havadöydi. Tir tir titriyor, ke mikleri sızım sızım sızlıyordu. Ba- şını, kapıya çevirdiği zaman, ihti- yar okul hademesini gördü. Wade- me ona doğru yürüdü. Yanına ge- lince: — Oğlum başına gelenleri ben de duydum. Niçin böy di büyük annen seni di. Cezâh olduğunu duy üzüldü ki.. Ne iyi kadın o. Sen de fena bir çocuğa benzemiyorsun? Neye hoe edin? Ni- din aksam hocana ne yediğini söy- lemedin? ap ver Alpın bağı, dü a, i Havadaki ayağını hizla vere bastı Okadar çok lam sağnak sesleri — Ne eowap verecektim. Dün akşam büyük annemle ben, yiye - cek bir şey bulumadığımız için aç yattık. Bir şey yemedim ki söyliyo- yim! dedi. Maymunun Kürdanı My maymunun zekâsını be- lirten olmuş bir vaka an- Aatac, Bir âlimin çek sevdiği bir may- mun varmış, Bu maymun her ©8- VİZ yeyişinde, ceviz parçaları çürük dişinin oyuğunda kaldığı için ıs Tap çekiyormuş. Parmaklarlle # yıklamıya çok uğraşmış ama be çerememiş, Bir gün, ev halkından birinin kürdanla dişini karıştırdı. Bi Hemen elini uzatıp | RR İstemiş, Onu kürdan ye sivri bir madenle bir yontma âleti vermişler. Bir taraftanda, taşı Yontmya başlamışlar. Aradan bare geçmiş, maymun ceviz de dişinin tekr ti > sızladığını görün- ce hemen kendisine ” ği verilmiş olan sivri madenin Vi ucunu şi başlamış. Sonra çürük yuğuna götürmü İtmiye , dişinin © iş. Bakmış ki kalın — Bay Moca.. oldu sana?. hâlâ kirinin arkası gelmiyor! Yaninda hakkâk kalemile sivri bir | ca... Bu he kir böyle?.. Ne « Bir sanitir kose sürüyorsun, geliyor. Telrar ucu sivi başlamış Tamam bir san: muvaffak oluncıya kadar bu işe devam etmiş. Sonra, hiç düşünme- den, şaşırmadan, bu kendi yaptığı kürdanı doğruca çürük dişin oyu- una sokup onu temizlemiş. Bir daha da bu kürdan kaybetmemiş. NE KESTA Değildir. bakın, bayat; Satarım haraç mezat., Nede vardır böyle tat, Doyulur mu bakmakla? Benzemez nara, muza, Ne üzüm, ne karpuza, Veriyorum ucuza; Şimdi ye, sonra sakla! Külünü eşe ese Bir avuç göm ateşe Bakmadan üçe beş Otur güzelce hakla. mr rm an Bu yazısız res'mli hikâyeyi yazarak bize gönderin! İçlerinden | en güzel yazılmış olanını basacağız. Aydınlatan Böcek Bazı uzak mıntakalarda ve Anti! lerde piroforlar bulunur. Bu, ça- tal boynuzlu bir nevi böcek cinsi- dir. Gözleri, güneş ışıklarını endi- rarak geteleri pek kuvvetli bir ne- vi fosfor çıkartır. Yerliler, bu bö- cekleri av hususunda ve harp za manlarında uzaktan uzağa bir ne- vi işaret verme işinde kullanırlar. Ama “ya çok bunlar, geceleri, kulübeleri aydınlatmakta kullanı- lırlar. Çünkü biraz şekerle cezbe- dildikleri oyuk kapların içinde kul- lanılarak bir nevi lâmba vazifesi görürler. Dört Hayvan Adı Öyle dört çiçek adı bülunüz ki, dördünün de harflerinden bazıla- rile birer hayvan adı yazılabilsin! Ne Vakit Olmuş 7 Şu harf ve rakamlardan Türk ta- rihinde büyük ehemmiyeti olan bir vakanın tarihini bulacaksınız: SİYMNÜSZIBDAIZO D.Tİ YKNSUO . . . . Yoksa ev hizmetinde falan mı kirlettiler seni? ifTE BUNU ,, BİLMİYORDUM iş Buzuşmıyan Kâğıt Bir miktar şap alınız! Suda eri- | tiniz. Bu şapli suys bir tabaka kâ- git koyunuz. İyice yıkayınız. Çı: karınız. Kurutunuz. Tekrar soku - nuz, Tekrar kurutunuz. Böyle bir. kaç defa yapınız. Tabii kâğıdın nes cinde şap kristalleri teşekkül ede- cektir. Şimdi bir kibrit yakarak kâ ğıdı onun alevine tutunuz Görecek siniz ki, kâğıt yanacak, fakat biçi- ml kaybolmuyacaktır. Resimde gör düğünüz İple de ayni denemeyi ya- pabilir ve asılı kalemin olduğu gi- bi sarktığını, kalemin düşmediğini görebilirsiniz. BİLMECE - BULMACA Bilmecemizde Kazananlar Yarınki nüshamızda Dİ Bu bilmeceyi halledenler- den 25 kişiye muhtelif hedyeler vereceğiz. Şaşırmamak Oyunu Oyuncular ortada bulunan arka daşlarının etrafında halka olurlar. Ortadaki çocuk içlerinden birine dönerek kendi azasından birini tu- tar. Ters olarak bu uzvun adın: söy ler, meselâ kolunu tutarak bu benin bacağımdır, der! Karşısındaki bu hareketin aksini yapıp sözü ters olarak söyler. Yani bacağını tutup bu benim kolumdur, cevabını verir. Eğer bunu istendiği şekilde yapar ve söylerse ortadaki başkasma dö nüp başka bir uzvunu tutup ters olarak söyler. Bu seferki de tarif ettiğimiz şekilde cevap vermiye mecburdur. Oyun böylece devam eder Saşıranlar oyundan çıkar, So na kalan birinci olur. Üç Misli mi ç Mislimi, Sayi Deği! mi? Tan. Cana dedi ki: — Şimdi dışardaki termometre- ye baktım. Tamam altı buçuğu gös teriyordu. İşte şimdi de, bu odada- ki termometreye bakıyorum. Dere- ce on dukuz buçuğu güsteriyor. Söyle bakalımı Odanın harareti, dışardaki hararetin kaç misl'dir? Nasrettin Hoca — Geçenlerde bizim büyük halıyı silkeliyeyim dedim bir Kay- li toza dumana bulandım ama üzerinde de bir mikrop an Ae Can hesapladı, dedi ki: Odanın harareti dısardaki hara- retin tamam üç mislidir. Çünkü al- çi buçuğun uç misli tamam on de kuz buçuk eder. . si Tan, kahkahalarla gülerek alay etti: — Odanın harareti. dışardaki ba raretin öç misli değildir. dedi Ben- ce Tan alay etmekte haklı idi. Siz ne dersiniz? Çocuklar Kaç Yaşında Cana Tan kare biçiminde, birer bahçenin ortasında oynuyorlar. İ. kisi de kardeştirler. Tan, Candan ta mam bir yaş büyüktür. Canın için |$aafin ayarlanması 4 de bulunduğu karenin satbı, Ta- nin ortasında olduğu karenin sat- hından 17 metre kare eksiktir. Ka- relerden her birinin kenarının w- zunluğu içinde bulunan çocuğun yaşının sayısı kadardır, Acaba Tan kaç, Can kaç yaşındadır. Bilmedinizse ben söyliyeyim Tamın yaşı 7, Canm yaş 8 dir. Acaba bunu nasıl buldum, siz dü- şünün de bulun bakayım? » « « . işte bu çıkan kirler ondan ola. cak.. Şimdi sen beni baştan aşağı güzel ce temizle de bir ferahlanayım!.. Bir da- ha böyle kirlenmiyeyim!,, i Ma” Bu altı parçayı ayrı ayrı güzek ce kesin! Sonra münasip şekilde onları bir araya getirerek çok İyi tanıdığınız bir kümes hayvanı mey | dana getirmiye çalışın! Bakalım ya pabilecek misiniz? A noktasından kalkarak bir kupe | şun kalemile butirenin kopuk yere lerini birleştire birleştire B nok- tasına kadar gidiniz. O şartla ki, hiç geri dönmiyecek, kopuk yer bi- rakmıyacaksınız. Kalemi de biç kal dırmamanız lâzımdır. mini kesip mukavvaya yapıştırın. | Ortada pokta noktalarla gösterilen yerden büyüp katlayın. oldu size | ayakta duran bir köpek. ! Müfettiş, hademeye zili hep vak» tinde mi çalarsınız. saatiniz çok mu İyi işler, diye sordu: Ni Mektep hademesi cevap verdi? — Evet efendim. saatimizi ber. gün bitişikteki saatçinin saatile ar yarlarım. Müfettiş çıktı. Hademenin bah - settiği saatçinin önünden geçerken saatçiye sordu: — Kapının önünde ne bekliyi sunuz böyle? — Mektepteki ders zilinin çi masını bekliyorum. Saatimi hep on ların ders zili ile âyar ederim de.