—— 19.1.8939 TAN Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi Haber- de, fikirde, herseyde temiz, (dürüst samimi olmak, | kariln gezeteri olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene (O2800 Kr. 70 , 1500 » 00 ,, 800 150 , JAY 30, ellerarası posta Miele “2 al leketler için abe bedeli müddet mrseiyle 30, 16. 9. 3,5 liradır. Abane bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 O kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kurus İk pol Mâveşi lâzımdır. i ERA İ GUNUN MESELELERİ saese ee emamam en İdare Meclisi Âzalıkları yo valisi Lütfi Kırdar, Su şirketi idare meclisi azası sıfa- tyle selefinin almakta ( bulunduğu 250 lira aylığı şirkete ( terketmiştir. Gösterdiği sebep te yerindedir: Vali memuriyeti icabı bu Jdare meclisinin tabli azasıdır. Bu itibarla da bu para- ya hakkı yoktur. Valinin bu asil hareketi bizi bu kabil teşekküllerin idare meclisleri hakkinda bir kaç söz söylemeğe s6v- ketti, Sular idaresinde idare meclisine ne ihtiyaç vardır, Burası bir belediye müessetesidir. Belediyenin o emriyle hareket eder. İdare meclisi: olsa ol - sa ihtisasından istifade edilmek üze- re bazı teknisiyenlerden veya mühen dislerden mürekkep olabilir. Böyle bir teşekkülde valinin aza olmasına lüzum var midir? Bu vesileyie şunu hatırlatmak İs- teriz ki, şirket idare meclisi azalık - ları birer yemlik olmuştur, Ekseriyetle şirket idare meclis - lerine aza olanlar o işten anlamayan hükümeti temsil eden bazı unsurla - rın bulunması faydalı olabilirdi. Fa- kat bunlar hükümetin eline geçtik - ce idaro meclisi azalığının da hikmeti vücudü kalmamıştır. Bu vesileden is- ülade ederek ya bu idare meelisle - rini hakikaten faydalı bir hale koz - mak, veyahut da bu lizumsuz israfm önüne geçmek faydalı olur fikrinde- yiz * Umumi Helâ — Olmadığı İçin ———— aşında bir ihtiyar Topkapı- Ya zeki yolda fazla 7 z mış Topkapı ile Çapa va mi #enin görmediğine emin © a Yerde yol üzerinde sü hemi kat o sirada yoldan geçen üstünde YA * Ye ihtiyarı s0ç kalamış ve kendisine 5 lira ceza kef” miş mz ihtiyar Fatih sulh cez? »— Kemesine mılracant ederek — KY etmiş ve hâkim, “belediye idaresi sehrin her tarafına âmmenin ibtiye” tina tekabtil edecek kadar umum! > lâlar yapmak mecburiyetinde olduğu! halde, Topkapı civarında umumi he Mi bulunmamasını, nazarı dikkate " larak ihtiyara hak vermiş, ve hak * kındaki cezanın iptaline karar VE” miş., Bu basit görünen hâdisede ik mühim nokta vardır: Biri şehrin W “|, Mümi helilardan mahrumiyeti, a ğeri hâkimin modern düşünce ile reket edişi, Koca İstanbul şehrinde ancak iki Üç umumi helâ vardır, onlar da «*b” Tin manzarasını çirkinleştisen bire” İğrenç kulübedir. Sanki bu şehir b İstılah İsti er ilmin sabit teknik rs- tılahlara ve tabirlere ih- tiyacı vardır. Zira bunlar yar- dımiyle ancak insan hâdisele- ri, vâkıaları ve fikirleri kısaca ve sarih bir şekilde ifade et- mek mkânımı bulur, Bir fikrin, bir mefhumun bazan anlaşıla- maması çok defa ifade ve be- yan tarzmdan ziyade cümlede kullanılan kelimelerin müp- hem olmasındandır. iyaziya ve tabiiye ilimleri gi bi müsbet ilimlerin ifade ve beyan tarzlarındak! katiyet ve sa rahat tarif ve izah ettikleri eşya ve hâdiselerin ve aralarındaki! müna- sebetlerin manevi ilimler vakıala- rma nazaran oldukça basit olma - siyle beraber bu ilimlerdeki sara- hat meramı anlatmak hususunda İ bunların daha ölçülü, mantığa da- İ ba bağlı olmalarından yani müs - bet ilim dili kullanmalarından ve bilhassa bir mana ifade eden ıstı - lah ve tabirler istimal etmelerin » den İleri gelir. er memlekette ve millette yüksek ilim erbabinin ıstı - İlim dili, Hottâ her şubesinin de mevzüa ve tetkik usulüne gö- re dili başkadır. Riyaziye dili kim ya diline benzemez, coğrafya dili tarih dilinden farklıdır. İlim ihtiyaçtan doğduğuna ve ihtiyaç ile yükseldiğine göre ta - kşam'da kalemi gören bit meslekdaşım, — hanı ka - lemler değneksiz kördür, görmez, sallapati yürür — merhum dok- tor Gal'p Hakkının ölüm yıldönü- münt yazdı. Ne güzel, ne İyi, ne temiz gören kalem... Tanımadığım bu meslekdaşımı vicdan ve kalem kudretinden ötürü tebrik ederim, Doktor Galip Hakkı'dan bahset mek, Tanrıdan bahsetmek kadar ilâhi, vatandan bahsetmek kadar kudsidir. Doktorun otuz seneye yakın bir tarihi vardır Kİ, şu eksik, çelimsiz cümlelerle hulâsa edilebilir; Fakirlerin karanlık, çorak gök- lerinde bir şimşek hızıyla çaktı; sessiz bir heybetle gürledi; me- telikten bulutlar olup ralimet, şef- kat, yardım halinde yağdı. Bu rahmetin adına (Topkapı fn- karaperver cemiyeti) dediler. Metelik, metelik topladı. Avuç, torba torba, araba araba da- A şya dağıt, yada dağıttı, sık tta. » dü İstanbul denilen çorba çi anah bir kenarında bambaş- lem yarattı. fırkalar birbirinin kastediyor. kı melâikedir ve insan ihtiyaçlardan münezzehtir. Taksim ve Harbiye ( helâlarmın Yer altına nakli düşünülürken, büyük merkezlerinde olsun birer W” mumi belâ yaptırılması o gözünü tutulması lâzım gelen mühim İbtiyA$ lardan biridir. şehrin) adam bin fakir yarım ur. yaman içindedir ki, dek İt Gaty akk mma, zama» ket sanılıyor ve denilen tas değer ve TAN Falih Rıfkı Atay, dünkü nüshamızda iktibas ettiğimiz makalesi ile kelime ve ıstılahlarımıza istikrar verebilmek imkânlarını tetkik ediyordu. İ. Hakkı Akyol de aşağıdaki yazısında müsbet ilim ıstılahlarının dilimize nasıl geçirilmesi lâzım geldiği hakkında fikirlerini söylüyor krarsızlığına Nihayet Vermeliyiz! 04044004 Yazan: *400000 İ. HAKKI öz dilden ıstılahlar ile zurlu olmasa gerektir. isabetli olabilmek için adımla hareket *400000400 00. İlK ve orta tahsil çocuklarına ve halk kütlesine vüs'ati kavranmış olmak, bu hususta gayet iyi mücehhez bulunmak ve son derece ihtiyatlı AKYOL ilim yapmak pek mah- Yanız ıstılahların tesbiti vazifenin ehemmiyeti ve .4004000040000 edilmek lâzımdır. ”...4.0000000 4400000000000 gitler ve âlimler hergün icat ettik- leri eşya ve hâdiseler ve vasıl olduk ları yeni mefhumlar için yeni ıstt - lahlar bulmak mecburiyetindedir- ler. Istilah keyfi olarak, gelişi gü- zel konulmaz, Zaruret Tstılahı do- gurur ve bunları alâkadar ve mü « tehassıs lim erbabı sahneye çıka- rır, Alimin icat ettiği ve sürüm sa hasına çıkardığı istılah bir çok nok tadan ıstıfa süzgecine uğrar. neti- cede bu ıstılah ya aynen yaşar ve « ya kalıptan kalıba girerek yuğru- Tur başka bir şekil alır, yahut tamamen ölür yerine bir müna- deki derin vukuf ve dil selikası (g8 ie de la langue) bunun doğru ve mavakaa uygun olup olmadığın kontrol eder. Sıhhat, sarahat ve İsabet damgası vurularak istılah tedavül etmeğe başlar, o zamanla kökleşir. Mamafih bidayette yaşa mıyacakları tahmin edilen bazı ke Fakirler BabasıDoktor Galip Hakkının Yıldönümü ehemmiyet verilmemiş adam — or taya değil — kenara çıktı, Kimse- Yi taciz etmeden, kimseye yüzsu yu dökmeden, kimseye minnet et- meden yine fakirin, esnafın, oria halinin meteliklerile bu cemiye- ti yaşattı. Dünyalar allak bullak oldu, top fak kardeşleri toprak kardeşlerini boğazladı, insanlık kana ve zifte bulandı. Fakat fakirler babası dok- tor, müessesesi ve milessose arka- daşlariyle beraber tuttukları yol. dan sapmadılar, sendelemediler, duraklamadılar, Ölmez Atatürk, onun için şunu dedi; Doktoru tanıdığım dakika, ha- yatımın en heyecanlı dakikaların. dan biri oldu.,, Mebus oluşu intihap kudretinin sağlam oluşundan değil; ley şefkat ve fazilet : sermayesinin Doktor öldüğü zaman yine bu ütunlarda bir teklifte bulunmuş. demiştim ki, doktorun düs- kimseyi üzmeden, kimse- dökmeden, kimseye etmeden şunun bir büst - heykelini yapalım ve Topkapıdaki meydana dikelim, Bu işi bilenlerin bir kaçı gelsinler de konuşalım, Aradan uzun bir yü geçti, ne gelen var, ne giden. Haberin var iii İlme, tabir ve ıstılahların pek ça - buk yayıldıkları ve tutundukları vakidir. üsbet ilimlerin ıstılahları di. İlmize nasıl geçmelidir me- selesi, üzerinde durulmağa değer mühim bir mevzudur. Bu hususta görüş zaviyeleri muhteliftir. Bazı. ları ilimde derece kabul etmez, il mi avamın seviyesine indirmek İs- temez. Bu belki yukardaki satır - larla ifade etmek istediğimiz yük- &ek nazari ilimler için vakidir. Fa kat, esas itibariyle, bu görüş doğ- ru olmakla beraber ilmi dercele- diği mefhumlar ve ıstılahlar yük- sek tahsil gencine hitap eden mef- humlar ve ıstılahlar değildir. Bi- hassa ilk ve orta tahsilde her ta - bir ve ıstrlah . doğru ve isabetli ol- mak şartiyle - mefhumu çocuğa veya halka kavratabilecek şekil - de öz dilinden seçilmiş kelimeler. mi hayat kâkülü yaranımdan? B” aralık realist bir kafa ile düşündüm. Buldum. Öyle ya, doktor Galip Hakkı da kimdi?. Topkapı denilen öksüz, yoksul bir diyara çekilmiş, elin yırtık pırtık. Jarile uğraşan tanınmamış bir a- dam! Kim kime, dımduna! Bir a- dım daha yükselmek için basamak olamıyacak bir heykeli ne diye di- keyim? Viz gelir bana! Realite budur ve hayat denilen hınzır kasırganın çok tarafı bün- dan ibarettir. Fakat (Akşam) daki kalemi, vic- daniyle beraber gören meslekdaşı- min yazdığı ölüm yıldönümü yazı. sını okuyunea hislendim, heyecan- landım, ve hırçınlaştım. Teklifimi tekrar ediyorum: Fakirler, esnaflar, orta halliler! Yani bizler! Haydi, elbirliği ile fakirler ba- bası doktor Galip Hakkının büstü- mü, kurduğu insanlık yurdunun ö- nüne dikelim. Masraf endişesi yok! Türk hey. keltraş onun büstünü, hattâ âhi. demsi bir kompozisyonunu seve se- İ ve Yapıp armağan edecektir. Şehreminli taşçı taşmı, Saray. meydanlı tuğlacı tuğlasımı, Topka- pılı kireççi kirecini, Yenibahçeli kumcu kumunu verecektir, Cebi fa- kir, gönlü gani arabacı da taşıya- caktır. İşçi, kalfa, mimar. Ne gerekse vardır. Belediye ve matbuat yar. ir, Doktor Galip Hakkı; Türk dok- torluğumun, Türk şefkatinin, Türk fariletinin, ve gerçek İnsaniyetin timsallerinden biridir. * TAN: Bir sene sonra bir dera da ha söyliyelim ki, gazetemiz bu iş te elinden gelen mesleki yardımı esirgememekle iftihar duyar. den teşkil edilmiş bulunmalıdır. Meselâ Almanların ilk ve orta mek teplerinde okunan tablat ilmi ki - taplarındaki ıstılah lâtince o veya Yunanca köklerden değil, öz dil lerinden almarak teşkil edilmiş - tir. Eskiden bizler de Fransızca mektep kitaplarının tesirleri altın da kalarak orta mekteplerde tabi- at İlimleri ıstılahlarında lâtince ve yunanca kökler yerine bilhassa a- rapca kelimelerle teşkil edilmiş 15 tılahlar kullanıyorduk. Herhalde Phanârogame, Col&op töre, © olienne eroslon gibi tabirle rin on üç yaşındaki bir Fransız ço- cuğunun dimağında hakiki bir mef hüm uyandırmıyacağını zannedi - yorum. Eskiden bizde de zatülilka- hizahire, mugmi dül « cenah veya müugammedül cenah, itikâli riyahi kelimeleri bu yaştaki talebeye he- men kiç bir şey ifade etmiyordu. Bugün bunlar yerine Almanların yaptıkları gibi çiçekli nebatlar, kın kanadlılar (böcekler), rüzgâr aşın- dırması gibi belki pek de ilmi gö - rünmeyen bu öz dildeki tabirlerin daha muvafık olacağını tahmin e - diyorum. Çünkü bir defa izah ve tarlf edilince talebenin dimağm- da hem mefhum hem de istılah yer O İAYI ZN Niçin Yasak? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel pa Kadıköyüne kalkan vapuru kaçırdım. Hava güzel ve güneşliydi. Aşağıda halkın müte * madiyen kirlettiği kapalı ve havasız yerde beklemektense, iskelenin Üs * töndeki gazinoya çıkmayı tercih et * tim. Yalnız bir masaya geçtim, bir i de kahve ısmarladım. Biraz sonra, dışarda balkonda oturan bir müşteri benim oturduğum masaya geldi. Ben ehemmiyet vermedim, gazetemi okü mağa devâm ettim. Müşteri kalkip gittikten sonra garson geldi: — Burada kadmların yalnız otur ması yasaktır dedi. Sebebi de İşte budur, dedi. Herif dışarda oturuyor- du, sizi yalnız görünce hmen buraya emi Bansi ne dedim? Nerede İster se otursun, — Bu defn itiraz etmedik ama, kadmların burada yalnız oturmaları yasaktır. Şu lüzumlu lüzumsuz kullanılan yasak sözü zaten sinirime dokunur. Ben buraya bir erkekle, hattâ şerefi » me uygun olmayacak bir şekilde, ya- bonci bir erkekle gelsem, oturmama cevaz var demek.. Bu yasak, beni her hangi bir şerefsizlikten korumayı is- tihdaf etmiyor. O halde niye yasak? Eğer kadınm yalnız bir masada oturması, yabancı bir erkeğin gözle veya dille taarruzuna meydan bıra « kan bir hâdise Ise, ben kendimi mli- dafan etmesini bilirim, zaten orada bulunanların vücudu benim için bir garantidir. Dağ başında, veya 1ssiz bir kırda değilim ki, yalnızlığından korkâyım. O halde kadınların soka - ğa yalnız çıkması da bu gibi taarruz- lara maruzdur. Böyle bir tehlike var diye, kadını yalnız sokağa çıkmaktan men mi edeceğiz? —— —— m Maliye Dairelerine Yeni Memur Alma Şartları eder Hem çabuk ve külfetsizce öğ dilden 15- tılahlar ile Nim yapmak pek mah- zurln olmasa gerektir. Yalnız fsti. lahların tesbiti isabetli olabilmek için vazifenin ehemmiyeti ve vüs- ati kavranmış olmak, bu hususta Rayet iyi mücehhez bulunmak ye son derece Ihtiyatlı adımlarla ha- reket edilmek lâzımdır. üksek tahsilin © kul) müsbet ilimler ıstılahlarına gelince burada gencin arayacoğı mefhum ve manadan »iyade tarif ve izaha bağ'ı klişe şeklinde keli - meler olacağına göre kestirme ve ameli yoldan gitmiş ölmak İçin bu Btılahların beynelmilel olanlarını dilimizin buxusiyetine uygun bir şe kilde mümkün olduğu kadar bey - nelmilel klişeye benzer bir tarzda ve bu şekli pek bırpalamadan (al. mak bir çok noktadan faydalıdır.) Meselâ Jeoloji, meteoroloji gi. bi ıstılahlarda Frahsızların telâf - fuz şekillerini almak zannımca pek muvüfık değildir. Bizde eskidenbe- ti bir çoklarımızm bildiği di) ran. sızca olduğu için belki onun telâf. fuz şekli dimağrmıza silinmiş hattâ kendisine bir rüçhan hakkı vermiş olduğunu zannediyorum. Capon, Cava gibi arap dilinin hususiytine tabi bir klişe ile vakti. le dilimize girmiş olan kelimeleri bugün beynelmilel kilişeye uygun olarak Yapon ve Yava şeklinde kul lanıyoruz.. Nisbeten az bir zaman zarfında İlmi tabakatülarz, ilmü - larz, ilmlarz. arziyat şeklinde ve bugün de Jeoloji klişesinde dola - şan bu ilim belki bidayette kaba görünen geologi imlâsı ile tedavül sahasına çıksa beynelmilel şekle ve barflerimizin hususiyetine daha uy gun olmaz mı? Yaşayıp yaşamıya- Cağınt zaman gösterir. Hu bizde dört beş asırlık ha yatı olan ve yine araplarda sesli harf olmadığı için eski harf lerle dilimizde Cuğrafya, Coğrat ya hattâ Cığrafya şeklinde telâf - fuz edilmekte ve son zamanlarda g harfinin yumuşatılması ile ka- Hi coğrafya şeklini Dalmış o. lan mekân ilminin acaba zamanla Maliye Vekâleti bundan böyle dal- eş lira muriyetlere açıktan alınacak memur. ların veya diğer dairelerle mülha » kattaki maliye teşkilâtına Baklen ta- yin olunücakların en aşağı İse tah- sili görmüş olmalarını ve açılacak müsabaka imtihanında muvaffak ol. malarını şart koymuştur. İmtihanlar senede iki defa olmak üzere 18 eylül ve 15 şubat aylarında yapılacaktır. Bu imtihanlarda mu- veffak olanların tayinleri ya dıkça müteakip müsabakalarda mu- vaffak olanların tayinleri yapılmıya- caktır. Daktilolukla alınacakların da memurin kanununun beşinci madde» sinde yazılı evsaf ve şeraiti haiz ol. maları kâfi görülecektir. — ari Mezun Lise Talebesinin Diplomaları Eylül devresinde mezun olan ve selere kayıt ve kabulleri yapılan me- zunların diplomuları kayıt muame- lesinden en geç bir aY sonuna kadap talebenin mezun olduğu okldan istem necek ve b gibi talebelerin diploma» ları kendilerine veya velilerine veril miyerek kaydoldüğu liselere bildiri lecektir, Maarif Vekâleti yaptığı bir tebliğ de orta okul tasdiknamesinin puldar muaf tutulduğu lâzım geldiğini bil dirmektedir. geografi şeklini görmiyecek mi « yiz? Zaten dilimize uygun bir şekil ve. rilerek çevrilmiş olan bu beynel « milel kelimeleri biz kendi dilimi zin kelimeleri gibi öğrenecek ve aynca zaman sarfederek ve hafıza mizi yorarak bunları öğrenmek kü) fetinden azade kalacağız. Bu suret le yabancı dillerde yazılmış riya- ziye. fizik ve kimya gibi ifadeleri nisbeten kolay eserleri anlayabil- mek imkânı artacaktır, Verdiğimiz misaller basit şekil. lerdir Hakikat göründüğünden da ha karışıktır Maamafih, esas ko - hulunca ve hareket noktası tesbit edilince üzerinde İşlemek nisbe - ten kolay olur. Kansatimce bu 1s- tilah istikrazsızlığa artık nihayet vermek zamanı gelmiştir. — Hattâ belki de geçmiştir. i v «al malak ğlağğndz soap, e