Kavun İhracatını Arttırmak İçin Ne TAN İstanbulun Tandoğanı B. Kırdar Olabilir ÜBaşı 5 neide) zm o susuzluktan adımı Hintii (dış pazarların alım şartları gözö- nünde tutularak) renk, büyüklük, ağırlıklarına göre standartlandırıl. malıdır, Meselâ: Uzunköprü altın- başları içerisinden vaktinden az ev- vel toplattırılmış, daneleri iki, üç kg. ağırlığında, kabuğu sert ve kı- BULMACA. Evvelki günkü bulmacamızın halledilmiş şekli 12345616910 Afyonkarahisar (TAN) — Me tesisat ihtiyaca kâfi gelmediği belediye, elektrik' şebekesini meğe Karar vermiştir. Yeni Tedbirler Almalı? Uzunköprü istasyonunda, İstanbula sevkedilmek üzere hazırlanan kavun yığınları yırcıklı, üzerinde yara, bere, çü- rüklük bulanmıyan hepsi yuvar- lak, sap tarafları biraz hafif sivri- <e olan tipten intihap edilecek ka- vunlar İhracata elyerişlidirler. — Seçilmiş yani standartlan- dırılmış olan kavunların mah reçlerine kadar sapasağlam, ku - sursuz bir haldo yollanabilmeleri için bunların uzun mesafelerde nak yata elverişli bir suretta ambalâj edilmeleri ieap eder. Uzunkürüden Almanyaya bir vagon aneak 7 gün- de gidebilmektedir. Geçen seneler içerisinde Edirneli bir tüccür fara- fından şahsi bir teşebbüs eseri o- larak Uzunköprüden Almanyaya iki vagon dolusu kavun gönderilmiş, fakat kavunların hem fazla olgun ve hem de ambalâj kaidesine uy- gun olmıyarak vagon içerisinde üs- tüste istif edilmelerinden dolayı bu uzun mesafede yarısından fazlası çürümüş, neticede bu müteşebbis tüccar da ziyan etmiştir. Görüştü - üm ambalâj mütehassıslarının fi- kirlerine göre, Uzumköprüden Al manyaya vesair orta Avrupa mem Gandi'ye döndüren adalar bile. Ankarada belediye işleriyle vi- lâyet işleri atbaşı beraber yürütü. Tür. Ankara denilince yalnız şehir kastedilmez, bütün vilâyet kül ha- linde kastedilir. Istanbulun talih- sizliği işle buradaydı. İstanbul denilince sokağına haşkası kurban olsun, ya Beyoğlu kastedilirdi, va terkosa katılan süt, 1 İstanbul şehrinin kalkınması i- çin tenbel Prost'un zümrütünnka kanadına çizilmiş plânlarından ön- ce, şehir hinterlandınım kalkın: ması gerektir. Şehir hinterlandını gezdiniz mi? Oraya ne şase, me İ- mar, ne kazanç, ne inkılâp, bilhas- sa ne inkılâp girmiş değildir. Istanbulda hayatın ucuzlatılması için hinterlant köylüsünün kal kınması, yollanması,“ kafalanması birinci şartlır. Istanbul yağlıboya tabloya ben- | zer, Içinden bakılınca bir sey gö- İ rünmez, uzağından bakmalı. Bay Lütfi Kırdar'ı Istanbullu” lar bir “yeni şans, sayabilirler. baliaaaMam Sosauaiy 1 — Bir hastalık. Yemeklere komur. 2 — Komşu bir memleket, Gökle de- nizin birleşmiş göründüğü ver. gündüzleri de ceryan yerel Man iki mislini temin edebilecek vette yapılacaktır. Şarap, alkol, zeytin, yağ, barsak, H YUÇU imal eden fabrikamız, meki la de sipariş kabul ettiğini sayın serilerine bildirir. Tophane hu sokak No 22 Fuçu Fabrikası Kayıp Evrak İstanbulda 4 üncü Vakıf amm birinci katında 29 No. lu resi önünde içinde tapu lira hediye edilecektir, 4» Dr. Suphi Şenses Lik, ve her çeşit ve büyüklükte AĞAĞI nın karşısında ve koridor penöf| ve vergi ve İcare tâviz ve makbüf'| ları ve nüfus cüzdanları olan def” hanında 4 No, ya getirdiğinde b İİ israryoltarı hastalıkları mütehasei Beroğlu Yıldız sineması kurus LeX” iraat kongresine iştirak eden (ların isteklerine uygun bir şekfi- di Uzunköprü murahhası, mın takasında bol bol yetişen nefis ka- vunların Alman pazarlarına ka - dar sağlam bir suretic ihracını is- temiştir. Bu murahhas, raf tertibatını ha- iz vagonların çoğaltılması Zi- rant Vekâleti nezdinde teşebbüsat- ta da bulunmuştur. Memloketimi- zin yetiştirdiği kıymetli taze mey- vaların ve sebzelerin dış piyasala- Ta ihracını temin ve teşvik için Zi- rast ve İktısat Vekâletlerimiz cid- di olarak calışmaktadırlar, Fakat taze meyva ve sebze mahsullerimi- zi orta ve şima'i Avrupanın olduk- ça uzak pazarlarına, nefasetleri- ne bir halel gelmeden, st, bir halde sevketmek ii munlas zam bir teşkilâtın kurulmasına ve ayni zamanda bu işe elveğişli nakil vasıtalarının kullanılmasına da ih- tiyaç vardır. vi Böyle bir teşkilâta biz, İzmi dodaaliyette bulunan (Üzüm Ku- rumu) nu misal olarak gösterebili- riz. Taze meyva ve sebze mahsul- lerinin bozulmadan, muhafaza ve nakilleri için tedariki lâzım ge - len soğuk hava tertibatlı vasıtalara gelince: Hem Denizbank yeni 15- marladığı vapurlardı bu noktayı düşünmüş ve hem de Devlet demir yolları bu tertibatı haiz vagonla- rın adetlerini çoğaltmıya başla- mıştır, Fakat, bizce Uzunköprü ka- vunlarınm Almanyaya ihracı için yalnız bunların bozulmadan na - killerin elverişli olan vagonları t6- min etmek kâfi değildir. Evvelemir- dr biz, bü kavunlarımızı 6 pazar. de yetiştirip, hazırlamak mocbu - riyetindeyiz. Şimdiye kadar bü - yük bir kısım İstanbul piyasasında istihlâk edilen Uzunköprü kavun- larını hariç memleketlere da kıs- men gönderilebilmek ve bu suretle bostan müstahsillerimize ayrıca ka- zanç temini etmek istiyorsak, aşa- #yda kısaca sırasile sayacağım bir takım mühim zirai ve ticari tedbir- leri almamız icap eder: — Temiz ve iyi tonumrx 1 tedariki meselesi: Hem iç pa zarlara ve hem de diş pazarları nefaseti ayni derecede olan müte- canis mahsuller çikarmak lâzım. dır. Böyle bir mahsul de ancak iyi ve temiz bir tohumluktan elde edi- lir. Ziraat Vekâletinin Lüleburgaz- daki Devlet dename çiftliğinde se- leksiyona tâbi tutulmuş en iyi va- sıfları haiz kavun tohumları İstih- sal edilmekte ve, civardaki müsteh sillere dağıtılmaktadır. 2 — İhracat için yapılacak bos- tan zirantinde, bir tarla içerisin- de yalnız bir çeşit kavun yetiştirii- melidir, İki veya üç çeşit kavunu bir arada yetiştirmeyi yasık etme- dir, Aksi takdirde kavunlar ara- sında melezlik husule gelir. 3 — Kavun tarlalarının tımar ve bakımına daha fazla dikka: ve na göstermeli, bostan tarlalarında zuhur edecek hastalıklarla, haşa - ratla mücadele etmek için müstah- sil tenvir edilmeli veya Ziraat mü- cadele teşkilâtı yardım etmelidir. 4 — İhracat için kavunlar ke- male gelmezden biraz evvet toplar malıdır. Toplanmış olan bostanlar Sayın doktor yapacağı işi gören, bilen, programlıyan şahsiyetlei mizden biridir. Bir taraftan bele- diyecilik üzerinde yürürken, bir taraftan da vilâyetçilik üzerinde yürüyeceğini ummamak için biç bir sebep yoktur. Bilir ki, önce va- Hidir, sonra belediye reisi, Eğer be- lediyece olsun, halkea olsun, ken- disine iltizami müşküller çıkar- mazsak, hazırlamakta olduğu pro- leketlerine yapılacak kavun ihra - catında kavunların muhf.kak tah- tadan mamul ambalâj sandıkları içerisinde gönderilmesi tavsiye e- dilmektedir. Kavunlar için Bulgar Kafesleri adı ile anılan çitalı tah- talardan yapılmış sandıklar kulla. nılmaktadır. Bunların içerisine 6-8 adet kavun gayet ince talaş kulla- nılmak şartile yerleştirilir. Bir va- gon içerisine bunlardan 10 - 16 &- ü ü ik edip, çabuk det üstüste gelmek üzere konulur. | #ramı cabuk tatbik Sandıklar vagonun ancak fcte #ki- urek tee e Tande- sini kaplamalıdır. Bu suretle tak- riben 6 - 10 ton kavun bir vagona yüklenebilir. Raflı vagonlar her iş- te kullanılmadığı için bunları de- miryolları tercih etmezler, Üç sıra raflı vagonlar anenk 3 - 4 ton ka- vun alabilirler. Uzun mesafelerde ki kavun nakliyatında raflı vagon lar matlüba muvafık addedilme- mektedir. ktanbul vilâyeti / halkının da bir “Kardeşlik vazife,, si vardır: Her işte doktorma yardım etmek. İhracata elverişli olmıyan bostan- ların gönderilmesi menedilmelidir. 8 — Memleketimizden ecnebi memleketlere fazli miklarda Ka ni eşi vüri ve karyniz ihrecali yapabilmek ( | SPsi tesebüslerle diş pa- « için o memlelekellerde Türk ka- zarlara geniş mikyasta ka- nrlemi Dlandi Gir vün've Karpuz tarasatı yaymak'zor 4 VER.Ve karDuzlerı ii pfopagandeta- yara ve külfetli bir iş olduğundan bu i- “Berlin Türk Ticaret odesile, Ham- şin YUzunköprü ktvun ve karpuz © burg ve Londradaki Türkofis es - satış kooperatifi) gibi mahalli koo- kilâtı bu meyvalarımızı ora püzar- peratifler tarafından yapılması Yol. — Jarında tanıttırınalı ve sürümünü ları araştırılmalıdır. ine çalışmalıdırlar. KREMA SŞA DNCAŞNINA ğa ii e söyliyebi di ihtiyaçları karşılamak üzere Me v PE Jirim ki: Bu yukarda birer birer (Tarım kredi kooperatifleri) min yö serilen husüsat ve tedbirlerin sayısını çoğaltmak suretile müs - alınmasile dünyanın en güzel ka- tahsili kabzımalların, komisyoncu- ma > vun ye karpuz çeşitlerini yetiştir- e e miye elverişli olan memleketimiz. 8 — Dış pazarlara ihraç edile - a alar Siena, © de, bu ziraat şubesinden lerde de- cek kavun ve karpuzların Ziraat | ya yüyük feyizli semereler bekle- ve İktisat Vekâletlerinin kontrol çekme © memurları tarafından kontrol © - : dilmesi usulü tatbik edilmelidir. Dr. Sâtı EKİNCİ 3 — Papaz, Bir nota, İ ler #nerhman, Fakirlere rms YUKARDAN AŞAĞIYA: 4 — Buran. Genişlik. 5 — Bir hayvan, Ressunin yaptığı. 0 — Atın yediği. Kanar, 7 — Duyulur, Bir çalgı, $ — Bi gehir. Femfiya 9 — Geçlel, Bir şehi: 10 — Soy. Karapta b Tel, 42924 a ZAYİ MÜRÜR — Tatbik mühü-ğ ş Tümü kaybettim. Yenisini kazdır-j, dığımdan hükümsüzlüğünü HBİ, ederim. İstanbul Aksaray Sofula' İl; Molla Hüsrev sokük 36 numarada Süleyman kızı FATMA ür. Valide. 1 — Sınıfta oturulan yer. O yer. 2 — Bir dağ, Geniş deği. 3 — Müsterih, Serkmeklan emir. Yalovada Köylüler bim işler görmüşle merkeze bağlamak için bu yıl sti ki- Tometrelik yol yaptırmışlardır. 4 — İniküs etmek, Eski deği Tarihi No, L K en 212936 — 1810 s7 95 Ma e me ZA amnezi ka yaa e ağ 20 86 Sermayeyi kediye yedirmek. Ss- 14.986 1892 s1 88 154936 o 1915 51 15 294936 oo 1935 18 16 400 09 Fabrika ve Havuzlor İdaresine | verdiğim Dört yüz liralık depozi- toma at yukarda müfredatı yazılı | beş kıt'a makbuzu zayi etmiş ol- duğumdan zuhurunda kükümsüz. olduğunu ilân ederim. Döküm Müteahhidi M. Yaşar BAŞTUNÇ | Yel Yaptırıyorlar Yalova (TAN) — Safran köyü ile Hacı Mehmetköyü yol inşaatında mü Köylerini M. M. Vekaleti.Mavd Musveşarliyinuun . Diyarbakır Tayyare alayı depo subaylığında”rltbesi maaşflei istin- dam eğilmek üzere tahdidi sin hududunun aşmsmış bir subay emekli olarak hizmete slımacektır. İsteklilerin Hava müstesarlığına istida ile müracastlar:, (31) (109) Galatada, Sigorta hanında kâln İmperial Kemikal İndustris (Levant) Limited Şiketinden : Şirketimiz memurlarından Bay Leon İzerel (İzrael) in 7.1930 tarihinden itibaren mücssesemizle hiç bir alâkası kalmadığı ilân ©- Iunur, AKA GÜNDÜZ Iki taraftan da basit, kayıtsız birer selâm. Vu- gün bir Ingiliz ledisi kadar sade ve şık giyinmiş ka- dina yemeğin sonuna kadar bakmadı. Çünkü karnı çök acıkmıştı. Bir insanın karnı çok açıkmışsa gü- zel bir kadına bakacak vakit bulamaz. Küraciğer vücudun kimyahanesi ise, mide de İnsan benliğinin diktatörüdür. Mide olmasaydı harpler olmazdı. Mi- de olmasaydı kasa hırsızları ve hirsiz müteahhitler türemezdi. Mide deyip geçmemeli. Her mide iki midedir. Biri işkembemsi maddi mide, öbürü de ma- nevi Ikisi de doymaz, Dimağ teşekkül kemmül ettikçe midenin ikisi de birden oztır. Vurgun bir eserinde bu hükümlerini yazmıştı. Ve o gün ken- di hükümlerine kendi itaat ederek yemeğe dalmış, Meii'ye pek aldırış elimemişti, Faket yemekten son- ra iş değişti. Bu kadının İlk bakışta çarpicı bir ta- rafı yoktu. Kıyaleti gibi sade, şik ve silik. Mide bir dolmıyayörsün, hemen şımarıklığı bay- Jar. Neron bile patlıya sıkına yar ve öğüre höğüre tekrar yedikten sonra zevk adermiş. Neron Roma- mın diktatörü, fakat midesi kendinin hükümdarı de- gil mi imiş. Şöhret yapmış adamlar her toplantıda bir takım sorularla karşılaşırlar. Hele güzelliğini anlıyan, gü- zelliğine güvenen kadınlar öyle abuksabuk şeyler sorarlar ki... Bir meşhur dişçiye, inci dişlerini söylemezler de kanser hakkında malümat sorarlar. Bir meşhur TEFRİKA No. 8 Goğtora katmerli krizantemlerin nasil yetiştirildiği- ni soran güzellere çok rastlamıştı. Hels bir meşhut romancı yakalarlarsa... — Filân romuanınızın kahramanı olan kadının eri sahiden o kadar tatlı İğvivert miydi? Onu ereden tanıdınız? Gerçek adı nedir? Biz onu tan mıyur miyiz? ,— Falan romanınızdaki güzel kadının kim oldu» Sunu öğrendik. Nafile suklamaylnız. — Haberiniz var mı? Bayan Selma Kakavan ö- tede beride o kadının kendisi olduğunu söylüyez- muş. — Ustad! Sahı Selma midir 0? O ise, doğrusu se- lim zevkinizi kaybettiğinize hükmedeceğimiz gelir. — Son romanımızdaki kahraman tahmin ettiğimiz olmasın. Çünkü Irfanın da başından... — Nemize gerek canım! Leylâ yemin billâh inkâr ediyor, Irfanla hiçbir maceram yok diye, Bu ne put gibi güzel kadın. Vurgun'un meşhur bir romancı olduğunu öğrendiği halde hiçbir. şey sormuyor. Havai de konuşmuyor. Politika yüzünden öldürülen kocasından şöylece bahsediyor. Miras da- vasından vazgeçtiğini üstü kapalı anlatıyor. Geçen kış Pariste tatsız vo yâpayalnız bir mevsim geçirdi- ğini kayıtsız bir eda ile anlatıyor. — İşte böyle Şeri... Eski mektep arkadaşlarımı çok seyrek hatırladığım için ne kadar utandığımı hissediyorum, fakat ne yaparsın? se la vi. O kadar acılar, hicranlar çektim ki benliğimi kaybettim, I din son eserini okudun mu? Pol Valerinin şilrleri- ni kim beğenirse beğensin, ben sevmiyorum, Zaten © da herkes için yazmıyor ki, beş on eşi dosta var, onlara arada bir yarım düzine Ostand istridyesi ikram eder gibi birkaç misra ikram gâiyor. Ben Pol Moranı beğeniyorum, Ne kadar maddi mevzular seçiyor. Bununla berabor dikkat ederseniz o maddiliğin içinde psikolojik problemler hemen — Bizimkilerden kimi seviyorsun? Evin sahibi Bayan arzu ediyordu ki Vurgun'un bir iki eserinden bahsetsin. Fakat Meli hiç ovalı ol- madı, Deve marka parke ellâsından konuşur gibi ba- sit, kayıtsız cevap verdi: — Pek az okudum. Bir aralık çok okumak iste- dim. Birkaç gündelik makale imdadıma yetişti. Buji» lar memlekette bir şiir, bir nesir, bir roman oldu- gunu inkâr ediyorlardı. Sonra yeni çıkmağa başlıyan büyük Fransız ansiklopedisinin edebiyat ve sanat sildini karıştırırken ayni bükümlere tesadüf ettim. Sanılır ki hepsini ayni adam yazmış, Bu tesirle ben de memleket edebiyatına kârşı bir antipati uyandı. Buy Vurgundan bir şey okumadın mı? — Bay Vurgun? Şey... Bay Vurgun? Işitmedim, tanımıyorum, — O lâlâ! Karşında oturuyor Meli! Demin tanış- tardum. Biraz kızarıyor, biraz şaşalıyor, biraz irkiliyor O kadar. Bu uzunca edebiyat bahsinde pe olur, Vurguna bir şey sorsa ya. Hayır. Ne soruyor, ne kö- muşuyor. Dikkat edilirse kimse ile konuşmadığı, sanki kendi kendine süylendiği seriliyor. Vurgun Haydamak bundan hiç müteessir değil. Bilâkis memnun. Kırk yılda bir, güzel bir kadında şımarık, abuksabuk şeyler sörmayıversin. Ne iyi Bir sefer de bir şöhret bir kadına sorsun: — Siz, sayın bayan, Iskandinuv edebiyatını çok- ça okudunuz mu? Çabuk anlayışlı, çok zeki bir cevap: — Niçin sordunuz? Biraz puslu, biraz karanlık konuştuğumu görerek tesiri altında kaldığıma mı hükmettiniz? — Siz de biraz Ipsen, biraz Kunt Hamson bulu- yorum da, ; — Bu buluşunuz onlarm tesirinden değil, kendi hayatımın akışındandır. Bahis kesiliyor. Başkalarile konuşuyor. Meşhur edip solda sıfır bile değil. Vurgün kızıyor, fakat ha- tif tertip içerlemeğe başlamıştır. Ahım şahım nesi var bu kadının? Genç mi? De- ğil. Güzel mi? Hayır. Çekici mi? Yooo... Solgun menekşe hâleli, çukurumsu gözler. Cam göbeğini de andırıyor, boncuk yeşilini de, kobalt mavisini de. Ne kadar karışık renk. Bu gözlerin dış köşelerindeki çizgiler ne kadar ince keskin. (İnce dudaklarının köşelerindeki dik çizgiler de ince. Bu kadın muayyen bir yaşta durup kelmalıydı. Bak- tıkça çekerliği, güzelliği dahâ içten anlaşılan bu ka- dına geçkinlik yaraşmıyor. Gerçi hakiki kadin otuz yaşından sonra güzelleşmeğe başlar. Ama bu, bir kremayer hareketi gibi güzellikten geşkinliğe, geç- kinlikten çirkinliğe, çirkinlikten güzelliğe dönüp dolaşan bir şey. Vurgun hissediyor k! kendisine karşı olan kayıt- sızlığı yapmacık değil. Bu kayıtsızlık az, çok bir farkla bütün etrafındakilere de karşı, Hayat sathı- nın ne sivrisine çıkmak, ne de enginine İnmek is- temiyor. Dümdüz bir mahlük. Belki bir fırtına ar- tığıdır, belki bir fırtına başlangıcı, Büyük deniz fır. tınaları da böyle değil mi? Ya bittikten sonra, ya başlarken dümdüz görünür. Derinliklerindeki kar - makarışıklığı kimbilir? Vurgun da bir şahsiyettir. Herşeye misli ile kar- şılık verir, Evin bayanı bir aralık her nedense, Vur- gunun kulağına fısıldamak fırsatı buluyor: — Meli'yi nasıl buldun? (Devamı var, lr DĞN İDMİB İİ LİLLE İİİLİLİİDİMÜÜİMİİMİİİEBYYİİŞĞGİYİİİY