AMERİKANIN İÇYUZÜ : Bugünkü Amerika Yeni Ve Büyük Bir Inkılâp Geçirmeğe uraya gelince. daha ilk gün- de bile Amerikanın içinde bulunduğu huzursuzluk, geçit dev- relerine mahsus bir baş dönmesi ve zıtlar göze batıyor. Her şeyde bir itrat yahut tefrit var, Sulistimal bol, sarhoşluktan, kumardan tutunuz da rüşvete ka- dar her şekil mevcut. Ameriik, Niyagara şelâlesinin akıntısına tem po uydurarak onunla beraber İler- liyor: Nereye? İşte onu henüz kim- se kestiremiyor, ortalıkta henüz © “arzı mevut,,u gösterecek peygam- ber yok. Bugün görülen şey bu şe- lâle hızı ile iniş... ki, devam eder- se bir çok profesörlere göre, “A- merikanın karşılaşacağı daha çek işsizlik, daha çok fakirlik, daha çok sefalet, daha düşkün bir yaşayış, emniyetsizlik ve açlık, , olacaktır. G> batan en büyük zıtlar « dan biri, içtimai müsssese- lerin teknolojiye ayak uydurama- masıdır. Teknik alabildiğine ilerle- miş, fakat onu kontrol eden mü - esseseler ve fikirler orta devirden ve on sekizine! asırdan kalma şey- ler. Aradaki bu açıklık kapanac ğma günden güne büyümekte ve iki sistemi de içine gömebilecek bir uçrum halini almaktadır. Yine bir profesörün sözile azlar, mü- kâfatlar, çeşit çeşit kârlarla bize yeni bir makine verecek olanı teş- vik etmiye çalışırız. Fakat içtimaf B müesseselerimiz? yahut iktisadi sistemimize yan gözle bakenları, yahut onlarda yenilik teklif ye kalkanları kanunlarımızla, eli- mizden gelen her vasıta ile coza - landırmıya bakarız. Eğer tabir ca- izse "İçtimai muciilere., simdiye kadar hiç ği duyul- muş mudur? de, bir ayağı insan gibi. İ: sından ayrılac racak belli de bile herkesi lik içinde yaş lacaktı, memlek: Herkes radyosunun son model olmasından sevinç duyar. Otomobi- lini daima yenilemiye uğraşır. Çok larmdan duyarım, “bu eski oto - mobille caddeden geçmiye utamı - yorum.. Benimki tâ otuzun otomo- bili.. Yedi sekiz senedir otomobi ler epey değişti. Fazat kafasının ii çindeki düşünceyi kimsz değiştir. mek, yenilemek istemez. O d ce ki, kim bilir o eski dediği oto mobilden de daha ne kadar esk dir. Teknoloji, tayyarelerile bul Tarı delerek havada uçarken, fikir düşünce hâlâ öküz arabası devrin. de.. Amerikada bir ayağı tayyare- iki yüz israf edilmiş. Hi: biat üstündeki AKA GÜNDÜZ — Şimdi sen Bayan Dallısın, ne dudak bükü- yorsun? — Gel de kahkaha savurma. A üstadım, ben be- nim, çımacı Habeş Yusufun Zehra.. Ister Byan Dallı olayım, ister Bayan Budaklı — Sosyetede adın, ünün var. — Alay etme rica ederim, kocacığımın sayesin- de... (Kahkaha). — Muhtasar, müfit konuşalım! — O kadın kim? — Ma şunu bileydin. — Bona bir iki ipucu ver, biraz düşün — Bir kaç adı var. Meli, M vesaire, vesaire. Ben adlarını deği yorum. Sana evini de tarit edeyim. Tarif) 'lanıyorum. Dur telâşlanma. Sandığın kader yakından değil. Bir iki defa Nazife Hanımetendilerd gördilm. O Kadın pokere, briçe pek meraklı, Ham nı ta şey iki sefer görüşümde de kazan'lı. — Yalnız mu idi? —Evet, yahut hayır. Onu orada buldum. Kimi. le geldiğini bilmiyorum. Sonra ondan önce çıktım. Tabi? kiminle gittiğini de bilmiyorum. Sununla be- raber yalnız olmasa gerek. Çünkü sabaha karsı yal- Diz başına evine nasıl döner? — Başka bir bildiğin yok mu? — Hele dur bakayım, kadın kısmı biraz gönüllü hafiyelere benzer, Söyle yarım ağızla goruşturdum, iz aral ki, bir gü bası mı tayyareyi düşürecek, öküz arabasım ha gunluk olsaydı da daha ası da mümkün o ağu kar vnı dayanır. Ameri ydanna konduk nginliğini hiç bit - miyecek zannetmişler.. Her şeyin altından vurup üstünden çıkmış - e lar. Filvaki bizler değişmemiş... #ne evvelki ile öl- asaya yayılmış, kullanılmı Amerika çöle doğru geçit d kuvvet teolojinin yerini ekonomiye daya- nan bir teoloji almış sus teşebbüs. Henüz işlenmemiş Mecburdur Yazan: Belkis Halim Bu asırda, bu devirde Amerikada hâlâ Linç Kanunu aleyhindeki lâyihayı batırmıya çalışanlar var sında olan orta « ri ella debisi ukilnrmisi Şap diği nikbinlik, Geleceğe inanış kal mamış... Herkeste nir süpbe Ya rın ne ze ol da da milyonlarımı sonüne tutabilecek miyim koygusu. A erik bahranını gayet iyi gösteren aşağıdaki satır ları tarih profesörü Barves'in bir konferansından aliyorum: olluk ve rahat arı bu dasaedi Taklnssağare İsa 550042, Müge nün karışık meselelerile baş edes cek halde değil. Hepsi meli kapita- min tesiri altında şer'i hırsızlık meşgul, Hududuna sığınanları besliyemiyecek halde. Her gün bir i onların ha- Fakat o hadu- ormanları Senzin y. Deni in kal- 1 yüklen- miye ve zi dışarı edilenlere iş bulmıya çalışıyor. niz berbat bir halde üzden bolluk içinde darlık çe- kiyoruz. Milletin yarısı aç dolaşır- ken kanunlarla zirai istihsalâtı ins- mıya kalktık. En zen, n lan 1920 senesinde bile halkın yüz- rinrie.. Ta- te dayansn Elierde hu- TEFRİKA No. onun adı ye Meli, ne Deli imdi hatırlıyamıyorum. Kovasın- dan önce mocası varmış. Gözlerini açıp durma. Bana erini söylüyorum. Hatti yalmız mocası de- kocasına varmış, Gül saptığım hoşuna parmış, Yafali islü mü ne, o taraflı bir sdammış İşte. İs- tanbulun İstirdadında karıcığını memleketine Te Araplar kavgaya o başlamazdan iplilerin kendi aralarında politika zırıltı leri çıkmış. Bir gece kocasını öldürmüşler, kadınca» Zızı da başka tebandandır diye sepetlemişler. Ne mi ras vermişler, ne zırnık Nasıl yaşamış? Mirasını ben yemedim ya, bana ne soruyor- , neymiş, güya ondan bir şey- ler kalmışmış da onunla her seansta ancak yüz, iki yüz lira rölans yapabiliyormuş; Niye mi sustum? Başka bir şey bilmiyorum da ondan, Kosamın ölüsünü öpeyim ki.. Gülme Allah- aşkına! Doğru, canlı bir koca belki öpülebilir, ölü ko- ca buz gibidir, “e ö #pemem ama, ye- min etmiş olmak için başka bir şey aklıma gelmedi de öyle söylüyorum. — Onunla yakından tanışmanı İstiyorum. Kas- Iğrını çatsan da çatmasan da istiyorum. / — Senin için her şeye peki, Sen ne adamsın Bs- muş de doksanı hükümetin tam gıda de- diği şeyleri yemekten âcizdi. Hal- kın yüzde yetmişi sıhhatini koru- mak için lâzım olan şeyleri teda- rik edebilmekten çok uzaktı. Çift çilere mahsullerini azıltsınlar di- dolaşıyor. birer birer yıkılmakta hayatının yarattığı coğrafi kom- şuluk kalmadı. Onun yerine de yenisini Kuramadık. Demokrasi biz uçurumun kenarında. Tarihimizin başlaiigıcinda demokrasiyi kuran- Jar onu bugünkünden baska bir ce- miye dayanarak kurmuşlardı.Jeffer son tâ o zaman eğer m birleşir, köylü mokrasinin devam edemiyeceğine inanıyordu. Bi kimiyeti dedi çöktüğünü yoruz. Eğer leket olsay Köy küçü ık demokrasi ve parti İşleri bizi çoktan inkıraza sürükle mişti Congers'in medeniyet dediği miz şeyin üstünde koca, kara bi lekedir. Hele son iki sene ze leke gittikce kararmakta, Neronun zalimliği, bizim kongre - 1 dolduran wi İle-imizin ında sıfıra düşer. Bu asırda bu devirde hâlâ line lâyi - hasını batırmak için ellerinden ge eni yapıyorlar. Kanunlarımız politikumızdan da da ha zavallı. Kenilini biler | bir kösede yalnız ya- kaladığınız zâman kanunla ada tin münasebetini kahalarla gi da bu avukat» ması İcap etti, tddin Tamamen budala saçması Jar artık şah yet hakkını korumak için ku dalavereden baska bir şey de; A bik tarahımz de ğer icti mai tarafımız gibi geride. Bupf'nkü tölâkkim lu insanlar parasını w hisse senetlerine büyük bir kumpanyanım idare heyetinde aza olan adam, tam İkramiye ka- hunu çikarken İşçilerine yol veren adamdır. Namusst İ araya getirilme! mühendisler bu 230 kader gösterönlerö köndururuz. Gazetelerimizin otomobil fabri - kasından, sabur, et ticaretinden far | kı yak. İşleri kücü nın sayisini çoğaltmak. onun için üânlara kıymet verme'e.. Masrafı. nı, kârını ilânlardan çıkardığı için k hu adına onların çarpısacağını um - mak abes,,, Amerikalıların kendi abızları i- le de söyledikleri bu tezatlar, bu i- cinden çürüme, Amerika ğimiz Amerika ol ni yaşamakta olduğu dırıyor. tat? Bütün mukavemetleri yıkıveriyorsun, cunn 1s- tsmiye çörsün, — Bu ricamı kabul ed7'or musun? — Pazarlık yasak edilecekmiş, şimdiden m alış verişe alışalım. — Maktu şartlarım bekliyo»şm. — Biraz düşüneyi miyeceksin. İki: zora ytl min telefonda söylediğim kefaletımi kab ıl edeceksin. Dört: Kocam senden pek sıkılıyor, vereceğin elli W- rayı ay buşında mutlaka ödiyecek. Tabii ben getire- ceğim. Sen de bana (Teşekkür ederim, aldım) diye bir pusula vereceksin, Bravo' Senin için anlamamak mümkün mü? Elbette o e'Vliği ben özüm için ezece- im. Perapalas balosunda bir okazyonum olacak gi- , her halde yeni bir tuvaletle... İst in kadar & laylı alaylı gül, hayat hayattır. Ne yaparsın” receksin? Onu da bilmeliyim. — Yarın gece Nazife hanımefendinin toplantısı var. İstersen. Hayır istersen değil, mutlaka sen de gel. Görürsün. Mademki tanışmışın, konuşmuşun, İşi kaynaştırmayı bana bırak. Sen yarın gece biraz geç gel ki ben onunla ah- baplığı ilerletecek zaman bulmuş olayım. — Saat ön birden sonra. - Peki, Ben şimdi gideyim. Kefaletime inandı- ğına mersi, Dailıya rastgelirsen benden şikâyet et geldi, kapıdan bir gözüktü gitti, bir likör bile içme- di falan dersin. — Sana güveniyorum Zehra, — Ağaca dayanma yıkılır, insana güvenme ölür. — Yine vevizeciliğe başlama. — Öyleyse denize düşen yılana sarılır. — Sen benim için yılan değilsin. — Manalı iltifatına da me Yarın akşam için dakor. İğde esmeri güzel kadın gidince Vurgun derin bir düşünceye daldı. Aldığı malimat ona bir pasla hikâye, müphem çizgili panorama gibi geldi. Meçhul İnsaatı önümüzdeki seneye kadar bi Dünyanın en bü releri Amerikada yapılmaktadır. Bu teyyareleri yapm İ rin sürat, uzun uçuş, yük taşıma ka- ndan ihtiyacımı te- r. Bugün bu dünyanm yük tayyaresini zere haz tır. Tayyarenin sırlarını, ancak onu İlmal eden Douglas kumpanyası bil. mektedir. Tayya yyarenin sırlarına vâki? değildirler. Bunlar ancak üze. rinde syrı ayrı çalıştıkları parçaları | pervaneyi çevirecektir. Tayyare uç- tanımaktadırlar, Verilen malâmata göre, yeni dev ti vent ağırlığndadı dem yükselebilecektir. . Mü oksijen azlığından ve soğuktan koru- neler yapılmıştır. n tavvare ağır top, bir çok bömba ER İcabında günde 3 kaşe alınabilir. 9-1-1939 Dünyanın En Büy yük Askeri Tayyaresi Amerikada Yapilıyor İnşaatta Çalışan Mühendisler Bile Tayyarenin Sırlarını Öğrenemiyorlar rilecek olan dev tayyareler askeri tayya- | Amerikadan Japonyaya gidip gelme- Me kifayet edecek vönzin taşıyacak ve hiç bir yere konmadan gidip gele- bilecekti şıyacağı benzin mik - ları 15 bin paventtır.Bu da 8000 mil lik bir seyahate kâfi gelecektir. Tay- yarenin seri steşli topları, önu harp tayyarelerinden korumiya kâfi gele- cek ve bu tayyars şimdiki saffıharp zırhlıların ruhunu havada oynıyacak üzerinde Baal an maksat, dev- arçaları bir amaŞ- Yeni tayyarenin motörleri, kanat- ları içten gizlidir ve her motör bir tuğu halde makinistier tayyarenin her tarafına varabilecek ye motörle- rin her kismile temas edebilecekler- are 160 bin pa- Kunadının böyü r. Tayyarenin gövdesi | dir. 170 kadem uzunluğundadır. İ beygir kuvvetinde 6 motörü vardır. | Azami kudreti 1850 beygirdir. Süra- 2 bin| “Tayyare en sıkı ketumiyet içinde yapılmaktadır, Her, işci, askeri ka- yun hükümleri dairesinde, gördüğü Fabrikanın iü kapilari sa sikim hafaza altındadır. Tayyarenin gelecek yılbaşı faali yete geçmesi bekleniyor. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma: Nevralii, kırıklık ve bütün ağrılarınızi derhal keser. bir valinin kızı, meçhul bir Filistinli tika, cinayet, miras kavgaları, kocağan mocalardan, kocalardan sonra? in karısı, poli- nee mocaları Fakat ne olursa olsun seviyordu. Neyini ve nesi- ni? Bunu kendi de net edemiyordu, Geçkin bir eski güzel. Boncuk mavisi çukur gözler, Ufarak teferek bir yapı. Ateş tuğlası bir renk üstüme açık kiremit makyaj. Sonra çizgiler, çizgilgr.. Ve sol üst çenesinde iki plâtin diş. Sevilmiye değil, bir kenar zengininin çocuklarına mürebbiye olmıya lâyık bir kadın. Yoksa sevmiyor muydu? Bir illiziyona mı kapılmıştı? Senelerdenberi böş duran kalbi ne istiyordu? Benliğinde epey za- mandanberi bir boşluk vardı. Onu mu doldurmak, istiyordu? Gerçi aşk maddenin maddeye hasılı dar- bından we biraz marazi bir buhrandan başka bir sey değildir. Fakst insanın bir de manevi tarafı vardır ki, onu ancak aşk yaşatabilir. Yaşadığını anlamak için sevmek lâzımdır. Bakakm bu muslu hikâyenin sonu neye varacak? İlk Günün Hâtırası Hafif bir yemekten sonra tekrar masasının ba- şına geçti. Kâğıtları, kalemleri, üç ren ri, sigaraları, hepsi ve her şeyi ona büyük eserine (Artık başla!) diyor gibiydi. Başlamak mı? Peki. Başlıyacak. Fakat büyük e- serine değil, gece yarısına doğru gideceği Nazife ha- mürekkeple- nımefendinin salonundaki işine başlıyacak. Bu da bir gönül eseri değil mi? Meli'yi ilk gördüğü günü dü aile sofrasında öğle yemeğine davetliydi. Unutgan- lığı bu seferde geç birakmıştı. Salona girdiği zaman ikinci yemek dağıtılıyordu. Hoş ve şakalarla karşı- landı. — Bay Vurgun Haydamak. Bayan Melike, “Devamı var) gündü. Samimi bir