Az 4.7-933 TAN Gündelik Gazete —— 'TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- seyde temiz, dürüst, samint olmak, karlin gazetesi olmiya o çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 190 Er, GAr 1500 Kr, 400 Er, SAy 800 Er, 150 Kr, lAy sw Kr, Milletleraran posta itjdina dahilol- mıyan memleketler için 40, 16, 9, 3,5 lira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- trmek 25 kuruştur. Cevap için mektup ra 10 kuruşluk pufilâvesi lâzımdır. GUNUN MESELELERİ Yeni Bir Varidaf Membaı Yazan: M, Zekeriya SERTEL Dün, pul mütehassıslarından Nus- ret isminde bir zat, bana Bulgaris- tanın yeni çıkardığı pullardan bir i- kisini göşlerdi ve mühim bir vari- dat ve pfopaganda memba: üzerine dikkatimizi çekti. Bunlardan biri- nin üzetinde tavuk resmi, ötekinin ü- serind2 çocuk resmi vardı. Son zamanlarda pul, belli başlı rek lâm, propaganda ve varidat memba »larak kullanılıyor. Bu pullar, Bul. Karistanın son senelerde propaganda için çıkardığı pullardan yalnız ikisini Kösteriyor. Halbuki Bulgaristan ti tüm, buğday gibi ihraç mallarını pro- paganda etmek için de pullar çıkar. mıştır. Pul, ayni zamanda bir varidat membaıdır. Avrupada Lindlenistayn ve Andere isminde iki küçük cilmhu- tiyet vardır ki, hemen hemen çıkar. Bici pulların varidatları ile yaşar- ele beş, altı yüz bin pulcu vardır. Bunlardan mutlaka her çı- kan pulu temine çalışan elddi pulcu- larin yekânu üç yüz bini bulur, Bi- hâcnaleyh her yeni çıkan pulun mut- laka iki üç yüz bin hazır müşterisi var demektir. Gerek propaganda ve gerek vari- e mrk an #demiyen. memleket Türkiyö. ir Pul çıkarmak için elimizde'bir gok fırsatlar vardır: «1 — Bir memleket serisi çıkarahi- liriz. 1914 de çıkarılan İstanbul se- risi bügün dünyanın en kıymetli pul arasına girmiştir. Bu seri, başka bir şekilde tekrar edilebilir. ? — Ankaraya nit bir seri çıkarıla- bilir ve Cümhuriyet rejiminin yaratı *ı kudreti bütün dünyaya gösterile- bilir, 3 — Cümhuriyetin icraatını göste- ten bir seri yapılabilir, 4 — İhraç maddelerimiz hakkında seri tertip edilebilir. EZ Mimar Sinan gibi büyükleri- ve eserleri hakkında bir seri karılabilir, sağ Hulâsa, Türkiyenin propaganda İ- istifade edebileceği bir çok pul rı vardır. Bunlar üzerinde İilenebilir, e muvaffakıyet temini için şartın gözönünde tutulması lâ- Honda; Pulların, mutlaka iyi basılmış ol. mn lâzımdır. Şimdiki pullarımız su- *TİYİp boyasını veriyor. Kolleksi Yoncular böyle pullara ehemmiyet Sonra çıkarılacak serilerin çok pa- gl olmaması lâzamdır. Pahalı ser- lerin müşterisi daima az olur. daim Cümhuriyetin onuncu yıl imül münasebetile çıkarılan pul İyi ve güzel olmadığı için satıl hı. Keza kadınlar kongresi mün: ğu İçin istihlâk edilemedi. eh yi basılmak, ucuza verilmek şarti- | «E ay bir seri çıkarılabilir ve her geri akal 25 bin Hira ile 100 bin lira S da varidat temin edebilir. halde neden böyle bir fırsattan İstifade, ç zalla,za yle e aaa TEFENN TEFENMDE sie Elektrik Başladı iken, >ni. (TAN) — Elektrik fab- mızda çı ezasimle açılmış, kasaba- elektrik tenviratı başlamıştır. çıkarılan > pullar pahalı ol-| Rumelihisarı Şehitliğinde gelip geçenlerin gözleri önüne serilen manzara budur: “İmar”, meşhedi tahrip ediyor andalla Rümelihisarın- dan geçiyordum. Şe- hitlikte birçok amele gördüm. İmar, meşhedi tahribe başla- mış. Duvarlar sökülmüş. Lâ- hitler yıkılmış. Mermer san- dukâlar, kitabeler, parmak- lıklar parçalanmış. Yaslı top- rağın bağrında çürümüş çürü- memiş tabut, solmuş solmamış kefen parçaları, kol kemikleri, kafatasları görülüyor. Zavallı toprak, rehinelerini naklede- cek mutemet bulamamış gibi perişan.. Ve, ağır bir koku.. Sanki, adem bucağında cehen- nemin ocakları taze tutuşturul- muş gibi lânetli bir kolu yıkık lâhitlerin kemrelerinden fır- lıyor, gelen geçen halkım yü- züne çarpıyor.. Bir an beynimin uyuştuğunu hissettim. Damarlarım dondu. Göz Nevyork Sergisinde Türkiye Pavyonu 1 939 Nevyork sergisinde yapılacak Türk pavyonunun dahili dekorasyo- nu için serbest bir proje müsabakası açıldı- ğını gazetelerden öğreniyoruz. Bu müsabaka, gerek işin ehemmiyet ve azameti, gerek 'Türk sanatkârlarına olgun bir çalışma zemini hazırlanmasına fırsat vermesi itibarile çok isabetli ve yeride bir fikirdir. Seksen-milyağı mütocaviz insanın gezeceği tahmin edilen bu cihanşümul ser- giye iştirek, muhakkak ki, her şeyden evvel bir memlöket meselesidir. Yapmak istediğimiz iş büyüktür. Mimarinin ve dekorasyon sanatinin mucizeleştiği bir diyarda bu- günkü inkılâp Türkiyesini temsil ve takdir edebile- cek mükemmeliyette bir sanat eseri vücude getir- mek istiyoruz. Öyle bir eser ki, bütün dünya millet- ierinin gözünü kamaştıran teşhir âbideleri yanında mütevazi ve munis çehresile Türkü, Türklüğü, in- kılâbı ve Alatürk Türkiyesinin kısa bir zamandaki akıl durduran inkişafını anlatsın ve sevdirsin, Şen komiserliğince hazırlanan omüsabaka şsertnamesini tetkik ediyoruz: Esaslı bir tetkik mahsulü olduğu anlaşılan bu İs- tekler, eğer verilen müsabaka müddeti bu işi hakki- le başarmıya kâfi gelebilecek kadar geniş tutulsay- dı, maksadın tahakkuku için hiçbir mâni kalmamış bulunacaktı. Fakat zaman o kadar kısa ki, sanatkâra değil, bu mevzua ait resimleri, plânları, maketleri hazırlamak, dokümanlarını toplamıya bile imkân bulamıyacaktır. Şartnameyi hulâsaten gözden geçirirsek şunları görürüz: Paviyon zemin ve asma kat olmak Üzere iki büyük sa- londan iburettir, Asma ket, maddelerin teşhiri ile mem» leket turizmine tahsiz edilmiştir. İki, öç broşürle bir turizm köşesi yapılamıyacağı- na göre, küçük bir seyahati göze aldurp, memleke- tin hiç olmazsa birinci plâna gelen turistik köşeleri- ni dolaşmak, resim almak, malümat toplamak, afiş- ler, gitler yapmak, renkli renksiz propaganda tab- loları hazırlamak icap eder ki, bir zaman meselesi- dir. Paviyonun zemin kalı tamamen tarihi eserlerle Türk inkılâbına tahsis edilmiştir. Arkeolojik bakımdan Türkiye, kablettarih devirler. den başlıyarak yirminci medeniyet asrına kadar in. ganlık taribinin bütün medeniyet safhaları Sevr mun- heğesine göre Türkiye, Lozana göre Türkiye, İmperator- Jak Türkiyesi ile Cümkuriyet Türkiyesi arasında mü. yayse, (Kabartma haritalar ve bu meveuun icap ettir. diği tablolar, istatistikler, graikler vemire). Yazan: REFİK KORDAĞ Barışçı Türkiye, Montrö, Balkan ve Şark paktları, ha- rici siyasetin bilânçosu.. Gençlik ve kadınlık.. Kültür ha- reketleri, milli servetlerimiz, ihraç maddelerimiz, demir Yollarımız, havacılığımız, sınai kalkınma hareketleri, balkçı, inkilâpçi ve lâyik Türkiye,, ilâh. Çetin iş.. Türkün dünyaya ayak bastığı tarihten asrımıza kadar, yaşadığı, hükümran olduğu. mede niyet kurduğu, zaferden zafere, istilâdan istlâya koştuğu yayıldığı, saltanat sürdüğü devirlerin canlı mukayeseli bir tarihi ve nihayet inkılâp Türiiyesi- nin başlı Büşina bir devir olan tarihi ve ideolojisi.» er biri başlı başına derin ve esaslı araştırma- lara ihtiyaç hissettiren bu muazzam işin ni- hayet bir buçuk ay gibi kısa bir zaman içinde bütün teferruat ve tafsilâtile başarılabilmesi bana biraz hayal gibi görünüyor. Bu istifham bizzat sergi tertip heyetini de düşündürmüş olacak ki, şartnameye ay- rıca hususi bir madde ilâvesine lüzum görülmüş. Müsabakada kazananların (projelerini mutlaka tatbik için bir mecburiyet yoktur, Edilmese de olur. i Nitekim müsabakada kazanmıyanların projeleri eğer tertip heyetince muvafık görülürse, tatbik edilebilir. Madde biraz muğlük olmakla beraber mantıki bir silsile takip ederek şöyle bir neticeye varabiliriz. Jü- ri, beğensin, beğenmesin ve projeler, aranılan mak- sadı temin etsin, etmesin, tertip heyeti projeler ara- sından muvafık bulduğunu intihap ve tatbikte ser- bestlir. Bizde sergi işleri nedense hep böyle aceleye geli- yor. Vaktile tedbir alıp etraflı bir program dahilinde hareket o kadar güç bir şey midir ki, dara gelmeden tatbikata geçemiyoruz. Bu neden böyle olur, bilin- mez. Fekat senelerdenberi tekerrür eden ve her se #erinde de oldu, olmadı, yetişti, yetişmedi gibi telâşlı dedikodulara yol açan Galalasuray sergisi, on beş gün içinde bütün hazırlıklarını bitirmiye mahküm- dur, Galatssarsy sergisi nihayet muvaffakıyeti veya muvaffakıyetsizliği hudutlarımız haricine çıkmıyan ihmale uğramış dahili bir işimizdir. Sırası gelince, ona da el atılır ve ister istemez makule irca edilir. Fakat Nevyork sergisi için böyle düşünemeyiz, Bütün dünya milletlerinin gözleri önüne serilecek bir eserin çok ince tetkike tâbi tutulması icap eder, Sergi heyetinden ricamız, müsabaka müddetinin kabil olabildiği kadar uzatılması çarelerini aramak- tır. Zaman ne kadar geniş olursa elde edilecek ne- tice de e nisbette isabetli olur. Bizim kanaatimiz bir buçuk ay zarfında bi zorlu davanın sartname hükümlerine uygun bir mükem. meliyette halline imkân bulunmadığıdır. Sırası ge- Minece bu bahse tekrar avdet edeceğiz. Bön kafa ile “kazma vurulmaz. o top- rağa. Edep ister, iz'an ister, ihtiram ister. Kazmayı bırak da evvelâ bir tahtaperde kur. Günahını ardında işle. YAZAN: RESSAM pınarlarım dondu. Üşüdüm, titre- dim. “Aman kayıkçı çek, şura dan çabuk geçelim., dedim. İn- sanlığımdan iğrendim. en bu mezarlığa kendimden B hiçbir kimse gömmedim. Fakat elli yıldır ziyaretçisiyim, İlk ziyaretime babam vesile olmuştu. O, galiba buraya bir sevgili göm- müştü. O gün henüz yedi yaşın. da bir çocuktum. Babam elimden tuttu, Sık servilerin koyu gölgesin- de yürüdük. Topraktan yemyeşil otlar fışkırmış, eflâtun çiçekler, kıni gelineikler boy vermişti. Bir çiçeğe hamle ettim. Koparmak is- tedim. Babam yakamdan tuttu, — Oğlum. Ölüler bahçesin- den çiçek koparılmaz, günah- tır, Dedi. Sonra dalgın dalgın aran- dı. Taşı süt gibi beyaz, yazıları pi- ril pırıl yaldızlı bir mezara diz çök- tü. Hâlâ gözlerimin önündedir: Süt beyaz mermerinde bir göbek var- Birkaç taze çiçek açmış, bir gül fidanı boy vermişti. Babam topra- ğını elledi, eşeledi. Kuru otlarını, böceklerini temizledi. Bir zaman daldı, düşündü, okudu, ağladı. Yi- ne elimden tuttu, yavaş yavaş yü- rüdük. Tahta bir kulübenin önün- de durduk. Pejmürde bir adamla konuştu: — Mezarlara bakmıyorsun. Hakkın gazebine uğrarım. Ben de aylığını vermem. Al şu | altını. Var, bir fener satm al. Her gece başında bir mum yak. Yanındaki kandili garip- semesin. O gün ilk defa mezar ne imiş? Ona hizmet ve hürmet gerekmiş öğrendim. Gel zaman, git zaman büyüdüm. Tarih okudum. Felsefe okudum. Şarka gittim. Garbe gittim. Dün- ya nedir? Ukba nedir? Hayat ne- dir? Ölüm nedir? anladım. Veya hiçbir şey anlamadım. Fakat, me- zarlıklara kâh yangın gibi tutuş- muş yaslı dostlar kolunda, kâh kendim cayır cayır yanarak tabut arkasında girdim, çıktım. Gömen- leri gördüm. Gömmeyi öğrendim. Benim de bağrımdan mezarlığa va ran deblizler açıldı. Ben de babam gibi samut taşlara diz çöktüm. Ka- ra toprağa kısandım. Ağladım. Te- sellinin garip bir çiçeğini kokla dım. : ey yıkıcı! Anlaşılan senin yıkmakta bile iz'anın, ir- fanın nafile imiş. Yıkmadan şunu öğren ki, yıkmak da yapmak gibi âdâba, erkâna bağlıdır. Yazan ka- lem, işliyen fırça nasil terbiye gör- müş nurlu bir kafadan işık alırsa, eşen kazma da yaptığını bilen, ya- pacağını düşünen bir kafadan kuy- vet alır. Bunun içindir ki, ırgat baş ka, bahçıvan başkadır. Kazdığın ye- Tİ dağ başı, çıkardığın nesneyi ay- rık kökü mü sandın? Sana benlik veren şu toprağı fethetiiş en bü- yük şehitlerden tut da binlerce a- nalar, babalar, eşler, kizanlar, &- şıklar, maşukalar mekânı, medfe- nidir orası, En halis, en mübarek kanlar, hâlâ pınarları coşkun göz- lerden çağlıyanlar akmıştır oraya. Bön kafa ile kazma vurulmaz o toprağa, edep ister, iz'an ister, ih- tiram ister, Kazmayı bırak da ev- velâ bir tahtaperde kur, Var çekil, Rünahını ardında İşle. Halkın ima- mını, vicdanını incitme. Emvatıma karşı husranım, faniliğim için ıstı. İdeci Yolcusu. Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Ödemişten, bir. oküyücudan bir mektup aldım, Diyor ki: “On yedi yaşındayım. Ötedenbe- ri okumıya harikulâde meraklı - yim, Geçenlerde büyük adamlardan birinin hayatını okudum, onların her müşkülü yenerek isteklerine muvaffak olmaları kafamda bir fi- kir doğurdu. Ben de memleketime ve beşeriyete faydalı bir adam ola- cağım, Hedefimi keşfettim. Ve yüzü. mzmzmama) | mü o tarafa çevirdim. Kendime şu emri verdim; Bütün süratinle amacı ha koşup erişmiye mecbursun. Önün yolu üzerinde - rastlıyacağın aşılı maz (mâniaları (aşacaksın, bu ödevi omuzlarına yüklenirken his- setmiş olduğun kuvvet, güvenç ve sevinci hatırlıyacaksın, sarsılmıya - caksın, Benim bu kararıma ne der - siniz?.,, Çocuğum, On yedi yaşında verdiğin ba Ka. Tarı ön yedi sene sonra, ayni irade, ayni heyecan, ayni kuvvetle hayata geçirebileceksen, o zaman ben saç- ları bembeyaz bir insan olduğum hal de senin elini öpeceğim. Hayat yo - luna azim, irade, heyecanla girenle- ri çok gördük. Bunların hepsi yük - sek ideallerin peşine takılırlar, genç liğin verdiği heyecanla, maddi ve mânevi fedakârlıklara katlanır, her müşkülü yenmek için iradelerini bis lerler. Fakat hayat düpedüz bir yol değildir, İnişli, yokuşlu, zikzak yol lara taksim edilmiştir. Her yolun ö- İniinde, tanssubun, mazinin, yeniye düşman olan bir bekçisi vardır. Aya- ima ilk çelmeyi o takmıya çalışır. Yeni yol açanlara, basitlerin arasin- )dan yükselmiye çalışanlara muhi - tin bir mukavemeti vardır, her yo kuşu tırmanırken eteğinden çeker, Değişen hayattan menfaatleri sarsı- lanlar vardır, her şeyi olduğu gibi tutmak için bunlar toplu bir kuvvet h ie karşına çıkarlar, Seni açlık, ve ölümle tehdit ederler. Senin her hamleni durdurmak için, bazan ta | assup silâhını, bazan en kuvvetli si. ilâhları olan menfaat silâhını, bazan ölüm silâhını kullanırlar, Bazan ön- den, bazan arkadan vururlar. En te- miz bir ideali, bir vatana hiyanet şekline sokarak seni en sevdiğin hür riyetinden mahrum ederler. Hile zl nin, hud'anın, karanlıkta çalışan, se nin azmini ve iradeni -kırmak için. dağ başında değil, şehrin ortasında | İyol kesen haydutları vardır. Sen bun ların hepsile çarpışmak mecburiye- tindesin. Şuna da bil ki, büyük adam ol - mak, yalnız nefsini, ve şahsiyetini ö- teki insanlardan üstün bir hale getir mek demek değildir. Geride kalan « ları beraber yükseltmek, onlar yük- seldiği nisbette yükselmek demek - tir. Onlarla beraber azap çekmek, onlara nur vermek, onları sikinti bir yoldan refaha, yükselişe eriş tirmek demektir. Onlar dediğim, hem kendi cemiyetin, hem de bütün bir insanlık cemiyettir. Bunların birine veya ikisine birden hizmet et tiğin gün, emeline kavuşursun yay. rüm. Çok idealistsin, takdir ediyo - rum, bütün bu şekilleri geçip kalb run üstünde kalırsan, büyük adam ölürsun. Tarihe ve hale bakarsan, idealine kavuşmak için azap çekenleri, hapi. #anelerde nöbet bekliyenleri, ipe çe. kilenleri görürsün. İşte Galile, Ko - lomp, Sokrat, daha niceleri var, Fa. kat bütün bu müşkülleri yenip ha yatta idealine kavuşanlar da vardır, bu bahtiyarların başında Atatürk var, ve gözünün önündedir. Sen böyle hir azimle yola sıkmış san, yolun açık, ömrün uzun, hede fin er Ğİ olsun, ADANADA; : Ekmek Ucuz Adana, (TAN) — Birinci nevi ek mek'on para ucüzlamış, 8 kuruş j vi paraya inmiştir. İmama rabımla eğlenme behim. Za ki, makber sâmuttür. Vürdüğezli kazmanın sesi mezardan gelmez, berhayat gönüllerden gelir. Kulak ver, dinle: O coşkün sesi işitece! sin. Belki hacil olacaksın. İ edeceksin. Seni hödük seni, rt