22 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

22 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BoksCihanŞampiyonluğu Zenci Joe Luviz'le Şmeling Arasında Paylaşılacak Hangisi Kazanacak YAZAN: Amerikada haftalardanberi devam &den helecan son haddini bulmuştur. Almanlar yürekleri titriyerek bu ge- ce radyoları başında sabaha kadar gözlerini yumamıyacaklar... Nevyork ta bu gece saat ona doğru ringe çi- kacak olan Amerikan zencisi Coe Lu- iz ile Alman Şimelingin dövüşünü Avrupadan sabaha karşı alabileceğiz. Nevjorkla İstanbul arasındaki saat | farkı yedi saat ediyor. Dövüşe dair gelen Haberlerden an- lıyoruz ki, Zenci bahsi müşterekte £- yi vaziyettedir, Birinci müsabakasın- da on Iki devrede Alman boksörünü nakavt olmasına rağmen Coe Luviz üstüne parâ koyanların adedi Alman gece siyah boksör, bire karşı iki do- gece shiyah boksör, bire karşı iki do- lar bahse tutüşanların büyük tezahür leri #rasında dövüş yerine çıkacak. e, © Amerikadaki| n bir boksörün Teh nisbetlerine pek al dirış etmez zannındayım. Çünkü bun dan Üç sene evvel ayni Luvizin kar- ire karşı on iki gibi korkunç bir farkla çıkmıştı. Öyle olduğu hal- de Zenciyi bakladı, Vâkıâ o haklayı- şın şüpheyi davet edecek bazı mâni- dar tarafları vardır. Amma. burada tekrarlamaklla bir şey kazanmış olmı- yacaği Miz için o cINEİŞUKÜa geçe rek asıl dövüşe geçeceğim İki beksörün i iyamlar» gö- ren moğhur boksörlerden çoğu, Al| man taraftarı görünüyorlar. Bilhassa | eski dünya şampiyonu Demsey, Zen- cinin kaybedeceğine inanmıştır. Vâkıa Demseyden daha fazlâ boks- tan anlarım, iddiası garip görünür Yalnız Demseyi iyi bilenler de tasdik ederler ki, çok mükemmel bir dö- vüşçü olan eski dünya şampiyonu hiç bir zaman isabetli bir böks münak- kidi ve serin kanlı bir boks hakemi hattâ maneceri olamamıştır. Dem- sey tabintı, bir meseleyi kavrayış iti. yadı dolayısile ince eleyip sık doku- mayı pek sevmez Boksu bıraktığı sı: rslarda bir talebe edinmişti. Talebesi kendisi kadar sıkı vuramadığından Takiplerile Demsey , tarzında dövü- şemiyordu. Köşesinde talebesine mü temadi hücumda vuruşmasını tay. siye ede ede. genci mağlübiyetten mağlübiyete düçar ederek manecerli- Bini bırakmıya mecbur kalmıştı. Demseyin büyük boksörlüğü anla- yışından ve zekâsindan ziyade müs- tesna yaratılışından ve harikulâde kuvvetinden ileri geliyordu. Boks hakemliğinde de dövüşçü ya- ralılışının kurbanı oldu. Bir gün iki dövüşçünün kendi tarzında dövüşme- diğini görünce, halkın gözleri önün- de onları taraftarları gibi teşvik & decek kadar vazifesini ounutinuştu. Diğer bir maçta da sözünü dövüşün heyecanı arasında dinlemiyen İki baksörü birer yumruk aşkederek ye- re sermişti. Bu itibarla Demseyi bir işi inceden inceye tahlil edebilen bir adamdan fazla dövüşe fevkalâde mü- #ait yaratılışlı ve oldukça basit kav- esyışlı bir boksör olarak almalıyız. Ben, Demseyi bu şekilde anladığım için sözlerinin tesiri altında kalmıya ve aleyhindeki rak maçı kendime göre tahminliye- ceğim: Coe Kuvizin her zenci gibi evham- BP © Eşref Şefik aklı eren münakkitlerin yazılarından anlıyorum. i Bunlara mukabil Almanın soğuk- nlılığı, yapacağını evvelden karar laştırabilmesi, tecrübesinin fazlalığı, sağ yumruğunun her boksörü indire- bilecek kadar şiddetli oluşu her va- kit aklıma takılan kiymetlerdir. Faz- la olarak bugün dövüşeceği adamı i- İki buçuk sene evvel dövmüştür. Ha- #8 yerlerini ve kandırma usullerini bilir. İ Bu hesapların hepsi Alman Jehi ne kaydedilecek şeyleri meydana çi karıyor. Yalnız bu gibi hesaplar kâğıt üs- tünde tamamile maddi ölçülere gö- re yürütülecek ihtimallerdir. İki can li mahlükun dövüşünde daha başka şöyleri de düşünmek gerektir. Bence, Alman nazariyede gözüken bütün avantajlarına rağmen ağır sik let cihan şampiyonluğuna lâyık ev- safta değildir. Gördüğüm üç uzun filminde Şimeling'i vasattan yüksek bir dövüşçü olarak seyredemedim. Bilhassa hücum ettiği zamanlar, ya- ni rakibi üstüne yürümediği anlar - daki ağırlığı ve tereddütleri amatör ler kadar acemi hissini veriyor. Zenci birinci maçta Almanın işine gelecek şekilde daima onun üstüne giderek düvüştür Tik dersten bugüne kadar Iki buçuk sene geçti. Bir bok- sörün daima, mukabil darbe arıyan rakibi üstüne nasıl bir vücut müva- zenesile yürüyeceğini şimdi anlamış tır, Sağ yumruklara karşı kendini koruyacak müdafaa tarzına henüz a- lışamadığına gelince, o müdafaayı zencinin hücumlarile otomatik bir şekilde tatbik imkânı vardır. Yakın bir dövüşe girinceye kadar yalnız sol yumruklarile dövüşmesini tavsi ye etmekle zencinin sağdan gelecek yumruklara karşı müdafaa vaziyeti- kendiliğinden hasıl olmuş olur. Eğer zencinin sol yumrukları sağ İarı kadar kuvvetli olmasaydı bu tarz dövüş bir az müşkül olurdu. Halbuki Coe Luviz sağ kadar sol yumruğunu da vursn bir adamdır. Böylece arabın, rakip üstüne daha müvazeneli gitmesi ve hücum mesa- hatini zenciye verebilecek gibi kö- dizatinde alelâde bir boksörden daha mahir olmıyan bir dövüşçünün sirf çene mukavemeti ve rakibinin ace - miliği ile dünya şampiyonluğunu mekten başka çare kalmıyacaktır. tır. Fakat isminin altına son sönele- rin en kıymetsiz ağır sıkleti olduğu balde kaydını da anlıyanlar ilâve e- deceklerdir. Maasmafih, ben böyle bir kayda lüzum kalmadan zencinin şampiyonluğunu muhafaza edeceği hakkındaki kanaatimi değiştirmiyo- rum, KM ki Coe son maçında Braddoku nakavt eden yumruğu £ yapıştırdık- İ felerinde mukabil yumruğa düşme-|nü akşamı 5.30 da geç klüp mesi tavsiye edilecek sol yumruklar |lerin en kuvvetlilerinden olan Pera i-| 7 la otomatik bir şekilde temin edil *|e yâpacaklar ve bu maçı da Şazi Tex)” gelmiş olan ve yaptığı mütead- miş olur. Bu kadar tabii dövüş nasi- |can idare edecektir. Yunanlılar üçün & maçları kazanarak dömifinale ka cü karşılaşmalarını cumartesi günü | 03! Jükselen ve Marsilyada İtalya $- şesinde bir kaç adamı vardır zannın- | yine saat 5,30 da Galatasarayla ya- e meçini yapan Brezilya- dayım. Eğer zenci tahminim gibi ka | pacaklar ve bu maçı Ahmet Adem ida ıların bu maçı 1-2 kaybederek dün- zanamaz'da Alman gelip getirse, had İre edecektir. Yine Şimeling kazandığı takdirde Yunan Muhtelitinin Şehrimizde Yapacağı Maçlar Fenerbahçenin 30 uncu yıldönü mü münasebetile şehrimize davet © ya göre bu takımın şehrimizde daha Üç maç'yapması kararlaştırılmıştır. Yapılan anlaşmaya göre Yunan - lilar ikinci maçlarını perşembe gü - Yunan mühtelitinin son maçı pa- zar sabahı saat 10 da gayri federe klüplerden Şişli ile olacak ve kafi caktır, Yunanlılarla yapılacak o maçların boks tarihi; ağır siklet dünya şampi- üçü de Taksim stadında olacaktır. yonluğunu bir kere daha kaybettiği halde tekrar elde etmiş yegâne şam piyon olarak onun ismini yazacak - meme Güneşli Melihe Ameliyat Yapıldı ti idarecileri İle yapılan bir anlaşma || ira, Maden Suları ve Şeker Daha Ucuza Satılamaz mı? Okuyucularımızdan Muzaffer diyor ki; “Ucuz maddelerin sürümü faz la, pahalıların azdır. Artık bu, ishatına ihtiyaç olmıyan bir ha | kikattir. Bizde öyle maddeler var ki, gayet pahalıdır ve tabiidir ki, satışları da o nisbette eksiktir. Halbuki onların daha ucuza | satılmaları her zaman için müm İ kündür zannediyorum. Meselâ: 1 — Bira, herkes bilir ki, sih- hi ve 1 bir içkidir. Rakı | gibi değil.. Birçok Avrupa mem leketlerinde bira, hastalara, za | yıflara, süt ninelere, annelere, | hattâ çocuklara Hiç yerine veri İlir ve gayet te ucuzdur. Bizde her nedense kimya pahasına tılıyor. Halbuki birayı, inhisar ve diğer resimlerden mümkün | İ| mertebe istisna etmek suretile, | İ şişesini 12 kuruşa kadar satmak | her zaman kabildir. Elde olunacak kâr ise, satış yükseleceği cihetle, şimdiki ses viyeye çıkabilecek, hattâ bu se- | | viyeyi geçecektir bile. | 2 — Maden sularımızda ateş | pahasınadır. Bir şişe Kisarna, otuz kuruşa satılırsa, gerisini var kıyas et.. Tabii halk, bu ka- dar pahalı bir şeyi, su gibi de- Hil, ancak ilâç gibi damla dam- la içebiliyor, o da doktor tavsi- yesile., Avrupanın en büyük merkez- lerinde maden suları herhalde | bizim terkostan da çok daha cuzdur. Yurdumuzdaki bu nevi suların bolluğu dünyarn meş- hur olduğu halde, bu pahalılık neden? 3 — Fiyatların bir miktar in- dirilmiş olmasına rağmen, şe - ker yine pahalıdır. Bu yüzden | buzün birçok nileler, çok az şe- ker Kullariahilivarlar YfofbaLi fiyatlar mümkün mertebe düşü | rülse - ki mümkündür - istihlâk © nisbette artacak, kâr da farla laşacaktır. Bu suretle, şekerin | bir miktar ucuza satılmasından | doğacak zararı fazla satıştan el- | de olunacak kârla kapatmak her zaman mümkündür. İ Bu misaller, daha İstenildiği kadar çoğaltılabilir. Hayatı w « | cuzlntmak hükümetimizin esas - İİ sanrı olduğuna göre; dilekleri - dilen Enosis - Panatinaikos mühteli-'İ min alâkadar makamlarca na - zarı dikkate alınacağını uma - : : 5 : ğ hi : E : : ; FED, Brezilyalılar Hakemi Şikâyet Ettiler Dünya kupası münasebetile Fran- ya üçüncüsü olduğu maltmdur. Evvelce yazdığımız gibi asabi bir hava içinde yapılan bu maç çok sert olmuş ve İsviçreli hakem Vütriş bu Şişi ile olacak 1 | karşılaşmayı normal bir hakem görü kaptığım boks tarihine esefle kaydet |© pazartesi günü şehrimizden AYİNİ sile idare edememişti. İsviçreli hakemin maç esnasında vermiş olduğu kararların futbol ka- idelerine uymıyacak şekilde olduğun dan ve bu kararların dalma İtalya le hine tecelli ettiğinden bahisle beynel milel futbol federasyonuna Brezilya Geçen hafta yapılan Beşiktaş — lılar tarafından yapılan şikâyet bey- Güneş şilt maçında sakatlanan Gü - | nelmilel federasyon tarafından tet - neşli Melihin ayağındaki ârıza gün|kik edilerek reddedilmiştir. keştikçe vehamet kesbettiğinden ken disine ameliyat yapılmak mecburi - yeti hasıl olmuş ve bu kıymetli at- İreç ve m Alman hastanesin- ameliya çi İl Di a günü ya, (ederasyonuna teklif etmiştir Bunun üzerine Brezilya takımının şefi çok sarih haklarını kabul etmi- yen beynelmilel futbol federasyonun dan Brezilyanın çekilmesini kendi HiK BANA AAA» Yoleuların raflarda seyahat etme sine ne diye müsaade ederler, bil miyorum. Bu raflar insanlar için değil, fakat eşyalar için yapılmış- tır. Bir de kültürden falan bahseder ler... e Raflarda seyahat etmenin en bü yük mahzurlarından biri, bu İşin tehlikeliliğidir. İnsan bu gibi raf- lardan yere yuvarlansa başı gözü yarılır. Çünkü insan düşerken yu: karı doğru değil, aşağı doğru dü- şer. Neyse, lâfı uzatmadan benim başımdan geçen bir vakayı size an latayım. Benim Moskovaya falan gitme- ye pek te niyetim yoktu. Fakat şu Vaska Boçkov olacak itoğlu it be ni kandırdı: — Mademki bedava gitmek im- kânı var; ne duruyorsun?. Atla git!.. Bu vesile ile Moskovayı da görmüş olursun!.. — Kardeş, dedim, ne diye Mos- kovaya gideyim?. Orada benim ne İ bir dostum, nede bir ahbabım var. Hattâ Moskovada kalacak yerim- bile yok. Bu vaziyet karşısında o- Taya ne'diye gideyim? ; rakır mı?, Yine ısrara başladı: — Yahu, dedi, para falan vere- cek değilsin ki. Hazır eline böyle bir fırsat geçmiş!, . Hiç durma giti. İsrarlarına dayanamadım: — Peki, dedim; mademki beda- va, gideyim öyle ise. Cumartesini pazara bağlıyan ak şam yola çıktım. Vagona girdim Yerim, sıranın kenarına düşmüş- tü... Üç verst kadar mesafe aldık- tan sorira şiddetle karnım acıktı. Fakat aksi gibi yiyecek hiç birşe- yim yoktu. Kendi kendime içerle- meğe başladım. Voskayı, içimden, kalaylamağa başladım: — Ulan Vaska, diye düşündüm. Beni smma da uzun bir yolculuğa kandırdın!,. Vagonun içinde, aç, su suz geviş getireceğim, arpaci kum- rusu gibi düşüneceğime bir biraha nede oturup keyif çatsaydım, daha iyi olurdu... Vagonun içi adamakıllı kalaba- lıktı. Pencerenin yanıbaşında sa- kallı bir ağam oturuyordu... Onun yanında aksi suratlı bir kocakarı vardı... Kocakarı müthiş acuze bir şeydi... İkide bir dirseklerile Beni itip duruyordu. Dudakları da hiç durmadan birseyler mırıldanıyör- du. Kulak kabarttım, bana küfü ediyordu: — Domuzoğlu domuz, diyordu, oturacak başka yer bulamadı da geldi burnumun dibine sokuldu. Halbuki kocakarı haksızdı. Ben onun hiç te burnu dibine sokulmu yordum. Hem ne diye ona sokula- caktım. Üstübaşı pis pis kokuyor- du. Ona: — Bana bak cadaloz dedim, ne söylenip duruyöorsun?. Ben kendi arzumla seyahat etmiyorum. Beni Voska Boçkov kandırdı. Onun yü- zünden seyshate çıktım... Raflarda Yolculuk Yazan: Mih. Zoşçenko — Çeviren 22-6-938 ARADAN YARAN ARAS AMAAAUER AYE B. Tok “ “0 Fakat şöyle uzanıp yatılabile- cek tek bir yer göremiyordum. Yol culara dönerek: — Vatandaşlar, dedim, hiç ol mazsa $ıranın ortasına geçmekliği me müsaade ediniz!,, Kenarda ka lırsam yere yuvarlanmam ihtimali vardır. Ben Moskovaya gidiyorum. Yolcular: — Biz hepimiz Moskovaya gidi yoruz, dediler... Yerler numaralı olmadığı için kim neresini işgal et- tiyse orada kalır... Sana ne diye or tada yer verelim? Ne denir?. Sesimi kestim. Otur- dum. Bu suretle üç verst daha me- safe aldık... Fakat, bu arada, ayağı mın uyuştuğunu hissettim. Ayağa kalktım... Etrafıma bakındım. Gö- züme raflar ilişti... Raflar bomboş- Üzerinde, sadece, bir sepet var usu, bir insan yatıyordu. Yine yolculara dönerek: — Vatandaşlar, dedim, bu reva- yi hak mı?.. İnsanlar böyle sıkışık otursunlar, âyakları uyuşsun da, e$ yalar böyle rahat rahat seyahat et sinle:!.. Herhalde insan eşyada9da ha mühimdir. Sepet her kiminse ©- Yanımdaki si suratlı kocakarı inliyerek ayağa kalktı. Elini sepe- te doğru uzatarak: — Allah belânızı versin, diye söylenmeye başladı, sizden ne gece ne de gündüz rahat var. Haydi, Allahın belâsı, işte sepeti çektim; bu yüksek yere çik ta geceleyin yere yuvarlan ve boynunu kiri, Ben durur muyum?, Hemen bir maymun gibi üçüncü kata, rafla- ra tırmandım. Üç verst kadar da bu suretle bir mesafe aldım... Bu ara- da adamakıllı uyküm geldi. Ken- dimder geçmişim... Birdenbire bir virajı dönerken tren sarsıntı yap” miş olacak ki. uyku arasında ken- dimi muallikta hissettim. Düşü- yordum... Rüya mı görüyordum, yoksa hakikaten düşüyor muy- dum? Hâlâ farkında değildim. Bunu lâyikıyle anlamaya vakit bulmadan, kafamda, böğrümde, ar kamda şiddetli bir ağrı hissettim. düşmüştüm... Fakat breket versin tamamen ye re düşmemiştim... Sükut esnasında ikinei sıraya tutunabilmiştim. Bu nun için de nisbeten âz zararla kur tulmuştum. Hem ikinei sıranın ğ- zerinde otüruyor. hem de yerinde olup olmadığını anlamak için bası mı yokluyordum. Başım da yerin” de idi... Buna doğrusu pek sevi dim. Benim düşmem üzerine vagonda müthiş bir gürültü koptu. Gürültü yü koparan yoleulardı.. Bu patırd arasınds eşyaları çalınmasın diY© telâşs düşmüşlerdi... Bu gürültüye, ellerinde fenerle” le, kondektörler de koşup geld” kim?. diye sordu: tim, dedim. E fından aşağı yuvarlandım... MO” ları, korkuları olduğunu herkes gibi) (Futbol Federasyonuna ————- pılan atletizm müsabakalarına Işti - ben de biliyorum. İlk dövüşünde de- yak yemiş olan bir siyahın bilhassa sampiyonluk kemeri tün tav ortaya koydu- ğu vakit ne kadar titriyeceğini de tahmin etmekteyim. Coe Luvizin bü- elere ve idmanlardaki gay- retlere rağmen sağ yumruklardan kendini tamamile koruyabilecek bir dövüş tarzına henüz alışamadığını da Yeni Başkan Seçildi zünden futbol federasyonu başkan yerine Türk Spor Kurumu tarafın kan olarak intihap edilmiştir. Vazifesinin Istanbulda olması yü- lığından çekilen B. Sedat Rızanın rak edememiştir. Kıymetli gence geç miş olsun deriz. e — Mıntaka Tebrik Edildi İnegöllülerin Bir Galibiyeti İnegöl (TAN) — “İdman yurdu, gençleri, vukubulan davet üzerine Ye Milli küme şampiyonluğunu kaza | nişehire gitmişler ve “Gençler Birli “İnan Güneşin bir İstanbul klübü olma |ği,, takımile bir maç yapmışlardır. dan şimdiye kadar ikinci başkanlık | sı dolayısile Türk Spor Kurumu ta- | Muallim Salimin idare ettiği müsa- vazifesini ifa eden Danyal Akbel baş| rafından İstanbul muntakası tebrik |bakayı İnegöllüler sıfıra karşı dört edilmiştir. İse ile kazanmışlardır. Kadın benim bu sözlerime ehem miyet bile vermedi. Bu arada ya- vaş yavaş kaşam da oluyordu. Lo- komotifin bacasından, ateş böcek- leri gibi, kıvılcımlar saçılıyordu. Etrafta harikulâde güzel bir man- zara vardı. Fakat, tabiate falan bakacak bir halde değildim. Bir yer bulup kıvrılmayı ve biraz uy- ku kestirmeyi düşünüyordum. kovaya gidiyordum... Şu vos Boçkov olacak hergele beni KY dırdı. “Git şu Moskovayı gör”: di. Kondoktürlerden biri beni tse ettiz — Burası virajdır. dedi yolcu” Jar burada ekseriya raflardan a$fö” düşrler... i (Arkası: Sayfa 8, sütun 5 1*

Bu sayıdan diğer sayfalar: