© R Bu Hafta Coban - B. Mustafa Karşılaşıyorlar 2 Temmuzda Çarpışacak Olan Bu Iki Pehlivandan Hangisi Kazanabilir Geçen gün Büyük Mustafanın Ço- ban Mehmetle güreşmek istediğini yazmıştık. Yarı ağır siklet bir amatör güreşçinin sikletinden bir üstün arka daşını davet etmesini amatör usulü. ne muvafık bulmıyanlar da olmuştu. Önce itirazlara: verdiğimiz cevapta, bilâkis böyle rekabetlerin hem güreş çilerin mensup bulundukları klüplere bem de kendilerine faydalı olduğunu ileri sürmüştük. Mücadele sporlarında rekabet ve daimi hareket, alâkayı celbetmek ba kımından olduğu kadar güreşçilere yeni bir hız vermek-bakımından da Jüzumludur. Bir sporun halk arasına yayılmasına diğer. memleketlerde o sporun profesyonel maçları da yar. dım eder. Bizde amatörün olduğu ka dar, profesyonel güreşlerin seyrekli- Binden herkes şikâyetçidir. Durgun zamanlarda amatör güreşçilerin biri- birlerile böyle iddialı maçlarda karşı laşmaları güreşçilerin isimleri üzerin de ayrı bir alâkanın başlamasına ve binnetice güreş temaşasının revacına vesile verir, Bu hakikatleri anlayan Güneş, Ga- latasaray klüplerinin idare heyetleri karşılaşma arzusunda olan Çobanla Büyük Mustafa müsabakasının 2 tem muzda yapılmasına karar vermişler. Bu karar iki klüp takımlarının ayni gün boy ölçüşmelerine çığır açmış, böylece düne kadar futbole inhisar eden binnisbe dar spor rekabeti gü- Feşi de içine almiş oluyor. Çobân » Mustafa güreşi » Çoban Mehmetle Büyük Mustafa- nin Yapacakları güreş hakkında şim-| diden kati bir tahmin yürütmek müş küldür. Yalnız şurasını açıkça kaydo- delim ki; Mustafa da Çoban da çilik haaytlarının sıkı ii larını yapmaktadırlar, 2 'Temmuzda herkesin önüne rakip olarak çıkacak bu kiymetli güreşçilerimiz biribirleri ni uzun zamandanberi tanırlar, Zayıf ve kuvvetli taraflarını ölçmüşlerdir. Kendilerine göre bir kararları var.| dir. Bize kalırsa, Çoban cüssece Müsta faya epey falktir. Yalnız yaşça biraz geçkinliğini saklamak imkânı yoktur. Kuvvet bahsinde, Mustafanın kolları demir gibi ise, Çobanın umumi kuv veti Mustafadan ihtimel biraz da yük sektir. Nefes kabiliyeti belki Musta- fanın lehinedir, Velhasıl milli takımın arasındaki farklar birinin veya ötekinin lehine bu iki kuvvetli elemanı büyük ölçülerle ayrılmamaktadır. Muhafızgücünün 15 inci Yıldönümü Çoban Mehmet Hangisi kazanır? Güreş müddeti amatör nizamname ye göre olacağına nazaran irinin takatsiz ve nefessiz na İmkân yoktur zannındayız. Yalnız, o kısa müddet içinde tutulacak gü- Teş temposunun nefes ve takat mese- lesini büsbütün değiştirmesi, ihti lini hesaplardan hariç tutmamalıdır. İki taraf birbirini çabucak yenmek maksadile pek hizli bir güreş açarlar sa, profesyonellere nazaran kısa zan- nedilen, müddet için de birinden biri iki saat güreşmiş kadar yorgun düşe- İ Maamafih biz, yekdiğerini tanıyan Çobanla Mustafanın hesapsız ve yal nız heyecana kapılmış bir şekilde, mu tatları hilâfına, bir süratle işe başlı- yacaklarını zannetmiyoruz. Kanaatimizce, bu güreş te daha zi- yade hükmen gülibiyetle netieelene- İcek bir müsabakadır. Çoban veya Mustafadan birinin sırtı yere gelerek mağlüp olması güç meseledir. Musta fanın rakibini yenmek üzere tatbiki- ne alışık olduğu oyunlarla Çobanın hayli ağır vücudünü çevirmesi müş küldür. Çoban için de, Mustafayı çe- virecek gibi seri ve şimşek hamleli bir pehlivan diyemeyiz. «Son günlere yakın, iki tarafın id- man vaziyetlerini tetkik ettikten son ra bir daha bu maç hakkında yazaca ız. Bugünlük hesaplarımız, güreşin yor. hamle İsrkile neticeleneceğine varı- Güneş-G. Saray Karşılaşıyor Milli Küme maçlarının son haftası bu pazar nihayet buluyor. Bu hafta yapılacak karşılaşmalardan Beşiktaş- Altıklüp muhteliti, Güneş - Galatasa- ray maçı beş aydanberi devam eden Mili Küme müsabakalarının sonu- dur. Yapılacak karşılaşmaların en mü- himmi hiç şüphesiz ki Güneş - Galata saray maçıdır. Bir müddettir spor muhitinde Güneş - Galatasaray ma- çına Güneşin takım çıkarmıyacağı ve bu yüzden maçın oynanmıyacağı şek linde dedikodular devam etmekte ise de yaptığımız tahkikata göre böyle bir şeyin mevzuu bahsolmadığını öğ rendik. Dün akşam toplanan iki klüp mu rahhasları maçın teferrüatı hakkında görüşmeler yapmışlar ve hükmü tat bik etmişlerdir. Yapılan anlaşmaya göre maçı Adnan Akın idare edecek- tir. Türkiye Serbest Güreş Müsabakaları İçin Büyük Bir Program Hazırlandı Güreş Federasyonu tarafından 4 - 5 Haziranda Ankarada ye serbest güreş şampiyonluğu mü- zırlanmıştır. Bu programa göre mü- sabakalara iştirak etmek üzere Arika dan evvel Başvekil Celâl Bayarı ve Ankara valisi Nevzat Tandoğanı ziya ret edeceklerdir. Ulus meydanında büyük bir resmi geçit yapacaklardır. Müsabakalara iştirak edecek güreşçi- lerin sayısı doksara yaklaşmıştır. Müsabakaların cereyanının radyo va İsıtasile bütün Türkiyeye bildirilmesi için tertibat alınmıştır. Ayrıca müsa bakalar filme çekilerek bütün sinema larda gösterilecektir. Güreş Federasyonu güreşçilerimi- zin Ankarada kalacakları müddet zar fında Ankarayı iyice gezm: ve tü nımaları için hazırlık yapmıştır. Güreşçiler dün hareket etti Ankarada yapılacak Türkiye ser- best güreş müsabakalarına iştirak et mek için seçilen İstanbul güreşçileri dün sabah milli güreş takımımızdan Saim Arıkanın riyasetinde Ankaraya hareket etmişlerdir. —— vw — Tamşvar Bugün Beşiktaşla Karşılaşıyor Pazar günü Fenerbahçeye, salı gü- nü de Peraya mağlüp olan Rumanya- nın Tamşvar futbolcülerinin Galata- lübiyetten sonra Galatasaray tarafın dan kabul edilmediğinden Rumenler Beşiktaş klübüne müracaat #derek bir maç teklif etmişlerdir. Beşiktaşlılar bü teklifi kabul ede- rek Rumenlerle bugün sant 18 de Şe- ref stadında karşılaşmayı kararlaştır mışlardır. Rumenler bu maçtan sönra İzmire hareket edeceklerdir. 1 Haziranda Muhafızgücü sporcuları, Gücün ku- ruluşunun 15 inci yıldönümünü Ankarada çok parlak bir #wrette kutlulamışlardır. Bu münase- betle çok muvaffak bir geçit resmi ve muhtelif spor hareketleri yapılmıştır. Yukarıdaki tesim- lerde bu spor hareketlerinin muhtelif safhalarını gürüyorsunuz. lacak Türki sabakaları için büyük bir program ha raya gelecek güreşçiler, müsabakalar sarayla karşılaşmak arzuları iki mağ TAN İŞu Garip Dünyada: Bir Çocuk Kaç Lira Eder? Londra mah- kemelerinden biri, bir çocu- ğun kaç para edeceği mese- Tesini tetkik et miştir, İsmi Hazela Beyli olan küçük bir çocuğu, sokakta oynarken bir otomobil ; çiğnemiştir. Babası ölen çocuğu Için 500,000 frank tazminat istemiştir. Mahkeme ise ço- cuğun 70,000 frank ettiğini kabul ede rek kararını vermiştir. * En çok mikrop nerede nekadar vardır? Mikroplar ha vaya o kadar çok yayılmış lardır ki onla- rın miktarını tayin © etmek güçtür. Hesap edildiğine gö- ye, dağ üzerlerindeki havada bir mi- kâp sanlimetrede 0- 5 arasında, or. manlarda 42 ye kadar, ev içlerinde 11,000, mekteplerde sınıf odalarında 15.000 e kadar, istasyon, kahveha- ne, lokanta gibi toplantı yerlerinde 400,000 den fazla ve büyük mağalar- da 2,000,000 ve bazı yerlerde de bir mikâp santimetre hava içerisinde 10 milyon mikrop vardır. * Amerikalı Üniversiteliler radyoyu çok seviyorlar Amerikada Üniversiteler arasında rad- yo hakkında yapılar bir an- kete göre, A- merikalı üni- versiislilerin yüzde 52 sinin radyo makinesi, var dır. Üniversiteliler, haftanın 12 saz- tini radyo makineleri başında kon- feranslar, havadisler vesaire gibi fay dalı neşriyatı dinlemekle vakit geçi- rirler. Üniversitelilerin yüzde 65 1, ilân e- dilen programlara göre radyo dinler- ler. Yüzde 45 i İse gelişi güzel, rast gele istasyonları bulurlar. Yine Ünt versitelilreJden yüzde 18 ide radyo makineleri işlerken çalışırlar, Yüzde 138 i radyo dinlerlerken hiçbir şevle meşgul olmazlar. Kalan yüzde 42 üni versiteli ise, rastgele radyo dinlemeyi severler. Ankara Sanat Sergis'nde (Başı 5 incide) lmesini okumakla çok mütehassis oldum. imdi bütün bunları söyle dikten sonra acaba sergi- nin tenkit edilecek neleri var di- ye düşündüm. Hepsini zihnimden tekrar geçirdim. Pek memnuniyet 'bahş intibalarımın arasında bir Iki istifham işareti buldum: Cidden pek zarif beyaz organ- tinden ve işlemeli bir iki blüzdan maada elbise ve şapka kısmına zevk ve biçim hususunda biraz da- ha itina gösterilemez mi idi? Satılık olan eşyanın rağbetini artırmak için daha ucuza mal et- mek imkânları yok mu idi? Vilâyetlerimizin (kendilerine mahsus olan ve mahalli rengini ta- şıyan sanayiinden (ki hepsinin ayrı syrı mevcuttur) güzel nümuneler seçilip bize gösterilemez mi idi? mi idi? Bu suallerimin cevabını tekrarı- ni temenni ettiğimiz sergilerde genç, çalışkan, gayretli talebeleri- mizin vereceğini ümit ederim, Sözlerime nihayet vermeden ev- vel bu hayırlı müesseseleri kurup bu işleri meydana getirenlerin en büyüğünden en küçüğüne kadar ayrı ayrı tebriklerimi sunmayı bir vazife bilirim. 3-6-939 İİ ei HUAAA SAAB AEEA KA AAAAE Bugünkü şeraitte bisikletin baş belâsından hiç bir farkı yoktur. Vâkıa bisikletin temin ettiği bir çok fay: birçok zevkler de var. Bunları inkâr edecek değilim... Fakat bisikletin bu faydalarına, bu iyi taraflarına rağmen; ben ken di hesabıma yine bisiklete. hiç te taraftar değilim. Neden mi?. Diye ceksiniz!. Mesele benim için gayet basit: Ben bu bisiklet yüzünden çok ağır bir hastalık geçirdim. Si- zin anlıyacağınız. sıhhatim bozul- du. Hastanelerden birinde tedavi görüyorum. 'Kasığımda kocaman bir fıtık peyda oldu. Bunun neti- cesinde belki de ben sakat kalsca- ğım. Kendi bisikletim beni bu hale getirdi.. Mesele şu: Dünyanın hali malâm. Bisikletini iki dakika gözünden a- yırmazsın!,. Kaş göz arasında ça- larlar.. Bunun için, boş zamanlar- da, yani bisiklete binmediğin zaman larda, onu sırtına vurup taşımak- tan başka çare kalmıyor. Mağazalardan birine alış veriş için gidersin; bisikleti dışarıda bi- rakamıyacağına göre onu içeri sok- mak icap ediyor.. Tabi içerisi ka- Jabalık... Ona buna çarpıyorsun !, Al sna bir rezalet. Veyahut ahbap hal ve hatır sormıya gidiyor tâ oturduğun yere kadar sürükle- mek mecburiyetinde kalıyorsun!.. Hattâ akrabalarına gittiğin 2a- man bile bisikletini yanına almak zorundasın!. Çünkü malüma, bu- günkü günde insan akrabalarının ahlâkına da güvenemiyor. Bisikle- tin şurasını burasını bozarlar, Tâs- tiğini patlatırlar da “böyle tail, derler; üstelik te seni yalancı çıka- rırlar.., Sözün kısası bisiklet iyi birşey değil vesselâm. Size tuhaf birşey söyliyeyim mi? Bisiklet mi beni, ben mi bisikleti daha fazla taşıdım belli değil. Eskiden, yani harpten evvel, bi- sikletleri sokakta bırakmak tecrü- besinde bulunmuşlardı.. Bisikletin ötesini, berisini kilitlerler, hattâ iplerle falan bağlarlarmış. Fakat nafile!.. Açık gözler bir kolayını bulup yine onu aşırırlarmış.. Bu tecrübelerden sonra insanlar akıllanmış.. Bisikletleri sırtlarında ve beraberlerinde taşımıya başla- mışlar.. Vâkıa sağlam bir adamın bisik- letini sırtlayıp taşıması güç bir iş değil, Fakat benim gibi hastalıklı bir insanın böyle bir zahmete kat- lanması mühim bir meseledir, Lüzumsuz tıraşlarla sizi yordu- ğum için belki bana içerliyeceksi- niz!.. Faket aldırmayın!. Yazılarımı beğenmediğiniz zaman ben size az mı içerliyorum sanki??.. Neyse... Geçenlerde bana acele bir ruble lâzım oldu. “Bir yerden gidip tedarik etmek gerek?., diye düşündüm, hazır bisikletim de var dı. Hemen bisiklete atladım bir ar kadaşıma koştum.. Arkadaşım e- vinde idi; fakat gel gelelim. evde para yokmuş!,. Tabti işin peşini bı- rakmadım. Diğer bir arkadaşıma koştum... Fakat işin fenası arka- daşımın biri üçüncü katta, diğeri ise 7 ine katta oturuyordu. Bisik- Jeti sallasırt ettim; merdivenleri tırmandım.. Tabii anam ağladı. Para bulabilseydim yine iyi.. Fa- kat ne gezer. Hatırıma teyzem geldi. Bari ona gideyim, dedim. Bisiklete atladım ve koştum. Aksi gibi teyzem evin altıncı katında oturmakta idi. Bisiklet - Başbelâsı Yazan: Mih. Zoşçenko — Çeviren: B. Tok arman» . nara Bisikleti ormuzladım, altıncı ka- ta tırmandım.. Bir de ne bakayım kapıda bir kâğıt asılı: “Dışarı çık- tım; yarım saatte gelirim!,, Ne denir?. “Kadının işi çıkmış. diye düşündüm. Fakat fena halde canım sıkıldı.. Baş belâsını yine © muzladım alti kat aşağı indim. Halbuki yukarıda beklemem lâ- zımmış.. Fakat sinirlendiğim için bunu akıl edemedim. Aşağıda, ka” pının önünde teyzemi beklemiye başladım. Çok geçmeden teyzem geldi. Ta bii meseleyi ona açtım.. Üzerinde kâfi miktarda parası yokmuş.. — Yukarı çıkalım, vereyim, de“ Baş belâsını bir daha omuzla- dım. Dilim bir karış dışarı fırla- mıştı.. Fakat dişimi sıktım. Teyze- min odasına kadar gelebildim. Pa- raları aldım. Biraz elimi kolumu oynattım tekrar kendimi aşağıya bıraktım. 'Tam aşağı indim, bir de ne be- kayım: Cümle kapısı sımsıkı kilit- lenmiş.. Çünkü teyzemin oturduğu apartımanın usulünce cümle kapi- sı tam saat 7 de kapanırmış. Bunu görünce dilim tutuldu. Bir tek ke- lime bile söylemedim. Tekrar baş belâsını yüklendim.. Dişlerimi gi cırdattım ve merdivenleri tırman- mıya başladım. Ne kadar merdiven çıktığımı bil miyorum, Adeta rüya içinde İmi- şim gibi yürüyordum. Teyzemin oda kapısını nasıl çaldığımı hatır- lamıyorum. Meseleyi teyzeme af- lattım.. Arka kapının anahtarını aldı ve bu defa o taraf merdiven- lerinden inmiye başladım. Teyzem hana bakıyor ve halime kahkahalarla gülüyordu.. Kaltak, sanki ortada gülünecek birşey var dı.. Fakat işte gülüyordu: — Yahu, dedi, su bisikleti yuka rıda bırakaydın olmaz mı idi? Yüzüm sapsarı kesilmisti. Tev- zem bu halimi görünce gülmekten vazgeçti. Ben de sokağa çıktım. Fa kat yorgunluktan sarhos gibi idim. Bacaklarımda, bisiklete binecek kudret bile kalmamıştı.. Aradan zaman geeti. Ben hâlâ hastayım. O gündenberi bir türlü iyilesemedim. Maamafih Allah beterinden ko” rusun!,, Motosiklet sahiplerini dü- şünerek bayağı müteselli oluyo rum.. Ya bu hergeleler kimbilir nö kadar zahmet çekiyorlar dive ak- lımdan geçiriyor, ve keyifli kevifli gülüyorum.. Sonra dahası var: Ya bizdeki m partımanlar Amerikada olduğu £i- bi 40 — 50 katlı olsaydılar o zaman ne haltederdik!.. Herhalde hepimiz hastalıktan - şu baş belâsı hastalığından kırılır giderdik.