24 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ia —S 245-938 TAN Gündelik Gazete TAN», *n hedefi: Haberde, fikirde, her- #eyde temiz. dörüet, samimi olmak, karilm © gazetesi olmiya — çalışmaktır. ——- ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sena 2000 Er, MO Kr, 6 aş 100 Kr, 40 Ke, Say 800 Kr, M0 Kr, 1Ay 400 Er, Milletlerarası posta ittikadına dahil ol- Biyan memleketler için 30, 16, 9, 3.8 Bira di. Abone bedeli peştndir: Adres değis- Wirmek 26 kuruştur: Cevap için mektup Mara 10 kuruşluk pal ilâveri lâzımdır. —— —— GÜNÜN MESELELERİ | i | mma Bu Meseleyi Halletmeliyiz ———— Yazan: M. ZEKERİYA Ötedenberi Rumen, Yunan, Yugos- lav, hattâ Bulgar gazeteleri çok satış yaptıklarını işitir ve biliriz. Yu- Manistan gibi nüfusu 6 milyon, Bulga Fistan gibi nüfusu bizimkinin dörtte biri derecesinde olan memleketlerde güzele satışının bizimkileri göl- #ede bırakacak rakamları bulması Mlihim ve bizim gözümüzü açması lâ- ım gelen bir meseledir. Bu defa Yunanistan seyabatimiz- de bundan da mühim bir hâdise ile karşılaştık. Selâniğe gittiğimiz 2- Man oradaki gazete satışlarını tetkik *ttik. Makedonya isminde bir gaze- tenin 30 bin basıp 20 bin sattığını, bir ikineisinin 15 bin basıp 10 bin nüs ha sattığını öğrendiğim zaman hay- tetimden donakaldım. Selânik, 200 bin nüfusu olan kü- çük bir şehirdir. Bizim zamanımız. daki nüfusu da bundan az değildi. Bugün yalnız Makedonya ve Trakya gibi dar bir hinterlandı vardır. Selâ- hikte çıkan gazeteler ancak buralar- da satılabilir, Halbuki bizim zuma. nımızda Selânik, Arnavutluk da dâ- hil olduğu halde gayet geniş bir sa- haya hâkimdi. Öyle olduğu halde o vakit Selânikte çıkan gazetelerin sa- taşı 5 bini geçmezdi. Yal a larin artıran se gı gazete satışlarını artıran se- bep nedir? Niçin küçücük bir Selâ- nik şehrinde çıkan gazetelerin satışı bütün Türkiyede satış yapın İstan- bul gazetelerinin satışına yetişmiş- te? * Atina ve Belgratta bu sualin ceva- bini araştırdım ve Atinada, Selânik- te, Be lerini birer birer ziyaret ederek 56- beplerini bulmaya çalıştım. Gördüm ki: Mekanik vesait bakımından onlar bizden çok üstün değildirler. Bizim tabı makinemiz ayarında makineye Yalnız Beogratta çikan ve 150 bin nüsha basan Politika gazetesinde rast ir düşmanla silâhlı bir çarpışma vaziyetinde olduğumuz zaman bütün alâ- kalarımız canlanır, harp saha- sındaki en küçük bir hareket hakkında bile tam malümat almıya merak ederiz. Gazete- ler; hâdiselerin inkişafını gös- termek için hergün sütün sü- tun malümat neşrederler, ha- ritalarla vaziyeti aydınlatırlar. geldim. 60 bin nüsha basan Wreme gazetesinin makinesi bizimkine nis- betle iptidai sayılacak derecede geri idi, İstihbar vesaili bakımından ar büyük fark yoktur. Yalnız Yunan ga| he kurduk. Her cephede zeteleri, telsiz makinesinden istifade etmektedirler. Bu da Atina Ajansı- mın zâfını kapatmaktan başka bir fayda vermemektedir. Yalnız Yugos- lav gazetelerinin bazı Avrupa mer- kezlerinde hususi muhabiri vardır. Muhteva bakımından bu gazeteler bizimkilere pek üstün değildirler. A- şağı yukari ayni muhteviyat ile çikı- yorlar, Çalışma metodu bakımından da| > bilyük fark görmedim. Bilâkis bu hu- susta bizim onlara üstün olan fımız vardır. Yugoslav gazeteleri işi 9,30 da bitiriyorlar, biz sabaha kadar çalışırız? Fazla olarak bizim gazetelerin kâ- İıdı, baskısı, mürekkebi onlarınkine faiktir, * Şu halde mühim ve mutlaka halli Wizim gelen bir mesele karşısındayız. Bu yalnız gazetecileri değil, bütün memleketi ve ayni zamanda hüküme. ti de alâkadar eden bir meseledir. Çünkü, gazete demek, milletin dili demektir. Milletin dağınık fertlerini bir ara- Ya toplıyan gazetedir, Gazete efküri umumiyenin hem i- İadesi, hem hazırlayıcısıdır. Gazete günlük bir kitap, günlük bir ansiklopedidir. Bir müddettenberi memle- ketin mukadderatmda büyük bir rol oynıyacak bir çarpışma içindeyiz. (Su) adlı bir düş- mana karşı on yedi yerde cep- vü cük bir fen ordusu var. Kulla- nılan silâhlar büyük kazma ve doldurma makineleridir. A caba on yedi cephede neler oluyor bitiyor muyuz? Mü- cadelede nasıl ve ne şekilde iler- lediğimizin ve ne gibi neticelere varacağımızın farkında mıyız? Olmuyorsak yazıktır. Çünkü je- | oloji, iktısat, sıhhat bakımından memleketin simasını en az zaman- da değiştirebilecek bir mücadele karşısındayız, Giriştiğimiz kalkın- ma işlerinin hiç biri su harbi ka- dar esaslı ve süratli neticeler ve- rTemez. Yurdunu benimseyen her va tandaş, girişilen büyük mücadele- nin mânasını ve hedeflerini kavra- malıdır. | özü şu noktalardadır. | Bakınız, anlatalım: Milletleri sınıfa ayırmak mümkündür: Birinci sınıf muhitle- —— ——— şeydir. Gazele yayımını temin etmek, mil- leti aydınlatmak, karanlıktan kurtar mak demektir. Onun için gazeteciler hükümet mü messillerile birleşerek bu meselenin halli için lâzım gelen esasları bul:| , Hulâsa, gazete, hir millet için her|mak mecburiyetindedirler, 17 Yerde Cephe kurduk rine hâkim milletlerdir. İkinci si- nıf ta muhitte hüküm süren şart- lar ve âmiller karşısında zebunluk, aciz, teslimiyet içinde yaşıyanlar- dır. Hiç şüphe yok ki tablatin kuv- vetlerine karşı tam bir hâkimiyet GÜNÜN ADAMI: General “Cedillo Meksikadan gelen haberler, yine © General Cedillo'dan bah- #ediyor. Bu a- dam yirmi beş senedir o isyan höreketleri çı - karmâkla tanın- #aiştir. 180 santim boylu iri yarı bir adamdır. Ya- gt 45 ile 50 arasında tahmin o- Hunuyor. 1913 te şöhret ienzan- mağa başlıyan Cedillo her şey- den evvel köprüleri ve trenleri dinamitle berhava etmekteki hünerile tanındı. Cedillo o za- man (Meksika o Cümhurreisi Huerta'ya karşı isyan etmişti, Tet kardeşi bu yolda öldükleri * halde kendisi daha çok ihtiyat- Lı hareket ettiği için hayatını kuztarmağa muvaffak oldu. Cedillo bir aralık Cardenüs hükümetinde Ziraat Nazırlığı- na getirilmişse de hububat be- dellerinde ihtilâsından dolayı atılmıştır. Cedillo şimdi de hü- kümete karşı hazırlanan bir iş- yon hareketinin başına geçmiş bulunmaktadır. ig Yazan: — Ahmet Emin YALMAN “Su,, harbinde kurmak, görünür görünmez öfetler den korunmük ve yarını tam bir si gorta altında bulundurmak henüz hiç bir memlekete nasip olmuş bir şey değildir. Fakat bu gayeye el- den geldiği kadar yanaşan millet- lerde zenginlik, rahat, devamlı te- Takki vardır. Başları yukarıda ge- ! zerler, kendi kendilerine güvenir- ler. Mukadderatlarını kendi avuç- larında tuttuklarını duyarlar ve duyururlar. Yarın az, çok sigota €- , dilmiş olduğu için zirai malları da | ucuza mal olur. İkinci sınıf milletler, teblatin ke yif ve hevesleri karşısında âcizdir İ ler ve aciz ve teslimiyeti duyarlar. Mahsullerini sulayacak suyu Yal nız yağmurdan beklerler. Sular ta- $ip uzun çalışmaların mahsulünü hiçe indirince bu acı manzaranın seyircisi kalırlar. Civarlarında Ma- larya ve ölüm saçan bir bataklık karşısında âcizdirler, İktısadi ve sıhhi mukadderatları baştan aşağı sigortasız bir haldedir, Tabiatin kahredici kuvvetleri karşısında bir köle hayatı geçirirler ve iktisadi bakımdan sürünürler, Biz henüz iyi sınıfta değiliz. Duy- duğumuz ihtiyaçlarla ellerimizde- ki maddi imkânlar arasında büyük bir uçurum bulunmasının hükmü de buradadır. Bununla beraber memleketimiz- | de öyle yüksek hedeflere sahip bir hükümet yar ki bize şimdiden bi- rinci sınif bir milletin ruhunu yâ- şatıyor ve bir taraftan da tam mâ- nasile birinci sınıfa geçmek için i- cap eden mücadeleleri hazırlıyor. E » mühim mücadele sahamız sulardır. Bunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız.Su denilen yüksek nimeti zapt ve rapt altına aldığımız ve zararlarının önüne geç Adana havalisinde “Su, ya karşı kurdu Zumuz cephenin plânını gösteren harita Bir müddettenberi memleketin mukadderatında büyük bir rol oynıyacak bir çarpışma için- deyiz. "Su,, adlı bir düşmana karşı on yedi yerde cephe kurduk. Her cephede küçücük bir #en ordusu var. Kullanılan silâhlar da büyük kazma ve doldurma makineleridir. Seri yürü- yüşlerle şu hedeflere yaklaşıyoruz : 7 milyon dönümü sulamak, 3 milyon dönümü feyezandan kurtarmak, 1 milyon dönüm bataklık kurutmak.. Aşağıdaki yazıda bu amansız harbin safhalarını ve vereceği mesut neticelerin müjdelerini bulacaksınız. kullandığımız ağır silâhlardan biri * Bam GÖRÜŞLER lik Mecmuası Genç 24.S5:35 Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel 19 Mayıs gençlik bayramında, genç lik isminde yeni bir gazete, zenç ne- sillerin çıkardığı neşriyalin arasına karıştı. Bütün muhtevasindan genç- liğin kültürüne, yükselmesine hiz - meti gaye edindiği anlaşılan bu mec. muanın hayatı, şüphesiz genclerin göstereceği rağbet ve sevgiye bağlı- dır. Gençlik, dünyanın her tarafın - da yalnız istikbali hazırlıyan bir unsur değildir. Gençlik günlük hayat ve hâdiselerde en büyük müessir ol- duğu gibi, bunda büyük roller oyni: yan en canlı unsurdur da! Gençliğin, kaynaşan dünya hareketleri karşısın du kendi duyguları, kendi muhake- meleri, hayat ve hâdiseleri kavrı - yan kendi şuuru vardır. Kendi milli kalkınmasını, ve milli istiklâlini ga- ye edinen bir gençliğin, bu hareket- ler karşısında, memleketin terakki ve ümranında söyliyecek sözü, belki de hissini çok kuvvetle ilâve edecek yeni fikirleri vardır. Gençliğin ter- cümanı olan bu mecmuanın, gençli- ğin duygularını fikirlerini i- fade eden bir mecmua olması, genç- liğin terakkisini gösteren en kuvvet- 1 miyardır. Bu sayfaların arasında, yarının bü yük zekâları, yarmın büyük adam - ları gizlidir. Böyle bir mecmuanın Gğimiz zaman, kalkınma yolunda. ki en büyük bir hedefimize varıl- bu nusurların yetişmesine, memle - ketin kurtuluş ve yükselişinde rol oynamasına meydan vermesi kazanç hanesine yazılacak faaliyetlerden bi- ridir. Yalnız, Yücel gibi daha birkaç gençlik mecmuası istisna edilirse, bizde gençlik mecmuaları, yeni ye - İtişmek istiyen, yazı yazmak hevesi- ne kapılan genclerin bir yazı mec - muası oluyor. Halbuki gençlik mec- muası, gençliğin memleket mesele- leri, hattâ dünya meseleleri üzerin - de görüs ve düşünüşleini, Tük genç liğinin fikirlerini ifade eden, gençlik hareketlerini, fsaliyetlerini gösteren bir gazete veya mecmua olmalıdır. Bu mecmuaları okuduğumuz zaman genelik ne düşünüyor anlıyabilmeli yiz. Yeni ve çok müsbet bir şekilde cıkan bu mecmuanın muvaffakıyet. İle beraber, bu sahada da yeni bir a- dım atmasını dileriz. mış demektir. 't, su siyasetini, bir var- eline aldığı zaman şu ebedi müşkül karşısında kalmış- tır: “parayı nereden bulacağım?” Bütçe seneden seneye artıyor. Fakat memleketin sayısız imar ih- tiyacları var. Asırlarca ihmale uğ- ramış bir memleketi birkaç sene- de normal bir seviyeye vardırmak hedefile çarpışmak kolay iş değil... Hükümet, bü meseleye çare a- rarken, şu nokta üzerinde durmuş- tur: Su islerine sarfedilen para en az zamanda gelir getirir. Bunun i- çin burası için masraf seklinde pa- raya değil, tohum seklinde ekile- cek sermayeye ihtiyaç vardır. Su siyasetinin Turmak, Mala mak gibi say feyezandan ko- ayı ortadan kaldır faydalarını bir ta rafa bırakalım. Yalnız araziyi su- lamak için susatmak ve bataklık- tan kurtarılan wünbit toprakları paraya çevirmek gibi tamamile ti- cari mahiyette işler bile yapılan masrafı az zamanda fazlasile çıkar maya kâfidir. Hükümet bu düşün- ce ile Ziraat Bankasından otuz bir milyon liralık bir istikraz yapmış- tır. Bunun karşılığı da sulama ha- sılatile bataklıktan kurtarılacak a- Tazinin satış kıymetidir. Para bulunduktan sonra harp plânı yapılmıştır. Muhtelif sahalar daki suların huyunu anlamak için zaten senelerdenberi yapılmış tet. kikler vardır. Bunlardan istifade e- dilerek evvelâ kabataslak projeler hazırlanmış, sonra arazi üzerinde etütlere girişilmiştir. Maksadı tahakkuk etÖrmek i- çin kurulan fen ordusunu Ali Çe- #inkaya doğrudan doğruya idare e- diyor. Çetinkaya, Vekâletin her işi ni bizzet adım adım takip etmeği ve yürütmeği usul tutmuştur. Su İşlerinin umumi müdürlüğüne ge- çirdiği Bay Salâhattin, uzun sene- lerden beri su islerinde hulunmus tecrübeli, atılgan ve nikbin bir mü hendistir. undan sonra asıl sahra or- dusu kurulmuştur. Bu or- dunun Baş Fen müşaviri İsvirçeri Dr. Gruver adında dünyanın ber tarafında tanınmış bir ihtisas ada- mıdır, 17 cepheye ait mücadele için 12 şube kurulmuştur. Bunlardan her birinin birer müdürü, birer de ec- nebi mütehassısı vardır. Kadro tamamile dolarsa şube- ler 16, 17 ye, kısımlar da elliye çı- kacaktır. Bugün ancak 37 kısım faaliyet halinde bulunuyor. Her kı sımda bir mühendis, 2 Fen memu- ru, bir ressam ve yardımcılar ça- işiyor. Yol mühendislerinden bir kısmı su hizmetine alındığı ve Türk mühendislerine verilen maaşlarla memleketimizde çalışmaya gelen birkaç Macar mühendisten de isti- fade edildiği halde bütün su kad- rosunda 42 mühendise daha ihti- yaç vardır. Su mübadelesini yapan ordu bunlardan Ibaret değildir. Hüküme tin kâdrosu ancak proje hazırla- makla ve tatbikatı mürakabe et- mekle meşgül oluyor. Asıl tatbika- tı yapanlar: müteahhitlerdir ki bunların da çoğu fen adamıdır. Her birinin icap eden mikdarda mühendisleri, idare adamları, ma- Kineleri ve işçileri vardır. Bundan başka projelerin hazırlanmasına a- lâkası olan sondaj gibi işler de ay- rı müteahhitlere verilmiştir. Bugün on yedi mücadele caphe- sindeki vaziyet şudur: 1 — Susığırlık: Karacabey ova- sını seylâptan kurtaracak sod iha- le edildi. Üzerinde çalışılıyor. 2 — Kirmasti çayından Karaca- bey ovasmı sulayacak kanalın prö- Jeleri bitti. Bu sene münakasa- ya konulacaktır. 3 — Apolon gölü ile deniz arası- TArkası: Sayfa 6, sütun 4 tej

Bu sayıdan diğer sayfalar: