EN m EŞ Şe TT SAFRANBOLUDA, 4 Yıl Içinde Elektirik Bitmiş Olacak Safranbolu, (TAN) — Kasabamız elektriğe ancak dört sene sonra ka- vuşabilecektir. Belediye meclisi, beş senelik imar ve mesai programını ko nuşurken elektrik işini de tetkik ve karara rapteylemiştir. Elektrik tesi için 938 bütçesine 2500, 939 bütçesine 350, 940 bütçesi- Ufürükçü Galip, Mehmet ve Bekir Kaza Merkezi Olan Şehirde Yeni Inşaat Gündoğmuş, (TAN) — 17 aylık ka- za merkezi olan kasabamızda bu kısa müddet içinde asri bir ilkokul, bir mahfel, bir adliye binası ve hükümet konağı, birkaç da dükkün yapılmış- tır, Önümüzdeki hazirandan sonra ka- zamıza doktor geleceği, askerlik şu- 4-5 - 193 EEE EE EDA ER EŞİ Güzelliğin ve sıhhatin en büyük imtihanını dişler geçirir İnci gibi Parlak, Temiz, Güzel, Sağlam, Muntazam, Bembeyaz ne 5000, 941 bütçesine 7000, bütçesine de 7000 fa konulacak, ya- ni bu hususta ceman yekün 25 bin lira sarfedilecektir. Muhtarlar Kursu Devam Ediyor (TAN) — Muayyen muntazaman gelen köy muhtarları, kursa devarı etmekte ve Safranbolu, günlerde ber toplantı sonunda yurtlarına taze bilgiler ve irşat malzemesile dön- mektedirler. Kurstan şimdiye kadar alınan neticeler, alâkadarları mem- nun etmiştir, İki Saatte 200 Lira Safranbolu: (TAN) — Kırşehir fe- lâketzedeleri fında esnaflar Kızılay veznesine 200 lira teberrü etmişlerdir. Teberrü de- vam etmekte ir, ——— BURHANİYEDE: Mahkümlar da Para Verdi Burhaniye, (TAN) — Kırşehir fe lâketzedeleri kurumu faaliyete ve köylerde bü iş gün içinde 250 lir: rada ceza evindel Burhaniye Kızılay toplanmış, bu a- mahkümlar da 1942! çin bugün iki saat zar-| il ediyo Antalya, (TAN) — Üç üfürükçü tutulmuştur. Bunlardan en ziyade şa yanı dikkat olanı, Cerei hoca namını taşıyan 52 yaşlarında Hacı Eyüp oğ- lu Mehmet Beyşehrinin Fasılalar o köyüride 1251 de doğmuş, Konyada büyümüş, ve oldukça yüksek medrese tahsili görmüş, Ak sakallı, güçlü, kuvvetli olan bu adam, üfürükçülüğü, ırz düş- İmanlığına bir âlet olarak kullanmış tır, Manavgat kazasının Taşağıl köy- lerinde dolaşır, masum kızları ve ka dınları kandırıp kirletirken yakalan- miştir. Yeni Ceret höca, çocuğu olmıyan kadınları doğurtacağını, karı - koca arasında mühabbeti artıracağını, ya- hut bunları biribirinden derhal soğu- tup ayıracağını, körlerin gözünü aça- cağını, sakatları iyileştireceğini iddia ve bütün bunları, dının vücütlerine bir şeyler yazmak- İla veya perilerle temin edeceğini söy Üç Ahlaksız Üfürükçü Yakalandı Üfürükçülü Kızları Kandırıyormuş kle Masum Cerel Mehmet Hocanın yaptığı iş- lerden biri de “Yedi kat gök ve yer- deki cinleri, perileri çağırmak, on- lara güya istediğini yaptırmaktır. Bunun için kızları ve kadınları ka- ranlık bir yere topluyor, ortaya bir leğen su koyuyor, sonra şöyle diyor- muş: İ — Katiyen ses çıkarmayınız. Ben okuyup üfliyeceğim. Cinler ve peri- ler gelecek, bunlar içinizden hangi- nizi yerinizden kaldırırsa onun mu- radı olacak demektir, Yeriniz değiştirilirse, hiç sesinizi çıkarmayınız. Yoksa mahvolursunuz. Bundan sonra lâmbayı söndürü- yor, okuyup üflüyor, cebindeki lâstik bebeklere tuhaf sesler çıkartıyor ve evvelden gözüne kestirdiği kadını ko lundan tutup kaldırarak bir köşeye sürüklüyormuş. Cerci Mehmet hocanın, dört mâ- ım ve genç kızın bilerini izale ettiği Havva isminde 17 yaşında masum bir besi yapılacağı ve telgraf muhabere. #ine başlanılacağı kuvvetle ümit o- lunmaktadır. Gündoğmuşta inşaatın ör çoğaldığı üyor. Yıkılan eski caminin yeri- De yenisi yapılmaktadır. niş yolların açılmasına başlanılacak tır, Uray başkanı Nuri, kasabanın te- mizliğine büyük ehemmiyet vermek tedi KÜTAHYADA; Kıyafet Balosu Güzel Oldu Kütahya, (TAN) — Çocuk haftası güzel geçmiştir. Halkevinde verilen kıyafet balosu sabaha kadar devam etmiş, yüzlerce çeşit kıyafet herke, sin alâkasını davet eylemiştir. Balo, öksüz çocuklar için mühim miktarda hasılat temin etmiştir. Arpa Zeriyatına Başlandı Kütahya, (TAN) — Son zamanlar- da havaların mite: n adiyen yağmur- yetişeci miştir. Buna mukabil, arpa zeriyatı Beş gündenberi tam bahar hav tarlasına koşmuş ve arpa ekmiye baş lamıştır. Yakında ge buğday mahsulünün pek| i kanaatini ver-| n başladığından herkes | Dişler : Güzelliğin Aynasıdır kullanarak temin edebilirsiniz Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra muntazamen RADYOLİN kullanınız i Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları 940 kuruş vermişler. lüyormuş kızı da almak vadile kandırdığı, Hav- KÜTAHYADA KIYAFET BALOSU vanın bu hususta resmi ifade verin- ce köyüne döndükten sonra Menen- jltten öldüğü anlaşılmıştır. Maama- ih bu ölüm de şüpheli görüldüğün- den tahkikat yapılmaktadır. Cerei Hoca, mevkufen muhakeme edilmek üzere ağır ceza mahkeme- sine getirilmiştir. Tahkikat, hocanın İbirkaç defa evlenmiş olduğunu, ha- len memleketinde mevcut dört te ni- kâhli karısı olduğunu, üfürükçülük- ten evvelce de mahküm olarak hap- İ borçlu olduğunu, bir taraftan da köy İlülere faizle para verdiğini meydana carINIŞİIr. Diğer iki üfürükçü Diğer iki üfürükçüye gelince, bun- lar Ayınlı olup Antalyada oturan 1281 doğumlu Mehmet oğlu şeyh Ga- lip ve aslen Mekkeli olup Yükseka- * sedildiğini, maliyeye 60 lira kadar| —— e —— ULUBURLUDA Zehirli Gaz Dersleri Uluburlu, (TAN) — Binbaşı mil Altınay, okuma salonunda topla- nan halka, zehirli gazlardan korun ma çarelerini anlatmaktadır. SİİRTTE : Bir Yol Yapıldı Siirt, (TAN) — Cümhuriyet okulu na giden ve kışın çamurdan geçilmez bir hal alan yol, mükellef ameleler- den de istifade edilerek vilâyetçe ta- mir ettirilmiş ve güzel bir şose ha- line getirilmiştir. — — — e e lu 1285 doğumlu şeyh Bekirdir. Galip, iki ay 10 gün hapse ve 41 lira para cezasına, Bekir de Iki ay yirmi bir gün hapse ve 55 lira para Kâ-| 2 olan 1 — Ya baban nerede?. — Annemin intikamını almak, âsileri cezalandır- mak için cepheye gitti. Onları cezalandırmak içini. Çocuğun nazarında bubası başından syağa kadar bir kuvveti, bir kud- retti. Onların cezasını ancak babası verebilirdi. Onun gayzı katili üzerine tarlaları kavuran kasırga gi bi. suları savuran tayfun gibi inecekti. Teessürüm- den, çocuğa söyliyemedim. — Senin baban, bizim kahramanlarımız arasında yaşıyacak, yarın bizim zafer ve şerefimizi paylaşa- cak. Fakat ya ölürse!.. O zaman düşündüm: — O zaman sen hepim herkesin çocuğu ola- caksın. Babanın gayzı nasıl düşmanların üzerine bir kasırga gibi, bir tayfun gibi inecekse, bizim şefekati miz de senin Üstünde toplanacak, bütün yolları se- nin ayağına getireceğiz. Bu dövüşen üç milyon göz- lerini sana verecek, sen bu gözlerle göreceksin yav- rum. Çocuğu yerinde bıraktım. Ve arkadaşımla ileri dik. Belki yarım saat konuşmadık. Boğuluyor gibiy- dik. Eğer konuşsaydık, bu konuşma ancak ikimizin de vicdanına ayni şekilde akseden bir azap ve isti- rabın Madesi olacaktı. |, Akşam saat dokuzda Montoroya döndük. Bizim şu be arkadaşlarını meydanlıkta eski bir evde bulduk Ev eski olmasına rağmen tıkabasa, karmakarışık çok kötü bir zevkle döşenmişti. On dördüncü asra ait bir kafatasından tutunuz da, Filipin yelpazelerine ka- dar bir antikacı dükkânında bulunabilecek herşey içinde vardı. Aşağı kattaki odalara, cephelerden gel- me muhacirler yerleştirilmişti. Yüzleri sararmış ço- cuklar, analar, perişan bir haldeydiler. Derin bir he- yecanla sarsılmaksızın yanlarından geçemedim, Kal bimden değil, yerden gelen zehirli bir nefret, bütün vücudümü geçerek boğazıma çıktı, Nefretim, ve ke- derim toprağın karanlık derinliklerinden geliyordu. Bu hisleri kaç defadır ki duyuyordum!. z Seyyar kütüphanelerden birini Montoroda Elcar- pioda biraktık. Bütün bü seyahatleri düşmanın, tay- yare hücumlarına karşı müdafaa siperi olarak yapı- lan bir kaleyi tahribe çalıştıkları zamanlarda yap- tık. Ertesi akşam Montoroda çıkan Elsoslalista'nın muhabiri, umumi harbiye kumandanile beraber ça- lışan, mıntaka siyasi komiserini görmekliğimi söyle- di. Bu komiser sonraları Madridin müdafaasını Üze- rine alan General Miaja idi. Komiserle bir saat ko- nuştuktan sonra yanından çok ümitsiz ayrıldım.Gene ral Cümhuriyet fırkasına mensuptu ve Seville'de va lilik etmişti. O, umumi vaziyet hakkında pek bed- bindi. Ben ki Villafrance'tan geliyordum, diğer cep- helerdeki çarpışmaları görmüştüm, onun bedbinli- ğinin sebebini anlıyamıyordum. Sonradan anladım ki, komiserin bütün endişesi Anarşistlere karşı idi, eski bir vali olmak, bunlarla çarpışmış olmak, sıfati- le bunların bir gün müşterek cephe birliğini boğacak larından korkuyordu. Fakat bu korkusu onu vazife- sinden alıkoymuyordu. Fakat tabur merkezini, komiserden başka kimse ile konuşmadan meyus bir halde terkettim. Bedbin- liğe düşmenin bütün enerjimi sarsacak bir felâket olacağını anlamıştım. Bu muhüverede sarsılmakla beraber hiç bir zaman tam bir bedbinliğe düşmedim. Şuurumla bedbinlikten kaçıyor, sofistailiğe düşmek- ten ürküyordum.Daha doğrusu etrafı görmemek için gözlerimi kapıyordum. Ne şekilde olursa olsun bed- binlik beni öldürebilirdi. Belkide bu kaçış birçok defalar şuursuz bir nefis müdafaasından başka bir. şey değildi. Fakat böyle bir müdafaa kolaydır, kah- Bu sebeple mak suretile ramanca tedbirlere lüzum göstermez. ben de nefsimi ancak bedbinlikten müdafaa ediyordum. Eve döndüğüm zaman epeyce geçti. Arkadaşlarım yatmışlardı. Komiserin üzerimde yaptığı tesirden kurtulmadan odama girdim. Derhal yattım. Yatağı- mın yanındaki lâmbayı yaktığım zaman şaşırdım. Yastığın üzerinde, yarısı çarşafın kenarile örtülmüş bir kafatası iskeleti, sapsarı parlıyordu. Bu, yukarda bahsettiğim ev sahibinin azizlere ait antika kafatasla rından biriydi. Bunun karşısında ilk duyduğum his, gerileme oldu. Sonra yatağın üstüne oturdum, komi serin karanlık bedbinliğini düşünerek kafatasını u- nuttum. Nihayet bedbinlikle mücadeleye karar ver- dikten sonra soyunmağa buşladım. Kafatası hâlâ yas tiğin üstünde idi. Çarşafın altına kafataşı şeklinde, ölü kemikleri koymuşlardı. Bu, yatağımda hazırla- nan bir ölüm uykusunun hoş bir taklidi idi. Şakanın müteşebbisini düşünerek güldüm; kim olduğunu an lamıştım, ödemeği de kararlaştırdım. Sonra kalata- sını tetkike koyuldum. Şekspirin dehasının herkese hicap duymadan okumasını mümkün kıldığı, Ham- letin monoloğunu okuyacağım geldi. “Var olmak” veya “yok olmak” meselesi hallol- muştu, Bugün varız, fakat bir gün yok olmaktan kurtulamayız. Yani, yokum, mevcut değilim fikrini kabul etmeyişimiz; bü neticeden kaçtığımız içindir. Yok olacağımızı katiyetle kabul etsek, bugünkü var ağın ne kıymeti kalır?. Tecrübe bu sofizmi ne ka- maş 10 Mayıs 938 tari usuliyle alınmak Üzere — Muvakkat 'teminiat”1113 lira 75 olarak kömisyondan hergün alınabilir. 1 — Tahmin edilen bedeli 14850 lira olan 5500 metre elbiselik ku no rastlıyan salı günü-sat 115 da kapalı sali münaliasaya konulmuştur. 5 küruş'olüp şürtnaresi“ parası sayılı kanunun tarifatı dahilinde tanzim edecek- alı teklif mektuplarını en goç belli gün ve saatten bir saat ev- velina kadar Kasımpaşada bulunan komisyon Başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri. (2317) ri İİ Açık Eksiltme İlânı. Haydarpaşa Lisesi Satınalma Kurumundan : Haydarpaşa Lisesi Pansiyonunun Mayıs 1938 gayesine kadar ihtiyaci ,500 kilo birinci nevi ekmek açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 16 Mayıs 1938 Pazartesi günü saat 15 de İstanbul Kültür Di- rektörlüğü binası içinde Liseler Muhasebeciliğinde toplanacak olan Ko” misyonda yapılacaktır. Tahmin bedeli 1250 Lira, ilk teminat 94 liradır. İstekliler Şartnameyi okulda görebilirler. TaTiplerin câri sene Ticaret Odası vesikasiyle birlikte belli gün ve saat“ dar kolaylaştırıyor. Fakat arkadaşımın bu ameli şakasında beni ko- lay kolay mağlüp etmesine müsaade etmiyecektim. Kafatasını aldım. Benim fosforlu kibritle bunu par layıncaya kadar uğuşturdum, bir gece evvel arkada şimın yattığı yandaki odaya götürdüm. Kafatasını yastığın üzerine, yüzünden iki parmak öteye koy- dum. Karanlıkta tavana bir el silâh sıktım. Hemen odama döndüm, ışığı söndürdüm, fakat i- çerden şiddetli bir feryat duydum. Yanımdaki odâ- ya döndüğüm zaman, yatakta arkadaşımı değil, yir misinden aşağı genç, güzel, sarışın, nazik bir kızın yattığını gördüm. Korkudan büyümüş mavi gözleri- ni kafatasına dikmiş bağırıyordu. Kafatasını yakala dığım gibi balkondan aşağı attım. Zavallı azizin ba- şı bahçede paramparça oldu. Kafatasının oturduğu yerde olmayı ne kadar arzu ederdim, fakat kız ağ” ıyor, kafatasının yerine geçmek isteyenin farkına bi le varmıyordu. Bundan sonra kız bana Aşık oldu, bi” zimle beraber Madride geldi. Fakat bir gün tekraf bizden gitti, bir daha da onu görmedim. Güle güle öldüren, Gasco'yu hatırlamak beni bü adama karşı daha ihtiyatlı olmıya sevketti Gase9 Madrit gruplarında çalışmış, isyan başlar başlama” milis taburlarına iltihak etmiş, kısa boylü, kalın &€ mikli, kıllı elleri göze çarpan bir adamdır. Saçlar! ni Sıfır numara ile başından kazımıştır, dalma ÜZö rinde yazılı bir kurdelesi olan hâki renginde bir ks9” ket giyer Bütün bunlar ona bir Amerikalı bahriySi görünüşünü verir. Çok müthiş içer, fakat hiç sarhof olmaz. Alkol ve dağ havası ona öyle bir. kırımızı vermişti ki burnu, başından dışarıya fırlıyan kulakları bile kırmızıydı. Mütemadiyen küfür ede” di. Onda bir çocuğun zalimliği vardı. Hayatında ok” dar büyük mahrumiyetler ve küçülmelerin azabı” çekimşiti ki, bu onda, bir dilencinin herşeyi torba” © na doldurmak istemesi gibi, bütün mühimmatı b” taryalara, tanklara doldurmak o mantıkını uyan mıştı (Devamı var?