44-938 TAN Gündelik Gazete sal TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, har seyde temiz, dürüm, samimi olmak, karin — gazetesi | olmıya © çalışmaktır, ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 10 Kr, GAY 0 Ke 400 Kr, SAY 800 Ki 10 Kr, İAy 400 Er, Milletlerarası pasta İttihadma daki) gi. mıyan merleetler için 80, 18, 9. 3,5 tira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- #irmek 28 kuruştur. Cevap için mektup tera 10 Kuruşluk pul fiğvesi lâzımdır. | GÖN MESELELERİ | Borsa Ankarada İstanbul borsasının kapatılması ve yeni Ankara borsasının faaliyete geç | mesi münasebetile Ulus refikimiz, neşrettiği bir makalede diyor ki: Ankarada yeni bir (menkul kıy- metler ve kambiyo borsası) açılma- sındaki sebepleri, bu nutka göre, bil hassa iki mühim noktada toplayal z » 1 — Cümhuriyet rejimi, bütün iş- lerin yekdiğeriyle olan alâka ve ir- tibatındaki ahengi temin etmek İçin. | cümhuriyet merkezini » teşkilâtlan-! dırmaktadır. Devlet ceşkellğime da- bil bütüm müessese merkezlerinin Ankarada toplanması, mühim mali müesseselerin “de zamanla hükümet merkezinde kurulmalarını temin et- miştir. Mühim mali müesseselerin; Ankarada “toplanması da, bu mües- Seselerfe çök sıkı alâkası ve münase- beti olan, mönkul kıymetler ve kam-| biye borsasının Ankarada kurulma- sına âmil olmuştur. Menkul kıymetler ve kambiyo bor salarinda yapılan muameleler ve| bunların memleketin mali ve iktsa- di bünyesi üzerinde icra eylediği te- sirler tetkik edilince; hükümet mer kozinde bir borsa tesik edilmenidü. zum ve ihtiyaci kendiliğinden orlaya; çıkar, Menkul kıymetler ve kambi- yo borsası; amme müesseseleri, ma- Ui müesseseler ve şirketlere ait esham üni Werrada kote edilen “cnebi esham ve tahvilât kıymetleri. nin takarrür ve ayni zamanda kam- biyo muxmelelerinin. cereyan ettiği yerdir. Bu muamelelerin icra yeri olan borsanın, bu muamelelerle bit- tabi çok sıkı alâkası bulunan mühim e merkezlerinin yanı başın- iin nsında zaruret vardır, Bu izle hükümetin yali ve iktisadi ize müessir bir teşekkülü hü- rek ihigezinde tesis etmeyi ge- öl Mile Ve gerek teşki me bakımın e “riya kadar tabii bir şey ola- kelliğağı bütün dünya memle- © de borsalar hükümet mer kezlerini, z pi dilimişül. bulunduğu yerlerde tesis # yp tik ükömet milli paranın fili is- üre muhnfazaya ve kuyvvetlen- De *Y& programının o başında yer in miştir. Hükümet, borsaların mil paranın kıymetine tesir edebilecek olan muamelelerle iştizal eden mües- seselerden olmayı dolayısile de Anka Tada bir menkul kıymtler ve kambi- Yo borsasının açılması lüzumuna ka ni olmuştur. Türk parasi, 1934 yılındanberi, kıy | metini muhafaza etmektedir. 1931 yılındanberi vuku bulan birçok mali ve iktisadi ve hattğ siyasi hareket- erin tesirleri altında, hemen hemen bütün büyük devletlerin paralarının kıymetini düşürme zorunda kaldık- ları malümdur. Ortaya çıkan hâdise| lerden hiçbiri karşısında hükümet, | Türk parasının kıymetini devalü, mek lüzumunu duymamış, milli para | nın kıymetini muhafaza etmiş ye bu İstikrarı memleketin milli menfaat-| lerine uygun bulmuştur. Maliye Vekilimizin, milli paranın kiymetini muhafaza hususunda bükü metin göstermiş olduğu hassasiyeti ve milli paranın istikrarını kuvvtlen dirmeye hükümet programında mü. him bir yer ayrılmış olduğunu ifade | «den sözleri üzerinde bilhassa büyük | bir ehemmiyetle durulmalıdır. Hükümet, milli paranın kıymetini muhafaza ve takviye etmek için aldı- ğı kararı tatbik ederken, her sahada para işi ile yakından, uzaktan alâka dar bulunan bütün tedbirleri de bir- likte almayı istihdaf etmektedir. An- karada bir menkul kıymetler ve kam biye borsası açılmasını bu bakımdan da cok tabii görmek İcap eder. TAN Filistinde iki senedenberi devam eden bir mücadele var: Yerli Araplar, zaman zaman Filistin hükümeti ve İngiliz ordusu ile çarpışıyorlar. Memleketin her kö. şesinde kanlı harpler oluyor. Gerek İngiliz hükümetini tin bütün tedbi gerek mahalli hüküme- rine rağmen, bu mücadeleyi önlemek ve Filistini süküna ka- vuşturmak, henüz mümkün olamamıştır. Bu yazı, size, Filistin hâdiselerinin iç pe hemen her- gün dövüş ve ölüm haberleri geliyor. Kâh tedhiş- çiler, kâh çeteciler, kâh müca- hitler sıfatlarile anılan ve ara- sıra Arap oldukları anlatılan yerliler ile Filistin hükümeti ve İngiliz ordusu arasında s0- nu glemiyen bir mücadele de- vam ediyor. Oradaki Ingiliz zabitleri mü- temadiyeli silâhlı gezip dolaşıyor; makineli tüfeklerle mücehhez zırh u ofömebiller sokaklardan eksik olmuyor, Filistinin hududu en şid- detli kontrol altında bulunduğu halde ortalık karardıktan sonra yi- ne emniyetten eser bulunmuyor, şimendiferler yoldan çıkıyor, tele- fon hatları kesiliyor, Yahüdilerle Araplar biribirlerinin mahalleleri- ne giremiyor, Yahudi koloniler tel örgüleri arkasında silâhlı bekçiler nezareti altında yatıp kalkıyor, her günkü hâdiselerden sonra yeni hâ- diselerin nerede vuku bulacağını bir kimse bilmiyor, bir kelime ile memleket iki yıldanberi terrör £ dinde yaşıyor! Ç ebebi gayet basit. Filistine Bwişkaneeli hayatı yaşatan Amil “kökleşmiş bir “vasi hasta lıktır. Memleketin”asl “#uhibi olan. yerli / N olar, siyorül i tecavüz ve tasallutundan körkmekta ve İn Biltete hükümetinin” bitaraflığına İnanmamaktadır. İngiltere hükümeti, karışıklığa ve terrör hareketine son vermek için bütün kuvvetlerini kullanı- yor ve muvaffak oluyorsa da me- zelenin yalnız zecri tedbirlerle hal ledilemediği göze çarpıyor. Çünkü karışıklığın asıl âmille- ri, izale edilememekte ve memle- ketin mukadderatı karanlık kal. maktadır. Filistinde emniyetin ye- niden tesisi, ancak halkının istik- bal hakkında bir kanaat sahibi ol- masına bağlıdır. Bu kanaatin veril memesi yüzünden Arapların Yahu- dilere karşı düşmanlığı hükümete de sirayet etmiş, hükümet bu vazi- yet karşısında daha ağır ve daha şiddetli tedbriler almak ihtiyacı. nı hissetmiştir. Bunun neticesi o- larak hergün Yahudilerden, Arap- lardan bir sürü adamlar ölüyor ve sokaklarda güpegündüz birçok ci- nayetler vuku buluyor. 936 da ufak tefek (o çeteler fanliyete geçtiği halde bugün bu çeteler, sayısı yüzleri geçen muh- tazam teşekküllar halinde mem- leketin her tarafında faaliyet gös- termekte ve ortalığa dehşet saç- maktadır. Bu çetelerin köylüler tarafından yaşatıldığı şüplle götür mez. Bugün Filistinde hüküm süren terörizmin Kudüsten ve Suriyo- den idare edildiği anlaşılıyor. Bu iki merkez, tethişçilere para ve kumanda temin etmektedir. Za- bıtunın takip ettiği bütün hâdise- ler, hep bu iki merkeze dayan- mış ve neticede birçok adamlar tevkif edilmiş, fakat terrör teşki- lâtırı yaşatan ve idâre eden kay- nakları körletmiye imkân hâsıl 0- lamamıştır. Filistin hükümetinin yaptığı tahkikata göre, zabıtaya karşı si- lâh kullanan, bombalar atan fert- ler, ücretle tutulmuş birtakım kim- selerdir. Bunlara bir Yahudiyi öl dürmek mukabilinde beş, bir İn- giliz memurunu, yahut Araplara hiyanet eden mühim bir Arap şah siyesini öldürmek mukabilinde de iki yüz İngiliz lirası verilmekte- dir. sebeplerini ö: Filistin Mücadelesi Daha ekadar Devam Edecek ğretecektir. Bir nümayiş hazırlığı sırasında Filistin yerlilerinden bir grap Kudüste alınan son tedbirler, Du fasliyete karşı son derece fay- dah olmuştur. Hükümet, Kudüs şehrinin kapılarını şiddetli bir ne- zaret altına almış, her yerde araş- tırmalar yapmış, ve silâh taşıyan- ların idam hükmü giyeceklerini bildirmiş ve bu sayede Kudüste cinayet hâdiseleri nisbeten durdu- rulmuştur. F âkat, bu gibi | cinayetler, yalnız fertler tarafından değil, çeteler tarafından da işle- niyor. Halihazırda Hebrun mınta- kasında, Samarya'da" ve şimal Celil'de büyük çeteler çalışmak- tadır. Bunlar askeri kuvvetlerle çarpışmakta ve münferit hâdise- lerden çekinmektedirler. Mukad- des bir harp yaptıklarına inanan ve kendilerine “mücahitler, adı veren bu adamlar, siyasi ve dini saiklerle hükümete karşı harp edi yorlar, Bunların başında “İsa Batat, , “Mahmut Salim,, , “Abdullah As- bah,, “Fevzi Raşit , ve “Mehmet Ahmet,, namlarındaki liderler bu- lunmakta ve bu liderler sabıkalıla rı da maiyetlerine almakta tered- düt etmemektedirler. e Zabıtanın tahkikatı(na göre, bu liderler, 2- damlarına ayda dört — altı İrigiliz lirası vermekle ve bu paralar Fi- listin köylülerinden tahsil edil mektedir. Çetecilerin yüzde onu Suriyeli ve yüzde beşi Şarki Erdünlüdür. Geçenlerde 500 kişiden müteşek- kil bir çete Yamun'da hükümet kuvvetleriyle çarpışmış ve 40 ka» dar zayiat vermiştir. Bu çetelere yardım eden Arap kaynakları, nakdi muavenette de bulunmakta ve Filistinin şimalin- de çalışan çeteler, Suriyeden bü- yük istifadeler (görmektedirler. Bunlar, sıkıştıkça, Şam ve civarına iltica ediyorlar, ükümet, silâhları müsadere etmek, kaçakçılığı karşı gelmek, köylüleri hükümet tarafı- na kazanmak ve çeteleri imha et- mek için çalışıyorsa da bu işi mu- valfakıyetle başaramıyor. Çünkü, Suriye, Filistin ve Şarki Erdün hu dudunun uzunluğu, kaçakçılığın kaldırılmasına ve silâhlı adamla- rın gidip gelmesine mâni olunma- sına müsait değildir. Çeteriler, hudutta kontrolün gev- şediği zamanları beklemekte ve Fi Histine girmektedirler. Filistin hü- kümeti, buna karşı bütün hudut boyunes tel germeyi ve geceleyin her tarafı projektörlerle kontrol et meyi düşünüyor. Filistin hüküme- tini en çok endişeye sevkeden &- mil, köylülerin vaziyetidir. Bunlar son derece uslu ve sulhsever insan lar oldukları halde çetelerin faali- yeti hakkında hükümete malümet vermemekte ve çeteleri saklamak- tadırlar. Çünkü, köylüler de çete- lerin milli dava uğrunda harp et- tiklerine inanıyor ve çetelerin İnti- kamlarından da korkuyorlar, Filistin hükümeti, köylere kol- lektif cezalar verefek çetelerin hi- maye olunmasına karşı gelmek İs- temişse de mühim bir muvaffakı- yet kazanamamıştır, Bununla bera ber zabıta kuvvetleriyle &skeri kuvvetlerin işbirliği sayesinde bir- çok çeteler imha edilmiş ve tayya- re kuvvetleri bu takibatın azami derecede tesirli olmasına yardım etmiştir. Höiin, iki taraf arasındaki mücadele bütün şiddetiyle devam ediyor. Fakat (terörizmin yalnız tenkil tedbirlerile ortadan kalkacağını sanmak doğru değil dir. Bilâkis, bu tedbirler halk ile hükümetin arasını büsbütün aç- makta ve halkın İngiliz idaresine karşı düşmanlığı günden güne şid- detlenmektedir. Tenkil tedbirleri, suçlu ile berâber suçsuzu da muta» zarrır ettiği için hükümete karşı hissedilen nefret, gittikçe artmak- ta ve hoşnutsuzluk bütün memle- keti kaplamaktadır. Mesele tamamiyle siyasi mahi- yettedir ve süratli bir hal çaresi is temektedir. Bunun için iki taraf a rasında emniyetin zaruridir. Araplar bütün “protestolarının dinlenmemesi üzerinedir ki, silâ- ha sarılmış bulunuyorlar. Maksat- ları, memleketlerini taksimden ko rumaktır, Arapların silâhlarını bırakmala- rı için davslarının dinleneceğine emin olmaları icap ediyor. Fakat İngiltere hükümeti, onlara bu em- niyeti verecek birşey yapmamış- tır. Bu yüzden mücadelenin bir müddet daha uzaması muhteinel- dir, yeniden tesisi ş GÖRÜŞLER Muallim Nihal 6.635 Yazan: SABİHA ZEKERİYA Muallim Nihat, bir zamanlar haya- İmın macerası TAN sütunlarında çi- kan yo7manın kahramaı dildiği şikâyetile, Cümhuriyet güze- tesinin sütunlarına sığındı. Meyden bir denizin ortasında benliğini, şah» siyetini soyunup çırçıplak yüzen bu adam, karşıdakiler zavallı bedbaht, seni kurtarmak bize düştü, alicenap- liğile kaleme sarıldılar, bizimkiler de, nankör diye, hücuma geçtiler. Fakat muallim Nihat, ne bir zavak h bedbaht, ne de nankördür. 0 Son hamilerinin iddia ettikleri gi- bi, muallim Nihadın hayatı TAN süs tunlarında bir cemiyet kurbanı ola- rak teşhir edilmemiştir. Sarheş bir dimağın, “Mey sun, mey,, ve ikide bir “anladın mı?” diye yuvarlanan tekerlemelerle yazılan notları, usta bir edibin kalemiyle roman haline s0- kulmuş ve bütün eser, cemiyet içe risinde mütenddit fertlerden gördü- İğü yardım karşısında yine halâskâr ellere tükürüp soluğu mey sofrasın- da ve Karacaahmet mezarlığında # lan bir hasta adamı teşhir etmiştir. Muallim Nihat, zavallı bir bed- bahttır. Fakat TAN gazetesinde hâ- yatının romanı elinden âlinıp, üç be$ kuruşla savulmuş, istismar edilmiş bir bedbaht değil, kendini alkeliin 6- Tinden kurtulamıyacak kadar irade» simi, omukavemet ( kabileyetlerini kaybetmiş olduğu için bedbahttır. Buna acımaktan başka bir şey elden gelmez. Muallim Nihat, nankör de- gildir. Verdiği hayatının romanına karşı aldığı bedeli değersiz bulabilir, Bizim ahlâk tarafımızı rencide €- den, ona nankör dedirten bu şikâyeti değil, onu kurtarmak için uzanan e lere, gösterilen fırsatlara karşı, mat ban masalarının üzerine sıraladığı rakı şişelerinden aldığı hızla tükür- mesi ve bu fırsatları tepmesidir. Fa- kat, alkolün elinde bu kadar insanli- ğını, benliğini kaybetmiş bir adama; bence, verilecek sıfat nankör değil — Dejeneredir. Dejenere olmuş fertlere kızama- yız.. derin ve acı bir elemle onlara acırız.. O kadar. Urfanın Kurtuluşu Urfanın 18 inci kurtuluş yıldönü- mü münesebetile; 11 nisanda Eminğ: nü Halkevinde bir toplantı yapılar caktır. Ayni gece, şehrimizdeki Ur- falilar Turingpalastş bir danslı çay tertip etmişlerdir. 4MUVAFFAK # Xx; YOLMA'NI are SIRRI» Sıkılganlığı Nasıl Yendim? undan evvelki yazımda s1- kılganlıktan bahsetmiştim. Bazı okuyucularımdan o mektuplar aldım, “— Sıkılganlığın teşhisi kolay, fakat tedavisi güç. Bize asıl bun- dan kurtulmanın yolunu gösteri- niz.,, diya; Hakhıdır Sıkılganlık Türk çocuğunun ikinci tabiati halinde - ir. Bunu tashih etmedikçe, hayat için adam yetiştiremeyiz. Ben, çocuğun büyükler yanında söz söylemesini ayıp telâkki edilen bir devirde yetiştim. Biz büyükleri miz yanında oturamaz, onlar ya- nında konuşamaz, onlar yanında fikir söyliyemezdik. Bu terbiye, beni sıkılgan ve ira- desiz yaptı. Misafir geldiği zaman görünmemek için sokağa kaçar, çağırırlarsa kapı arkasına sakla” nırdım, İlkmektepten sonra beni leyli mektebe verdiler. İlk sınıfa girişimi hatırlıyorum. Gözlerim kararmış, yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Ağla- maklı olmuştum. Sınıfa alışıncıya kadar günler geçti. Günlerce sıni- İn girmemek için bahçede dolaşır, kendime cesaret vermiye çalışır. dım. Mektebi bitirdikten sonra dük- kânlara girip alışveriş etmiye sıkı- lırdım. Telefonu açıp konuşamaz” dım. Bir yere gitmek İâzimgelse mutlaka bir iki arkadaşımı beraber sürüklerdim. Nihayet hayata girip çalışmak devri geldi. Kimseye gidip iş iste- yemiyordum. Günler, aylar geçti. İşsizlik tahammül edilmez bir ha- le geldi. O vakit kendi kendime 0- turup düşündüm. Bu hastalıktan kurtulmanın bir çaresini aradım. Şu neticeye vardım: Sıkılganlar ekseriyetle kendilerini fazla düşü- nen, küçük düşmekten çekinenler- dir. Halbuki çekinecek ne var. Mu- vaffak olamazsam neden mahcup olayım, Karar verdim: Yabancı meclis- lere gireceğim, Onların içine karı- şacağım. Her birini ayrı tetkik ede- ceğim. İcap edenlere sualler sora- cağım. Lâzımgelenlerle konuşa - cağım. Yalnız seyirci kalmıyaca. ğrm, Kendi içime değil, dışarı ba- kacağım. Buraya eğlenmek için değil, eğlendirmek için geldim. Kimseyi sıkmıya hakkım yok. Bu kararımı verdikten sonra tat- bikata geçtim, Ve inanır mısınız, derhal başka bir adam oldum. On- dan sonra her yere girdim, çıktım, meelislerde sıkıcı bir unsur olmak tan ziyade, sempatik bir sima ol- dum. İş, bir irade meselesidir. Hastah- ğı teşhisten sonra tedavi kolaydır, ve bu sizin elinizdedir. Psikoloğ * Ankarada kendini bedbaht okuyucuya, Muvaffakıyet saadet demek değik dir, Sevişen iki genç kendilerini dün yanın en mesut İnsanları sayarlar, Amma hayattaki mevkileri basit, ka- zançları az olabilir. Hattâ hayatın İlk eşiğini atlamamış olabilirler. Sandet daha ziyade içimizden geleri bir hâles ti ruhiyedir. Musyyen şartlarin mev cudiyeti ruhumuzda öyle bir hava ya ratır ki, kendimizi mesut bissederiz. sayan Halbuki nekadar muvaffak olmuş in. sanlar vardır ki, bedbahttırlar. Ye hastadırlar, ya evlilik hayatlarınd ârızalar vardır. Ya çocukları hayırsis çıkmıştır. Hülâsa en muvaffak olmuş adam, en basit bir sebeple bedbaht olabilir, Siz melânkoliye sürükleniyorsu * nuz. Kendinizi bir sinir doktoruna Xösterseniz fena olm. m önüne geçmek için tedbir alma» niz faydalı olur. . Şimdiden bus 5)