25-3-938 SEYH ŞAMIiL Petronun gayesi, İranın Şimalin İki münbit ve mahsuldar araziyi Reçirmek.. Ve Türklerin Hazar Mhillerine yaklaşmasının önüne etli bir set çekmekti. İderkan) da 27 bin piyade, 9 Dragon ve 70 bin Kazak, Kal- ve 'Tatardan mürekkep büyük ordu toplandı. Çar Petro, bu 4, hun kumandanlığını bizzat al Cenuba doğru yürümiye başlar Ni denizini, ince filo ile geç- i Tam 1722 senesi temmuzunun İhci günü, (Sulak nehri) nin de döküldüğü yere geldi. Muhteşem bir sandal ile karaya . Fakat sahilin suları o Sığ idi ki; sandal yanaşama- O zaman dört kürekçi, Çor u omuzladı. Koca Rusya im , ancak böyle gülünç bir ite - fakat herkesten evvel « & çıkarıldı. Çar Petronun karaya ayak bas- Kafkas tarihinde yepyeni bir açtı. İşte, bu tarihten itiba- ki; (Rus) larla (Çeçen) ler ida ilk temas ve ilk çarpışma iş.. Tam (130 sene) devam kanlı, korkunç, tüyler ürper- bir haile tarihi yaratmıştı. ar Petro; ordusunun bir kıs- mini ayırarak, (Aktaş) öze- (Anderi) kariyesini işgale işti, Çeçenler; ilk defa olarak mun - am ve mükemmel bir ordu ile da, asla şaşırmamışlardı. Der harp usullerine müracaat ». Kadınlarmı, çocuklarını, ni ormanların derinlikleri. Sekmişler.. Bütün şiddetlerile a rıni müdafaaya başlamış- kslar, Çeçenlerin bu tarzdaki h karşısında fena halde Jamışlar... Bilhassa, ellerindeki Basi silâhlarla yaptıkları - hari» | “e - seri ateşlere dayanamamış a Kahraman Çeçenler; Kazaklar. Kalmoklardan ve Tatarlar - “ mürekkep olan bir süvari li- Ma fena halde sıkıştırmışlardı. müsait olmıyan bir taşlık Orman arasına sokulmak gafle- © bulunan bu süvari livasının and miralay (Venzani) o Sıkı bir ateş karşısında kal- i ki; kumandasındaki efradı sip yerlere yerleştirerek mü- vaziyeti almıya bile muvaf- , amamıştı. Her taraftan yağ Bibi yağan kesme kurşunlar Sa - bir anda - kuvvetinin mü- p bir kısmını kaybettikten son- Me yapacağını şaşırmıştı. artık, bu kanlı ölüm sahasını x, PİL yol vardı. O da, yine orma- k,, Serarındaki dar boğazdı. Hal İ bu boğazı da Çeçen muharip- |, tutmuşlardı. ye Petronun bu güzide süvarile larin gelişi güzel her tarafa ; artık kayalar arasın- k, üne sürüne boğazı geçmiye yorlar,. Borazanlar mütemadi i Sraları çalıyorlardı! Paket ,, St tesadüf, imdatlarına yetiş ın Üst tarafındaki düz ı , Beçen, ve (Enderi) kasabası- oğru ilerliyen (Miralay Na- ) kumandasındaki piyade fır- AİN — No: 10 - Çeçenler, ormanın daha sık yerlerine kaçıyorlar rın süvarilerinin imdadına yetiş » mişti, eçenler, bu kalabalık as - Ç ker kütlesini görür görmez fozla zayiat vermemek için orma- nın daha sık yerlerine çekilmişler, daha kuvvetli bir müdafaa hattı tesis etmişlerdi. Miralay Naimofun keşif kolları, bu müdafaa hattının tehlikesini gö Tür görmez, firka kumandanını ikaz etmişler. Bundan dolayı Rus piyadeleri orman içine girip te Çe- çenleri takip edememişlerdi. Ve, veri Tere emaamAlanının Fani BY beline - uğramamak için çekilip gi Çar Petro; Çeçenlerin bu ilk ve büyük muvaffakıyetini haber alın ca, çok derin bir hayret hissetmiş ti. O güne kadar ehemmiyet ver « mediği Çeçenlerin, kolayca mağ « Jüp edilemiyecek bir unsur olduk Jarım anlıyarak - (Hayva) da oldu- Zu gibi - burada da meşum bir âki- bete uğramaktan korkmuş; (Ande- Ti) üzerine yapılan taarruzun der» hal durdurulması için emir ver - mişti. Bu emir; âdeta, mağlübiyeti ka- bul etmek demekti. Tabildir ki, or. du, muhit ve hattâ bütün impara- torluk üzerinde fena bir tesir hu- Sule getirecekti. Kurnaz Petro, bu tesirin önüne geçmek için, yalnız (Kalmok) lar- dan mürekkep seyyar bir kuvve - tin Çeçenistan hudutlarında dola- şarak, güya (tedip) vazifesi ifası- ni irade etmiş; kendisi de göz bo- yamak için parlak bir nümayiş yap muya karar vermişti. Ordusunun en kuvvetli aksamı- ni toplamıştı. Bunlardan bir kısmı nı yola çıkararak Çeçenistanın ida re merkezi olan (Tarkü) kasaba - sına doğru ilerlemiye başlamıştı. Tarküi kasabası, Hazar denizi sa- hiline pek yakin bir yerde, her türlü müdafaadan mahrum düz bir arazide bulunuyordu, Çeçenista - nın (Şemhal - yani, hükümdar) 1 da, burada oturuyordu. Şemhal, Rusların ilerlediğini ha- ber alır almaz, yanındaki küçük süvari kuvvetini alarak içeri çekil mişti. Ve meydanı serbest bulan Çarın bir kısım süvarileri de ko- layca kasabayı işgal eylemişlerdi. Çar Petro, esasen müdafan mev- kül olmıyan bu küçük kasabayı iş- gal etmeyi bir zafer telâkki etmiş. Bu zaferi, tumturaklı bir emirna- me ile bütün orduya bildirmişti. Ve sonra, Çariçeyi de davet ederek muhteşem bir zafer alayı tertip et tirmiş.. Hassa süvarilerinin yalın kılıçlarile muhat olduğu halde bü- yük bir gurur ile kasabaya gir - mişti, (Deli) ünvanını taşımasına rağ- men, çok akıllı bir adam olan (Çar Petro). bu hareketin mânasız ve Çeçenler Muntazam Bir Ordu İle Karşılaştılar bilmiyor değildi. Fakat o tarihte ko layca aldanılabilecek derecede fik ren geri olan tebaasına karşı, böy- le bir nümayiş yaparak; ordusu - nun, kahraman Çeçenlere mağlüp olduğunu böyle sahte bir zaferle örtmek istemişti, akat Çeçenler, birkaç gün zarfında Çarın kuvvetleri- ne o kadar dehşet vermişlerdi ki; etrafı, muhtelif hassa süvari alay- larile muhat olmasına rağmen (Çar Petro), üç günden fazla (Tarkü) de ikamet edememişti. Çeçenler tara- fından ani bir baskına uğramak korkusile, orada rahat edemiyen Petro, kasabayı terkederek biraz şimalde, ve Hazer denizi sahilinde- ki büyük ordugâha çekilmişti. Petro, burada da mahirane bir oyun oynamak istemişti. Bütün or- du erkânımı (Preo brazenski) ala- yının karargâhındaki seyyar kilise- ye davet etmiş.. Orada büyük bir ruhani ayin icra ettirmişti. Ve bu ayin bittikten sonra da, yere eğile- rek birçok küçük taşlar toplamış... Bunları üstüste koyarak: — İşte; istikbalde, burada kuru- lacak olan bir şehrin temelini ku- ruyorum. Demişti. Çarın bütün maiyeti, ve ordu er- kânı, bu garip temelkurma mera simine iştirâk etmişler. Onlar da yerlerden taşlar topliyarak üstüs- te yığmışlar.. Orada âdeta bir kü- çuk ehram vucuda getirmişlerdi. Petronun bu hayali, onun sağlı- ğında bir hakikat şekli almamıştı. 'Bu taş yığını, metrük bir âbide gi- bi, tam bir asır burada kalmış; bu- na hiçbir ehemmiyet veren olmâ- (Devamı var) © SANAYİ : Boyanmamış Beyaz Çoraplar Ne Olacak? İpekli çörapların standard nizam- namesi mucibince damgalanma müd deti yarın akşam sona ermiş olacak- tır. Çorap fabriKatörleri, ellerindeki mallara dair Ticaret Odasına beyan- namelerini vermişlerdir. İmal edil miş 10—12 bin düzine kadar beyaz henüz boyanmamış çorap vardır. Fab rikatörler, Ticaret Odasına müracaat la bu beyaz çorapların (o boyanması, renk seçimi itibarile bir moda mese- lesi olduğunu ve beyaz çoraplar üze» rine vurulacak damgaların çoraplar boyandığı zaman kaybolabileceğini söyliyerek buna bir çare bulunması- nı iştemişlerdir. "Ticaret Odası, işi tetkik ederek Vekâlete müracaat et- miştir. Oda, meselenin halli için bir formül bulmuştur. Bu formül şu- dur: ğ Mevcut beyaz çorapların fabrika- lardaki miktarını tespit ettikten son- ra bunlar boyandıkça damgalanma- sina başlamak ve her fabrikanın he- sabından indirmek. Vekâletten bu işe dair henüz bir emir gelmemiştir. Şa yet cumartesi akşamını kadar emir gelmezse pazartesi gününden itiba, ren beyaz çorapların da damgalan- masına başlanarak nizamname hü- kümleri yerine getirilecektir. ODADA: İzmir Fuarı İçin. Temaslar Yapılıyor açılacak İzmir fuarı için şehrimizdeki sanayi ve ticaret mahfilleri ile tema- odası umumi kâtibi Cevat Nizamiyi #iyaret etmiş ve umumi kâtibin yı ile bir toplantı yapılmıştır. Haber aldığımıza göre, İstanbulda her sene açilan yerli mallar sergisi ile İzmir fuarının açılış tarihlerinin biribirine yakın olmaması açılması temin edilecektir. GUY TLER YAĞ VE ŞEKER Insan vücudunun o maddesini büyüt. mek, büyüdükten sonra da eksiklerini tamamlamak İşin albüminli gıdalar ne kadar lâzımsa, vücudun yaşamam İçin de yağlı ve şekerli gidalar okadar İâ- zımdır. Vakıa yalniz albümin de —yağ at Insanın sağlık halinde yaşaması Için— yalnız kimya bakımından— ais büminle birlikte yağ ve şeker yemiye de İhtiyacı vardır. Zaten vücudumuzun maddesi de, en si- yade aibüminden teşekkül etmekle be- rüber, sadece ondan ibaret değildir. VU- cudumuzun şekline yağlı nesiç te lâzım olduktan başka— vücut güzelliğinde, yüz güzelliğinde bile yalnız adalelerin intizamı yetişmez. yağ tabakasının da güzellikte büyük tesiri vardır— albü- minden mesiçlerin bazılarında şeker de vardır. Bundan dolayı, gıdalarımızın, madde yapan albümin ve enerji veren yağla şeker diye, iki grupa ayrılması kati bir- şey değlidir. Gi bu suretle ayırt #tmek onların en ziyade hangi tarafta— yani madde ve enerji taraflarında— işe yaradıklarına göredir. Yoksa her üç türlüsü de hemi madde yaparlar, hem e nerji verirler. Sağlık halinde yaşamak için yemek» lerimizin —yuvarlak hesapia— altıda i albümin, altıda biri yeğ, altı min, bir gram yağ, dört buşuk gram da şekar diyebilirsiniz. Şeker diyince, tabil, yalnız bayağı şe» keri düşünmemelidir. Kanımıza giren şeker şekli giüköz şekeridir. Yemek bah sinde şeker demek, vücutta geker ola- sak maddeler demektir, Bizim yediğimiz. bayağı şeker de kanımıza girineiye ka» lükoz olur. Onun gibi buğdeydaki Unlu yemeklerin hepsindeki nişas- minlere pratid denildiği gibi, da lipid demek en doğrusudı İnsanın uzun yıllaren —yalnış ola- rak— bir makineye benzetilmesine se- bep bu yağlı ve şekerli gıdalardır. On» lâr vücütte yanarak en sonunda melt karbonik ile su kaldığı İçin, İnsanın vü- sudu da bayağı bir buhar makinesi gi- iğ sarılmıştır. Halbuki İnsan İşlemek; için sadece, kömüre benziyen, yağla ve şekerle Iş bitmez. Tuz lâzım, türlü türlü madenler lâzım, vitaminler lâzu san vücudu buhar makinesi ayni halda kalmaz, vücut gün, her dakika eskir, Onu dalma yeni- lemek izim. Yağı biz hem hayvanlardan gelen ye- yağlara Bunlar tabii olanlar, insanın ke, tığı tereyağında yüzde 78, peynirlerde yüzde 28 ten 40 a kadar yağ vardır. Ne- batlardan en çek yağ verenler mişlerdir, fakat tertibinden gıkarılan yağ yüzde doksan lipidtir. Şekeri, yahut şeker olacak maddeleri, en ziyade mabatlardan gelen yemekli de buluruz. cak madde hiç yoktur denilemez. Et lokması, hazım cihazımızın içinde dö. nüp dolaştıkça bir miktar glükoz da ve- Pir. Zaten, yine hayvandan gelen bir gıda demek olan Inek sütünde de yür- da dörtten ziyade şeker vardır. Taze sebzelerde, vasati, yüzde 8 mis “betinde şeker bulunur. Tars yemişierde yü an on beşe kadar, Kuru sebze” lerin yüzde ellisi, pirincin yüzde 72 «li, ekmeğin yüzde 52 si peker olacak mad- dedir, Fakat en kuvvetli şeker maddesi —eibette şüphe etmezsiniz— tatlıları» omiza kattığımız şekerdir. Onun Şehrimizde bulurfan İzmir belediye reisi Behçet Uz, önümüzdeki eylülde sa başlamıştır. Behçet Uz,dün, ticaret | Tunla diğer ulakadanarın Ga iştiraki fuarın, sergi kapandıktan en az bir ay sonra GÜNLÜK Anadolu malı 38 bin kilo çalı fasul- yası piyasaya getirilmiştir. Bunlardan bir miktarı kilosu on kuruştan gatıl - mıştır, * Malıköy tiftiklerinden 20 balya ki- lomu 121 kuruştan, Kastamonu malla « rından 10 balya kiloru 183 kuruştan, Zufranbolu mallarından 14 balya 114 Kuruştan satılmıştır. * Çanakkale yapaklarından 5233 kilo, kilosu 69.50 kuruştan, Ceyhamn “boz yapaklarından 1918 kilo, 58 kuruştan, Samsun mallarından 3320 kilo, 52 kü- Taştan verilmiştir. Trakyanın yıkân — mış yapaklarından 251 kilo Tiden kirli güz yünü 832 kilo 58 kuruştan sa tılmuştar. * Finikede teslim 11 bin kilo çuvallı susam kilosu 16,80 kuruştan, Urfa ma b W bin kilo çuvalı susam kilosu 14,25 kuruştan satılmıştır. İRİ ; .. İHRACAT: Piyasamızda Fındık, Ceviz Stoku Arttı Son hafta içinde ceviz ve fındık it- halât, ihracat ve satışlarına göre, Gi resun, Akçakoca malı 48 bin kilo iç tombul fındık 33—34,10 kuruştan ve 20 bin kilo sivri fındık 14—14,20 ku- ruştan ve yirmi bin kilo çürük iç fın dık kilosu 15 kuruştan o satılmıştır. Göreleden 4 bin, Giresundan 4320 ki lo iç ve Göreleden 20 bin kilo kabuk- lu fındık gelmiştir. Gidonyuya dört bin kilo iç fındık ihraç olunmuştur. | Bu bafta ceviz satışı olmamıştır. Ün yeden 400, Samsundan 1320 kilo iç ceviz getirilmiş ve Breslava 3510 kilo hraç olunmuştur. Piyasamızda 10 vizle 15 bin kilo kabuklu ve 75 bin kilo iç fındık stoku bulunmaktadır. Bu miktar, gittikçe de artacağa ben- ziyor, Nebati Yağ Satışı 35—36 kuruştan satılmıştır. PARALAR Alış Satış Prank 4,— Bi Dolar 14,— 11 iret 95— 104— Belçika Fr. 80— 80— Drahmi 18— 2— İsviçre Pr, 51— 80— Leva 20— 2— Florin Giyme Tüm Kron Çek T— Ba Şilin Avusturya 0 21— 3— Pozeta Mark m— 25— Ziati M— Pevge 1— 2 Ley 12, 2 Dinar 48— 33— Kron Isveç 30 32 Sterlin 615,— 60— ÇEKLER Paris New- York Milâno Brüksel Atina Cenevre Sofya Moskow PIYASA i Trabzondan piyasamıza 23040 kilo, |; bin kilo kabuklu ve 15 bin kilo iç ce Bu hafta içinde nebati yağlardan piyasamıza.gelen malların birçoğu satılmıştır. Tasfiye edilmiş ayçiçeği yağı kilosu 45 kuruştan, haşhaş yağı 44, pamuk yağı 33, susam yağı 47, pişmiş bezir yağları 54 kuruştan ve- rilmiştir. Ekstra zeytin yağları kilo- su toptan 45—46, birinci yemeklik olanlar 42—44, sabunluk yağlar ise EKONOMİ FABRİKALARIMIZ : Kayseri Bez Fabrikasında Inkişaflar Beş yıllık endüstri programımı- zın en ehemmiyetli başarılarından birini teşkil eden Kayseri Bez fab- rikası, çalışmaya başladığı 1935 yı- kındanberi kuvvetli bir tekâmül ve inkişaf seyri içinde İsaliyet ve ran- dımanını artırmakta devam ediyor. 32.500 iğle yalnız Türkiyenin de- gil, yakın şarkın da en büyük pamuk lu ünitesi olan Kayseri Bez fabri- kası 1936 da 3.766.323 kilo pamuk sa tin alınışken ham pamuk mübayaa- sını geçen sene 4.246.830 kiloya çı- karmıştır. Bu pamuklar İsbrikaya g» çen sene içinde vasati 45 kuruştan mal olmüştür. 171.000 iğden ibaret olan Türkiye pamuklu endüstrisinin gece gündüz çalışmak suretile senelik pamuk sar fiyatı ancak 17 milyon kiloya beliğ olduğu göz önünde tutulursa, tek ba şıra Kayseri fabrikasının, milli fabş rikalar pamuk istihlâkinin dörtte bi- rini teşkil ettiği farkedilir. 1936 yılında yalnız 1.910.850 met- Te sipariş almış olan Kayseri Bez fabrikası 1937 senesi içinde devlet- ten ve piyasadan müştereken 32 milyon metre bez siparişi, almıştır. Aradaki nisbet farkı tebarüz ettiril. meye hacet bırakmıyacak kadar açık tır. İşçilerin teknik kabiliyetlerinin artmasile fabrikanın randımanı da yükselmiş ve bu sayede iplik imalâ- ta 1936 da 2.716.390 kilodan 1937 de “e 18 artarak 3.215.997 kiloya ve bez imalâtı 9e 10 artarak 18.353.576 met reden 20.224.947 metreye yükselmiş- tir. Bütün iğlerile geceli gündüzlü faaliyette bulunan Kayseri fabrika- sının umum imalâtı bu suretle bir sene içinde 5.195.650 kilodan 6.078.000 kiloya çıkmıştır. 1937 senesinde vasati olarak 2452 işçi 769.000 saatlik iş çıkarmışlar» dır. Fabrika mamüllerinin satışları da ayni yükseliş seyrini takip ede - rek 1937 de bir sene öncesine naza- ran 7e 35 artmıştır. Fabrika imalâtının standard tips lere inhisar ettirilmesi ve bu tiple- rin alıcılar tarafından tecrübe ile ka lite ve kıymtlerinin benzeri mallar dan yüksek olduğunun anlaşılmış ol ması Kayseri mamöllerine karşı rağ beti çok artırmıştır. Fabrika malla» rının fiyatları ecnebi bezlerinin it - hal fiyatlarına göre hesap edilmiş ol duğundan bu sene fazla miktarda ya- pılan ithalât Kayseri fabrikasının ma mülleri üzerinde maküs bir tesir ya- pamamıştır. 1937 senesinde G. İ.R. rejiminin tetbikine ve himayeyi ar- tırıcı mahiyette bir değişiklik olma- masına rağmen satışların bu kadar ehemmiyetli nisbette artmış olması, fabrika mamülâtının müstehlikler a- rusında ne kadar büyük bir itibar ve itimada mazhar olduğuna en açık de BORSALARDA : Buğday Satışları İyi Gidiyor Zahire borsasında Ziraat Bankası: nın Anadolu mali buğdaylarından (5—6 ve 6—7 çavdarlı olarak kilosu 5,28 kuruştan 319 bin kilo ve sert- lerden kilosu 5,20 kuruştan 15 bin ki (lo satılmıştır. 1—2 çavderlı Polath buğdayları 6,20 kuruştan verilmiştir. Bandırmanın 30 bin kilo sert buğda- yı 5,20 kuruştan alınmıştır. Dün 39 bin kilo arpa kilosu 4.04 den 45 bin kilo çavdar Akşehir ve Yerköy malı olarak 430 ve 4,325 kuruştan satıl. mıştır, Nohut 7, kendir tohumu 13, iç fındık 43 kuruşa verilmiştir. Frangın Son Vaziyeti Fransız frangı biraz düzelmiştir. Dünkü kapanış fiyatı bir sterlin kar- şılığı olaruk 161,81 franktı. Bir ster. lin 4,8618 dolardır. Pariste Ünitürk 359 İranktı, Borsamızda Merkez Ban kası hisseleri 98, Ergani 99,5, Sıvas » Erzurum tahvilleri 95,10, Aslan çi