ar emiri EDİRNEDE: Uzun Köprü Ile Havza Arasında rın Büt ki Köprü Bitiyor Edirne, © muhabirinden) — E- dirnenin şehir istasyonu karşısında ve Meriç nehri kenarında birkaç ay| danberi inşaatı devam eden gazino bitmek üzeredir. Gazino, üzeri geniş taraslı ve 300 kişiyi alabilecek bir ge Bişliktedir. Nisan sonunda açılacak- tır. Havzayı Uzunköprüye bağlıyan 37 metrelik ferbeton köprünün inşa-| atı bugün yarın tamamlanacaktır Bu | köprüye umumi meclis kararile (Ge- neral Kâzım Dirik köprüsü) adı ve - rilmek suretile generalin kıymetli ça| lışmaları iltifat ve cemile kazanmış - Iş tır. Otuz senedenberi bir türlü yapıla- muyan bu köprünün tamamlanması U | zunküprü - Havza - Edirne yolunun | en mühim bir ihtiyacını karşılamış olacaktır. Edirnenin kıyık mahallesinde 65 evli güzel ve plânlı bir göçmen ma - hallesi yapılmıştır. Tamamı bir aya kadar bitmiş olacaktır. Romanya göç menleri kadın, erkek ve çocuklarile bahçelerini ağaçlamıya çalışıyorlar. Vali Niyazi Mergen ve umumi mü - fottiş General Kâzım Dirik, burala- rını sıksık ziyaret ediyorlar. Göçmen lere meyvalı ve meyvasız binlerce fi- dan parasız olarak verilmiştir. Şim » di de 15 bin asma bağ çubuğu veril mketedir. Trakyada yeniden birkaç hükümet konağı, cezaevi ve Halkevleri yapıl ması bekleniyor. Uzunköprü hükü - met konağı inşasına bu yıl başlan - miş, ve bu ilkbaharda inşaata devam edilecektir. Kırklareli Halk Partisi bi nasının projeleri de hazırlanmış ve bu yıl inşaata başlanması için hazır. lıkları tamamlanmıştır. Edirnenin şehir imar plâm beş se- nede bitmek üzere profesör Eğliye #hale edilmiş ve tanzimine başlan - muştur. Istanbul - Edirne beton asfalt yo- İunün Lüleburgaz - Edime - Hudut arssındaki yolunun da eksiltmeye çık ması gün işidir. 1938 de en az (5000) göçmen evi yeniden yapılacak ve ba- nı çiftliklerde alınacaktır. yersen) 4 KÜÇÜK HABERLER / # hamama ama” # Krrurum, (TAN) — Şehrimizde bir günde adam başıha yirmi bes greri nispe inde et sarfolunduğu anlaşılmıştır. Konya, (TAN) — Trene binenlere #usallat olmayı itlyat edinen Maraşlı heh met suç üstünde tutulmuştur. Ordu, (TAN) — Ekspres postalarının buraya uğramaması ticaret hayatını aksa- iyor, Ordulular, denizyollarından bütün vapurların Orduya uğratmasını istiyorlar, * EZ imç de İdanın kiras 10 liradır KarabüktekiF: e ün Makineleri 15 Karabük, (TAN) — Daha on ay ev- vel 15 evli bir köy olan Karabükte şimdi 200 den fazla bina yükselmiş- tir. Maamafih burası o kadar kala- balıktır ki, birçoklar, Safranboluya gidip gelmek mecburiyetinde kalıyor (lar. Otellerde yer bulmak güçtür. Kü çücük bir dükkânın aylığı 30, bir o- Nisanda Gelmiş ml Şehrin manzarası yeni binaların inşaatında bir program tatbik edil - mediği, şehrin müstakbel plâm dü- şünülmediği, intibası bırakıyor. Fa- kat herhalde inşaatın tam bir kon - trol altına alınacağı muhakkaktır. Demir ve çelik fabrikalarının kok ocağı, ham yağ soğutucu, istihsalât havuzları, yüksek hararet çelikhane, mahlüt katran deposu, benzol ve sülfat, santral, tamirhane kısımları bitmiş gibidir. Kışa rağ - men inşaat durmamıştır. Maamafih asıl çalışma devresi baharla beraber, —— başlıyacaktır. O zaman amele adedi BURHANİYE nin 3'bini de geçeceği, İngiliz mühen Şehir Klübü A çıldı dislürinin 70 den 140 a çıkacağı an- Yapliğör. Burhaniye, (TAN) — Asri konfor- Tomruk nakli için de bir havai hat |lü yeni büyük şehir klübü, Balıkesir valisi Ethem Aykut tarafından açıl- mıştır. Geceleyin otuz kişilik bir zi- yafet verilmiş, buna Halkevi başka- bütün makinelerin 15 nisanda bura- | nı, ağırcoze reisi ve müddelümumiler ya geleceği temin edilmektedir. de iştirak etmiştir, Sonra (kahraman) Karabükün en mühim ihtiyacı, faz | piyesi temsil olunmuştur. Seyfettin la kireçli olan kuyu suyundan kurta-| Bardakçınin iki küçük oğlu tarafın - rilmasıdır. Bunun için civarda iyi bir |dan üynanan zeybek pek beğenilmiş- su kaynağı bulunmasına çalışılıyor. İtir. KÂZIM DİRİK KÖPRÜSÜ : fırınları, Demir ve çelik fabrikalarının demir direkleri yapılıyor ta yapılacaktır. Demir ve çelik fabrikalarına aft TAN 'TARSUSTA: Tarihi Eserler Üzerindeki Son Araştırmalar 'Tarsus, (TAN) — Burası tarihi e- serler bakımından çok zengindir.Bun ların en başında “Donuktaş,, 1 say - mak icap eder. Bu tabaka tabaka 'dondurulmuş taş kütlesinin duvarla- rı Üzerinden iki araba ferah ferah ge içebilir. İngiliz ve Fransızlar tarafın- dan bu civarda zaman zaman araştır. malar yapılmış, fakat hiçbir netice alınamamıştır. “Gözü kule,, denilen sahada da üç dört senedenberi Amerikalı bir ka- dın profesörün reisliği altında hafri- yat yapılmaktadır. Tunç devrinden kalma, fırınlar, küpler, vazolar mey- dana çıkarılmıştır. Tarsusta, tarihi bakımdan büyük değeri olan yerler arasında bir de “Kancık kapı,, vardır. Çok eskiden belki de söylenildiği gibi Tarsus de- niz kenarı ve iç içe yapılmış üç sur içinde bulunduğu sırada “Kancık ka- pı,, nın kalelerin orta kapısı vaziye- tinde bulunduğu tahmin ediliyor, Yuşaatı bitmek üzere bulunan General Kâzım Dirik köprüsünün vaziyeti İZMİRDE: İki Kadını Hiç Yüzünden Yaraladı İzmir, (TAN) — 'Tepecikte otu - ran ve hiçbir iş görmiyen Mehmet A- U karısı Gülsümden para istemiş, ver mediği için kızarak kadıncağızı ağır surette yaralamıştır. Arayn giren tey zesinin kım Fatma da bıçakla tehli- keli surette vurulmüştur. Mehmet A- li kaçmıştır. İzmir, (TAN) — Karşıyakada otu- ran bahçivan 106 yaşında Sava, kırk üç yaşında Stella ile evlenmiştir, BOZÖYÜKTE: Biribirlerini Vurdular Bozöyük, (TAN) — Pazarcık nahi- yesinin Doğanlar mahallesinde otu - Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma Yeni Bir Postane Binası Yapılacak Havza, (TAN) — Kazamızın posta” nesi eski bir binada ve işlek olmiyafi bir semttedir. Bu hal, halkın birs# zahmet çekmesine sebop olduğundaB postanenin münasip bir binaya nak- li İçin 30-40 imzalı bir istida veril * miştir. Alâkadar makam, tahsisat ok madığından şimdilik buna imkân ok madığını bildirmiştir. Masmafih pek yakında yeni bir postane yapılması mukarrerdir. X Havza, (TAN) — C. H. Partisi başkanı Nafiz Kaynarın yaptırdığı asri tiyatroya daimi bir veryete v€ saz heyetleri getirilmiştir. —— mm tcelenmiştir. Hüseyin, mavzerini 8 kp yolunu bekliyerek Mehmedi ya” ran Hüseyin oğlu Mehmet Keçe ile Mehmet oğlu Hüseyinin aralarında- ki kin, biribirlerini vurmaları İle ne- YENİ Nösssesemiz tarafından mop redilen Yeni Çocuk Ansik- lopedisi her çocuğun mutlaka sa- hip olması lâzım gelen bir eserdir. Çünkü çocuk bu eserde ders esna- « sında ve dersdışında aradığı bü- tü a bulabilir. 'OCUK, ANSİKLOPEDİSİ bü süz dünya Hisanlarına tercüme €- dilmiştir. Bu beynelmilel eseri, Türk çocuklarının ihityaçların ve mekteb programların gözönünde bulundurarak lisanımiza çeviren. ler, Profesör Salih Murat, Faik Sabri ve M. Zekeriyadır. Eser 1500 sayfalık iki büyük ciltten mürekkeptir. Tam eserin fiyatı 7 liradır. Muallimlere ve TAN Neşriyat Evi Mİ ralamış, o da tabancasile Hüseyini bö şından vurmuştur. İkisi de adliyeye verilmişlerdi Her Eve Lâzım Olan Çocuk Ansiklopedisi mektep talebesine ayrıca tenzilâf yapılır, Bu eser yalnız çocuklar için de gil, bütün ilkmektep öğretmenleri için en kuvvetli yardımcıdır. Çün kü bütün dersler bu eserde re simlerle ve genis malümat tie sile ii ginleştirilmiştir. Eser hakkında bir fikir edinmek istiyorsanız aşağıdaki kuponu dok durup bize gönderiniz. Size be dava bir broüşr göndeririz. Bu bro- şür size Ansiklopedinin kıymetini anlatacaktır. | İSTANBULDA TAN MATBAASINA Yeni Çotuk Ansiklspedisi broşürüne den bir tane göndermenizi ve mu- alimlere ait son fiyatınızı bildirme” niz rica ederim. İsim. « « Benim ruhumu yine birşeyler tırmaladı.. Yine bir başka seviyede, bir başka tipte cemiyetin tonuy- la, daha doğrusu arsız mahalle çocukları gibi konu- şuluyordu... Halbuki İsmet Hanım resmi görüştüğü insanlarfh yanında ne kadar başka idi; hattâ onun ya- nında birçok zavallı kadınlar görüşmekten çekinir- lerdi bile... Bu ne maskeli, altın yaldızlı insanlık!.. Namık Bey karısını daha ziyade sinirlendirmemek için cevap vermedi; amma; yavaşça, kendi kendine söylenir gibi: — Evet, iyi olurdu, dedi; siz de Hasanla pek İyi anlaşırdınız... Bunu da ben duymamazlığa geldim. Bursaya gitmeden Namık Bey bir gün, yalnız, be- nimle görüşmiye geldi o gün evde temizlik yapılı yordu; salon dağınıktı, kendisini kütüphaneye aldım. Şuradan, buradan görüştük; kitapları karıştırdık. Kütüphanem benim en mahrem köşemdi. Oraya berkesi almazdım; Namık Bey, o güne kadar orayı görmemişti. Namık Bey etajerin üzerinde duran her kitabı eline aldıkça, bunu da siz mi okuyorsu- nuz? Diye hayret ediyordu. O gün gayet sade giyinmiştim; üstümde bir siyah eteklikle siyah, beyaz çizgili küçük bir blüz vardı; Namık Bey bu giyinişime dikkatle baktı: —Ne sade giyiniyorsunuz, Yıldız Hanım, dedi. Sön- ya bu sadelikle beraber ne kadar da zarifsiniz. Bunu emin olun, bir kompleman diye söylemiyorum; gayet ciddi, arkadaşça, dostça... — Teşekkür ederim, dedim, — Hasan sizinle çok, pek çok bahtiyar olabilir, amma... Devam etmedi, sustu.. Sonra duvardaki resimlere baktı; bunlar Şarklı, Garplı bazı büyük adamların fotoğraflarıydı, Ayak» ta her birine ait bazı şeyler konuştuk; sonra Namık Bey, daha aşağıda yazihanemin üstünde asılı, büyül- tülmüş bir erkek resminin önünde durdu: uzaktan. - YAL DON YAZAN : ŞÜK Y 1 Lr UFENJHAL Rİ yakındân baktı; bana döğdü: — Babanız mı?, — Evet. — Ne güzel adam... Resme bir daha uzun uzun baktı, ilâve etti: — Tıpkı size benziyor... Namık Bey, bütün bu komplemenları yaparken gayet elddi, gayet vakurdu; her zamandan daha zi- yüde o gün emniyet veriyordu. Bir zaman, karşı karşıya iki koltukta biribirimize birşey söylemeden oturduk. Namık Bey derin birşey düşünüyor gibiydi; birdenbire yerinde doğruldu: Parmaklariyle şakaklarını sıktı: — Yıldız Hanım dedi, ben bugün size kendimi af- fettirmiye, benim hakkımda beslemeniz tabii olan çirkin fikirleri sizden silmek için yalvarmıya geldim. — Böyle birşey hatırlamıyorum, Namık Bey, de- dim. Bilâkis, siz çok değerli bir arkadaşsınız... — Siz beni terbiye ettiniz, önünüzde bütün öm- rümce hürmetle eğileceğim. Ellerimi öptü; kapıdan çıkarken gözlerinde yaş vardı... Aradan üç dört mevsim geçti; Hasan işlerile uğra- siyor; kâh memlekete, kâh Bursaya, gidiyor; İstan- bulda wzun uzun kalamıyordu. Bu aralık ben de bi- raz sükünet bulmuştum. Bir yaz, annemle ablalarım İstanbula geldiler; onlara ev hayatımı gayet mesut tanıttım; annem ablelarımla daha çok anlaşıyordü, beni de evimden ve Hasandan memnun görünce yine onlarla döndü; ablalarım zaten annemi paylaşamı- yorlardı. Annemin üç dört tane torunu da vardı, Şim di onlardan da ayrılamıyor, birinden birine koşup duruyordu. Nihayet Hasan işlerini daha iyi yoluna koyunca yine İstanbulda kalmıya başladı. Apartımanı değiş- tirdik, yine Şişlide, daha büyük, daha modem bir yere geçtik. Yeni eşyalar aldık. Bütün bu'iş“ leri, herşeyi, unutmuş görünerek Hasanla beraber yaptık. Ona geçmiş günlerden birşey açmıyordum. Hayatımıza sükün ve intizam girmişti; aksamları be- raber geziyorduk, hattâ ilk günlerimiz gibi kırlara çıkiyor, karlı; soğuk havalarda bile gezinti, yürüyüş yapıyorduk. Arasıra misafirlerimiz de oluyordu; va- kit buldukça İstanbuldaki sinema, tiyatro gibi eğlen- &e yerlerine, arasıra da bir baloya gidiyorduk. Bütün bunlarda Hasan beni rahatsiz edecek birşey yapmı- yordu. Sanki (Hasta adam) dan artık eser kalma- rnişta. (Harp Öksüzleri Derneği) ni Himayei Etfale dev- retmiştik; haftada bir iki defa da oraya, toplantılara gidiyordum. Memleket işlerini Hasanla, beraber gö- rüşmeye başladık. Lâkin bu sükünet günleri de pek uzun sürmedi “Yeni apartimanda bir akşam, salonda kitap okuyor İri Haşan daha gelmemişti; Ayşe kadın (Esat) is minde bir misafir geldiğini haber verdi. — Buyursun, dedim; al buraya. Karşılamak için salonun kapısına kadar yürüdüm; Esat Bey çok sevdiğim, hürmet ettiğim bir tanıdıktı; ben heyecanla onu karşılamıya hazırlanırken karşi” ma Esat Bey değil; hiç tanımadığım, kısa boylu, yılı- şık yüzlü, soğuk, sarı bir adam çıktı. Birdenbire durakladım; kim olduğunu sorar gibi, yabancı ada- mın yüzüne baktım; o, sırıtarak bana kendisini ta- matt: — Tanımadınız, değil mi, dedi; biribirimizi göre medik, âmma, ben sizi geyet İyi tanırım, Hasanla kar deş gibiyiz. İçtiğimiz su ayrı gitmez... Biz de burü- ya taşındık; aşağıda dört numarada oturuyoruz.. Ya" bancı değilliz, diye şöyle bir uğrayım da size safa geldiniz, diyeyim, dedim, Yarım ağızla Yabancı ve teklifsiz adama yer gös” terdim. Hemen oturdu; ben de oturdum. — Karımı tanımaz mısınız; Raife; dedi. O sizi gayet İyi tanıyor; balolarda görmüş, O zaman sordum: — Kadıköyden mi geldiniz, buraya? — Evet, evet, sizden bir gün evvel taşındık. Ahladım; Esat Bey Kadıköylü Raifenin kocasıvd. Tâ ilk zamanlarda, daha hasta iken İsmet Hanımdan dedikodusunu dinledim, sonra ilk baloya gittiğim ge ce ve Rormuyârtla Hasanın tükrüklerini elinin ü7€“ rinde bırakarak öptüğü boyalı, tombul, kırıtkan ka dın... Esat Bey, bana doğru uzanarak hâlâ elimde duran kitabı aldı; açtı, karıştırdı: (Devamı var) SErE ze SETESHERİYE PAZEJEPIREELES BED SDE LES İLİH LR SS 2» .”.. mika e