ENR Br # ik za Mir. . ——— ——— 9-3-938 TAN Gündelik Gazete a TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- Weyde temiz, dürüs, samimi olmak, Karin gazetesi olmıya çalışmaktir. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2400 Kr, 180 » GAy 1509 » 400 » SAy 800 » 150 » Ay 39 » Millerlerarası posta ittihadma dahil ol Bryan memleketler için 30, 16,9, 8,5 lira dir, Abone bedeli peşindir: Adres değiş Sirmek 29 kuruştur, Cevap için mektup Mara 10 kuruşluk pul üğvesi -lizmmdır. — > GUNUN MESELELERİ Ne Olursa Olsun Et Ucuz Yenecektir (Yazan: M. ZEKERİYAJ| Hükümet ve belediye eti halka u- Süz yedirmek için karar ve teşeb- büslerini tatbikte kuvvetle devam e- diyor, Bunun ilk faydası görülmüştür. Bt istihlâki ilk günlerde Se 15 art- Mmişken, bugün bu nisbet 94 40 1 bul- muştur, Mevsim dolayısile hariçten gelen hayvan miktarım ihtiyaç nis- inde arttırmak mümkün olma- dığı için bu artış tam hakikati ifade- Ye kâfi değildir, hayvan gelişi fazla- laştığı gün istihlâkin yüzde yüz ar tacağına şüphe yoktur. Hükümet ve belediye et meselesi- Dİ hal için bu tedbir ile iktifa etmi- Yerek esaslı teşebbüslere girişmiye başlamıştır. Belediye şehrin et ihti- Yacını bizzat temin edecek yola gir- mek üzeredir. Bugün Şehir Mecli- #inden istenecek tahsisat ile bu adi- Mun ilk temeli atılmış olacaktır. Öledenberi ekmeğin, sütün, nak- Miye işlerinin belediye tarafından| İdaresini müdafaa ettiğimiz için, belediyenin et işini bizzat eline al- Mas diğer meselelerin de hallini ko- İaylaştıracak bir tecrlibe varxifesini göreceğine kaniiz. * ,İngiltere Nelere Razı daş Ein anlaşma müze fhakika fennin stle alâkadar. © çünki inin. kwatta kazanması! Müka bağlıdır. Aksi takdirde çekil- “ye ve mevkiini başkalarına bırak-| Wiya mecbur olacaktır. Bügünkü kabinede hâkim olan fi-| kir müfrit muhafazakârların fikri- dir. Chamberlain muhafazakâr par- İn bü zümresini temsil etmekte- dir. Ru zümrenin kanaatine göre İn- Biltere, Almanya ve İtalya ile anlaş- Mak için şu müsaadekârlıklarda bu- lunmalıdır: 1 — Milletler Cemiyeti terkedile- lir, 2? — Mabeşistanın İtalyaya ilhakı tanmabilir. 3 — Akdenizde İtalyaya (karşı Wüsaadekâr hareket edilebilir. 4 — Almanya ve İtalyaya borç Ew verilebilir. — Fransa — Sovyet ittifakı bo- Kalabilir, 8 5 — Fransa, İngiltere, Almanya Ve İtalya arasında bir dörtler paktı #ktedilebilir. Bu fikirlere Başvekil de taraftar olduğu için Roma ve Ber müzakerelerinin muvaffakıyetle Beticelenmesi ihtimali çoktur. Amma İngilterede efkâri umumi- ?e bu şartları kabul edecek midir? İşte burası bilinemez, Avrupada Beklenen İki sü İngiltere ile Almanya ve İtalya a- Pitnda anlaşma müzakereleri cere- la ettiği şu sırada o Avrupanın uy- uhu kaçıran iki sürpriz ihtimali k Bunlardan biri Avusturyada kan- m” dahili harbim başlamasıdır. ni Avusturyanın şimdilik istik- TA Dünyanın en güzel balıkları bizim denizlerimizde bulunuyor. Hükümet, bu balık servetimizden hakkile istifade maksadile bir kanun lâyihası hazırlatmaktadır. Bugün bu çok mühim mevzua bir kere daha temas ederek, balık servetimize zarar veren hareketleri inceliyoruz. uhterem okuyucularım günlerce “Gır- gir,, diye gırgırm ne olduğunu anlat- maksızm gıra tuttum. Affımı rica ederim. Maalesef apansız ve pek nizamsız bir suret- te karşıma çıkan “Balrkçılar Cemiyeti, ile aramızda sevimsiz bir müsademe oldu. Mev- zuun ahengi bozuldu. Lâf uzadı. Bilmem niçin, memleketimizde bir bahsi sonuna kadar dinliyerek itiraz edilecek cihetleri varsa yine ana hatlar üzerinde yürümek şartile mukabele mü- yesser olmaz; hiç değilse ilmi ve ciddi mevzularda olsun! Teessürle kaydedeceğim ki, bu hal, ekseriya, fert veya zümre menfaatlerinin, cümhur menfaatine ter- cih edilmesinden ileri geliyor galiba! Cidden hazin bir nasip! Meselâ şu balıkçılık bahsinde “Balıkçılar Cemiyeti,, vazifesini hakkile idrak etseydi, şekva- ları sonuna kadar dinliyecek, cümhuru ızrar eden» leri tespit eyliyecekti. Ve her bakımdan itimada lâ- yık < salâhiyetleri bir araya topliyarak davayı esasından tetkik ettirecekti. İlmi ve müspet rapor- lara, müşahedelere İstinat ede ede hakikati ortaya ko yacaktı. Maalesef böyle yapmadı. Bütün şekvaları bir yana savurdu, attı. Yalnız gırgırcılığı müdafaaya kalkıştı, Kendi hesabıma söylüyo - rum: Hüviyeten vakur bir teşek - külde bu hafif meşrepliği görmek istemezdim doğrusu. rtada herkesi alâkadar eden bir hakikat var, O da şu: sev kitabil ile hareket eden hayvanla- rın hiçbiri fevkettabiiye bir hal hâdis olmadıkça hicret ahenklerini bozmazlar. Leyleklere, kırlangıç Isra bakınız. Zamanları gelince, ta rihi tarihine, günü gününe hicret- lerini yaparlar. Bu intizama o ka- dar alışılmıştır ki, fırtınalar esim- lerine adlandırılmış; takvimlere ge girilmiştir. Deniz takvimlerinde de her balığın tenasül ve hicret tarih- leri mazbuttur. Beş on yıl evveline kadar İstanbul balıkçıları her ba- lığın muayyen mevsimine göre ha- zırlamırlardı. Meselâ palamut bo- Baza girince çaparıcılar boğaz hari- cine çıkarlar, ellerile koymuş gibi de umkumruyu bulurlardı. Pala - mutlar Marmaraya akar, uskum - rular boğaza dolardı. Denizin mün- e ayan — denize kadar teselsül ederdi. Gir- gır çoğaldı; bu ahenk te seneden se neye bozuldu. Bugün ucu bulun - maz dolaşık bir yumak şeklini aldı. Elbet bunun bir sebebi var. Kuv- vetli bir âmilin uğursuz eli karış- masa bu dolaşık, vicude gelmez, gelemez. Deniz servetine o kıymet ve- rilince bu illeti oObulmak, bu kör dolaşığı açmak mecburi bir va zife değil midir? Her şeyi hükü - metten beklemek te benliğini müd rik medeni teşekküller için ayıp sayılmaz mı? Gesi sabah gazetelerinden birinde sevinçle karşılana- cak bir fıkra gördüm. Fakat dik - katle bir okuyunca neşem durgun bir suya çarpan hafif bir rüzgâr örpertisini andırdı, Tesiri silindi, hüznü kaldı. Meselâ: “gırgır vası- tasile © yapılan lıkçılığımız için duğu hakkında oObir iddia ortaya o atılmış, bunun OÜze- rine tetkiklere başlanmıştır... tep- şiratında bulunulduktan sonra se - zararlı ol- > Denizlerimizde bol bol tutulan balıklarımızdan bir avuç Balık Servetimiz Ve Yine Gırgırcılar umumi bilgileri hangi ayarda a- damlardır?. Yanılmıyorsam. zararın başlan- gıç yerini boğaz ağzı ve tam akın mevsimi olarak tespit etmiştim. Marmara sahasını da elektrik gibi muzir vasıtalara müracaat ve taah hüde mazhar hukuklara tasallut etmemek şartile gırgıra açık bırak aştım. B alıkçılara gelince; Açıkça söyleyim ki, balıkçı başka; müdekkik başka vasıfta adamlar- dır. Sanatkâr ile münakkit gibi. Bahusus öyle ağcılar, dalyancılar, voliciler voltacılar tanırım ki, Tekirle Barbunyayı, kolyozla us- . © ba Ukların tabi bulundukları tabiat kanunlarını bir yana koyunuz, u « mumi hayatları hakkında bile ipti- dal malümatları yoktur. Eğer tetkiklere bozguna uğra - mış, bir kısmı sağa, bir kısmı sola hâsılı dört yana savrularak biribi- rine karışmış şuursuz balıklardan başlanacak, tecrübe ve malümeti ilmiyeleri meçhul hakemlerden de karar alınacaksa: Ort ki ölem”. Vicdani kanaatim şu ki: Umumi çan : YAZAN: / / © Balıkçı saree menfaatlere tnallük eden zararlar tam salâhiyet ve âmme indinde i- timat sahibi adamlarla tetkik ve teşhis edilir. Hayır efendim, bu iş böyle hal ledilmez. İlmi, ihtisası, bilhassa dik kat ve müşahede tarafları müsellem adamları bir araya toplamulı, tam zamanında ve öz mekânında tecrü beler, tetkikler yapmalı, hattâ bir ce ne hâsıl ederse hüküm ona gö- re verilir. Bunun harici her söz akortsuz (saz) da kulak tırmalayı- ca falso bir sesi andırır ki, itimadı okşamaktan ziyade iştibahı kuş- kulandırır. en niçin gırıpri ittiham edi- yorum? Bunu bir daha ve daha etraflıca izah edeyim de muh terem okuyucular hükümlerini ver sinler. Haklıyı haksızı cümhur ve tarih huzurunda ayırsınlar: # | avlanmanın ba- | diniz. 4MUVAEFFAK #kx “OLMANIN SIRRI» EKSİKLERİNİZ NELERDİR? ütn sözlerinizi, yaptıkları" nızı, İtiyallarınızı tahlil 6- izi ele alınız, ve di- dik didik e , Bu usul kusurla” rmızın meydana çıkmasına yar- dim edecektir. Faraza bazı meselelerde geri ol- duğunuzu, yahut normal bir şe- vincin ümit damarlarına sinmesine | kilde aptallığınızı mı hissediyor- bile vakit bırakmadan: “Balıkçı - lar bu iddiayı varit görmemekte - dirler!,, deniliyor. Bilmem bu ifade de biraz gırgır çeşnisi yok mu? sunuz? O halde bu durgunluğu- Buzu ve geriliğinizi giderecek ça- reye başvurunuz. Çünkü normal insan tablaten aptal değildir. Muh Açıkta pulamut kızartıldığını his- | taç olduğunuz şey sadece bir mu- harriktir. setmiyor musunuz? Her ne ise şüphelenmiye hakkım Meselâ, — lehçenizin zenginliği yok. Fakat çaresiz ben de munazara | hakkında bir fikriniz var mı? Kaç usulünü bozacağim. Acaba sorabi- lir miyim?. “Bu tetkiklere,, nere- kelime kullandığınızı biliyor mu- sunuz? Lisanda 100 binden fazla de ve hangi şerait altında başlan | kelime vardır. Fakat mlnevver mıştır? Gırgırın zarar vermediği | bir adamın lehçesinde 10 bin keli- ni temin eden muhterem balıkçı. | me bulunmak lâzımdır. Vasat bir lar kimlerdir? İlmi salâhiyetleri, ——— adamın lehçesi 3000 kelime ile 5000 kelime arasında değişir. Ke- iye tanımayı vadetmekle beraber, | gelmesi korkusu vardır. Son muha-| limeler, hayatta en çok kullandı- hilde Naziler rahat durmuyorlar. |kemeler Sovyet Rusyada orduya,| ğımız âletlerdir ve gayet mühim rada hazırlıy almak için şiddetli tedbirler ak-| 4 KİA meşguldür. Her tarafta zabı- halde, ile durdurulan bu dahili kav- Hn yarm sokaklara döktlmesi ih- mali çoktur, , İkinci sürprizin Sovyet Rusyadan burada muntazam kıyamlar | partiye ve halk tabakalarına kadar) âletlerdir. orlar, Başvekil bunların önü-|sokulan bir mukabil ihtilâl şebeke- Yahut telâffuzunuzu, ifade tar- sinin mevcut olduğunu, memleket| zınızı tahlil ettiniz mi? Şaşılacak dahilinde umumiyetle hoşnutsuzluk | herhangi bir işi anlattığınız za- Ve asker kuvvetleri uyanık bir) havası estiğini göstermiştir. Orada | man daima ayni kelimeyi mi kulla- bulundurulmaktadır. Bugün da ani bir kıyam kopabilir. mırsınız, meselâ harika yahut fev- Bir gün yataklarımızdan kalkıp ta| kalâde filân mı dersiniz? elimize gazeteyi aldığımız zaman bu sürprizlerden biriyle karşılaşmamız! Tabilden yüksek mi, yoksa alçak ihtimali çoktur. Sesinizi hiç tahlil ettiniz mi? mi konuşursunuz, Bağırıp etrafı. nızdakileri rabetsız eder misiniz? Diyeceksiniz ki böyle basit şey- leri tahlil etmekten he çıkar?. Çok şey çıkar. Eğer kendinize sit olan şeylerin o mürekkeplerini tahlil ile işe başlarsanız altından çıkamamanız ihtimali vardır. Fa- kat basitten başlıyarak mürekke- be doğru bütün itiyatlarınızı ted- rici bir tahlil ve imtihana tâbi tutmanız kolaydır. Paraza evvelâ her sabah yap- makta olduğunuz, on şeyi tahlil ile işe başlayınız. Göreceksiniz ki bunların hiç olmazsa sekizinde lü- zumsuz hareketlerle birçok vakit kaybediyorsunuzdur. Hiçbir şey yoktur ki onu daha iyi bir şekilde yapmak mümkün olmasın. Giyin- mede, kıravatımızı o bağlamada, kunduramızı ayağımıza geçirme- de yaptığımız yanlışları tahlil edi- niz, bulacağınız eksiklikler sizi şaşırtacaktır. Bunlar mânasız ve basit şeyler. dir. Fakat bir araya gelince ehem- miyet kesbederler. Küçlik şeyler- de bilenen dikkat ve itiyat büyük- lerde de kendisini gösterir. Onun için rağmen ehemmiyetsizliğine basitten başlıyarak kendinizi tah- Dile girişiniz. Az zaman sonra elde edeceğiniz netice sizi memnun © decektir, Psikoloğ Belki veya muhakkak görmüş- sünüzdür. Bir motör geri tarafları ağ dolu ve arka arkaya bağlı iki bü yük balık kayığını sürükler, gö türür. Bu tastamam bir gırgır ta- kımıdır. Her kayıkta - büyüklüğü- ne göre - reişlerile beraber on iki- şer tayfa, beherinde de diğerile muttasıl olmak üzere 80 nerden 150 kulaca kadar ağ bulunur. Yani her iki kayığa taksim edilmiş 160 tan 300 kulaç tulünde bir tek ağ de - mektir bu. Bu ağın alt yakası ka- lan, öst kısmı daha ince iplerle mü cehhezdir, üst kısmında ve beher kulacında beşlik simitler cesame- tinde kocaman yedi sekiz mantar, alt yakasında ise her mantar mü- kebilinde G0 Jar vardır. Ağın her iki başında da 40-50 kilo sikletinde mermer iki ağır taş bağlıdır. Motör bu kayıkları av yerine gö- türür birakır. Reis ön ka yıktaki o direğe çıkar, Ka - yıklar da arka arkaya mer but olarak sahada dolaşmıya baş- larlar. Gündüz balığın suyunu; ge ce yakamozunu ararlar. Balık sü- rüsüne rastgelince kayığın biri sa- Ba, diğeri sola (alaberaberi eder, muntazam bir daire halinde o yeri kuşatırlar, bu suretle iki kayık baş başa gelir, yekdiğerine yanaşır. Yirmi yirmi beş tayfa hep birden iplere © yapışırlar. Ağın kurşun yakasını, yani alt kısmını süratle büzer'sr, torba haling getirirler. - Gm bizde tatbik tarihi pek yenidir. İlk zamanlar bu ağ minhaysilmecmu 100-150 kulaç tulünde, azami 15-20 kulaç derinliğinde idi. İcadını da Kum - kapılı “Agop,, adında ermeni bir balıkçıya atfedenler var. Bu ağın bizim sularımızda ilk tat biki su üstünde gezen ve dip ağla- rına hayır etmiyen (çiroz) u tut - mak içindi. Yani bu avcılık su üs- tü ve açık deniz balığı avcılığıdır. Tlk zamanlar dolaştığı saha da Kum kapı açıklarile Maltepe ve adalar civariydi. (Agop) un bir iki muvaffakıyeti şayi olunca heveskârlar yekdiğe - rini velyettiler. Her kârlı işe emsal siz bir cesaretle atılmak hasletinde bulunan (lâz) lar da bu işe hevcs- dendiler. Karadeniz boğazında pa- Jamutlar için tecrübeye giriştiler. srfak olunca her nevi balıkçı- ağı bıraktılar, işi gırgırcılığa dök- tüler. Ağları büyüte büyüte bâzı- ları tulen üçyüz ve arzen elli altmış kulaca kadar mehsbetli bir şekle soktular. Su üstü altını dipaltını mahiyetine getirdiler. Şüphe gö - türmez ki, işin bu ciheti takdire se- zadır. Fakat, şurasını unutmamak go- rektir ki, aletle İş arasında bir mü vazene husule getirmek faat edil. mesi lâzım bir teknik kanu- mudur. Meselâ, bir ceviz ağa cının masulünü sopalarla vu- (Devamı 10 uncuda) İİ Mekteplerde 4.25 İçtimai Yardım Yazan: SABİHA ZEKERİYA İstanbul filmini seyredenler, eğer dikkat etmişlerse, İstanbulun güzel manzaraları, âbideleri, müesseseleri arasında, Fındıklıda “İsmet İnönü,, ilkmektebini de görmüşlerdir.Avrupa memleketlerinde bile miktarı az bu: lunacak kadar, temiz, modern şekil- de yapılmış bu mektebi yakından görmek istedim: Fındıklıda, fakir kalkın temerküz ettiği mahalleler arasında, yepyeni, Babil bahçeleri gibi, kat kat bahçe- leri, duvar kenarları hisar gibi oyul- muş, çok orijinal bir manzarası olan bir mektep. Mektebin içini geziyo- ruz. Mektep müdürü it veriyor, Mektebin ilk bakışta İnsanın üzerin- de'bıraktığı ilk intiba, ter temiz, mo- dern bir bina, içinde bir ilkmektep için lâzım olan, bizim memleket mik yasında techizatı tamam bir mektep, Fakat Fındıklıda, İsmet İnönü mektebinin hususiyeti ne binasında, ne de içindeki techizatındadır. Hattâ bir bakıma bu techizat çok moksan- dır bile. Fakat mahalleler ara- sına bir saray gibi szametle kurulan bu mektebin hususiyeti, idare meka- nizmasındaki ruhta, mektebi eemi- yetle birleştiren şuurdadır. Mektebin 560 talebesi var. Bu ta- lebenin 160 tanesi sıcak bir lokma yiyemiyecek kadar fakir amele ço- cuklarıdır. Mektep idaresi, bu çocuk- lara diğer arkatlaşlarile müsavi bir gıda verebilmek için, mektep dahi- linde hususi bir teşkilât meydana getirmiştir. Mahallenin en zengin ta- İbakası odun depoları sahipleridir. Bunlara ve çocuk velilerine mektep salonunda tertip edilen bir içtimada, vaziyet anlatılmış, bu çocukların gi- dasını temin için yardımları isten- miştir. Ayda iki lirn vermeyi taah- hüt eden bu hayırsever İnsanların yardımiyle içtimai yardımın İlk esa- $ı kurulmuştur. Zeki ve dikkatli müdürün teşeb- gösteren ailelerin çocukları tesbit e dilmiştir. Bu çocukların U velilerine, evlerinde yemek yemiyen çocukları- nm, mektepte iştiha ile yediklerini görmek isterlerse, bu çocukların bir gün ayni sofrada diğer çocuklarla beraber Oyemek yemeleri tek» lif edilmiştir. Pencere arkasından, evde baklava böreğe istiğna göste- ren çocuklarını, kuru fasulyeyi ar- kadaşları arasında büyük bir iştiha ile yediklerini gören babalar, ayda iki lira vermek şartiyle çocuk- ilarını da kaydettirmişlerdir. Bu suretle varidatı büyüyen yar- dım teşkilâtı, mektebin hemen de dörtte üçünü içine almış, bir kısmı para ile, bir kısmı bütün bir mahal. lenin yardımiyle bütün çocuklarına ayni gıdayı vermek fırsatına sahip olmuştur. Ayni teşkilât, çocukların giyimlerini de Halkevlerinin ve di. ğer hayır müesseselerinin yardımi- le temin etmiştir. Mektebin yemekhanesini | gezdik. Bir haftalık yemek listesini gördük. Bir çocuğun normal İçıdasını verebi- lecek olan bu liste, mektebe kafası- nın selâmetini temin için gelen ço- cuğa, vücudünün sıhhatini verebile- cek kadar, Hergün nöbetle çocukların bir kıs- mı, diğer arkadaşlarına servis yapı- yor, bu suretle sofra tanzimini, hiz- meti, ve kendi kendilerini idareyi öğreniyorlar. Üzerinde beyaz önlük, başlarında beyaz başlık taşıyan kü- şük kızlar, bir gün için arkadaşları. nın hizmetkârı, diğer günler, müşte. rek bir sofranın arkadaşıdırlar. Mektebin dikkat nazarma çarpan ikinci hususiyeti de, evlerinde yi kanma fırsatından mahrum çocuklar için yaptırdığı, hamam ve duşlardır. Avrupanın pek çok mekteplerinde bile, nehari mekteplerin istihmam teşkilâtı yoktur. Bu memleketin hu- susiyetine göre, mektebin aldığı bir çe ki, hayret ve takdire de- Mektep, içtimai yardım teşkilâtını bu kadar muvaffakıyetle | başardığı gibi, aile velilerine sık Sık mektepte tertip ettiği içtimalarla, mektebin bütün noksanlarını müştereken ta- mamlamak, bir mile gibi her derdini (Lâtfen sayfayı çeviriniz)