2 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İTER'U AöeE a d Z S KA LA İngiliz Futbolcülerine Şırınga Yapma İşi Tahakkuk Arsenal Klübünün senelerdönberi devam eden şöhretini sarsan, dünya- nın en usta oyuncularından mürek- kep takımını tahttan indiren Wol- verhampton klübünün meneceri ile görüşen bir Fransız muharriri pek şayanı dikkat malümat vermektedir. Karilerimiz pek iyi hatırlarlar, geçen sene İngilterede oyunculara gençlik ve mukavemet aşısı tatbik edildiğini baber aldığımız vakit bir anket aç- mıştık. O anketimizde eski oyuncu- larımıza — “aşılandıkları — takdirde gençleri yenip yenemiyeceklerini” sormuştuk. İhtiyar oyuncularımızın cevaplarını ve onlara gençlerin mu- kabelelerini neşretmiştik. İngilterede bile sır halinde muha- faza edildiğinden mukavemet şırın- gasının hakiki mahiyetini öğrenmek mümkün olamamıştı. Geçen gün meşhur Arsenal Klü- bünü lig maçlarında mağlübiyete uğ ratan Wolverhampton — Klübünün merkezini ziyaret eden Fransız mu- habirinin aşağıya aldığımız yazısı bu hususta bize sarih bir fikir vermekte dir. Fransızın intıba'arı : Koca Arsenal Klübünü deviren — Wolverhampton takımını yakından tetkik etmek merakına ben de ka- pildim. İskoçyanın sisli semaları al- tında uzun bir seyahatten sonra klü- bün olduğu yere geldim. Wolverhampton'u ihya eden, bu- günlere kavuşturan ve hakikaten bü yük bir teknik adamı olduğunu ispat eden binbaşı Bückley'le konuşmak fırsatını buldum. Binbaşı Buckley bana çalışma prensipini şöyle hulâsa etti: İngilte- redeki birçok takımların teşkili tar- zına muhalif olarak bir kanaatim vardır. Bence bugünkü futbolde, yani as- ri ve güratli futbolde muayyen me- haretteki bir oyuncunun mutlak bir mevkii yoktur. Top muavin hattının sağ tarafında mı seyrediyor, merkez muavinle, sol muavin topun ve rakip oyuncunun Üüstünde mi olmalıdır? Takımınız hücumla mıdır? Beş mu- hacim birden topu kapıp içeri sok - mak için canlarını sarfetmelidirler. Ancak bu suretle yeni futbol oyna- nır. Ben düşündüm, evvelce takımı- mızda mevcut meşhur oyunculardan böyle bir futbol bekliyemezdim. On- ların şöhretleri ve oyun hakkındaki ananevi düşünceleri iki kırk beş da- kika top kovalamıya mâni oluyordu. Meşhur oyuncuları yavaş yavaş sat- tım. Onların yerlerine en genç isti- datları aldım. Ve gördüğünüz gibi şu şehirden uzak oteli kiraladım. Bura- da oyuncularım mütemadi temiz ha- va alırlar ve idman vaziyetlerini mu hafaza ederler, Eğlence ve sefahet olarak bilârdo- ları vardır. Sıcak odalarında uyur- lar. Sabahları ve akşamları arkadaş- larile idman ederler. Bır futbolcü bundan daha başka ne istiyebilir. Bi- zim takımda eskilerden bir merkez muavin Gullis'i muhafaza ettim. O genç takımımızın kaptanıdır. Maçın cereyanına nazaran takımda istediği tâdilâtı yapar. Oyunh sistemimiz, daima yerden ve gözle takibi müşkül olaâacak kadar se ri paslı futboldür. Böyle futbolü her takım oynamak ister, fakat eleman- ların yaşları ve idmanları kâfi gel- mez. Ben bu şekli şehirden uzak tuttu- ğüm şu otel ve oyuncularımın genç- liği sayesinde hallettim. Oyuncularımıza mukavemet aşısı yaptırdığımızi soruyorsunuz. Evet o- yuncularımıza mukavemet şırıngası yaptırıyoruz. Yalnız bu aşı değildir. Şırınga halinde öküz guddelerinin vücude verilmesidir. Yalnız bunda dikkat edilecek birşey vardır. Şırın- ganın her oyuncuya göre miktarını değiştirmek lâzımdır. Mütehassıs bir doktor bir takımın bütün oyuncuları nı şsırınga tecrübelerine tâbi tutup herkese muvafık gelen miktarı bu- lur. Şırınga mukavemeti artırmakta Sahasında Meşhur İngil'z futbolcülerinden: Crayston KHarton İTebliğler: Kır Koşusu Şampiyonluğu T. S. K. İstanbul Bölgesi Başkanlı- ğından; Türkiye Kır Koşusu Şampiyonlu- ğBuna itşirak edecek olan takımlar 6—3—1938 de yapılacak Bölge bi- rinciliğinde derece alan atletlerden teşkil edilecektir. Keyfiyet bütün atletlerimize teb- liğ olunur. Süleymaniye Klübü Başkanlığın- dan: f 5—3— 1938 Cumartesi günü saat 14 de Klüp binasında ümümi bir top- lantı yapılacaktır. T AÇA “Bütün klüp üyelerinin bu toplan- ve hiç bir mah da görülmemek tiya gelmeleri lü j r AĞ Antrenör Seyahate Çıkıyormış Ankara, 1 (Husüsi) — (Admi- | ra ismindeki Viyana klübünün | eski antrenörü olup Avusturya | Federasyonunun tavsiyesile fut- | bol federasyonunca başantrenör | | olarak angaje edilen. adamın, Türk futbolü hakkında bir fikir edinmek üzere memleket dahi- | linde bir tetkik seyahatine çıka- İf rılacağını ve program mucibin- || ce ilkönce İzmire gittiğini haber | ataım.,, | Ankaradan alıp yukarıya dercetti- l | ğimiz haber (Yerli antrenör yetiştir- | l mek ve Türk futbolüne çeşni ver- mek) maksadiyle getirilmiş olan A- 1 vusturyalının mıntakalarda boşuna | bir seyahat yapacağını gösteriyor. | Çünkü memleketimizde biraz fenni | şekilde futbol oynıyabilen üç mınta- | ka vardır. İstanbul, Ankara, İzmir | | Bunların da en iyi sekiz, klübü milli | | küme fikstürü mucibince bu aylarda | | biribiriyle çarpışmaktadır. Binaena- | leyh antrenörü bu gayrimüsait mev- simde mıntakalarda dolaştırarak hem kendisine, hem de yanında rehberlik | etmesi tabil olan federasyori mümes- siline küucak dolusu seyahat masrafı | ve yevmiye vermektense ona milli | küme maçlarını göstermek kâfidir. Yugoslav Futbolünün Bir Şansı Viyana, 28 (A.A) — Avusturya milli takımı ile Yugoslavyanın Grad yanski takımı arasında 10,000 seyir- ci önünde yapılan maç büyük bir sürpriz ile neticelenmiştir. Yugoslavya takımı, Avusturyalı- ların her iki devredeki üstün oyun- darina'rağımen 2 — 1 galip gelmiştir. TAN — Anadolu Ajansının verdi- ği bu haber spor ölçülerile ölçüldüğü zaman inanılmıyacak kadar gariptir. Ancak Ajansımızın istihbarından e- min olduğumuz için hâdiseyi Yugos- lav sporunun lehine bir puvan ol- maktan ziyade, Avusturya takımının fena bir gününde uğradığı ansız bir muvaffakıyetsizlik olarak kaydedi- yoruz. Holanda - Belçika Maçı Pazar günü- Rotterdam'da Feije- noord stadında 45 bini aşan muaz- zam bir seyirci kalabalığı önünde Belçika ve Holanda milli futbol ta- kımları karşılaşmışlardır. Eskidenberi futbolde çok kuvvetli tanınan ve 924 olimpiyadında meş- hur Uruguvay takımına ancak — bir lar bu maçta da harikulâde bir oyun ON B1 dir. Gollerin altısını ikinci yapan Holandalıların biraz daha dik katli teleri yazmaktadır. Hamburg Muhteliti Yenildi hteltti NeEi gun şehir stadında 20.000 kişilik mu- azzam bir seyirci kalabalığı önünde yapılmış ve baştan aşağı Macarların hâkimiyeti altında devam ederek 3 — 1 Hamburgluların mağlübiyeti ile nihayetlenmiştir. PT YÜK B GES S ÇER Kış Sporları: Buz Üstünde Hokey Pragda yapılan buz üstünde hokey karşılaşmalarında her sene olduğu gibi bu sene de şampiyonluğu kolay- lıkla elde eden Kanadalilar memle- ketlerine avdet ederken Almanya buz üstünde hokey şampiyonu Ries- serce klübünün davetini kabül ede- rek Garmich'deki öolimpiyat buz pa- tinaj sahasında hususi bir karşılaş- ma yapmışlar ve hâkim bir oyundan sonra Almanya şampiyonunu 6 — O YA || hiçbir ijtinin yine bizzat kendisi olduğunn artık göl farkiyle mağlüp olan Holandalı- | * göstermişler ve kuvvetli rakipleri Belçikalıları 7? — 2 gibi kahkari bir hezimeti k galip gelmişler- devrede oynadıkları - takdirde hiç bir milli takımın yapamadığı bir gol te- koru tesis edeceklerini Avrupa gaze- Macar milli takımı ile Hamburg Hambur- TAN B OKUYUCU Mektupları Seserecesunuu Tramvayların Temizliği Bir okuyucumuz yazıyor: “Fatih ve Aksaraya gelen ikinci mevki tramvay arabaları, getirdikleri yolcuları, indirir indirmez, içerisine, şirketin ihtıyar bir işcisi giriyor ve elindeki kuru süpürge ile arabayı süpürmiye başlıyor. Koca ara- banın sahanlıklarla beraber nekadar sü- ratle süpürüldüğünü şundan anlayınız ki, arabanın manevra yapıp yeni yolcuları âl- ması için geçen azmal iki dakikalık bir zaman zarfında bu iş yapılmış ve bitmiş- tir. Yolcular, arabaya bir toz bulutu için- de dalıyor. Hem öyle bir toz ki, balgâm, tükrük vesaire hulâsalarile dolu... Bu asırda, parasile pisliğe dalmıya mec- bur olan halkın sağlığına yapılan bu sui- kasdin cezası büyük olmalıdır. Şunu söy- liyeyim ki, bu işte o zavallı ihtiyar işçinin iri yoktur. T 'ay, şirke- duymiyan kalmıyan Sati, elektrikli süpür gelerin faydalarını âleme anlatacağı yer- de bu arabaların temizliğinde tecrübe et- se fena mi olur,, Bir Avrupa İmtihanı Meselesi Ankara, Hukuk Fakültesi 1929 yılı me- zunlarından ve Kütahya Ağırceza Mahke- mesi âzası Ziya Gökalpten bir mektup al- dık. Bu uzun mektupta ' ezcümle deniyor ki: “Geçen Ağustos ayında, gazetelerde, Kültür Bakanlığının Avrupaya tahsile ta- lebe göndereceğini okudum. Bu hususta her türlü şartı haizdim. Ankara Hukuk Fakültesi de beni namzet ğgösterdi. Müsa- baka imtihanına girdim. Hattâ, Malive Vekâleti hesabına açılan maliye ve iktısat tahsili için gideceklere mah Ü l ya da girdim. Netice şu oldu: Maliye imti- hanında kazanamadığım ve Hukuk imti- hanında ise, l dığından, imtihana girmemiş addolundu- ğum bana bildirildi. Bu cevapta bir tezat vardır. Çünkü, her iki imtihanda da nam- zetlik şarttır. Tekrar Fakülteye sordum. Namzetliğimin konulduğunu bir kere daha anladım. Ben, vekâlete müracaatle, mese- lenin fakülteden sorulmasını istedim. Çün kü haklıyım. in vesika ları vardır. Devlet Şürasına da müracaat edeceğim.., * Fatih Yangın Yeri Fatihte oturan bir okuyucumuz - yazı- yor: “Büyük Fatih yongını olalı aradan yir- mi sene geçti. O büyük yangında bizim e- vimiz de yanmıştı. Arsamıza yeni bir ev yaptırdık. Fakat, sonradan n da ol- ee Rizimle beraber, yangın yerine son- radan ev yaptıran herkes pişman vaziyet- tedir. Çünkü, burada ne yol vardır ne e- lektrik. Yangın olunca, yanan ailelere yar dım için mühim bir iane toplanmıştı. Bu iane ne oldu?, Bilmiyoruz, Galiba bu para ile Lâleli apartımanları yapıldı. Fatih yan gın yerlerinde evi olanları da düşünseler çok iyi olur.,, * Şahadetname vermiyorlar mı?. Emin Şendil imzalı okuyucumuz yazı- yori “Ben Güzel Sanatler — Akademisinin 1338 — 1339 ders yılı mezunlarındanım. O vakit bu müessesenin ismi Sanayii Nefise Mektebi Alisi idi. Ben resim şubesinden ve birincilikle mezun oldum. Aradan yıl- lar geçti. Harpler oldu. Mektepten şeha- detnamemi alamadım. Şimdi almak için müracaat ettim. Vermiyorlar. Şimdi mües sese başkadır, diyorlar. Halbuki şehadet- name almak benim hakkım değil midir?.. lâkadarların nazarı dikkati arzede- Fim.,,, Yeni Şapkalar , /'/ TOP wımmmuımmmmmw © . CECORUUCCLON AA LURAGLLL B n dı Halildi. Fakat hiç kimse onu bu isimle tanımazdı. Herkes ona Topal derdi. “Topal,, sözü ona bile hakiki adını unuttur- muştu. Babası, anası var mıydı? Ner de otururdu? Onu da bilen yok- tu. O, şu dünyadaki uğursuz dilen cilerden birisiydi; o sanki yere fır- latılmış bir paçavra gibiydi. On yaşındaydı. Yüzü yıllanmış bir kirle kaplıydı. Bütün gününü ve gecenin büyük bir kısmını eğri bacağını oradan oraya sürüklemek le geçirirdi. Bu sağ bacağı diz ka- pağından arkaya doğru bükülmüş- tü. Ve bu eğri bacağile yere sade dokunurdu, O kadar.. Yoksa ona ba samazdı. Hâlâ, bacağının bükümü arasında geçen kışın çamurundan parçalar sıvalı duruyordu. Sokaktan sokağa, caddeden cad deye, dükkândan dükkâna yürür; erkeklere, kadınlara ağlıyan bir te- bessümle avuç uzatırdı.. Diğer di- lenci arkadaşları avuç kları bu insanlara Allahtan uzun ömür, sıhhat, zenginlik, genç kızlara iyi bir koca, kadınlara çocuk dilerler di.. Fakat topal bunu yapmaz bir samit ve dilsiz gibi durur ve o ağ- kardı. a - İnsanlar dalkavukluğu ve ricayı severler. Muayyen dua ve yalvarış fiyatını almadan sadakayı vermez- ler. Topapl dudaklarını oynatmaz- dı. Bununla beraber kırk para yir- mi para sadaka topladığı olmaz değildi ehrin kenar bir mahallesin- de, gaz sandıklarından ya- pılmış bir kulübenin içinde oturur du. Kulübenin tavanı gaz tenekele- rinden yapılmıştı. Yağmur bura- dan kolayca akar ve rüzgâr tahta- ların arasından mukavemet görme den geçerdi. Onun için kışın taban daima çamurlu olurdu. Kulübenin içinde topali hima- yesine almış olan İbrahim amca da vardı. İbrahim amca altmış yaşla- rında bir dilenci idi. — Beli bükük çenesi sola kaymış dişleri çıkmış bir adamdı. Kemikten bir kütle gibi bütün gün kulübenin bir köşesinde büzülür otururdu. İbrahim amca insafsız ve mer- hametsiz bir adamdı. Topal muay- yen miktardan aşağı para getirdi miydi mutlaka o akşam bir dayak ziyafetine hak kazanmış olurdu. Bu akşam topal hem bacağını sürüklüyor hem de cebindeki para- ları hesaplıyordu. Yirmi yedi ku- ruş vardı. Korkudan titredi Kulü- belerine gidecek sokağın başına geldiği vakit elektrik lâmbasının altında durdu ve tekrar paraları saydı. 27 kuruş.. Ne fazla ne eksik.. O zaman gözlerinden yaşlar akmı- ya başladı. — Kulübeye girdi. İbrahim amca e- KAKAACAKAMAAGULAADAA A DU DA OKU LO KDA AA LA RAD UKUU DU GA Arapçadan Çeviren: Faik BERCMEN « mobil geçti. Bu sefer caddenin ©- —— —— & TULALULATTALDANUUTAM & Hni uzatıp paraları aldı; saydı. Son ra gürledi: — Seni uğursuz topal seni.. Bü- tün gün oynuyorsun.. Yirmi üç so- pa yiyeceksin.. O vakit hesap ta- mamlanır. Bir.. iki.. üç.. yedi.. Topal avazı çıktığı kadar bağırıyor ve yaşlar sel gibi yanaklarından aşağı yuvar- lanıyordu. 2-3-938 AVUCUDAA AAA AULAK CO CRUDUADA l . — - AL.. gün topal ters yüzü kulübe- ye dönmüştü. Bir polis ka«- fasına bir kırbaç indirerek dilen- ciliğin yasak edilmiş olduğunu bil- dirmişti. Yasak.. Yasak.. Topal, Halil bu suali kendi kendine birçok defalar sordu ve cevap bulamadı. Eli boş dönmek demek elli sopa yemek de- mekti. Ancak iki kuruş dilenmişti. —— Bündan Sülla'TKE sın.. Hükümetin istediği gibi Ve di. Sonra bir kahkaha attı: Bu sefer Halil tüccar oldu. Elin- de bir tabla.. Üstünde de kırk se- kiz kurabiye.. Tanesini altmış pa- raya alıyor ve iki kuruşa satıyor - du. Artık boynuna bağlı olan tablay- la dolaşıyor ve: — Kurabiye verelim!.. Kurabi- ye! diye bağırıyordu. İbrahim amca mutlaka kırk se- kiz kurabiyeyi satmasını şart koş- muştu. Artık akşamları hesabın tamam- , lanması için kâh yirmi, kâh otuz kâh on sopa yiyordu. Kış gelmişti. Beyrut'un kışına lâ- net olsun!.. Saatlerce durmadan yağmur yağar. Sanki semanın ka- pıları açılır ve açılan kapıların ki- lidi koybolurdu.. B öyle bir kış gecesiydi. To- pal, şehitler meydanında bir dükkânın altına büzülmüş. açı- lan gök kapılarının kapanmasını bekliyordu. Durduğu yerden geçen otomobilleri seyrediyor ve üstüne sıçrıyan çamurlara aldırmıyordu. Şimdi yüzü ve kurabiyelerin üstü çamura bulanmıştı. Hey gidi zen - ginlik.. Bu zenginler ona sadece çamur gönderiyordular. Beklemekten usanmıştı. Tram - vaya binmeyi düşündü. Doğruldu. fakat bu anda İbrahim amcayı dü- şündü. Hesabı tamam vermek lâ- — zımdı. Payasının eksik olduğunu gö- Tünce amca ne yapardı.. Tramvaya bindiğini ona söyliyebilir. miydi hiç? Gülümsedi. Bir tramvay gelip bir tramvay gidiyordu. Topal müt hiş üşüyordu. Her tarafı zangırdı- yordu. Yalımayakları donmuştu. Yağmur onları bol bol yıkamıştı. Nihayet kendi kendine karar ver- di. Ne olursa olsun tramvaya bine- cekti. Fakat biletçi karşısında çamura belenmiş her tarafı ıslarmış ve boy nunda tablası asılı olan topalı gö- rünce sahanlıktan onu asağı yu - varlayıverdi. Tam bu sırada bir oto lanca çamuru zavallıcığın — tablar- — — (Devamı 10 uncuda) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: