Og —— iu SP © İngiliz Futbolcülerine Şırınga Yapma İşi Tahakkuk Sahasında Arsenal Klübünün senelerdönberi devam eden şöhretini sarsan, dünya- nın en usta oyuncularından mürek- kep takımını tahttan indiren Wok verhampton klübünün meneceri ile görüşen bir Fransız muharriri pek şayanı dikkat malümat vermektedir. Karilerimiz pek iyi hatırlarlar, geçen Sene İngilterede oyunculara gençlik ve mukavemet aşısı tatbik edildiğini baber aldığımız vakit bir anköt aç- mıştık. O anketimizde eski oyuncu- larımıza © “aşılandıkları (o takdirde gençleri yenip yenemiyeceklerini” #ormuştuk. İhtiyar oyuncularımızın cevaplarını ve onlara gençlerin mu- kabelelerini neşretmiştik. İngilterede bile sır halinde muha- faza edildiğinden mukavemet şırın- gasının hakiki mahiyetini öğrenmek mümkün olamamıştı. Geçen gün meşhur Arsenal Klü- bünü lig maçlarında mağlübiyete uğ Tatan Wolverhampton (OKlübünün merkezini ziyaret eden Fransız mu- habirinin aşağıya aldığımız yazısı bu hususta bize sarih bir fikir vermekte dir. Fransızın intiba'arı : Koca Arsenal Klübünü deviren Wolverhampton takımını yakından tetkik ötmek merakına bende ka- pıldım. İskoçyanın sisli semaları al- tında uzun bir seyahatten sonra klü- bün olduğu yere geldim. Welverhampton'u ihya eden, bu- günlere kavuşturan ve hakikaten bü yük bir teknik adamı olduğunu ispat eden binbaşı Buckley'le konuşmak fırsatını buldum. Binbaşı Buckley bana çalışma prensipini şöyle hulâsa etti; İngilte- redeki birçok takımların teşkili tar- zına muhalif olarak bir kanaatin vardır. Bence bugünkü futbölde, yanl e3- * gi ve süratli fuibgide muayyen me- haretteki bir oyuncunun mutlak bir mevkii yoktur. Top muavin hattının sağ tarafında mı seyrediyor, merkez muavinle, sol muavin topun ve rakip oyuncunun üstünde mi olmalıdır? “Takımınız hücumda mıdır? Beş mu- hacim birden topu kapıp içeri sok - mak için canlarını sarfetmelidirler. Ancak bu suretle yeni futbol oyna- Bir. Ben düşündüm, evvelce takımı- mızda mevcut meşhur oyunculardan böyle bir futbol bekliyemezdim. On- ların şöhretleri ve oyun hakkındaki snanevi düşünceleri iki kırk beş da- kika top kovalamıya mâni oluyordu. Meşhur oyuncuları yavaş yavaş sat- tam. Onların yerlerine en genç isti- datları aldım. Ve gördüğünüz gibi şu şehirden uzak oteli kiraladım. Bura- da oyuncularım mütemadi temiz ha- Va alırlar ve idman vaziyetlerini mu bafaza ederler, Eğlence ve sefahet olarak bilârdo- ları vardır. Sıcak odalarında uyur- Jar. Sabahları ve akşamları arkadaş- larile idman ederler. Bır futbolcü bundan daha başka ne istiyebilir. Bi- zim takımda eskilerden bir merkez muavin Gulis'i muhafaza ettim. O genç takımımızın kaptanıdır. Maçın cereyanına nazaran takımda istediği tâdilâtı yapar. Oyuh sistemimiz, daima yerden ve gözle takibi müşkül olacak kadar se ri paslı futboldür. Böyle futbolü her/ 5“ takım oynamak İster, fakat «leman: Tebliğler: ların yaşları ve idmanları kâfi gel. mez. Ban bul yakı şölen GENERSN Kır Koşusu Şampiyonluğu ğum şu otel ve oyuncularımın genç-| “7. 5. K. İstanbul Bölgesi Başkanlı- Jiği sayesinde hallettim. ğndan; Oyuncularımıza mukavemet aşısı| Türkiye Kır Koşusu Şamplyonlu- yaptırdığımızi soruyorsunuz. Evet o- | ğuna itşirak edöcek Olan takımlar yuncularımıza mukavemet şırıngası | 6—3—1938 de yapılacak Bölge bi- yaptırıyoruz. Yalnız bu aşı değildir. | rinciliğinde derece alan atletlerden Şırmga halinde öküz guddelerinin | teşkil edilecektir. vücude verilmesidir. Yalnız bunda| Keyfiyet bütün atletlerimize teb. dikkat edilecek birşey vardır. Şırın- | liğ olunur. ganım her oyuncuya göre miktarını! Süleymaniye Klübü Başkanlığın. değiştirmek lâzımdır. Mütehassıs bir | dan: f doktor bir takımın bütlin oyuncuları | 5—3—1938 Cumartesi günü saat nı sırınga tecrübelerine tâbi tutap| 14 de Klüp binasında umumi bir top- berkese muvafık gelen miktarı bu-|lenti yapılacaktır. Tur. Şırınga mukavemeti artırmakta | Bütün klüp üyelerinin bu ve hiç bir mahzuru da görülmemek- (tiya gelmeleri lüzumu. iz z i rica olunur. Meşhur İngi"'z futbo'cülerinden: Crayston Karton Mi e | Futbol : Antrenör | Seyahate | Çıkıyormış Ankara, 1 (Hususi) — (Admi- | ra ismindeki Viyana klübünün | eski antrenörü olup Avusturya Federasyonunun tavsiyesile fut- || bol federasyonunca başantrenör olarak angaje edilen Türk futbolü hakkında bir fikir edinmek üzere memleket dahi- linde bir tetkik seyahatine çıka- | rılacağını ve program mücibin- N ee ilkönee İzmire gittiğini haber İ | aldım... l Ankaradan ahp yukarıya dercetti- ğimiz haber (Yerli antrenör yetiştir- Çi mek ve Türk futbolüne çeşni ver- Ül mek) maksadiyle getirilmiş olan A- vusturyalının mıntakalarda boşuns | bir seyahat yapacağını gösteriyor. Jl| Çünkü memleketimizde birez fenni şekilde futbol oyniyabilen üç mınta. ka vardır. İstanbul, Ankara, İzmir Şi! Bunların da en iyi sekiz klübü mili | küme fikstürü mucibince bu aylarda biribiriyle çarpısmaktadır. Binaena- | Jeyh antrenör bu gayrimüsait mev- simde mıntaknlarda dolaştırarak hem kendisine, hem de yanında rehberlik etmesi tabii olan federasyon mümes- siline kucak dolusu seyahat masrafı ve yevmiye vermektense ona mili küme maçlarını göstermek kâfidir. Yugoslav Futbolünün Bir Şansı Viyana, 28 (AA) — Avusturya milli takımı ile Yugoslavyanın Grad yanski takımı arasında 10,000 seyir- ci önünde yapılan maç büyük bir sürpriz ile neticelenmiştir. Yugoslavya takımı, Avusturyalı- ların ber iki devredeki üstün oyun- 2 — Toaüiliş gelmiştir. TAN — Anadolu Ajansının verdi- ği bu haber spor ölçülerile ölçüldüğü zaman İnanılmıyacak kadar gariptir. Ancak Ajansımızın istihbarından & min olduğumuz için bâdiseyi Yugos- lav sporunun lehine bir püvan ol- maktan ziyade, Avusturya takımının fena bir gününde uğradığı ansız bir muvaffakıyetsizlik olarak o kaydedi- yoruz. Holanda - Belç'ka Maçı Pazar günü: Rotterdam'da Feije- noord stadında 45 bini aşan muaz- zam bir seyirci kalabalığı önünde | Belçika ve Holanda milli futbol ta- kımları karşılaşmışlardır. Eskidenberi futbolde çok kuvvetli tanınan ve 924 olimpiyadında meş- hur Uruguvay takımına ancak bir gol farkiyle mağlüp olan Holandali- lar bu maçta da harikulâde bir oyun göstermişler ve “kuvvetli. rakipleri Belçikalıları 7 — 2 gibi kahkari bir hezimete uğratarak galip gelmişler. dir. Gellerin altısımı ikinci devrede yapan Holandalıların biraz daha dik TAN amın. || KUYUCU Mektupları | İ Tramvayların Temizliği Bir okuyucumuz yazıyor: “Fatih ve Aksaraya gelen ikinci mevki tramvay arabaları, getirdikleri yolcuları, indiri” indifmez, içerisine, şirketini ihtiyer bir işelsi giriyor ve elindeki kuru süpürge ile arabayı süpürmiye başlıyor. Koca sra- banın sahanlıklerin beraber nekadar sü- ratle süpürüldüğünü şundan anlayınız ki, srabanım manevra Yapıp yeni yolcuları ai» mâsi için geçen azmai iki dakikehk bir İzaman zarfında bu iş yapilmiş ve bitmiş- | tir. Yolcular. arabaya bir toz bulutu için- de dalıyor. Hem öyle bir toz ki, balgim, tükrük vesaire hulâsalarile dolu... İ| Bu asırda. parasile pisliğe dalmıya mec-! bur olan halkın sağlığına yapılan bu sul- kasdip cezası büyük olmalıdır. Şunu söy- liyeyim ki, bu işte o zavallı ihtiyar İşçinin hiçbir sunltaksiri yoktur. Tramvay, sirke- tinin yine bizrat kendisi olduğunu artık duymiyan kalmıyan Sati, elektrikli süpür gelerin faydalarını #leme anlatacağı Yer- de bu arabaların temizliğinde tecrübe et- ve fena Xi olur, * Bir Avrupa İmtihanı Meselesi Ankara, Hukuk Fakültesi 1929 yıl me- yanlarından ve Kütahya Ağırceza Mahike- mesi âzası Ziya Gökalpten bir mektup al- dik. Bu uzun mektupta * excümle deniyor kiz “Geçen Ağuster ayında, gazetelerde, Kültür Bakanlığının Avrupaya tahsile ta- lebe göndereceğini okudum. Bu hususta her türlü şartı haizdim. Ankara Hukuk Fnirülteri de Bani namzet gösterdi. Müsa- baka imtihanına girdim. Hattâ, Maliye Vekâleti hesabına açılan maliye ve İktisat tahstli için gideceklere mahsus müsabaka- — | ya da girdim, Netice şu oldu: Maliye imti- hanında kazanamadığım ve Hukuk imt- hanında ise. nemzetlik vesikam bulunma- dığından, imtihana girmemiş sddolundu- ğum bana bildirildi. Bu cevapta bir tezat vardır. Çünkü, her iki imtihanda da nam- zetlik şarttır. Tekrar Fakülteye sordum. Namzetliğimin konulduğunu bir kere daha anlsdım. Ben, vekâlete müracaatle, mese- lenin fakülteden sorulmasını istedim. Cün kü tâmamen haklıyım. Hidiselerin vesika ları vardır. Devlet Şürasına da müracaat edeceğim... e Fatih Yangın Yeri Fatihte oturan bir okuyucumuz. yazı- yor “Büyük Fetih yenazını olalı aradan yir- vimiz de yanmıştı. Arsamıza yeni bir ev yaptırdık. Fakat, sonradan pisman da ol- m niztrnle “etaba, “yanıcı Yarina sen rarian ev yaptıran herkes pışman yeziyai- tedir. Çünkü. burada ne yol vardır me 6- lektrik. Yangın olunca, yanân ailelere yar fane'ne oldu?, Bilmiyoruz, Galiba bu para ile Lâleli apartımanları yapıldı. Fetih yan gın yerlerinde evi olanları da düşünseler çok iyi olur., Şahadetname vermiyorlar mı?. Emin Şendil İmzalı okuyucumuz. yan- yari “Ben Güzel Sanatler o Akademisinin 1938 — 1308 ders yılı mezunlarındanım. O vakit bu müessesenin İsmi Sanayii Nefise Mektebi Alisi idi. Ben resim şubesinden ve birincilikle mezun oldum. Aradan yıl- lar geçti, Harpler oldu. Mektepten şeha- detnamemi alamadım. Şimdi simak icin müracaat ettim. Vermiyorlar. Şimdi mües sese başkudır, diyorlar. Halbuki şehadet- name almak benim hakkım değil midir? Alâkadarların nazarı dikkatine arzede- Yeni Şapkalar katli oynadıkları * takdirde hiç bir milli takımın yapamadığı bir gol te- koru tesis edeceklerini Avrupa gaze- teleri yazmaktadır. Hamburg Muhteliti Yenildi Macar milli takımı ile Hamburg muhteliti arasındaki maç Hambur- gun şehir stadında 20.000 kişilik mu- azzam bir seyirci kalabalığı önünde yapılmış ve baştan aşağı Macarların hâkimiyeti altında devam ederek 3 — 1 Hamburgluların mağlübiyeti ile nihayetlenmiştir. dier dl Kış Sporları: Buz Üstünde Hokey Pragda yapılan buz üstünde hokey 'karşılaşmalarında her sene olduğu gibi bu sene de şampiyonluğu kolay- ıkla elde eden Kanadalılar memle- ketlerine avdet ederken Almanya buz üstünde hokey şarapiyonu Ries- serce klübünün davetini kabul ede- Tek Garmieh'deki olimpiyat büz pa-| tinaj sahasında hususi bir karşılaş , toplan-|ma yapmışlar ve hâkim bir oyundan sonra Almanya şampiyonunu 6 — 0 etmişlerdir. İlkbahar için en yeni şapka dı Halildi. Fakat hiç kimse onu bu isimle tanımazdı. Herkes ona Topal derdi. “Topal, sözü ona bile hakiki adını unuttur- GAMA OE BABANA DAA AASA BABA SASA O AAA İBARE muştu. Babası, anası var mıydı? Ner de otururdu? Onu da bilen yok- tu. O; şu dünyadaki uğursuz dilen cilerden birisiydi; o sanki yere fır- latılmış bir paçavra gibiydi. On yaşındaydı. Yüzü yıllanmış bir kirle kaplıydı. Bütün gününü ve gecenin büyük bir kısmını eğri bacağını oradan oraya sürüklemek le geçirirdi. Bu sağ bacağı diz ka- pağından arkaya doğru bükülmüş- tü. Ve bu eğri bacağile yere sade dokunurdu. O kadar.. Yoksa ona ba samazdı. Hâlâ, bacağının bükümü arasında geçen kışın çamurundan parçalar sıvalı duruyordu. Sokaktan sokağa, caddeden cad deye, dükkândan dükkâna yürür; erkeklere, kadınlara ağlıyan bir te- bessümle avuç uzatırdı.. Diğer di- lenci arkadaşları avuç ouzattıkları bu insanlara Allahtan uzun ömür, sıhhat, zenginlik. genç kızlara iyi ml sene geçti. O büyük yangında bizim e-| bir koca, kadınlara çocuk dilerler di.. Fakat topal bunu yapmaz bir samit ve dilsiz gibi durur ve o ağ- İnsanlar dalkavukluğu ve ricayı dım için mühim bir isne toplanmıştı, Bu) severler. Muayyen dua ve yalvarış fiyatını almadan sadakayı vermez- ler. Topapl dudaklarını oynatmaz- dı. Bununla beraber kırk para yir- mi para sadaka topladığı olmaz değildi. ehrin kenar bir mahallesin- de. gaz sandıklarından ya- pilmış bir kulübenin içinde oturur du. Kulübenin tavanı gaz tenekele- rinden yapılmıştı. Yağmur bura- dan kolayca akar ve rüzgâr tahta- ların arasından mukavemet görme den geçerdi. Onun için kışın teban daima çamurlu olurdu. Kulübenin içinde topalı hima- yesine almış olan İbrahim amca da vardı. İbrahim amca altmış yaşla” rında bir dilenci idi (Beli bükük çenesi sola kaymış dişleri çıkmış bir adamdı. Kemikten bir kütle gibi bütün gün kulübenin bir köşesinde büzülür otururdu. İbrahim amca insafsız ve mer- bametsiz bir adamdı, Topal muay- yen miktardan aşağı para getirdi miydi mutlaka o akşam bir dayak ziyafetine hak kazanmış olurdu. Bu akşam topal hem bacağını sürüklüyor hem de cebindeki para- ları hesaplıyordu. Yirmi yedi ku- ruş vardı. Korkudan titredi Kulü- İ belerine gidecök sokağın başına geldiği vakit elektrik lâmbasının altında durdu ve tekrar paraları saydı. 27 kuruş. Ne fazla ne eksik. O zaman gözlerinden yaşlar âkmi- ya başladı. 2-3-938 adaşa isa saad TOPAL... Arapçadan Çeviren: Faik BERCMEN Tini uzatıp paraları aldı; saydı. Son ra gürledi: — Seni uğursuz topal seni. Bü- tün gün oynuyorsun.. Yirmi üç s0- pa yiyeceksin. O vakit hesap ta- mamlanır. Bir.. iki. üç.. yedi.. Topal avazı çıktığı kadar bağırıyor ve yaşlar sel gibi yanaklarından aşağı yuvar» lanıvordu. gün topal ters yüzü kulübe- ye dönmüştü. Bir polis ka- fasına bir kırbaç indirerek dilen- ciliğin yasak edilmiş olduğunu bil- dirmişti. Yasak.. Yasak.. Topal, Halil bu sunli kendi kendine birçok defalar sordu ve cevap bulamadı. Eli boş dönmek demek elli sopa yemek de- mekti. Ancak iki kuruş dilenmişti. İbrahim him amca kırk. sekiz sopayı VE Bündük dökzü İLLE &ın.. Hükümetin istediği gibi ÜS di, Sonra bir kahkaha attı: Bu sefer Halil tüccar oldu Elin- de bir tabla.. Üstünde de kırk se kiz kurabiye. Tanesini altmış pa- raya alıyor ve iki kuruşa satıyor « du. Artık boynuna bağlı olan tablay- la dolaşıyor ve: — Kurabiye verelim!.. Kurabi- ye! diye bağırıyordu. İbrahim amca mutlaka kırk se- kiz kurabiyeyi satmasını şart koş- muştu. Artık akşamları hesabın tamam- lanması için kâh yirmi, kâh otuz kâh on sopa Yiyordu. Kış gelmişti. Beyrut'un kışma lâ- net olsun!.. Saatlerce durmadan yağmur yağar. Sanki semanın ka- pıları açılır ve açılan kapıların ki- Midi koybolurdu.. B öyle bir kış gecesiydi. To- pal. şehitler meydanında bir dükkânın altına büzülmüş. açı» lan gök kapılarının kapanmasını bekliyordu. Durduğu yerden geçen otomobilleri seyrediyor ve üstüne sıçrıyan çamurlara aldırmıyordu. Şimdi yüzü ve kurabiyelerin üstü çamura bulanmıştı. Hey gidi zen - ginlik.. Bu zenginler ona sadece çamur gönderiyordular. Beklemekten usanmıştı. Tram « vaya binmeyi düşündü. Doğruldü. fakat bu anda İbrahim amcayı dü- şündü. Hesabı tamam vermek lâ- zımdı. Pazasıriın eksik olduğunu gö- rünce amca ne yapardı. Tramvaya bindiğini ona. söyliyebilir miydi hiç? Gülümsedi. Bir tramvay gelip bir tramvay gidiyordu. Topal müt hiş üşüyordu. Her tarafı zangirdi- yordu. Yalınayakları donmuştu. Yağmur onları bol bol yıkamıştı. Nihayet kendi kendine karar ver- di. Ne olursa olsun tramvaya bine- cekti, Fakat biletçi karşısında çamura belenmiş her tarafı ıslanmış ve boy nunda tablası asılı olan topah gö- rünce sahanlıktan onu asağı yu - varlayıverdi. Tam bu sırada bir oto o o mobil geçti. Bu sefer caddenin 6-