——. 8.1.8 No, 23 Bilhassa (Yenigün) ve (Akşam) Bazeteleri, artık tamamiyle tehli- a giren memleket münevverle- ise. Pervasız birer avukatlığını 3 Tühte etmişlerdi. Hak ve adalet ie da çırpınan bu gazetelerin Sriyatı karşısında, Zeynelâbidin €ndi Hazretleri, a haksızlığı Pasıl kabul etmiş.. Yapılan tevkif- İdarei örfiye kanununa mü- olduğunu söyliyecek kadar ü ie nasıl kuvvet görebilmiş- a örülüyor ki; maksat, hak ve a- tee değildi. Hürriyet ve İtilâf *kasının bu kalın temel direği: — Ne yapalım, evlât.. Bâlâdan e emre itaat lâzım. Yeceği yerde; zarifane ve nazikâ- Ne bir lisan kullanmış: — İdairei örfiye kanunu böyle tevkife müsaittir. Demekle fırkasının siyasetini iz etmiş" ttihatçılar korkusu tamami le ortadan kalkıncıya ka- dar, (Gümüleineli İsmall Bey) ih- at göstermiş; İstanbula gelme- MİştL. Fakat bu korku zail olur ol Z artık avdet etmiş; oda - em- #ali misilü - yaldızlı bir külâh mek istemişti. Gümüleineli İsmail Bey, fırka i kezinde pek soğuk karşılandı- Anı bissetmişti, Onun için birden ye de içindekileri dökememişti, #kat - meşhur olan hülülkârlığı kul) 2V45 yavaş icap edenlere s0- firkadeki girli cereyunla anlar anlamaz, sesini derhal per Perde yükseltmişti. Evvelâ, (Şaban ağa) yı bir köşe VE çekerek; ağ Be, Şaban Efendi!.. Ben seni adık Beye dost zannederdim. Me et, sen de nafile imişsin... Zaval. barlık Boy, henüz hayatta iken, irsda bu adamlar. - tıpkı kalı İPli varisler gibi - onun mirası- hi aylaşsınlar.. Onun mevkline BİP otursunlar da, sen de bunla- W hoş göresin... Hattâ onlarla teş- Yikimosai edesin. Bu, revayi hak Ru? Demişti, Zeki Şaban Efendi; Gümüleine- dinin maksadını derhal keşletmiş- — Eh... Biraz daha cüret, Gü - Mülcineli.. Karamanın koyunu, son çıkar oyunu... Ben, onları nasıl boyar, pazarda satarım. esi lâzımgelirken; — Yanlış düşünüyorsun, Gü- Mülcineli.. Maksat, elbirliği ile d t etmek değil mi?.. Ha, Sa- ik Beyle çalışmışım.. Ha, Vasfi Boca ile... Fırka dediğin, kimsenin ile kaim olmamalı... Bahu - #US bu zatlar, bana mühim bir va- tevdi ettiler, Sadık Beyin ada Sa olduğum helde, bu kadar erani- Ve itimat gösterdiler... Eh, bu İnsaniyete kraşı, ben de insanlığı Söstermeliyim. ti. vim Ağanın bu cevabı. Gü lerniğai, mülcinelinin kalbini iğne- dü Çünkü onun maksadı; Şa- Ağadan lâstikli bir cevap alır la > derhal fırka arkadaşları 0- ve m Sabri, Zeynelâbidin, mat Vasfi lardan birine ik Hocala; > Hocalar! Sizin ilim ve irfanı Bini turp sıkayım. Sadık Beyin ca da bl sinenizde besliyorsunuz ri aberiniz yok. Şeytan Kayss tür eğik Bey gelir gelmez, bü- ledi ona mal etmek için bü- Da, ns dalavereler çeviriyor... mek DEK. Fakat bunu diyebil- Büyü, Sini Şaban Ağanın ağzından arı iz Wtihama elverişli bir tek ni Ee işitmemişti.. Yalnız; ye- arın bozuk düzen gidisi E“K O-N-O“M:İ > KÖYCÜLÜK : e BORSALARDA : sönüm Programlara GÜNLÜK Anadoludan Nasıl doğdu 7? - Nasıl yaşadı? - Nasıl battı? Nasıl doğdu ? - Nasıl yaşadı? - Nasıl battı | — İKİNCİ KISIM — hakkında tenkitlere başlar başla- maz; — Yanlış hareketlerinizden biri de, Şaban Ağaya lizumundan faz- la mevki vermek olmuş. Ne Mizü- mu vardı, buna?.. Her gün Padi- şahla temas ettirecek, derli toplu, eli yüzü temiz büşka bir adamınız yok muydu?... Demişti ümileinelinin bu nokta üzel de durması sebepsiz değil Çünkü, Şaban Ağa “ile, fırkanın (Mümtaz şahsiyet) lerinden olan (Adanalı Zeynelâbidin Bey), fırka ile padişah Vahdettin arasında (ir- tibati memuriyetine tayin edilmiş ti, Bu iki zatın vazifesi; her gün saraya giderek padişah Vahdet - tinin fırkaya vereceği emirleri te- lâkki etmek.. Fırkanın kararları- nı da yine padişaha arzetmekti. Gümülcineli, bu mesele hakkın da tutturduğu sözlere; — Alaydan yetişme bir mülâ- zım parçası ile, İrapta mahalli ol- mıyan bir Adanalının fırka nâmı na her gün İzatı şâhane) ile burun buruna gelmesi, doğru olmasa ge- rek, Diye, hitam vermişti. Gümülcinelinin ruhunu bilen muhatapları, onun bu sözlerinde” ki maksadı unlamskta gecikme- mişlerdi. — Völna, müfalcan doğru görü nür amma, bunda bir hikmet vardır... Malüm ya, Şaban Ağanın zekâ ve anlayış kabiliyeti keskin. dir. Maaşallah, (ep) demeden (leb lebi) yi anlar. Kabiliyetli | zattır. Fırkaya olan muhabbet ve sadaka ti ise, cümlemizce derkârdır.. danalıya gelince; Allahın bi ne emanet, söylemiye başladı bülbül gibi sö bu iki zat, biribirlerinin meziyetle rini ikmal ediyorlar, kuvvetli bir şahsiyet teşkil ediyorlar. Kendile- rine tevdi ettiğimiz bu vazifede de (elhak) muvaffakıyet gösteri yorlar. Diye cevap vermişlerdi. Gümülcineli, şu anda fırkada mevcut olan tesanüde hayret et- miş, Bu kütleyi sarsarak bir ge- dik açıp, oraya giremiyeceğine da ir kalbinde üzüntülü bir endişeye belirmişti. Bu endişe, birkaç gün devam et tikten sonra, nihayet bir gün Vas- fi Hocayı bir köşeye çekmiş: — Hoca! Geldim geleli, fırka- da soğuk muamele görüyorum. Bu nün, farkındayım. Fakaa bilirsin ya?.. Ben, değme lâhavle ile gide cek şeytanlardan geğilim. Ben de sizinle beraber, kırk yıldır patri- ğin merkebini güdüyorum. Ben de sizin gibi bakkımı isterim. Bunların içinde, kendime en Ya - kın seni görüyorum. Onun için sa na söylüyorum. Demişti asfi Hoca, gayet açık dav- ranmış; veziyeti şöylece izah etmişti: — Bak, Gümülcineli.. Sen, zeki bir adamsın. Hakikaten, ko- lay kolay aldanmazsın, Ben sana hal ve ahvali açıkça söyliyeyim. Eğer maksadın, bir (Nazırlık) kap mak ise, bunu aklından çıkar, — Niçin?.. — Dsmat Ferit Paşa, seni nazır az, TE Sia, canım... Ali Kemali Maarif Nazırı, Rıza Tevfiği Şüra- i Devlet Reisi yapıyor da, beni niçin. Meselâ, bir Dahiliye Nazı- rı yapmıyor. Hepiniz bilirsiniz. Mehmet Ali, benim ayağımın pa- pücu olamaz. Onu, on defa suya KI Yazan : Ziya Şakir “Maksat, Birlikte Çalış- mak Değil mi, Beraberiz,, götürür; hepsinde de sususz geti- ririm, — Amenna ve saddakna, İş- te mesele burada ya.. Saray ve da- mat Paşa, körükörüne Maat işti - yor, azizim... Artık, (ukalâ) lık devri, geçti... Halbuki sen, cehen- neme girsen, (odunlar yaş) diye bağırırsın... Onun için Damat Pa şadan çok fena numara almışsın. Nafile yere, boş hülyalara kapıl ma. Benden sana dostçasına bir nasihat... Alınacak Yeni Vazifeler 1938 yılında köy programlarının tanziminde, yeni bazı vazifelerin programlara alınması kararlaştırıl- mıştır. Nüfusü beşyüzden fazla ve binden &x olan köylerde yapılacak işler. tesbit edilmiştir. Köylüler bil- hassa ağaç yetiştirmeye, orman tesi- sine ehemmiyet verecekler, köyün İ- çinden geçen yolları taş döşeyecek- ler, peynir, yağ yapmak için makine #lacaklar, köyün ihtyiacı olan nak bant, demirci, arabacı, berber, ayak- kabıcı yetiştirilecek, köy malı için bir zahire ambarı yaptırılacaktır. Köy sınırı içindeki bütün işler için ihtiyar meclisleri ber köylüye salı sa- Vacaklardır. Bunun dışında olarak ot Gümüllcineli, başım göğsüne doğ | zaklardan, meralardan, taş. kireç ve ru eğmişti. Önüne düşen traşma, göz gezdirmişti. Ve sonra, hazin bir sesle: — E, ben ne olacağım?.. Demişti. Vasfi Hoca, derhal cevap ver - mişti; ğ -— Haaa, sen, ne olacaksın, öy- le mi?. Sana, İş hazır. Hemde, tam sırtına biçilmiş bir kaftan. Bunu, ben senden evvel düşün- düm; taşındım. Tam'senin görebi- leceğin bir iş hazırladım... Sen, (Bursa) ya vali olacaksın. Gümüleineli, yerinden fırladı. Yüksekten düsen hayallerinin bin parça olan enkazı karşısında, &cı acı kıvrandı: (Arkası Var) * Tevfik Paşa kabinesinde Adliye Nazırı olan Arif Hikmet Paşa, seh- ven Damat Ferit Paşa kabinesinde de nâzır gösterilmiştir. Düzeltiriz. tuğla ocaklarından, kaplıcalardan ve diğer köy kaninu ile tesbit edilen ge lir kaynaklarından köy bütçesi için para toplanacaktır. Muhtar seçimleri şubat ayı içinde yapılacak ve yeni seçilenler martta işe başlıyacaklardır. Günü biten köy muhtarı ve ihtiyar meclisi azaları ye rine yeniden seçim yapılacaktır. İhtiyar meelisleri lüzum görürler- se parası köy sandığına yatırılmak üzere köy namına tarla ektirecekler ve mahsul ayrıca imece yoliyle elde! edilecektir. Nüfusu beş yüzden fazla olan köy- lerde kültür işleri bütün köylünün birleşmesiyle imece usuliyle yapıla- caktır. Köylü mecburi olan işleri gör mez ise cezalandırılacaktır. Sene i- çinde köy sınırı içindeki su birikin- tileri kurutulacaktır. Kızıl Nasıl Başlar ? N Kınl hastalığından korunmak, çocukları korumak için onun na- sıl bulaştığım bilmek birinci şart- tır. Fakat hastalığın kızıl olduğu- nü anlayıp hekimi çağırmak için kırmızı lekelerin çıkmasını bek- lerseniz haylıca gecikmiş olursu- nuz. Hastalığın o vakite kadar ev deki başka çocuklara da bulaşmış olduğuna çok ihtimal vardır. Ön- ce de söylediğim gibi, kızıl hasta lığı daha kırmızı lekeler meyda- na çıkmadan, başındanberi bula- şiktir. Bundan doları, hastalığın nasıl başladığını bilmek, hem başkala- Fını korumak, hem de hastalığı vaktinde şüpheli sayarak hastayı vaktinde tedavi ettirmeğe başla- mak için lüzumludur. Bilirsiniz ki, mikroplu basta- lıkların tefrih devri denilen bir kuluçka zamanı vardır. Hastalığın mikrobu vücuda girdikten sonra tesirini meydana çıkarmadan ön- ce az çok uzun bir müddet geçer, Kızıl hastalığının tefrik devri iki- den dört yüne kadar sürer. Fa kat on gün kadar sürdüğüne de mi saller olduğundan hastayla temas etmiş bir çocuğu on gün kadar şüpheli sayarak dışarıya - hele mektebe - bırakmamak ihtiyatlı olur. Bu tefrih müddeti içinde has talığın hiçbir alâmeti görülmez. Mikrohun kuluçka zamanı geç- tikten sonra titreme gelir. Hara- ret derecesi de birdenbire yiikse- Tir, otuz dokuzun üstüne, kırka kadar çıkar, Çocuk zaten sinirli ise saçma sözler söyler. Küçük ço cuklarda havale geldiği de olur. Fakat kızılın böyle başlangıcında en mühim alâmeti nabzın pek 2- cele acele atmasıdır. Dakikada 140 « 160 defa vurur. Birdenbire yükselen bir ateşle birlikte çocn- un nabzını da böyle pek acele “bulursanız hemen hekimi | çağır- makta isabet etmiş olursunuz. He- kim de hastalığı vaktinde teşhis etmiş olur. O gelinciye kadar siz de çocü- ğun boğazına bakabilirsiniz. Za- ten çocuk boğazından şikâyet te eder. Yutarken boğazının acıdığı- Bı, ağzının kulaklarına doğru ya- yıldığını söyler, İçerisine bakınca bademciklerini, onlardan daha içe risini koyu kırmızı görürsünüz. Bu kırmızılıktan sakınmalısınız. Çocuğun diline de dikkat ederse- niz Üzerinin kalınca beyaz bir pasla örtüldüğünü görürsünüz. Fa kat biraz daha inceleyiniz: Daha başlangıçta bile, kızıl hastalığında dilin ucu ve kenarları kırmızı dır. Hastanm dili böyle ortasın- da beyaz, kenarlarında ve ucunda kırmızı olunca, eski bekimlerin kay da gelir. Bu da hastalığın kı- sıl olduğuna alâmet sayılır. Ba- yağı boğaz hastalığının başında kay olmaz, kızıl hastalığından ge- len boğaz ağrısının başında çocuk kay eder, derler. Ateş yüksek, nabız da o kadar a- cele olunca biraz da nefes darlığı bu lunması hatıra gelir, Halbuki kızıl hastalığında nefes darlığı olmaz. Bunun bulunmaması da kızıl has- talığını kuvvetle şüphelendirir. Sözün kısası kızıl hastalığı ba- şında bayağı bir boğaz hastalığı. na benzer. Onun İçin bu hastalığın bulunduğu yerde ve mevsimde bo Hazı ağrıyan her çocuğu kızıldan şüpheli saymak, ona göre hem kendisini tedavi ettirmek, hem de başka çocukları korumak için, haksız değildir. dayi PIYASA Piyasamıza yirmi üç bin beş- $ yüz kiloluk bir parti kuru fasul- $ ye getirilmiş ve kilosu yedi ku- $ ruştan satılmıştır. ; * $ Anadoludan en hir bin beşyüz : kiloluk bir parti mercimek geti- rilmiş ve kilosu 7,20 - 8,20 kuruş arasında müşteri bulmuştur. * Adapazarı ve Bandırmanan kırk beş bin kilo sarı ve beyni mısır getirilmiş, sarı mısırların $ kilosu 4,30 ve beyaz mısırların $ kilosu 4 kuruştan satılmıştır. * Dün piyasamızda, mi 8/10 ; ş kuşye- kuruştan, — süsam 16,05 © kuruştan © satılmış - tır. 1500 kile ketentohumu İle ketenyağı gelmiş ise de keten yağları 44 - 46 kuruş arasında müşteri bulmuştur. vereamasearen. İngiliz - Amerikan Ticaret Anlaşması Vaşington. 25 (A.A.) — Yakında imzalanacak olan İngiliz — Ameri- kan ticaret anlaşmasında Amerika. nın gümrük resimler'ni ndirmeyi der piş ettiği takriben elli kalem eşyayı gösteren munzam bir liste Hariciye Nezareti tarafından (neşredilmiştir. Ayrıca neşredilen bir. beyannamcde ithalât resimleri ticaret itilâfları hak kında meri olan bundan evvelki ka nun mucibince yüzde elli nisbetinde indirilmis olduğundan bundan fazla tenzlât yapılamıyacağı bildirilmekte AKDAĞMADENİNDE : Yeni Çalışmalar Akdağ Madeni, (TAN) — Bir se neden fazla zamandır Yozgat vali ve kâletinde bulunan kazamız kaymaka mı Mehmet Ali Alpsar buraya dön- müş ve vazifesine başlamıştır. Kaymakamm gayretile Halkevi a- çılmış ve eve mükemmel bir radyo! alınmıştır. Mevsim dolayisile bir, iki köyde çi kân hastalıklarla kaymakam bizzat alâkadar olmuştur. Yakın bir Iazs- dan doktor getirtilmiş ve hastalığın önüne geçilmiştir. BORSA 0 281038 PARALAR Alış Satış Prank 80— 8— Dolar 123— 126— Liret g0 10 Belçika Fr, Drahmi Isviçre Fr, Leva Florin Kron Çek Şilin Avusturya o 21— 23— Mark 20 700 Zor Mm ie Pengo n— Be Ley 2— Dinar Me S- Kron İsveç 30 Sterlin 625, 630 Alim Bugün fiyat yoktur. Bunkaot Bugün fiyat yoktur, ÇEKLER Acılış 24,125 1,7953 Varşova 4.1040 © 41925 Budapeşte 3.9960 o age“ Bükreş, 106,4015 1063593 Belgrat 343140 3430 Yokohama, 2,7325 o 22312 Stokholm 3085 3.0840 Londra 625,75. 629, 23,735 o 23,745 Hiç Buğday Gelmedi Dün Zahire borsasma tüccar na. mına Anadoludan buğday gelmemiş” dir. Ziraat Bankası namma getirilen buğdaylardan nümuneler *aşhir olun muştur, Bu buğdaylardan evvelki gün 4—35 çavdarlısı 5,23 kuruştan sa tılmış iken dün mal gelmediği için bunka, ayni buğdayları 5.25 kuruş- tan bile satmamıştır. Evvelce geimiş yumuşak buğdaylar 5.25 — 5.3) ku. ruştan, sert buğdaylar 5.22 kuruştan yemeklik arpalar. 4.20 ve Anadolu Arpaları 4,08 kuruştan o verilmuşur. Çavdar 4,38 — 5 kuruştur. Dünkü Muameleler Borsanın dünkü muameleler! yine gevşek geçmiştir. Unitürk 19 Yiradır. Merkez Bankası 97.50, Anadolu tah- villeri 40,60, Mümessi'ler 40 hisse ler 23,70, Ergani tahvilleri 98, Sı. vas — Erzurum 88, gayrımlbadil bö noları 21, Aslan çimentosu 1010 Ji radan satılmıştır. Londra borsası bir sterlin karşılığına 15187 frank ve 4.9087 dolar fiyat vermiştir. Paris borsasında Unitürk 311 franktır, Lâyihanm Esasları Hazır Borsa acenteleri birliği 'dare heya & din bir toplantı yaparak hüküme- te verilecek lâyihanm esaslarını gö. rüşmüştür. Idare heyeti, evvelce Is- tanbulda bir borsa binası yapılması için yaptırılıms olan plânlar Üzerin- de de görüşmüş ve bazı noktaları töz bit etmiştir, Idare heyeti hafta içn de birliği umumi bir toplantıya çağr rarak hazırlanan rapor ve plânlar hakkmda izahat verecek ve murah- haslar tekrar Ankaraya giderek Ma. liye Vekâleti ile temaslarda buluna” caktır. Kasaplık Hayvanlar Evvelki gün şehrimize getrilen ka saplık hayvanlardan 101 beynacka- raman kilosu orta fiyatla 21.58 ku. ruştan, 2611 kızıl karaman 19.87 ku- ruştan, 420 dağlıç 1848 kuruştan, 212 kara'pıka 18 82 kuruştan 850 süt kuzusu 3148 kurustan. 119 keçi 12.20 den. 110 şark öküzü 16.14 ten, 41 öküz 13.20 kuruştan, 4 inek 1341 kuruştan, 17 dana 11.10 kuruştan, & manda 948 kuruştan, 16 malak 11,77 kuruştan borsa satışı olarak sa tılmıştar. İZMİRDE: Paraşüt Kulesine Mlâveler İzmir, (Tan muhabirinden — Kültür parkında Türk Hava Ku rumu tarafından ve 38 bin küsur lira harcanarak vücude getirilen paraşüt kulesinde bazı değisiklik- ler yapılması takarrür etmiştir. Bu kuleden şimdiye kadar birkaç bin genç parasütle atlamış, hiçbir kaza da kaydedilmemiştir. Fakat ya pılacak tadilât ve ilâvelerle yüz binde bir kaza ihtimali bile ön- lenmiş olacaktır. Bu ıslahat ve ta- dilât için buluş, tamamen Türk mü hendislerine aittir, Paraşüt kulesinde kış mevsimi tecrübelerine başlanmıştır. Rüz - gür saniyede dört metreyi geçtiği günlerde, kış atlamaları yapılacak tır. İzmir paraşüt öğretmenliğine, Türkkuşu merkez öğretmenlerin - den Rüstem tayin edilmiş ve şeh- rimize gelerek yeni işine başlamış- tir. Kuleye yapılacak ilâvelerle pa- raşütle tıpkı tayyareden atlar gibi boyunlarındaki halkayı çekecek - lerdir. Halka çekildikten sonra at- lama neticesi olan İniş normal şart lar içinde ve azami süratle devam edecektir. YENİ NEŞRİYAT: — ANADOLUDA ESKI DUGUN VE EVLENME ADETLER! — Konservatuar