12 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

12 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN Tıp Dünyasında: Hasta Kalbe ? ama Weidman'ın Elinden Ası Bile | Güçlükle Kurtulan Yapılıyor | Parisli Güzel Kadın bu Seyede çar Ta Anlatıyor Bir oHastalığın Tama- men Önüne Geçiliyormuş Kalp hastalıkla, rının en tehlikeli. lerinden biri dok. torlukta “Angina Pectoris,, adını ta. şır. (Bu Jâtince ta. birin Angina keli, mesi boğma, Pec. ariste tuzağına düşürüp e. P vine götürdüğü kadınları canavar gibi parçaltıyan katil Veid. man'â âit tahk.kat devam etmek. tedir, Müstantik bu korkunç katil hakkında yeni yeni ipuçları ya. | kalamaktadır. Geçen gün sorguya çekilen Alman muhacirlerinden 27 yaşındaki Glaser, şimdiye kadar Köprü dubaları üstünde, olta ile, denizden ekmek avlıyan hayat amatörleri.. Karaya Vuran Zavallı Balıklar Düşmandan Kaçan Mülteciler Gibidir! eçenlerde balık karaya vur. du, Fakat, balığın, insanlar arasına karışmak arzusunu, bize karşı beslediği sempatiye atfetme Yiniz. Yahutta, o kadar çok balık Sikmiş ki, denizler dar gelmiş, di- Ye düşüneceksiniz. Bunların hiçbiri değil, Beşik taş, Ortaköy, Topane sahillerine Sıkan zavallı balıklar Ispanya har bindeki mülteciler, Japonların ö- nünden kaçan Çinliler gibi, selâ - Met sahili arıyan günahsız hay - Vancıklardır. Yalnız düşünmemiş - ler ki, artık, insanlık ta eski insan ık değildir. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak kabilinden, kâra Yü Yuran balıklarda, balıkhanenin Yolunu buldular, aa Bir iki sepet palamutu iskeleye Atan balıkçı, alnındaki terleri sil dikten sonra: — işlerimiz iki aydır fena.. de - di, Firtma ypkmuZ, göz açürme Yor. Bu havalarda balığa çıkılır Mu? Balık için sakin, soğuk ve poy Paz hava olmalı.. İşte görüyorsu. Muz, müşteri çok, satacak balık Yok.. Geçenlerde karaya vuran ba liklar da çok bir şey değildi, Pala- Mutları Orkinoz kovalıyor, zavallı hayvan da ne yapsın, karsya vu Müyor., Şimdi uskumru zamanı. Fa kat, nerede uskumru ?, Palamutlar uskufarulara göz açtırmıyor. Uskümrunun azlığı fiyatı yüksel. tiyor. Kilosu 60 kuruşa.. Palamut le.. Tanesi on kuruş. Halbuki Yüz paraya kadar düştüğü zaman- olur. İstavrit bir iki gün evvel boldu. Kırk paraya kadar düştü. Bugün 15 kuruşa bulamazsmız., Z8 ten, çok balık çıkmıyor. Palamut, Vrit, kıraça., Kefalin kilosu 50 TUŞ. Torik tanesi 50 ye.. Çünkü 82 çekiyor, Bir de Marya dediğimiz Muhtelif cins küçük balıklar var. Fakat, bunlarda az.. Beğenmediği #iz hamsi iki gün evvel rezillik idi. Kilosu 60 paraya müşteri bulamı- Yordu, Bugün 13 kuruşa. Lüfer de Öyle. 100 kuruşa kilosu... a1 da, ye... be ehe! $ stanbul balıkçıların ağzımı i 1 bıçak açmıyor. Aylar var ki iş yok.. Tevfik Fikretin meşhur İikçılar,, manzumesindeki: gün yine açız evlâtlarım Fakat yarın ümit ederim. pa *sralarını, insan gayri ihtiyari şetirliyor.. Balıkçıların en ziyade Oplu olarak bulundukları Kum - API, Ahirkapı, Yenikapı kahvele ge Ada açıklarına bakarak iç çeken e 7 Kurtlarile dolu.. : Balıkçılar, ,, 8 havalarda Boğazicinde, poy- azla Marmara açıklarında avlenı Porlar, Fakat, jodos, onlar için, düş Mandy, Baliklar ifadesine göre. İstan Yan “İarmdaki balık çesidi, dün - Sy,” hlebir tarafında bulunmaz... hi #rrmzda 200 den faz'a cins ba ağ, İT. Mesleğinin tecrübeli bir AMI Söyle anlatıyor: Mey Stanbul balıkları, dünvanın mi tarafmda meşhur ve makbul - Fazla çikmen, bizde kazanı - ÇO L YAZAN: Reşat Feyzi İİ a ZE m Iğrıbının başında profesyonel bir balıkçı rız, kul da bol bol balık yer.. Balık, fakir fukara gıdasıdır. Balıktan u- cuz ne vardır ki? Bizden balık al. mak için, İtalyan, Yunan, Bulgar gemileri işte karşi rıhtımda bek- liyor, Fakat, İstanbula yetiştire - miyoruz ki, onlara satalım, Onlar daha ziyade torik, palamut alır, mektar balıkçıya sordum: — Eskiden mi balık çok tu, şimdi mi? — Sular syni sular.. Belli ol - müz. Bazan çök olur, bazan a2. us kumruları büyükler yutuyor. Biz tutamıyoruz. Halbuki, eskiden us- kumru en bol balıktı.. Herkes bu - nu yerdi. Ucuzluktan yana, şimdi daha u. cuz galiba.. Çünkü, babam anlatır dı, toriğin çiftini 5 a'tın liraya al- dıkları olurmuş.. Halbuki, şimdi, en pihalı zamanda çifti üç liraya- dır. Az çıkıyor., Günde birkaç çift. yapıyorlar,. Bazan de fazla çıkar.. Ikiyüz bin çift tutulduğu olur. O zaman çifti on kuruşa düşer. Fa - kat, bu sene çok çıkmıyor. Otuz kuruştan aşağı düşmedi... — En pahalı balık hangisidir?. — Barbunya.. Kilosu üç liraya. Hem de bulunmuyor.. — En küçük balık hangisi?, — Hamsi.. Daha küçükleri var, tabil.. Fakat tutulup balıkhaneye gelmez. En büyük balık ta Orkl - nozdur. Evvelki gün bir tane tu - tulmuştu.. Tamam 390 kilo idi. Kilosu beş kuruştan doğrayıp doğ- rayıp sattılar. B alıkçılar, her balığa birkaç isim takıyorlar.. Ve balık küçük iken başka bir isim, gençii- ğinde bir başka, ahır ömründe de başka bir namla anılıyor.. Meselâ uskumrunun yavrusuna kolyoz, gen cine uskumru, ihtiyarma da çiroz, diyorlar. Şimdi, bütün balıkçıların gözü denizde.. Dua ediyorlar, Balık ha vası olunca, ağlar hazırlanacak, kü reklere kuvvetli bilekler yapışacak, kayıklar denizlere açılacak. Balık hanede muamele gören balık mik- tarı en 82 günde 800 lira kıyme tindedir. Bugünlerde iş az.. Bir ka yik balığı götürü hesapla 8-5 lira ya işportacılara veriyorlar... Çok mal çıkımca balıkçıların değ meyin keyfine. O zaman, balıkha nede, günde 20 bin lira kiymetinde balık muamele görüyor.. Geçen bir sene içinde İstanbul da bir buçuk milyon İiralık balık tutulmuş. Bu kıymette olan ba iğ miktarı 4,5 milyon kilo ve 4,5 milyon kilo da çifttir. Torik, pala mut çift olarak hesaplanıyor. * stanbuldan, yabancı memle ketlere yapılan ihracattan başka, Anadoluya da taze balık gönderiliyor. Ankarada, Konya- da ve oralara kadar olan kara gü- zergâhı şehirlerde taze Istanbul ba lığı yiyebilirsiniz... İstanbul, bu kadar balığı bol bir gehirdir, değli mi?.. Buna rağmen, diğer sahillerimizden de İstanbula balık geldiğini söylersem, şaşmaz mısınız ?, Balıkçıların anlattığına göre, 1s tanbulda yediğimiz Kalkan balık - larmın çoğu Samsundan gelirmiş. Denizin en cefakâr insanları, mu hakkak ki, balıkçılardır. Hayat ve ekmeği denizin içinde arayıp bu - lan bu insanlar, senede, devlete 300 bin liralık ta bir balık resmi kazan dırıyorlar. Istanbulda nekadâr bâ likçı var ?2. Bu pek belli değil,. Ba- ıkçılar Cemiyetinden bir zat şöyle söylüyor: — Bizde kayıtlı 800 kadar balık çı kayığı vardır. Fakat, bu rakama bir iki misli daha ilâve edebilirsi. niz.. Balıkçı sayısını ise, Allah bi- lir.. Beş binden fazladır. e ERER La — e alıkçıların arasından uzak - laşıyordum.. İskeleye bağ- böş keyıklara bakan ihtiyar bir balıkçı: — Evlât, dedi. Bizim işlerin ye- rinde olduğunu nasıl anlarsın, bili yor musun ?, — Nasıl anlıyayım?.. — Denize bakarsın.. Balıkçı ka yıklarından şarkılar yükseliyor - 88, iş iyidir. O zaman, dolu kayığı birkaç çift küreği aslan bilekleri - nin avucunda çatırdar.. İskeleye bir yıldırım gibi gelir. Bir de bak mışsın ki, uzaktan görünen kayık- ta ne şarkı var, ne ses. O za - man kayık boştur. Boş olduğu halde, öküz arabası gibi yerinde sa yar.. Kürekler, o vakit, öyle ağırlâ şir ki. toris kelimesi gö. Züs mânasındadır, Eskiden bu tabiri"hunnaki sadri,, di ve ifade ederlerdi Bu da göğüsü bo. ğacak gibi hissolunan g'ddetii kalp ağrıları mânasmdadır. Fransızcası da Aingine de poitrine'dir.) Son zamanlarda bu hastalığa uğ. rıyanlara yeni ümit veren bir tedavi usulü keşfolunmuştur. Bu tedavi tar zi, kali» aşılamak ameliyatıdır. Bu usulü ileri süren hekim Laurence Oshaughnessy isminde bir İngiliz doktorudur. Lord Dauson ile iki kalp mütehas. sısı d& kendisine yardım etmektedir. ler. Tik ameliyat Ingilterede 65 yaşm da olan Robert Eaton'a yapılmış ve muvaffakıyetle neticelenmiştir, Ame lliyattan sonra normal hayata yeni . den başlıyan ister Baton, Ingiliz ga zetelerine şu sözleri söylemiştir: “Angina Pectoris'in birkaç krizini geçirdim ve son defa sokak ortasma yuvarlandım, Beni Lambeth hastane &ine götürdüler ve orada yegâne ü. midin bu-ameliyatı geçirmekte oldu. ğunu anladım. Ameliyat dört buçuk saat kadar devam etti, Doktor Os. haughnessy, sol ciğerimi iptal ede . rek göğrümü açtı, Sonra h'cabı ha. ciz arasından bir nesci huveysali ya. ması koyarak şiryanlarla Obağ'ıya. cak surette ka'be aştırdı. Ame. lyattan maksat hicabı-hacizden ge. len kan miktarını arttırmaktı. Lancet mecmuası bu münasebetle yazdığı yazıda diyor ki: “Bunları, dimağlarmdan daha faz la süratle yıpranan kimseler bu ame liyat sayesinde yıllarca huzur içinde yaşamak imkânını elde etmektedir . ler.,, Operatörler göğüs cidarmdan yağ ve adale alarak canlı kalbe aşılamak ta ve kalbe temin olunan bu yeni kan çanakları kalbi kan ve hayat verici oksijen ile beslemektedir. Değerli Tarih Eserleri Tamir Ediliyor Müzeler idaresi, yeni yıl için geniş bir faaliyet programı hazırlamıştır. Türbelerin ve Süleymanıye müştemi Jâtından tabhane ile arşiv bir tamiri bunların başında geliyor. Tamir olunacak türbelerder tama ri kiymeti en fazla olan ondört ta. nesi için istenilen tahsisat gelmiş, ke $I£ ve plânları yapılmıştır. Bunlar & rasında Bosnalı Gazi Ibrahimpaşa tür besi ile Divanyolundaki Sinanpaşa, Hasekideki Bayrampaşa, Kanlıcada.. ki Iskenderpaşa, Ayasofyada Ikinci Selim, Eyüpte Defterdar Mehmetpa, şa türbeleri vardır. Bu türbelerin res tore esaslarma göre ve mimari kıy. metlerine halel gelm'yecek şekilde tamiri için, müzeler idaresi mütehas. mm 815 ustalar temin etmiştir. Tik olarak Fatihteki Hüsrevpaşa türbesinin ta, mirine başlanacaktır. Sultanahmette arşiv binası ola-ak kullanılan medresenin tamir işleri de İlerlemiştir. Binanm orta boşluğu W- zerine bir demir çatı yapılmakta ve tavan yerine can. konmak suretile ay dınlık temin «d'lmektedir, Daire, 24 oda ile geniş bir dersaneden mürek. keptir. Topkapı surlarmm bazı kısımların da taşların düştüğü ve boşluklar hâ. #ıl olduğu görülmektedir. Belediye. bu iş için müzeler idaresine müraca. atte bulunmuştur. gizli kulan bir noktayı aydmlata cak ifadeyi vermiştir. Fransaya sığınmış olan Glaser, nde bir kere buluştuğu. nu, topladığı malümat ve fotoğraf lardan Veldman'ın Alınan istihba. ratı namına casusluk yaptığma €. min olduğunu bildirdikten sonra şunları ilâve etmiştir: “Veidman, para ihtiyacında ca. na kıymaktan katiyen çekinmiyen müthiş bir kasap, ayni zamanda, Fransaya kaçmış Alman muhacir. lerinin faaliyetinden Berlin Istihba rat bürosunu haberdar eden bir ca sustu H aydut Veldman'la milth'ş bir gece geçiren ve şayanı hay ret bir tesadüfle hayatını kurtar . mış olan yeğiine kadın Georgette Duprez, başından geçenleri şöyle an latmıştır; Her gece titriyerek yatağımdan fırlıyorum. Beraber bir gece geçir. diğim adamın mahiyetini öğrendi Zimdenberi gündüz olmadan gözle. rimi kapayamıyorum. Bakım, nunla İlk tesadüfümüz nasıl oldu ve ben, kadmlarm doğrandığı evde 9 dehşetli geceyi nasıl geçirdiğimi si 7e anlatayım: Bir akşam, yalnız genç kadmla. rın çok uğradıkları kahvede güze. tem: okuyordum: Genç, güzel yüz, lü, çekici gözlü bir adam geldi. Bir masaya oturdu. Acele mektup yaz mıya başladı. Mektubunu bitirdiği vakit bana doğru baktı, Bakışı pek cana yakındı. Karşılıklı gülüştük. . Yan. ma geldi, Beraber birer kadeh içki içtik. Beni evine davet etti. Ebedi ve hak'ki bir dosta muhtaç oldu. ğunu ve bana saadetin en yüksek mertebelerini tattıracağını söyledi. O akşam, işim vardı. Gidemedim. Fakat telefon numarası verdim, irkaç gün sonra telefon etti. Sesini hemen tanıdım. Ran devumuzda buluştuk. Akşama ka. dar tatlı tatlı konuştuk ve içtik, be raberce çıktık, Kapıda mükemmel bir otomobil bekliyordu. Sonradan öğrendim ki, onun zannettiğim o hu susi otomobil öldürdüğü zavallılar dan birine aitmiş. Yanyana otur - duk. Otomobili kendisi kullanıyor. du. Yılda son süratle giderken g'd. detli bir yağmur başlamıştı. Benim içime, anliyzmadığım or korku gi riyorrş Titrediğ mi, geri dönmek istediğimi farketti Bir kolile delim den kavrıyarak yumuşak sözlerie ben teskin etti, Zfiri karanlıkta müthiş villâya gelmiştik. Otomobilden atladı. Kapıyı açtı. Kendisi cebindeki ahahtar'la evinin kapısmı açmak üzere önden İlerle. di. Kapı açılır açılmaz yağmurdan kurtulmak Üzere arkasından koş. tum, Birden yere yığıldı. Yüzünü ki - reç gibi donuk bir beyazlık kapla. mıştı. Gözleri dönmüş, kendinden geçmiş gibi idi, Elleri arasında ba. şını sekiyor, inliyerek bir şeyler söy leniyordu. Anl bir kalp ârızasına tutulduğunu zannederek ona bir a. na gibi acımıştım. Meğer bir hafta evvel boğduğu Amerikan kızmın cesedini gömdüğü bodrumun Üstün den geçlyormuşuz. Oidürdüğü kız. cağızın hayaleti korkunç can'yi © hale sokuyordu, Yukarı çıkmıştık. Biraz kendine gelm'sti. Yine tatlı tatlı konuşmıya başladı. İr saat sonra birden yanın dan fırladı, Gözleri Yine e. vinden uğramıştı. Elleri titriyordu. Bana uzun uzun baktıktan sonra Mis Allan tabancasını aldı ve emretti: — Haydı aşaği kata inelim? Bir ölüm dakikasmı yaşadığımı hissetmiştim. Korktuğumu, sarar - dığımı, dizlerimde onu takip edecek derman kalmadığını hissetmiş ola. cak ki, vazgeçti, Tekrar hali düzel. di, tabiileşti, Şaka yaptığını, korkutmak üzere mahsus tabanca çıkardığını, yoksa hayatı kadar sev diği benim gibi bir kadına fenalk etmek aklından geçemiyeceğini te min etti, Erten gin tekrar geleceğimi va, 'dederek sokağa firladım ve bs“*k. larımdaki bütün kuvvetle o men. hus evden kaçmıya başladım., veni ps bunlardan başka, hay. dut Ve'dman'ın bir takım İngiliz kızlarına da bir sürü mek. tuplar gönderdiği anlaşılmaktadır. Londrada çıkan Daily Expres ga. getesinin verdiği malümata göre, Mis Helen Allan adında bir Ingiliz kız bunlardan biridir. Fransız 72. bitası bu mektupları ele geçirmek için Londraya memurlar gönder » miştir, Mia Helen, Iranda bir seyahat tertip etmek üzere mali yardıma muhtaç olduğunu gazetelere ilân etmiş ve bu seyahat neticesinde bir eser yazacağını ilâve etmişti. Çok geçmeden aldığı bir cevap “Hart,, imzasını taşıyor ve mali yardım teminine hazır olduğunu, hattâ se Yahate iştirak edeceğini bildiriyor, Amerikada yerleşmiş bir olduğunu da ilâve ediyordu Alman is Helen bunları anlattıktan sonra â'yor ki; “— Mektubu almca memnun ol duk, Seyahat arkadaşlarımdan oi. ri mektuba cevap yazarak Par'sa gsleceğini ve kerdizinden randevii irxdiğ'ni bildirdi. Fakat Mister Hart bize bir daha cevap vermedi. Çirkü birimiz erkek olmak Üzere iki arkadaş olduğumuzu anlamış. tı. Bize müzaheret vadinde bulu . nan bu adamın ansızın ortadan kay bolmüsı yüzünden o zaman müş sir olmuştum. Fakat bugün başka türlü düşünüyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: