Ss Güneş Takımı Dünkü Galibiyetile Şampiyon Oldu (Yazan: Eşref Şefik) Dün Taksim stadında Güneş takı. mı ile Vefa'ılar arasında yapılan son lg maçı, milli kümeye seçilmiş olan dört klübü çok yakından alâkadar 6. den bir karşılaşma idi. Dört gündür; Istanbul — birinciliği ve ikinciliğinin gol nisbeti itibarile Fenerle Beşiktaş arasında nasıl hal, ledileceği bir mesele olmuştu. Bazıia- rı başka yerlerde görülmemiş şahsi hükümlerine dayanarak bir.nciliği Beşiktaşa vererek meseleyi halledi. veriyorlardı.Dünkü maçın Istanbul bi rinciliğinde şimdiye kadar hesaba a. ınmamış Güneş klübünün baş mev. kie geçebilmesi imkânmı da hazırla. dığmı bilen alâkadar klüpler oyunu baştan sonuna kadar heyecanla takir ettiler. Çünkü Güneş 3—0 galip vazi yette iken bir gol yemiş olsaydı, gol nisbeti itibarile yakaladığı birinciliği elinden kaçırmış olacaktı, Vefalılar bir gol dahi çıkarmış olsaydılar, Gü. Deş “gol avareç,, mukayesesinde bi. rinciliği tekrar yakalayabilmek ize. re gollerini yediye kadar çıkarmıya mahküm olacaktı, Bu nazik vaziyet yüzünden İstan. bul tasnifinde birincilikten dördüncü lüğe kadar sira alacak dört klübün taraftarları ve İdarecileri oyunun gon saniyesine kadar yüreklerinin at tığını hissettiler. Klüpçülük hisleri. nin bu karma karışık ve biribirine zıt anlarını yaşatan iki rakipten Vefanın vaziyeti hayli garipti. Yeşil beyazlı. Jarm bazı hücumlarında bir gol olsun gıkaröbilmelerini “niyaz &lenlerden bir çoğu belki Vefanm semtinden geç miş, bir bardak bozasımı içmiş İnsan Yardan değillerdi. Hâlis Vefalılar ken di klüplerinin galibiyet ihtimalini üç gölden sonra kaybettiğini görünce tabil olarak (o susmuşlardı. Hal buki Güneşin Vefa basama. ğmdan o alacağı Obula ken. dilerinin de önlne sıçrayabilecek va. ziyete girdiğini görenler ve Sıraları Vefalıların bir golüne bağ'ı olanların telâşları boyuna artıyordu. Güneşli. Ter de ayni halde idiler. Oyunun üçte ikisinde Istanbul birinciliğini yakala dıktan sonra son dakikalarda kaybet mek işlerine hiç gelmiyordu. Maçın son düdüğü öttüğü vakit Güneşin Istanbul biripciliğini temin eden 4—0 lık galibiyet Üzerine iki 45 dakika sıkışmış olan göğüsler de. Fin nefeslerini aldılar, Maçın tafsilâtı Hakem Beşiktaşlı Bay Rüştü idi. Güneş takımı: Cihat — Faruk, Re. gat — Yusuf. Riza, Ömer — Melih, Salâhaddin, Necdet, Murat, Rebii. Vefa takımı: Muvahhit — Saim, Sefer — Süleyman, Lütfi Abduş — Muhteşem, Hüseyin, Necip, Şükrü, Mustafa. Oyunun 4 dakikasmda iki tarafın, çamurdan çok ağırlaşmış sahada vu. ruş kontrollerini iyi tayin edememek yüzünden, vasattan asağı bir oyunla did'ştiklerine şahit olduk. Beşinci dakikadari sonra Güneş hü. cum hattı Vefa kalesini sık sık tehdit eden bir sistemde akmıya başladı. Vefa müdafaası on dakika kadar hü dayandı. Boşluk ve acık Oyuncu brrakmadı. Fakat çamurlu sahada Vefa müdafaası yorulup sü. ratini kaybedince mlidafan gedik'eri hemen çıktı, Ginestiler bu müsait boşluklardan istifade etmeyi bildi. Birinci gol Kirminei dakikada Gü orta'sdı Merh b iceri nes sol arığı Kale önündeki karışk'ıkta dan gelen tonu kantı ve İkinci göl 25 inci dakikada yine Güneş sol a. (Arkası 8 incide) P © e ....... Çamur İçinde a Dünkü Güneş - Vefa ma- çı, diğer maçlar gibi yine ş çamur deryasında oynandı Şa bep resimde bir gol filmi seyrederken futbolcü. lerin de çamarlarda yuvar- landıklarını, üzüle üzüle görüyorsunuz. Neticede Vefa kalesine dört golden biri alurunr Şampiyonluk Maçı | | Hİ ediyenin içinde elbisesile ya tıyordu. Ellerini göğsüne çapraz bağlamış, başı omuzuna düş müştü. Kayışmı çözdüler, tabanca sını aldılar... Yüzüne dikketle bak tam. Ben bu adamı tanımıyordum. Sordum: — Bu kim?.. Yeşiyan ölülerden mi?, Sıhhiye memuru gülümsedi: — Hayır, dedi, o yasıyan ölüler den değil, O hâlâ yaşıyor. — Yaralı mi7. — Hayır, yorgun. yuyana merakla ve dikkatle baktım, O kadar tatlı ve o kadar derin uyuyordu ki, hiç bir gürültü onu uyandıramıyordu. Göğ süne çapraz bağladığı ellerini çöz düler, yanlarına uzattılar. O, uyu makta devam etti. Ona vil komfre şırmga ettiler. Ağzma konyaklı süt akıttı'ar.. İğne yap»lırken deri sinde en ufak bir büzülme, bir tit reme bile görmedim... Başı ucuna toplanan birkaç dok tor, bu derin uyku hakkında alâ kalı alâkalı konuşuyorlardı. — Böy'e derin bir uykuya nasıl dalm:ış?.. Hayret! - — Çok yol yürümüş. Ayakları na baksanıza, Ben onun ayaklarma dikkat bi le etmemiştim. Hemen hemen yus yuvarlak bir hale gelen bu et kül çelerinin bir insan syağı olabilece #ine bir türlü inanmak istemiyor dum. Bu ayakları örten kirli paçav ralari daha çıkarmam'ştılar.. Ne ol * duklarını tayin etmek imkân: olm yan bu paçavra'ar herhalde, kanla karışmış coraplardı. Onu sediveden çıkardılar. Bir #hhive otomobiline verlestirdiler.. O hâlâ uyuvordu, Oru askeri has TANANEYE götürdüler, Doktor, UYU yanla beraber giden hemşireye son direktiflerini verdi: — Onu uyandırmıyacaksmız!, Ayaklarma sicak şişeler koyacak smız!. Uyandığı zaman banyoya sokacaksm-z. Sonra da şekerli bir kahve verirsiniz!, Ertesi gün onu hastahâne bah çesinde gördüm. Dünyanın en ikti Asri. en hâzik doktoru. olan eenç lik ve sağ'ık vermiş, omü avağa kaldırmıştı. Yalnız ayak larınm acrmaenk hali onu hasr bir We'tukta oturmaya mecbur ediyor du, Delikanlı kabı#una cekik kapa lı İnsanlardandı. Her inzanm zayıf tarafı olan gururumu gd'klavarak onun Odyeeee'sini onun mitevazi Wahramanlık Odyssee'sini okuyabil dim, 936 senesi Temmuzunun or talarına doğru Joze Antoni yo Karral, sirtinda mona(*) belinde eski bir tabanca olduğu halde di ğer insan kalsbalığiyle beraber Santander sokaklarında dolaşıyor du. Sırtındaki mononun yeni oldu Bunu iddia edemeyiz. Belindeki ta banca da XVI inci yüzyıldan kalma idi, Joze Artoniyo da, binlerce arka daşı gibi silâh arıyordu. Helbukl silâh kıttı Mevcut olanlar da çok fena şera'tte taksim ediliyordu, İşte böyle Joze Antoniyo. ne 72 man bir yerde silâh dağıtıldığını duysa, birinci olmak için, koşardı. Fakat her defnsmda, bilinemez na Sil, en sona kalır, silâh alamadan dönerdi. Kamyon'ar her akşam tiklrm tik Im İnsan yığınlarını Reynos'a. Bur gosa, Oviyedoya taşıyorlardı. Hal buki zavallı Joze Antoniyo, bu şe reften mahrum bir halde Santan der sokaklarında, eli boş, dolaşıp duruyordu. "Temmuzun ikinci yarısı, bütün a. ğustos, kısmen de eylül hep böyle geçti. Joze Antoniyo artık kendi tabancasından tanıyordu. Bir gün gelip barut ve kurşun bulmak ilmitlerini beselemeseydi, bunu çok tan atacaktı, Bir gün yine silâh dağıtılacağını işitti. Daha geceden #rra bel'emi ye başladı. Sabah olduğu zamah o, sıranm en başımda bulunuyordu. Silâh almaması için hiç bir sebep yoktu. Fakat yelgelelim yine silâh alamadı. Çünkü silâhlar “daha şk şamdan dağıtılmış” tı. Müraclat eden'erin bir kısmı “Evvelinden va zıldığı için” silâh aldı. Diğer bir kısmı ise ya “orduda hizmet ettik leri için” veyahut “iyi atıcılardan oldukları icin” silâh alârlar na kuvvet KÂYE SİLAHA SUSAMIŞ Yazan: Matild de la Torre Çeviren: B. Tok ünler geçiyor Joze Antoni yo bir türlü silâh bulamı yordu... Bir çok defalar kederin den ağlama derecelerine gelmişti. Bilhassa akşam üzeri, kamyonların cepheye hareketi anlarında kederi son haddini bulurdu. Yine böyle, bir akşam, insan do lu bir kamyon hareket etmek üze re idi, Joze Antoniyo, bütün guru runu ayakları altma alarak kam yona vaklaştı Yalvaran bir sesle: — Ben de sizinle gidebilir mi yim?.. dedi, Kamyondaki silâhk insanlar gü Tüştüler: — Silâhm nerede?. dediler. — Orada verirler. Silhhir inannlar hir daha silis tüler: — Hayır, ded'ler, Oviyedoya an cak silâhlı insanlar gidebilir. Jone Antoniyo yalvarıyor, ağlı yor. Ona: — Hayır delikanlı. diyorlar. si lâhsız oraya gidilmez. Evde kal da patates ayıkla. Düdük.. Korna sesleri, motör ho murtu'arı (Viva!) sadalarma karı ştyor.. Hep bir ağızdan söylenen erkek sesli şarkılar ortalı çmlatı yor. Joze Antoniyo, yine kederile yapyalnız kalıyor. Onun kamyonu yoktu. Parasi yoktu.. Onun silâhı, hettâ seyahat vesikası bile yoktu. Fakat ortada düz bir şose ve onun ayakları var dı, Cebindeki send'ka bileti ile be lindeki tahancası da onun seyahat vesikası idi. oze Antoniyo, Santander'dek Oviyedo'ya 180 kilometre olduğunu bilmiyordu. Fakat bil - seydi de ne olacaktı? Kilometreler. Yol. Ispanyaya hâs kızgın eylül güneşi... Vekit akşama yak'aşıyordu. Jo. ze Antoniyo hâlâ yürüyordu. Ha. yalinde silâh bulabilen bahtiyar insanlar ve kamyonlar olduğu hal de durmadan yürüyordu. Kilomet reler biribirini kovalıyordu. Artık tamamen gece olmuştu."Joze An. toniyo henüz kendi vilâyetinin si. nırlarm: aşmamıştı. İlk kövlerde durmıya bile lüzum görmedi Yü. rüdü.. Yürüdü. Hiç durmadan yü rüdü, Birdenbire yolun manzaraar de. işti, Artık Asturyadan uzak olma dığını sanıyordu. Karnı acıkmıştı. Parası yoktu, Fakst sendika bileti cebinde idi, “Konak komiteleri, Allah ne verdise karnını doyuru-. yorlardı. Joze Antoniyo yine yolu D8 devam ediyordu. Bazan yolda birisine rastlıyor ve soruyordu: — Içinde milis dolu Ovivedn'ya giden bir kamyon gördünüz mü? — Gördiik.. Fakat bir tane de. gil. Bir çok. — Onlar buradan geçeli çok ol. du mu? is — Beş, alti saat oldu. | “© Dinlenmek? Fakat hayır. Onun daha güçü vatdı. Bütün gece yü. rüyebilirdi. Onu bir çok defa otu. Tup dinlenmesi, yatıp üyuması ıçin kandırmıya çalıştılar. Fakat o kal, madı. Onun “acele işi,, vardı. Dimağında sabit bir fikir halin. de kamyona yetişmek düşüncesi vardı. oze Antoniyo yürüyor. hiğ durmadan yürüyordu. As- turya sınırlarına geldiği zaman O. viyedo'ya kaç kilometre kaldığını sordu: — Yüz kilometre, dedilet Bir köyden geçerken Joze Antoni yonun haline acıyan bir köylü ka. dını ona bir kahve ikram etti. BL. raz dinlenmesini söyledi. Fakat Joze Antoniyo: — Daha yorulmadım ki, neyim, dedi. Ve yine yoluna devam etti. Köy» YU karısı: — Zavallı galiba delirmiş. dive söylenerek Joze'nin arkasmda bak tı. O artık ayaklarını duymuyor. du Pabuçları çoktan yırtılmıştı. Yolun bir dönemecinde. gözden kayboldu — Oviyedo daha çok uzak mı? — Epey uzak. Fakat, Alyans ni9 beten yakındır. Gw ©. Alyansta yeni bir (Kolun) teş diğinı iyor. Yeni bir ümitle yö huns devam etti, Fakat artık vücudü Adeta taş ke silmişti. Zaman zaman başı dönü. yordu. Karnı açtı, Yorgundu. Am. ma oturmak ta istemiyordu. Çün. kü oturursa, bir daha kalkamıys- cağ'n: biliyordu. O yürüyor. kilometreler bitmi » yordu. Ayakları biribirine dolaş m:ya başladı O sırada yanmdan bir otomobil geçti. Joze. otomobi. ün içindeki insanların kendisine gül diiklerini gördü. Onu sarhoş san « Duşları, Birdenbire gökyüzü kararır gibi oldu. Bu apaçık, güneşli günde şim şekler çakar gibi oldu. Acaba gök mü gürlüyordu? Bir şeyler oluyor du. Joze'nin ayaklari altındaki top. rak sallandı, Arkadan gelen bir otomobil oan Uzaktan görmüş. kenara çekilmesi için korne. klakson ç#'mıştı, Onun yere düştüğünü gördüler. Otomobil durdu. Bir takım ınsan. lar onu yerden kaldırdılar, Alyan. sa götürdüler. antanderli Joze Antoniyo Ko ral,sen hâlâ yaşıyor musun? Sans vermelerini emrettiğim maV zer hâlâ kahramanlıklar yaratmak» ta devam ediyor mü? Sen hâlâ, si leri ve dumanları arkasında yurt hainlerin: giz'iyen haileli Oviyedo'» nun karşısında msm” Yokan &lür le göz göze biribirinize mi bakıyor sunuz? Fakat ölümün senin için ne mis nası var, Senin hamurundan, senin toprağından yuğurulmuş olanl.z10 karş'sında ölüm bile duramaz! Joze Antoniyo Korra!, ben çok İ* Yi biliğorum ki. sen bu kadar emel vererek. bu kadar fedakârlıklar göstererek elde ettiğin bu silâhn en güzeline lâviksin! Senin silâh. nn namlusu.daima arcak, dalma 8» teş gibidir. Yıne ben çok iyi bilivorum Tel, Joze Anton yo Korral o namlu an cak eye vermemek icin “KE sıkya silâhını tutan ellerin dondu. ğu zaman soğuyacaktır dinle.” (9) Mono: İspanyol işçilerinin giydikle Gi hir mevi İeembinezen: