26 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

26 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S p © R Hintli Dededen pehlivan olduğunu söyliyen Hintlinin ringde alınmış bir resmi lie Görüştük Ayni latalıra: naklediyoruz: anladık. Futbol Usullerinde Değişme İIngiltere lik maçlarmda tatbik e- dilmiye başlanan futbol kailerindeki son değişikliklerin beynelmilel fut- bol federasyonu tarafından kabul e- dilip edilmiyeceği meselesi üzerinde geçenlerde durmuştuk, Aldığımız bir habere Beynelmilel futbol federasyo- nu bunları kabul etmiş ve bütün dün 'ya federasyonlarımna olduğu gibi bize de tebliğ etmiştir. Bunlar bu sene lik maçlarından itibaren tatbik edile « cektir. Kaidelerdeki son değişiklikleri sı- rasile yazıyoruz: 1 — Taç atışlarını yanlış ve niza- ma uygun yapmıyan aleyhine frikik cezası verilecektir. 2 — Ceza sahası dahilinde yapı - lacak her türlü serbest vuruşlar avut atılışı gibi tek vuruşla yapılacaktır. Kaleciye pas vermek ve elini kullan- masma müsaade etmek kalkmıştır. 3 — Penaltı atılırken oyuncuların ceza çizgisi arkasında bulunan ya- Yazan : ALİ RIZA SEYFİ A YA Af d ; Grimvel de ğ Ş ğ B Ingiltereye .. d Dönüyor Geçen sene Futbol federasyo- $ nu tarafından Ingiltereden şeh- $ rimize getirilen üç antrenörden ikisi evvelce muhtelif sebepler- le Türkiyeden ayrılmışlardı. O zamandanberi İzmirde son antrenör Grimvel de kon - tratı hitam bulduğu ve yeniden tecdit edilmediği 'çin memleke- tine dönmiye karar vermiştir. ASA AAA I aP rım yüvarlağın haricinde olması şart tır.. 4 — Penaltı atılırken kaleci kale- nin iki direği âarasında ve çizgi üs- tünde hareketsiz duracaktır. Vuruş yapılmcaya kadara yerinden hiç bir süretle kımıldamıyacaktır. 5 — Hakem atışında top . yere te- mas etmeden vuran oyuncu aleyhin- de serbest vuruş cezası kalkmıştır. Bu vaziyette hakem atışı tekrar edi lecektir. AKDENIİ Kırıcı Güreşe Tarzda Mukabele Edecek Mülâyim ve Tekirdağlı ile güreşmek Üzere Lon- dradan gelen Hintli pehlivanla dün matbaamızda iki saat görüştük. l madan evvel, görünüşünün bizde bıraktığı tesiri an- Hintli pehlivanm söylediklerini yaz- Hintli adamakıllı uzun boyludur. Hattâ yoldan ge- çerken boyuna herkesi baktıracak kadar uzun Sayı- lır. Boyu bir metre doksan iki santimetre geliyonmuş. Yağız vücutlü ve boyuna nazaran ince bilekli gö- rünen Hintlinin 125 kilo ağırlığmda olduğunu da öğrendik. Kendisi sevimli ve keskin bakışlıdır. Hintli pehlivanla konuştuklarımızın. bir kısmmı — Istanbulu beğendiniz mi? — Fevkalâde hoş bir şehriniz var. gayet terbiyelidir. Bu hususta Londra ile buranm bir farkı yoktur. Yalnız buranın insanlarının ekse- risi siyah gözlü ve tatlı renkli, onun için yüzleri ba- na İngilizlerden daha sıcak ve nurlu geldi.,, Pehlivanlığa nasıl başladığını sorduğumuz zaman dededen güreşçi bir ailenin büyük oğlu Insanları da olduğunu On beş senedir güreşiyormuş. Küçük kardeşi Dula şimdiye kadar hiç mağlüp olmamıştır. Kardeşi henü: Londradadır. Kurtdereli ile vaktile güreşmiş 0- lan Gulam pehlivan akrabası imiş. NE YIYOR, NE IÇIYOR? Bazı Hintlilerin keçi eti ve sütün- den başka bir şey yemediklerini, bun dan dolayı kendisinin Avrupada güç lük çekip çekmediği sualimize bu ce- vapları verdi: — Ben Pencaplıyım. Keçi eti ve saireyi mecusiler ararlar, Bizler do- muz etinden gayri her eti yeriz. Ben bil bol et yerim ve ayran içerim. Avrupa ve Amerikada kimlerle güreştiğini de şöyle anlattı: — On beş senedir güreş yaprıyo- rum. Âmerilrada, Londraila, Avuz- tralyada, Kanadada — güreşler yap- tım. Eski dünya şampiyonu boğucu Lewis ile iki güreşimiz vardır. Ya- rımşar saatte galip geldim. Meşhur Şikat ile bir saat çarpıştım, berabe- re kaldım. Buraya da yenmek için geldim. Eğer burada nizamsız ve gözlere parmak sokarak, yahut yumruk vu- rarak güreştikleri takdirde ayni dar belerle mukabeleye hazır bulunduğu- nu tekrarlıyan Hintlinin hakiki aya- ri hakkında bir hüküm vermek için cuma gününü sabırsızlıkla bekliyo- ruz. — TAAN Z. KAPLAÂ 26 -10-937 FI i akit gece yarısımı çoktan V geçmişti. Hukuk müşaviri Blâhin uyuyordu. Rüyasında ken- dini, çalıştığı müessesenin umumi toplantısında görüyordu. Toplantı- ya, oda hizmetçi&i Nastya teyze Ti- yaset ediyordu, Bolodya Blâhin re isten söz istediği halde reis Nast- ya her nedense ona söz vermiyor, hiç dunmadan elindeki çıngırağı ça lıyordu. Blâhin: “Çıngırağın ne de kötü sesi varmış!..” diye düşündü.. Ve uyandı. Ay ışığı odaya vurmuştu. Kapı- nın zili hiç durmadan acı acı çalı- yordu. Blâhin söylenerek yatağın- dan fırladı. Pijamasını giydi ve ka pıya koştu. Sert bir sesle: — Kim 0? diye sordu. — Blâhin'e telgraf. Blâhin telgraf almasını hiç sev- mezdi. O, birçokları gibi, itina ile biribirine yapıştırılmış, ekseriya fe na bir haber getiren bu kâğıt par- çasından esrarlı bir korku duyar- dı. Blâhinin karısı Lülâ Kırımda is- tirahatte idi. Telgraf ancak ondan gelebilirdi. Postacı gittik- ten sonra Blâhin, titriyen — ellerile telgrafı açtı. Ha- berin korkunçlu ğunu — azaltmak için, onu yüksek sesle okudu: “Cahiller içinde kaldım. Acele telgraf beş harfli yağ asiti emlâhı kucaklarım Lülâ” Hukuk müşaviri, hemen şimdi terlemiş olan alnma elini götürdü. Telgraf onu hem şaşırtmış, hem korkutmuştu. Blâhin, duvarda asılı duran Tols- ftoyun portresine dönerek acı aci söylendi: — Ben bu işten hiç birşey anla- Mmıyorum. Masanın başına geçti. Altma bir sandalye çekti. Başmı iki eli arası- na alarak muammalı telgrafı hallet . miye uğraştı: — “Cahiller içinde kaldım” Bu malüm, Karım bununla oradaki doktorları kastetmiş olacak. Son- ra?, Eyet sonra: “acele telgraf”. Fakat müsaade ediniz, acele olarak neyi telgrafla bildireceğim?.. Ya şu mel'un “beş harfli yağ asiti emlâhı,, da ne oluyor? Herhalde tahlil neti- cesini bana bildiriyor. Demek tah:- lil raporu çok kötü imiş.. Şimdi der hal kayin pederime telefon etmek lâzım. H ukuk müşaviri kayin pederi- nin telefon numarasını bul- du. Telefonu açtı. Telefonun çalışı- nı dinliyerek uzun uzun bekledi. Nihayet belki onuncu zilden sonra Lülânm babasınmın, yani Sergey Kar- NLARI l KÂYE Yazan: ğ Leonid Lenç Çeviren: ; B.Tok — | : loviç'in korkmuş ve kısılmış sesini duydu: — Kim 0? — Ben Bolodya, — Hangi Bolodya??, Böyle gece yarısı hangi Bolodya olabilirmiş?.. Rica ederim ahizeyi yerine bırakı- nız.. — Ben, Lülânın kocası, Bolodya. — Burası Lülânın kocasınm evi filân değil. Rica ederim gece yarısı beni rahatsız etmeyiniz!.. — gergey Karlovıç, rica ederim kendinize geliniz!.. Sizinle konuşan damadıniz Bolodyadır. Yani kızmız Lülânm kocası Bolodya. Kızmiız hasta. Şimdi kendisinden telgraf al- dim, — Siz misiniz Bolodya?. Bir da kika müsaade, pantalonumu giye- yim, Üşüyorum. Bir dakikalık bir fasıladan sön- ra Sergey Karloviç'in sesi duyul- du: — Kızımın nesi varmış?, — Onda yağ asiti emlâhr var- mış. Dinleyiniz size telgrafı okuya- yım: “Cahiller içinde kaldım. Acele telgraf. Beş hârfli yağ asiti emlâhı kucaklarım. Lülâ.” — Fena. Telgraf hoşuma gitme- di. Yalnız anlıyamadığım bir nok- ta var: Neresinde emlâh varmış?, — Yağ asitinde. Hem de beş harfli. Telgraf ağık. — Böolodya, acaba bu beş harfli yağ asiti emlâhı hangi hastalıklar- da bulunurmuş ? — Ben de size bunun için tele- fon ettim ya!.. Kayın peder biraz düşündükten sonra: — Bana kalırsa en kestirme yol tanıdık bir doktora sormaktır. Bu« nu hemen şimdi yapmız!. Diğer ta raftan Lülâya da, onu teselli ede. cek bir telgraf çekiniz!, Yarın sa- bahleyin beni de neticeden haber- dar etmeyi unutmayınız!, Haydi, geceniz hayır olsun!. Blâhin tanıdık doktorları hatırla mıya çalıştı:, Ye | — Orlof savfivada Patmaasran 1 zinli- Rijakof'a telefon edeyim.: O ne de olsa kendi doktorumuz, mü- esseseden bu kadar para alıyor. Blâhin telefonda çok beklemedi. Nazik bir ses: — Sizi dinliyorum, diye cevap verdi. — Böyle geç vakit rahatsız et- tiğim için affınızi rica ederim dok- tor. Sizinle konuşan hukuk müşa- viri Blâhindir. Beş harfli yağ asi- ti emlâhmımn ne olduğunu bana.. | Blâhin sözünü bitirmiye vakit bulmadan nazik doktorun bağırdı ği duyuldu: (Arkası 8 incide)) - No. 18 — Te ZT A LKT TT Ressamı : MÜNİF FEHİM Ingiliz Kaptan, elini alnma götürerek, kir saçlarını okşadı. Eli titri- yor ve mavi gözleri yaşarıyordu. Bayramın gözlerinin içine bakarak: “ —. Reis oğlum, dedi. Bak sana oğlum, diyorum. Benim de senin gibi bir oğlum vardı. Şimdi onun yerini sen ve Tanrıyar işgal ediyorsunuz. Beni kılıç kardeşliği, yiğit yoldaşlığı size bağladı. Ancak ben bir za- manlar yüreğimde en kıymetli yeri tutmuş olan hatıralarımı ve duygu- larımı kalp para gibi atacak adam değilim, Ben İngilterede zalim bir ananm elinden çok çektimdi. Elbette bir gün sana da anlatırım. Fakat bugün, İspanya kralı Filip'in yenilmez bir donanma yaparak eski vata- nıma saldırması beni üzüyor. Bu pis Donlarla boğazlaşmak istiyorum.,, , Bayram Reis, önündeki kâğıtlardan birini ihtiyar İngiliz kaptana gös- terdi: “—İstanbuldan aldığım mektubu- bir kere daha okudum. Bizim kalender Pehlivan Hoca İstanbuld an çok garip haberler yazıyor. Peh- Hvanm yazdığına göre, İngiliz Kraliçesi bizimkilere acıklı bir mektup yazmış, İngilizler haclı katolik dinini bıraktıkları için Donlar gazaba gelmiş, İngiltereye saldıracaklarmış. Kraliçe Türkiye padişahından hiç olmazsa birkaç yüz gemilik bir yardım istiyormuş. Halbuki padişah av- rat peşine düşmüş. Hey gidi günler hey. Bir zamanlar Fransanın yar- dımına koşan bizim İstanbul çelebileri, şimdi İngiltere tahtındaki karı- dan daha karı yürekli kesilmişler. » Bayram Reis çoşmuş kükrüyordu. İngiliz kaptan da ayağa kalktı ve: “— Onlarm kendi keyiflerine bak- maktan er işi görmeğe vakitleri kalmadı, dedi. Bu işi yine bizler yapâ- cağız. Sen nasıl olsa, Atlas denizine çıkıp Amerika ile İspanya arasın- da yelken açan İspanyol gemilerine sataşacağımnı aklına koydun, Ben de düşündüm. Evvelâ şöyle bir İngiltereye uzanalım. Ben oranm bütün bü- yük adamlarımı çocukluklarından tanırım. Onların içinde kaptan Drake adlı bir yiğit vardır. Ondan çok şeyler öğrenebiliriz. Tanrı izin verirse elimizden geleni yapar, savaşa uzak kalan İstanbul çelebilerinin ödlek- liklerini unutturur, Türkün namını kurtârırız. Ne dersin Dayı baba?” Dayı baba gülümsiyerek: “Öyle olsun!” dedi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: