4 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

4 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

<— 1-7.937 hamami e — e İİ e m —, — li —) e m: m m fem 7 — — 2 Deniz kızlarının Şarkı söyledikleri Kıyılardayız... N etmiyelim, Vapurdaki yolcularm çoğu ec- nebi. Her taraftan kulağıma fran- #izca, ingilizce, almanca mükâle- meler geliyor, Hele Fransızlar ba- Zira bağıra konuşuyorlar ve elleri- le durmadan İşaretler yapıyorlar. Biri gözleriyle Pompeiyi arıyarak: ya harabelerinin en eskisi bu iye yalan yanlış bir mü- talea ile slirerken, arkadaşı önün- den geçtiğimiz Vezüv'ü: “Bonjur, Mon Viyö..." diye teklifsizce selâm Uyor. kadınlar (O yanardağa Fakat korkarak bakıyorlar, içlerinden bi 14 “Düü bu tepenin Üstünde oldüğ Zumuzu düşünüyorum da yüreğim ağzıma geliyor...” diye volkanm patlayıvermesi (o İhtimalini en. dişe ile hatırlıyor. O, volkan, hiç oralı değil, azametli bir tavır. İa yavaş yavaş dumanlarinı püs- kürmekte devam ediyor, Her önün- den vapur geçtikçe Du koca ihtiyar neden çubuğundan beş on nefes çeker acaba?.. diye kendi kendime düşünüyorum. Yoksa bunda insan elinin ustalıklı bir marifeti, bir o- yunu mu var?... Kimbilir, belki de. Konuşmasalar bile herkesin mil- Hyetini hallerinden ve kıyafetlerin den anlıyabiliyorsunuz: Ceketini çı karmış olan şu şişman askılı adam güphesiz bir Fransızdır. Şu çıplak kıllı bacakların Alman olduklarma yemin edebilirsiniz, Boynunda f0- tograf makinesinin kaytşi, şu zayıf vzun boylu puloverli zat mutlak bir İngilizdir. Elinde uzun bir dür- bin boyuna ufku araştıran karsi kanapedeki üç genç, ileride oturan "Amerikalı kadınların limon yiyi$” lerini seyrederek hafiften gülüşü yorlar. Geçerken kolunuza çarpan iri gözlüklü Japon delikanlısı size hangi dilden pardon diyeceğini Oi- lemiyor. Yeni evli birçok çiftler » bunlardan da nekadar çok var - yüvaş yavaş gevşiyorlar. İs giyinmiş garsonlar, elle- rinde tepsiler yolcular ars- sında dolaşıyor, vermut, porto gibi iştah açıcı içkiler satıyorlar. Limandan çıkımeca boparlör sus- tu. Demek ki bu dans havaları yol- cuları eğlendirmek için çalımmıyor- muş, bunların vazifesi limanlarda çığırtkanlık etmek olmalı... Nite- kim Sorrento'ya yaklaşmca gra- mofon, hoparlörünü yeniden besle- miye başlamıştı. Fakat yolda her- kes kendine bir eğlence bulmakta Eeçikmemişti,.. Pozlar almıyor, re- simler çekiliyor, arkada bir kitara- Ya refakat eden yanık bir s6, Tino Rossiye taş çıkartacak bir baygım- lıkla meşhur Capri şarkısını söy- lerken yolculardan birçoğu ons uy»- maktan, yahut şarkıyı için için m- salan kendilerini alamıyor- r, Şimdi körfezin ortasındayız... Et Paftmızda uçuşan martılar, arası- Ta güneşte parıldıyan dalgalar üs- tüne konarak dinleniyorlar. Hav& apolide tramvaydan Beverello rıhtımda in- dik. Işte bizi'Capri (Kapri) ye götürecek vapur.. Rıhtıma arkadan yanaşmış, geniş bir iske- le Üzerinden yolcular içeriye giriyorlar, etrafta müthiş bir kalabalık var amma çoğu seyirci... Va- purdaki bir hoparlör boyuna dans havaları çalarak etrafı çmlatıyor. İskele başmda bir memur bizden bilet sordu ve yüz adım kadar ileride bir köşkü göstererek “oradan bilet almız..” dedi, Capri'ye gidip gelme vapur parası adam başma 30 Hiretti, bi- zim para İle iki liradan fazla tutar... Mesafe hemen hemen İstanbul ile Yalovs arası... Biz Yalovaya bi- rinci mevki elli kuruşa gidip gelebiliyoruz. Şu hal- de vapur ücretlerimizin pahalılığından hiç şikâyet Vapurumuz bizi Capri'ye götürüyor çar 7 ! Yazan: Faik / / z j £ Sabri Duran Aİ —— Bizi Capri'ye götüren vapurun güvertesinde... güzel ve rüzgürsiz amma deniz dal gali... Bunlar Capri İsmini taşıyan küçücük vapurumuzu epey sallı- yor. Karşımızda oturan bir Fran- sız ailenin önce iki küçük çocuğu, sonra anneleri fena oldular, orta- lığı kirlettiler, Etrafta bir kaçışma dır başladı, derken bu hal başka çocuklara ve başka kadınlara da bulaştı... Hattâ ötede elindeki inci- lini rahat rahat hatmetmekle meş gul papaslardan biri bile birden yerinden firlryarak küpeşteden dı- şarı yarı beline kadar sarktı. Yol- cular hafiflendikçe, tayfalar elle- rinde kovalar ve ıslak bezler, yer- leri temizliyor, çok hasta olanları aşağıya kamaralara götürlüyor, hu susiyle küpeşteye yaklaşan yoleu- ları çieri çekerek bir işleri varsa denize değil, oraya yere yapmaları- n: tavsiye ediyorlar, M eraklının biri bunun sebebi- ni sordu: Güvertenin temiz lenmesi daha kolaymış, bir de va- purun dışarısındaki o güzel boyaz boyasını harap etmek tehlikesi var miş. Bir mesele daha var, oda a- şağıya ait güvertede, yahut kama- ralarda oturanlardan biri şu sira- da başmı dışrın uzatmak ihtiyacı- ni duyarsa, bu biçareyi tepesinden aşağı boşaltıverecek bir felâketten kurtarmak lâzımmış... Elimdeki rehberde okuyorum: “Deniz dalgalı olursa Capri'nir meşhur Mavi Mağarasını ziyaret- ten vazgeçmeli... Çünkü böyle ha- valarda mağaranın dar deliğinden içeri sandalların girmesi pek güç ve tehlikelidir...” diyor. Doğrusu Mavi Mağarayı göremezsek pek &- cırım. Çünkü biz bu Capri yalcu'u- ğunu en ziyade bunun için yapıyo- ruz, Dünyanın tabii harikaları için- de bu mağara ötedenberi çok me- rakımı uyandırırdı, Ne ise bakalım talilmiz bize yardım edecek mi? V apur Capriden, evvel Napoli körfezinin esnubu şarki u- cuna yakın Sorrentoya uğruyor. Onu on geçe küçük bir mendirek- ten içeri girerek demirledik, va pur arka taraftan rıhtıma yaklaştı, iskele verdi. Yolcularm bir kısmı buraya çıktılar, bir haylı da yeni yolcu bindi, Sorrento, körfezin çok ecnebi çeken yerlerinden biri imiş. Elli altmış metreye kadar yükse» len şu dik sırların üzerine bu bü- yük otelleri, bu zengin bahçeleri »asıl kurmuşlar. Kıyıda denize gi- recekler için soyunma kulübeleri s1 ralanıyor... Mayolu erkek kadm beş on kişi sandallaria vapura yaklaşı” yorlar, yüzenlerden de yakınımızâa sokulanlar var... Bir çeyrek sonra demir ald. Kıyıya pek yakın geçiyoruz, Punta della Campanila'yı dönüyoruz. Ho- merin şiirlerinde anlattığı Siren ler, yarısı kız yarısı kuş veya be bk deniz âfetleri işte bu kıyılarda yaşarlarmış... Sirenler şarkılarmın tatlı âhengi ile gemicileri teshir eder, gemilerin kayalara çarparak | parçalanmasına sebep olurlarmış.. Yalnız, Truva kahramanı Ulisses onların tuzaklarma düşmemiş. Gemicilerinin kulaklarını balmumu ile tıkatmış, kendisini de geminin direğine bağlatmış. Sirenler gemi- nin etrafında dört dönmüşler, en cazip şarkılarını saatlerce söyle- mişler, fakat bu mücadeleden Ulis- ses galip çıkmış, kayalar arasam dan gemisini bir kazaya uğrama” dan geçirmiş... .İste bu hurafayı doğuran rüzgâr iniltilerinin vate- nr, şu önünden geçtiğimiz korkunç kayalıklardır. I | Sigorta Kongresine Gidecek Heyet Pariste toplanacak beynelmilel si- gorta prodektörleri kongresine mem- leketimizden de bir heyet iştirak ede- cektir. Bu heyet, Türkiye sigortası « nın prodöktörleri birliğini temsilen Sait Rızanım reisliğinde Kemal Süher ve Kemal Başarandan mürekkeptir. Kongre bu ayın 7 sinde toplanacak- tır. Hayet, dün akşam hareket etmiş tir. TAN s MERAKLILAR | ARASINDA Meşhur - Alfın Meraklı: ) YAZAN: “Ah, vatanım... demiş! kalmıyan sözlerden biri daha... içinde şakır şakır öttürüyor. kurulduğu Yenicamide kendisile minimini kuş için kafamda yer altüst etti, Güle âşık sandığımız bi Etten başka bir şey yemezmiş! Ve asıl garibi, kafese giren bül. bül, iyi bakılmak şartile, dışardaki- lerden daha iyi öter, daha çok öter, miş. imdi, müsaadenizle Bay Ali Sakmanı dinliyelim; İstan- bulun meşhur bülbül meraklısı di- yor ki: — Bülbül, gayet kolay tutulur. Fakat bülbülü tutmak değil, besle- mek hünerdir. Evvelâ, bir ökse a- Mrsmuz; Üzerine birkaç kepek kur- du serptikten sonra, bülbüllerin öt- tüğü yerlere bırakırsınız. Bülbül, kurtları görünce dayanamaz. On- ları yemek için gelir. Fakat gelir gelmez de, ökseye tutulur. Asil yorucu, üzücü olan, işin bundan sonrasıdır. Yakaladığınız bülbül, haşaratla geçinen bir hay- van olduğu için; onu motlaka et yedirmiye alıştırmak lâzım. O günden itibaren kasabanıza | tenbih edeceksiniz: Her sabah eve bir kuzu yüreği getirecek! Siz, bu | yüreğin sinir,deri ve yağlarını keskin Dir bıçakla parçalayıp atacaksınız Ve geri kalan kısmını, macun ki vamma gelirinciye kadar leblebi unu ile yoğurup karıştıracaksınız. Sonra, bu yiyeceğin Üstüne, bir- kaç sinek, beş on kurt bulup koya- <aksmız. Yani, birkaç gün için evde sinek avcılığına çıkmanız icap edecek, Bülbüleük, böyle bin itina ile hazırladığınız yemi, üzerindeki sinek ve kurtların hatırı için yemi- İ ye başlıyacak!., Derken, günün bi- rinde; bu macunu şineksiz olarak önline getireceksiniz. Ve. billbülü, böylece, kuzu yik reği ezmesile leblebi unu macunu- ha yavaş yavaş aliştıracaksinız. Fakat, kuzu ciğerini, her gün, hat. tü sıcak havalarda günde iki de- İfa değiştirmek lâzım olduğunu da unutmayın... Bozulmuş bir ip: Bülbül, ya yavru iken, yahut kart olarak tutulur. Babaç bütbül kafese kolay alışmaz. İnsandan dehşetli ürker, Onun bu ürkekli- Zini gidermek için, kafesin içine beyaz hir örtü gerilir, Ve bu ör- tü, hayvan alışıncıya kadar kafes- ten çıkarılmaz, K art bülbüller, gece yarısm- sından sonra, sabaha kar- yı, fazlaca çırpınmıya başladıkları İçin kafesin tavanına, içerden “yas tık,, adı verilen kalın bir bez konu lur. Ve bu bez, bülbül, alıştıktan sonra dâ çıkarılmaz. Kafese alışan bülbül çabucak ö- tüşlere başlar. Dışarda, bahar 80- na erince, bülbül de sesini kesmiş bulunur, Hattâ, dut çıktıktan sonra, bül- büller ötmediğinden kinaye, ansı- ! ge ii lal | , 1 Salâhaddin Güngör Vaaz mana ülbülü altın kafese koymuşlar da: artık bülbülü de kafese koyuyor ve kafes Bu mucizeyi yapanlardan biri de bülbül meraklısı Bay Ali Sakman! Kuş pazarının Bülbül hakkında, ondan dinlediğin eden meğerse, hep taşlık, yarı vahşi yerlerde ötermiş. Gül değil, gülün kokusu bile gelmezmiş oralara. sonra, bu artist hayvan; dehşetli et meraklısı imiş! Bülbülü Şeyda, Kafese Koyan Ali İşte mânası İnsanoğlu, tanıştım. şeyler, bu kanaatleri u hayvancık, B. Ali bülbül kafesinin başında zm Sesini kesenler hakkmda: “Dut ( yıları, üçü dördü geçme! yemiş billbüle döndü... derler. Hal raşacak bu zamanda, bü buki, kafese alışan bülbül, yaz mev (odile?. simi içinde de ötüşlerine fasıla Ama, bir kere de ölm vermez. İyi bakılmış, yemi suyu yınca; artık nağmelerir vaktinde verilmiş bir bülbülün, ka- dinleyin ondan... feste altı ay, hiç susmadan öttü- Bülbül, hançeresinde gü vardır. Bülbülü, kafeslerde çift (40) türlü ses çıkarır. V leşlirmeyi tecrlibe etmedim, Esa- (tığı nağmeyi, ikinci defa sen buna ihtiyaç ta yok. Çünkü, (maz. Bülbül yanında tu her sene, yeni bülbül tutmak müm O nârye yavruları da baze kün. Yaltırz dediğin 'gibi, BUDUN takfidi yaparlar; Fakat, r beslemek için insanda Eyüp sabrı (o bül, nerde kanearye?. olmslr İşim üzücülüğünden dola- Evimde bir: bek “bülbül yı, bülbül avma pek heves eden (Bu tek bülbül, ikiye üçe bulunmuyor. Bir bülbül tutar; beslerin ülsül, piyasası olmıyan bir o rüm, o öldükten sonra, kuştur. Meraklısi çıkarsa kasını elime geçiririm. Şi yüz lira, iki yüz liraya alır. Fakat (o dar, elli kadar bülbül öti pazarda bülbül satıldığı henüz gö- © oldu. rilmemiştir. İstanbulda benim gi. o Knarya, flurya, | hepsi bi, birkaç bülbül meraklısı var. Sa hoş ama, ile bülbül, ille PERTEV ÇOCUK PODRASI Alelâde TUVALET veya TALK pudrası değildir. O bilhassa çocuklar için hazırlan- miş ve çocuk hafzışsıhhasına tatbikan yapılmıştır. PERTEV ÇOCUK Pudrası kullanan analar onu reklâm etmeği mem, leket boren bilmekte ve bize hergün binler. ce teşekkür mektubu göndermektedir. Türk Gemi Kurtarma| Her akşam ANONİM ŞİRKETİNDEN: 2 1 — Adalet geinisi satılığa çıkarıl N anorama miştir. Bayan 2 — Şartnamesini istiyen şirketin Galata Rıbtım caddesinde Merkez Rıhtım banımm beşinci kattaki daj resinde alabilir, 3 — Satış 19, 7, 987 pazartesi gü. nü saat 11 de şirketin Merkez Kp. |” tım hanmdaki dairesinde Yapılacak. | vilât vesairedir. tır. 6 — Adalet gemisi Püşal 4 — Artırma pazarlık usulileğir. İyunda demirlidir. Arzu eğ 5 — Teminatı katiyye beş vii» İM HAMiYI

Bu sayıdan diğer sayfalar: