30 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

30 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sovyet Rusyada küçük ressamlar ve küçük heykeltraşlar iş başında çalışıyorlar İSTANBUL MOSKOVA Sovyet Çocuklarına Sanat Terbiyesi Nasıl Veriliyor Ir tiyatro kapısmdan içeri girdik. Bir hölden geçtik, merdivenler çıktık, Bir başka höl de durduk. Arkadaşım: “Bir daki- ka şu kenarda bekleyiniz şimdi ge yorum.,, dedi, Beni yalnız bıra- kıp gitti. Kenardaki sütunlardan birine dayandım duruyordum. İ- lerde hölün ortasında elinde ma- kine ile yazılmış bir sürü kâğıtlar tutan bir erkek ve iki üç artist bir piyesi prova yapıyorlar. Bir yaş- 4 kadın bana yaklaştı Herhalde ne istediğimi sordu, ona rusça O- larak: “rusça anlamıyorum, dim. Yanımdan çe git Yine yalnızım. Arkadaştmm mü dürle konuşmasını ve beni mildü- rün yanma gölürmesini bekliyo. rum, Bubnov çocuklara artistik ter- biye vermek yurdu teşkilâtının merkezindeyim. Bu merkez Maarif halk komiser- liğine tabimiş. Meşguliyeti çocuk- larmış, onların ruhlarının inkişafi- le mesgul olur, onlar için çocuk tiyatroları kukla ve bebek tiyatro. Yarı açar, büyüklerin tiyatrostin. rın İst Matları Kiki tarafa doğ» ru gittiğini gözönünde tutarak onlarda hangi sanat koluna karşı istidat sezerse o istidadın inkişa- İma yardım edermiş, bugün bu müesseseyi gezmek ve müdirile görüşmek istiyorum, üdür; sivri sakallı, genç bir adam, Yazihanenin önün- eki koltuğu bana gösteriyor. Mü- essese hakkında istediğim malüma tı veriyor: — Sovyetler Birliğinde 130 tane çocuklara san'at terbiyesi vere- cek yurt vardır. 100 çocuk tiyat- rosu, 130 musiki mektebi, 22 kuk. la ve bebek tiyatrosu, 150 çocuk #ineması, 6,500 mektepte sinema, 250 çocuk radyo istasyonu, 50 gü- zel san'atlar stüdyos tepte konferanslar, konserler, mü- samereler veririz. Çalışma mı dumuz ilmi bir araştırma mesai: dir. Evvelâ çocuğu mişahede ede- riz, onu tanımıya çalışırız. Ondan gonra programa geçeriz. Bazan ec nebi pedagoklar buraya geldikleri zaman bizim iyin yalnız; “Teknik yapıyorlar, diyorlar, Halbuki Var. gova ve şi yapılan kon- at terbiyesinin nekadar yükseldi. ğini gösterdi. Türkiye bizim en büyük dostumuzdur, Türkiye belki bizim işlerimizi, birçok başka ecnebi lerden daha fazla biliyor, bizi an- lamak, tanımak istiyor ve bize bir “Türk geldiği zaman tenkit maksa- dile değil müsamaha ile ve daha baştan beğenmek arzusile geliyor. Burada imüessesemizde tahminen kırka yakm kadın, erkek Türk pe- dagoku tetkikatta bulundu. Bi- zim mesaimize gayet derin alâka ve Lakdir gösterdi, fakat, birçok ecnebi memleketler, bizi yanlış görmek mi istiyorlar, yoksa sami- miyetten anlamıyorlar mı,bizi yalnız teknik yapıyoruz zannediyorlar, imle ecnebi memleketlerin bir- çoğu arasındaki zil farkını pek iyi biliyoruz. Meselâ, bugünkü değil, fakat, sabık Fransız Maarif Vekâleti sekreteri buraya gelmiş- ti. Milessesemizi gezdiği zaman, Fransada da Fransız çocuklari is çin birçok şeyler yapıldığı ve hat- ti bizde olduğu gibi onlarda da 2 etine serili Bini Avid Küçük bir sahne artisti ARZ meşhur “Puris damları filmi çocuk filmi imiş, altımda,, G ayriihtiyari gülüyorum: — Sakın, diyorum, isim- de yanılmış olmasın, — Bilmem herhalde bu ismi söy ledi. Halbuki belki siz de o filmi üz. Çocuk filmile bunun ne ? Çocuk nekadar sıh- hatli ve nekadar normal bir çocuk olursa olsun psikoloji noktai naza rından ona bu gibi şeylerin göste- rilmesi tehlikelidir. Onlara fena misal göstermek hiç doğru değil- âir. Çünkü çocuklarla büyükler â- rasmda anlayış itibarile büyük farklar vardır. Bizim müess&ese- miz 1981 de kurulmuştur. O 2x mandanberi bir kimya lâbora. tuarmda nasıl tahlil yapılırsa biz de çocuklarımızın ruhunu öyle taklil ediyoruz. Bunun için hu. TAHRAN ye SEYAHAT m NOTLARI: 8 ? , Yazan: Suat r Derviş o * e , , |, : , & N a rü önket suallerimiz vardır. Çocu- ğun şu Suale verdiği ani cevapla guna ve buna karşı gösterdiği ani a. ika ile bu işte mütehassıs olan pedagoklar birçok heticeler çıka- rıyorlar.. Bir tiyatro piyesinin tesirleri muhtelif tahsil seviyesindeki in- sanlar üstünde bile temamile ayrı ayrı değil midir? Biz Durada görü- yoruz, şehir tiyatrolarında sab- nede trajik telâkki edilen bir da- &ika “Kolhoz,, sahnelerinde köy- lü seyirciler için kahkaha vesilesi oluyor. Kendilerine: “Niçin gülü- yorsunuz?,, diye sorulduğu za- man: “Niye gülmiyelim, bu adam fena idi, cezasmı çekiyor. Madem. ki kabahatinin cezasmı çekiyor tabif biz de güleriz.,, diyorlar. K: lünün psikolojisi ile şehirlinin psi- kolojisi arasnda büyük fark var- dır. Çocuklar her şeyi daha cid- di telâkki ediyorlar. Ve oyunun ta- mamile oyun olduğuna inanamıyor. lar. Çocuklar için yazılan piyesle- rin sonu, birçok kere küçük seyir- cileri tatmin etmek için değiştiril. miştir. Meselâ “Çapayef,, filmin- de, Çapayef'in encamı çocukların hoşuna gitmiyordu. Böyle bir &- damın mabvolmasmı istemiyorlar- dı. Belki gelecek defa kurtulur ü- midile Çapayef'e birçok kere dö- nüp gelen, onu birçok kere seyre- den çocuklar oldu. Sonra (Darda- nöbreno) filminde engizitörler gel- diği zaman, salondaki çocuklar heyecanla: "Engiztörler geliyor, Dardano kaç,, diye bağırışıyorlar. ir piyeste kahramanlarının aleyhinde bulunan onun düşmanı rolünde olan bir artisti dövmek istediler. Çocuklar çabuk gülerler. Fakat kendilerini güldü- ren şeyin çok sürmesini isteme?- ler, Bir piyeste artist bir yere gir- mek için tereddüt ediyor ve yahut korkuyor. Başlangıçta Du tereddüt ve korku çocukları güldürüyor. Fakat, bu tereddüt devam ederse çocukların tahammülü kalmıyor, sıkılıyorlar ve bağırıyorlar; “Ne duruyorsun, niye ( girmiyorsun, girsene içeri.,, “Çapayef,. oynanır- ken Çapayefe silâhla yardım et- Mek istiyen çocuklar gördük. Me- selâ pedagoklarm çocukların tra. ik bulacaklarını zannettikleri ba- zı yerlerde çocukların kahkaha ile güldüklerini görüyoruz. Çocuk pi- yeslerinde trajik dakika ani gel memelidir. Ani olunca çocuk anir- yamıyor. Onlar bu facia anma a- Mıştırılmış olmalıdırlar, Fakat, şu- nu söyliyeyim ki, çocuklar acıkk biten piyesleri sevmezler. Kukla ve bebek tiyatrolarmda oynatılan kuklalar en kıymetli ertistlerin yaptıkları eserlerdir. Müessesemiz Yalnız tiyatro için değil, ber sanat şubesinde faaldir. &Faaliyetimiz mekteplerden evvel ve mektepler- de Piboyneler yurdunda her taraf. tadır. Faaliyetimiz hakkında bir sürü metodik eser neşrediyoruz. Ayda iki kere neşrolunur hususi bir revlimüz vardır. 35,000 basa- rız. Birkaç sene evvel mektep şar- kıları için bir müsabaka yaptık. 1902 güfte, 406 beste geldi. Faali- yetimiz, birliğimizin her tarafna şamildir, Kollektif çocuk oyunları, danslar, musiki, resim ve heykel- traş şubelerimiz vardır. Çocuk is- MERAKLILAR ARASINDA Yemek Meraklısı Galip Bahtiyarı alip Bahtiyarı, ticaret âle- mi tanır. Yazı âlemi tanır. İş âlemi tanır. Fakat onu, tanr yanlar arasında ağzının tadını bi- Jenler de vardır. Ben bile, “İstan- bulun meşhur meraklıları” anketi- ne başlarken defterimin en başı- na, Gelip Bahtiyarm adını yaz- mıştım, Yemek icat etmekte, ve icat et- tiği yemekleri herkese beğendir- mekte emsalsiz bir kudreti olan Galip Bahtiyarı, omeraklılardan bahsederken hatırlamamak müm- kün değildi. Kendisini, iş santi ha- ricinde yakaladım : — Üstat, dedim, bugün sizinle çok tatlı bir bahis Üzerinde konuş- maya geldişa! Gülümsedi: — Mutlaka aşçılığımdan bahse. deceksin., — Arife tarif lâzım değil Üüsta- dım. Galip Bahtiyar, küçük bir tered- düt devresi geçirdikten sonra: — Beni, dedi, gülünç vaziyete düşürecek birşey yazmıyacağını vadedersen, anlatırım.. — Ondan yana emin olabilirsi- niz! V e Sipahi Ocağmndan bir elge Ta uzatarak söze başladı: — Gençliğimin. birçok / yılları, maarif müfettişliklerinde geçti. Birçok yerleri gezip dolaştım. Bu uzun bekâriik hayatmda, ağız ta- yemek yemekten mahrum kalmak, tahammül edilmez bir a- zap oluyordu. Bir gün iyiden iyi canım sıkıldı. “Bu pis aşçı dükkân- larma neden muhtaç oluyorum?” diye düşündüm. Sahana iki yumurta &ırmasını da beceremez miyim? Ve o gün, bugün kendimi bu işe verdim. ilk yaptığım yemek omletti. Yani, aş. çılığa omlet yapmasını öğrenmekle başladım. Sonraları omleti o ka- dar beğeridim ki, onun çeşitlerini meydana koymak benim için tarif edilmez bir zevk haline geldi, Bu gün, 15 türlü omlet yaparım. Şim- di, siz belki düşünürsünüz: — Canım, omletin de (15) tür. Msü olur mu? Dersiniz. Omlet değil mi, hepsi bir! Evet, hepsi omlet amma, tat- ları başka başkadır. inkişaf eder. Birkaç zaman evvel resim sergisi yaptık. Dünyanın her tarafında çocukların yaptıkları re simleri getirttik. Türkiyeden ma elesef az yolladılar, Daha yollasa- lar çok memnun olurduk. Burada- ki sergide 350 bin çocuk resmi teşhir ettik. Şimdi bizim atölyele rimizi ve sergilerimizi gezer misi niz.? Rp aTolyesi... UUVATIArAA çocukların kendi seçtikleri mevzular üzerinde ne güzel, ne ta 26 bir görüş ve bir anlayış kabili- yetinin çizgilerini taşıyan desen- ler var, Bugün atölyelerde henüz çalı- şan çocuklar yok. Başlanmış resim ler masaların üzerinde duruyor. Bir başka salon küçük heykeltraş ların çalışma yeri. Minimini hey- keller.. İşte dekoratif sanat köge- Bi, Çoculrlarm yaptıkları desenler. le fabrikalar tabak, çapak, çöm- lek çıkarmış, çocuk elbiseleri için kullanılacak kretonların desenle. ri de çocuk elinden çıkmış; fabri. kalar o desenlerle kumaş yapmış- lar, Bu defa bir odada İngiliz ço- cuklarmn resimleri teşhir edili- yor. Sıra ile her millet çocukları- Ağız Tadile Dinleyin ere birçok ve cins cins meraklılarla doludur: Kuş, horoz, yemek, antika, balrk meraklıları gibi. Biz bun- larm en meşhurlarile konuştuk. Onları bu meraklara sevkeden sebepleri dinledik ve hatıralarını topladık. Bugünden itibaren bu sütunlarda vermiye başlıyoruz: ÇITA AN, YAZAN: Salâhaddin Güngör! ç Vena Pa Lİ B. Galip Bahtiyar Bendeki oyemek merakın, artmasında, başlıca âmil, Küranski adir bir Fransız mühendisidir. Bu zatın elime geçen kitabı; âdeta bir gida hazinesi idi. Orada gördüğüm yemeklerin birer birer, tecrübesi- ne başladım. Evde boş kaldığım za manlar, başlıca işim, yemek pişir mek oldu. Yeryüzünde bundan da- ha eğlenceli bir meşguliyet bulu- namıyacağına kaniim. Temiz gıda nın, hayatta oynadığı rol de mera- kımm artmasma hizmet etti, Maa- rif hizmetinde iken yalı ökteple- rinde verilen yemeklerle, yakından alâkadar olur, bunların nasil pişiril diklerini inceden inceye tetkik ©- derdim. Yemek yapmak, hem ga- yet basit, hem gayet güç bir iştir. Meselâ, demin size bahsettiğim om let... Bence omlet yapmak bir gehlimümtenidir. Herkes kaşık ya- par, sapını ortaya getiremez, der- ler. Onun gibi, bir çokları da omlet yaparlar, fakat yapdıkları omlet, omlete benzemez. miş. Dans ve kollektif oyunlar şu- besine gittik. Orada birtakım ka- dınlar oturmuş elbiseler dikiyor. lar. Gülüyorlar, — 1 Mayıs bayramına hazırla- nıyoruz, diyorlar, üdüre veda ettiğim zaman müdür; — Görüyorsunuz, diyor, bizim müessesemizin faaliyeti memleket te sanatin inkişafma en büyük â- mil, Bu müessese sayesinde Sov- yet diyarında san'at kabiliyetini inkişaf ettirmiye muvaffak olamı- yan hiçbir fert bulunmıyacaktır. Bazı memleketlerde sırf muhitine düşmediği için körleşip kalan bir çok istidatların olduğunu düşün- dükçe memleketimizde (sanatın neden bu kadar ilerlemiş olduğunu anlamakta hiçbir müskülât çekile mez. Müessesemiz mekteplerde, 60. cuklara verilen sanat derslerinin de kontrolüdür. Tam ayrıimken de müdür hatır- latıyor: — Bizde Türk çocuklarının de- senlerinin pek az olduğunu gazete. nizde yazmayı unutmaymız, di- yor, kıymetli dost memleketin ço Cuklarının desenlerine daha fazla Ü stada sordum: En beğendiğiniz yem ler hangileridir?, Ustat, ağzını şapırdatarak vap verdi: — Köylü güveci... Tam da simiğir henj ya... Durun size çetesini de - yemeğin tarifine le diyordu - anlata; Bir köylü güveci yaparken; yağa acımıyacaksmız. Bir toprak gi ce - yeni olmıyacak - elinizdeki ğm dörtte biri kadarını, zar g doğranmış sovanla karıştırıp, fifçe O kavuracaksınız Sova' pembeleşmeye başlayınca | İndi bir kenara koyacaksınız, Sonra, lata yapraklarmı , en geç pişecekle, , ha alta gelmek re, güvecin içine zu ettiğiniz sebze: doğrayıp yerleşti. ceksiniz. Geri kalan tereyi rak, bu sebzelerin ara yerine yup güvecin kapağını sımsıkı pâyacak, fırında üç çeyrek saat şireceksiniz. Pişti mi, ateşten caksıniz. İki yumurta sarısı İle kaşık yoğurdu ça mon $ıkarak Üze çeyrek saat yeniden fırmda birl caksınız! Artık köylü güvecini de yununda yat! H er yemeğin, benim tecrübel göre, fentezik bir bulmaktır. İcat fikri bulunmı kimse, iyi ahçı olamaz. diğim yemeklerden biri bohça böreğidir. Amma, eri âdabiyle yapılmak şartiyle.. lar arasında, barbunyanın fi ada tarif lâde birşey oluyor. domatesli plâvla ak plf ayrı pişirilip bir lengerde, | esidir. Yalniz, ne domat , ne de ak plâv, gelişi güzel şirilmiyecekler, prinçler, içinde ne tane olacak. Yağı, pişeceğine yakm, çiy | rak içine konulacak, Renkli et suyu ilâve etmeden pişirilei Yalnız, bir parça süt katıla Renkli plâva gelince, bu da yi gerdan tarafından olmak yağsız sığır ve biraz da yağsız vuk suyu ile tezyit edilecek, dim ya, uzun mesele... emek pişirmek, büyük kat ve ihtimam ister, A leci, gelgeç tabiatli olanlar, bi ten çabuk usanırlar. Hele bir parça düşündünüz pişirdiğiniz yemeğin nefadı | ne tuzu... Hakki bir yemek me kısı, yeni bir yemek icat ettiği man, yeni bir yıldız keşfeden âlim kadar sevinir. Halk aras yapılmasını en çok arzu eti meraklardan biri de yemek J me merakıdır. Nihayet can b dan geldiğini de unutmama! sm... O canım, sakızlı muhalle yapan eski Türk bayanları n« kaldı? izim gençliğimizdeki o « siz baklavaları yapi haniya?.. Koca İstanbulda ye baklavayı erbabına beğendin cek bir tek baklavacı var, mutbağı; yavaş yavaş göç Halsuki bizim ne güzel yeme miz vardı?., Ha.. Bakın bir şey daha sö yim. Fransızlar da, bizim gibi delerine düşkündürler, Fransız yemekleri içinde d beğendiklerim vardır. Prenk bağınm başlıca hususiyeti, dır. Salça, her yemeğe giret yemeğe çeşni verir. Alman mutbağını sevmem! sin, lahana haşlaması, gitsi muzlu patates. Başka yeme men hemen bilmezler. Üstat, burada ayağa kalkti — Size yemeğe dair anlat çok şey var amma, bugünl!

Bu sayıdan diğer sayfalar: