11 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— Ca 11-6-937 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN | kirçr’m hedefi: Haberde, fi- irde, her şeyde temiz, dü- st, samimi olmak, kariin seedesi olmıya çalışmaktır. [TÜNUN MESELELERİ Bne ; ım'*'li Haftası B'llguhmm yısın son haftası :ıt'phfhsıolınkhbul edilmiş ve heı“ı hafta zarfında Bulgaristanın Bulgar kitabı hakkında f:" Mikyasta propaganda yapılmış- Tında Bulgaristanda telif ve t :;'"“ eser varsa hepsi teşhir edil- t Bazeteler makaleler neşretmiş, ;“emsu konferanslar verilmiştir. “m'llnll::ı neşriyattan anlaşıldığına » Bulgaristanda kitap satışları ""ltı. 3000 arasındadır. Bulgar mat- bu satışı az bulmakta ve bunun istemektedir. l Ulgar muharrirlerine göre, halkın " okumasında en büyük âmil h;"'l ve radyodur. Okuyucu, bir ki- k Üzerinde saatlerce göz nuru dö- etak öğreneceği şeyi, radyo ve sine- ZKM kolayca öğrenivermek- AHE B H Bulgarların kitap okuma zevkini ,';:"mıh ve kitap satışımı çoğaltmak buldukları çare, neşriyatın orga- edilmesidir. * ğ de kitap satışmım azlığından şi- Yet ettiğimiz için Bulgar matbua- lir bu neşriyatı bizi de uyandırabi- ki * Biz' de kitap satışını ve kitap o- Ulmasını artırmak için hiç olmazsa şl&“'"m yaptıklarmı yapabiliriz. ahi senelik bir kitap haftası tertip yoğ) PU münasebetle bir hafta rad- Oda, sinemalarda, gazete ve met- kitap lehinde propaganda ©d “'h“n““genç“ğlokmmyasevk dî:"'_" haftasını, Matbuat Umum Mü- ıhğ.“ veya Basım Birliği organize ve etmelid.l'r. î"ln Rahatsızlık . le'ıyor ":“"Ma mübadele icin en İyi va- Olarak kabul edildiği gündenberi © kıymeti büyüktür. Dünyanın tarafında altma dayanan tâğıt dir kıymeti fazladır. Onun itin- ı“k" kâğıt para altının yerini aldık- Sönra dahi, insanların bir çoğu b alıp saklamaktan kendilerini a- F lardır. akat bir müddettenberi iş aksine dü. Şimdi Londra ve Nevyorkta Tkes elindeki altını çıkarmıya çalı- SYor. Çünkü kâğıt para kıymetini Blne aza ettiği halde, altın günden kıymetten düşüyor. Bu garip hâdisenin iç yüzü şudur: N yada altın mevcudu çoğalıyor. *le Sovyet Rusyada yeni keşfedilen altm Madenlerinden mühim miktarda dra Çıkarılmakta ve bu altınlar Lon- Ve Nevyork piyasalarımna götürüp altm tadır. Nevyork ve Londrada bollaşmca, alıcılar artık altını Yün hale geldiler. Müsterisi olmı- her mata gibi altım da kıymetini hğ:“"üye başladı. fezat altın işinde zaten anlaşılmaz bir 2ltn var, Yer altından çıkarılan gizli &) lar, dönüp dolasıp Amerikada yi- AÂmerikanın ortasında yaptırılar Mah; hazineye hapsediliyor. Bu Vetıem Mmaden, esrarengiz bir kuv - bütün dünyayı idare ediyor. İşte bu garip vaziyet te, altına kıy- dü Ve ehemmiyet verenleri düşün - © başlamıştır. Çünkü onlar yer ::'llıd;n çıkarılan altını tekrar hap- MG. altının bir rolü kalmadığına B'm' va başlamıslardır. N düşünceler altın piyasasını al- y_: etmis, İnsanların en sağlam mi- hr "u'“'m!k!:rl altma karşı bağları- ğ ©vsetmistir. İmdi bütün dünya bu altın - vazi- iî':.h Yeni bir iktısadi buhran do - ası e— indan korkmaktedır. NEVYORKTAN : ueen Mary'de üçüncü o mevki yolcularını ziya- ret ediyorum. Salonlar hiçbir vapurun üçüncüsüne benze- miyor. Birinci ve ikincide mev- cut her şey, daha adi, daha kü- çük mikyasta burada da mev- cut. Fakat içindekiler, hasta Avrupanın en hasta adamları... Üçüncü sımıfın en büyük faciası- nı, İspanyadan kaçan muhacirler, analarını, babalarını cephelerde kay beden boynu bükük İspanyol çocuk- ları temsil ediyor... Salonlarda, ko- ridorlarda korkak bir gölge gibi do- laşıyorlar... Arkalarında alevler i- çinde yanan bir vatan, cephelerde maktul düşmüş Aanalar, babalar, kardeşler bütün bir mazi, bütün bir hayat... Önlerinde coşkun dalgala- rile kuduran Bahrimuhit, meçhul bir memleket, mechul bir hayat, A- merika... Bu iki endişenin bütün 15- tırabı gözlerinde,., Üç küçük torununu çocuk yu- vasında oynatan siyah sakallı, yet- mişlik bir ihtiyar anlatıyor: — Anaları, babaları cephede öl- dü... Biz Durago'dan geliyoruz... Amerikadaki İsnanyol kolonisi bizi getirtiyor, İngilizler bizi Şerburg'a getirdiler, Şimdi Amerikaya gönde- riyorlar, Başım o kadar sersem ki, kimiz, nereden geliyoruz, nereye gi- diyoruz, hiç bilmiyorum. Aylardan- beridir, düşman bombalarile şehir- SELAIZ, eee AU UÜU ÖÇ YY lâdımı siperlerde bırraktım.. Bu üç- masumla beraber gidiyorum... Ben niçin yaşryorum... Belki bunlar i- İhtiyarın gözlerinden yaşlar dö- külüyor... Benim de gözlerim yaş- lanıyor... Pacavralara bürünmüş İs. panyol kadınları, çıplak çocuklar, yangından çıkan bir halk... Birinci smıf, lüks salonlarda dansederken, bunlar, vapurun aşağıya doğru o- nuncu katında denizle bir karış me- safede, gecirdikleri büyük macera- nm hikâyelerini anlatıyorlar... Ü çüncü smıfm diğer entere- san yolcuları dünyanın her tarafından kaçan işsiz ameledir. A- merikanım, bütün kapılarını işsizie- re kapadığı bir devirde bunların i- çeriye nasıl girebileceklerine hay- ret ediyorum. Bunun da cevabımnı verdiler... — Hepimizin cebinde iş vesika- larımız hazırdır. Bir çoğumuz Â- Hasta Avrupanın Hürriyet Arıyan Hasta Adamları YAZAN : Sabıha Zekeriya ğ merikan ordusunda cephe gerisi “hizmetlerde çalışacağız. Bir kısmı- mız vatandaşlarımızın yanında yer bulduk. Amerikada Beynelmilel İş Sendikası, bizim oraya girmemiz i- çin lâzım olan bütün vasıtaları ha- zırladı. Milli ve beynelmilel bir tesanü- dün, Amerikan kanunlarile boy öl- çüşen kuvvetine şaşıyorum. * — Amerika... Büyük Sservet ve hürriyet memleketi, bizi de doyu- rur... diyorlar. Birinci, ikinci, üçüncü, her sınıf insan Amerikaya hep bu aşkla ek- mek ve hürriyet aşkile koşuyor. ueen Mary'nin sinema salo- 0 nunda gala dansı var... Muh- teşem tuvaletli İngiliz leydileri e- teklerini parkelere sürterek aza - metle giriyorlar... Smokinli, frak- lı, küçük İngiliz burjuvazisi, birin- cilerden geri kalmamıya çalışıyor- lar... Gemiye hâkim, salondaki ha- vaya hâkim, Bahrimuhite hâkim, hattâ insanlığa hâkim İngiliz gru- rile, dansediyorlar... Hasta Avrupadan gelip, Çueen Tirdi y 4o AsiUpaya BEçenler salon- da misafir gibi... Korkak, korkak yürüyorlar... Endişeli bir neşe ile dansediyorlar... Kapınm kenarin - dan müphem gölgeler gibi Hintli- ler, Habesliler, Cinliler girivor... Salonun kenar koltuklarıma, kaba- hat işlemekten korkan çocuklar gi- bi diziliyorlar... Amerikan barmda sarhos olan leydilerin kahkahası, müzikle ya- rış ediyor... Hintlilerin yüzüne ba- kıyorum... Çueen Mary'nin lüksüne bakıyorum... Zavallı Hindistan... Şu Bahrimuhitin ortasında bir im- paratorluk haşmetile sefereden ge mide, bütün coranation'unda sar- fedilen milyonların üzerinde, sizin nekadar iş emeğiniz var... Bütün bunlara rağmen bu salonda, nasıl korkak gölgeler gibi, döşemeye bas Maktan çekinerek geziyorsunuz. Onlara da seyahatlerinin sebe- bini soruyorum: — Kaçıyoruz... Hindistandaki taz Yikten kaçıyoruz... üN O©veen Mary'de : y 4 — Niye kaçıyorsunuz? Kurtul- mak için kaçmak mı lâzım?. Küçücük boylu, simsiyah yüzlü kıvırcık saçlı Budist Hintli cebin- den ingilizce yazılmış bir celpna- me çıkarıyor... İngiliz Yüksek Mah- kemesinin on seneye mahküm etti- ği bir sendikalist... Soracak başka bir şey kalmıyor... H abeşli derdini başka türlü anlatıyor: — Siz Avrupalılar, Habeş facia- sını uzaktan duydunuz... Bu yir- minci asırx başladığı günden bugüne kadar geçen en haksız bir tecavüz- dür. Biz Habeşliler sulh icinde ya- şamayı seven insanlarız... Biz kim- seye saldırmadık... Tarlamızda ça- lışırken, evimizde otururken, en a- zılr kuvvetlerile üstümüze saldır- dılar... Bizi mezbahada kesilen ko- yunlar gibi kestiler... Bu harpte ne kadar Habeşli öldü biliyor musu- nuz? 600 bin... Kıtal devam edi . yor... Geçen seneler bunu milyon- lara eriştirecek... Fakat bunda en büyük mesul Milletler Meclisi, La- val ve İngilteredir. Zecri tedbirler, Mmütecavize karşı kollektif emniyet haniya nerede? Bunlar, milletleri avutmak için ortaya atılmış balon- lar... Negüs, Milletler Cemiyetinde Aza imiş, coranation'unda Habeş İmparatorlüğunu Negüs temsil et- mMiş... Ne çıkar?. İstiklâlini kaybe- den Habeşistan, bundan ne kaza- nır? Emperyalizm şahlandıkça, de- Mmokrasiler sinsi maymunlar gibi a- ğaçlarm üstüne siniyorlar. Çünkü, ... KANUN KARŞISINDA VAZİYETİMİZ : - Birakmıya Hakkımız Var mıdır? A yaspaşada lüks bir apart- manın zevkle döşenmiş bir Alsancakta Cami Yapılıyor iİr, (TAN) — Evkaf idaresine, ı_Clikta Bir cami inşası için on İra gelmiştir. İnşaata *yakında acak, cami halkm teberrüati- Alsanı n l Beyoğlu ve Şişli muhitinin tanınmış, kibar bay ve bayanları hep orada sanki randevu vermiş gi- bi. Misafirler üçer, dörder, grup grup toplanmışlar. Bir köşede ben de Bayan Fatma ile konuşuyordum. Dedi ki: “.—. Dostlarım bana (Fatma) de- mezler. Onların arasımda ismim (Zi- zi) dir. Doğrusu, Fatma ismini hiç İSMAİL KEMAL ELBİR Istanbul Barosunda Avukat BEĞENMEDİĞİMİZ te beğenmiyorum. Ne güzel yeni İ- simler var. O isimleri taşıyan ar- kadaşlarımı âdeta — kıskanıyorum. Ne yapıp yapıp ben de yeni bir İ- sim alacağım, Hattâ kanunur bile buna müsaade ettiğini duydum. İn- san beğenmediği elbiseyi kullan - madığı ve hattâ sevmediği kocasın- dan boşandığı gibi hoşuna gitmi - yen bir ismi de elbette değiştirebil melidir.? Bayan — Fatma kendi fikrini söy- ledikten sonra benim de fikrimi sor- du. Dedim ki: “— Umumi kaide olarak, ölünci- ye kadar bize konan isimle arka - daşlık etmek mecburiyetindeyiz. Ben, bu veya şu ismi sevmiyorum, ve yahut, çok kullandım, artık bık- tım, bir yenisini alayım diye değiş- tiremeyiz. Fakat bazı sebeplerden dolayı isim değiştirilebilir. Bakm, Türk Kanunu Medenisinin 26 ımcı maddesinin birinci bendi ne diyor: BİR İSMİ “Muhik sebeplere binaen bir NEVYORK HÜRRİYET HEYKELİ Nevyorkun önünde ihtişamla * görünen bu heykel, Amerika- nın istiklâl harbinden sonra Fransızlar tarafından Ameri- kaya cemile olarak dikilmiştir. Bu harpte Fransa İngiltereye karşı, Amerikaya yardım et - mişti. çünkü, kendileri de ayni temellere basıyorlar... Habeşistanda cidal bit- memiştir, bitemez... Habeşistan, e- sir milletler zincirinde son halka- dır. Fakat bu zincirin bir halkası koptu mu, emperyalizm paldır kül- dür gidecek, H abeşli, kâinatı böyle görü- yor... Çinliye göre hâdisat başka mecralarda akıyor. O, Avru- pa medeniyeti ile, demokrasi ıle, kü- çücük gözlerini buruşturarak alay ediyor: — #ürriyet/ demokrasi, Avrupa medeniyeti... Çinli gülüyor, Çinde çocukları uyutmak iç'n haş. haş içirirler... Avrupa medeniyeti de milletleri uyutmak için hürriyet ve demokrasi haşhaşt — veriyor. Hangi demokrasi... Bal gıhi emper- yalizm... Avrupalmın kavgısı hür- riyet ve demokrasiyi kurterinak değil, emperyalizmin temellerini sağlamlaştırmaktır... Avrupa hür- riyet ve demokrasisi yılcılır sa, Çin- de kurulan emperyalizmin temel - leri yıkılır... Pazarlar kapanır. E- sir Asya esaret zincirini kopa- rır... Zincirin halkaları kop- masin diye, sımsıkı hürriyot ve de- mokrasiye bağlanıyorlar... Siz Av- rupalrlar hürriyet ve adaletinizi sıkı tutun, biz, beşeriyete başka bir hürriyet, başka bir adalet istiyo - ruz.. Bizim hürriyetimiz ve adale- timizde müstemlekelerin ları FIKRA "Hiylei Şeriye.., — Ha, demek bilmiyorsunuz. — Hayır! — Evet Ankarada ev yaptırmak istiyenlerden bir kısmı mimarına iki plân ısmarlar: Biri şehir plânı kaide. lerine ve diğer şartlara uygun oldu- ğu tasdik edilmek üzere imar büro- suna, diğeri de istediği tarzda iaşe e- dilmek üzere kalfaya verilmek için... — Bilmiyormuşum gibi.. — Tuhaf şey... Acayip şey... — Dahası var Emlâk Bankasından para almak lâzım geldiği zaman da plân çiftleşiyor: Biri, ev şeklindedir, bankada öyle muamele görür. Diğeri ise, inşadan sonra, ayni binanın yan. yana iki ev veya iki katlı apartıman l göre yapılmıştır. Bir şehir plânının nekadar sert bir inzibat istediğini çoktanberi bilirim, Şehir plânı iki smıf kimsenin işine — miyen idareciler, (Paris'te daha ge. çen l işliyen bir şerefi bile çoktan ölen meşhur Haus. smann'a aittir!) diğeri ellerinde top. rak veya bina sermayesinden şehir. — cilik, ijiyen ve her türlü disiplin aley. — hine çok kâr etmek istiyen ispekülâs. yoncular! Ankaramızda bütün sâyini ve vak. — tini şeflerin hizmetine veren bir vali — ve belediye reisimiz vardır. O, şüphe. ’ siz, yalnız bir kanun demek olan plân. — la imar disiplinlerinin tahakkuk et. — mesinden gayri birşey düşünmez. Fa. — kat hususi kimselerden bazıları için .", maatteessüf vaziyet öyle değildir. Plân ve imar disiplinleri; her bina. nm İçini dışımı estetik, ijiyen ve her — türlü bakımdan kontrol etmek hakkı. nı bize vermiştir. Fakat bir de lütfen Yenişehir caddesi üzerindeki aparti. manların kaçak . kat dairelerine çı. — kmız, ailelere kiraya verilen kömür. lükleri dola kapıları salonl açılmış halâları görünüz! Çankaya caddesinin yolu, bahçele. ri ve devlet yapılarımın bir kısmı (Devlet mahallesini inadıma bozan bi.. — nalar müstesna!) gerçekten bizi ö vündürecek kadar güzeldir. Fakat hususi yapılardan hele bir kısmın ona vermekte olduğu şekil Balkan şe. hirleri caddelerinin inşa manzarala. Aicnle üstünde — imparatorluklar kuran milletler, ezilmiş insanların gemik- leri üzerinde kurulmuş medeniyet- ler yoktur... Başımızm üstündeki emperyalizmin topu, tüfeği, neka- dar kuvvetli ise, biz de o kadar kuv vetli top ve tüfekle karşı koyaca- ğız... İmanla değil... Top ve tüfek karşısında cayır cayır yanan Habeş imanını gördük... Çinin kaygısı bel- ki uzun sürecek, fakat her halde Asyada yeni bir medeniyetin ilk meşalesini yakacaktır. inlinin küçücük, alayer göz- lerine bakıyorum, yine gü- lüyor, Avrupalılar şimdiye kadar ' Asyaya afyon ve haşhaş ihraç et- tiler, şimdi afyon ticaretine kendi milletlerini pazar yaptılar.... Eski Amerikan — Cümhurreisi Zaft'ın sözlerini hatırlıyorum: — Çin, yerinden oynadığı gün, Avrupa — medeniyetinin — temel - leri Ssarsılacaktır. Ayvrupalı, As- yalı, Afrikalı, Yahudi, İspanyol, Alman, hepsi, hepsi kaçıyorlar... GÇucen Mary, hasta Avrupanın, a- nemik çocuklarmı, Asyanın, Afri- kanın yeni bir medeniyet, yeni bir hürriyet ve adalet arkasında ko - şan esir milletlerini Amerikaya ta- şıyor. Güecen Mary, küf tutmuş bir li- mon yeşili gibi, karanlık bir deni- zin üstünden kayarak Nevyork li- kimse, isminin değiştirilmesini istiyebilir..,, Bu maddeden anlıyoruz ki, bazı haklı sebepler karşısında isim de- Biştirmek kabildir. Meselâ, bir is - min kullarnılması dd hihi giriyor... Başı göklere tos vuran Sky Serappers'ler sis altın- da... Güneş, kıpkızıl bir top gibi sis- li bulutlarm arasından kayıyor, hürriyet ve adalet aşkile Bahrimu- hitin ötesinden gelenlerin gözlerini k ştıracak kadar kırmızı... ten veya manen zarar verirse, ka- nunun bu maddesi tatbik edilebilir. Diğer bir misal: Aileden intikal e- dip te, zaman ile pek gülünç bir tabire inkılâp eden, haysiyet ve şe- refi rencide edecek bir mâna ifade eden ismi, sahibi kullanmamak ve bir yenisini almak bul bilir. Bu mu - vaffak olursa, artık eski ismini kullanmaz ve yenisini alır. Fakat mühim bir noktayı, süküt ile geçmemek icap ederse, İsmin de- giştirilmesi için gösterilen sebep - ler, ne kadar makul olursa olsun, hükümet muhakkak surette, bu se- bepleri kabul etmiye mecbur olma- dığını da ilâve etmek lâzımdır. FNK BŞU DA Nai üneş bulutları yırtarak, sis- leri dağıtıyor. Uzaktan Nev- yorkun kapılarını, Amerikan hür - riyet ve demokrasisini bekliyen hürriyet heykelini görüyoruz. Ve sekiz, dokuz kadem uzunlu - ğunda, 62 metre murabbart genişli- ğinde bir mesnedin üzerine oturtul- muş 200 bin tonluk heykelin ba- şındaki on bir dılılı yıldız parlıyor. Hürriyet heykelinin Bahrimuhite doğru uzanan elini ve elindeki ki- tabı görüyoruz... 1116... Amerikan hürriyet ve istiklâlinin başı olan 1116 nın ikinci mânası da: “Hürri- yet kanuna dayanır,, dır. Geceleri 11 dılmm üzerinde 96 bin vatlık elektrik lâmbaları yanan | rından aşağıdır. fi İmar bu seneden itibaren belediye. nin teşkilâtı arasına girdi, lık, ve otorite teşettütü kaldı: Pl ve imar disiplinleri mücadelesinin bü tün keyif ve menfast mukavemetle. rini kurmasını bekliyelim. - Fatay — Kilis Bağları Dol 'ıî' Yüzünden Büyü Zarar Gördü Kilis, (TAN) — Cuma günü Kilis ve civarına şiddetli dolu yağ : bağcılara endişe vermiştir. Ba: da ve kavun tarlalarında mühim yanlar vardır. Birkaç gündenberi h men her öğle üstü nöbet nöbet mur yağmaktadır. Köylerdeki bağ- larda da, Kilis bağlarındakine nis le az olmakla beraber, hasar va nlaş Antepte Kadınlara Mahsus Bir Konferans Gaziantep, (TAN) — Doğum direktörü ve Ç. E. K. başkanı Dol tör Saip Özer, Halkevi salonun kadın hıfzıssıhası ve çocuk ha ları hakkında verdiği bir onf! yüzlerce bayan bulundu. Yer kalm ğı için birçokları da geri dönmek m buriyetinde kaldılar, Konferans, ka- dınların mahremiyetine temas e için salona erkekler almmadı, . İzmikliler Üzüm — Kooperatifi İstiyorl İznik (TAN) — Eğge miınte& da çalışan üzümcülük kooperatifi iyi neticeler verdiğini duyan İznik ler, üzümleri pek meşhur olan İz ğin de bu kooperatife alımmasını lemektedirler. ğ Kasabamızm en işlek yeri Mazharbey caddesinin kaldırımlat bozulmuş bir haldedir. Halk, bi lun btran evvel yaptırılmasını kan belediye reisi Salim Demircar dan beklemektedir. u İ gözlerinde 14 bin voltluk gü yanan heykelin kanatları altını geçiyoruz. Çucen Mary suların üistünden gözülüüvar , Avrupanın, esir Asyanm, kanın hürriyet ve ekmek âşi nı hürriyet âbidesinin etekle döküyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: