er, ir bu Bag Kiraya Er w ii Yeti, e S.5-937 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI TA i Emin YALMAN i a hedefi; Haberde, fi- tüst, er seyde temiz, dü- Bazeteşi imi olmak, kariin ". olmıya çalışmaktır. G UNUN MESELELERİ Va Onlar, Ya Biz may ben Yil önce Mussolini söyle- bizğy, elan maksadı demokrasiler, Sin ij aksadı faşist devletlerdi. Fa: e hi ee nokrasl kavgasını daha ba- buz Sekilde iade eden bu sözler, Ör deyi, ASİ VE askeri bloklar hâlin- detireleyı gruplara ayrılmasile ne yenada Alman Hariciye Nazırı kaşa arasında vuku bulan mü- » faşist devletler arasında! bir sempatiden ileri) e en askeri bir ittifaka y ” ayaz üzere bulunduğunu Mi i Yerâne hâkim devleti ol- Kitre yi €sİne düştü, Karşısmda İn - den iy, vlumca, bu iddiasını kuvve- Sıkaracak yeni kuvvetler a- lari istilâdan sonra Sim, aç yala. Akdeniz donanma- hn, ta ma, adalardan bir çok- Onun ül İ buişe küfi değildi. bir ku, Fra İngiltereyi Akdenizin * vâziyetine düşürmekti, i tla evvelâ fspanyâda bir *t kurmağa teşebbüs etti.| ik Yiyatikte serbest İkalabil -| Yuzoslayya ile ahlaştı ve bali, | SİN İtaly ke çe SİİRİ, Yine tasin &a rn Ad, Mek içi ! anım bir) parçası bir Akileniz dev- bis eğ imle anlaşmalğa teşeb - Et şiki me: mleket arasın. AT bu anlaşmaya YE uzun müddet “yı dp leceğini umu - © “rit edebileceğini İölr Avusturya me-| “nhayet uzun teted- “e solda yapılan İÂ iki faşist devlet, “krasilerin sarsıl - İmediğini, bilâkis 'tlendiğini, Balkan- ği 'ziıpada çevrilen ent. Beyi müsbet neticeyi vw Ki İnce daha ziyade İ çoMfussolininin tabiri yk B , in biz, demeğe mec - in ad tünmada cereyan eden mizaruretlerin bir neti. deve “ köre bakılırsa bu mii İ dunrasında dünya me - Nİ bir noktai nazar bir. hu #mek, ve belki de as- 5 'yapmak gayesini ta- kl N vve Re ittir a İN m iz; aşında İspanya harbin. cek yol meselesi gelir.| nya İşlerine fiilen karış- -niyordu. Asilere yalnız! himmat vermekle iktifa! demi müdahale komite « Amı da kabul ettiği ve gö- ek iye gin, Bdeçiesini resmen menettiği için, * *k. Sy * ve iş il B“Panyaya asker göndermesi ©eyj azdır. Fakat İtalya ile müş. lenş İspanya işini kendi dilekleri e halletmeğe karar verirler - Ayeşkit mesele beynelmilel bir e- Sopget Kazanabilir Anbg İle Almanyanm müştereken tim, ğe ve mlişterek cephe almağa Yükloldalları meseleler vardır. —vletleri meselesi, Avusturya debi İngiltere meselesi ve salre elele Üzerinde mütalea yül- çin henüz zaman gelmemiş. atm alacağı şekil ve vere- hizm, zi göre bu meselelerin a- kat ,,haları dikkatle takip et -| anmaya Şimdilik yapacak bir R ir üniversiteden maksat, filân meslek için me- mur yetiştirmek değildir. İlmi usulleri benimsiyen, bunlarla müstakil surette araştırmalar yapabilen, müstakil surette düşünmiye alışan olgun bir gençlik yetiştirmek ve ayni zamanda bilgi araştırmaları yapmaktır. Dünyanın her yerinde Üniver - #iteye devam eden gençlerin çok azı, safi bir bilgi hasretile hareket ederler. Çok az miktarı kendilerini tahsilden sonra bilgi araştırmala- rma vakfederler, Böyle olduğu halde Üniversite mefhumunda hiç değişmiyen öl- çü, bu azlık için çalışmaktır. Bir Üniversite bilgi araştırmaları #ıra- sında İnsanlık için yeni bir kıymet bulursa, yahut bir milletin ur hayatı içine nurlar ve idealler da- ğıtacak bir tek kuvvetli şahsiyet ştirecek olursa Üniversite için y büyük masraflardan tam verim alınmiş demektir, ir taraftan ana heğef takip edilirken, bir taraftan da filân ve falan meslekte malşetini temin ri düşünen binlerce ite mekanizması için- bir diploma olduğu halde hayata atılır. Bu gençlerden hepsinden bekle- necek olgunluk ölçüsü, müstakil düşünmek ve çalışmak, Jimi araş - tırma üsüllerini Bir sanat âleti gi- bi kullanabilmek ve umumun men fati üzerine dayanır içtimai ideal- ler sahibi olmaktır. Bugünkü Üni. versitemiz müntazam işliyor. İyi okutucu unsurları var, Lâboratu- ar, âlet gibi teçhizatı düne niz - betle zengindir. Bazı sahalarda dünyanın belli başlı bilgi mücsse - selerine teçhizat zenginliği bakı - mından parmak ısırtabilir. &kat eline geçen binlerce genci, olgunlaştırmak im. ve vasıtaları tam Üniversite ile çok zayifür. Seçme ve iş. tifa sistemleri, en İYİ İstidatları arıyacak, bulacak, yetiştirecek su rette kurulmamıştır. Profesörle talebe arasında temas ve çalışma beraberliği çok azdır. İyi bir Üni. versitede daima gördüğümüz gibi, samimi bir arkadaşlık ruhu kuru- lamamıştır. Profesör, imtihan numaralarına hâkim olan korkunç adamdır. Üni versite hayatı, imtihandan imtiha nâ gider. Yalnız bu imtihan bile Üniversitenin istenecek yolda yü- rümediğini göstermiye kâfidir. İmtihan yalnız bir ş6y6 hizmet Talebenin profesörlerin ders de not tuttuğunu veya notla» rı tedarik ettiğini, bu potları oku- duğunu, az, çok ta kavradığını gös termek... Profesör notlarm çerçevesi hari cinde talebenin fikri olgunluğunu ölçecek bir sugl sorsa tslebenin çoğu, derhal haksızlığa uğradık - larmı iddia edebilirler. Bugünkü sistem, Üniversite mefhumuna ay kırı olan bu iddalya müsaittir. albuki profesörün talebesi - H ni vekit vakit ölçüşlerinde gözönünde tutulan wokta, tale - benin notlardan başka kaynaklara baş vurup vurmadığını, profesö - rün sözlerini ancak bu kaynaklar» dan biri diye kabul ederek ken - dince müstakil bir düşünce ve ka naati olup olmadığını araştırmak- tır. Bu da ancak seminerlerde ta- lebeye ferdi araştırma mevzuları vermekle olur. Hazırlanan yazılar ve münakaşalar. kaynaklardan müs takil surette istifade etmek, tek başına çalışabilmek bali tetkikten geçerek talebenin İsti - dat ve dereceleri ölçülür, Bugün- te BİLGİ GENCLİĞİ YETİŞTİRMELİ YAZAN: AHMET EMiN YALMAN Üniversite koridorlarında teneffüs saati İhan sistemi, bunun aksi 0- larak ezbereiye çok kıymet verdi- recek bir tarzdadır. Bütün bu noksanlara rağmen bugünkü Üniversitemizde dünya nın her bilgi müessesesi için İyi sayılacak müstesna bir azlık yetiş” mektedir. Fakat yol gösterilmiye muhtaç olan büyük ekseriyetin, faydalı yollar bulmasma bugünkü usul ve imkânlar müsait değildir. Üniversiteden iyi verim almak içir her şeyi olduğu gibi karşılamıya mutlaka ihtiyaç vardır. içbir memlekette büyük bir ekseriyet, çocuklarının yük sek tahsil masrafı ödiyecek bir iktidarda değildir. Memleketimiz * de vaziyet daha fenadır. Gelirler azdır, birikmiş para mahduttur. Burada talebenin çoğu tahsil zamanında hayatmı o kazanmıy& mecburdur. Bunlardan da bir k8 mı derslere muntazam surette de vam edemiyecek vaziyettedir. Bun lar için açıktan açığa muhabere ile tedris usulü kabul edilmelidir. Kendilerine notlar gider, okuna - cak kitaplar gösterilir, vazifeler verilir, bu vazifeler okunur, tas - hih ve tenkit edilerek geri gönde“ lir, Tatil zamanında ki aylik bir yaz sömestri yapılarak pro - fesörle, diğer talebe "le ve Üniver- site muhiti ile fili temas temin 0- lunur. Bu usul birkısım talebenin fülen mevcut devamsızlık vaziyetini 2189 ru bir hale Koymakla beraber İ#- leri icabı olarak İstanbula gelemi- yenlere yüksek tahsilin kapılarımı açar. Hükümet hizmetinde bulu - nanlara da hükümet, yaz sömest - ri için iki ay izin vermeyi herhal- de kabul eder. B u süretle az, çok ta izdiha- ram önüne geçildikten sonra devamlılar için de ç han usullerini mutlaka değiştir - miye ihtiyaç vardır. İstidat göste- renlerin maişet derdinden kurtu - larak ancak bilgi hedefile çalışmı ya devam edebilmesi için para mü kâfatlar usulünü kurmak bir zi rurettir, En ileri gitmiş, en zen. gin memleketlerde bile, yi istidat terenler arasından bilgiye ele kendini vakfedebilecek yetiştirmek için b mutlaka İhtiyaç ilmüştür. Bu yapılmadıkça €- rsitemiz asıl beklenen maksa - lar ve İf müstesna bir zümre teşvike dı başaramaz. Hükümet istidat gösteren genç- 'eri hariçte tahsil ettirmek için fe- dakârlıkları göze aldığına göre bu nu neden kısmen olsun kendi Ür: versitesinde yaparak döviz tasar - ıf etmesin? Ü niversitedeki yeni genç &r- kadaşlarımdan ( bazılarile konuşurken, istidatlılar seçilerek kendilerine tahsil parası verilme- si, İleride harlce gönderileceklerin de ancak bu seçmeler arasından ay rılması faydalı olacağını ileri sür düm. Büyük bir bedbinlizle: — Hiç faydası yok. Dediler, İs- tidatlılar seçilmez, arkası ayrılır, Genç arkadaşlarımm bu beâbin- Biği haklı mı, haksız mı? Mesele umumi hayatta emniyete ve ahen ge tanllük ettiği için bu suale gele- cek yazıda cevap arıyacağım. olanlar FAKAT KADIN B ir kış günü... Yağmur olam &a kuvvetiyle yağıyor, rüz- gür haykırır gibi esiyordu. Sabah- taaberi adliye koridorlarında do - laşmaktan yorulmuştum , Biraz erken eve dönmeyi düşü - nürken sinirli bir çift parmak ka- pıma vurdu; “buyurun, demeğe vakit kalmadan içeri yirmi sekiz yaşlarmda, çok güzel ve şık bir kadm girdi ve “sizden fikir almağa geldim, dedi ve şöyle devam etti: “— Uzun zaman seviştikten son ra, bundan iki sene evvel genç, gü- zel ve zengin bir tüccarlar evlen - dim. Üç, dört ay bahtiyar yaşadık; fakat çok geçmeden İhmal etmeğe, geceleri eve gelmemeğe başladı. Artık beni eskisi kadar sevmediği- ni anlamak güç geldi. Ne çare ki, ben onu yine seviyordum. Yazıha - nesinden çıktıktan sonra vaktini nerelerde geçirdiğini anlamak be - nim için bir gaye olmuştu. Arkası- na adam koydum, ve parasını sefa» hat âlemlerinde hafif meşrep ka - dmlarla yediğini öğrendim. — Bir .Aldatamaz! Biran, Kerştindar Yelyemli ERKEK, ALDATABİLİR gece sabaha doğru eve sarhoş ola- rak geldi, Dayanamadım, bir daha böyle yapacak olursa terkedeceği - mi söyledim. O bu sözlerime kız dı ve üzerime hücum ederek hay- kırdı. «— Defol!.. Seni bir daha gözüm görmesin!,, Aylardanberi | be- ni âdi kadmlarla, alçakça (aldatan kocama karşı sev. gi hislerim, sön - dü, Ona kin tut - YAZAN: | | Dr. İ. Kemal Elbir? ; (stanbul Barosunda Avukat) eaememanemeaaaeaea eee mıya başladım ve İntikam almağı yemin ettim . Güzel bayan biraz durduktan son ra: “Bana yardım edeceksiniz, değil mi,, dedi . “.— Emerdersiniz, dedim. Fakat size nasıl yardım edebilirim. Ben bir avukatım, Size elimden ne ge - lebilir?, , sandalyesinde (o doğruldu, parmaklarını gıcırdattı ve nihayet: Kocama zina davası aça- cağım. Her gece bir kadın değişti- ren bu adamı hapse attıracağım. Benim çektiğim ıztırabın cezasını, o da çeksin. Beni aldatlığına dair en ciddi şahitleri mahkemeye çağır tacağım. Onun ihanetini ispat e- Tulâat oKumpanyaları Anadoludan gelmiş bir memur an- latıyor: “Bu tulünt kumpanyaları; A- nadojuda bir âlemdir. Kumpanyanm kasabaya geleceği duyulur duyulmaz, tanzifat amelesinden büyük memura kadar herkesi bir sevinç alır. Fakat kadmlarm İçine İner, daha evvelden canları yanık olduğu için, etekleri tu- tuşa tutuşa valiye, belediyeye başvu- rurlar, Bu telâşa sebep şudur: Bu O kum- panyaların bir kısmı, Galata balozla- rmda oynıyan en sürtük artistleri ge- tirirler, Fakat san'at namına köyün- de, kasabasında adam akıllı bir eser, bir artist görmiyen, zevklerini yük- seltecek ciddi bir tiyatro terbiyesi al- mıyan halk için bunlar, başlarma kon muş bir devlet kuşudur. Kumpanya kasabaya gelip, gözü eli, bakışı şehlâ canım artist göbek sallamıya başladı mı, sen halktaki coşişi Obir seyret.. Halk artık ceplerinde ne var, ne yok bu artistlere dökerler. O ay, borcunu ödeyemeyip ev sahibile gırt- lak gırtlağa gelen kiracılar, evinden halısını, tenceresini satan baylar, ka- İrsmı döven kocalar, günlük hâdise- lerden olur, Nihayet gümün birinde kadmlar toplanırlar, kumpanyanm | kasabadan gitmesi için yanayakıla va İliye başvurur, bunları güçbelâ başla» rından savarlar.,, . Tulüat kumpanyalarmın halin e- debi zevkini yükseltmekte faydalı ol. | dukları muhakkaktır. Yalnız bunla. rın başıboş, sırf kazanç için halkın behimi zevklerini okşıyarak © birçok felâketlere sebep olması, tetkikâ de- ğer içtimai bir meseledir. Bu kumpanyaların Dahiliye Ba kanlığı tarafından himaye edilecek lerini okuduğum zaman bu memurun sözlerini hatırladım. Bu kumpanyala- rm vekiletin himayesine © girmesile bunların daha modern, daha ciddi bir sekil alacakları şüphesizdir, Ümit e deriz ki, vekhlet bir taraftan tulünt kumpanyalarını korurken, halkın se Mâmet ve huzurunu da beraber koru yacaktır. Tulüat kumpanyası, halka tenvir için çok kuvvetli bir vasıtadır. İŞehir Tiyatrosu belediyenin yardıma ile nasıl yüzümüzü ağartacak bir şe kil almışsa, bu kumpanyalarmda Dahiliyenin yardımı ile halk namına çok faydalı bir şekil almalar te menni ederiz. ADSIZ YAZICI deceğim, dedi Bir muharebe. kazanmış gibi şin diden gözleri parlamağa başlamış» tı. Fakat bu muzafferiyeti çok süre meden, ona bunun İmkânı olmadı ğını anlatmak istedim; çünkü: Türk Ceza Kanununun (441) inci maddesi mucibince bir er kek, karısiyle birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut here kesçe bilinecek surette baska yerde karı koca gibi geçinmek için başkasiyle evli olmıyan bir kadını tutmakta ise iç aydan o tuz aya kadar hapis cezası hük- molunur.,, O, bu sözlerden hiçbir şey anla- mamış gibi yüzüme baktı ve; yane ıyorsunuz; çünkü, bundan tam bir sene evvel kocasmı aldatan bir ka» dmın üç ay hapse mahküm oldu. ğunu çok iyi biliyorum, dedi , Kocasını aldatan bir kadm Ceza Kanununun (440) met maddesi mucibince Üç aydan o- tuz aya kadar hapse atılır. Fa- ket bu hüküm yalnız zevceye aittir. Kocaya şamil değildir. Erkek karısını on kadınla bile aldaisa ceza göremez; yeter ki zev cesi ile ikamet ettiği evde veya ka- ri koca gibi ve herkesçe bilinecek bir şekilde olmasın. Sarı saçlı, yesil gözlü güzel bö yan ayağa kalktı. Sözlerime inan « mak veya inanmamak hususunda müşkülüt çektiği belli idi Kapıyı örtmeden, kadın İle erkeğin müsa » vi olduğu bir asırda aralarında bu kadar açık bir farkolmasmı ne ak- kn ne de mantığın kabul edemiye- ceğini söyledi ve sonra cıktı gitti.