22 Şubat 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” ri paslarla güzel kombinezonlar ya - ( SPOR ) Dünkü iki Maçın Neticesi: 1 - 0 Fenerbahçe Güneşin Galatasaray da Beşik- taşın şiktaş karşılaştılar. bahçelilerin kadrosu şöyle idi: Rıza, Bülent, Naci. | GÜNEŞ KADROSU Cihat — Faruk, Reşat — Daniş, Riza, İbrahim — Refii, Salâhaddin, Rasih, Rebii, Melih. 1 inci dakika.. Maçtan evvel Avusturya futbolünün banisi olan Mayzel'in ölümü için bir edildi. İngilizin düdüğü işitilir işitilmez Fenerin merkez- den bir fırtına gibi sağa geçen sıkı bir hücumu Güneş kalesinin önlerini buldu. Güneş müdafilerinn seri müdahalelerile topu kontrol etmek istiyen Naci ka. leci ile karşı karşıya kaldığı halde avuta vurdu. Onu Dün İstanbul, spor varlığı bakımından iki mü- - him maçın şahidi oldu. Fenerbahçe ile Güneş takımları karşılaştı, sonra da Galatasaray ile Be- Galip gelmeyi haline getiren Fenerbahçeliler dünkü maçta Gü- neşe 1 - 0 mağlüp oldular. Galatasaray takımı da Beşiktaşın karşısında 1 -:0 yenildi. İki maçın taf- silâtını şu sütunlarda beraber okuyalım: İngiliz Buts'un hâkemliği ile oyuna başlanırken iki ta- kımın şekillerini, dizilişlerinden anlamış olduk. Fener - Hüsameddin . Fazıl, Yaşar — Reşat, Angelides, Cevat — Fikret, Şaban, Ali bir an'ane dakika süküt 2 inci dakika: Bu hücumu atlatan Güneşliler mu- kabil hücumlarla Fener nısıf sahasına yerleştiler. ve yan hafları uzun ve isa- Merkez hafı Riza betli paslarla destekledikleri muha - cimlerini Fener kalesi ağızlarından ayırmaz oldular. Onuncu dakikaya kadar derin ve se ' pan Güneşliler hakikaten cazip bir futbol nümunesi seyrettirdiler. Diğer dakikalarda devrenin sonu - na kadar oyun ayni ahenkle devam etti . İKİNCİ DEVRE) İlk dakika: Fenerliler yine merkez. den aktılar. 'Şabana gelen topu Gü- neş kalesine doğruldu. Fakat en par- lak günlerinden birinde olduğunu her kurtarışı ile ispat eden Cihat bu şü- tu da olmuş armut gibi kaptı. [ GÜNEŞİN GOLÜ | 8 inci dakikada sol açık Melihin bir | akışını kesemiyen Fener müdafaası korner yaptı. Sol açık Melih sağ aya. ğile falsolu bir vuruş yaptı. Top Fe-, ner kalesinin içine girecek şekilde ! kandillenerek Hüsamettinin göğsüne doğru düşüyordu. Rasihle Refii topa çıktılar. Refii Rasihin arkasından kafasile topu sok tu. 10 uncu dakika: Fenerliler asapla- rı gerilmiş, alışmadıkları mağlübiyet vaziyetinden kurtulmak üzere olan- ca hızlarile hücuma geçtiler. Fakat Güneş müdafaası ve kalecisi sarsıl. maz müdahalelerile kalelerini kurta- rıyorlardı. Son dakikalar: Oyunun son on beş dakikasında, Fenerliler her ne pa'.ha'- gına olursa olsun beraberliği temin 1- çin bütün kabiliyetlerini ortaya koya- ran Güneş nısıf sahasma demir attı- lar. Güneşliler de kesif müdafaala- rında canla başla çalışarak kalelerini kurtarıyorlardı. Bu son on beş daki- kayı müdafaa ile geçirip bir golle ga- lip çıkmayı kurmuş olan Güneşliler, maçın sonu geldiği zaman maksatla- rında muvaffak olmuş ve maçı 1 — Ü kazanmışlardı. Galata:ara Dün çok güzel bir oyun çıkaran Güneş kalecisi bir Fener akınını kestikten sonra Galatasaray - Beşik- taş Maçı Fener — Güneş maçından evvel oy- nanan Galatasaray — Beşiktaş mü- sabakasını da İngiliz hakem idare et- ti. Galatasaray takımı hayli eksik, epey değişmiş, sağ açığı Necdetin yerini ikinci takımdan bir gençle dol- durmak vaziyetine düşmüş olarak sa- haya çıktı, Beşiktaş takımı da merkez muha- cimi Nazımın yerine Enveri almış - tı. Iki takrmın kadroları. Galatasaray takımı: Avni — Re- şat, Arif — Eşfak, Salim, Suavi — Halim, Süleyman, Haşim, Bülent, de Yenildiler y — Beşiktaş maçında Avninin güzel bir kurtarışı Danyal, Beşiktaş takımı: Mehmet Ali — Faruk, Hüsnü — Feyzi, Hakkı, Füat — Hayati, Rıdvan, Enver, Şeref, Eş- ref. Galatasarayın eksik takımı, dün o- yunun başlangıcında, sırf merkez mu- hacimleri Haşimin akıllı, isabetli, de- rin paslariyle vaziyete hâkim olmıya başladı. Yeni -aldıkları sağ açıkları Halim gayretli olmasına rağmen he- nüz büyük oyunlara alışmadığı için gelen topları ekseriya — kaybediyor, yahut takımma faydalı bir şekilde kullanamıyordu. 25 inci dakika: Ağır basmıya baş- lıyan Beşiktaş hücumlarını iyi yer tutarak durduran Galatasaraylılara merkez muavini Salimin, Nakkının a- yağına takılarak kesmek istediği bir hücum yüzünden penaltı verildi. Hüsnünün çektiği penaltıyı kaleci | Avni, alkışlar arasında kurtardı. 35 inci dakika: İki tarafın müsavi hücumları devam ederken Hakkı, al- dığı derin bir pası, kalenin üç metre açığında geçiktiği için kaçırdı. 38 inci dakika: Soldan çekilen bir korneri çekişini Beşiktaş kalesi ağ- zında yakalıyan Galatasaray sağ a- çığı aşikâr bir beceriksizlikle golü yapamadı. 43 üncü dakika: Galatasaray kale- cisi Avni fevkalâde bir çift kurtarış. la muhakkak bir gole mâni oldu. Birinci devrenin sonu: İki takım sıfır sıfıra berabere ayrıldılar. (İKİNCİ DEVRE) 1 inci dakika: Galatasaraylılar Ha- şimin icat ettiği bir vaziyetle ilk hü- cumlarile bu devrenin ilk kornerini kazandılar. Güzel ortalanan topu Sü- leyman dışarı Vurdu. 16 ıncı dakika: Yarımşar dakika fasıla ile Galatasaray ve Beşiktaş takımlarının kazandıkları birer kor. ner boşa gitti, 23 üncü dakika: Beşiktaş soldan kazandığı kornerde de muvaffak ola- madı. 24 üncü dakika: Eşfaktan çıkan to- pun Haşim tarafından iyi tevzii ne- ticesinde tehlikeli bir hücuma kalkan Galatasaraylılar talihsiz bir vuruşla sayı yapamadılar, BEŞİKTAŞIN GOLÜ Beşiktaş merkez muavini arkadan kaptığı topu iki Galatasaraylı arasın- da epey sürdükten sonra Galatasaray kalesine yanaştırdı. Kaleci Avni En- veri takip eden arkadaşınım müda - faasını bekliyen bir tereddüt geçir- diği sırada Enver yakından çektiği şutle ilk sayıyı kazandı. Nitekim, biri 40 mcı, ikincisi 41 in. ci, üçüncüsü 43 üncü dakikalarda ka- zandıkları üç korneri sayıya çevire- miyerek 1-0 mağlüp oldular. TAN O ... rijinal Bir Çek Hikâyesi Yesi AStanbuldan kalkan vapur ıbir saat sonra Büyükada is kelesine yanaşmıştı. Vapurun ten halığı yolcuların iskeleye çıkma - ları ile büsbütün anlaşılmıştı. Bir baba ile anadan ve bir de bunlarin kızlarile onun nişanlısından maa- da; biz de iki kişi idik. Bir de da- ha İstanbulda tahta köprünün ü - zerinde peyda olarak arkamıza ta kılan bir rum delikanlısını da say- madan geçemiyeceğim. Koltuğu - nun altına sıkıştırmış olduğu re - sim yapmıya mahsus portföyden de bir artist olduğu anlaşılıyordu. Uzun ve kirli saçları ensesine kâ- kül halinde dökülmüş, solgun be- nizli ve gözleri iyice içine çökük delikanlı insanda bu acayip hali- le garip bir alâka uyandırıyordu. İstanbulun yerlisi olduğu için sor- duğumuz birçok şeylere nezaketle cevap veriyor ve bu yüzden hoşa da gitmiyor değildi. Fakat bilâha- ra o kadar geveze, o kadar çene - baz bir şey çıktı ki, 0'4'an yarı yolda yüz çevirmiye mecbur ol - muştuk. Lehli aile çok hoştu. Ana ile baba yumuşak başlı in - sanlardan olduklarını ilk konuşuş ta belli ediyorlardı. Kızlarının â- şıkı genç de son derece nazik, her halile ince bir adam olduğunu anlatıyordu. Sıhhati bozulan kız- larmım tedavisi için Büyükadaya geliyorlardı. Güzel kız, ya ağır bir hastalıktan yeni kalkmış, yahutta daha ciddi bir hastalık yakasına yapışmak üzere olduğunu belli e- decek kadar solgundu. Yürürken nişanlısının omuzuna dayanıyor, ara sıra durarak ayakta dinleni - yordu. Sık olmamakla beraber ku- ru bir öksürük te bu dinlenmelerle zavalli yavrucağı üzüyordu. Öksür düğü zaman nişanlısı fena halde kederleniyor, fakat kız yüzünü o- na çevirince bu keder sürura inkı- lâp ediyordu. İskeleye çıkar çıkmaz bizden ay- rılan artist kılıklı rumun tavsiyesi üzerine Lehli aile, çamlara en ya- kın bir otele yerleştiler. Biz de o- raya misafir olduk. Bu otel bir Fransız tarafından işletiliyordu. Eşyası, salonları temiz ve Fransız nezaketi insanı her işte memnun ediyordu. Öğle sıcağı biraz hafif- ledikten sonra hehli aile ile birlik te çamlıklara çıktık. Hem manza- ranın güzelliğinden hem de çam ko kularından istifade edecektik. Ken dimize münasip bir yer bulup otu racağımız esnada vapurdaki Rum delikanlısı yine peyda oldu. Bizi başile hafif surette selâmladık - tan sonra birkaç adım solumuza 0- turarak resim yapmıya başladı. Fakat o şekilde oturmuştu ki, yap tığı resmi görmemize imkân yok- tu. Bunu ima için söylediğim bir cümleye Lehli ailenin müstakbel damadı da: ; “— Kimbilir, ne berbat- bir Te- simdir; görsek te olur görmesek te! Önümüzda manzara o kadar muhteşem ki!,, Diye cevap vermişti. H akikaten böyle idi. Acat:ia dünyanın neresinde ŞU bü- z ut bir yükada kadar güzel ve meSüt köşe bulunurdu. Büyük Charles'in muasırı politikacı ve fedai İrene işte bu adada bir aylık menfa ha- yatmı yaşamıştı. Fakat buna MeN- fa hayatı demek caiz mi id kendi hesabıma burada bir ay ya- şasam ömrüm olduğu kadar tîu zejı ki unutamazdım. Hattâ bu bir gün lük misafirliğin hatırası bile ılıe - lebet hâfızamdan silinmiyecektır. Hava bir elmas kadar berîa.k,. yü muşak ve insanı okşuyor gibi idi. İnsanı kendinden geçirecek kada'r mestedici idi. Karşımızda Hfzybelı. nin servi ağaçlarile bezenmiş Sirt- ları ve sağımızda Anac_lollı_ı yalşasî. nın yaylayı andıran düzlükleri göz lerimizi okşuyordu. |-İI sus i? Ben armara denizi, kendine mâh renklerine boyanmış, yi zaklarda denizin rengi :Ğ’tu ygîlîı tî,yaz, bu beyazlık sonra pembeliğe ve bazı yerlerd_e porta- kal renginde bir kırmızııı_ga İ'Jula. nıyor. Daha yakmlarda zümrüt gi Erkek Cadı Yazan: Jan Neruda Çeviren: Ş. Akgül bi mavi yeşil bir renk alıyor. Ken di güzelliği içinde mağrur bir hali yar. Hiçbir yerde büyük vapurlar gö zü tırmalamıyor, Yalnız İngiliz ban dıralı iki çatana denizin düzgün sathını yararak sahilden uzaklaşı- yorlar. Denize yakın bir kahveden birkaç delikanlının birlikte söyle - dikleri şarkı sesleri duyuluyor. Bütün bu manzara ve etraf o ka dar sihirli bir tesir altında bırakı- yor ki, insanı, hepimiz derin bir sü küt içinde ve tabiatin bu cennet kadar güzel köşesinde kendimizi Kaybormauç gibiyiz. Loniü gönç kiz çimenlerin üzerine uzanarak başı- nı âşıkının dizine dayamış, uyu. yor gibi. Müdevver ve muntazam yüzüne âdeta hafif bir kırmızılık gelmiş. Fakat işte mavi gözlerin- den de yaşlar dökülüyor. Aşıkı, sanki bunların mânasını anlamış gibi eğilerek teker teker yaşları ağzile siliyor. imdi anası da ağlıyor. Kız: “Burada insanın hem müfekkiresi hem de vücudü kuv - vetlenir. Ne mesut memleket Alla- hım!,, diye mırıldanıyor. Babaları: “Allah bilir, dünyada hiç bir düş manım yok, Fakat olmuş olsaydı burada hepsini affederdim,, diyor. _Ve yine hepimiz susuyoruz. Çün- kü insan bu adada kendi kendine kendi ruhile yalnız kalarak saat- lerce konuşabiliyor. Bu saadet ©o kîdar derin ki, bunu insanın bütün dünya ile paylaşacağı geliyor. Ve hepimiz bu saadeti hissettiğimiz ıç_ın biribirimizle meşgul olmıya blr_sebep kalmıyor, O kadar müs- terih ve ferih hissediyorduk - ki, kendimizi bir saat kadar resim yap tıktan sonra eşyasını toplayıp ya Dımızdan çekilen rum artistin bile bizi selâmlıyarak çekildiğinin güç farkımda olmuştuk. N ihayet, önümüzdeki man - zara daha koyu bir menek- Şe rengine boyanırken artık kalk- mak zamanı geldiğini ancak hisse- debilmiştik. Mesut insanlar gibi otele doğru yol aldık. Bir kahve ve SU içmek üzere otelin balkonunda- ki kanapelere yerleştik. Aradan beş dakika geçmişti ki, biraz önümüzde yüksek sesle ve kavgayı andıran konuşmalar duy- Muştuk, Artist kılıklı Rum otelci ile atışıyorlardı. Otelci: “Otelde başka misafirler olma - Ssa ben sana gösterirdim,,! diye Ru Mu tehdit ediyordu. Şimdi delikanlı Lehli genç genç Otelciden soruyordu: “Rica ederim Mösyö? Şu artist kılıklı herif kim? İsmi ne? Ne iş Yapar? Bana söyler misiniz?,, “İsmini kimbilir Mösyö? Esra - Tengiz herifin birisi! Fakat biz o- nun adını “Cadı,, koyduk.!,; 221 .2- YUT a « Acaba b artist olmasın » * “— Ne münast” bet. Böyle arti olur mu?, , hep ölülerin resmini yap * makla meşguldür. İstan * bulda yahut adalarda birisi öldü” mü, bu herif ayni gün onun resi ni yapmış ve bitirmiştir. Ölenleril resmini yapmakta o kadar mahâ“ reti var ki; tıpkı benzetiyor,, Otelcinin bu sözleri hepimizif üzerinde titretici ve ürpertici bif tesir yapmıştı. Lehli kadın kendi* ni zaptedemiyerek vaveylâyı ko * parmıştı. Rengi sapsarı kesilen hâl ta kızı ise anasının kolları arasın" da bayılrvermişti. imdi bir atlayışta Lehli gel cin merdivenleri inerek bif elile rumu, diğer elile resim kart0e nunu yakaladığını Lördük, biran İ* çinde ikisi de kumların üstünde al talta üstüste döğüşüyorlardı. Re* sim — kartonunun — muhteviygâa Şd nn ai n S ÖĞÜ - lemler, — fırçalar, — boyalar or* talığa — saçılmıştı. — Bunların 4* rasında Lehli kızın karakalemle Çİ zilmiş kabataslak bir portresi vaf dı. Genç kızın gözleri kapalı, başi” nın üzerinde de menekşelerden yâ”* pılmış bir çelenk görünüyordu. Böyle mesut bir günün sonund3 bize bu acıyı tattıran Büyükad8 cadısına lânet ede ede adadan ay” rılmıştık. —e akri y İ — -—-_ VEMEK / DEĞİL | İŞKENCE Radyolin ile temizlememenin cezasını çekiyor Dişleri hiç temizlememek ne kııd_ muzırsa gelişi güzel macunla temi”” lemek te o kadar muzırdır. Dişlel'ml' zin minasını bozacak macunlard sakınınız. Minası bozulan dişler © ğ rümeğe mahkümdurlar. Yemek ye dirmezler, su içirmezler ve size h yatı cehennem ederler. Nihayet heP” sini çektirerek genç yaşta dişsiz K” lırsınız. Radyolin Dişleri, mina tabakasını çizmedef” hırpalamadan temizler ve parlatif' mikropları öldürür, diş etlerini KUY vetlendirir. d ÇUT - ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: