—- 22.2-9037 TAN Gündelik Gazete - BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN Hde'm hedefi: Haberde, f tü ” her şeyde temiz, dü- t samimi olmak, kariin .hz“eıi olmıya çalışmaktır. GUNUN MESELELERİI nn SA Poliklinikler Kimin İçindir? Bi le'İlye poliklinikler açmıştır. Bu erin gayesi, muayyen mın- h fakir halkını parasız mua- Büh *tmek, hattâ ilâcımı vermektir. t *Susta belediye bütçesinde tahsi- qş“hıtta oplanan belediye mec- , bir şikâyet geliyor: at lere zengin halk müra- ı—ın:mĞİ için, fıkara halkım muaye- imkân kalmıyor.,, k:" Yanlışlığa meydan vermemek he, Ptlediye meclisine teklif ediyor- “XZengin halkten küçük bir ücret :'hn_ fi Soğalı karanın muayene servisleri- talrm.,, e m:::minlğe gelen halkm zengin ve hy“ Ne şekilde ayırt edilecek! Kılık bi '€tle mi? Polikliniğe daha fakir We PYafetle gelmek mümkündür. (üpe hakiki muhtacı bulmak mı- * Bu bir kısım halkten ücret — al- he temin edilemez. Eğer maksat *diyenin polikliniklere — sarfettiği j hh"nm bir kısmını çıkarmaksa bu M İ yerindedir. Birincisi matlüp * kısa yoldan gidelim. e .,:L':ıı. Metot, teknik asrmdayız. İ- n pratik hayata tatbik edildiği h Tdeyiz. İçtimai muavenet bir ha- İsi olmaktan çıkmış, içtimat — bir 4 hllr:h hayata tatbik edilen ilmi bir ü almıştır. Fakiri-mi arıyoruz... :':'ı fakiri bulmak ta kâfi değildir. J Mhh bütçenin en mübrem ihtiyacı ’Iı»“ etmesi zarureti karşısmda, zi- İ Çi hemşireler kullanmak gerek- K Hllmıyn reçeteyi yazıp vermek h İlâcı vermek, sefaletin yaptığı Tibatı gidermez. Bunları ziyaretçi h lmşirenin nezareti altında bulun ki, bir dereceye kadar po- bi İğin gayesine hizmet edebilir. h'n boyamak veya “İdarej maslahat,, k;“#l. fakire yardım etmek için, Nkn_vmık değil, poliklinik kapı- IN hakiki muhtaçlara açmak lâ- e Üü ES TA N Eski Bir Nazırın Siyasi Hatıraları ittihat ve Terakki ile Muhalif Mebuslar M eşrutiyet tarihinde en meş'um bir hâdise olan Tarablus Garp harbinin acı günlerinde hükümetin, harp- ten ziyade meclisteki muhale- fet cereyanlarının açtığı dahilt ve harici tesirlerle ve bin bir güçlükle nasıl savaşmıya mec- bur kaldığını kâfi derecede an- latmıya çalıştım. Bir mevzüu etrafında fikir- lerde ihtilâf hâsıl olursa hüs- nüniyet ile cereyan edecek mü- zakere neticesini, ayni rahmet bilen çok eski ve büyük sözün, mevzudan ziyade müzakereye dahil olanların şahsi şeref ve haysiyetlerini kırmıya matuf olan muhalefetle bittabi hiçbir münasebeti yoktur, günlerin perişan hatıram- da bıraktığı izleri biraz yoklayınca, Meşrutiyet Meclisi Me busan salonuna girdiğim dakika da, bugün yine kimlerin izzeti nef si, şeref ve itibarı ayalkar altına a- lımacak diye üzüntü ve ürküntü duygularımın tazelendiğini hâlâ hissediyorum. Meşrutiyetin ilk Mebusan Mec - lisinde bulunan mebuslar, Meşru - tiyeti istihsalde yegâne âmil olan İttihat ve Terakki Cemiyetinin ilk günlerinde onun muhtelif vilâyet ve liva merkezlerinde henüz belir miye başlıyan teşkilâtı ve mânevi kuvvetinin tesirleri sayesinde ce - miyet nam ve hesabına intihap e- dilmişlerdi. Bu Ssuretle cemiyete mensup ve onun yardımile seçil - miş mebuslar, mecliste çok büyük bir ekseriyet halinde idiler. Günler geçtikçe bu ekseriyette hissoluna- cak ,eksilme başlamıştı. Hayatta tahavvül bir hâdisedir, muhitin ve DIrçok nadiseierin tociri AILInNda her şey az, çok değişmiye mahküm - dur, Bir kanaatin esiri gibi görünen bir şahsın bir müddet sonra büsbü tün başka bir kanaat arkasına düş- tüğü daima görülmüş ve işitilmiş tir. Onun için ekseriyet fırkasına ârız olan bu eksilme illetini, bu gi bi makul sebepler altında vâki ol- sa idi, tabii telâkki etmiye bir mâ ni tasavvur olunamazdı, HattA başka memleketlerde siyasi bir fırkanm, maddi ve mânevi himmet ve gayretile me busluğa seçilenlerin, herhangi bir İki çocuk mahküm edildi ear'hOŞhıkla rakip — meslekdaşını |h,, ” ve tehdit etmekten suçlu Sir- k, Hüdayendikâr caddesinde Kemal i!bmlinemuı arkasında lokantacı %et oğlu Hasanınm duruşması dün |h *Si cürmü meşhut mahkemesin- Yapıldı. lddiaya ' göre, maznun Yİn evvelki akşam saat 20 rad- , Tde kendini bilmiyecek derece- Sathoş olarak dükkânmım yanm- “ Takip Ömerin lokantasınm önü- ktını, ve Ömere birçok küfürler" te hnsonra da: İ Buradari çık, git Sentif şimdi İh, Yinı, çerçevelerini indiririm, di- t(’hdit etmiştir. Dinlenen şahit - b İçlunun bu hareketlerini gördük- . Söylediler. Bunun üzerine Hü- İÇ İ « İ > Ben sarhoştum, fakat böyle ** söylemedim. (Davacı olan Ö- ,, “liyle göstererek) Onunla da, 2i Mahkemeye girmeden aşağıda -.A Fakat şimdi burada yine ,kş'ı&mıya başladı. Bütün bu söy- yt *ri sırf dükkânımız yanyana ol- İçin rekabettendir.” dedi. Mkeme maznunun suçlarını sa- g(_s*“'îüğünden Hüseyini hakaretten İA, * hapis ve bir lira ağır para D, Pa ve sarhoşluktan yine üç gün Ve bir lira para cezasma mah- NCZ siyasi kanaatlerinin değişmesile, o fırkadan alâkalarını kesmek is- tedikleri görülmüştür. Fakat o halde eskiden mensup oldukları si yasi fırkaya karşı minnet ve siik- ran borçlarını kesmek için o fır - kanın yardımile elde ettikleri me- busluktan çekilirler. Ve yeniden ya müstakil ve yahut yeni intisap ettikleri fırka nâmma namzetlik - lerini koyarlar. Ancak bizde de — İttihad ve Terakki fırkasından çekilenle- rin hiç olmazsa siyasi programın hangi maddesine muarız oldukları nı ve yeni siyasi kanaat ve içtihat larınım ne şekilde vücut bulduğunu efkârrumumiyeye açıkça bildir - melerine intizar etmek hakkımız idi. Halbuki ahali fırkası namı altın daki ilk siyasi teşekkül, başta Sab ri hoca, Vasfi hoca, ve Şeyh Zey - nelâbidin oldukları halde, ifrat de- recede taassubu temsil edenlerden mürekkepti. O vakitki Kanunu Esaside, ve İttihat ve Terakki fırkasının siya- si programında, bunların taassup ateşlerini teskin etmiye kâfi mah- sus ve sarih hükümler mevcut ol - masına rağmen bu hareketin nasıl doğduğu tetkike değer bir mevzu- dur, Pek gariptir ki, bunların ara sında, hattâ riyasetlerin - de, hakiki hal ve hüviyeti uzun taf- sile muhtaç olmıyan Gümülcüne mebusu İsmail de bulunlyordu. O, İsmail ki, hocaların zihniyetinden ve onların dünya, hayat ve icapla Arasında ge— ran: tihadından daima çok uzaktı. Ana doludan gelen saf mebusların bir çoğu da her gün her vesile ile din nâmma bunların yaptıkları telkin ve tarizlerin tesirine kapılmaktan kendilerini pek güç koruyorlardı. Okuyucularımızdan Ramiz Ok, ya- ziyor: “— Evvelki günkü gazetenizde, Mersinde bir orta mektep talebesinin muallimine karşı çirkin bir saygısız- lik yaptığımı ve mahkemeye verildi- ğini okudum, Otoriteyi tanımıyan bu çocuk, 140 kuruş para cezasma mah- küm edilerek Serbest bıirakılmıştır. Bu ceza, bittabi kanunun çerçevesi i- çinde verilmiş olan bir cezadır. Buna bir şey söylenemez. Ancak, bunun kültür hayatımızda derin akislerini beklemek te lâzımdır. Bu itibarla, 7 sinden 25 ine kadar bütün mektep anarşistlerini teşvik edebilecek olan bu disiplinsizliği yoketmek zaruridir. Muallimine kızan bir talebe, yumru- ğuna güvendiği takdirde hakkından gelmiye çalışsın, sonra 140 kuruş ce- zayı vererek kurtulsun. Hani idari ceza... Bu çocuk, hâlâ o mektepte o- “öyor muü, bilmiyorum. Maarif Vekâleti, yedi yaşmdaki ço- cuktan başlıyarak hayata atılan gen- ce kadar bir insanın geçireceği tedris ve terbiye devreleri için öyle kuvvetli ve ameli formüller bulmalıdır ki, her rını alelitlâk din, cephesinden te - lâkki ve takip etmek kanaat ve iç- mektep en sarih manasiyle bir disip- lin yatağı olsun. Yoksa kafa tutan 3- Meşrutiyet Meclİsi Meb'usa- nında reislik yapmış olan Ahmet Rıza, solda o zamanın muhaliflerinden Şibinkara- & - hisar Meb'usu Feyzi İlüdaL Ve Leraksı duraasının haya tında, en mühim bir dönüm nokta sı olan miralay Sadık Beyin mahut hizip meselesi bunlar için ayrıca ve hayli kârlı bir iş olmuştu. Ahali firkası, mecliste, buz gi- bi bir taassup ile din nâmıma her terakkiye mâni olmak siyasetini kendisine bir meslek edinmişti. Fa kat bunların asıl gaye ve emelleri, şahıslarla uğraşıp onları kötüle - mek ve sonra kendileri birer birer devlet makamlarına sahip olmak- tı. Bunların içinde en maruf din ü- lemasmdan bir mebusun, günün bi rinde, “ekseriyet fırkası ekalliye - te düşmekte, ekalliyet, ekseriyet, halini almaktadır. (daima kalaba- lik tarafta bulununuz) yolundaki büyük söze uyarak ben de ittihat ve Terakki fırkasından istifa edi- yor, ahali fırkası tarafına geçiyo- rum,, diye ğazetelerde bir ilânı gö rüldü. Meşrutiyet hayatında, si - yasi fırkalarda mutat olmıyan bu tarzı istifa, herkesi pek derin hay- retler içinde bıraktı. aşte bu duygu ve şerait ile l biribirini bulan ahali fırka sı pek mahdut, fakat vakit vakit taassup yıldırımlarını, ve ağızla - rında kin ve garez zehirlerini sa- çan âzalarile bir tarafta dururken hükümetçe Kanunu Esasinin 35 in ci maddesine ait tadil teklifine te şebbüs olunacağı şayiaları üzeri - ne, birdenbire mebusluktan, me - busluğun kendilerini namzet kıl- dığı büyük makamlar hülyasından. büsbütün mahrum kalarak yine geldikleri tekye ve medrese köşe- lerine düşecekleri endişesine uğra. dılar. Ve derhal vaziyetlerini kur- tarmak için büyüme ve artma lü- zumunu gördüler, Din, perdesi al- tında her hakikati örten ve asrın İ- cap ettirdiği medeni terakkilere engel olan bu müteassıp efendiler, programlarınm başıma muhtelif anasır arasında hakiki ahenk ve İ- tilâfı temin edecekleri yolunda bir fıkra ile güya hıristiyan milletlerini içlerine alabileceklerini ve o tarih te memleketin dahili siyaseti bakı mından bir mevkii olan Rum pat- rıkhanesile de uzlaşmayı göze ala- rak bu suretle daha büyük ve et- raflı bir fırka haline inkılâp etme- yi düşündüler. Bunun için bütün kanaatlerin ortaya atılmasına ve uzun görüş- melere lüzum ve ihtiyaç görülme- di. Zaten kanaat ve içtihatların tet kik ve tahliline de vakit kalmamış tı. f' Gayri müslim unsurlara men- sup bir takım mebuslar da, ahali fırkasının bu davetini iyi kabul et tiler, yeni teşekkül edecek fırka i- çinde milli maksatlarına daha mü sait cereyanlar verebileceklerini umdular, Böylece o tarihe kadar milli emellerine, ve takip ettikleri menfaat ve mevkie kavuşamamış, bu sebeple İttihat ve Terakki ce - miyetile onun nafiz âzalarına kar şı hırs ve adaveti sönmemiş insan lar, hakikatte İttihat ve Terakki Cemiyetine karsı menfi bir ruh ile kaynaşarak birkaç gün içinde, baş- larında damat Ferit olduğu halde aralarında “Hürriyet ve İtilâf,, fır- kası namı altında acayip “bir hali- ta,, vücuda getirdiler. Bunlarm içinde kimler yoktu? OKUYUCU MEKTUPLARI Muallime saygı ve mekteplerimizde otorite çocuğun, hocasının arkasından saldı- ran gencin, annesinden babasından cesaret alarak mektep idaresine âle- nen çıkışan talebenin daha birçok ke- reler 140 kuruş vererek mekteple . rinde bir disiplinsizlik modeli olarak kaldığını göreceğiz. Cemiyetin her köşesine, her mesle- ğe, hayatın her koluna en güzide e- lemanlar yetiştiren vefakâr ve feda- kâr muallimlerimize gösterilecek mu- amele bu mu olacaktır? Asıl mesele, terbiye sistemleri üze- rinde durmak, yaldızlı nazariyelerden uzaklaşmak ve ilkinden lisesine; üni- versitesine kadar bütün kültür mües- seselerimizde hakiki disiplini kurmak tadır.” e Antepte Eğlence Yerleri Gaziantepte Mahmutdayı hanında, imzasının mahfuz kalmasını istiyen hir okuvucumuz vazıvor: “— Gaziantep 50 bin nüfuslu bir vilâyet merkebi olduğu halde, mevcut sinemalardan başka, 3 tane fevkalâde büyük bar, iki tiyatro ve birçok tulü- at kumpanyaları vardır. Maksatları sadece ticaret olan bu küçük kazanç yerleri son günlerde o * kadar rağbettedir ki genç talebeler- den bir çoğunu da kendisine çekmek- tedir. Bu vaziyet, sık sık kontrol edile mediği için gençlerimiz, her gün biraz daha sefahate alışıyorlar. Gerçi ağ- lenmek onların da hakkıdır. Fakat evvelâ çalışmak ve hayatı kazanmak şartile.. . Kadrosu mahdut zabıtamızın işini güçleştiren, memleketin umumi haya. tma mahsus menfi tesirler yapan bu gibi kazanç yerlerinin bu kadar çok açılmasına müsaade edilmemelidir.” e Bir Okuyucuya Cevap Feriköyde Maliye Tahsil Şubesi kâ- tiplerinden Ziya Altındağa: “— Sorduğunuz yazıların kitap halinde neşredilip edilemiyeceği hak- kında henüz verilmiş bir karar yok- tur. Bu yazılar tamamen çıktıktan ve eser tamamlandıktan sonra tayin Munacaktır. Alâkanıza mütesekki "İZ.ş, e Anlaşsılmıyan Mektup Samatyadan Ganço Ristoyan imza- sile bize mektup gönderen okuyucu. muza: “— Madrastaki Emirhanyan dava. | FIKRA Sırt ve sırık İstanbulda yük altında bir hamal daha ölmüştür: Bu — fırsatla İçişler Bakanımızın yaptığı bir tamimi neş- rediyoruz. Vagon perdesini kaldırdığmızda, şark toprağına ayak bastığınızı bil- diren facialardan biri sırt ve sırık ha. malıdır. İnsan, derhal, değerini kaybetmiş gibi olur. Bir insan sırtında veya bi- ribirine sırrkla bağlı bir kaç insanın omuzları üstünde deve çökertecek, beygir inletecek ve dingil kıracak a- gırlıkta yük! Körük sesi veren — gö. güsler, fırlamış damarlar, kanlı — ba- kışlar! Ankaramız bu manzaradan kurtul- muştur. Hamallar küçük yükleri el. de ve ağırlarını arabada - taşrmakta- dırlar. Diğer şehirlerimizin niçin beklediklerini sorabilir miyiz? Aca- ba bize araba tekerleklerine elverişli düz yollar olmadığını mı söyliyecek. ler? Böyle bir iddia meshur özür ve suç fıkrasını hatıra getirebilir. Daha kısasını söyliyeyim: İki bük- lüm cümhuriyet vatandası olamaz! Sırt ve sırık hamallarınım — iztırabmı seyretmeğe daha uzun müddet — ta- wm etmek İstemivoruz. —Fatay Ajanlar Ankarada Top'anıyor Yeni Futbol Federasyonu Reisi Se- dat Rıza milli küme meselesini hallet mek ve tatbikata geçmek için icap e- den tedbirleri görüşmek üzere İstan. bul ve İzmir futbol ajanlarmımı bayram da Ankaraya çağırmıştır. Malüm olduğu üzere milli kümeye İstanbuldan dört, İzmirden iki ve An- karadan iki olmak üzere üç mmtaka. nm sekiz klübü iştirak edecektir. İs- tanbulu Zeki Rıza İzmiri de Adnan temsil etmekte ise de geçenlerde isti- fa eden Ankara Ajanlığını kimin tem sil edareği henüz taayyün etmemiş. tir. Kaçakçılık suçluları sorguda Halepten kaçak suretiyle Türkiye- ye soktukları Halep kumaşlarmı teş- kilâtları vasıtasiyle birçok şehirlerde kolaylıkla satarken yakalanan şebe- kenin mahkemesine evvelki gün ihti- sas mahkemesinde devam edilmiştir. Yeniden dinlenen birçok şahitler u- mumiyetle şebekenin aleyhinde ifade vermişlerdir. Anlaşıldığına göre, şe- beke cenup hudutlarımızda açtıkları ufak atölyelerde bu kumaşları imal ediyor gibi göstermek suretiyle ka- çırdıkları ipeklileri yerli malı diye sürüyorlarmış. Halbuki mütehassıs. ların fikirleriyle, bu kumaşların Tür- kiyede yapılamıyacakları anlaşılmış- tır. Evvelce buna benzer ipekli kumaş- lara vüurulan mühürler ile bu kaçak- çılığın önüne geçilmişken, sonradan bu usulün kaldırılması, kaçakçılığın tekrar artmasma sebep olmuştur. Şimdiye kadar şebekenin satmakta 0« lan bu ipekli kumaşlarndan yüzlerce denk yakalanmış ve muhafaza umum müdürlüğünce muhafaza altına alın- mıştır. İhtisas mahkemesinin isteği üzeri- ne bu kumaşlardan birer parçası nü- müune olarak mahkemeye gönderilmiş tir. Suçlular, bu kumaşların kendi sattıkları mallar olduğunu itiraf et. mişlerdir. İhtisas mahkemesi vakın- da bu mühim mahkeme hakkında kararmı verecektir. Suçlular arasın- da Ankaradan, İzmirden, İstanbuidan ve diğer şehirlerden hirsat tar n *Hecarlar da bulunma! *A f vetle memleketin uğradığı za: büyüktür. dık, ne demek istediğinizi ve maksa- dınızı anlayamadık. Bizden sorduğu. nuz ve öğrenmeyi istediğiniz şey ne- sı hakkında yazdığınız mektubu al - dir? Açıkça yazmanızı rica ederiz.., YZ B ü