18 Şubat 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

18 Şubat 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. BU NNK L L e A AAA AAA A & .U E k SAA AAA k AA BK HATIRALARI- Kurtuluş Savaşının İlk Günlerinde Gökdereliyan ; Çetesi nasıl 4 tepelendi Ç ok geçmeden, dediklerini yap z tılar. O koca topları, araba- ,& nasıl yüklediklerini düşmana g.o"jermeden, bizim tarafa nasıl ge â::lklerine, hâlâ şaşarım. Sonra- Sorup öğrendim. Bu işi o ka - nşnr Ustalıkla yapmışlar ki, kimse - eCi Tuhu bile duymamış. İlkin mer h €ri taşıyıp arkasını aldılar. Ni- âyet sıra toplara geldi. Onları da, ş;lîça Parça dağ yollarından, gece- k" yürüyerek, gündüzleri çalılık- T arasında gizlenerek, bin zahmet- © taşıdılar, Meğmiler, epeyce işimize yaradı. Oplardan istifade edemedik. Mermileri, bilhassa, trenleri u- Sürmak için kullanıyorduk. Bunu da bakm nasıl yapıyorduk: Üşmanla aramızda çarpışmalar lıkl&ştlktan sonra, trenlere zırh ge Sirmişlerdi. Adana ile Osmaniye â- Tasındali yalnız zırhlı trenler işli- Yordu. Halk:zekâsı, buna karşı da tedbir almakta güçlük çekmedi. Kocaman top mermilerini, ray- arın alt kismma gömüyor, belli ol- Miyacak şekilde, üzerine, demirden heli tapayı koyup bırakıyorlardı. kmn geçerken, yaptığı tazyikle I apsul patlryor ve tren berhava o- Hiyordu. Bu basit usulü kullanarak, bir çök trenleri yollarmdan aliköy- — Tiya muvaffâk öldük. fşman, hayretler içinde idi. Bu vesaitsizlik içinde, bir a- Vüç Türkün, zırhlı trenlere karşı Yabilmesi, nasıl mümkün olabi- liyordu?, Amerikan biçimi ilânı aşk işte böyle olur , Si YAZAN: Salâhaddin GÜNGÖR Öyle günlerde yaşıyorduk ki, herkes, aklının erdiği, gücünün yet tiği kadar, milli davaya hizmet yo- lunda birleşmişti. Mermi ile tren- lerin uçurulduğunu gören müstev- liler daha ihtiyatlı hareket ediyor- lardı. Bunun üzerine, halk zekâsı, ye. niden işlemiye başladı. Keşfedilen yeni tahrip vasıtası şu idi: Trenin geçtiği hafırlı yeri taş ve kumla doldurduktan sonra, daha gerideki rayın vidalarını çıkararak hazırlı- yordü. Tron, bur vidalarr SÜKÜNMÜŞ” hat üzerinden, hiç bir şey farkede- meden geçiyor ve ilerideki dolgulu yere gelince, geçemiyeceğini anlı- yarak geri dönüyordu. O zaman, köylüler, tren geri dönmeden biraz evvel, yerinden çıkardıkları rayı çe kip alıyorlardı. Tren bu vaziyette, — Amerikalılar Her şeyden bize garip gelen hareketler yaparlar. Avrupa. İlarm pek akıllarma sığmıyacak bir hareketi Harold Hulm ismindeki genç :"pmlşhr. Aylardanberi izdivacma talip olduğu Florence Hurlbot'un İr türlü nikâhlanmıya gönlü yatmadığını gören erkek, kendini kızın a. ımdaki kalörifere zincirlemiş — Ve bütün saatlerini orada fal aç - =“' geçirmiştir. Genç zincirini x Fabil kız da zincirini çözmeden ki resimde genç âşıkm Hinuz, çözmemekte israr etmektedir. Buna cevap vermiyeceğini iddia ediyor. garip vaziyetini güle güle seyrediyor. ne ileri, ne geri gidemiyerek olduğu yerde kalınca, zırhlı trene veriyor. lardı kurşunu... Bu ani baskınlar zırhlı trende ge- yahat edenlere çok heyecanlı daki- kalar yaşatmakta idi. üstevliler bir iki vak'adan sonra akıllandılar. Hat üze- rinde bir yerine üç tren işletmiye başladılar, trenler, yan tarafların. dan zırhlı idi. Köylüler, trenlerin altı — zırhsız olduğunu anlayınca; bu sefer de, başka bir taarruz plânı tertip etti- ler. Trenler, baskın korkusile, öküz arabası kadar ağır giderdi. Silâhlı köylüler, bu yavaşlıktan istifade ederek, hat üzerindeki kü- —giük köprülerin altına-saklanır, ora dan, vagon içindekilere ateş eder - lerdi. İstilâcı düşmana karşı, onun mu- kavemetini perde perde kesebil- mek için en umulmadık kimseler, en dahiyane fikirler ortaya atar- lardı. Bazan gece yarısı, telâşlı telâşlı yanıma gelenler olurdu. Bunlar düşmanın zırhlı trenlerine karşı tertip edilmiş yeni suikast plânla- nını tatlı tatlı bana anlattırlardı . Ben, hepsini ayrı ayrı dinler, tatbik kabiliyeti olan plânlar üze - rinde kendilerile görüşürdüm. Müşterek istilâ felâketinin birer dert ortağı haline getirdiği bu te - miz vatan çocuklarımı hatırladıkça, iftiharımdan gözlerimin yaşardığı- nı duyarım, O ne kuvvetli ülkü, o ne sarsıl- maz iman, O ne sönmez ateşti. nderin millt kuvvetleri Ka- dirliyi yeni zaptetmişlerdi. Müstevliler, Kozan, Osmaniye ve Ceyhan üzerine çekildiler. Milli kuvvetlerin Kadirliye girdiğini du- yan Ermeniler; müthiş bir intikam sevdasına kapılmışlardı. Bu adamların başında Gökdere- liyan adlı bir Ermeni komitecisi vardı. Gökdereliyan, köylerde; Türkler aleyhine propaganda yaparak, bir kaç yüz baldırı çıplağı ayaklandır- mıştı. Bunları peşine takarak Ka- dirliye yürümek kararında idi. Ka- dirlide henüz yerleşmiye vakit bu- lamadığımız sıralarda, Gökdereli- yanın, gözünü hırs bürüyen avene- sile birlikte yola çıktığı haberi gel- di! Vaziyetimiz gerçekten nazikti. Faik düşman kuvvetleri, Ceyhan ve Kozanda toplanarak Kadirliye hücum edebilirlerdi. Biz, bu ihtima- li düşünürken, başımıza bir de Gök- dereliyan çetesi çıkmıştı. Gökdereliyan bu havalide, tanım mış bir komiteci idi. Epeyce taraf. tarı olduğunu da işitirdik. B u beklenmedik Ermeni bas- kmı karşısında halkım has- sasiyeti arttı. Çünkü elde, müdafaa TAN —— BUNLARI KIM BILIYOR? B u sene dünya yüzünde grip salgını çok faz - ladır. Bunun sebebini maruf bir Fransız âlimi, güneş şua- ının kuvvetinin azalmasında buluyor. merikanın maruf jeo - loji âlimlerinden biri si, arzın merkezinin kızıl dere cede erimiş madenlerden mü rekkep olduğu nazariyesini çürüttüğü iddiasındadır. * H azer denizinin suları gittikçe çekiliyormuş. Son zamanlarda yapılan ilmi tetkikat bu neticeyi vermiş. iki bin sene sonra bu denizde bir kafre su kalmıyacağı da hesap edilmiş. * ransız frangının sükü - fu arifesinde Fransa dan harice milyonlarca altın kaçırılmıştır. Bi: Fransız ma - liyecisi diyor ki: "Eğer frank düşürülmemiş olsaydı memle kette altın çok birikecek ve Fransız milleti bir. müddet sonra açlıktan ölecekti.., Trende usturalı bir deli Bu hafta Marsilya ekspresinde çok korkunç bir hâdise olmuştur. Yolcu- lardan biri birdenbire aklını oynat- mış ve kriz halinde, yolcuların üstü- ne atılmış, içlerinden iki tanesini e- lindeki ustura ile yaralamıştır. Hücuma maruz kalan iki yolsu bir- denbire öyle şaşırmışlar ki, kendile- rini müdafaa edememişlerdir. Yolcular arasında bulunup buü va- ziyeti gören iki asker onu tutmağa cabalamışlarsa da bir tanesi deli ta- rafından yaralanmış, diğeri de hücu- ma uğramış, fakat yalnız elbiseleri kesilerek kurtulabilmiştir. Bundan sonra elindeki ustura ile koridora fırlıyan delinin etrafa ver- diği'dehşet pek büyük olmuş, kadın yolcular haykırmıya başlamışlar ve herkes delinin önünden kaçarak kom partimanlara saklanmıya gayret et- mişlerdir , Bu sırada tren bir istasyonda dur- muş, deli koşarak trenden atlamış ve istasyona pek yakın olan tünelin içi- ne girerek gözden kaybolmuştur. Bundan az bir müddet sonra hat memurlarından biri elindeki rovel - verle oynayan bir adamın hat yanın- dan koşarak gittiğini görmüş, fakat trendeki hâdiseden haberdar olmadı- ği içîn buna fazla ehemmiyet ver . memiştir, Akşama doğru tren yolu üzerinde çiğnenmiş bir ceset bulunmuştur. Bu- nun deliye ait olduğu anlaşılmıştır. yapacak adamımız yoktu . Bütün kuvvetimizi düşmanın ta- kibine çıkarmıştık. Ancak, ne ya - PpIp yapıp, Ermeni çetesini, önle. mek ve Kadirliyi, korkunç katli- âmdan kurtarmak ta lâzımdı. Der- hal Kadirlinin Bozdoğan köyüne haber gönderdik, Orada (Mamok Ağa) diye tanman nüfuzlu bir zat vardı. Mamok Ağa, Kadirlinin tehlike . de olduğunu öğrenince, yanma 40- 50 atlı alarak, yola çıkmıştı. Kendisine, keşif yapmak Üüzere hemen Dumlukale taraflarma ha- reket etmesi için talimat verildi. Mamok Ağa, süvarilerin başm- da dolu dizgin, Kadirliden çıktı. (Arkası var) Bize resim sahasında yapıla- cak ıslahat hakkında malü - maf veren, fikirlerini söyli - yen Akademi resim müteha:- sısının muavini ressam Ce - mel Sait ve bir tablosu Güzel Sanatlar Akademisi ıslah ediliyor. ,Resim kısmına mütehassıs olarak M, Leo- pold Levy getirildi. M. Leopold Le- vy, Akademide talebe ve münevver- lere karşı pro- gramını izah eden bir konferans ver di ve bu konferansı kendisine Türk sanatkârları içinden yardımcı ola- rak seçtiği ressam Cemal Sait Tol- lu tarafından tercüme edildi. Leo- pold Levy, bu yeni işi onun yardı- mı ile başarabileceğini söyledi. Cemal Sait Tollunun şimdi aka- demide bir atelyesi vardır. Orada Levy'nin nezareti altında çalışacak, çalıştıracak, sanatkâr yetiştirecek, Leopold Levy'nin bu ıslah işinde bi- ricik. yardımcısı ile konuşarak yYap- mak istediklerini salâhiyetli bir a- ğızdan dinlemek istedim. Onu ara- dım, Onu siz de tanırsınız. “D,, gru- bunu teşkil eden sekiz ressamdan biridir. Cemal Sait Tollu, evvelâ Fransa. da Lahte'ın, Almanyada Hofman'- ın yanında çalıştıktan sonra tekrar Fransaya döndüğü zaman devrimi- zin en büyük üstatları olan Gra- maire ve Fernand Leger ile de u- zun zaman beraber bulunmuş, be - raber çalışmış bir sanatkârdır. Cemal Sait Tollu, resimde kons- trüksiyona fazla ehemmiyet verdi- ği için, ayni zamanda Fransanın en büyük heykel üstatlarından olan Marcel Gimon ve Despiau'nun atel- yelerinde heykel yapmıştır. Onu atelyesinde bir modelin karşısmdi boya yaparken buldum, konuşuyo- ruz: : — Söyle bakalım dostum, aka- deminin bu yeni yolunda neler ya- pılacağını, resim sanatine nasıl bır istikamet verilmek istendiğini bize en ziyade salâhiyetle söyliyecek sen sin. Mademki mütehassıs bu işi se- nin yardımınla, delâletinle yapa- cak. Anlat bakalım. — Yeni gelen resim hocası aka- deminin dört atelyesini eline almış bulunuyor. Bir aydanberi hocaya yardım etmekteyim. Bu temasla - rimdan edindiğim kanaate göre, vazifemiz sanatkâr olacak nesli en tabif yolda, yani hiçbir kaide ve u- sule bağlamadan çalıştırmak. tabi- Resim için Neler Yapılacak ? at parçasını, ustalığın yardımları- na muhtaç olmadan yeniden yarate mağa hazır bir hale sokmak, göz ve elin melekesini fikri inkişaflarile beraber yürütmek olacaktır. Akademiye getirilen yabancı sa. natkâr, bazılarının umduğu gibi ha. rikulâde şeyler yapacak değil, An- cak mütevazi nasihatlerile Türk zekâ ve istidatlarını şu'ırsuz çalış- maktan veya fırça darbelerinin al- datıcı hoşluğundan korumak sure- tile salim ve mantıki bir yolda bu is tidatların inkişafına, şahsiyetlerin teşekkülüne müessir olacaktır. Söylediklerim, tedrisat bakımm- dan atılması zaruri olan ilk adım- lardır. Profesör Levy, Kültür Bakanlı- ğımna verdiği bir raporla, sanat kal- kınması için elzem olan diğer ted. birleri de etraflıca bildirmiş bulu- nuyor. Hiç şüphe yoktur ki, sanatin in- kişafı ve bir Türk sanatinin mey « dana gelmesi için akademideki cid- di çalışmalar kâfi gelmiyecektir. — Yani? — Verimli olacak bir çağa gelen genç sanatkârın, yaşaması ve ol « gunlaşması için meydan ve imkân bulması icap eder. Bu imkân, alı- nacak bazı idari tedbirlerle ve res. sam ile heykeltraşın, mimar ile şe- hircinin elele vermesi neticesi hâsıl olabilecektir. — Bir defa seni söyletmeğe baş- lamışken dinleyicilerimizin bazı te. cessüsleri üzerinde azıcık açılalım, Öyle ya sanki sanatin eskisi, yeni- si olurmuş gibi bir “yeni sanat,, di- ye tutturdular. Yani bugünkü sa- nat anlayışı demek istiyorlarsa on- lara hakiki sanatin, bugünkü Te « sim sanatinin bir tarifini veya bir izahmı yapıverelim, Lütfet. “— Bu bahis üzerinde gazetele- rimizde de birçok yazılar neşredil- di. Ben resim yaparken yeni olma- (Lâtfen sayfayı çeviriniz) .i | Tz Ge çe e )e

Bu sayıdan diğer sayfalar: