eli b z TAN ÇÜRÜK YUMURTA SATIŞ ŞLAR Asliye ikinci ceza mahkemesi dün bir tüccar tarafından Almanyaya gön derilen çürük yumurtaların muhase besine başlamıştır. Davacı Fresko isminde bir yumurta taciridir. Sab- ri ve Bodos isminde iki zattan 400 sandık yumurta almış ve bunları Al - manyaya göndermiştir. Almanyada Stütgart kimyahanesi bu yumurta - ları tahlil etmiş ve sanayiden başka yerde kullanılamıyacağıma karar ver diği için davacı 2800 lira zarar etmiş tir. Muhakeme şahitlerin çağırılma- Bı için talik edilmiştir. Hava gazı ile ölüm * Muhitinde zengince tanınan müte- kait Salihin üç gün evvel Fatihteki odasında şüpheli bir halde öldüğü gö rüldüğü için cesedi morga kaldırılmış tı. Morg ölümün havagazile zehirlen mek suretile vuku bulduğunu tesbit etmiş ve raporunu vermiştir. Tahki- katı idare eden müddeiumumi mua - vinlerinden Hihmet Sonel havagazi musluğunun kimin tarafından açık brrakıldığını tesvite lüzum görmüş ve bu hususta polise direktif ver - miştir. Kaltilin babası da tevkif edildi Yıldız gazinosunda tabanca kur - şunu ile yaralanan İbrahim, kaldırıl- dığı hastanede öldüğü için müddeiu- mumilik tabibi adli Enver Karanı dün hastaneye göndererek cesedi muaye ne ettirmiştir. Cesedin birisi göğsün- de birisi de karnında iki kurşun kal - dığı için doktor morga kaldırılması- na lüzum göstermiştir. Kurşunlar çı karılarak atılan tabancaya ait olup olmadığı tetkik edilecektir. Suçlu İb- rahimin babasını da dün dördüncü is- tintak hâkimi sorguya çekmiş ve tev kif etmiştir. Çekle Yapıldığı İddia Edilen Dolandırıcılık Ahmet Tacettin isminde bir komis- yoncu hakkında, İsviçre bankalarına ait iki çeki elde ederek Osmanlı Ban kasını dolandırmıya teşebbüs ettiği iddiasile tahkikat yapılıyordu. Birin - ci istintak hâkimi Rahmi, tahkikatı nı bitirmiş ve muhakemesine karar vererek suçlunun evrakını cumartesi günü ağır ceza mahkemesine vermiş- tir. Yakımda muhakemesine başlana- caktır. ge Gülizar, “avukatım her şeyi anlattı. Gülizar bırakmayın!,, Ne diyeyim, çocuklarımı öksüz diyor. kadının muhakemesi İki sene evvel Galatada hemşerisi Kâzımı tabanca ile öldüren Erzincan li Gülizarın muhakemesine dün sa- bah ağır ceza mahkemesinde devam edildi. Geçen celsede müddeiumumi Sadun Gülizarın idam cezasıma çarp tırılmasını istemiş ve Kâzımın da bu ocağı söndürmek istemesini hafifleti ci bir sebep olarak ele almıştı. Kara- rm dün verileceğini tahmin eden ke- sif bir kalabalık daha erkenden ağır ceza salonunu ve koridoru doldur - muş, meraklıların tehacümü karşısın da polis tedbir almıya mecbur ol - muştu. Jandarma, Gülizarı kapı altın dan mahkeme aralığına getirdi. Şim diye kadar ortada bulunmıyan kocasi da dört çocuğunu annelerine getir - mişti. Gülizar bunları ayrı ayrı bağrı na basıyor, kokluyor ve alınlarına, yüzlerine buseler kondurarak okşu - yordu. Çok heyecanlı idi. Yanma ge len iki yaşlı kadınm da ellerini üpe - rek alnına koydu. Gülizar fakir olduğu için kendisi- ni müdafaa edecek avukat tutama - mıştı. Yaşlı kadınlara bunu anlatı - yordu: — Siz beni tanırsınız, iki çiftlik, yüzlerce koyun, sığır sahibi şanlı, şe refli bir ailenin kızı bügün ekmek parasına mühtaç bir hale geldi. Al - lah şu barodan razı olsun, Bana be- dava bir avukat tuttu. O adamın hak kımi nasıl ödiyeceğimi bilmem. Bu sırada mübaşir seslendi: — Gülizar, Gülizar.. Gülizar, dizlerinde, boynunda ve kucağında tuttuğu yavrularını yere bıraktı, onlara birer simit verdi. Üç yaşındaki yavrusunu göğsüne bastı ve öylece hâkimin önüne çıktı. Reis Refik, çocuğun içeride bulunmasına Bugünün ve yarının Türk nesli icin ya « pılan ve Türk ekra - nında görülecek en büyük film Dün müdafaa yapıldı duruşma karara kaldı razı olmadı: — Gülizar, bırak o çocuğu dışarı- da gezdirsinler, burada sıkılmasın! Dedi. " Evvelâ Gülizarım avukatı söz aldı. Davayı bütün inceliğile teşrih etti. Ve iki çiftlik yüzünden Gülizarın oğlan kardeşile annesini öldüren Kâ- zıma İstanbulda nasıl rastladığını an lattı. Ve bu cinayeti yenilemiyen müt hiş bir heyecanın tesiri altında işle- diğini söyledi: — O gün müvekkilem Galatadan geçiyordu. Birdenbire karşısında Kâ- zımı gördü. Kâzımın elini arkasına doğru atması Gülizarı korkuttu, he- yecanımı artırdı, kardeşinin ve anne- sinin âkıbetine uğramamak için o da ha evvel tetiği çekmiş bulundu. Hâ- disede yüksek makamı iddianın dedi- ği gibi taammüt yoktur, dedi ve sö - zünü “yüksek mahkemenizin adalet ve nasafetine sığınıyoruz,, ciimlesile bitirdi. Reis Gülizara sordu: — Bir diyeceğin var mı? Gülizar ayağa kalktı. Bacaklarının zangir zangir titrediği görülüyordu. Kekeledi, bir şeyler söylemek isti - yordu. Nihayet kırık, dökük ifadesi- le şunları söyliyebildi: — Hâkimler, evvelâ Allaha, sonra da size güveniyorum. Avukatım her 'şeyi anlattı. Ne diyeyim artık. Çocuk "larımı öksüz bırakmayın. Mahkeme, kararın tefhimi için mu hakemeyi 9 mart salı günü saat on dörde talik etti. Jandarmalar Güli - zarı mahkeme aralığına çıkardılar. Burada yine tanıdıklarile ve çocukla- tile koklaştı, öpüştü. Sonra tevkifha neye götürüldü. Ankaraya gelince Mustafa Beyi bulmak pek ko . laydır. Samanpazarında veyahut Taşhanda kime sor- sanız gösterirler. Paraca sıkıntıda kalırsanız, çekin- meden ondan istiyebilirsiniz. Ankaraya geldikten Bonra bana hemen malümat veriniz, e mi kızım. Seyfi Beye de söyle. Ağabeysi istihkâmcı olduğu için (...) deki kıtaya tayin ettiler. Dün hareket et- ti. Hepinize selâmı var. Baban Binbaşı Fikri Mektupları geri verirken Feriha Hanım gülüyor- du: — Babam ömürdür vallâhi.. En tehlikeli yerde, en &cıklı zamanda dünyanın en gamsız insanı olur. Tam asker ruhlu bir adam değil mi? İnsan onun yanında en ağır felâketleri düğün, bayram gibi karşılıyabilir. Hâdiseleri öyle sade görür ki! Binbaşının mert ve kalender bir adam olduğu mu- hakkaktı. O kadar açık kalpli bir insanın bu kadar içten ve kapalı düşünüşlü bir kızı olması garipti. Fe- riha Hanıma bunu söyliyecektim. Fakat yanımızda Seniha vardı. Açılacak bahis belki uzuyabilir. ve belki de yeni şüpheler uyandırabilirdi. Başka şey sordum: — Şu halde... Ankaraya gitmek niyeti var mı? | Daha lâkırdım tamam olmadan cevap verdi; — Derhal! Ve ilâve etti: b — Tabif, bu vazifemiz biter bitmez. Ya siz? — Gençlik Ankaraya akarken, ben duracak deği- Tim tabil.. Orada belki daha mühim vazifeler çıka- caktır. Muratlı köyünde çok kalmadık. Seniha bir frahat- sızlık icat etti. Kasabaya dönmek için is! şla- e e— — (HAKİKİ Eseri hazırlıyan: yim. Feriha Hanımla benim Ankara seyahatimiz, o- nun midesini bulandırdı. Çocukluk! CALAR Köyden köye; dağlar, dereler aşarak yaptığımız bu seyahat bir hafta sürdü. Kasabaya döndüğümüz zaman hepimiz oldukça yorulmuştuk. Alışmadığımız bir yolculuk ve alışmadığımız yerlerde yatıp kalk- mak üçümüzü de sarsmıştı. Fakat neşeliydik. Yap- tığımız işten memnunduk. Kasabaya iki araba yükü eşya ile gelmiştik. Vazifenin manevi sevinci, bütün yorgunluğumuzu unütturuyordu. ç Şubeye teslim ettiğimiz asker eşyası başka köyle- re çıkan yardım kollarının topladığından pek fazla idi. Kaymakam ve dayım resmen bize teşekkür etti- ler. Şubeden eve döndüğümüz zaman akşam olmuş- tu, O kadar yorgunduk ki yemek yeryemez yatmıya karar verdik. Feriha Hanım hemen odasına çıktı. Ben de not defterime birkaç satır ilâve edip yu- karı çıkıyordum. Merdiyven başında Seniha ile karşı- laştım. — Ağabey, dedi. — Feriha Hanımla Ankaraya gidecek misin? G BMepA ruhnivaz şarkıları ve en kıvrak havalarını '— Bagdad Bülbülüi Şarkın efsaneler diyarı Bağdad'da geçen bir aşk macerası, Şarkın MEHDİYE'nin ağzından dinliyecek ve bu filmde tahayyül edilen sa- adeti görerek aranılan sevgiyi ruhunuzda yaşatacaksınız. ses kraliçesi MÜNİRE ÖLÜM HABERLERİ Acı Bir Ölüm Gazetemizin umumi neşriyat mü- dürü arkadaşımız Sabri Salimin val - 'desi Emine, tutulduğu hastalıktan | şifayap olamıyarak dün gözlerini ha- | yata yummuştur, Cenazesi bugün sa- ! at 10 da Nümune hastanesinden kal—ı dırılarak aile makberesine defnedile- cektir. Arkadaşımıza ve kederli aile—[ sine taziyetlerimizi Sunarız. Allah | rahmet eyliye.. Vi | BuAPerşembe akşamı S A R A Y sinemasında "lî Sinemanın en büyük ve dehakâr artistleri HARRY BAUR ve İvan Mosjcukine GEORGES RİGAUDİ | « MÜNİRE MEHDİYE - AHM 9 AlLI AM « RUHİYE HALİD tü T ga Pek yakında Beyoğlunda s u " : n sinemasında ve İzmir'de TAYYARE sinemasında M -i la MARCELLE Chantell | , Baloya Davet İstanbul Basın Kurumundan: Ku- rumumuzun 23 Şubat 1937 Salı günü saat 22 de vereceği baloya bütün â- zası refikalariyle birlikte davetlidir- ler. Kendileri ev sahibi yerinde olduk ları için ayrıca davetiye gönderilme- mektedir. Şimdiden balo gününü ha- tırlatmakla iktifa ve arkadaşlarımız- dan Cemiyet hüviyet cüzdanlarını yanlarında bulundurmalarmmı rica e- diyoruz, l YENİ NEŞRİYAT Maça Kızı Puşkin jübilesi bize, büyük şajrin eserlerinden bir kısmını da olsa türk çe okumak fırsatını verdiği için cid- den müteşekkiriz. Son günlerde Ha- san Âli - Vasıf Onat tarafından Rus- | —— çadan dilimize cevrilen Maca kızı a li roman, Puşkinin en enteresan e serlerinden birisidir. Puşkinin edebi şahsiyeti hakkında bir fikir edinmek istiyenlere bu dikkate değer romanı hararetle tavsiye ederiz. Tevzi yeri: Yeni kitapçı. Fiyatı 30 kuruştur. Lokman Hekim — Şimdilik her a- yın ilk haftasında çıkan ve herkese lâzım olan sağlık bilgilerini veren bu meemuanın 7 inci sayısı da çıkmış - tir. Kocası da onu dört çocuğile takip ediyordu. Küçük çocuk ağlıyor ve ba ğgırıyordu: TÜRK İNKILABI İ ARK ti — Anne; anne.. Evimize ne vakit geleceksin ? nda terakki hamleleri Son 30 senelik tarihimizi hakiki TÜRK Si tır. Türkçe sözlü ve sesli film vesikalarile canlandıracak- - Cuma akşamından itibaren. Pro düksiyon Türk film stüdyosu. tarafından fevkalâde bir surette yaratılan l?“ Garkolmuş bir denizaltı gemisinin ankazı arasında iki erkeğin lli bir kadın kalbi için mücadeleleri... Fransız Bahriyesi muhitin- n de cereyan etmiş büyük bir aşk romanımı tasvir eden ” 1 “ a EÇE Ş (DENİZALTI KAHRAMANLARI) # $ mamHis, heyecan, aşk ve ihtiras filmini takdim ediyor. -’ Siy l lar | IVI A m T A k ; Ve -EGGERTH, l .i O y .B IN ha YARATTIĞI-EN GÜZEL FİLMİ haj fer Tn Mi Ya toş KAPI AÇMAK DERDİNDEN hi kurtulunuz | 2" Ş | Kapınızı Elekrikle Açmak Tertibatını| | « SATİiİE | Ğ N " * Bn eresiye apar B k b . İ İ Fa LA | Bugüı;ı_ T Ü_ls K Sinemasında kay ; :; 4 uncu ta KAY FRANCİS - RİCARDO KORTEZ her kadının merakla ve her er keğin zevkle gördüğü film. İlâveten: Ekler dünya haberleri --- | A Beyoğlu Halkevinden: ŞEHİR TİYATROSU DRAM KISMI İ Halkevlerinin yıldönümü münase-iBu akşam 20,30 da — — e' betiyle 21-2-937 pazar günü akşamı| BAHAR TEMİZLİĞİ Hllllılmîllıllı— | saat 21 de evimizin gösterit salonla- | Yazan: F. Lonsdale (T v:'”lk | rında tören yapılacaktır. Bu tören| Türkçeye çeviren “M“hwı bütün yurttaşlara açıktır.. Avni Givda 'llll“ml““ ha 1 — Istiklâl marşı, 2 — Şölen (E- —— 1 h vimiz başkanı Ekrem Tur tarafından) | ŞEHİR TİYATROSU Operet Kistll dı' 3 — Konser (Evimiz müzik şubesi ulılıw!ııll'm"l Bu akşam . DYT YŞ üyeleri tarafmdan): e. W'“lll 0,80 da N 4 — Spor gösterileri (Evimiz spor IM* '“ M AŞK MEKTEBİ K şubesi üyeleri tarafından) : | lıl ı İ[lııu Yazan: Yusuf Ziy$ 5 — Temsil. Komedi (Evimiz' gös- Ü Beste: M. Sabahattif : terit şubesi üyeleri tarafmdan) Naşit tarafından 1 perde knmeflî nemasında 19 şubat ADAŞLARI — zt OA ) SHİ PET İ — İ n Samyane İNKILÂAP ROMANIJ| —i — Mahmud Atillâ AYKUT — Demek bizi bırakacaksınız? Bi — Sizi bırakmak neden olsun. Biliyorsun ki büyük bir muharebe başlamıştır. Bu milli bir davadır. Her 'Türk genci bunun içindedir. Ben nas_ıl ayrı kalabi- lirim, Ankaraya gideceğim, çalışmak için, Bükük boynu ile karşımda bir meıihamet ve hüzün heykeli gibi duran Senihanın gözleri bulütlanmıştı. Kırık bir sesle: y — Ağabey, beni de götürmez misin? — Beraber götürmek döğrü olmaz. Çünkü benim orada ne yapacağım, hattâ orada kalıp kalmıyaca- ğım belli değil. Amma bir esaslı İ'_ağifeye yerleşirsem iş değişir. Sana da bir hava değişikliği olur. Gelir- sin! Bilmem neden, onu büsbütün mitSizliğe düşürme- yi doğru bulmamıştım. Bana öyle geldi ki, Seniha, bu seyahatimizden de rak buldum. Bir arkadaş gibi konuştuk, beraber ça” lıştık. Bunlar unutulur mu hiç! Bak, göreceksin.. Gi- deceğim yerlerden sana ne uzun mektuplar yazaca" gım. Gözleri çiçeklendi: — İnanayım mı, ağabey? — Niçin inanmıyacaksın, Seniha.. Bundan tabil ne olabilir? Seni şüpheye düşüren bir şey mi var? — Var! — Ne? — Ağabeyim, beni eskisi kadar sevmiyor! — Yook! Aldanıyorsun Seniha... Sen eskiden bir çocuktun. Seni bir bebek gibi okşar, severdim. Şim- di koca bebek oldun. Eskisi gibi muamele edersem, herkes ne der? Ve lâtifeye dökmek için çenesini okşadım: — Haydi, yaramaz kız. Ağabeyin seni her zaman- ki gibi sever. Ondan hiç şüphen olmasm! Onun, çakmaklı gözlerinde emniyet yoktu. Şüphe- ler, endişeler biribirini takip ediyordu. Birdenbire elini omuzuma koydu: — ASabey, bir şey soracağım, — Söyle? — Feriha Hanımı seviyor musun? Güldüm: z — Nasıl bir düşünce, sana, bunu sorduruyor, Se“ aa - - - .— — /» — xa e şüphelenmiştir. niha? Son cevabımın onu tatmin etmediği gözlerinden — Düşünce değil, ağabey, his! | belliydi. i L — Nasıl his? 4 — Demek mutlaka gideceksiniz, dedi, — Kıskanıyorum onu? — Vazife! Birdenbire geri cekildim: — O halde yolunuz açık olsun, ağabey, Fakat öyle görünüyor ki bu sefer bizi tamamiyle unutacaksınız. — Bilâkis.. Daha çok hatırlıyacağım. Eskiden se- - " im. Şimdi koca bir kız ola- — Nastl, kıskanıyor musun? Göz bebekleri birer yıldız gibi parlıyan Senihanmi dudakları titriyordu: $ MEzA x_(Arkm vı_._rı. »