26 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—0-1.901 TAN Gündelik gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN 'TAN'ın hedefi: Haberde, fi- kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. Günün Meseleleril Ântakyadan sonra hudut meselesi Antakya ve İskenderun davamız, aşağı yukarı isteğimiz dahilinde hal- ledilmek üzeredır. Belki de bu satır. ları okuduğunuz dakikada Cenevre -| deki murahhaslar iki devlet arasın . daki anlaşmayı imza etmiş olacak -| lardır , Fakat Antakya ve İskeriderun me- selesinin halli, Fransa ile ihtilâflr meseleleri bitirmiş olmaz.. | Bizim bir de cenup hududu mesele- Miz vardır ki, bu vesile ile onun da Neo-Datvinizmde yeni bir faraziye kat'i surette halli lâzımdır. Biz Antakya ve İskenderun dava - Sının hallinden sonra cenup hudutla- Tımızda emniyet ve istikrarın teessüs &tmesini isteriz . G eçenlerde (TAN) da şöyle bir başlık dikka- timi celbetti: "Darvin farazi- yesi hortladı mı?,, Halbuki cenup hududumuzda — bü- Yük bir istikrarsızlık vardır. Arka - dasımız Mümtaz Faiğin cenup röpor- fajlarını takip ediyorsaniz oradaki huzursuzluğu ve emniyetsizliği d.alın İYi anlamışsınızdır. Fransanm müs - temle memurları, bizden kaçmış ne kadar gayri memnun varsa hududa Yığmıştır. Hudut baştan başa Türki. Yeden kaçmış Çerkezlerle, Ermeni - lerle, Kürtlerle, şeyhlerle doluı;lur. 0. ralarda irtica ve ihanet teşkilâtlı bir kuvvet halinde çalışmıktadı.r- Y'; Fın komşumuz Suriye Ve bılvıık— Fransa İle aramızda yeni nizalar çı Mmasma meydan vermemek için, hu . duttaki bu istikrarsızlığa bir nihayet Vermelidir . aai Suçlu çocuklar hapisanelere konmıyacak xaaN, K çüuk yaşta süç işiyen - co. culların hapisanelerde fena şartlar İçinde bozulduklarımı gösteren bir seri neşriyat yaptı ve çoculklm he « Pisaneye değil, ıslâhhaneye gönder- Mek lâzım geldiğini müdafaa etti. Adliye Vekâleti bu neşriyatımız - daki isabeti tasdik etti ve on sekiz yaşından küçük suçluların, ıslâhhane ler yapılıncıya kadar hnplıınL elere konmaması tedbirini kabul etti n Bu ilk adımdır. Adliye Vel;'.l;:ii İhtiyacı görmüş ve ta.ıım"Bl: Buçlu çocuklar İçin ıslâhhaneler yap. İ tir .« Mak yoluna girecek Memlekette hıplsıllelefhı A:î;: vağeei ada bu vesile- Vekili Şükrü Saracoğluyu Dü İle tebrik etmek bizim İcin bir borç- » LT b Hitler sulh teklif tdecekmiş Almanyada ve Alman sl;ısetînde bir değişiklik var. sike YA N Pekinde Rockfeller Ensti- tüsü direktörü Dr. Franz on binlerce sene evvel yaşıyan inî sanlardan birinin iskeletini bulmuş. Bu iskeletin insanı yüzbinlerce senedenberi may- mundan bugünkü insana doğ- ru gelen istihale zincirinin he- nüz elde edilemiyen halkala- rından birini teşkil ediyormuş. Bu habere şöyle bir mütalea da ilâve ediliyordu: “İnsanın aslını maymun olarak farz ve hattâ kabul eden Darwin faraziyesi bugün ilmi kıymetini kaybetmiş bir vaziyettedir; fakat hâlâ Darwin'in düşüncelerini doğru gibi sayıp bunlara sapanlar — da yok değildir.” O başlık ve bu satırlar gösteriyor hi “aoddi âlâümımın!" maymiun AaL ması faraziyesi bu havadisi veren meslektaşımızın hiç hoşuna gitmi- yor, faraziyenin tekrar ele alm- masını habis bir ruhun hortlama- sına benzetiyor! vvelâ şunu haber verelin ki Dr. Franz Weidenreich tam_ bir iskelet değil, ancak az çok İyi muhafaza edilmiş birkaç kafatası keşfetmiştir. Bunlar, bir milyon sene evvel yaşadığı tahmin edilen Çin adamına (Sinanthropus) a ait imiş; fakat bu tipler tekâmül sil- silesinde geç kaldıkları için (!) bu günkü adamın (Neanthropus) ya- ni bizlerin tekâmül zincirinde pek yer bulamıyorlarmış. Zincirimizin eksik halkalarını daha eskilerde a- ramak lâzımgeliyormuş. S onra, gelelim Darwin fara- ziyesine, Bildiğimize göre bu tekâmül faraziyesinin öldüğü yok ki hortlasın. O da tekâmül ve ya tekemmül edip gidiyor. İngiliz Hariciye : ŞN Mendme M hillrar Müşterek sulh işinde Mağa davet etti - Frausız Başvekiuı Almanya ile sulh için dirdi. n u bil re Muya hazır bulunduğun tuzunda | ği yetlerin yüz binlerce, daha rusu milyonlarca senedenberi te - kâmül edegeldikleri ve en iptidaf şekillerden başlıyarak bugün kara- ları ve suları dolduran sayısız züm- Yeryüzünde yaşıyan bütün uzvi- doğ- lerin ve nevilerin vücude geldi- biyolojinin muhkem bir kaziy- hîmmumh:*?“ ö bu 1ld Yştağda bir nu! ir sulh Teklire cevap vereceğini Ve Ş ")'Orıu Almanya - silâhlanmâ proğ ehi tır. Ordusunun mevlrm,' ” 500 bini bulmuş, hava, Ve BAH ğeu“i diğer devle""”:n“'ı:ıhmnde elmiştir, nİs Alman - Buâ'hlammyı devam etmek, fena fayı iktısaden bütün bütün 'aziyete düşürebilir . yE Sonra İngiltere ve S2 6 Yaya ba ş dahilinde çalışm”k H Zon bir imkân vermişlerdir. BU dar | Teddetmek Almanyanın ç __ğ’; Ahilinde tamamen tecerrüdün? Olabilir , İngil - tere Ve İ Fransayı tatn.in ©t” büriy bi Kânunu- Yetini duymaktadır: îll af Bu sebeple Almanya şimdi krimetle yesi gibi kabul edilmiş bulunuyor. Ortadaki ihtilâf bu tekâmülün ma- kanizması hakkındadır. Darwin faraziyesinin hulâsası: Yaşıyan uzviyetler muhitlerindeki şeraitle daimi mücadele halindedir., O şeraitin tesiri altında, veyahut başka bir ifadeyle, o şeraite mu- kavemet ve mutabakat için istiha- leye uğrarlar. Yaşamıya en uygun şekilleri alanlar kalırlar. Bu ıstı- fanm müterakim kuvvetleri te - kâmülün başlıca amilleridir. Bu suretle, basitten mürekkebe doğ- ru, bugün yaşıyan bütün zümre- ler ve neviler vücude gelmiştir. Böyle bir.ıstıfa ve istihale maka- nizması olmasa yaşryan neviler de nihayet fertler gibi ölürler, Darwin'den sonra Haekel orta. ya, ayni bakımdan, bir tez atmış- tır Kİ tekâmülün biyolojik Bir de- Jili gibi telâkki edilir. Bu teze gö- © Hitlerin vereceği ni ötdan fevkalâde büyük bir MAkt Banid Ş heklenmektedir. re yaşıyan bütün mahlüklar, — to- humlarının inkişafa başlamasın- dan itibaren yetişmiş hale gelinci- ye kadar, mensup bulundukları te- kâmül silsilesinin geçirmiş bulun- duğu devreleri hulâsa suretile tek- rar ederler.. Meselâ insan cenini ana rahmin- de inkişaf ederken bir aralık boy- nunda, balıklarda kulak denilen teneffüs uzuvlarına benzer yarık- lar görülür. Bundan, Haekel'in tekrir (Recapitulation) kanununa göre, ecdadımızın milyonlarca sene evvel kurbağa veya balıkların ha- yatma benzer bir hayat sürdükle- ri istidlâl olunur... Bu tez de, tabii, itirazlara uğra- mıştır. Tekrir kanununu redde - denlere göre insan cenininin ge . çirdiği safhaların geçmiş tekâmül merhaleleriyle alâkası yoktur, bun. lar sırf ecdat cenininin geçirdiği safhaların tekerrüründen ibaret irsi tezabürlerdir . c örülüyor ya, Gsas “tibarile G ksabul - odilen.. . tekâmülün makanizması hususunda hâlâ ka - ranlıklar içindeyiz. Faraziyeler fa- raziyeleri takip etmekte, fakat YAZAN : Rauf A, b . z u resim, Dr. Pranzın bir milyon sene evvel yaşadığını iddia eftiği (Çin adamı)na aittir. Gerontomorfoz — (Yunancadan: Geront — İhtiyar) bilâkis, intibak ve ihtısas peyda etmiş şekilleri tesbit eder. Onun husule getirdiği nevilerde istihale istidadı kalmaz, tekâmül özü korur. Mr. de Beer'e göre nev'in tekâ- mül silsilesinde nöbetleşe geronto- morfoz devreleri ve pedomorfoz buhranları vukua gelir. Bu buhrân nöbetleri olmasa uzvi istihale ya- vaşlıya yavaşlıya, nihayet durur. halde tekâmül bakımın - dan yarının hayati yenilik- lerinin ne olabileceğini kestirebil- mek için bugünün, cenin de unu- tulmamak şartile, körpe şekillerini incelemek gerek. Dikkat edilmiş olacağı üzere Darwin'in ilk faraziy..si ile bu Neo- Darwinier'lerden — sayılan âlimi nazariyesi arasındaki bariz fark sürette aydımlatıyor. Bu âlimin meydana çıkardığına göre insana benziyen (Anthropolde) maymun- larm ceninlerinde insana has olan evsafın birçoğu, meselâ büyük be- yin, yassı yüz, açık renk deri, ve ,tüy azlığı müşahede edilmektedir. Boölk'un bu müşahedeleri Mr. de Beer'in faraziyesile karşılaştırılım- ca insanın, ecdat cenininde görü- len evsafı geç tekraf ederek ye- tişmiş devrinde muhafaza eden bir antropoid maymun azmanı oldu- ğunu kabul etmek lâzimgeliyor! B u gecikmenin veya gerile - menin gsebebi de ceninin İnkişafı esnasında dahili keselerin ifrazatındaki muvazenenin değişik- liğe uğraması imiş. Tekâmül seyrinde, daha ileri an- lamak üzere, geriliyerek ecdadın ceninine âit evsafın bir kısmile doğup büyüyen bu maymunun ar- ka ayakları (bacakları) biraz fazla 1Ş; zira cinsi kemal geri kal- Hotinli kat'i bir neticeye varılamamakta - dır, Bu musahabelerde dikkate değer yeni bir faraziyenin ana hatlarını göstermek istiyoruz, İngilterede meşhur Oxford Üni- versitesi profesörlerinden Mr. G. R. de Beer de Haekel'in tekrir kanununu kabul etmiyor ve insan cenininde müşahede edilen 'safha- ların ecdat cenininin geçirdiği saf- haların, irsi sevk ile, tekerrürün- den ibaret olduğunu iddia ediyor ve bu fikir üzerine tekâmül hak- kında yeni bir faraziye kuruyor. M. de Beer'e göre ecdadın evsa- fı ahfatta, cenin devresi de dahil olduğu halde, mutlaka ayni yaş- ta tekerrür etmez. İrsi amillerin tesirlerindeki kuvvet ve sür'atte husule gelebilecek değişikliklere göre daha geç veya erken teker- rür edebilirler. Ecdat cenininin ba- zı evsafı ahfatta yetişmiş yaşta tekerrür edebildiği gibi yetişmiş ecdada mahsus bazı evsaf ahfadın cenin devresinde tekerrür edebilir. Ecdat cenin veya pek körpe dev relerindeki evsafının yetişmiş ah- fatta tekerrür ederek onun sabit evsafı arasına karışmasına (Pae- domorphose); ecdadın yetişmiş devrelerindeki evsafın ahfat ceni- ninde tekerrürüne (Gerontomor- phose) adlârını takan Mr, de Beer'e göre pedomorfoz (Yunan - cadan: Pedo — çocuk) bir genç- leşmedir ve tekâmülün başlıca ami- lidir. Vakıâ, zahiren, bir gerileme- dir amma, daha kuvvetle ileriye atlamak için bir gerilemedir. Ya- şıyan zümreler arasında tenevvü- ün amili bu gerilemedir. Vücuda getirdiği şekiller plâstiktir, tekâ- müle müstaittirler. Pedamorfoz hayat şahlanmalarının önünü kes- tur. şudur: Darwin tekâmülde en mü- essir amil olarak harici şartları ka- bul ettiği halde bu faraziyede baş- lica amil dahidir. Darwin istiha - lenin gayrimahsus denebilecek su- rette tedricen vukua geldiği zeha- bında idi; yeni faraziyeye göre ec- dadın cenin devresine ait bazı ev- safının yetişmiş ahfatta zuhüru birdenbire olur. Tekâmül zincirin- de bazı halkaların eksik zannedil- mesi bundan ileri gelmektedir. e |Burada araya bir de Holandalı Müşerrih, M. Bolk karışıyor, ve bu yeni faraziyeyi hayret verici bir Zile köy kâtiplerinden A Türk Do. Ban, H, Gürel, C, Akman, R. Özen im zalariyle aldığımız mektupta, tayya- re cemiyeti varidatını alâkadar eden bir şikâyette bulunulmaktadır. Bu mektupta yazıldığına göre, köy- lünün bu yıl vereceği ürünü toplamak işi yüzde on aidat almaları şartiyle köy kâtiplerine havale olunmuş, kâ. tipler işe başlamışlar ve tutarı üç bin liraya yakın ürünü Zileye göndermiş- lerdir. Tayyare cemiyeti şimdiye ka- dar Zile ilçesinde bir senede bu dere- ce varidat temin etmemiş ve kışın âni olarak bastırması yüzünden bir kısım mahsulât ta köylerde kalmış bulun. maktadır. Bunların sevki için hava- larm açılmasından başka çare — yok- b j İşlerin bu merkezde olmasına rağ- men, şimdi kâtiplere yüzde on aidat mez verilmemekte, hattâ tensikat dolayı. dığı için bu uzuvların büyümesini kontrol eden cinsi hormonlar geç husule gelmiş, ve bu vaziyette maymun ayağa kalkmış ve serbest kalan ön ayakları veya bacakları da kol halini almış; fakat en ehem miyetli değişiklik kocaman dimağ- da zekânın fevkalâde inkişafı ol - muş. Hançerenin dar kalması da söz söylemek için elzem bulunan şartları vücuda gelirmiş, ve niha- yet aklmın ve dilinin eseri — olan bugünkü içtimal ve medeni heyet mevdana çıkmış! Yakın Tarihten Parçalar Basiret Gazetesi ve Basiretçi Ali Efendi A bdülâziz devrinde sürümü en iyi olan gazetelerden “Basi- ret,, in imtiyaz sahibi Ali Efendi En. derundan çıkma idi. Bir gazete kur « mağı düşünmüş, çalışmış, çabalamış, Basireti neşretmiye başlamıştı. Kale. mi kuvvetli bir muharrir değildi. Lâ - kin zeki, çalışkan, girgin, büyüklere hulül etmenin yollarını bile bir adam. dı. O vakitler gazeteciliğin de başka bir itibarı, cazibesi vardı , Ali Efendi, Abdülâzizi müthüse- na eder, gazetesiyle onu göklere Çi- karırdı. Zeki bir kadın olan ve oğlu hakkında yapılan neşriyatı yakından ve dikkatle takip eden Pertevniyal Valde, Ali Efendiye arasıra ihsanlarda bulunurdu, Ali Efendi bu ihsanlar sayesinde, Babıâğli civarında Acımuslukta kâgir bir konak yaptır- mıştı; ki bu bina, şimdi Akşam gaze. tesi matbaasıdır. Ali Efendi, —Abdülâzizin cülüsu devri senevilerinden biri münasehe - tiyle bir defa “bugün ve bu gece bize göre Kadir gecesidir, belki daha bü- yüktür!,, gibi bir fıkra yazmıştı. Mü. teassıplar köpürdü, Şeyhislâm Efen- di hiddetlendi; Ali Efendiyi çağırta « rak takdir etti. Fakat işin içinde Ab- dülâziz bulunduğu için bu hâdiseyi tekdir — İle atlatmıstı. Efendi bunu diyanete değil, menfan- te müteallik'bir. maksatla yazmıstı. Halbuki Ali Basiretin başlıca muharriri Süeda Beydi. Muktedir kalem sahiplerinden olan bu zat, sonraları Maliye Nerza « reti mektubi kalemi mümeyyizliğin . de, Selânik defterdarlığında bulun - mustur. Süecda Beyden baska Ke - mal Pasazade Sait Bey, Manastırlı Rifat Bey ve Ahmet Mithat Efendi de arasıra yazarlardı. Daha doğrusu, Ali Efendi makale yazdırmak istedikçe bu zat . lara başvururdu. gazetesine mühim bir * . » Basiretçi Ali Efendi bir aralk Mahmut Nedim Paşaya da çatmıştı Yaptırmıya başiadığı binadan bahse- derek paşanın birkaç yüz lirasmı al- mış olduğunu söylerdi. Mahmut Ne. dim Paşa, herkesin malümu olan ktı. surlariyle beraber aralıkta böyle ecömertlikler de gösterirmiş. Fakat Paşanın ilk sadaretinden ayrılışımda, Basiret te zamanın mizacma göre havayı değişvirmiş, aleyhinde neşri - yata baslamıstı. Mahmut Nedim Pa - sa garezkâr, kindar, bir andamdı. &-. daret mevkiine tekrar gelince, Ali Efendi de bu neşriyatının cezasını çekmişti . O zamanlar zabtiye müsürü bulu- nan Hüsnü Paşa, gazeteci düşmanıy- dı. Hükümete dokunacak küçücük birşeyi fırsat addeder ,takibata baş. lardı. Bütün meslektaşları ile bera« ber Ali Efendi de sıksık düşerdi. Şöyle ki: Gazetede bu adamın - eline öj'ınsıımm çektiği dilinin belâsıdır.., | dokunaklı bir fıkra görülünce, — iş sözü bu bakımdan çok derin bir | matbunt idaresine kalmadan şimdiki Mana arzetmiyor mu? Tefeyyüz kitaphanesinin bulunduğu D*! yerine “Zekâsının belâsıdır.” da diyebiliriz, Dünyayı saran iktı- sadi buhranda makineden, zekâ - nm bu şaheserinden az mı şikâyet edildi!., K bina olan Bınlmt matbaasına — bir zaptiye kavası gelir, efendiyi zaptiye kapısına davet edermiş , Efendinin zaptiye - tevkifhanesin « de birkaç gün misafir edileceği tec « rübelerle malüm!,. Efendi zaptiyeye OKUYUCU MEKTUPLARI Zileae bir. iane aşı giderken matbaa hamallarından biri de eve saldırılır, yatak yorgan takımı da arkasından gönderilirmiş... Bu keyfiyet sıksık tekerrür ettiğinden, hanım uzaktan bir matbaa hamalmın acele acele geldiğini görünce daha siyle açıkta kalmış bulunan kâtiple- | kapı çalımmadan hizmetçilere: —“Ça. re olsun aidatlarınım verilmesi talebi|buk efi ını hâ- dinin yatak tak reddedilmektedir ki kariimizin şikâ .| zırlayın!,, diye bağırırmış. Zaten &- yet ettikleri de işte bu haldir. Mez -| fendinin yatak, yorgan takımı por- kür aidatın verilmesi için bütün mah, | #Atif dururmuş.. sullerin teslimi şart koguluyormuş ki Ali Efendi birgün zaptiye nazırına bir muziplik yapmak istemiş.. Mah - bunun doğru olmadığıma ve teslim mut Nedim Paşaya dokunacak bir edilmiş bulunan miktarların aidatı | fıkra y verilmek lâzım geldiğine şüphe yok- | vezzilere dağıtılırken, kendisi le er . tur, te mü, nı_ı.ı-'h_ Ş, Ayas, Ayrıca dürüşt muameleye de ma .| ttfanos (Yeşilköy) e giderek bir bil. ruz kaldıklarını bildiren karilerimiz, | diğinin evine misafir olmuş.. Haki . sevk ve gayretleri kırılmış olduğu i- | Kâten birkaç saat sonra Ali Efendi çin artık bu işi yapmamak zorunda | APtiye kapısından aranmıya — baş « kaldıklarını yazıyorlar, lamış; ve tabii bulunamamış. Ara - » dan birkaç gün geçmiş, Ali Efendi CEVAPLARIMIZ: 5 numarada Yusuf Köymene: işin hızı geçmiştir diye meydana çı- FG RAR ğ kar çıkmaz yakayı ele vermiş.. Hay. Ankarada Yenişehir Gelur sokak | di, eve hamal, yatak yorgan sırta, ve zaptiye tevkifhanesine! Fakat bu “— Gönderdiğiniz mektubu aldık. | sefer Hüsnü Paşayı fazla kızdırmış Arzunuzu yerine getirmek şimdiliy mümkün değildir.” ohakld.b!rhıfhdmfuıımwır edilmiş v i ? | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: