bilelim! Bi:kaç gün evvel o çıkan gazeteler de kıymetli at- letizm antre nörümüz H. Lewis'in ma alesef memle- ketine döneceğini duyduk. Atletizm mevsimine: iki ay kala antrenörün gönderik mesini görmekle bütün at- letler şimdiden bir yese ka- pılmakta ve önümüzdeki mevsim için besledikleri ü- mitleri kırılmaktadır. Bugüne kadar atletleri gayet mun tazam çalıştıran, yoklukta “varlık yaratmıya çabalıyan bu an - trenörün neden vazifesine nihayet veriliyor? İki senedir hep müsaba- kalarda kırılan yirmi Türkiye rekoru H. Lewis'in atletleri muntazam ve iyi bir sistemle çalıştırmasile elde e- dilmiştir. Türkiyede atletizm yapan- ların sayısı çok azdır, seyircisi yok- tur, sahası yoktur. Bu yoksuzluk içinde antrenör kendisini o dinliyen- lere, idmanlara muntazam devam edenlere mesafelerinde iyi dereceler yaptırmıştır. Nankörlük etmiyelim. Diyeceksiniz ki bu kadar rekorlar kıriyor, antrenör çalıştırıyor da ni- ye hâlâ Balkanlarda derece alamı- yoruz? Memleketimizde yapılan VI. üncü! oyunlarda, takımımız hemen ber mesafede İyi dereceler almıştır. Geçen senedenberi bazı kimselerin her fırsatta antrenörü tenkit etmi- ye; ve yerine kendileri geçmek için fırsat kollamıya başladıkları görülü- yordu. Siz asıl gelip te bu sene Atinada feci mağlübiyeti seyretseydiniz, ge- çen seneki Balkan oyunlarının ismi- ni hürmetle anardmnız. Bu seneki mağlübiyetimizde antrenörün ve at- letlerin hiç bir kabahatleri yoktur. Bütün idaresizlikler, bu işi idare et- mek için ellerine alan kimselerdedir. Federasyon Başkanı mevsim ©sna- sında atletlerle meşgul olacağma 'Berline gezmiye gitti Ve oyunlara yirmi dört gün kala bir sahte faali- yet gösterildi; kampe giri. di. Şimdi antrenörveat etler ne yapam, 24 günde dün- yanın en iyi antrenörü bir atleti for-| ma sokamaz; bir atlet iyi bir form bulabilmesi için en az bir buçuk ay muntazam idman yapmalıdır. Fede-| rasyon Başkanmın Atinadaki nâmi- | tenahi idaresizlikleri mağlübiyeti- mize daha çok âmil olmuştur. Her Abrahamın zâmanından beri antrenörlük taslayan bazı kişiler var dır ki bu zatlar her fırsatta gazete lerde; antrenöre ihtiyacımız olmadı. ğını bu işi bizden bazı kimselerin pek âlâ yapabileceğini, çok defa yaz- dılar ve yazdırttılar. Maalesef, bizde atletizm daha ye- nidir, bu kadar kisa bir zamanda, bu sporda tecrübe ve bilgi sahibi ol- muş, antrenörlük yapabilecek | bir atlet göremiyorum. Futbol ki bizde 'atletizmden çok eskidir; buna rağmen İngiltereden antrenörler getirtiyo- ruz; çünkü futbolün üstadı onlardır. © Atletizm kurtları da Amerikadan çi- kar. H. Levis te Amerikalıdır. Yaşı henüz genç olmasına rağmen, atle- tizmde Balkanlarda yanma yaklaş- nak değil, Avrupada bile çok az at- letlerin yaptıkları dereceleri vardır. Ve bunlardan 1500 met- rede koşan Amerikalı OVenskeyi mağlüp etmiş; bitirdiği üniversitenin de atletizm antrenörlüğünü yap- miştir, Herhalde Amerikada herhan gi bir üniversitede antrenörlük yap- mak bizim memlekettekinden çok daha zordur. Memleketimize kadar gelmiş de - gerli bir hocadan elimizden geldiği kadar istifade edeceğimize, göz göre göre onu kaybediyoruz; bundan son- raki muvaffakıyetsizliklerimizi gör » Anitr Biz enör Levis im Atletleri İyi Yetiştriyordu (Yazan: Atlet Cemal) Ml Resimde atlet Cemel geride sağda gözüküyor Romenler Dün Gece Geldiler Cumartesi ve pazar günleri dört klübümüzün muhtelitiyle iki maç ya- pacak olan Romen profesyonel likin. den C. F. R. futbol takımı dün Daç. ya vapuriyle şehrimize gelecekti. Fakat rıhtıma giden klüp murah- hasları saat 16 da Hayfadan şehrimi. 78 gelen Daçya vapurunda Romen futbolcülerin olmadığını öğrenmişler. dir. C. F.R. Romen takımı 15 gün ev. vel 3 maç yapmak üzene Bükreşten Hayfaya gitmişti, Mezkür klüple ya- pılan kontrat mucibince avdette şeh- rimize uğrayacak ve 2 maç yaptıktan sonra Köstence tarikiyle Bükreşe gi. decekti. İşte bu sebeple Romen takımı dün gece şehrimize gelmiştir. Yarm - ilk maçmı yapacaktır. IF enerbahçe Güneşe Teşekkür etli Güneş klübünün son yapılan kon- gresinde Fenerlilerin klüpleri hak - kında gösterdikleri muhabbetten ha- raretle bahsedilmiş ve bu vesile ile Fenerbahçeye teşekkür edilmişti. Haber aldığımıza göre, Fenerbah - çe klübü Güneşe bir mektup gönde - rorek gösterilen tevecelihten dolayı teşekkür etmiş ve Fenerbahçenin Gü- neşe karşı ibraz ettiği sempati ve sev- ginin memleket sporu bakımından faydah olduğunu ve bugün için Gü- meşin birinci sınıf klipler meyanına yükselmesinin kendisi için bir kazanç olduğunu ve bu asil rekabetin kendi- lerini daha fazla çalıştırmaya sevket- tiğini bildirmiştir. Ve son maçı sami. miyetin bariz bir delili olarak göster- miştir, Admira Mısırda Galip Viyananın kuvvetli takımlarından AAdmira Mıstra gitmiş ve Kahire muh. telitiyle yaptığı maçı 2 . 1 kazanmış- vr. ünya Kupası ve Romanya Romanya federasyonu Pariste ya- pılması mevzuu bahsolan dünya ku. pası futbol maçlarma mutlak suret- te istirak etmiye karar verdiğini Fran saya bildirmiş ve herhangi sartlar dn. hilinde olursa olsun Romanya milli © dikçe Levisi arıyacağız Amma iş işten takımınmn dünya kupası (maçlarına girmiş sayılmasmı istemiştir. Yazan: Lettice Cooper Tercüme eden: Cevat Kobaağaçlı Linda sinirlendi. Kartpostalı tutun ca hırçın hirçın şırrt diye yırttı. O parçaları yine yırttı. Bir daha ve ne bir daha yırttı. Masaya düşünceli düşünceli yanaştı. Masanın üstünde ki telefonun yanıbaşma yırtık parça ları biribiri üstüne dizdi. Fildişi beya- zi başparmağının ucunda ışıkta pi « rılpırıl yanan. manikürlü tırnağile, “oh olsun!,, diyerek yırtık parçaları dürttü. Devirdi, dağıttı. Düşünüyor- du, Bari bana mektup yazaydı, o ka- dar cinime gitmezdi. Artık bu kipke sa kârtlardan bıktım usandım. Hep- si de “acele yazıyorum! Sana sonsuz sevgilerim,, ,ne artık ne eksik hep tastamam bus kadar. Kuyruğu yok. Güdük sevgi. Buz gibi lâf. Dondurur mu dondurur! Eğer sevgisi sahici 0- leydı; bu sevgileri bu kadar kısa ke- sen acelenin orada ne işi bulunurdu? A cânım insan sevdiği şeye vakit bul maz de neye vakit bulur sanki? A şaşarım Vallahi! huyunu suyunu bil- miyorum sanki, Şimdi bile odasında sersem tavuk gibi tenbel tenbel do- İlaşıyordur. Savruktur doğrusu, ma» psann üzerine, öteye beriye bıraka koyduğu şunu bunu eline geldikçe, onları bâvuluna tıkıtiktveriyordur. Arada Sırada ıslık çalıyordur. Bavu- lun askılarına asılırken sahtiyanları cayır cayır öttürüyordur. Böyle sar- sak sarsak boşuboşuna dolaşmıştır. Tü neden sonra saatini çekip bir göz atmıştır. “A gördün mü Lindaya mektup yazacaktım.,, diye hatırma gelmişimdir. Rastgele bir kartposta la defibelâ kabilinden acele macele diye çizrktirrvermiştir. Bu kadar ü - nutulur ve geciktirilir de sesle edil- mez olur mu? Bir de “acele, nin âr- dı sıra sıkılmadan sevgilerinden dem vuruyor. -Öyleya -sevgilerini özlediği mi anlamaz mi ya? «Kupkuru “bir “acele!,, yazıp kartı gönderecek de « gildi ya! Bunun acelesi sahici bu aceleyi yutturmak için de, sevgisi üs- telik yalancı salça. Üç ay evvelsi yi- ne acele ederdi, amma © zaman ge - lip beni görmek için acele ederdi. idayette biribirlerile tantşan iki gençken, bu tanışıklık bir yakmlık, yakınlık ta bir arka - daşlık oluvermişti. Sonra tatlı bir değişişle arkadaşlıkta dolana do- lana sevgiye dönmüştü, Herbiri ö- tekisile beraber bulunmayı özlü » yor ve bu özleyişe mukabil öteki - sinde de kendine doğru bir gönül akışının ve verişinin farkına var - dıkça çıldirasıya o seviniyorlardı. Ne güzel günlerdi o günler. Şu karşıda duran dallarm taptaze ilk- bahar yesilliği gibi. Fakat iş olaca, ğma varmıştı. Yaz gelince yaprak lar kartlaşarak tozlanarak, dallar ağır ağir sarkmıyacaklar mıydı? Onlarm ilk bakımda yenilikleri ve tazeliklerinin görülmesile parlayı- veren Sevinçli hızının sonraları ne si kalırdı?, Evvelce onu tanıyan, bilen, 86. ven yoktu, Onu yalnız ben seviyor dum. Evvelce dudak bükenlerin, şimdi birdenbire bal, şeker ve alkış kesiliverdiklerini gördükçe key « finden ne edeceğini -bilemiyordü. Bayağı onların pehpehlerinden hoş İsşıyor da biricik karagün dos. tunu unutuveriyordu. Asıl insanım ağırına giden asıl bu idi. Şimdi dünyayı bulduğun gibi al!., diyor- du. Vaktile öyle mi diyordu ya? i- kide birde “dünyayı sakm ha, bul- duğun gibi alma! Onu değiştir!, diye söylenip duran yine o değil miydi? O pehriz ne? Bu lâhana neydi? Hepsi böyle... Hepei! Hepsi! Hepsi!. Yürilyenler “değiştir! diye nâra #alarlar. Varanlar sa “okh'ne âlâ!,. dive van gelip keyif çatarlar. Aşağıdakilerin gözleri fl dir fıldır velfecri okurken. yukar- dakilerin bakışları duvdukları key fin tadına dalgım kendilerinden ge çip mışıl mışıl uyuyorlardı. .. doğrusu bu kadarı da ol - maz! dedi ve telefonu kav- rayıp kendine doğru çekti, “Ona şimdi telefon ederim, Canımın st kılıp durmakta olduğunu, söyler Hikâye Bugünün Hayatı Bugünün Aşkı yarm beni görmiye gelip gelmiye- ceğini sorarım. Öyle ya yarınki oyundan sonra, şehre koşuverip gelir ve beni görebilir 8.. Gider be- raberce başbaşa yemek yeriz. Onu görmiyeli tam on beş gün geçtiği- ni söylerim, Oysa ki, gözlerim cu- martesi gününde taklakalmıştı. Lâkin bir türlü gelmedi ki. Sıcak- tan bunaldığımı, sinirlerim bozul- duğunu, kapkara bir yas içinde ya şadığımı anlatırım. Reni hiç düşünmediğisi, unuttu. Zunu söylesem mi ki, acaba? Ha- yir! Duyguludur. onu . söylersem. milla alamı» sözden sansa e süs zer a... - O kadarı yetişir. - Aman vazgeç!!! Onu neye Üze- yim? Hayatı önlinde yeni yeni a - çılmakta, Önüne bakmasa buda - lalık etmiş olur a! Onu şimdi ken. di haline bırakayım! Elde ettiği, hakettiği muvaffakıyetin tadma doya doya varsın. Sıkıntısı çek - ti sufasına varmasın mı? Görlşe - ceği adamlar var. İlk (piyes) leri- le uğraşırken ikimiz de bir ağız - dan evvelâ iş sonra eğlence der dururduk 8... Şimdi yaptığı iş değil de nedir? E vet amma o zaman beni hiç unuttuğu yoktu. Şimdiyse hiç hatırladığı yok. O zamanlar elinden geleydi, işini gücünü yüzüs til bırakıp bana koşardı... Fakat şimdi? Yırtık kart yığınmı ikiye böldü ve ayrı ayrı iki küme yap - ti. İnsanin iki şeyi olursa, ve bU işlerin birisini yapmasını, ötekisi- ni yapmaktan daha fazla isterse. insan gidip istediği işi görmez mi? Ev ne şenlik yer olurdu? Sürü sürü misafirler gelirler onunla meş gul olurlar - artık meşhur adam olmuştu ya - ona şunu bunu sorar lardı. Ben de seyreder de yüreğim yağ bağlardı. Bahçede gezerdik. Yemekten sonra oturur konuşur - duk. Şimdi kiminle konusayım? Ne duruyorsun? Çal telefonu! O©- nun keyfini boz! Onu rahatsız et! Öyleya ben de onunla beraber, 0- nurla keyif çatmıyorum a. Bir ba- şıms burada Londrada durup Pi- nekliyorum a.. Hayır! Hayır! Aşma acı katmıyayım! Neden keyfini bozayım? Fakat cansıkımtısmdan bunalıp durduğumu o hiç düşünmiyor ki. Bir mektupçağız yazaydı neyse ne: Fakat al sana cascavlak bir kart- postal onda da topu topu bir “a- Je?,, yazılı! Alt tarafı hava civa! Telefonun maden aksamın 50- uk soğuk kulağına değiverdiğini duydu. Eli kendiliğinden işlemiş, ve telefonu kulağına getirmişti. Farkma varmadan kendi sesinin telefon numarasmı istemekte oldu ğunu işitti. Bir kadm sesi cevap verdi “Mister Carey mi? Evet? “Yarım dakika bekleyiniz! Galiba bahçede, gidip çağıracağım!., Lin- ür düşünüp dururken birdenbire adamm sesi kulağına değdi. Gönü- le yakın olüN seslerin uzaktan ge- lişi insanı hep şaşırtır. “Allo Linda?,, “Allo Van nasılsın?, , “01... Burası çok güzel, manzara hele... Dün gece ay,, “ışığında neli- re girdik.,, Lindanın sesi belli belirsiz bir ye- isle titredi: “Ne güzel!,, dedi. — Karşıdaki kıldan nem ksparmış gibi o belli belirsiz titreyişin farkına vardı. “Sen orada ne yapıyorsun, key- fin yerinde mi?,, diye sordu. “Ne olacak? Hiç! Burası çateş iki semkezer e, İM. maları “Cennet: gibidir., “Bu gece gelemiyeceğim, burada canım $ikilrp duracak,, Gelemezsen zarar yok, Üzülme 2 canım!,, fakat Linda beceremedi, sesine neşeli bir çınlayış veremedi. “Bugünlerde senin kendine vak - tin kalmıyor değil mi? Artık meş- hur oldun,, Erkeğin sesi bir saniye durakla- dr. sonra cevap verdi. “Bir hafta sonra, beraberce bir akşam geçirmeliyiz mutlakt,, “Pekâlâ, eğer iş çıkmazsa değil- mi?, damın sesi yine kesiliverdi. aradan bir saniye geçti. Ve Yine duyuldu. —“Bak! Dinle! Bu akşam benim bugün ütleiden ge. tirmekle amma da iyi setmişim!. Us tümde görürse ho. şuna gider. Onu hep beğenip duru « yordu. Telefondan duyulan “sesinden anladığıma göre ne. şesi yerinde. Hem de tiyatro tuhaf tu- haf İnsanlarla tıka, basa aoluymuş yat, , Orada oturup ta neyi bekliyecek»- ti? Bu sabah budalalığım tuttu. Boşu boşuna binbir şüpheyle ken- dimi üzdüm oysa ki, o tıpkı eski si gibi, hiç değişmemiş. Linda ışığı söndürdü. Yüzünü yaştıklara gömdü. Birden yay gi- bi yatağı üzerine dimdik oturdu. “Gördün mü yediğim haltı!? O kendini hür biliyor hür sanıyordu. Hür olarak sevdikçe, duygularm- dan zevk alıyordu. Kendi kendine | mes'ut olüyördü; Bir mecburiyet “ölmadük, kendi kendiliğinden gön aamasaz app gelen BEVginin Büz” lerinde bir değeri Yârdı. Şimdi İde uğraşa uğraşa kendimi ona bir va zife yaptım. Kendimi ona bir yük yaptım,, diye bağırdı. i —AMMM- AND burada kalmama pek t6 0 kadar | lüzum yok.,, Oyun bitince şehre gi- den son trene yetişebilirim. Bu ge- €e tiyatro bir sürü belli başlı adam larla skarça trkalr,,, Yine ses son cümleye biraz takrlakaldı. yine ko- nuşmıya koyuldu “Bana kalırsa... Bu gece burada bulunamadığımm Pek ehemmiyeti olmaz derim. Sen yine bildiğin yerde beni saat “se- kizde bekle! Olmaz mı? Pişmanlığın acısı Lindanm yüre- Zinde e:z etti. a — “Beni dinle... Gelme! Gelme! Öntümüzdeki hafta geceyi beraber geçiririz. “Ne çıkar?. diye bağır- dı. — “Hayır olmaz ben söhi bu ak- şam göreceğim!,, Şimdi artık hızlı hızlı konuşuyordu. “Ben geceyi ka çırmak istemiyordum amıma. Fa- kat acele görülecek İşler vardı. Hem de buraya gelmekte çok ge- ciktim, Sana kartı gönderirken tren tarifesine bakamamıştım.,, Linda aman çılgınlık etme, sa - kmha geleyim deme!,, Çünkü bu akşam ben Doraya davetüyim, git- miye vâadettim. Gitmezsem Ol - maz. diyesi geldi. Fakat kartpos tal sözünü duyunca yüreği burku Juvermişti, — “PekilA mademki gelmek is tiyorsun, seni her zamanki yerde ve saatte beklerim... dedi. L inda yatağına uzandı. Kedi gibi gerindi. Hava sıcakça da olsa güzeldi. Hep aklında fırıl- dak çeviriyordu. “Şu yeşil elbiseyi Öksürük, Nezle, Boğaz ve Gö - ğüs hastalıklarıyle sesi kısılan * Jara şifaf tesirleri çoktur. 30 K Hasan deposu İstanbul, Ankara, sesk iyalismme meme” Istanbul 6 ncı era Memurluğu” dan: Gazetemizin 28 . 11 . 936 tarihli nüshasının 11 inci sasife, son sütü” nunda çıkan Hakkı tarafından Eminiz. yet Sandığına birinci derecede ipotek AAyvansârayda Atikmustafapaşa mör İ hallesinde Ayazma mahallen Daml8 | taşı sokağmdaki evin numarası esi” ve yeni 14 olduğu halde sehven 18 ©” larak ilân edilmiş olduğundan keyfi" | yet tashihan ilân olunur. p dzama ia il elele SAN Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Hâkim” liğinden: Şehremininde Uzunyusuf Zikirci mescit sokağında 4 sayılı €”* du oturan küçük Nimete ayni evöğ| sakin teyzesi Elmasın 21 - 12. * tarihinden iibarer vasi tayin olund! ğu ilân olunur.